uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

30 Haziran 2012 Cumartesi

25. Bölüm Azazil'in Kanı

O geceyi Nemrutta geçirdiler. Nemruttun gündüzleri yakan kavuran sıcağı akşam güneş battıktan sonra ise dondurucu bir buzdolabına cevirmişti etrafı. Asit DxN üstünden Doktor Deniz 'den Hattuşaş 'a ait gerekli görüntüleri gerekli bilgileri alıyordu. Tuncay ve Ateş ise konuşuyorlardı.


Tuncay : Bundan sonra ne olacak çok merak ediyorum. Önümüzde bir hedef ve bir düşman var. O bitince peki

Ateş : Onu bende merak ediyorum. Eninde sonunda ya öleceğiz yada bu düşmanı da yok edeceğiz.

Tuncay : Bir yerlerden başlamanın zamanı geldi artık.

Ateş : Ne istiyorum biliyormusun ? Kendime ait korunaklı bir yer içinde çocuklarım koştursun eşimle mutlu bir şekilde yaşayayım. Tarım yapayım hayvancılık yapayım hayatımın geri kalanını bu şekilde geçireyim.

Tuncay : Bundan bir yıl önce bunları bana deseydin yap derdim çünkü imkanın vardı. Ama şimdi böyle bir imkan neredeyse hiç yok. Ve zombiler her yerde.

Ateş : Asit eğer ki istediği adayı alırsa bu zor değil.

Tuncay : Sanmıyorum alacağını o adalardan birini. Adalar çok kıymetli. O adalardan birini temizleseler zaten üstüne konacaklar.

Ateş : Bende biliyorum. Aslında biz temizleyebilirdik. Güçlüydük. Ama çok adam kaybettik.

Tuncay : Evet haklısın. Önce Cumali Sonra Serseri Ferit Sonra Mustafa ve Sansar Sonra Ölüm Meleği Sebastian ve Mirza ..  Şimdi yaşıyor olsalardı ve diğer yeni gelenler ile birlikte bir adayı kolaylıkla temizlemiştik. Zombilerden arındırırdık.

O sırada Asit geldi ve yanlarına oturdu.

Asit: Kesinlikle haklısınız. Cumali Ateş yüzünden öldüğü sanılsa da dikkatsiz bir askerdi. Serseri Ferit ise geçmişi yüzünden öldü. Mustafa yı öldüren Pelin'e duyduğu aşktı. Sansar'ı Mustafa Öldürdü. Sansar iyi bir çavuştu ama her zaman emir alır ve uygulardı. Ölüm Meleği Kahramanca savaştı.  Sebastian ve Mirza Onurları ve Gururları yüzünden öldüler. Kaçmayı kendilerine yediremediler. Hepside iyi askerlerdi.

Ateş : Şu anda başımızda abim ve bu askerler olsaydı bir adayı alırdık.

Tuncay : Kesinlikle. Bazı insanlar yönetmek için bazıları ise savaşmak için gelmişler dünyaya..

Asit : Peki ya sen Ateş hangisi için geldin  ya sen Tuncay ?

Ateş : Abime kalsa ben kendimi bile yönetemiyorum ama ben yönetmek için geldim dünyaya.

Tuncay : Sadece yaşamak için ..

Ateş : Peki ya sen Asit ?

Asit : Bunu bildiğim zaman hayat benim için anlaşılır bir hal alacak..

Tuncay : Ne söylediler DxN den ?

Asit : Geçmiş zahirden bakıldığında bir ayrıntıdan ibaretmiş gibi görünür. Zaman'a hükmeden tek şey geride bıraktıklarımızdır.

Tuncay : Ee yani ?

Asit : Ateş .. Buradan DxN ene dönüyorsun tamamen.

Ateş : Nasıl yani ?

Asit : Seni DxN - İstanbul Avrupa Yakası Mortem Üstü - Adrenalin komutanı olarak istiyorlar.

Ateş : Şaka mı bu ?

Asit : Şaka değil..

Ateş : Bu ani oldu.

Asit : Gitmek istiyorsun dostum. Bunu ikimizde biliyoruz. Hatta üçümüzde biliyoruz. O yüzden buradan alacağımız belge ile DxN gemisine döndükten sonra yollarımız ayrılıyor.

Ateş : Benim yerime sakın karar verme !

Asit : Kendi yerine karar ver o zaman.

Ateş : Düşünmem gerekiyor !!

Asit : Düşün ve karar ver. Seninle birlikte buradan Cehennem ve Ali Arda yı da istiyorlar. Yakın korumaların olarak .

Ateş : Zaten iki kişi seçseydim onları seçerdim.

Asit : Tamam buradan da sağ sağlım çıkarsak görev senin . Allah utandırmasın.

Ateş : Daha kabul etmedim Asit.

Tuncay : Neyse neymiş bu Hattuşaş ın varyetesi ?

Asit : Hitit Devleti'nin başkenti olan Hattuşaş sanat ve mimarlık alanında gelişmeler göstermiştir. Hattuşaş sözcüğü Hattus sözcüğünden yani Hatti insanlarının verdiği orijinal addan gelir. Hattuşaş çok geniş bir alana yayılmıştır. Yapılan kazılarda 5 kültür katı ortaya çıkmıştır. Bu katlarda Hatti, Asur, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntılar bulunmuştur. Kalıntılar Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya'dan oluşmaktadır.

Tuncay : Büyücüler ?

Asit : Boğazköy'de en önemli mimari alanlardan birisi de Büyük Mabet'tir. Hattuşaş'ta kuzey şehrin merkezini oluşturan Büyük Mabet, Hati'nin Fırtına Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş tanrıçasının evi olarak yapılmıştır. Tapınağın çevresinde kaldırım taşlı yollar, meydanlar ve bunların arkasında bu yollara açılan dört yönde depo odaları yer almaktadır. Büyük Mabet, Aşağı Şehir mahallelerinden bir duvarı ile ayrılmaktadır. Taş bir teras üzerine kurulan Büyük Mabet'in, kutsal bir merkez olduğu kadar, ekonomik bir merkez olarak da kullanıldığı magasinlerde açığa çıkarılan büyük küplerden anlaşılmıştır. Yine mabedin doğu magasinlerinde tabletlerin bulunması burada bir arşivin olduğunu da ortaya koymuştur. Hala var olduğu hatta yaşadığı sanılan büyücülerin olduğu söyleniyor. Ama sadece söylenti.

Ateş : Ateş'e tapanlardan sonra birde Büyücüler. Türkiye ye bak.

Tuncay : Aynen.. Şamanizm - Büyücülük- Zombicilik ..

Asit : Herkes hayatta kalmaya bakıyor. Biz işimize bakalım..

Tuncay : Hadi yatalım artık.. Sabah işimiz var.

Ertesi gün olduğunda gün daha aydınlanmadan Hattuşaş'a gelmek üzereydiler. Şehrin etrafında helikopter tur atarken aşağıda hiç bir yerde zombi olmadığını gördüler. Bu gerçekten de çok enteresandı.

Asit : Burada hiç zombi yok ?

Tuncay : Fark etmedim sanma yok.

Ateş : Bu iyi bir şey mi ?

Asit : Sanmıyorum ne kadar iyi ne kadar kötü ..

Ateş : Zaten iyi bir şey gelmez ki .. Kafamıza bir ebabil kuşlarının sıçmadığı kaldı. 

Tuncay : Hattuşaş tayız Büyük Mabette doğru iniyorum beyler bayanlar. İnişe hazırlanın.

Büyük mabedin 500 metre uzağında düzlük taşlarla çevrili bir yola indiler.  Psko Soldiers dışarıya doğru çıktı.

Asit : Etraf ölüm kokuyor.. Kabil - Cehennem önden giriyorsunuz .. Dikkatli olun.

Kabil ve Cehennem : Emredersiniz efendim.

Kabil ve Cehennem önden emin adımlarla içeriye doğru girdiler. Karanlık olan piramidin biçimindeki giriş kapısını örümcek ağı bağlamıştı. Aylardır girilmiyor gibiydi.  Kulaklık mikrofonunun konusma düğmesine bastı Cehennem.

Cehennem : Komutanım  buradan aylardır giriş yapılmamış. Örümcek ağları hiç bozulmamış.

Asit : Aylardır mı ? Cihazın gösterdiği yer burası. Temizleyin ve ilerleyin .

Cehennem cebinden çıkardığı bezi bir sopaya sardı. Cebinden çıkardığı Zippo çakmağının gazını beze döktü ve bezi yaktı. Örümcek ağlarını yakarak ilerliyordu önden. Kabil ise onu koruyordu. Psko soldiers in geri kalanları ise geriden takip ediyorlardı Kabil ve Cehennem'i. Piramit kapıdan geçen Kabil ve Cehennem Gözlerine inanamadan büyük mabette doğru bakıyorlardı. Piramit şeklindeki büyük mabet büyüleyiciydi. Üç başlı köpeklerin olduğu mabet insan kafalarından oluşan kayalar tam da ölüm kokuyordu.

Asit : Neden kitlenip kaldınız ? 

Cehennem : Komutanım..

Asit : Efendim Cehennem.

Cehennem : Özür dilerim komutanım etkilenmemek mümkün değil.

Asit : Puma ile Kolera dese bunu tamam diyeceğim ama ya siz ?

Kolera : Alındım Komutanım.

Cehennem : Özür Dilerim Komutanım.

Asit : Önemli değil Asker.

Piramittin merdivenlerinden yukarıya doğru çıktılar. Üç başlı heykel köpekleri geçtiler. Üç başlı köpekler cehennem bekçileriydi inanışa göre. Kapıyı eliyle ittirdi Ali Arda. Ve kapı açıktı. İçeriden Tef sesi geliyordu. Müzik çalıyor birileri oynuyordu.

Asit : Neyin kafasını yaşıyorlar bunlar.

Tuncay : Büyücüler.. Esrar kokuyor içerisi.

Asit : Ateş Cebrail Cehennem Ali Arda Tuncay Tufan Kabil Dışarıda kalın beni koruyun. Puma ve Kolera benimle geliyorsunuz.

Herkes şaşırmıştı. Ama ses etmeden uydular Asit'in dediğine. Asit içeriye doğru girdi. Puma ve Kolera da arkasından geliyordu. Up uzun meşalelerin yandığı koridordan geçtiler. Tahtadan büyük bir kapı geldi. Kolera ve Puma Kapıdan baskına girer gibi pozisyon aldılar. Asit ise ikisinin birden omuzuna dokunarak sakin dedi.
Asit kapıyı açtı ve içeriye doğru girdi. İçeriye girdiğinde genç ve güzel kızlar çırıl çıplak dans ediyorlar. Başka bir tarafta Kızlar birbirlerinin dudaklarını öpüp birbirlerinin vücutlarını okşuyorlardı. Zevk çığlıkları yükseliyordu her tarafta.  Tahta ise 18 yaşında 1.80 cm boyunda 50 kiloda mini etek ve askılı bir body giymiş makyajlı parmaklarında siyah ojesi olan gözleri simsiyah olan bir kız oturuyordu.Asit Kolera ve Puma ya siz burada kalın diye emir verdi. Asit emin adımlar ile genç kızın yanına doğru yürüdü.

Asit : Senmisin bu cehennem çukurunun sahibi.

Büyücü : Benim asker. Ne istiyorsun. Tadıma bakmaya mı geldin ?

Asit : Türk filmi çevirmiyoruz. Sizde bizansın 40 bakiresi değilsiniz.

Büyücü : Evet biz bizansın 40 bakiresiyiz.

Asit : Bende Adrenalin şövalyesiyim.

Büyücü : Senin de canın beni istiyor.. Bunu gözlerinden anlayabiliyorum.

Asit : Hadi diyelim ki sen beni etkiledin. Senin kadar güzel bir kadın herkesi etkileyebilir. Şu arkadaki askerlerimi bile etkileyebilir. Fakat seni Nilay nasıl etkiledi onu merak ediyorum. Yüzlerce yıldır sizlerle bizler barış içinde yaşıyorduk. Sizin varlığınızdan bile daha dün'e kadar haberim yoktu.

Büyücü : Nilay ın beni etkilediği fikrine de nereden kapıldın ? Onunla bir anlaşma yaptık sadece .

Asit : Nasıl bir anlaşma ?

Büyücü : Neden anlaşmamı sana söyleyeyim ki ?

Asit : Anlaşma filan yok ki söyleyesin. 40 Bakire yi bir ölümlü Nilay etkilemiş anlaşma yaptık diye bizi yiyorsun burada. Bende seni bir şey sanmıştım gözümde çok büyütmüşüm seni.

Büyücü : Sen öyle san aptal.. Arkana bak..

Asit : Ne var ki arkamda ? İki yılan gelip te sokacak mı beni ?

Büyücü : Sen benim gücümü fazla hafife alıyorsun ! Asker !! Arkana bir bak.

Asit kafasını çevirdi. Gördüğü manzara karşısında hayretler içindeydi. Kolera ve Puma büyücünün kırk bakiresinden iki tanesi ile sevişiyordu. Puma ve Kolera güzellikleri ile 40 bakireye taş çıkartırlardı. Asit tebessümle izliyordu.

Büyücü : Etkilendin mi ?

Asit : Beni etkilemek istiyorsan iki adamımı adamlarınlarınla seviştirmekten daha fazlasını yapman gerekir. Şimdi konumuza dönelim. Nilay sana ne teklif ettide Nilay için koruyorsun belgeleri ? Merakımdan soruyorum. Adamlarımı da etkilemeyi başardın ve ben silahsızım.

Büyücü : Bizde büyücülük kan bağı ile geçer. Bazısı bu özelliği kabul eder bazısı ise etmez. Ama hepimizin kaderinde eninde sonunda bu vardır. Bundan seneler seneler önce. Bu topraklara daha Türkler gelmeden önce Roma imparatorluğu yükselmişken Büyük İskender bu topraklara tekrardan kan getirdi. Geleceği görme yeteneğine sahip olan rahibe  Calipso ya tecavüz ederek gözlerini kör etti. Çırıl çıplak sokaklarda gezdirdi. Güzel Calipso İskenderin kurmaylarını eğlendirdi. Raks etmeye zorlandı. Gözleri kör olan Güzel Calipso nun bir kızı oldu iskender den. Calipso yüzündeki yanık izleri. Vücudundaki bıçak izleri. Suratındaki ustura façaları yüzünden büyük mabede kapandı. Büyük mabette dualar etti. Dualarını kabul eden Azazil bir şövalye kılığında Calipso ya göründü. Calipso önce korktu. Azazil korkma sana zarar vermek istemiyorum dedi. Calipso Azazil in ses tonunda aradığı huzuru bulmuştu. Azazil Calipso nun yüzünü okşadı. Azazil Calipsonun yüzünü okşadı ve Calipsonun yaraları iyileşti. Calipso bu nasıl olur dedi. Azazil daha önce inandığın Zeus Apollo sen iskender e sunulurken neredeydi ? yüzlerce kez onlara ibadet ettin. Onlardan korktuğun için bakireliğini korudun. Onlar neredeydi. Zeus neredeydi sen iskenderin yatağındayken. Geleceği görme özelliğini senin elinden alan iskenderi neden cezalandırmadılar Calipso ? Calipso Azazil'e inandı. Azazil e secde etti Calipso. Ömrü boyunca ona hizmet edeceğine yemin etti. Azazil'in kanını içti. Azazil ona kitaplar başetti. Kimsede olmayan kitaplar. Gündüzleri izini kaybolma gece rahat uyuma özellikleri verdi. Bizansın 40 güzel bakiresini hizmetine sundu.

Asit : Sen şimdi o Calipso musun ?

Büyücü : Hayır ben torunuyum.

Asit : Sonsuz diyordun ? Sonsuz'a kadar bir hayat verdiğini söylüyordun nerede o şimdi ?

Büyücü : İzin verde bitireyim.

Asit : Tab ikide..

Büyücü : Calipso da çok yaşlandı. Osmanlı bu toprakları aldıktan sonra Calipso islamiyetin gelişine dayanamadı ve ağır ağır yavaş yavaş öldü. Ondan kızına ondan sonra onun kızına yüzlerce yıl böyle gitti.

Asit : Peki siz nasıl çoğalıyorsunuz ? Kayalara sürtünerek mi ?

Büyücü : Hayır Her büyücü 30 yaşına geldiğinde seçtiğimiz bir erkekle birlikte oluyor. Onu etkiliyor sonra da onu öldürüyor ve kanını içiyoruz.

Asit : Güzel bir hikaye. Nilay ile nasıl bir anlaşma yaptın ?

Büyücü : Bana yer yüzünde hakimiyet sözü verdi. Hattuşaş büyük mabet ana merkez olma sözü verdi.

Asit : Sen ona ne verdin peki karşılığında ?

Büyücü : İnsanları etkileme , İnsanları kandırma , Yılan büyüsü yaptım ona. ve bütün büyü yeteneklerimi ona kan transferi yaparak geçmesini sağladım. Onunda soyu bize dayanıyor. Üvey Kız kardeşim olur kendisi. Babalarımız bir.

Asit : Peki o belgeleri senden almak istiyorum. Nilay ile hiç bir derdim yok. Ona da zarar vermeyeceğim sanada.

Büyücü : Bunu neden yapayım ?

Asit : Birincisi ben Allah'a inanıyorum. İkincisi şeytan'a inanıyorsanız Allah'ında varlığından haberiniz olması gerekiyor. Ve bizler Allah ın aslanlarıyız. Yeryüzüne tekrar barışı adaleti düzeni sağlamak için canlarımızı veriyoruz. Bizde senin gibi bir tapınakta 40 tane karı alıp burada esrar yakıp kafayı bulup yedi yirmi dört sevişmesini biliriz. Ama yapmıyoruz. Eğer insanlara biraz değer veriyorsan verebiliyorsan barışçıl yollarla o belgeleri bana verirsin. Satanizm ile bu dünya düzelmez.

Büyücü : Bunun mümkün atı yok Asker.

Büyücü yavaşça Asit in yanına yaklaştı. Ellerini Asit'in göğüslerinde gezdiriyordu. Asit'in Asker ceketinin düğmelerini teker teker çözdü. Ve göğüslerini öpmeye başladı Asit'in. Asit in pantolonunu çözmeye kalktı. Asit ellerini tuttu. Sonra ise tamam diyerek Asit in Fermuarını indirdi. Asit'e oral sex yapmaya başladı Büyücü. Asit'in penisinin hepsini ağzına alıp sonrada çıkartıyordu. Asit'in çok hoşuna gittiği belliydi. Asit Orgazm olmuştu. Büyücü ayağa kalktı. Asit ise fermuarını çekti.

Büyücü : Hoşuna gittiğini biliyorum Asker..

Asit : Hıhım.. Çenen düşük ama Ağızınlada marifetlisin.

Büyücü : Artık zevkini aldın. Erkeklik egonuda tatmin ettim buradan gitmelisin.

Asit : Belgeleri almadan gitmeyeceğimi biliyorum. Belgeleri alırsam söz veriyorum sana da Nilay'ada zarar vermeyeceğim.

Büyücü : Burayı terk etmezsen adamlarının hepsi ölecek. Dışarıdaki adamlarının da hepsi ölecek. Emrimdeki 100 lerce zombiyi buraya doğru yönlendirdim. Hepiniz zombi yemi olacaksınız ve bu zombiler gerçekten de çok hızlı. HAHAHAHAHA


Asit belinden çıkardığı silah ile büyücüyü tek atışta kalbinden sonra da kafasından vurdu. Büyücünün kafası dağıldı. Büyücüden sonra ise 40 bakireyi teker teker vurdu. Silah seslerini duyan Psko Soldiers içeriye girdi. Büyünün etkisinden kurtulan Kolera ile Puma apar topar giyiniyorlardı.

Asit : Puma ve Kolera Çabuk bir şekilde giyinin. Beyler direk çıkıyoruz buradan belgeler bende

Ateş : Hadi beyler hadi hadi hadi ..

Hızlı bir şekilde koşarak büyük mabetten çıktılar ve helikoptere bindiler. Helikopterden aşağıya bakan Asit zombilerin mabetten içeriye doğru hızlıca girdiğini gördü.

Asit : Doktor Deniz; Doktor Deniz Cevap Ver Tamam ..

Doktor Deniz : Dinlemede Asit ..

Asit : Hattuşaş tan ilerliyoruz. Dönüyoruz. Aldık belgeyi tamam.

Doktor Deniz : Dönmeden bir de Bayburt Saklışehir'e geçin. Bilgisayarına gerekli bilgileri yüklüyorum Asit. Onu alıp öyle gelin.

Asit : Sanki bakkaldan ekmek al diyorsun bana Doktor Deniz.

Doktor Deniz : Dediğin gibi Asit . Anlaşma Anlaşmadır.

Asit : Anlaşıldı tamam. Koordinatları gönder direk. Uydu resimlerini de atta geceyi geçirecek bir yer bulalım. Sürekli oradan oraya savaşacak gücümüz kalmadı.

Doktor Deniz : Yüklendi bile koordinatlar.

Asit : Teknolojiye bak..  Tuncay Saklı Şehir Bayburt.

Tuncay : Duydum adamım oraya çevirdim rotayı.

Asit : İyimiş bu.  Nereye ineceksin.

Tuncay : 20 Asırlık Bayburt Kalesinin içine..


Saklı şehir Bayburt kalesinin içine helikopteri indirdiler.

Asit : Bu gece buradayız. Herkes kalenin içini kontrol etsin. bu gece buradayız beyler. Güvenli haldemi bir bakın.  Puma ve Kolera siz kalın.

Puma : Efendim..

Kolera : Komutanım..

Asit : Ne oldu ? Orada.. Sex tanrıçası gibiydiniz birbirinize ?

Puma : O an hayatımın en farklı duygularını yaşadım..

Kolera : Al benden de o kadar.

Ateş : Asit biraz konuşabilir miyiz ?

Asit : Kızlar siz etrafı kolaçan edin bir şey varmı bir bakın. kapılar kilitlimi diye.

Kolera : Emredersiniz Komutanım.

Puma : Emredersiniz Komutanım.

Asit : Efendim Ateş ?

Ateş : Dünden beri söylediğini düşünüyorum.

Asit : Kararını verdin mi ?

Ateş : Hayır vermedim Seninle konuşmam gereken başka bir şey var. DxN benden ne istiyor ?

Asit : Onlar değil. Adrenalin seni istiyor. Eski ekibin. Tim komutanları ölmüş.

Ateş : Ölmüş mü Komutanım. Nasıl ölmüş ?

Asit : Bilmiyorum. Ama Senin geri dönmeni istiyorlar.

Ateş : Siz ne yapacaksınız ? Bunlar size yanlış yaparlar ?

Asit : Bilmiyorum ama yaşamaya çalışacağız. Sen bu Zombilerin Dünyası nda kendini kurtar. Bizi düşünme.

Ateş : Artık bize kimse hiç bir yanlış yapamaz. Güç Bizde. Biz olmasak bunlar artık hiç bir şey yapamazlar. Adrenalin dağıldı. O imrenerek baktıkları Adrenalinin eski gücü yok. Alfa-Star takımı tamamen yok.  Onları koruyacak artık Türkiye de düzgün bir ekipleri yok.

Asit : Biraz küçümsüyorsun aslına bakarsan çok küçümsüyorsun. Bize ihtiyaçları var. Fakat Ellerinde de iyi askerler var. Onlar bu adamların her istediğini yapıyorlar. O yüzden bizi kullanıyorlar. Alfa-Star -B takımı var. Onlarda en az Mirza ve Sebastian kadar tehlikeli. Ama onlar DxN e ve Adrenalin komutanlarına çok bağlılar.

Ateş : Bunu ne zaman öğrendin ki ?

Asit : Cehennem ve Kabil Söyledi. Alfa-Star - B takımını. Avrupa da eğitim gören psikopat bir takım. Sen bizi düşünme kabul edeceksen et.

Ateş : Güvendiğim kimse olmayacak ki yanımda..

Asit : İstediğini alabilirsin yanına.

Ateş : Aslında Tuncay ı almak isterdim.

Asit : Tuncay'ı alabilirsin. Ben yeni bir pilot bulurum kendime.

Ateş : Ciddimisin ?

Asit : Hıhım ciddiyim. Başka ?

Ateş : Bilmem bir tane daha alabilirim. Döndüğümüzde konuşalım. Bakalım Tuncay benimle gelmek isteyecek mi ?

Asit : Sen bilirsin. Ben şu bilgisayardan nereye gideceğimize bakayım.

Ateş : Tamamdır.

Akşam olmuştur artık. Asit herkesi etrafına toplamıştır. Herkes dikkatle Asit'i Dinliyordu ;

Asit : İtalyan gezgin Marco Polo’nun, ‘dünyanın en güzel yerlerinden biri’ dediği bu yerden nefret ettim. 20 asırdan beri ayakta bir kale . yer altı şehirleri var. Gene bir yer altı şehrindeyiz.  Şehitlere serdar olan Genç osman da buralı...

Tuncay : Şehitlere Serdar Olmuş Genç Osman mı ?

Asit : Ne bileyim ben. Gönderdiler bilgileri aklımda kalanları paylaşıyorum. Neyse ;
1988 yılında yapılan bir inşaat kazısı sırasında yeraltı şehrinin varlığı anlaşılıyor, Yapılan çalışmalarla, şu ana kadar 1 kilometrelik kısım açılmış. Yeraltı şehrinin çok daha büyük olduğu, tahmin ediliyor, kalan kısımların da bulunması için çalışmalar yapılıyor. Yer altı şehri, ana kayaya oyulmuş galeriler, tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmuş. Gözetleme mekanları, havalandırma bacaları, duvarlara açılmış aydınlatma oyukları, su toplama ve tahliye sistemleri gibi mühendislik bilgisi gerektiren özellikler var. Ruslar 1918’de Bayburt’u işgal edince, Ermenilerle birlikte büyük bir kıyım ve vahşet başlatmışlar. Yardım dağıtılacak diye halk arasına, hatta köylere haber salınmış. Uzun süren savaş sebebiyle, kıtlıktan bitap düşmüş halk bunlara inanır, bir parça ekmek bulmak ümidiyle gelir. Gelenleri Taşhan’a doldururlar. Hadiseyi Ahmet Yavuz’a anlatan babası Mahmut Yavuz ve akrabası Kibar Yavuz da bu kalabalık arasında, ama tahta götürmek bahanesiyle kapıdan çıkar kaçarlar. İçerideki bütün Müslümanların üzerine gaz dökülür, diri diri yakılırlar. Bayburt sokaklarında kan akar, Çoruh nehri Müslümanların cesetleriyle dolup taşar. Sonra Şehit Osman tepesinden top sesi gelir; düşman kuvvetleri Osmanlı’nın geldiğini sanarak şehri hızla terk eder...

Asit : Şimdi beyler bayanlar yer altı tünellerine gireceğiz. Ama çok karışık. Şunu demek isteyeyim herkes birbirinden ayrılmadan devam edecek. Herkes gözlerini dört açsın.  İşimiz çok zor. Diğerleri gibi kolay bir yer değil burası. Yer altı tünellerinden çıkamayabiliriz beyler bayanlar. Anlaşıldı mı ?

Psko Soldiers : Emredersiniz komutanım.

Asit : Cehennem her yer kilitlimi ? Güvende miyiz ?

Cehennem : Kilitli Komutanım.

Asit :Tamam herkes uyusun ama dikkatli olun beyler ve bayanlar .


Herkes uyumuştu..  Gece olmuştu artık.  Karanlığın içinde iki çıplak beden birbirlerini öpüyorlardı. Dudakları dudaklarına deyiyor dolunay ışığında birbirlerini öpüyorlar okşuyorlardı.  Asit ise onları seyrediyordu. Sevişen iki beden Puma ile Kolera dan başkası değildi. Puma ve Kolera birbirlerini deli gibi öpüyorlar bir yandan da birbirlerini okşuyorlardı. Asit te bir an aralarına katılmayı düşündü. Puma ve Kolera birbirlerine o kadar kaptırmışlardı ki Asit in orada olup olmadığından haberleri bile yoktu. Asitte aralarına katıldı. üçü birden sabaha kadar seviştiler..

Ertesi Sabah ;

Tuncay : Ne o Asit yorgun gibisin ?

Asit : Gece uyuyamadım.

Tuncay : Hayırdır ? 

Asit : Ya o büyük  mabet beni çok etkiledi sanırım. Rüyalar kabuslar gördüm.

''Puma : Günaydın..''  diyerek Asit ve Tuncay ın yanlarından uzaklaştı.. Günaydın derken de Asit e bakıp gülmüştü. 

Asit : Günaydın.

Tuncay : Ne oluyor ? Bu dişi zeyna durduk yere günaydın mı der adama ?

Asit : Ne bileyim ben ..

Tuncay : Dişiliğinin farkına vardı herhalde.

Asit : Sanırım..  Hadi beyler bayanlar toplanıyoruz.. Hadi hadi hadi .. Saklı şehir'e doğru giriyoruz  Herkes dikkatli olsun.

Psko soldiers hazırlandı ve Saklı Şehir 'e doğru yola koyuldular. İlerlediler. Ortalarda hiç bir şey yoktu. Zombilerden de insanlardan da iz yoktu. Bir kaç kilometre daha ilerledikten sonra saklı şehirin içene doğru girdiler. Ufak bir tünelden geçerek yer altı kentine inmişlerdi. Şu anda gündüz olmasına rağmen hiç bir yerden ışık almayan bu şehir aydınlıktı.

Tuncay : Bu adamlar neyden kaçıyorlarmış ki böyle yerlere saklanacak kadar psikopatlarmış. Anlamadım gitti.

Asit : Sen mi anlamadın yoksa ben mi bilmiyorum ama cidden sana hak vermemek elde değil. Cehennem Kabil Kolera ve Tufan Ön taraf sizin. Puma Cebrail Ateş Sağ tarafta sizin. Ali Arda ben ve Tuncay da sol tarafı alıyoruz. Hafif aydınlık olan bu eski köhne yer altı şehirinde ilerlemeye devam ettiler. Ellerindeki cihaz olmasa bu şehrin içinde kaybolabilirlerdi. Şehir çok büyüktü. İlerlediler ve Cehennem durdurdu.

Cehennem : Komutanım. Cihaz şuradaki büyük evi gösteriyor.

Asit : Sarın evin etrafını. Sessizce yaklaşın.

Cehennem Kabil ve Tufan Evin ön kapısına doğru geldiler. Kabil kapıyı zorladı içeriden kilitli bu komutanım.

Asit : Kırılmayacak şekilde mi kilitli ?

Kabil : Kırılırda. İçeriden ne çıkacağı bir anda pek belli değil.

Asit : Cebrail kapıyı patlat.. Herkes pusuya geçsin.

Cebrail : Emredersiniz efendim..

Cebrail kapıya zaman ayarlı bir bomba koydu. Cebrail kapıdan hızlıca uzaklaşırken. Bomba bir anda patladı.

Asit : İçeriye girin Kabil ve Cehennem..

Kabil ve Cehennem İçeriye doğru hızlıca girdiler. İçeriden kadın çığlıkları geldi.

Asit : Hadi beyler bayanlar hadi hadi hadi diyerek içeriye doğru hızlıca Psko Soldiers de girdi.

Kabil ve Cehennem silahlarını dört tane sivilin üstüne doğrultmuşlardı. Sivillerdeki tek erkek olan kişi ise tüfeğini Kabil ve Cehenneme doğrultmuştu. Silahı tutan adam 45 yaşlarında biriydi. Yanındaki 40 yaşlarında kadın ise eşiydi. Öbür iki kız da akrabasıydı.

Asit : Kabil ve Cehennem indirin silahlarınızı.

Kabil : Emredersiniz.

Cehennem : Emredersiniz.

Kabil ve Cehennem silahlarını indirmişti.

Mithat : Kimsiniz siz ?

Asit : Biz askeriz. Burada bize ait önemli bir parça var. Onu almaya geldik. Peki ya siz ?

Mithat : Biz ise turistiz. Salgın başladığında buraya geldik.

Asit : Anlıyorum. Kolera arkadaşlara yiyecek bir şeyler ver.

Mithat : Hayır hayır aç değiliz.

Asit : Sen genede ver Kolera .

Kolera : Emredersiniz komutanım.

Asit : Ben bu grubun Psko Soldiers in komutanıyım.  Sağ tarafında duran adam Tuncay. Diğer yanımdaki Ateş. Şurada sana silah doğrultanları zaten tanıdın. Şu Ali Arda yanındaki Tufan öbürüsü ise Cebrail. Şuradaki dişi zeyna ise Puma. Türk askeriyiz.

Mithat : Memnun oldum Komutanım. Buda benim eşim kızım ve baldızım. Adım Mithat. Eşimin ismi sibel kızımın adı sevim baldızımın ismi ise burcu.

Asit : Memnun oldum. Cehennem Kabil. Bize ait olan parçayı bulun. Nasıl olduda buraya kaçabildiniz.

Mithat : Biz erzurum da tatildeydik. Zombiler bir anda geldiler. Herkesi yiyorlardı. Tatilde yeni tanıştığımız balayında olan yeni evli çifti bile parçalayarak yediler. Biz ise canımızı zor kurtardık.

Asit : Anlıyorum. İstersen bizimle gelebilirsiniz ?

Mithat : Sahimi ? Gelebilir miyiz ?

Asit : Evet gelebilirsiniz.

Mithat : Siz diğer gelen askerlerden çok daha merhametlisiniz.

Asit : Diğer gelen askerler ?

Mithat : Bir kaç hafta önce buraya başlarında bir bayan komutan olan bir grup asker geldi. Buraya bir şey sakladılar. ve işin garibide bizi de buraya kilitlediler.

Asit : Neden sizi buraya kilitlediler peki ?

Mithat : O konuda hiç bir şey söylemediler. İçeriden de kilitlememiz gerektiğini ve dışarıdan da onların kilitleyeceğini geldiklerinde ise bizi de alacaklarını söylediler. Ama biz gelmeden başkaları gelirse özellikle zombiler asla sesinizi çıkarmayın hepinizi öldürürler dediler. Bizde o yüzden sesimizi çıkartmadan kaldık burada.

Asit : Allah Allah bu işte bir gariplik var..

Tuncay : Bencede kesinlikle var.

Asit : Herneyse varsa var. Cehennem Kabil bulamadınız mı daha ?

Cehennem : Bulduk komutanım.

Asit : Hadi çıkıyoruz buradan.

Psko Soldiers ve Mithat ın ailesi evden dışarı çıktılar. Mithat ve ailesi artık kurtulduk diye seviniyorlardı. Psko Soldiers grubu önde Mithat ve ailesi arkadan yürümeye başladı. Saklı Kentten in girişine doğru yürümeye başladılar. Yürümeye devam ettiler. Dar yollardan geçiyorlardı.

Mithat : Bu kadar uzun muydu burası Sibel .

Sibel : Bilmiyorum ki bir can korkusuyla geldik buraya.

Arkadan yaklaşan zombileri fark etmeyen Mithat. Bir zombi tarafından Boynundan ısırılmaya başladı. Zombiler çok kalabalıktı ve Mithatı hemen aralarına aldılar. Mithatı ısırıyorlardı. Mithat bağırıyordu. Eşi Sibel de kaçamadan Mithat gibi zombiler tarafından ısırılmaya başlanmıştı. Mithatın Baldızı çığlık atıyordu. Psko Soldiers ise şaşırmıştı. Çünkü hiç bir yerde zombi izine rastlanmamıştı. Şaşkınlıktan Ateş etmeye bile çok geç başladılar zombilerin üstüne. Ama Mithat ve Sibel için artık çok geçti. Sevim i Cebrail aldı ve zombilerden uzaklaştırmaya çalışıyordu. 15 yaşlarında olan sevim ise şokta Anne baba diye bağırıyordu. Sesleri duyan Zombiler ise daha hızlı bir şekilde Psko Soldiersin üzerine doğru yürüyorlardı. Bu sırada şoka giren Mithat'ın baldızını da yaşlı bir zombi yakaladı ve etini dişleri ile kopardı. Zombilerin arasında kalan Burcu nun her yerini zombiler ısırıyor ve kopartıyordu. Burcunun yanaklarını bile ısırıyordu zombiler.

Asit : Hızlı bir şekilde kaçıyoruz buradan. Çatışma yok. Sıcak temas yok. Tekrar ediyorum Sıcak temas yok. Kabil Sen o kızı taşıyabilir misin ?

Kabil : Taşırım Komutanım !

Asit : Aman dikkat et . Annesi ve Babası gözlerinin önünde parçalanarak öldü. Her an bir çılgınlık yapabilir.

Kabil : Dikkat ederim komutanım.

Asit : Hızlıca çıkıyoruz. Hadi Beyler Bayanlar koşuyoruz. 

Psko Soldiers hızlıca dışarıya doğru koşarken Zombiler ise peşlerinden geliyordu. Zombiler hızlı değillerdi. Bir insan yürüyüşünden biraz daha hızlı yürüyorlardı hepsi bu. Koşarak devam etti Psko Soldiers. Ve geçitten çıktılar.

Asit : Cebrail hemen geçiti kapat. Üç saniyede.

Cebrail : Emredersiniz komutanım..

Cebrail hemen bomba düzeneği hazırlayarak geçiti havaya uçurdu. Ve saklı kentin giriş kapısını kıyamete kadar kapatmış oldu. İçeride kalan binlerce zombi ise orada dünya tamamen yok olana kadar orada mahsur kalacaklardı. Zombiler içeride kilitli kalmışlardı. Psko Soldiers ise Helikopterine çoktan ulaşmış ve DxN üstüne doğru uçmaya başlamıştı. Saklı Kentin üzerinden geçerken helikopter içeride mahsur kalan zombiler helikopter sesini duyuyorlardı. kafalarını yukarıya doğru kaldırıyorlardı. Başka kafasını kaldırmaya çalışanlarda vardı. Bunlardan bir tanesi de Mithat dı. Ayakları ve kolları tamamen yok olmuş. Boynu kırılmış. İç organları sökülmüş şekilde zombi olmuştu. Eşi o kadar şanslı değildi. Çünkü eşinin her tarafını yemişlerdi. Eşinden geriye sadece elbiseler ve kemik parçaları kalmıştı. Baldızı Burcu da ablasından farklı değildi. Onunda her tarafı tamamen parçalanmış ve yenilmişti. Zombiler o karanlıkta kalmışlardı..

Asit : Bu zombiler nereden çıktılar ?

Tuncay : Bilmiyorum ama. Yavaşın hızlısıydılar. Delirdiler bizi görünce.

Asit : Evet bende farkettim.

2 Hafta Önce :

Nilay : Zombileri o kuyudan içeriye atmayı başardınız mı ?

Asker : Evet Komutanım bütün bayburtaki zombileri alarak hepsini o kuyunun içine attık. Ama bir kaç tane asker zayiat verdik.

Nilay : Güzel olsun. Bizde askerden çok ne var.  Şimdi düzeneği hazırlayın. O Aileyi de içeride mahsur bırakın. Psko Soldiers geldiğinde o kapıyı ne şekilde açarsa açsın zombilerin düştüğü kuyuda Saklı kentin içinde olan kapısı açılsın. Ve o kapı açılınca bu zombiler yavaşça gelecekleri için Aile yi orada bırakın ki Psko Soldiers kimsiniz neyin nesisiniz diye sorarken Zombiler etraflarını sarsınlar. ve oradan sağ çıkmasınlar artık. Kız kardeşimi zaten geçeceklerini düşünmüyorum ama genede olsun. Evin içine de zombileri azdıracak kokulardan koyun.

Asker : Emredersiniz efendim. 

Nilay : Kuyudaki binlerce zombiye ; Şu kamyonette olan zombilerden alınmış etleri atın. Biraz zekaları filan artar belki.

Asker : Emredersiniz Efendim..

Şimdi :

Helikopter DxN üstüne inmişti. Asit topladığı belgeleri Doktor Deniz'e teslim etti.

Doktor Deniz : Kim bu kız ?

Asit : Annesini ve babasını kaybetti. Anlıya cağın kötü bir gün geçirdi. Onu başka bir zaman kampa gönderirsin. Bir süreliğine burada kalsın.

Doktor Deniz :Kalsın tamam.

Asit : Ateş le konuştum. Kararını verir bir kaç güne. Sizlere söyler. Ben çok yorgunum İzin verirsen yatacağım.

Doktor Deniz : Tab ikide. Dinlen bugün yarın konuşuruz.

Asit Gemideki kamerasına çekildi. Duş aldı. Duş alırken bir gölge gördü. Gölge duşun kapısını açtı ve Asit şaşırdı. Gelen kişi Puma dan başkası değildi. Asit ve Puma birlikte yıkanırlarken duş'un kamerası tekrar açıldı ve bu sefer de gelen koleraydı. Asit Kolera ve Puma için gece şimdi başlıyordu..

27 Haziran 2012 Çarşamba

Özel Bölüm 6. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminde Kaybettiklerimin Anısına


17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminde Kaybettiklerimin Anısına .. Aslında Bizler Kaybettiklerimiziz.

1998 İzmit

Çocuk Zeynep in babası tarafından verilen kas geliştirici ve kemik güçlendirici iğnelerle daha bir gelişmişti. Çocuk komutanını öldürdükten sonra son derece değişmişti ruh yapısı. 6 ay kaldığı hücrede aklı başına geldiğini sananlar sadece sanacakları ile kalacaklardı. 
Adrenalin Grubu üyesi olan çocuk tam bir profesyonel katildi. Zeka testlerinden üstün zekalı çıkan ender çocuklardandı.
Alfa-Star ın seçimlerine katılmış fakat Alfa-Star a komutanını öldürdüğü için alınmamış sonra ise Alfa-Star a dahil edilmişti. ninjutsu naruto ve Aikido da harikalar yaratan bir asker olmuştu Çocuk. Hem vücut yapısı hemde hızlı olması saldırı ve savunma sporunda ona büyük avantaj sağlıyordu. Uzun bir süre Zeynep çocuk tan haber alamamıştı. Zeynep tamamen çocuğu düşünüyordu.
Zeynep lise iki de okuyordu o zamanlar. Bir okul çıkışı Zeynep ve arkadaşları her zaman gittiği kafeye gitmişlerdi. Hep arka taraftaki masaya oturuyorlardı. Gene en arkadaki masaya oturmak istediler. Fakat masada güller vardı.. 6 adet gül.

Derya : Abi bizim masamızda bu güller ne ?

Kafeci : Derya cığım bilmiyorum Zeynep e geldi.

Neslihan : Kesin Cüneyt en gelmiştir.

Zeynep gülleri eline aldı.

Derya : Karta ne yazıyor Zeynep ..

Zeynep kartı hemen cebine koydu.

Zeynep : Özel. Boş verin ne içiyoruz ?

Derya : Şuna bak aylar sonra yüzü gülüyor Hayırdır Zeynep Hanım ?

Zeynep : Önemli bir şey değil. Boş verelim.

Derya : Cüneyt en mi ?

Zeynep : aa sıkıldım ne içiyoruz ?

Neslihan : Kartta ne yazıyor bari onu söyle çok merak ettim.

Zeynep : Karta ne yazdığını söylersem bitecek mi bu sorular ?

Neslihan : Bitecek söz

Derya : Evet söz.

Zeynep : Karşında yıkılmış bir duvar gibiyim
Beni sarhoş etme, başım dönüyor
Üstüme varma Kocaeli , kederliyim..

Derya : Kim bu şair..

Zeynep : Yeter ama artık soru yok.

Derya : Tamam tamam kızma.

Zeynep in bedeni orada fakat düşünceleri farklı yerdeydi. Aklı tamamen çocuktaydı.  Doğum gününden bu yana görememişti çocuğu. Acaba napıyordu çocuk.Çocuk ise Alfa-Star timinde Türkiye yi geziyor ve eğitimlerine aralıksız devam ediyordu. Çocuk Zeynep in doğum gününde 6 adet gül gönderiyordu her sene. Her tanıştıkları gün 6 adet gül geliyordu gene Zeynep'e. Zeynep'e gelen güller inşaat imparatoru veliahttı Cüneyti çok rahatsız ediyor. Bu gülleri kimin gönderdiğini araştırıyor ama bulamıyordu. Çünkü karta isim yazmıyordu hiç bir zaman. 1999 senesine gelmişti günler.. Zeynep artık liseden mezun olacaktı. Zeynep Çocukla ilgili planlar yapıyordu. Çocuğun mutlaka mezuniyete geleceğini düşünüyordu. O yüzden Cüneytin ısrarlarına rağmen baloya yalnız gidecekti. Çünkü çocuğun geleceğine emindi.
Zeynep 'i baloya babası bıraktı. Zeynep Baloda arkadaşları Neslihan ve Derya ile aynı masada oturuyordu. Neslihan ve Derya nın yanında sevgilileri ve yalnız Zeynep vardı. Zeynep in gözleri balo salonunun kapısındaydı hep. Bir saate yakın geçmişti ama çocuk gelmemişti. Zeynep çocuğa kızıyordu. Zeynep sonra çocuğa olan hıncını ve kızgınlığı ile Cüneytin ısrarlı dans etme talebini kabul etti. Saatlerce Zeynep Cüneyt ile dans etti.  Cüneyt ile saatlerce dans etti Zeynep. Çocuğa çok kızmıştı. Saatler nasıl geçti anlamadı bile. Balonun kraliçesi Zeynep Kral'ı da Cüneyt seçilmişti. Zeynep babasına telefon etti. Baba beni almaya gelme. Cüneyt beni bırakacak. Zeynep kızgınlık ve mutluluk arasında kaybolmuştu. Cüneyt Zeynep'i bıraktı.

Zeynep in Annesi : Kızım seni Cüneyt mi bıraktı ?

Zeynep : Evet Anne.

Zeynep in Annesi : O serseri ve katilin orada olacağını düşünüp endişelenmiştim. Cüneyt çok düzgün bir çocuk gerçeği gördüğüne sevindim.

Zeynep : Ne alakası var ? Cüneyt ile biz arkadaşız.

Zeynep in Annesi : O katil gelmedi dimi baloya seni gene yarı yolda bırakıp bekletti.

Zeynep : Yeter Anne. Çok yorgunum.

Zeynep in Annesi : Yat kızım bir şey mi ? Diyorum. Senin için en iyisini istiyorum.

Zeynep : Benim için en iyisi uyumak Anne.

Zeynep odasına çıktığında 6 tane gül gördü. Hepsi ayrı ayrı odasının kapısının önünden başlayarak penceresine kadar gidiyordu. Zeynep eğildi ve kırmızı gülü aldı. Gül'de bir kart vardı.  Kartı okudu.. ' Dünyanın neresinde olursan ol, bulunduğun yerde değil düşündüğüm yerdesin ' Zeynep ne olduğunu anlamadı. İkinci gül'ü eğildi ve aldı. İkinci gül'de ise ' yoksa,saçlarını toplayacak toka bulamayışın mı? hala tek derdin. ' yazıyordu. Zeynep sırıttı. Üçüncü güle yöneldi ve üçüncü gül'ü de aldı. ' En azından bir yerlerde yaşadığını bilmek.. Yetti bana bu hayat böyle ' yazıyordu. Dördüncü gül'ü aldı ve karta baktı. ' Mutlu olduğumu düşündüğüm anlarda yanımda sen oluyorsun '
Beşinci gül'ü aldı ve karta baktı Zeynep ' Bugün balo kraliçesi oldun kutlarım' Zeynep çok şaşırmıştı. Altıncı gül ve kart kalmıştı. Zeynep Altıncı gül'ü eline aldı kartın kapağını açtı Elleri titriyordu.. ' Pencerenden dışarıya bak ' yazıyordu. Pencereden dışarıya baktı Zeynep.. Zeynep gözlerine inanamadı. Kaldırımda Zeynep yazıyordu. Boyayla yazılmamıştı. Alev alev yanıyordu bütün sokak. Benzin ile yazılmıştı Zeynep yazısı. Zeynep Elleri ile yüzünü tuttu. Gözlerinden yaşlar geldi. Kalbi kıpır kıpır atıyordu.

Zeynep : Sen serseriden başka hiç bir şey değilsin. Ama seni çok seviyorum..

O sırada kırmızı bir spor ford mustang arabanın içinde çocuk ve arkadaşı konuşuyorlardı

Çocuğun Arkadaşı : Anlamadığım tek bir şey var ?

Çocuk : Nedir ?

Çocuğun Arkadaşı : Biz bunları neden yaptık ?

Çocuk : Zeynep için.

Çocuğun Arkadaşı : Neden hırsız gibi saklandın ?

Çocuk : Öyle olması gerekiyordu.

Çocuğun Arkadaşı : Sebep ?

Çocuk : Her ondan uzak kalışımda hayalleri tekrar tekrar yıkılıyor.

Çocuğun Arkadaşı : Böyle yapıp sonra da ondan uzak kalman ona napacak ?

Çocuk : Onu mutlu edecek.. En azından bir yerlerde yaşadığımı bilecek.

Çocuğun Arkadaşı : Ne zamandır tanıyorsun onu ?

Çocuk : Ufak çok küçük bir çocukken tanıdım. Seni tanıdığımla eş değer

Çocuğun Arkadaşı : Çok mu seviyorsun ?

Çocuk : Hayatta ondan başka hiç bir şeyi sevmedim ki. 

Çocuğun Arkadaşı : Başka bir şeyi sevmedin mi ? hiç mi ?

Çocuk : Hiç ..


17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi

1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 depremi, 17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli/Gölcük merkezli deprem. Mw ölçeğine göre 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur.
17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 iş yeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir.


Cudi Dağında Mayın Döşeyen Adrenalin Grubu 17 Ağustos 1999

Çocuk : Kocaeli de deprem olmuş. Ben gidiyorum.

Komutan : Nereye gidiyorsun. Her yere mayın döşedik. Her tarafta teröristler var.

Çocuk : Umurumda mı ? sizin mayınınız. Teröristler umurumda mı ?

Komutan : Hayır gitmene izin vermemem Asker! Şimdi yerine geri dön.

Çocuk : Ben sizden izin aldığımı hatırlamıyorum. Siz hatırlıyor musunuz ?

Komutan : Asker kendine gel.

Çocuk : Ben gidiyorum.

Komutan : Nöbetçiler..

Çocuk bir anda nöbetçilerden tekine bir yumruk attı. Öbür nöbetçinin belindeki silah'ı alarak komutanının kalbine ateş etti. Diğer iki nöbetçiyi de bayıltdı. Helikopteri kaçırmak için iki helikopter pilotunu da öldürdü çocuk.

Çocuk helikopter ile her yer yıkılan kocaeli de. Kocaeli stadının tam ortasına indi. Helikopter kullanmayı bakarak öğrenmiş ve hayatında ilk defa helikopter kullanmıştı. Çok ta zor olmadığını anladı. Oradan çaldığı bir motosiklet ile Zeynep in evine gitti. Zeynep in evine vardığında gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. Zeynep in evi yıkılmıştı.
17 Ağustos sabah saatleri etraf siren seslerinden geçilmiyordu. Enkazın üstüne doğru çıktı elleri ile kaldırmaya çalıştı enkazı. Zeynep in odasını bildiğinden orayı kaldırmaya çalışıyordu. Aradan iki saat geçti kaşıkla mezar kazacak kadar ağır ilerliyordu Zeynep in odasına ulaşma çabası. İki sokak ötede Kepçe nin çalıştığını gördü. Kepçe ye doğru gitti.

Çocuk : Bu kepçe nasıl kullanılıyor ?

Kepçe Operatörü : Git başımdan Asker işim var görmüyor musun ?

Çocuk : Bu kepçe ye ihtiyacım var.

Kepçe Operatörü : Herkesin ihtiyacı var.

Çocuk : Benim daha çok var.

Çocuk silahını çıkardı ve kepçe operatörünün kafasına dayadı. Ya benimle gelirsin yada ölürsün !

Kepçe Operatörü : Tamam sakin ol seninle geliyorum. Lütfen çoluğum çocuğum var benim.

Çocuk : Eğer dediklerimi yaparsan sana hiç bir şey yapmam. Çocuklarına kavuşup uzun yıllar onlarla yaşayabilirsin. Anlaştık mı ? Ama bana bir oyun oynamaya kalkarsan seni de aileni de öldürürüm ve evini de yakarım. Anlaştık mı ?

Kepçe Operatörü : Anlaştık.

Kepçe operatörü Zeynep in evine doğru giderken Diğer enkazın kaldırılmasını bekleyen yakınlarını kurtarmak isteyen aileler sinirlendi. Çocuğa saldırmak istediler. Çocuk belinden silah ını tekrar çıkartıp üç kişiyi sağ diz kapağından vurdu. Diğerlerini de ölümle tehdit etti. Çocuğun bu davranışından sonra öfkeli kalabalık can korkusundan sakinleşmişti.

Kepçe operatörü yıkıntıları kaldırıyordu . Çocuk ise kepçe operatörünü yönlendiriyordu şurayı kaldır burayı kaldır diye. Arada bir Zeynep Zeynep diye bağırıyordu.
Zeynep ten hiç bir iz yoktu. Kepçe operatörü can korkusuna binanın enkazını kaldırmaya devam ediyordu. Çocuk ise umutla kızgın güneşin altında Zeynep i bulmaya çalışıyordu hiç bir şey umurunda değildi ne açlık ne susuzluk nede kızgın güneş. bitmek bilmeyen bir enerji ile çocuk Zeynep'i aramaya devam ediyordu. Zeynep in ölüsünü yada dirisini bulmadan enkazı bırakmaya niyeti yoktu. Saatler birbirini kovalıyordu. Zeynep in annesi ve babası son model arabaları ile koşarak enkaza doğru geldiler. Deprem olmadan önceki akşam Zeynep'in Babası Tıp ödülü alacaktı. O yüzden de davetteydiler İstanbul Avrupa yakasında. Deprem olduktan sonra yollar tıkandığı için anca gelmişlerdi. Zeynep in Annesi Arabadan koşar adımlarla inerek kızım diye haykırdı. Babasının da yüzü bembeyazdı. Hayattaki tek evlatları olan Zeynep enkazın altındaydı.

Zeynep in Annesi : Lütfen kızımı kurtar ne istersen veririm

diye çocuğa yalvarıyordu.  Ayağına kapanıyordu.

Zeynep in Babası : Lütfen hayatım bırakta aramaya devam etsin.

Çocuk : Kurtaracağım kızınızı. Lütfen izin verin.

Zeynep in annesi ve babası cağ resizce enkazın başında bekliyorlar çocuk ise Zeynep i aramaya devam ediyordu. Artık akşam oluyordu. Bir kaç saat kadar çalışmalar sürmeye devam etti. Sonunda Zeynep i buldu Çocuk. Zeynep in şah damarını eliyle kontrol eden Çocuk Zeynep in nefes aldığını anladı. Zeynep i elleri ile kazıya kazıya enkazdan çıkardı. Zeynep in eline yüzüne su serpti. Etraf çok sıcaktı. Zeynep in elini yüzü yıkadı. Zeynep biraz olsun kendine gelir gibi oldu. Zeynep in Annesi ve babası da Koşarak Zeynep in yanına doğru gelmişlerdi. Çocuk Zeynep i kaldırdığı gibi yıkılmış evden aşağıya doğru yürüdü ve Zeynep i kaldırıma yatırdı.

Çocuk : İyimisin ..

Zeynep :  Ayaklarım .. Ayaklarımı hissetmiyorum.

Zeynep in Annesi ve babası ağlamaya başlamışlardı.

Çocuk : Sen burada bekle ben hemen geliyorum. Lütfen Zeynep in başından ayrılmayın.

Zeynep in Babası : Tamam sen git.

Çocuk koşarak etrafta ambulans arıyordu. Her tarafa bakıyordu. Gölcük polis istasyonu yıkılmamıştı. Polis istasyonunun önüne geldi. Polisler, polis arabaları ve ambulans vardı. Çocuk belindeki iki silahla birlikte Polis istasyonuna yöneldi.

Çocuk : Ambulansa ihtiyacım var.

Polis Memuru : Bizimde var.

Çocuk : Lütfen ambulansı bana verin . Vaktim yok.

Polis Memuru : Oldu olacak başka ne verelim sana ?

Çocuk : Vaktim yok. Rica ediyorum Lütfen Memur bey. Durumum çok acil.

Polis Memuru : Bizim de çok acil. Burası hastane değil çocuk burası polis istasyonu ve buradaki ambulans emniyet müdürleri ve ya üst düzey yetkililer için.

Çocuk : Ben de üst düzey bir askerim.

Polis Memuru : Siktir git lan oradan üst düzeymiş.

Çocuk belinden çıkardığı silahlarla Polis memurlarını vurmaya başladı. 7 Polis memuru oracıkta hayatını kaybetmiş ambulans şoförünü de görgü tanığı olsun diye sadece yaralamıştı. Çünkü etrafta başka hiç kimse yoktu. Ambulansı aldığı gibi Zeynep in olduğu yere gitti. Ambulansı kim görürse görsün el kaldırıyor yardım istiyordu fakat Çocuk umurunda bile değildi. Ambulansın durmadığını görenler Çocuğa küfürler savuruyorlardı. Çocuk ise aldırmadan devam ediyordu yoluna. Boşuna kızma haklılar diyordu içinden.  Sonunda Zeynep'in yanına getirmişti ambulansı. Ambulanstan indi arka daki sedyeyi çıkartı. İri yarı bir adam elini tuttu Çocuğun

İri Yarı  Adam : Lan şerefsiz neden durmuyorsun. Benim de hastam var.

Çocuk : Şerefsiz ? Lan ? Hastan mı ? Var.

İri Yarı Adam : Yürü gidiyoruz önce benim hastamı alıp hastaneye götüreceksin. O kızın durumu iyi yerde yatıyor yaşayabilir.

Çocuk : Önce o kız gidecek sonra senin hastan gidecek.

İri Yarı Adam : Oğlum ölüyor diyorum lan sana duymuyormusun ?

Çocuk : Umurumda gibi mi duruyor oradan bakılınca.

İri Yarı Adam : Senin ananı avradını yedi sülaleni sikeyim orospu çocuğu hadi dedim öldürtme kendini.

Çocuk : Siktin rahatladın şimdi bırak beni de Kızı kurtarayım.

İri Yarı Adam : O kızın da amına koydurtma şimdi.

Çocuk Adamın kolunu kaptığı gibi kırdı. Öbür kolunu da kırdı. İki Kolunu kırdığı adamın saçından tutarak adamın çok acil dediği oğlunun yanına getirdi. iri yarı adam kolum diye bağırırken.

Çocuk : bu mu acil  ?

İri Yarı Adam : Abi özür dilerim bu acil değil. O kız daha acil.

Çocuk : Yok yok bu daha acil. Hatta sen daha acilsin. Çıkart lan dilini dışarıya.

İri Yarı Adam : Abi sana yalvarıyorum. Lütfen yapma abi. Çoluğum çocuğum var abi benim.

Çocuk : Çoluğu çocuğu olan biri böyle kelimeler edermi ? Şaka mı yapıyorsun ?

İri Yarı Adam : Özür dilerim abi bir daha hiç bir şey demeyeceğim .

Çocuk : Yok yok gene de dilini keseceğim.

Çocuk Adamı yere yatırdı ve dilini dışarıya doğru çıkarttırdı. Sağ ayağından çıkardığı bıçak ile adamın dilini tam kesiyorken iri yarı adamın küçük oğlu yapma babamı öldürme diyerek bağırdı. Çocuk adamın oğlunun söylediklerinden sonra adamı bıraktı. Çocuk sedyeyi aldığı gibi Zeynep in yanına geldi. Ve Zeynep i kaldırdığı gibi sedyenin içine koydu. Sonra ise Sedyeyi ambulansa Zeynep in babası ile koydular.

Zeynep in Babası : Kızım  hemen ameliyat olması lazım yoksa sakat kalabilir.

Çocuk : Nerede ?

Zeynep in Babası : Kadıköy deki özel hastane var orada yolu biliyorum.

Çocuk : Helikopter var. En yakın yere ineriz.

Zeynep in Babası : Nerede helikopter.

Çocuk : Stada.

Zeynep in Babası : Hadi gidelim o zaman. Ayrıca 0 Rh negatif kan'a ihtiyacımız olabilir.

Çocuk : Benim kan grubum hallederiz.

Zeynep'in Babası : Hayır Senin olmaz. Neyse gidelim hallederiz.

Çocuk Ambulansı sürerken Zeynep , Zeynep'in Babası , Zeynep'in Annesi ambulansın arka tarafındaydı. Çocuk stadyuma geldiğinde 7 Asker in onu beklediğini gördü.
Çocuk onları umursamadan hızlıca Zeynep i helikopterin arka tarafına bağladı. Askerlere bakmadı bile çok acele ediyordu.

Togay : Gene karıştırmışın her yeri ?? ( Alaycı bir ses tonuyla )

Çocuk : Togay Ne alaka ya .. Siz neden buradasınız ?

Serhat  : Hakkında yakalama ve öldürme emri çıktı. O yüzden seni korumak için buradayız. Alfa-Star Sebastian gönderdi bizi.

Çocuk : Sadece yedinizi mi ?

Samet : Ne o Beğenemedin mi ?

Mustafa Şimşek : Haspama bak beğenmiyorda bizi.

Yusuf : Neden beğenmiyon la bizi.

İsmail : Beğenir beğenir o .. 

Çocuk : Beyler ben kadıköy'deki hastaneye gidiyorum.

Samet : Tamam kardeşim git bizde helikopterle peşinden geleceğiz.

Çocuk : Tamamdır.  0 Rh negatif kan lazım. ve bir helikopter şöförü. Benim kullanmam sorun olabilir.

Samet : Tamam moruk ben kullanırım.

Yusuf : Hallederiz moruk. Rahat ol.


Çocuğun arkadaşı Samet helikopteri çalıştırdı Zeynep i babasını ve annesini de alarak hızlıca hastaneye doğru ilerledi. Arkadan gelen 7 alfa star elemanı da Çocuğu takip etti. Hastane ye indiler peş peşe . Ve Zeynep direk ameliyat haneye kaldırıldı.

Zeynep in Babası : Çok teşekkür ederim. Uzman bir cerrah var onu da alabilir miyiz ?

Çocuk : Alırız adresi nedir ?

Zeynep in Babası : Kağıtta yazıyor.

Çocuk : İsmail Samet şu adamı bir zahmet buraya getirin. Ne pahasına olursa olsun buraya gelsin.

Samet : Tamam .

Bir saat sonra ;

Çocuk : Durum nedir ?

Samet : Geliyoruz . Bütün yollarda cevirme var seni arıyorlar.

Çocuk : Çabuk olun Zeynep in iyi olduğunu görmeden teslim olmayacağım.

İsmail : Tamam biz gelene kadar öldürtme kendini.

Samet İsmail ve Cerrah gelmişlerdi.

Çocuk : Teşekkür ederim Cerrah bey.

Cerrah : Bide teşekkür ediyor. Ameliyathane yi basıp getirdiler beni buraya.

Çocuk : Anlıyorum. Karşılarız telafisini. Zeynep düzelir ise istediğini iste benden.

Cerrah : Biz doktoruz tefeci fırsatçı değiliz. Çekil yolumdan da direk bakayım..

Çocuk : Doktor Bey'i Ameliyathaneye götürün İsmail.

İsmail : Tamamdır.


Doktorlar Zeynep 'i Ameliyatta almışlardı. Zeynep'e kan gerekiyordu. Zeynep'in kan grubu sadece çocuğa uyuyordu. Zeynep'in babası çocuktan istemeye istemeye de olsa kan vermesini kabul etti. Zeynep'in ameliyatı tam 11 saat 40 dakika sürmüştü.

Çocuk : Zeynep Düzelecek mi ?

Cerrah : Omurgasında çok ciddi zedelenme var. Çok zor. Ben elimden geleni yaptım evlat. Gerisi takdir ilahi.

Çocuk : Onu görebilir miyim ?

Cerrah : Şimdi olmaz..


Alfa-Star dan sorumlu komutan Çocuğa doğru yürüyordu.. Alfa-Star ın Komutanının yanında 20 ye yakın asker vardı.

Alfa-Star Komutanı : Sen Ne yaptın evlat.

Çocuk : Hiç bir şey yapmadım. İzin istedim vermedi. Helikopteri istedim vermedi. Ambulansa ihtiyacım vardı alay edip vermediler.

Alfa-Star Komutanı : Anlıyorum.

Çocuk : Sahiden mi ?

Alfa-Star Komutanı : Evet sahiden anlıyorum. Sende beni anlar mısın ?

Çocuk : Tab ikide.

Alfa-Star Komutanı : Sen çok özel bir askersin. Yeteneklerinle olsun kişiliğinle olsun. Sen bazı kişilerden bir şeyler istedin ama karşılığında hiç bir şey yapmadılar sende onlara bunu canlarını alarak ödedin. Etkiye tepki yani.

Çocuk : Evet biliyorum.

Alfa-Star Komutanı : Sen ise onların canlarını alarak bir etki daha yaptın. Şimdi tepki sırası sende ?

Çocuk : Anladım.

Alfa-Star Komutanı : Alfa-Star ın adını çıkartmamak için Gazeteciler zaten bizi çarmağa germek için fırsat kolluyorlar. Seni amerika daki bir adaya gönderiyoruz. Ada bildiğin hapishane. Dünyanın dört bir yanından manyakların olduğu bir hapishane. Senin cezai süren yok sadece orada hayatta kalmak çok zor ve bunu da öğreneceğini düşünüyorum. Orada geçireceğin bir yıl buradaki bütün hapishanelerde geçireceğin 100 lerce yıla bedel. Okyanusun ortasında bir adada elleri silahlı adamlar ve acımaları yok.

Çocuk : Yani beni ölüme gönderiyorsunuz ? Doğru mu ?

Alfa-Star Komutanı : Hayır. Ölmemeyi öğrenmeni istiyorum. Taktik plan strateji geliştirmeni. Hayatta nasıl kalınır öğrenmeni istiyorum. Her sorununu öldürerek çözmek yerine başka bir şeylerin de olduğunu öğrenmeni istiyorum. Orada kalacaksın ve eğer hayatta kalmayı başarır isen seni vakti geldiğinde oradan aldırtacağım. Alfa-Star üst kurmayları cezanı çekmeni istiyorlar.

Çocuk : Ben buradaki bir hapishane de kalmayı tercih ederim.

Alfa-Star Komutanı : Benim de hoşuma gitmiyor senin gibi değerli birinin oraya gitmesini ama gitmezsen Alfa-Star ın ismi karalanacak. Alfa-Star ın ismini karalamayı göze alıyor musun ?

Çocuk : Hayır.. Sizden son bir isteğim var tamam gideceğim ..

Alfa-Star Komutanı : Nedir ?

Çocuk : Zeynep le vedalaşmak istiyorum..

Alfa-Star Komutanı : Acele et.. Helikopter seni çatıda bekliyor. İçinde Turuncu renkte amerikalı katillerin giydiği tulum ve ayakkabılar var. Yaklaşınca kafana siyah çuval ve ellerini zincirleyecekler sorun çıkartma.

Çocuk : Emredersiniz.

Alfa-Star Komutanı : Gene karşılaşacağız Asker..


Çocuk hemşire ve doktorların meraklı bakışları ardında koridordan ağır ağır yürüyordu. Erkekler tuvaletine girdi. Saçlarını ellerini yıkadı. Kan olmuş ellerini , kirden kapkara olmuş suratını güzelce yıkadı. Saçlarını taradı. Yoğun bakımdaki Zeynep in yanına gitti. Hasta bakıcılardan teki Engel olmak istedi. Kolunu tuttu çocuğun. Çocuk yan yan keskin gözleri ile hasta bakıcıya doğru bakmasından sonra hasta bakıcı özür dilerim diyerek yanından ayrıldı. Yoğun bakımdaki Zeynep in yanına doğru geldi. Fazla yaklaşmadı. Diz çöktü.

Çocuk : Büyük ihtimal ile bir daha seni göremeyeceğim. Büyük ihtimal ile o adadan buraya bir daha hiç gelemeyeceğim. Çünkü ne zaman bu komutanı görsem sırtımı sıvazlıyor bana güzel ve havalı iki laf söylüyor beni kandırıyor. Bu seferkide onlardan bir tanesi. ve şimdi seninle veda etme zamanı. Küçükken çok küçükken sen ve ben kumda oyunlar oynardık. Oyunun en güzel yerinde Annen yada Baban seni çağırırdı. Sen yarım saat daha durayım diye nazlanırdın. Oyunun en güzel yerinde sen giderdin. Canımdan koca bir ısırık olarak giderdin. Şimdi sen burada kalıyorsun bu sefer ben gidiyorum. Gene canımdan koca bir ısırık gidiyor. Değişen bir şey olmuyor. Asmaya vurmaya yok etmeye öldürmeye delikanlıyız ama ' Seni Seviyorum ' demeye gelince değiliz sanırım. Hoşça kal Zeynep.. Mutlu Kal.. '' Allah 'a senden kalan her anı için teşekkür ederim.. '

2 Gün Sonra

Cerrah : Kızınız hızlı bir şekilde iyileşiyor. Şaşırtıcı bir şey. Ne yalan söyleyeyim bir daha yürüyeceğini dahi düşünmüyorduk. Ama sanki çok hızlı bir şekilde kemikleri ve omuriliği iyileşti.

Zeynep'in Babası : Bu harika bir haber.

Cerrah : Eşiniz ve oğlunuz kızınızın yanında.

Zeynep'in Babası : Oğlum ?

Cerrah : Pardon Doktor Bey. Ağız alışkanlığı eşiniz hep oğlum diye bahsedince ondan.

Zeynep'in Babası : heee anladım.

Cerrah : Öbür kan veren çocuk nerede peki ?

Zeynep in Babası : O asker zaten görevi vardı oraya gitti.

Cerrah : Üstadım kızını sizde görebilirsiniz fakat fazla yormayın. Sizde iyi biliyorsunuz ama hatırlatmak isterim onu üzecek ani haberlerden sakının.

Zeynep'in Babası : Çok teşekkür ederim Üstadım.

Zeynep in Annesi ve Cüneyt Zeynep in yanı başındaydı. Zeynep in kolunda serum vardı. 

Zeynep : Ne oldu bana ?

Zeynep'in Annesi : Güzel kızım deprem oldu. Enkaz altında kaldın. Enkazdan seni Cüneyt kurtardı. Kızımı saatlerce enkazın başında çalışıp kurtardığın için minnettarım yavrum sana. 

Cüneyt : Beni Zeynep'in yanında utandırıyorsunuz Teyzecim.

Zeynep : O nerede ?

Zeynep'in Annesi : Şeytan görsün yüzünü nerede olduğu belli mi ? hala onu soruyorsun. Senin kahramanın yanında. Seni o çocuk değil Cüneyt kurtardı. Adam olsaydı da seni o kurtarsaydı. Çok teşekkür ederim yavrum.

Cüneyt : Önemli değil teyzecim. Gene olsa gene yapardım. Zeynep'e canım feda benim.

O sırada içeriye Zeynep'in Babası girdi. Zeynep in babası kızını yanaklarından öptü.

Ana haber bülteni yayınlanıyordu her kanalda deprem görüntülerinden sonra Şehit olan 7 polis memurunun resimleri geldi ekrana. Ambulansı vermedikleri için canından oldular. Saldırgan her yerde aranıyor. Zeynep'in babası dona kalmıştı. Zeynep , Annesi ve Cüneyt kendi aralarında konuşmaya daldıklarından televizyonu izlemiyorlar televizyonda çıkan haberi duymuyorlardı bile. 16 yaşlarında 1.81 boylarında 80-85 kilo ağırlığında askeri üniforma giyen saçları arkaya doğru taranmış ve güneş gözlüğü takan şahsı yetkililer her yerde arıyorlar. Saldırganın kaçırdığı ambulans Kocaeli izmit ismet paşa stadının önünde bulundu. Görgü tanıklarının ifadeleri alındı. Soruşturma sürüyor. Emniyet müdürü saldırganı tüm yurtta aradıklarını bu eylemi neden yaptığını araştırdıkları. Polis memurlarını şehit eden saldırganın en kısa sürede yakalanacağını ve adaletin yerini bulacağını söyledi. Bizde böyle acılı bir günde böyle bir saldırıyı kınıyor Şehitlere Allah tan rahmet ailelerini sabır diliyoruz.

O Sırada Amerika Okyanus Açıkları :

Koruma : Vakit geldi. Özür dilerim Artık kelepçelerini takmak zorundayım ve kafana çuval geçirmek zorundayım.

Çocuk : Yap vazifeni. Benden korkmana gerek yok. Anlaşma anlaşmadır.

Helikopter hapishanenin avlusuna indi. Çocuk kafasında çuval elleri ve ayakları zincirlenmiş ve turuncu tulumuyla Korumaların yardımı ile helikopterden indi. İki yanında iki koruma ile ağır ağır yürüyordu. Biraz yürüdükten sonra Amerikalı gardiyanlara teslim ettiler.

Koruma : Bizden bu kadar.

Çocuk : Allasmardık.

Amerikalı gardiyanlar çocuğun koluna girerek çok sıkı korunan hapishanenin avlusundan vuslat ta doğru yürütüyorlardı. Diğer mahkumların meraklı bakışları altında ağır ağır yürüyordu. Oraya çok mahkum gelmişti ama ilk kez böyle bir muamele yapıldığı ilk kez görülmüştü.
Tazyikli su ile yıkarlarken çocuğu Hastanede; Zeynep , Annesi Babası ve Cüneyt gülüyorlar sohbet ediyorlardı. Ellerini bağlayıp bir temiz dövdüler Çocuğu gardiyanlar. Morarmasın diye tazyikli su ile önce yıkamışlardı. Elleriyle yukarıya astıkları çocuğu var güçleri ile dövüyorlardı.  Çocuk dayak yerken işkence görürken Zeynep ailesi ile mutluydu. Hiç bir yerden ışık görmeyen bir odaya hapsettiler çocuğu. 3 metrekare olan bu oda sanki kabristandı.

Çocuk Okyanusta bir hapishane de fare gibi bir deliğin içinde  .. Zeynep Üniversite de istanbul'da . Cüneyt te onla beraber istanbul'da ..

Herkesin bir hesαp günü vαrdır .

17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminde Kaybettiklerim Anısına .. Aslında Bizler Kaybettiklerimiziz.

















26 Haziran 2012 Salı

Özel Bölüm 5 : Çocuk ve Zeynep

1988 İzmit Çocuk Esirgeme Kurumu
Doktor Bey : Çocuğun durumu nasıl ?
Esirgeme Kurumu Müdürü : Sayenizde çok daha iyi .
Doktor Bey : İlaçlarını al. Ayağındaki kırık çok fazla derin değil. Hemen iyileşmek istiyorsan buradakilerin sözünden çıkmamalısın ufaklık.
Çocuk : Teşekkür ederim efendim.
Esirgeme Kurumu Müdürü : Ne kadar da masumlar öyle değil mi ?
Doktor Bey : Kesinlikle Haklısınız . Bana müsaade artık.
Esirgeme Kurumu Müdürü : Otursaydınız bir çay içseydik.
Doktor Bey : Kızımı piyano kursuna götüreceğim götürmezsem karım cinayet çıkartır.
Esirgeme Kurumu Müdürü : Peki . Haftaya gene çocuklarımızı ziyarete gelecek misiniz ?
Doktor Bey : Kesinlikle her hafta ben kontrol edeceğim hasta çocukları.
Esirgeme Kurumu Müdürü : Size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Doktor Bey : Ne önemi var . Onlar bizim geleceklerimiz.

Doktor Bey dışarıya doğru çıktı. Dışarıda kızı ile birlikte oynayan bir çocuk gördü. Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü Çocuğa bağırmak istedi. Doktor Bey engel oldu lütfen onlar daha çocuk. Doktor Bey Altın sarısı saçları olan güzel elbiseli kızına doğru baktı ve ;
Doktor Bey : Zeynep hadi kızım.
Zeynep üstündeki kumları temizledi. İki çocuk masumca bir misketle oyun oynuyorlardı. Küçük zeynep babasına doğru koştu. Ufak çocukta Zeynep in peşinden doğru yürüdü. Babası Zeynep i kucağına alıp arabanın arka koltuğuna oturt du. Ufak çocuk ise arabanın beş metre uzağından babasına ve Zeynep e bakıyordu.
Doktor Bey : Onu etkilemek için kumdan kale den daha fazla şeyler yapmalısın.
Çocuk : Mesela amca ne yapmalıyım lütfen bana yardım eder misin ?
Çocuğun bu sözleri Doktor un hoşuna gitmişti. Çocuk yaşına göre gerçekten de çok kibardı.
Doktor Bey : Mesela Futbolcu ol. Yada Müzisyen ol. Kızlar Futbolcu ve sporcu erkeklerden veya müzisyenlerden hoşlanırlar evlat
Çocuk : Tavsiyeniz için teşekkür ederim. Elimden gelebilen şeyler ise yapmaya çalışacağım. İyi günler bayım.
Doktor Bey : İyi günler.
Doktor arabasını çalıştırdı. Arka koltukta oturan şımarık Zeynep
Zeynep : Baba arkadaşımı da eve götüremez miyiz ?
Doktor Bey : Olur mu öyle şey kızım o oyuncak mı ?
Zeynep : Olsun ben onla hep oynamak istiyorum tek arkadaşım o. Aptal piyano dersi değil.
Doktor Bey : Annen bu söylediğini duymasın. Hayır arkadaşını eve götüremeyiz o oyuncak bebek değil.

Ertesi Hafta

Çocuk : Müzik öğretmenim bu sesle sadece rap söyleyebileceğimi söyledi bana bayım.
Doktor Bey : O halt etmiş.
Çocuk : Bende Futbol oynamaya çalıştım ama beni kaleye koydular. Çok gol yiyorum diye kızdılar. Sonra basketbol oynamak istedim onda da başarılı olamadım.
Doktor Bey : Başarmak göreceli bir kavramdır evlat.
Çocuk : Göreceli ne demek efendim.
Doktor Bey : Sana göre başkadır bana göre başkadır.
Çocuk : Teşekkür ederim Bayım bana bir kelime öğrettiğiniz için.
Doktor Bey : Rap müzik ne demek biliyor musun peki ?
Çocuk : Sanırım opera gibi bir şey ama bilmiyorum.
Doktor Bey : Ben sana bulayım bir kaç rap müzik te onları dinle olur mu ?
Çocuk : Teşekkür ederim bayım. Çok naziksiniz.

Doktor Bey verdiği sözü tutmuş çocuğa rap müzik ve yeni çıkan volkmen getirmiştir. Çocuk sürekli rap müzik dinlemektedir.

Ertesi Ay ..

Çocuk : Bayım bunların sözleri gâvurca. Ben bir şey anlamıyorum. Ama beni uçuruyor kalbime işliyor.
Doktor Bey : Gâvurca denmez ona yabancı denir.
Çocuk : Teşekkür ederim bayım. Yabancı tanımadığımız adam gibi mi ?
Doktor Bey : Bir bakıma evet. Ama Türkiye den bakarken yunanistan gibi.
Çocuk : Anladım. Yunanistan bize yabancı.
Doktor Bey : Aferim Sana..

2 Ay sonra ..

Zeynep tekrar gelmiştir. Çocuk ve Zeynep gene oynamaktadır. Bu sefer Doktor Bey in yanında eşi de çocukları ziyarete gelmiştir. ziyaret bittiğinde
Zeynep ve çocuğun oynadığını gören Zeynep in annesi
Zeynep in Annesi : Zeynep çabuk buraya gel ! Seninle evde konuşacağız. Yeni aldığımız kıyafetin her tarafını çamur etmişsin. Bir hanım efendi gibi davran !
Zeynep : Off anne off
Zeynep in Annesi : Seninle evde konuşacağız Zeynep ! O çocuklardan birine yaklaşma demedim mi ben sana mikroplulardır
Çocuk : Hanım efendi sadece oynuyorduk hepsi bu. Ben mikroplu değilim hanım efendi.
Zeynep in Annesi : Haddini bil !
Çocuk : Peki efendim.. Özür dilerim.
Doktor Bey : Onlar sadece çocuk ! Bu kadar sinirlenmene gerek yok !

Doktor beyin eşi ve zeynep arabaya binmişlerdi. Çocuk uzaktan onlara bakıyordu. Doktor Bey çocuğun yanına geldi.

Çocuk : Sanırım eşiniz hanım efendi ben futbolcu yada müzisyen olmadığım için kızınızla oynamama izin vermedi. Özür dilerim.
Doktor Bey : Sanırım diyerek karşılık verdi.

1989 İzmit çocuk esirgeme kurumu :


Çocuk : Doktor Bey Atfedersiniz bir şey sorabilir miyim ?
Doktor Bey : Tab ikide evlat.
Çocuk : Kızınız artık neden buraya gelmiyor ? O benim sahip olduğum tek arkadaşımdı ? diğer çocuklar benden büyükler ve benimle oynamak istemiyorlar.
Doktor Bey : Annesi izin vermiyor gelmesine.
Çocuk : Anlıyorum. Haklı tab ikide hanım efendi. Kim ister çocuğunun oyun arkadaşının annesiz babasız evsiz biri olmasını.
Doktor Bey : Öyle düşünme. 
Çocuk : Bana söyledikleriniz hiç birinde başarılı değilim ben. Rap müzik yapmak istiyorum ama dinlediğim parçalar yabancı kelimeler kullanılıyor. Ama bir gün bir şarkı yazacağım. Futbol oynamak çok istiyorum ama çocuklar beni aralarına kabul etmiyorlar.
Doktor Bey : Bizde seninle bir hafta sonu beraber oynarız futbol olur mu ? Belki Zeynep te gelir.
Çocuk : Çok mutlu olurum ..


6 Hafta Sonra 1989 Asar dere piknik alanı Gölcük ..


Doktor Bey : Hadi al bakalım topu.
Çocuk : Aldım.
Doktor Bey : Hadi oynayalım beraber seninle.
Çocuk : Tamam.


Doktor Bey ve Çocuk saatler boyu futbol oynadılar. Çocuk o kadar mutluydu ki hayatta hiç olmadığı kadar. Çocuk hayatında ilk kez arabaya binmiş ve hayatında ilk kez çocuk esirgeme kurumunun dışına çıkmıştı doğduğundan bu yana. Belki hayattın da tek anlatacağı anıda bu olacaktı çocukluğuna dair.


1 ay sonra


Doktor Bey : Al işte Zeynep zeynep diyordun bak bugün oda geldi.
Çocuk : Teşekkür ederim.
Zeynep : Merhaba ..
Çocuk : Merhaba..
Doktor Bey : Siz hadi uslu uslu oynayın ben içerideki hastalara bakıp geleceğim.
Zeynep : Sen neden burada yaşıyorsun ?
Çocuk : Beni sanırım kimse sevmediği için buradayım.
Zeynep : Seni kimse sevmiyor mu ?
Çocuk : Sanırım beni kimse sevmiyor.
Zeynep : Olsun üzülme.
Çocuk : Üzülmek ne demek ?  
Zeynep : Bilmem ki. Böyle mutlu olmanın tam tersi.
Çocuk : Mutlu olmak ne demek ?
Zeynep : Babam gelince ona sorarsın oldu mu ben anlatamayacağım.
Çocuk : Peki. Doktor Bey gelince ona sorarım.
Zeynep : Hadi oynayalım..
Çocuk : Hadi..


Zeynep ve Çocuk .. Çocuk esirgeme kurumunun bahçesinde doyasıya oynadılar. Saklambaç oynadılar. Yakalamaca oynadılar. Doktor Bey de çocuklar daha fazla oynasın diye müdür ün odasında oturmuş onları izliyordu.
Çocuk Esirgeme Müdürü  : İstediğiniz dosyayı getirdim.
Doktor Bey : Teşekkür ederim. Bu lütfen aramızda kalsın.
Çocuk Esirgeme Müdürü : Tab ikide Doktor Bey. Ben müsaadenizle biraz etrafa bakayım.
Doktor Bey : Tab ikide lütfen ben varım diye işinizden geri kalmayın.


Doktor Bey in istediği dosya çocuğun dosyasıydı. Dikkatli ve uzun uzun inceledi. 
Dosyayı çantasının içine koydu ve siyah deri çantasını aldığı gibi odadan çıktı. Zeynep hadi kızım gidiyoruz diye seslendi.
Zeynep : Ne olur baba biraz daha kalalım.
Çocuk : Gidiyor musunuz ?
Zeynep : Evet gitmek zorundayız. Sen babama mutluluk ve üzülmeyi soracaktın ?
Çocuk : Yok ikisini de anladım.
Zeynep : Nasıl ?
Çocuk : Mutluluk senin yanımda olup beraber oynadığımız an.. Üzülmek te senin buradan gidişin.
Zeynep : Görüşürüz.
Çocuk : Görüşürüz.

Çocuk ve Zeynep in arkadaşlıkları devam ediyordu. Çocuk Zeynep e çok bağlanmıştı, Babası Zeynep'i ne zaman çocuk esirgeme kurumuna getirse; Zeynep'in içi kıpır kıpır ediyordu. Zeynep çok yaramaz ve şımarık bir çocuktu fakat babası Zeynep in yaramazlık yapmaması için tek bildiği laf bir daha seni oraya götürmem oluyor bunu duyan Zeynep ise hemen susuyordu.
Çocuk ve Zeynep ilk okula başlamıştı; Zeynep özel bır koleje gederken çocuk ise esirgeme kurumunda bulunan okula gidiyordu. Çocuk ile Zeynep in arkadaşlığı devam ediyordu. Birbirlerine mektuplar yazıyorlar. Çocuk her aksam uyumadan Zeynep'e mutlaka bir mektup yazıyor onları biriktiriyor sonra zeynep geldiğinde çocuk hepsini birden Zeynep'e veriyordu Zeynep eve gidiyor ve çocuğun yazdığı bütün mektupların hepsini aynı gun içinde okuyordu Çocuk Zeynep'e seni seviyorumlu aşk mektupları yazmıyordu elbette o gun neler yaptığından bahsediyordu bazen yazacak bır şey bulamadığında ise şiir yazıyordu saçma sapan çocukça şiirler yasam tum hızıyla devam ediyor yıllar birbirini kovalıyordu.
Çocuk bazen saçma sapan konuşurdu. Tabiri caizle saçmalardı. Sadece Zeynep gülsün diye. Çocuk başarılı bir öğrenciydi. Matematik Fen derslerinde özellikle iyiydi.Çocuğun ani cevap verme özelliği öğretmenlerinin dikkatini çekiyordu. Söylediği cevap yanlışta olsa çocuk gene de söylemekten çekinmiyordu.
Çocuk en çok yaz aylarını sevmiyordu. Bir çocuk düşünün ki Kışı sonbahar ve ilk baharı sevip te yazları sevmesin. Yazları sevmemesinin tek bir sebebi vardı : Zeynep okullar kapanınca bütün yazı tatil köylerinde , Otellerde veya yazlıklarında geçiriyordu. Çocuk Zeynep i 3 ay boyunca hiç göremiyor hiç haber alamıyordu. Zeynep bütün yaz eğlenip denizin tadını çıkartırken çocuk ise bütün yazı çocuk esirgeme kurumunda çalışarak geçiriyor ve yazın bitmesini bekliyordu.
Okulların açılması ile birlikte Zeynep babası ile mutlaka çocuk esirgeme kurumuna geliyordu.Zeynep yaz boyu yaşadıklarını çocuğa anlatıyor çocuk ise onu dinlemekle yetiniyordu. Çocuğun bilmediği şeylerdi Zeynep in anlattıkları. Çocuğa saçma geliyordu fakat çocuk genede dinliyordu bıkmadan usanmadan. Çocuğun ise anlatacak hiç bir şeyi yoktu. Çocuk bütün yazı meslek edinme kurslarında harcadığı için Çocuğun anlattığı amele muhabbetleri de Zeynep e saçma geliyordu ama Çocuğun da anlattıkları Zeynep e saçma geliyordu. Çocuk yazları ağır sanayi olan gemi üretim tersanesinde çalışıyordu ufak yaşına rağmen bir kaç arkadaşı ile birlikte ağır sanayindeydi. O ağır iş çocuğu çok yoruyordu fakat Zeynep in yokluğu çocuğu daha da çok yoruyordu. Çocuk Ağır sanayide çalıştığı için yaşıtlarına göre daha kaslı ve daha iriydi.

1996 Yılı  İzmit

Zeynep in Annesi : Kızımızın bu doğum günü muhteşem olacak. Bütün komşular çatlayacaklar.
Doktor Bey : Zeynep artık genç kız oluyor.
Zeynep in Annesi : Hediyesini görünce gözlerine inanamayacak.
Doktor Bey : Çok aradık o hediyeyi.
Zeynep in Annesi : Kızımız artık 15 yaşına giriyor. Davetiyeler tamam mı canım ?
Doktor Bey : Evet hepsi tamam ve adreslere gönderildi.
Zeynep in Annesi : Açılışta piyano çalacak kızımız. Sonra dev bir pastayı keseceğiz. En sonra davetlilerle biz otururken kızımız ve arkadaşları havuz kenarında eğlenecekler.
Doktor Bey : Her şeyi tasarladık çok özendik. Gerçekten umarım her şey çok güzel gider.
Zeynep in Annesi : Kesinlikle her şey çok güzel gidecek.
Zeynep bir anda odadan içeri girer.
Doktor Bey : Güzel kızım benim.
Zeynep hem annesini hem babasını öpüp aralarına oturur.
Zeynep : Nasılsınız ?
Zeynep in Annesi : Senin doğum gününü planlıyoruz.
Zeynep : Umarım bu sene hava çok güzel olur.
Zeynep in Annesi : Bu sene her şey mükemmel gidecek.
Zeynep : Onuda çağırdınız mı ?
Zeynep in Annesi : Hayır Zeynep. Artık çocuk değilsin. Seçkin bir ailenin seçkin bir evladısın. Kimsesiz bir çocuk ile arkadaşlık etmen ne kadar doğru. Etrafta kiler ne der ?
Zeynep : Umurumda değil. Etrafın ne diyeceği. Eğer o gelmez ise doğum günümü unutun.
Zeynep in Annesi : O Senin hiç dengin mi ?
Zeynep : Evet beni koruyan kollayan dertlerimi dinleyen bana sevgi gösteren herkes benim dengim.
Zeynep in Annesi : Kahretsin. Ne yapmak istiyorsan onu yap. Sende bir şey desene ?
Doktor Bey : Gayet düzgün bir çocuk. Kızımız ne yaptığını biliyor. Ona karışamayız genç kız oldu artık.

Zeynep in Doğum Günü ..

Evlerinin havuzlu bahçesinde Zeynep in bütün arkadaşları gelmişti. Zeynep in gözleri ise onu arıyordu.
Zeynep in Annesi : Hadi artık Zeynep ciğim misafirlerimize bir piyano ziyafeti verirmisin.
Zeynep : O gelmeden başlamam
Zeynep in Annesi : Saçmala bütün misafirler seni bekliyor.
Zeynep : Off ya tamam anne.

Zeynep piyanonun başına istemeye istemeye oturdu. Piyanoyu çalmaya başladı. Zeynep piyano yu çaldığı andan itibaren havuz kenarlarında havayı fişekler patlamaya başladı. Davetlilerin meraklı bakışları altında Zeynep piyano ile bütün hünerlerini sergiliyordu. Aklı başka yerde ' Neden Gelmedi ' diye düşünüyordu.
Gözleri ile kapının açılmasını bekliyordu. Kapı açılmıyor Zeynep in gülen yüzü soluyordu.
Şarkı bitti.
Zeynep : Gelmeyecek gelmeyecek gelmeyecek işte diyebiliyordu.. içinden..
Zeynep in yüzü iyice asılmıştı.
Zeynep : Baba o geldi mi?
Doktor Bey : Gelmedi kızım. En azından ben görmedim.
Zeynep : Ona aylar öncesinden söylemiştim ben.. Gelmesi gerekiyordu..
Doktor Bey : Bilmiyorum kızım başına bir şey gelmiş olmasın. En son ne zaman konuştunuz ?
Zeynep : Bir ay önce konuştuk Baba.
Doktor Bey : Çocuğun başına bir şey mi geldi acaba ? Bak bende telaşlandım şimdi.
Zeynep in Annesi : Ne konuşuyorsunuz Baba kız fısır fısır. Hadi Zeynep Pastanı kes.


Zeynep in doğum gününden 20 gün önce .. İzmit Çocuk Esirgeme Kurumu : 

Doktor Bey : Bu çocuğun bütün evraklarını tamamlayın.
Komutan : Doktor Bey Emin misiniz ? Bu çocuktan asker filan olmaz.
Doktor Bey : Bu çocuğun bütün eğitimini küçük yaştan bu yana ben veriyorum ve ben takip ediyorum. Sizden ricam ona bir şans vermeniz. Ayrıca üzerinde çalıştığım bir kaç kas yükleyici ve kemik geliştirici iğnemi ilk ona ejektör ettim. Yaşıtlarına göre üç kat daha kaslı daha uzun daha dayanıklı kemiklere sahip ve çok daha hızlı. Son derece zeki kurnaz ve mükemmel bir avcı.
Komutan : Çocuk çok takıntılı. Bu bizim için büyük sorun. İleride böyle bir silah sorun olabilir.
Doktor Bey : Hazreti İsayı aramıyorsunuz.
Komutan : Çocuk askeri bir birliğe katılmak istemiyor. Evet bu dediklerinize harfiyen katılıyorum. Şu an 13 yaşında ama 18 yaşındaki bir çocuktan bile daha zeki daha kurnaz daha hızlı daha dayanıklı. Fakat kızınızı bırakıp gitmek istemiyor. Savaşmak istemiyor kimseyle.
Doktor Bey : Savaşmak istememesi çok normal. Büyük bir merhameti karşısındakine saygısı var.
Komutan : Çocuk esirgeme kurumundan kurtulmak istemeyen gördüğüm tek çocuk. Kızınızı bırakıp da başka yerde yaşamak istemiyor. Siz ikna edebilirseniz ve Siz eğer ki kefilseniz. Sorun yok alıyoruz.


Çocuğu Doktor Bey yanına çağırdı.
Doktor Bey : Kızlar nelerden hoşlanıyor sanırım buldum.
Çocuk :  Nelerden Doktor Bey
Doktor Bey : Yakışıklı genç askerlerden.
Çocuk : Sahi mi ?
Doktor Bey : Evet sahi.
Çocuk : Tüh ben o şansı kaçırdım.
Doktor Bey : Neden kaçırmışsın ?
Çocuk : Bir hafta önce bir kaç asker geldi. Bana bebek yüzlü katil diye hitap ediyorlardı.
Doktor Bey : Sonra ?
Çocuk : Bir hanım efendi. Beni teste soktu. Bana 250 soruluk çok affedersiniz ama saçma sapan sorular ile dolu bir testi yaptırdı. Sonra ise saatlerce benden konuştuk.
Doktor Bey : Sonra ?
Çocuk : Çok sıkıldım hayatımdaki en kötü gündü. Sonra bana döndü ve dedi. Bebek yüzlü katil. 
Doktor Bey : Halt etmiş o. Ne anlar erkekten.
Çocuk : Ben katil değilim Doktor Bey.
Doktor Bey : Biliyorum.
Çocuk : Zeynep in doğum günü var 20 gün sonra. Oraya kesin ve kesin gideceğimi söyledim. Gitmeme izin verirlerse asker olabileceğimi de ekledim. Onlar ise bana hayır 18 yaşına kadar hiç bir yere gidemeyeceğimi söylediler. Bende asker olmak istemediğimi söyledim. Verilen bir söz Asker olmaktan da zengin olmaktan da damarımdan akan kandan da çok daha önemli. Sonra beni günlerce aç bırakıp bir hücreye kapattılar.
Doktor Bey : Sahi mi ?
Çocuk : Ben yalan söylemem. Sonra da beni bizimle geleceksin diye dövdüler. Bende gelmeyeceğimi söyledim.
Doktor Bey : Ama kızlar askerlerden hoşlanıyorlar.
Çocuk : Hiç bir kız benden hoşlanmasın buna razıyım. Ama verdiğim sözden asla geriye dönmem ben.
Doktor Bey : Seni akıllı çocuk.. Eğer istersen komutanlarla bir kere daha konuşup seni askeri birliğe almalarını sağlayabilirim.
Çocuk : Teşekkür ederim. Kızınıza söz verdim Doktor Bey. O sözü tutamayacak isem Asker olmanın bir anlamı yok.
Doktor Bey : O sözünü de tutacaksın. Gel komutanın yanına gidelim.


Doktor Bey : Bebek yüzlü katil asker olmak istiyor ama tek bir şartı var
Komutan : Neymiş o .
Doktor Bey : 20 gün sonra benim kızımın doğum günü var ona davetli. Orada olmak istiyor. Kızıma söz vermiş. Hayatta en büyük şey onur ve verilen söz diyor.
Komutan : Aferin. Tamam gidebilir.
Çocuk : Affedersiniz ama gitmeme o gün izin vermezseniz işte o zaman bebek yüzlü katil olurum..  Lütfen verdiğiniz sözde durun.
Komutan : Söz asker sözü sana..
Çocuk : Anlaştık o zaman. Teşekkür ederim Doktor Bey.. Ben müsaadeniz ile hazırlanayım. 
Komutan : Hadi bakalım fırla.


Bebek yüzlü katil koşar adımlar ile eşyalarını toplamaya gidiyordu.


Komutan : İşte bundan söz ediyorum .
Doktor Bey : 20 gün sonra ona verdiğiniz sözü lütfen tutun. Size arkadaş dost tavsiyesi.
Komutan : Prosedürler böyle değil biliyorsunuz.
Doktor Bey : Siz bilirsiniz. 


20 Gün Sonra Zeynep in doğum günü partisi :


Pasta kesilmişti.  Zeynep in ailesi ve ailesinin dostları dışarıya kahve içmeye giderlerken Zeynep ve arkadaşları ise Zeynep lerin evinde havuzun etrafında eğleniyorlardı. Zeynep o sıra hediyelerini açıyordu. Aklı çocukta olan Zeynep'in yüzü asıktı.
Dans müziği çalmaya başladı.
Cüneyt : Hadi dans edelim Zeynep.
Zeynep : Hiç havamda değilim başka bir zaman Cüneyt.
Cüneyt : Olur mu hiç. Hadi bu senin partin. Kırma beni.


Cüneyt ve Zeynep dans'a kalkmışlardı.


Zeynep in en yakın iki arkadaşı Neslihan ve Derya ise aralarında konuşuyorlardı o sırada.
Derya : Cüneyti görüyor musun ? Zeynep in etrafında pervane oluyor.
Neslihan : Zeynep te istemem yan cebime koy yapıyor..
Derya : Tabi öyle yapacak güzelim. İstanbul un en büyük inşaat firması veliahttı seninle ilgileniyor. Balıklama atlarsan çantada keklik olursun.


Zeynep Cüneyt ile dans ederken birden kapı açıldı. İçeriye üç numara saçları ve siyah takım elbisesi ile bebek yüzlü katil girdi. Zeynep in gözleri bir anda ondaydı. Cüneyt ile dans ediyordu fakat Bebek yüzlü katil den gözlerini alamıyordu. Bir aydır görmüyordu özlemişti.
Çocuk içeriye doğru herkesin bakışlarında yürümeye devam etti. Elindeki çiçeği ile Zeynep e doğru bakıyordu.
Dans bitmişti. Zeynep hızlıca çocuğa doğru koştu ve boynuna sarıldı. Seni çok merak ettim neredesin diyebildi.
Çocuk : Özür dilerim sanırım piyano ile yaptığın o güzel gösteriyi kaçırdım. Şu iki kulağımın duyabileceği en güzel ses parmaklarından ve ağızından çıkanlar ..
Zeynep : Önemli değil. Sana bant kaydını gönderirim dinlersin. Sen neden geç kaldın. Yoksa izin vermediler mi ? sana.
Çocuk : Kışlada bir sorun çıktı o yüzden geç kaldım.
Zeynep : Ne sorunu çıktı ? Ne kışlası
Çocuk : Önemli bir şey değil. Ben Adrenalin Timine girdim Zeynep haberin yok mu?
Zeynep : Hayır.
Çocuk : Sana bir aydır yedi mektup yazdım. Kapıdan içeri girdiğimde seni o çocukla dans ederken gördüğümde mektuplarıma bu yüzden cevap vermediğini düşündüm.
Zeynep : Mektup filan gelmedi bana. Ah anne ! ben sana göstereceğim !
Çocuk : Önemli değil. Takma kafana.
Zeynep : Her şeyi duymak istiyorum. Subay mı oluyorsun yoksa..
Çocuk : Bilmem ..
Zeynep : Aferim benim yakışıklı meleğime.. Beni kıskandın mı ? o çocukla dans ederken görünce ?
Çocuk cevap vermedi.
Zeynep : Beni kıskandın mı ?
Çocuk gene cevap vermedi.
Zeynep : Çok mu zor kıskandım demek.
Çocuk : Hayır çok zor değil. Kıskanmak nasıl bir duygu bilmiyorum. Ama o an hissettiğim kıskanmak ise evet kıskandım.
Zeynep : Ne hissettin.
Çocuk : Dans ettiğin çocuğun canını almak.
Zeynep : Saçmalama canım. Okuldan bir arkadaşım o benim.  Benim şövalyem sensin bir kere yakışıklı.     
Zeynep çocuğun elini tutmak istedi. Çocuğun elinden akan kanı fark etti.
Zeynep : Sen yaralısın. Ne oldu sana..
Çocuk : Kışlada ufak bir sorun çıktı dedim ya. O yüzden yaralandım.


O sırada Doktor Bey ve eşi eve geldiler. Doktor Bey Çocuk ve kızına doğru yürüdü..


Doktor Bey : Hazır mısın ?
Çocuk : Evet sanırım hazırım.
Zeynep : Ne oluyor ? Baba. Neye hazır mı ?
Doktor Bey : Boş ver Kızım. Kışladan bekliyorlar onu. Ben bırakıp geleceğim.
Zeynep : Gitme ..
Çocuk : Geri geleceğim..


Zeynep i geride bırakıp Çocuk ve Zeynep in babası yürüdüler.


Doktor Bey : Neden yaptın.
Çocuk : Bana bir söz vermişti.
Doktor Bey : Sana söz verdi  diye ölmesi öldürmen mi gerekiyordu.
Çocuk : Sadece bana söz vermişti. Bedelini canıyla ödedi.


1996 Yılında Sat Komandosu nun ölümü basit bir tinerci cinayeti diyerek üzeri örtülmüştü..  Tinerci sat komandosundan sigara istiyor. Komando sigarayı vermiyor ve tinerci bıçakladı diyerek olay kapatıldı. Çocuk 6 ay boyunca tek başına bir hücreye hapsedildi. Bütün gününü sınav mekik ve sanal dövüş ha raketleri yaparak geçirdi.
Lağım kadar pis olan bu yerde dayanmak o yaştaki bir çocuk için yeterince zordu..