uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

25 Ağustos 2012 Cumartesi

31. Bölüm Çarpışma

Ölüm Meleği Sebastian ve Mirza;  Nilay'ın ele geçirdiği Adrenalin kadınlar hapishanesinden  ayrılmışlar ve kendi sığınaklarına doğru gidiyorlardı. Fakat bir sorun vardı oda yiyecek sorunu. Onuda halletmeleri gerekiyor. Onu hallettikten sonra ise Mirza ve Sebastian'ın gizli yerlerine gideceklerdi. Burayı çok az kişi biliyordu. Asit'in yaptığı GPS programı ile birlikte onlara en yakın alış veriş merkezini görebiliyorlardı. Alışverim merkezine doğru yola koyuldular. Alış veriş merkezinin açık otoparkında binlerce zombi vardı. Mirza Ölüm Meleği ve Sebastian bu durumda Alış veriş merkezine giremezlerdi. Sebastian zombilere bakarak  '' Napacağız Mirza '' diye sordu. Mirza ise Alfa-Star üniformasının cebinden çıkardığı sigarayı yakarak '' Etrafını dolaş '' bakalım bir '' diye karşılık verdi.. Sebastian Alışveriş merkezinin etrafını güzelce dolaştı. Ölüm Meleği '' Bomba mı ? Kullansak acaba '' diyerek fikrini söyledi. Mirza ise '' Bomba olmaz camları çerceveleride indiririz. Kalan zombiler peşimize düşer'' diyerek Ölüm Meleği'ne karşılık verdi. Mirza etrafına baktı. '' Beyler siz bu jeeple uygun anı bekleyin zombileri peşime takacağım. Ben zombileri peşime takarken sizde kapalı otoparktan zombilere dikkat çekmeden girersiniz'' dedi. Sebastian ise kızgın bir ses tonu ile Mirza'nın planına cevap verdi ' Saçmalama Kanka '' Mirza ise  sigarasından bir duman aldı ve Sebastian'a cevap verdi :

Mirza : Başka bir planı olan var ise söylesin beyler ?

Ölüm Meleği : Çok kalabalıklar. Nasıl kaçabileceğini düşünüyorsun.

Mirza : Zombiler sadece yürüyorlar. Sadece zombiler..

Sebastian : Yürümeleri normal yürüme değil biliyorsun Bir insanı gördüklerinde.

Mirza : Eğer ki ben bu zombilerden tekine ısırılırsam zaten beni burada bırakın zombiye dönüşeyim. Onlardan daha zombiymişim demek ki.

Ölüm Meleği : Ya deme öyle seni geride bırakmayacağız.

Mirza : Şu ana kadar en iyi plan bu gözüküyor. Haberleşiriz. Siz gizlice içeriye girin ben zaten içeriye gelirim.

Sebastian : Bu plan benim hiç hoşuma gitmedi bilesin.

Mirza : Kağıt üzerinde harika bir plan hadi iş başına.

Mirza arabadan indi. Elindeki silah ile bir kaç zombiyi vurdu. Silah sesini duyan zombiler Mirza ya doğru baktılar. Mirza zombilerin üstüne doğru yürürken bir yandan da iki elindeki iki silah ile birlikte zombileri bir bir avlıyordu. Hep ona en yakın zombiye nişan alıyor ve zombiye nişan aldıktan sonra ise zombi yere düşüyordu. Nişan aldığı gibi tetiği çekiyordu çünkü Mirza. Çok hızlı nişan alıyor ve ateş ediyordu. Mirza nın tetiği çekmesinden itibaren ise Zombi nin kafasında bir delik açılıyor ve zombi yere düşüyordu. Zombilerin tamamı Mirza yı görmüşler ve Mirza'nın üzerine doğru geliyorlardı. Mirza elindeki silahları beline koydu. Üzerine doğru gelen bir zombinin boynunu kırdı. Sebastian ile Ölüm Meleği Arabada onu izliyorlardı. Sebastian '' Bu adam tam bir deli '' Dedi. Ölüm Meleği ise '' Deli de laf mı ? Tam bir zır deli'' diyerek cevap verdi. Mirza üzerine gelen onu yemeğe çalışan zombilere yumrukları ile karşılık veriyordu. Bir kaç tanesinin boynunu kırmıştı bile. Bir kaç tanesini ise havaya kaldırıp diğer zombilerin üstüne atmıştı. Sonra ise biraz geri çekildi ve tekrar saldırdı. Geri çekildi ve tekrar saldırdı. Mirza'nın vur kaç taktiği işe yarıyordu. Zombilerin hepsi Mirza'ya saldırmak için geliyorlardı. Mirza ise bir kaç adım geriye kaçıyor ve tekrar saldırıyordu. Geri geri kaçmaya devam ediyordu. Sonra Mirza kaçmaya başladı. Sırtın da sabit duran samuray kılıçlarını çıkardı. Ve zombilerin kafalarını kesmeye başladı. Zombileri hem AVM den uzaklaştırıyor hemde bir çok zombiyi katlediyordu.  Zombiler Mirza'nın peşinden giderken Sebastian ve Ölüm Meleği ise AVM nin kapalı otoparkından rahatça girmişlerdi. Kilidi kırarak içeri girdiler. Kilidi arkadan kilitlemeden Mirza'nın geleceğini bilip sadece kepengi kapattılar. Ellerindeki silahlarla otoparkın merdivenlerinden yukarıya doğru çıktılar. Yavaşça ve sakince yukarıya doğru çıkıyorlardı. Birden Ölüm Meleği ve Sebastian ufak bir kız çocuğunun ağlama sesini duydular. Kız bir oyuncak mazasının içinde ağlıyordu. Sebastian oyuncak mağazasından içeriye dikkatlice girdi. Elindeki silah ise nişan almış vaziyette duruyordu. Ölüm Meleği ise peşinden girdi. Ölüm Meleği '' Korkma ufaklık sana zarar vermeyeceğiz'' dedi bir an. Kız çocuğu yüzünü kapatmış Ölüm Meleği ve Sebastian'a sırtı dönük bir şekilde en dip köşede ağlıyordu. Ölüm Meleği '' Sana zarar vermeyeceğiz ? Benim ne söylediğimi anlıyor musun ? '' dedi. Kız sanki Ölüm Meleği'ni duymadan ağlamaya devam ediyordu. Kız ile Sebastian ve Ölüm Meleğinin arasındaki mesafe beş metre kadardı. Sebastian ve Ölüm Meleği Kıza yavaşça ve temkinli adımlarla ilerlemeye devam ediyorlardı. Üç metre kalmıştı kızla aralarında. Kız birden ağlamayı kesti. Ölüm Meleği ve Sebastian birbirlerine baktılar. Ve Kız yüzünü döndü. Saçları kıvır kıvır 6 yaşında sevimlimi sevimli bir kız çocuğuydu. Birden Sebastian'ın bacaklarına sarıldı ve tekrar ağlamaya başladı. Amca babamı ve annemi yediler diyor ve ağlıyordu. Sebastian ile Ölüm Meleği birbirlerine baka kalmışlardı. Sebastian elindeki silah'ı bıraktı ve omuz askılı silah omuzuna doru geldi. Kızın saçlarını okşamaya başladı. Sebastian kızın saçlarını okşuyor ' Bir yandan da korkma artık güvendesin' diyordu. O Sırada Sebastian ve Ölüm Meleği kafalarına silahlar dayandı. Arka taraftan gelen kalın ve kaba bir ses '' Acaba siz güvende misin '' dedi ve tüfeklerin dipçikleri ile Sebastian ve Ölüm Meleği 'nin enselerin arkasına vurarak bayıltmışlardı. Ölüm Meleği ve Sebastian ne olduğunu bile anlamadan bayılmışlardı. Kaba sesin sahibi '' Bunların ellerini ve ayaklarını kelepçeleyin , ve su borusuna da kelepçeleyin. '' diye yanında bulunan adamlarına emir verdi. Adamlar Ölüm Meleği ve Sebastian'ı zor taşıyorlardı. Küçük kız ise koşarak arka tarafta bulunan uzun ve ince adama doğru koştu ve sarıldı '' baba çok korktum '' diyerek ağlamaya başladı. Kızın babası ise '' Bunu yapmak zorunda mıydın Recep o daha ufacık bir kız. Ya bu adamlar ona zarar verseydi '' diye çıkıştı. Kalın sesin sahibi Recep ise '' Yapma şu dışarıdaki pislikler dışında kim 4 yaşındaki bir kıza zarar verir Sedat '' dedi. Sedat kızını annesine teslim ettikten sonra Sebastian ve Ölüm Meleğini inceledi. Sonra Recep'in yanına döndü '' Napacağız şimdi Recep Bunlar Adrenalin askerleri. Bir tanesi Adrenalin Komutanı üniforması taşıyor ( Ölüm Meleğini Kastederek )..  Öbüründe ise değişik bir amblemi var daha önce hiç görmedim hiç bir yerde.'' dedi. Recep ise sigarasını kibritle yaktı. Kibriti söndürmek için elini yukarı aşağıya doğru savurdu. Kibrit sönmüştü. Sigarasından bir duman aldı ve Sedat'ın yüzüne doğru üfledi. '' Sedat bu zombiler gelmeden önce bizde seninle polistik, Şimdi ise hayvan gibi bir kafese kapatılmış durumdayız. Kim oldukları önemli değil. Neden buraya geldiler sorgulayacağız sonrada öldüreceğiz.'' dedi gayet kararlı bir şekilde. Sedat ise şaşkınlıkla '' Öldürecek miyiz ? '' diye sordu.. Recep '' Evet öldüreceğiz. Eğer bu pislikler geldiyse diğerleride vardır hatırlamıyor musun ? Virüs başladığında '' dedi.

Emniyet Müdürü : Beyler Bayanlar Zombi Virüs'ü diye adlandırdığımız şey maalesef ki Türkiye de görülmeye başladı. Virüs'e kapılmış vatandaşlarımız Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarından girerek virüs Edirne ve Tekirdağ etkisi altına aldı. ve şimdide Silivri üzerinden bu tarafa akın akın geliyor. Bize düşen görev İstanbul'un iç kısımlarına gelmeden virüs'ü kontrol altında tutmak. Adrenalin Timleri de bize katılacak. Virüs'e kapılan kişiler hayvana benzer bir ses çıkartıyorlar. Gözlerinin bakışı değişiyor. Teni bir anda yaşlanıyor. En belirgin özellikleri bunlar ayrıca virüs'e kapılan bir kişi direk yaşayan insanlara saldırıyor. Virüs'e yakalandığını düşündüğünüz vatandaşlarımızı istemeden de olsa öldüreceksiniz. Anlaşılmıştır umarım sorusu olan ?

Sedat : Ailelerimize ne olacak ?

Emniyet Müdürü : Ailelerinize şu an için evlerinden ayrılmamalarını söyleyin Sedat.

Sedat : Emredersiniz Amirim.

Emniyet Müdürü : Silahlıktaki bütün silahları ve mermileri alın. Panzerler harekete geçsinler. Acımak yok. Karadan biz ve Adrenalin Timleri Havadan ise helikopterler ve uçaklarla bu virüs'ü yok edeceğiz beyler.

Polis Memur'u 1 : Amirim . Adrenalin grubu ile ortak hiç bir operasyona katılmadık. Bu sıkıntı yaratmasın ?

Emniyet Müdürü : Sıkıntı yaratacak hiç bir şey yok. Onlar da bizde aynı şeyi istiyoruz. Sürtüşmeyin yeter. Onların amirleri ayrı. Sizin bağlı olduklarınız ayrı. Onlar işlerini sizde işinizi yapın. Sorun olmayacaktır. Bir saat sonra herkes kontrol noktasındaki yerinde hazır bir şekilde beklesin. Allah yardımcımız olsun. Ölüm Bizim En Büyük Sırrımızdır Operasyonu Başlasın.

Emniyet Müdürü'nün bu söyledikleri ile birlikte istanbul'un tekirdağ ile bağlantılı bütün yollarını kapatan polis ekipleri ve Adrenalin timleri zombilerin gelmesini bekliyorlardı. Helikopterler yukarıda devriye atıyordu bir yandan. Recep ile Sedat aynı yerde polislerdi. Ve birlikteydiler. Artık karanlık iyice kendini göstermişti. Recep bir sigara yaktı ve Sedat'a da bir tane verdi.

Recep : Sedat bu hiç hoşuma gitmiyor.

Sedat : Al benden de o kadar.

Recep : Bu babasız piçlerden bir asker çıkartıp ta etrafa salma fikride hoşuma gitmiyor.

Sedat : Adrenalin Timleri mi ? Yapma Recep onlarda bizden.

Recep : Bizden olanlar belli Sedat. Gerisini takmam ben.

Sedat : Bu virüs bitecek ve bittiği zaman ise seninle gene devriye atacağız dostum biraz rahatla.

Recep : Rahatlamaya çalışıyorum ama olmuyor yapamıyorum.

Sedat : Sakin ol. Adrenalin Timleride bizim yanımızda.

Recep : Ya o görüntüler doğruysa. Beş yaşındaki kız çocuğunun polis memur'unu ısırdığı görüntüler ya gerçek ise.

Sedat : Yapma Recep bunlar sadece filmlerde olur. Hayalet hikayesi değil bu. Geçenlerde okuduğun Zombilerin Dünyası romanı da değil.

Recep : Bir daha kitap okumayacağım zaten.

Sedat : Aynen bende okumayacağım.

O Sırada Adrenalin Tim'i Komutanlarından Barut Sedat ve Recep'in yanlarından geçerken Recep'e bir omuz atar.

Recep : Dikkat etsene.

Barut : Anlayamadım ? Bana mı ? Dedin.

Recep : Evet sana dedim. Geçerken biraz daha dikkatli olman gerekir. İnsanların yanından geçerken biraz daha dikkatli olman gerekir ? Annen Baban bunu öğretmedi mi sana ?

Barut : Sizin gibi annemizin dizinin dibinde büyümedik biz. Öğretmediler gelde öğret sene hanım evladı.

Recep bir anda Barut'a vurmak için yumruğunu savurur fakat Barut o kadar çevik bir şekilde Recep'in kolunu geriye doğru bürktü. Barut Recep'in kulağına şunları söyler ;

Barut : Şimdi benim hiç babam annemi sikmek için beni evden sudan bahanelerle göndermedi. Yada oyundan geldiğimde babam ve annemi banyo yaparken yakalamadım. Yada gece korktuğumda annemle babam'ın yanına yatmak istediğimde ikisini yatakta basmadım. O yüzden hanım evladı. Aynı bayrak altında yaşıyorsak senin gibi çorbacı rüşvet alan itler bizlere saygı göstermek zorunda. Çünkü Bizler Adrenalin Timleri Milenyum'un askerleriyiz. Sizler gibi modamız geçmedi bizim.

Barut o kadar çok büküyordu ki Recep'in kolunu. Bir santimetre daha bükse Recep'in kolu kırılacaktı. Recep'i hızlı bir şekilde Sedat'ın üstüne doğru attı. Recep ile Sedat bir anda yere düştüler. Barut ve arkasındaki adamlar gülüyorlardı. Recep gururu herkesin önünde kırılmıştı. Yerden Sedat'ın yardımıyla kalktı. ve o kulaklarından gitmeyecek anons geldi.

Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. İlk barikatı aştılar. Lütfen Dikkat. Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. Ateş Serbesttir. Tekrar ediyorum Ateş serbesttir. Virüs'ü kaptığına emin olduğunuz arkadaşınızda öldürmek serbesttir. Tekrar ediyorum.

Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. İlk barikatı aştılar. Lütfen Dikkat. Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. Ateş Serbesttir. Tekrar ediyorum Ateş serbesttir. Virüs'ü kaptığına emin olduğunuz arkadaşınızda öldürmek serbesttir. Tekrar ediyorum.

Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. İlk barikatı aştılar. Lütfen Dikkat. Virüs'ü kapmış vatandaşlarımız hızlıca üzerimize doğru geliyor. Ateş Serbesttir. Tekrar ediyorum Ateş serbesttir. Virüs'ü kaptığına emin olduğunuz arkadaşınızda öldürmek serbesttir. Tekrar ediyorum.

Herkes bir anda yerlerine doğru geçmişlerdi. İlk barikatı aşmıştı zombi sürüsü. Ve ikinci barikata doğru ilerliyorlardı. Zombiler birden barikatın karşısında belirdiler.  Önde bir kaç tane zombi geliyordu ama yavaştılar. Karanlıkta pek belli olmuyorlardı. Barikat'ı şehir dışında bir yere seçmişlerdi. Zombiler'in ateş mesafesine girmelerini bekliyorlardı. Polislerin Amirleri ''Ateş'' diye bağırdı. Adrenalin komutanı Barut ise adamlarını bekletiyordu. Polisler zombileri püskürtmek için ellerinden geleni yaparken Adrenalin askerleri ise bekliyorlardı. Sinema filmi gibi Polislerle Zombilerin savaşını izliyorlardı. Zombiler barikata ulaşamadan ayakları mermilerle kopuyor. Göğüslerinde yada kafalarında kocaman delikler açılıyordu. Fakat hesap etmedikleri bir şey vardı.

Sol çaprazdan da zombiler gelmeye başlamıştı. Polisler ve Adrenalin sadece ön tarafa barikat kurup önlem aldığı için çaprazdan gelen zombilere bir anda hazırlıksız yakalandılar. Ve zombiler barikatların yanından polisleri ısırmaya başlamıştı bile. Yeterli sayıda polis'in orada olmayışı ve Zombilerin sayısının çok fazla olması da zombilerin barikata ulaşmasını hızlandırmıştı tabikide. Bir anda sol çaprazdan gelen zombiler Adrenalin ve Polislerin etrafını daraltmış ve çember gibi kapatmaya başlamışlardı etraflarını. Tek bir çıkış vardı oda sağ taraf. Barut bir anda askerlerine baktı. Hiç birinin silah'ından daha tek bir kurşun dahi çıkmamıştı. Kahraman olma vakti. Şu aynasızlar ısırılmaya başlandı. Sıra bizde. Saldırın diye emir verdi. Birden Adrenalin timleri silahları ile birlikte Zombilerin üzerlerine ateş etmeye başladılar. Ama sadece Zombilerin üzerlerine ateş etmiyorlardı. Hedef gözetmeksizin ateş ediyorlardı Adrenalin Timleri. Sağ taraftan ve arka taraftan da zombiler gelmeye başlamıştı. Polis Timleri ve Adrenalin Timleri iyice sıkışmıştı. Adrenalin Timleride ısırılmaya tek tek avlanmaya başlamıştı bile. Adrenalin Timleri ve Polis Memurları barikat'ın kontrolünü kaybetmişlerdi.  Isırılmış bir kaç polis memurunun cansız bedenlerinin etrafında ateş etmeye devam eden diğer polis memurları ise tekrardan uyanıp zombiye dönüşen mesai arkadaşları tarafından ısırılmaya başlamıştı. Adrenalin Timleri de ısırılmaya başlamıştı. Ama en kötüsü ise ısırılan bir polis memurunun çektiği acı ile etrafına rastgele ateş etmesi olmuştu. Bir çok polis memuru ve bir çok Adrenalin askeri yaralanmıştı. Barut bunu görünce öfkeden deliye döndü. '' Öldürmeyi bilmiyorsunuz anladık. Ölmeyi de Bilmiyorsunuz siz. '' '' Adrenalin Askerleri !! Sadece kendinizi koruyun. Polis Memurları kontrolü kaybetmiştir. Adrenalin 3. Yasası devrededir '' Dedi. Ve bir anda bütün Adrenalin askerleri sayıları bir hayli azalmış polis memurlarına da ateş etmeye başladılar. Polis memurları da Adrenalin askerlerine ateş ediyorlardı. Etraf ta kan gövdeyi götürüyordu. Bir çok polis memur'u ve Bir çok Adrenalin Askeri de ölmüştü. Polis Memurları ile Adrenalin Tim'inin güç gösterisi tamamen bir katliama dönmüş ve kontrolü zombiler alarak önlerine çıkan her şeyi yemeğe devam ederek daha da güçlenmişlerdi. Sedat bir anda gördüğü görüntüden uyandı ve Recep'e şunu sordu :

Sedat : Ama yine de bunlar onlar gibi mi ? Sence

Recep : Aması yok. Konuşturup öldüreceğiz ikisini de.

Sedat : Orada ne yaşandıysa yaşandı. Bir çok arkadaşımızı kaybettik. Adrenalinde kaybetti. Ama orada olmayan iki askeri bununla suçlayamayız. Biz yargıç değiliz.

Recep : Zombiler dünya yı ele geçirdiğinden beri ; burası Zombilerin Dünyası olduğundan beri sen kaç kişiyi hapse attın ? Kaç tane duruşma gördün.

Sedat : Orada olmayan. Bu durumdan haberleri bile olmayan iki tane askeri öldürdüğümüzde kayıplarımız geri mi gelecek ?

Recep : Kayıplarımız değil ama belki kendimize güvenimiz gelecek. Şu pısırıklığımız son bulacak.

Sedat : Yapma Recep. Nasıl canımızı kurtardığımızı sende iyi biliyorsun. Bu Gruptaki herkes senin verdiğin kararlar ile hareket ediyor. Sen ve Ben Katil değiliz Recep.

Recep : Tamam Sedat bir uyansınlar sorguya çekelim ona göre bakarız. Olur mu ?

Sedat : Lütfen ön yargılı olma. Belki bize yardım ederler.

Recep : Tamam olmayacağım söz veriyorum. Ama dışarıda bir adamları daha var.

Sedat : Zombilerin dikkatini çekmek için arabadan indi ve büyük ihtimal ile bunlar erzakları kamyonlarla aldıklarında dışarıda buluşacaklar. Erzak için geldiklerini düşünüyorum ben.

Recep : İşimizi olasılık hesaplarına bırakamayız. Otopark Girişine 4 adam yerleştirdim. Otoparkın kepenkleri açıldığında tarayacaklar onu.

Sedat : Daha amaçlarını bile bilmiyoruz. Yeterince düşman var.

Recep : Eğer ki bunları konuşturur ve ikna olur isek ve amaçları zaten senin dediğin gibi sadece erzak ise o adam zaten o kapıdan girmez ve bunların hiç biride olmaz.

Recep ve Sedat ;  Ölüm Meleği ve Sebastian ın bağlandığı yere doğru gitti. Bir süre Sebastian ve Ölüm Meleği'ni incelediler. Ölüm Meleği ni ve Sebastian'ı hem birbirlerine hem de su borusuna bağlamışlardı. Ölüm Meleği ve Sebastian'ın kurtulması gibi bir şey söz konusu değildi. Recep genç bir çocuğa bağırdı. İki kova su getir. Genç çocuk tamam Recep abi diyerek koşarak iki kova sudan tekini daha sonra da diğerini birazda yerlere döke döke getirdi. Recep kovanın tekini aldığı gibi Sebastian ve Ölüm Meleği'nin üstüne döktü. Ölüm Meleği ve Sebastian ne olduğunu bile anlamadan ikinci suyuda kafalarından aşağıya boşaltı.

Sebastian : Sizi şerefsizler küçük kıza naptınız.

Recep : Küçük kızdan daha fazla düşünecek şeyin var. Acaba sana ve yanındakine ne yapacağız.

Sebastian : Bana ne yapacağın umurumda değil. Çocukları güvenli bir Adrenalin yada DxN üstlerinden bir tanesine teslim et. Bana ne istersen yap !

Recep : Pazarlık yapacak konumda olsaydın ellerin ayakların kelepçeli olmazdı.

Ölüm Meleği : Bunlar polis Sebastian. Silah tutmalarından hareketlerinden belli.

Recep : Aferim. Akıllı Adrenalin Komutanı.  Adlarınız ne sizin.

Ölüm Meleği : Ölüm Meleği.

Sebastian : Sebastian.

Recep : Duyuyormusun isimleri ne fiyakalı isimler. Barut ve Ares gibi. Genç kızları etkilemek için süper isimler bunlar.

Sebastian : Genelde ismim dışında bir çok özelliğim genç kızları etkiler. Ne o tahrik mi oldun ismimden ?

Recep Sebastian'a bir yumruk atar.. Sebastian ise yumruk karşısında gülmeye başlar.

Recep : Evet o kadar tahrik oldum ki. Ben ne zaman tahrik olsam yumruk atarım.

Recep Bir yumruk daha atar Sebastian'a. Bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha ..

Sebastian ise gülmeye devam eder. Ağzı burnu kan içinde. Recep'in Sebastian'ın o kadar yumruk yemesine karşılık ona bakıp ta gülmesi daha da sinirlerini bozmuştu Recep'in.. Yanında duran gençlerden bir tanesine 'jop'umu getirin' diye bağırır Recep. Sebastian gülerek Ölüm Meleği'ne şunu dedi '' Ooo Ağır silahları çıkartmaya başladı '' Ölüm Meleği ve Sebastian Gülerler..

Recep ise Ölüm Meleği ile Sebastian'ı jopuyla vurmaya başlar. Dakikalarca jopuyla dövdüğü iki adama sonunda vurmaktan yorulmuştur Recep.

Sebastian Ağzındaki kanı yere tükürür ve Recep'e bakarak.

Sebastian : İtiraf etmeliyim ki. Kız gibi vuruyorsun.

Recep  Sebastian'a elini tekrar kaldırır. Sedat 'yeter artık' diye Recep'in elini tutar. Recep ise Sedat'a bakarak '' Neye yeter ne zaman yeter ben karar veririm '' diye çıkışır. Fakat Sedat '' Bu grubun lideri sen değilsin. Kararları tek başına sen alamazsın '' dedi Recep'in gözlerinin içine bakarak. Sedat sözlerine şöyle devam etti '' İzin ver onlarla ben konuşayım tatmin olmazsan sen devam edersin '' Dedi. Recep ise Sedat'ın bu sözlerinden sonra Sebastian ve Ölüm Meleğinden uzaklaşmış ve elinde tuttuğu jop'u yere atmıştı. Sebastian ise ''Zombilerin Dünyası 'nda grup liderliği için iç savaşlar yaşanıyor '' diye alay etti ikisiyle de.

Sedat : Adım Sedat. Zombiler Dünya'ya gelmeden önce Polis Memuruydum. Buradaki çoğu insan Polis Memuru. Lütfen arkadaşlar sizlere bir kaç soru soracağız. Eğer düşman değilseniz bırakacağız sizi. Lütfen size zarar vermek istemiyoruz.

Ölüm Meleği : Seninle bir sorunumuz yok Sedat. Sizlerden hiç biri ile sorunumuz yok. Ama arkadaşının bizimle büyük  bir sorunu var. Hemde çok büyük.

Sedat : Onun yaptıkları için sizlerden özür dilerim. Şimdi güzelce kendinizi tanıtır mısınız ?

Ölüm Meleği : 2008 Yılının Nisan Ayına kadar Adrenalin Komutanlarından biriydim. Sonra ise hapse atıldım. Sonra Zombiler Türkiye de de görülmeye başlandı. Hapishanede saklandım bunca süre ve sonra işte karşınızdayım. Hepsi bu. Buraya da bir kaç parça kıyafet ve yemek için geldik. Sizlerin burada olduğunuzdan varlığınızdan bile haberimiz yok. Size zarar vermek için burada değiliz.

Sedat : Peki ya sen ?

Sebastian : Adım Sebastian.

Sedat : Bu askeri üniformandaki amblem neyi simgeliyor ?

Sebastian : Ölüm Yıldızını.

Sedat : Yani ?

Sebastian : Alfa-Star ..

Sedat : Alfa-Star mı ? Şu söylentide kalan kontrol edilemeyen psikopat askerler grubundan mısın yani ?

Sebastian : Psikopat asker derken ?

Sedat : Varlığı ispat edilemeyen bir grup asker. Gazetede okumuştum. 2008 yılıydı sanırım. Sonra o gazetecinin arabası havaya uçuruldu.

Sebastian : Evet bildin. O gazeteciyi havaya uçuranda benim.

Sedat : Neden ?

Sebastian : Çok fazla şey biliyordu. Ve bizi deşifre etmişti. Ölmesi gerekiyordu. Sırları ile birlikte öldü. Ama az daha çenesini kapatsaydı. Zaten bütün dünya ya söyleyebilirdi. Ama gazeteci işte çenesini de kaleminide tutamıyorlar bazen.

Sedat : Sanki bir insandan değil de bir tavuktan bir inekten bahsediyorsun.

Sebastian : Baksana etrafına dışarıdakiler için besili bir ineksin. Başka insanlar ele geçirse seni kobay faresisin. Yanındaki kadınlar doğurgan dişiler başka hiç bir değerleri yok. Ne dememi bekliyorsun yani ?

Sedat : Haklısın ne diyim. Lütfen devam edin.. Siz kimsiniz ?

Sebastian : Biz derin devletin en derin haliyiz.

Recep : Sedat daha ne konuşturuyorsun bunları kafalarına sıkalım gitsin.

Sebastian : Sık kafama Recep. Nasıl olsa senin cansız bedenini sokak sokak gezdirecek birisi çıkar.

Recep : Kendine çok güveniyorsun ama senin ellerin bağlı benimkiler değil.

Sebastian : Ne o korkacağımı mı ? sanıyorsun senden etrafındakilerden ? Öldür lan. Eğerki öldürmezsen çok pişman olacaksın.

Sedat : Recep lütfen. Sebastian lütfen . Tartışmaya gerek yok. Ölüm Meleği'ydi dimi ?

Ölüm Meleği : Evet o benim.

Sedat : Adrenalinle neden ters düştünüz ?

Ölüm Meleği : Seninle eski anılarımı konuşup dertleşmeyi çok isterdim ama maalesef. Konuşmak istemiyorum. Ne o anılarımızı mı kaleme alacaksın ?

Sedat : Evet yazıyorum.

Ölüm Meleği : Bizim hakkımızda şunu yaz. Fazla aptallardı. Bok yoluna gittiler bir daha da geri dönemediler.

Sebastian : Sana borçlandım Ölüm..

Sedat : Sizlerin tuhaf bir mizah anlayışınız var.

Ölüm Meleği : Sen gay mısın Sedat ?

Sedat : Ne alakası var. Arkadaş olmaya çalışıyorum sizinle.

Ölüm Meleği : Arkadaş olmak istiyorsan kafamıza tüfeklerin dipçikleri ile vurmazdın.

Sebastian : Yada bizi hayvan gibi bağlamazdın. yada bağlamazdınız. ve bizi dövmezdiniz.

Recep : Birde üçüncü arkadaşınız var. O garaj kapısından girdiğinde delik deşik olacak. Dört adamım kapıda pusuya yatmış durumda.

Sebastian gülmeye başlar..

Recep : Komik olan ne ?

Sebastian : Ölüm Yıldızı dedim sana.. Bir anlam ifade ediyor mu ?

Recep : Ölü Yıldız olacak birazdan girdiğinde.

Sebastian : Çocukları olmayanları koysaydın kapıya. Hepsi kapıdan Mirza'nın girmesi ile ölümü tadacaklar.

Recep : Bu kadar mı çok güveniyorsun arkadaşına.

Sebastian : Senin dört adamına güvendiğinden daha fazla güveniyorum.

Ölüm Meleği : Mirza yı dostça karşılayın ve bizide çözün. Mirza bize vurmanızı affetmez.

Sedat : Recep bir dakikalığına gelir misin ?

Recep : Tamamdır.

Sedat ve Recep - Ölüm Meleği ve Sebastian'dan ayrı bir yere konuşmak için giderlerken Recep'in diğer adamları ise Ölüm Meleği ve Sebastian'ın başında elleri silah ile bekliyorlardı.

Sedat : Recep bu adamlar belli profesyonel katiller. Ne istiyorlarsa alsınlar sonrada bırakalım gitsinler.

Recep : Bırakalım gitsinler hepimizi de giderken öldürsünler.

Sedat : Dediklerini duydun sadece yemek ve kıyafet için gelmişler. Burada binlerce yemek var. Bize aylarca hatta yıllarca yetecek yemek var. Üç kişiler ne kadar yemek alacaklar ki ? Bırak inadı Recep istediklerini verelim sonrada gitsinler.

Recep : Bu kadar kolay mı ? Bu adamları bırakırsak bizi öldürürler.

Sedat : Eğer bırakmaz isek öldürecekler bizi. Üçüncü adamları dışarıda. Eninde sonunda aramaya gelecek bunları.

Recep : Tek bir yerden gelebilir oda otopark'ın kapısından. Orada da dört adam bekliyor onu. Söylermisin dört adamı nasıl geçecek ?

Sedat : Adamlar özel eğitimli askerler. O kadar dövdün. Sen yoruldun adamlar güldüler sana. Farkında mısın ? Bizim gücümüzden kat kat güçlüler. Senin dayağını yiyen biri altı ay kendine gelemezdi Recep.

Recep : Adamlar sadece kas yığını Sedat. Sadece kas yığını. Zerre kadar zekaları yok bunların. Hep başlarındakinden emir alıp uygularlar. Sadece. Başkada hiç bir şey olmaz. Neden bu kadar kolay yakalandılar.

Sedat : Adamların amacı bizi öldürmek olsa idi kızımı öldürürlerdi.

Recep : Neden öldürsünler kızını. 5-6 yıl sonra kızın onlar için doğurgan bir dişi. Kendileri söylediler.

Sedat : Daha ne kadar alçalacağını merak ediyorum Recep. Daha ne kadar alçalacaksın.

Recep : Senle beni ve ailelerimizi buradan kurtardığım zaman bana alçalmış mı diyeceksin yoksa elimi öpüp benden özür dileyip sen haklıymışsın mı diyeceksin.

Sedat : İnşallah senin dediğin gibi olur.

Recep ve Sedat'ın konuştukları dükkan'a  giren Vücut hatlarının tamamını gösteren beyaz bir tayt ve göğüs dekoltesi olan pembe askılı body giymiş Selin geldi.

Selin  : Baba bu adamlar kim ?

Recep : Selin siz saklandığınız yere dön

Selin : Baba çok korkuyor bizimkiler.

Recep : Korkacak bir şey yok sabırlı olun.

O arada Emre girer içeri ..

Emre : Recep abi Sedat Abi. Ben bu adamlar ile konuşmak istiyorum

Sedat : Neden konuşmak istiyorsun.

Emre : Abi bunların gerçek yüzünü ben ortaya çıkartırım ancak. Bana izin verin size gerçek yüzlerini ortaya çıkartıyım.

Recep : Tamam Emre. İstediğini yap.

Emre , Recep , Sedat ve Recep'in kızı Selin dördü birden Ölüm Meleği ve Sebastian'ın yanına geldiler.  Emre Recep'ten aldığı izinle rahatlamıştı. Çünkü Recep çok sert bir insandı. Selin'in fiziği çok mükemmeldi. Sebastian'ın bir anda dikkatini çekti.

Sebastian : Bu güzel kızda kim ? Merhaba küçük hanım.

Selin : Merhaba.

Recep bir anda Sebastian'a bir yumruk daha atar. Selin ise korkudan çığlık atmıştı.

Recep : Kızımdan uzak dur aşağılık herif.

Sebastian : İstesem de duramam kızından uzak çünkü bir yere gitmeyeyim diye buraya beni sen bağladın. Memur bey. Kızın buraya geldi.

Selin : Baba sakin ol.

Sebastian : Adım Sebastian hanım efendi.

Selin : Benimkide Selin.

Sebastian : Memnun oldum Selin hanım

Selin : Bende memnun oldum Sebastian.

Bir yumruk daha yedi Recep'ten Sebastian. Ve Recep belinden çıkardığı silah'ı Sebastian'ın beynine dayadı. Recep Sebastian'ın gözlerinin içine bakarak ''eğer bir kelime daha konuşursan'' beynini bu alışveriş merkezinin her tarafına dağıtırım.

Sebastian ise Recep'in dediklerine gülerek cevap verdi '' Beynimi dağıt . Parçalara ayır. Zombiler buraya bastıklarında benim parçalarımı yemek ile meşgulken Selin hanım kaçmayı başarır. ''

Recep : Seni aşağılık serseri diyerek bir tane daha vurdu Sebastian'a.

Sebastian : Bıktım senin tehditlerinden ne yapacaksan yap. Ama kızının yanında yapma. Belliki zombilerden çok korkmuş bir de bunu görür ise psikolojisi tamamen bozulur.

Recep : Sana mı ? Soracağım ben kızımın psikolojisini be adam ?

Sebastian : Gerekirse evet soracaksın.

Selin : Baba yeter artık. Kim bana güzel bir şey söylese. Duymaya dayanamıyorsun.

Ölüm Meleği : Anlaşılan Sebastian baba ve kızının derin hesaplaşmalarını deştin.

Emre ise Ölüm Meleği'ne doğru dik dik bakıyordu. Ve bu bakışlar rahatsız ediciydi. Ölüm Meleği Emre'ye bakarak ' Sen bana neden bakıyorsun öyle dik dik bir sorunun varsa söyle '' dedi.

Emre : Hatırlarmısın 7 Şubat 2010 tarih'i sana bir anlam ifade etti mi ?

Ölüm Meleği : Etmesimi gerekiyor ? Bugün günlerden kaçı ? Hangi aydayız ? Daha da önemlisi hangi yıldayız ?

Emre : Benim adım Emre.

Ölüm Meleği : Memnun oldum Emre ama dediklerinden hiç bir şey anlamadım.

Emre : Sana bir hikaye anlatabilir miyim ? Varmı vaktin ?

Ölüm Meleği : Yok be Emre vaktim. Sağol. Ben dinlemelimiyim. Sebastian'a anlat sen. O sever böyle hikaye filan.

Emre : Oda dinlesinde ben sana özel olarak anlatmak istiyorum.

Ölüm Meleği : Anlat bakalım Emre.

Emre : Biz bir apartman dolusu insandık. Hepimiz işinde gücünde insanlardık. Bende abimin yanına gelmiştim kısa bir süreliğine. Virüs hakkında televizyonlarda hiç bir şey söylemiyordu. Üstün körü anlatıyorlardı. Sonra virüs ilk vuran şehirlerden bir tanesiydi Tekirdağ.

Sebastian : Bende güzel bir şeyler anlatacak sandım. Bunları bizde biliyoruz. Sonra neler oldu? Zombiler kaç kişiyi parçaladı Emre ?

Emre : Acele etme Sebastian anlatıyorum. Sonra Apartman dairesinde saklanmaya çalıştık. Çünkü lanet olası yer güvenliydi. Sonra içimizden bazı akıllılar daha güvenli bir yere gitmemiz gerektiğini söyledi. Çünkü erzakımız kalmamıştı. Sizin yaptığınız gibi bizde erzak ve güvenli bir yer bulmak için yollara koyulduk. Sonra bir kurtulma umudu ile birlikte bir polis istasyonuna geldik.

Ölüm Meleği : Yolda zombiler kaç kişiyi yedi

Sebastian : Bende merak ettim bunu ama adamın elinde silah var.

Emre : Evet yolda da zayiat verdik. Vermedik değil. Ama yılmadık ve başardık. Sonunda polis istasyonuna vardık. Geldiğimizde hiç bir şey yoktu. Ne ekmek ne yemek. Sadece bir kaç silah kalmıştı. Ve üniformalar. Sonra bir araba sesi duyduk. Araba sesiyle ümitlenmiştik oysa. Polisler olabilir diye.

Sebastian : Arabadan Noel Baba mı ? Çıktı. ?

Emre : Kes sesini . Sonra polis üniformalarını giydik ne olur ne olmaz diye. Sonra ne oldu biliyor musun ? Komutan Ölüm Meleği .

Ölüm Meleği : Pek merak etmiyorum sonunu. Hiç bir şey Zombilerin Dünyası nda hiç bir hikaye mutlu sonla bitmez.

Emre : Zombilerin Dünyası 'nda bizim hikayemiz mutlu sonla bitti. Ölüm Meleği. Merak etme.  Askerlerin geldiğini gördüğümüzde bizi kurtaracaklarını sanmıştık. Ümidimiz bir kat daha artı. Bizi kesin kurtaracaklarını düşünüyorduk. Ama şöyle oldu. Önce bize hakaret ettiler. Küfrettiler. Ama bizi kurtaracaklarını sandığımız bu adamlar psikopat askerler çıktı. Kendilerinden başka hiç bir şeyi düşünmeyen sadece hayatta kalmaya çalışan paralı askerler çıktılar. Sonra ufak bir çocuğu rehin aldılar. Sonra Nedim'in ismini öğrenmek istedi komutanları. Neymiş ' Öldüreceği insanın adını bilirmiş' adamda ki egoya bak. Sonra ise pisteki helikopteri aldılar ve giriş kapısını açık bıraktılar. Oradan zombiler içeri girdi. Ve bir yandan üzerimize zombiler gelirken; kaçacak tek noktamız olan kapıdan ise Ölüm Meleği ile yanındaki asker üzerimize kurşun yağdırdı. Serdar denilen 17 yaşında ki çocuğu gözlerini kırpmadan öldürdüler. O ateş ettiğiniz çocuğun adı Serdar'dı. Annesi üzerine kapaklandı ve orada Serdar'ın Annesi de öldü. Zombiler acılı anneyi yiyerek öldürdüler. Serdar'ıda yediler. Sonra Pelin'e onlarla gitmesini söyledim. Onuda sikip bir yere atmışsınızdır kesin. Demi Komutan Ölüm Meleği.

Ölüm Meleği : Tekirdağ Arama Kurtarma Polis İstasyonu. 7 Şubat 2010

Emre : Tombala Ölüm Meleği.

Sedat : İnanmıyorum.

Recep : Aferim Emre. Sık kafasına. Gördün mü Sedat. Ben haklıymışım.

Emre belindeki silah'ı çıkardı. Ölüm Meleği'nin kafasına dayadı silah'ı. Silah'ın horoz'unu baş parmağı ile kaldırdı. Ölüm Meleği kelime i şehadet getirdi. Sebastian '' Önce beni vur lan '' dedi. Emre Sebastian'a baktı. ''Sen bana hiç bir şey yapmadın.'' Ölüm Meleği ise keskin gözlerle '' Vuracaksan vur lan şow yapma '' diyerek bağırdı. Emre ise gayet mutlu bir şekilde. Ölüm Meleği'ne baktı '' Bir soru soracağım Pelin'e ne oldu ? '' Ölüm Meleği '' Her canlı gibi oda Ölüm'ü tatdı.''

Recep ''Tanrın seni kurtarabileceğini mi sandın. Eğer bir tanrı olsa bu dünyaya zombiler gelmezdi. Birde utanmadan kelime i şehadet getiriyorsun.'' dedi. Eğer bir yerlerde bir tanrı varsa bu zombileri dünya ya neden getirdi '' Ölüm Meleği Recep'e baktı ''Gidince sorardım fakat ben annenin tarafına gidiyorum o yüzden soramayacağım. '' dedi. Sebastian ise gülmeye başladı. Recep ise '' Daha ne duruyorsun Emre . Sık şu Orospu Çocuğunun beynine. Kafasını dağıt'' dedi. Emre iki eliyle silah'ı tuttu ve elini tetik parmağına götürdü.

Lastik bir top zıplaya zıplaya Emre ve Ölüm Meleğinin arasından geçerek  o sessizliği bozdu.

Bir El Silah Sesi Duyuldu..  Sonra bir el daha. Sonra bir el daha. Sonra bir el daha..

Mirza Elindeki on dörtlü silah ile önce Emre 'yi kolundan vurdu ve Emre'nin tuttuğu silah'ın düşmesini sağladı. Sonra silah tutan bütün herkesi Başta Recep'in omuzundan vurdu. Sonra Recep'in iki adamının da omuzunundan vurmuştu. İki Elindeki iki ingram marka 14+1 Ful otomatik tabancalarını Sedat'ın üzerine doğrultu.

Yerde adamlar acı içinde kıvranıyorken. Selin'e baktı. '' Bütün silahları topla yavaşça'' dedi. Selin şaşırmıştı çok şaşırmıştı Babasının kanlar içinde olmasından dolayı korkudan tir tir titriyordu. hiç itiraz etmeden Mirza 'nın dediklerini yaptı Selin. Sebastian '' Neden bu kadar geciktin kanka ''  dedi Mirza'ya bakarak. Mirza ise '' hep sonradan gelmeyi sevdiğimi bilirsin Sebo '' diye karşılık verdi. Mirza Sebastian'ın suratındaki şişlik ve morlukları görünce Sedat'a döndü ve '' Çöz Sebastian ile Ölüm Meleği'ni. '' diye emretti. Mirza'yı daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti Ölüm Meleği. Mirza Sebastian 'a baktı '' sana bunu hangisi yaptı '' dedi. Sebastian ise '' önemli değil kanka ben buradan kurtulayım gereğini yapacağım'' diye karşılık verdi. Sebastian ve Ölüm Meleği'nin kelepçeleri çözülmüştü. Mirza AVM de bulunan bütün sivilleri bir dükkanın içinde topladı.

Mirza : Kaçarsanız Ölürsünüz. Bana veya Arkadaşlarıma zarar vermeye çalışırsanız Ölürsünüz. Hepinizin kolunu bacağını keser süründürürüm buralarda. Bir kaç saat hatta geceyi burada geçirdikten sonra sabah'ın ilk ışıkları ile birlikte buradan ayrılacağız. Erzak almaya geldik. Başka bir derdimiz yok. Ama şunuda söyleyeyim. Sebastian'a her kim ne sebepten vurursa vursun hangi sebepten vurursa vursun ölecektir buda demek oluyor ki. Recep arkadaşınız artık ölü bir adam. Emre arkadaşınızda ölü bir adam. Vedalaşmanıza dahi izin vermeyeceğim. Onları Sebastian ve Ölüm Meleği'ne bırakıyorum. Bu gece bu dükkanda kilitli kalacaksınız. Hepsi bu kadar. İyi dinlenmeler. Giderken sizleri salacağız.

Sebastian dükkanı üstlerine kitledi. Mirza ve Sebastian yürümeye başladılar. Sebastian '' Moruk o dört adamı nasıl saf dışı ettin '' dedi. Mirza Sebastian'a bir sigara uzattı ve '' ilk başta AVM'nin otoparkına baktım. Baktım ki orada bir bokluk var biraz açık kalmış. Siz açık bırakmazsınız. Sonra sizi aradım teliniz kapalı. Sonra ise Lağımdan dolaşıp geldim. Ve o dört adamı bayıltıp bağladım. Ondan sonrasını ise biliyorsun '' dedi. Sebastian ise kendi sigarasını yaktı ve Mirza'nın sigarasını da yaktı '' Bu Recep ile Emre'ye ne yapacağız.'' diye sordu. Mirza ise '' Onların infazı belli. Sen rahat ol''  diye cevap verdi

Recep ve Emre Sandalyelerde oturuyorlardı. Mirza Ölüm Meleği ve Sebastian geldi bunların başına.

Mirza Recep'e doğru baktı '' Hangi elinle vurdun Sebastian'a '' diye sordu ? Recep ise cevap vermedi. Mirza Sebastian'ın eline bir kerpeten verdi. Mirza '' Sök dişlerini de bir daha hiç konuşamasın '' dedi. Sebastian teker teker bütün dişlerini söktü Recep'in. Sebastian Recep'in bütün dişlerini sökerken Recep deli gibi bağırıyor bütün AVM yi bağırması ile inletiyordu. Selin ise babası için ağlıyor etrafındakiler onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Mirza cebinden bir iğne çıkardı. Sebastian'a verdi. Sebastian Recep'in boynuna yarısını enjekte etti. Ve sonra Sebastian Mirza'nın Samuray kılıçlarından teki ile Recep'in iki elini birden kesti. Ölüm Meleği bu duruma şaşırarak bakmıştı. Ölüm Meleği '' Sizin yaptığınız tamamen çılgınlık '' dedi. Sebastian ise '' Bana vurmadan önce düşünecekti Ölüm Meleği sanki sen çok masumsun. Şu Emre'nin anlattığına göre çoluk çocuğun arkasına saklanıp milleti esir alıyor helikopter çalıyormuşsun '' diye karşılık verdi. Ölüm Meleği '' Evet doğru ama '' diye sözünü tamamlamadan. Sebastian Ölüm Meleği'nin sözünü kesti '' Ama mama Alfa-Star'a el kaldıran'a ceza kestim var mı ? itirazın ? '' diye cevap verdi. Ölüm Meleği ise '' Evet var itirazım. Öldüreceksen adam gibi öldür. Öldürmeyeceksen hiç öldürme bırak yaşasın. Böyle yapmanın ne anlamı var'' diye cevap verdi. Ölüm Meleği ile Sebastian birbirlerine sert bir şekilde bakıyorlardı. Sebastian '' Askerleri ile birlikte hayatta kalmak için siktiri boktan bir helikopter için onlarca sivilin ölümüne sebep olan birisini söylediklerine bakın.'' diyerek dalga geçti. Ve elindeki kerpeten ile Emre'nin dişlerini sökmeye başladı Sebastian. Emre'ye de Recep'e yaptıklarının aynısını yaıyorduı Sebastian. Ölüm Meleği ise oradan hızla uzaklaştı. Mirza ise kılıcına bulaşan kanları siliyordu. Ölüm Meleği Mirza'ya bakarak '' Bu ne demek oluyor şimdi ? '' diye sordu. Mirza ise gayet sakin bir şekilde '' Onu el kaldırmadan önce düşüneceklerdi. Sebastian'a el kalkmaz. Hiç kimse buna cesaret edemez. Eğerki onu öldürselerdi başlarına benim tarafımdan ne geleceğini hiç kimse kestiremezdi'' diye cevap verdi. Ölüm Meleği ise '' Emre'nin hiç bir suçu yoktu '' diye cevap verdi. Mirza ise '' Sebastian'ı kızdırdın oda sana bir şey yapmamak için Emre'ye yaptı '' diye cevap verdi. Ölüm Meleği ise '' Yapacak ise bana yapsın. Bana kızdı diye başkasını kesmesine doğramasına gerek yok'' diye cevap verdi. Mirza '' Eğer ki Sebastian sana zarar vermek istese yapardı zaten '' dedi ve arkasını dönüp gitti. Recep ve Emre ise damarlarına enjekte edilen zombi kanı ile zombiye dönüşmeye başlamışlardı çoktan. Ölüm Meleği Terasta sigara içiyordu. ve o 17 yaşındaki Serdar'ın Mustafa tarafından vurulduğu geliyordu aklına.

7 Şubat 2010 Tekirdağ Polis İstasyonu :

Üçüncü kurşunu dördüncü kurşunu beş altı yedi sekiz dokuz on on bir el silah sesi duyuldu. Çocuk peş peşe ateş ediyordu.

Ölüm Meleği sayıyordu. 12 dedi 13 dedi ve 14.

Çocuk son kez daha silahın tetiğine dokundu fakat boştu. Tekrar tekrar bastı fakat gene de boştu.

Ölüm Meleği : Neredeyse öldürüyordu Mustafa seni bu amın oğlu .

Mustafa : Evet neredeyse diyerek güldü.

Mustafa hızlıca eğildiği yerden kalktı  Tek kurşunla çocuğu yere yıktı. Kurşun girdikten sonra çocuk ellerini aşağıya doğru saldı ve ağır ağır yere doğru düştü.  Hafiften yağan yağmur çocuğun kanını sulandırıyordu. Çocuk gözleri kapalı yağmur damlaları suratında damlacıklar oluşturuyordu. Sakalları bile çıkmamıştı daha. Çocuğa giren kurşun çocuğun kalbinin dört parmak altından isabet etmişti. Bu arada silah seslerini duyan zombiler kan kokusunu da alır almaz Polis istasyonuna doğru yönelmişlerdi. Bundan kimsenin haberi bile yoktu. Yerde hareketsizce yatan çocuğun başına bir kadın koştu. Oğlum diye feryat ediyordu. Yerde yatan çocuğa sarılıyor kokluyordu.

AVM Şimdi

Ölüm Meleği uyuya kalmıştı. Mirza ise alışverişi sivillerden iki bayan'a tamamlattı. Alışverişte aldığı malları ise iki tane erkeğe doldurttu. İşi bittiğinde ise Hummer 'a giderek uykuya dalmıştı.

Sebastian kızın tekini boş bir dükkana atmıştı. Kızın bütün vücudunu süzdü. Kızı elbiselerinin üzerinden okşamaya başladı. Sebastian kızın göğüslerini avuçluyordu. Kızın kalçalarını okşuyordu.. Ve bir anda kızı dudaklarından öpmeye başladı. Dudaklarından öperken kızın her tarafını elleri ile okşuyordu Sebastian. Sebastian kızı yere yatırdı ve üzerine geldi. Üzerine geldiği kızın bir hamlede içine girdi. Kızı yavaş bir şekilde becermeye başladı Sebastian. Kızın içinde yavaş yavaş gidip gelirken kızın boynunu öpüyor dudaklarını emiyordu. Kız ve Sebastian'ın inlemeleri dükkanın her yerindeydi. Sonra Sebastian ve kız inleye inleye boşaldılar. Sebastian Kızın üzerinden kalktı. ve kızın yanına doğru yattı. Askeri üniformasının cebinden sigara çıkartıp yaktı ve kıza verdi. Sonra kendisi de yaktı bir sigara.

Selin : Babama bir şey yapmayacaksın demi aşkım ?

Sebastian : Yapmayacağım. Neden yapayım sonuçta senin baban. Hiç bir şey yapmayacağım canım.

Selin : Aşkım. Teşekkür ederim.

Sebastian : Rica ederim canım

Ertesi Sabah Kız uyanmadan çoktan Sebastian Mirza Ölüm Meleği Emre ve Recep gitmişlerdi. Emre ve Recep zombi olmuştu ve hummer'ın iki arka kapısına asmıştı Sebastian onları. Zombiler gördüklerinde Emre ve Recep'i hummer'a saldırmıyorlardı.

Sebastian Hummer ile ..

Ölüm Meleği Kamyon'u kullanıyor ve yanında ise Mirza oturuyordu..

Kız ve diğer siviller uyandığında; Ölüm Meleği , Mirza ve Sebastian : Gizli evlerine doğru yola koyulmuşlar hatta varmışlardı bile.

www.facebook.com/zombilerindunyasi

o death

Ah Ölüm

o death

Ah Ölüm

o death, won’t you spare me over another year

Ah Ölüm ,  bağışlayamaz mısın beni bir yıl daha ?

well, what is this that i can’t see with ice cold hands taking hold of me

Ama görünmeyen soğuk eller ile beni çeken şey de ne ?

when god is gone and the devil takes hold

tanrı gittiğinde ve şeytan hakimiyeti ele geçirdiğinde,

who will have mercy on your soul

kim merhamet edecek ruhuna?

no wealth, no ruin, no silver, no gold

ne dünya malı, ne yok oluş, ne gümüş ne altın,

nothing satisfies me but your soul

hiçbir şey tatmin etmez beni senin ruhundan başka!

well, i am death, none can excel

evet ben ölüm, kimse geçemez beni,

i'll open the door to heaven or hell

kapıyı ben açarım cennete de cehenneme de!

my name is death and the end is here

benim adım ölüm ve son geldi.

19 Ağustos 2012 Pazar

9. Özel Bölüm Bana Zarlar Hileli

12 Mart 2007 Zeynep'in Doğum gününden sonra :

Zeynep Cüneyt ile görüşmüyordu. Sadece okuluna gidiyor sonrada geliyordu. Fakat Mirza da Zeynep'i görmeye hiç gelmedi. Ne okul'a ne arkadaşları ile gittikleri yere nede Zeynep'in evine. Zeynep Cüneyt le sözü atmıştı. Cüneyt yalvarıyordu Zeynep'i kararından geri çevirmek için ama genede Zeynep Cüneyt'e geri dönmüyordu. Araya aileler girecekti. Özelliklede Cüneyt'in babası oğlunun bu kadar küçük düşmesine çok sinirleniyordu. Oğlunun bu kadar acı çekmesine dayanamıyordu. Fakat oğlunu ezmemek için şu an sadece bekliyordu. Zeynep ise gerçekten çok kararlıydı.

Mirza Sebastian Kodes ve Tilki ise Alfa-Star ile eğitimlere ve operasyonlara ara vermeden devam ediyorlardı. Türkiye de ve dünyada bir çok yere gidiyorlardı. Adrenalin askerlerinden bazıları suçlar işliyorlardı. ve onları yakalayıp hapishaneye girmelerini sağlıyorlardı. Hayat iki taraf içinde devam ediyordu.. Mirza'nın Zeynep konusunda hiç bir hamle yapmamış olmasa da Zeynep'i deliye çevirmeye yetiyordu. Zeynep günler geçtikçe daha da kinleniyordu.

Zeynep Yüksek lisansını bitirmişti. Cüneyt ise Askere gitmeye hazırlanıyordu. Bedelli askerlik yasasının çıkmasını bekliyordu işin aslı.

Ağustos 2007 Bodrum İstanbul Yolu.

Arabayı Kodes kullanıyordu. Tilki yanında oturuyor. Arkada da Mirza ve Sebastian vardı. İstanbul'dan Bodrum'a doğru gidiyorlardı.

Kodes : Mirza bizim otelde ne işimiz var ? Buralara hep zenginler gelir. Ve ben o lanet olası zenginleri hiç sevmem.

Tilki : Al benden de o kadar.

Sebastian : Görev sorgulamıyoruz beyler. Görevi veriyorlar yapıyoruz. Hepsi bu. Görev verilecek ve bizde yapacağız. Sanki tatile gidiyoruz da yer seçiyoruz.

Mirza : Uyuşturucu satıldığına dair duyumlar aldık. Milletimizin çocuklarını zehirliyorlar.

Tilki : Ee Mirza biz narkotik miyiz ?

Mirza : Yok kahraman Alfa-Star askeriyiz. Hani şu sırtı sıvazlananlardan.

Kodes : Boş verin onu hallederiz de geçenlerde bir film izledim.

Mirza : Film mi ?

Kodes : Evet Film. Lap top aldım da kadıköy'den. Sonra Kadıköy'de korsan cd satan dükkanlar var onlara girdim. Şöyle savaş sahneli filimlerden alayım dedim. Satıcı çocuk bana Rambo serisini verdi.

Mirza : Rambo mu ? isme bak. Rambo.

Sebastian : Konusu ne ?

Kodes : Amerikalı bordo bereli bunlar. arkadaşları ile vietnam savaşında gidiyor. sonra kafayı yiyor. iyi eğitilmiş asker işte bizim gibi. Bizim sonumuzda böyle.

Sebastian : İzleyelim bir ara . Sen hiç film izledin mi ? Mirza

Mirza : Evet izledim. Zeynep le bir ara çocukken gidip izlemiştik. Ama bana saçma gelmişti Film.

Sebastian : Hangi filme gittiniz ?

Mirza : Titanik diye bir filme. Gemi batmaz diyorlar batıyor. Maddem batmaz diyorsun neden batıyor anlamadım. Ama gerçek hayattan almışlar. Ciddi ciddi titanik diye bir gemi varmış.

Tilki : He bende izledim o filmi güzel film ama.

Sebastian : Ee Kodes sonra ne yapıyor bu Rambo ?

Kodes : Ne yapmıyor ki. Tek başına Vietnam da savaşıyor. Afkanistan da savaşıyor.

Sebastian : Hadi ya tek başına ordu yani yanında hiç askeri filan yok mu ?

Kodes : Yok ya. Oranın ezilmiş halkıyla üç beş çocukla kadınla kazanıyor savaşı.

Sebastian : Way arkadaş. İzleyelim bizde bir ara Mirza.

Mirza : Olur moruk izleriz. Rambo ha. Herkes rambo Türkiye de. Demi Sebastian.

Sebastian : Sen öyle diyorsan öyledir moruk.

Mirza : Rambo Sebastian. Ezilmiş halkın dostu.

Sebastian : Hiç komik değildi.

Mirza : Fark ettim.

Sebastian : Bodrum barlar sokağına giriyoruz ve yedi isim var hepsini bu gece paket ediyoruz. Sorgulama yok öldürüp dönüyoruz.

Kodes : İşte en sevdiğim şarkı.

Sebastian : Kodes şimdi bırak şarkıyı da resimlerine bakıp bütün torbacılar bugün ölüyor beyler. Kimse kalmayacak.
                                                                         
Kırmızı Disko O gece ..

Tevfik : Abi yeni malım geldi on numara.

Osman : Hadi ya versene bir ellilik.

Tevfik : Al abi.

Kodes : Bana da verir misin ?

Tevfik : Sen kimsin lan.

Kodes : Mal lazım var mı ? Para sorun değil.  Çok iyi mal lazım. Para bok.

Tevfik : Gel abi o zaman depoya gidelim oradan sana çok güzel bir kaç hap ve eroin vereyim.

Kodes : Tamamdır.

Kodes Tevfik i paket etmiş ve depoyu içindeki uyuşturucular ile birlikte aleve vermişti.


Black Line Bar O gece ..

Tilki : Sezgin'i arıyorum barmen nerede ?

Barmen : Bak şurada kızla konuşan ceketli çocuk.

Tilki : Tamam sağol. Sezgin senmisin ?

Sezgin :  Evet benim. (yanındaki kızın kulağına eğilerek ) Sen bebeğim bir bira al kendine sonra konuşalım. Buyur kardeşim. ( Kız kırıta kırıta Tilki'nin yanından geçip gitmişti )

Tilki : Seni istanbuldan bir arkadaş met etti. Buralara yolum düştü. Mal lazım.

Sezgin :  Nasıl bir mal arıyorsun ?

Tilki : Yeni çıkan kül'den istiyorum.

Sezgin : O kadar paran var mı ?

Tilki : Hepsini alabilecek kadar.

Sezgin : Arabamda gidelim.

Polisler sabah Sezgin'in arabasını dağlık kesimde boğazı kesik bir şekilde bulacaklardır.


Marina Plan Bar O Gece :

Sebastian : Sibel kim barmen ?

Barmen : Neden arıyorsun.

Sebastian : Mal lazım da.

Barmen : Ortalıklarda pek konuşmuyoruz 'Mal lazım' diye. Ne lazım abi ?

Sebastian : 50 lik hap ve kubar alacam.

Barmen : Birazdan gelir geç otur şuraya sana bir bira söyleyeyim.

Sebastian : Olur.

Barmen : Sibel Şu çocuk seni soruyor.

Sibel : Ne istiyormuş ?

Barmen : Mal istiyormuş .

Sibel : Polis olmasın.

Barmen : Polis olmayacak kadar salak.

Sibel : Saçmalama aşkım. Dur geliyorum şimdi.

Barmen : Tamam aşkım.

Sibel : Merhaba.

Sebastian : Merhaba.

Sibel : Ben Sibel beni aramıyormuşsunuz ?

Sebastian : Hıhım seni arıyorum. Oturmazmısın ?

Sibel : Olur.

Sebastian : Konuya gireceğim. Hap lazım kubar lazım.

Sibel : Kolay. Para hazır mı ?

Sebastian : Oradan bakınca beş parasız karı parası yiyen bir müptezel'e mi benziyorum ?

Sibel : Komik çocuk seni. Ne kadar alacaksın ?

Sebastian : Ne kadar var sa hepsini.

Sibel : Onun için evime gitmemiz lazım.

Sebastian : Gidelim.

Sibel : Şimdi olmaz. Müşterilerim gelecek. Bar gece 2 de kapanıyor burada buluşalım.

Sebastian : Olur.

Gece 02:00 Sibel'in Evi :

Sibel ve Sebastian öpüşerek eve girdiler. Sebastian Sibel i öpüyordu. Elleri ile Sibel'in bütün vücudunu okşuyordu. Sibel'i duvara yapıştırdı Sebastian. Eteğinin altından kilo dunu çıkartı Sibel'in. Bir yandan da kendi pantolonunu indiriyordu. Sibel'in sol ayağını eliyle kaldırdı ve ani bir şekilde Sibel'in içine girdi. Sibel'i ayakta beceriyordu Sebastian. Sibel'in sevgilisi bir anda anahtar ile kapıyı açtı ve Sibel ile Sebastian'ı o şekilde gördü. Birden Barmen bağırmaya başladı. Sebastian ise Barmen'e döndü ve 'Bağırma' dedi. Barmen Sebastian'ın bu kadar rahat bir şekilde davranmasına sinirlenmişti ve Sebastian'a saldırmaya çalıştı. Sebastian Barmen'i tuttuğu gibi kaldırdı ve sehpanın üzerine vurdu. Sehpanın bacaklarının hepsi kırılmış Barmen ise hareketsiz bir şekilde sehpanın üzerinde yatıyordu. Sevgilisinin o durumuna çığlık atmaya başlayan Sibel'i de sakinleştirip konuşturan Sebastian ikisinin kaldıkları evi ateş'e verip oradan uzaklaşmıştı. 

Joker Disko O Gece ..

BadyGuard 1 : Damsız girilmez birader.

Mirza : Bana sen biraz önce ne dedin ?

BadyGuard 2 : Damsız girilmez dedi duymadın mı ?

Mirza : Onu duydum da ondan sonra bir şey daha söyledi.

BadyGuard 2 : Hadi kardeşim ikile.

Mirza : Burada duruyorum ve gitmiyorum. Üzgünüm. İçeriye girmek zorundayım.

Badyguard 1 : Bir arkadaşa bakıp çıkacağım furyasından sonra bunlar başladı şimdi de.

Mirza : Yok arkadaşa bakmayacağım.

BadyGuard  2 :  Hadi lan bas git artık.

Mirza : Sizlerle sorunum yok Biliyorum işinizi yapıyorsunuz ama

BadyGuard 1 : Bas git lan başımıza belamısın gece gece.

Mirza : Şimdi içeriye girmek için ne lazım söylesenize ?

BadyGuard 2 : Çattık vallaha çattık. Dam lazım dam.

Mirza : Dam ne ki ?

BadyGuard 1 : Yani yanında bir kızla girebilirsin.

Mirza : Tamam anlaştık. Yani yanımda bir kız getirsem girebilir miyim ? İçeriye.

BadyGuard 2 : Evet girebilirsin.

Mirza : Teşekkür ederim.

BodyGuard 1 : Ne için teşekkür ediyorsun ?

Mirza : Sizi öldürmek zorunda kalmayacağım için.

BodyGuard 1 : Hadi abi görüşürüz.

Mirza : Görüşürüz.

BodyGuard 2 : Ben böyle bir kafa görmedim ne içtiyse.

BodyGuard 1 : Aynen moruk boşver biz işimize bakalım.


On dakika Sonra :

Mirza : Şimdi tamam mı ? Kızı buldum geldim.

BodyGuard 2 : Bu kadar çabuk nereden buldun ?

Mirza : Yalnız başına içki içen bir kıza on dakika yanımda gez sana on bin lira vereyim dedim. Oda kabul etti.

Bodyguard 1 : Bu bar'a girmek için kız'a on bin lira mı verdin ?

Kız : Evet verdi ne o beğenemediniz mi ?

BodyGuard 1 : Neden daha önce demedin abi. Biz seni alırdık içeriye on bin liraya.

Mirza : ee sadece dam dediniz beyler. Para deseydiniz size verirdim. Kime niyet kime kısmet. Şimdi müsaadenizle.

Mirza ve Kız içeriye girmişlerdi.

Kız : Şimdi napıyoruz canım ?

Mirza : Sen şimdi eğleniyorsun bende işimi bitiriyorum. İyi bir alışverişti. Mekan kapanmadan buradan gitme yeterli.

Kız : Birlikte takılabiliriz bu gece.

Mirza : Sen takıl buralarda. İyi eğlenceler hanım efendi.

İğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık diskoda Mirza torbacıyı arıyordu. Diskodaki müzik ve ışık sisteminde kalabalığı geçerek torbacıyı arıyordu. Dans eden kızların arasından geçiyordu. Kızlar Mirza yı yercesine bakıyorlar Mirza yanlarından geçtikten sonra birbirlerine Mirza'yı kasıt ederek ' Ne çekici çocuk' ' Ne Yakışıklı ' ' Bize böyleleri denk gelmezki' diyorlardı. Mirza'nın etraftaki kızların ne dediğini duymuyordu. Duysa bile umursamazdı. Çünkü Mirza'nın tek derdi Torbacıyı bulmaktı. Sonunda Mirza Torbacıyı buldu.  Torbacı yanında iki tane 18 yaşındaki kızlarla alışveriş yapıyordu. Mirza ilerleyerek yoluna devam etti. Torbacıya doğru yürüyordu. Torbacıya doğru yürümeye devam etti. Torbacıya doğru yürürken bir kıza çarptı Mirza. 20 yaşında Sarışın yeşil gözlü uzun boylu ve zayıf bir kız olan Dilek arkasını dönerek Mirza'ya bağırmaya başladı. 'Buraya da bütün hanzoları alıyorlar. İnsan bir özür diler. Omuzumu kırıyordun. ' Mirza ise gayet sakin bir şekilde Dileğe cevap verdi '' Özür Dilerim ' Dilek çok havalı ve kendini bir şey sanan kızlardandı. Mirza ya güzel gözleri ile bakarak '' Özür dilermiş. Kimsin ki sen bana çarpıyorsun kimsin sen.'' dedi. Mirza ise gayet sakin bir şekilde ' 'Allah'ın bir kuluyum Hanım Efendi. Lütfen Artık izin verinde gideyim. İşim var.'' dedi.  Mirza'nın son derece sakin cevapları Dilek'i daha da kızdırıyordu. '' Görende sanacak holding işletiyor. Kimsin diye sordum sana.'' dedi.  Mirza artık sıkılmıştı sabırla '' Hanım Efendi Size kendimi uzun uzun anlatmak isterdim ama gerçekten de işim var. Size dökülen içkilerinizin parasını alın ve bu bahiste burada kapansın '' Mirza cebinden çıkardığı 100 euro yu Dilek in avucunun içine bıraktı. ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Dilek buna çok sinirlendi ve Mirza'nın arkasından bütün ses telleri yırtarcasına '' Şuna bak ya birde sadaka mı ? veriyorsun. Sen kimsin ulan. '' diyerek bağırdı.
Mirza Dilek'in bağrışlarını umursamadan ''İyi eğlenceler.'' diyerek Dilek'in yanından uzaklaştı. Dilek Mirza'nın arkasından baka kalmıştı. Dilek hayatında ilk defa böyle bir muamele gördüğü için etkilenmişti. Mirza ise kısa bir gecikme sonrasında Torbacıyı yakaladı.

Mirza : İyi geceler.

Torbacı : İyi geceler.

Mirza : Elinde ne var ?

Torbacı : Ne istersen var abi. Para hazır mı ?

Mirza : Para kolay. Parada sorun yok.

Torbacı : Ne kadar almayı düşünüyorsun abi.

Mirza : Büyük bir parti vereceğim. Ne kadar var ?

Torbacı : Abi şanslısın. Yeni parti mal geldi. Paran varsa verebilirim.

Mirza : 50 Bin lira olabilir mesela.

Torbacı : Abi şaka mı yapıyorsun ?

Mirza : Şaka mı  yapıyorum sence ?

Torbacı : Abi sen polis misin ?

Mirza : Aynen narkotikten kamil ben.

Torbacı : Abi biraz müsaade bana.

Mirza : Ben buradayım bekliyorum seni

Torbacı : Tamam abi.


Sinem : Dilek ne oldu geç kaldın ?

Dilek : Ayının teki çarptı bana. Bütün içkiler yere ve üstüme döküldü. Sonra tekrar almaya gittim. Yok böyle bir şey dünya üzerinde.

Zeynep : Burası Türkiye alışman lazım hayatım. Boşver biz eğlenmemize bakalım.

Dilek : Aynen canım.

Neslihan : Hadi kızlar şerefe.

Derya : Aynen kızlar hadi bakalım.

Yarım saat sonra :

Torbacı : Abi Patron seni görmek istiyor.

Mirza : Neden beni görmek istiyor.

Torbacı : Abi bu işler böyle ortalıklarda olmuyor. Yüklü miktarda mal istiyorsun. Şüphelendik biraz.

Mirza : Tamam Farketmez.

Torbacı : Abi marinada bir saat sonra buluşalım seni oradan alacağız.

Mirza : Tamamdır.

Mirza Joker Disko nun merdivenlerinden yukarıya doğru ağır ağır çıkarak mekanı terk etmiştir.

Zeynep : Sinem ben Mirza yı gördüm sanırım.

Sinem : Nerede ?

Zeynep : Diskonun merdivenlerinden yukarıya doğru çıktı.

Sinem : Eminmisin o olduğuna burada ne işi var ki ?

Zeynep : Eminim. Oydu. Kafayı yemediysem her yerde Mirza yı görmüyorsam o dur.

Sinem : Sorarım benimkine nerdesiniz diye.

Zeynep : İyi olur.

Dilek : Ne konuşuyorsunuz fısır fısır. Eğlenelim kızlar..

1 Saat Sonra Bodrum  Marina.

Torbacı : Hoş geldin abi. Şuradaki yatta bekliyor Patron seni..

Mirza : Tamamdır. Hadi gidelim.

Torbacı : Para hazır mı ? Abi.

Mirza : Hazır.

Torbacı : Bu patronum.

Mirza : Merhaba Patron ben Mirza.

Patron : Merhaba. Polis misin ?

Mirza : Değilim.

Patron : Müptezel birine de benzemiyorsun ?

Mirza : Müptezel biride değilim.

Patron : Peki o zaman nesin ?

Mirza : Hayat ve Memat.

Patron : O ne demek .

Mirza nın arkasında duran iki korumaya hızlı bir şekilde dönerek sol avucu ile ilk korumanın burnuna vurdu. O yere düşüne kadar öbür korumanında kalbine sağ yumruğu ile durdurdu. Torbacıya doğru koşarak torbacıyı tuttuğu gibi kafasını duvara vurdu. ve torbacıyı bayılttı.

Patron : Kimsin sen ?

Mirza : Bu Bodrumda herkesin tek bildiği bir soru var ' Kimsin Sen ' Sıkıldım kendimi ispatlamaktan.

Patron : Ne istiyorsun. Mal mı ? Al ve Git. Adamlar önemli değil.

Mirza : Mal evet istiyorum. Ama sende deneyeceğiz malı. İyi ise ben alacağım.

Patron : Öldüreceksen öldür şerefsizlik yapma lan.

Mirza : Sen de var mı şeref ? de sana şerefli davranacağım.

Patron : Seni keserim.

Mirza : Kesersin eminim. Sebastian getir şu patron'un çocuğu ile karısını.

Patron : Onların bu işlerde hiç bir suçu yok.

Mirza : Tek suçları senden olmasıdır. Öbürüsün ünde karın olmasıdır.

Sebastian : Getirdim kanka.

Mirza : Bu uyuşturucu satıcının torbacılarına ne yaptınız.

Sebastian : Hepsi eşek cennetinde.

Mirza : Kodes eroini çıkart ve çocukla kadına eroin enjekte et.

Kodes : Tamamdır Mirza.

Mirza : Sebastian ve Tilki Tutun şu patron'u da sattığı uyuşturucuyu oda denesin.

Sebastian ve Tilki Patronu tutarken Mirza uyuştur uyucu patronun damarlarına enjekte etti.

Mirza : Gemi yoluyla dönelim biz Sebastian. Tilki sende kara yoluyla gel. Arabayı getir.

Sebastian : Uyar kanka.

Mirza Sebastian ve Kodes iki gün boyunca tekne ile bodrumdan yola çıkarak istanbul'a geze geze geldiler. Bir yandan da uyuşturucu patron'u ile çocuğuna ve karısına eroin enjekte etmeye devam ediyorlardı. Mirza ve Sebastian tekneden indi fakat Kodes ve Tilki yatta kalarak bir ay daha uyuşturucu patron'u ve ailesine eroin enjekte etmeye devam ettiler. İyice alıştırdıktan sonra üçünüde. Uyuşturucu baronunu öldürüp. Yanında çalışan torbacıyı öldürüp. Karısını ve çocuğunu serbest bıraktılar.

Sebastian : Mirza biz neden böyle bir şey yaptık ?

Mirza : İbret-i Alem için.

Sebastian : Bu baya bi ibret-i Alem oldu.

Mirza : Olsun tabikide. Diğer satacaklara ders olsun.



Adrenalin Komutanı ( Birden içeri girer.)

Sebastian : Hoş geldiniz. Uyuşturucu ticaretini kestik.

Adrenalin Komutanı : Geride iki tane tanık bırakarak mı ?

Mirza : Evet geride iki tanık bırakarak.

Adrenalin Komutanı : Bu Ankara'nın hiç hoşuna gitmedi beyler.

Mirza : Gitmeye bilir. Biz çok eğlendik. Bittimi bu görevler artık.

Adrenalin Komutanı : Bir tanesi Mossad için çalışan bir iş adamı başka bir tanesi ise lejyonerlik propagandası yapan bir gazeteci. başkası ise kızılhaç için müşteri toplayan bir hayırsever ve Trabzon daki kilise de bir papaz. Dört isim var listemizde. Onları yok etmenizi istiyorum en kısa zamanda.

Sebastian : Kolay hallederiz.

Adrenalin Komutanı : Bu sefer iz bırakmanızı istemiyorum. Çünkü bütün haberlerde bu yayınlanacak. Herkes bunları konuşacak. Ve bir sinagog bombalayacaksınız.

Mirza : Neden bir sinagog bombalıyoruz ?

Adrenalin Komutanı : Gücümüzü göstermemizin zamanı geldi artık.  Onlar avrupa da saldırıyorlar. Bizde burada saldıracağız. Gücümüzü anadolu topraklarında göstermeliyiz. Savaş devam ediyor her yerde.

Mirza :  Sinagog'u başkasına bombalat. Bizde böyle bir şey söz konusu değil. Sadece İslamiyete değil. Bütün dinlere saygılıyız. Oraya gelen masum çocuklar büyüdüklerinde intikam alacaklar diyorsunuz. Her çocuk potansiyel bir düşman size göre. Ama bana göre sadece çocuklar. Ve kadınlar. Sadece kadınlar.. Eğer ki savaşacaksak. Ağa babalarının isimlerini ver tek tek kopartalım.

Adrenalin Komutanı : Görev mi ? Seçiyorsun Kral Mirza ?

Mirza : Evet görev seçiyorum.

Adrenalin Komutanı : Bu Ankara'nın hoşuna gitmeyecek.

Mirza : Ankara'nın söyledikleri de benim hoşuma gitmedi. Öldüreceğimiz insanların dosyalarını bırak ve ayrıl.

Adrenalin Komutanı : Peki Mirza..

23 Eylül 2007 Cumartesi Hüseyin Şeyh Türbesi  Eyüp Sultan Mezarlığı

Aloton Holding'in Kurucusu ve Genel Müdürü Üzeyir İsrafiloğlu Her cumartesi günü yaptığı gibi şirketinden yalnız başına çıktı. Koruması ve Şöför'üne izin verirdi o gün Üzeyir İsrafiloğlu. Üzeyir İsrafiloğlu önce Eyüp'e doğru gitti. Saatler sabah 09:00 u gösteriyordu. Eyüp'ten ise Eyüp Sultan Mezarlığında bulanan Hüseyin Şeyh Türbesini ziyaret etti. Oldukça iyi giyinen ayakkabıları kıyafeti ile göz kamaştıran Üzeyir İsrafiloğlu her cumartesi yaptığı gibi Türbenin içine girmişti. Türbe de dua etmeye başladı. Ne kadar dua etti kimse bilmiyordu. Dua sını bitirdikten sonra arka saflarda oturan iri yarı yakışıklı genç bir çocuğun ona baktığını hissetti. Şapkasını almak için yürümeye başladı Üzeyir İsrafiloğlu . Yakışıklı genç ona doğru bakmıyordu. Oda dua etmeye gelmiştir herhalde diyerek yürümeye devam etti. Mirza ' Mossad seni korumuyor mu artık ? İsrafil'in Oğlu'' Kendinden emin bir sesle Üzeyir İsrafiloğlu bakmadan söyledi. Üzeyir İsrafiloğlu çok şaşırarak 'anlamadım' dedi. Mirza güneş gözlüklerini çıkartı. '' Sizin kutsal kitabınızda bir söz var. Can'a can kan'a kan.'' dedi. Üzeyir İsrafiloğlu ise ''Evet var ama ne demek istediğinizi anlamıyorum'' dedi. Mirza güldü ve '' bugün Can'a can sanırım sizin canınız '' dedi. Üzeyir İsrafiloğlu Türbeden hızlıca kaçmaya çalışırken Mirza belindeki ekmek bıçağını Üzeyir İsrafiloğlu sırtına doğru fırlattı. Ve Üzeyir İsrafiloğlu nun bıçak sırtına girdi. Üzeyir İsrafiloğlu Türbenin tam önünde sürünerek oradan uzaklaşmaya çalışıyordu. Mirza bıçağı çıkartı ve bir kaç bıçak darbesi ile Üzeyir İsrafiloğlu'nu öldürdü. Bıçağı alarak mezarlıklar arasında kayboldu. O Sırada Sebastian ise bir tinerciye bolca para verdi ve Mirza dan aldığı bıçağı güzelce temizleyerek tinerci çocuğa vermişti.
Kamu oyunda bu olay çok geniş yankı uyandırdı. Daha sıcaklığı geçmeden ise

7 Ekim 2007 Pazar Sogas Gazetesi

Genel yayın yönetmeni ve köşe yazar'ı Hamdi Dinç Üzeyir İsrafiloğlu 'nun öldürülmesi ile ilgili yazısını tamamlamıştı. Saatler artık 05:00 i gösteriyordu. 20 Saati aşkın bir süredir bu yazı dizisini kaleme almıştı. Pazartesi günü baskısına yetiştirmesi gerektiği için geç saatlere kadar bütün hafta çalışmış. ve o günde geç saatlere kadar çalışmıştı. Masasının üstü sigara kül'ü ve içtiği kahvelerin boş bardakları ile dolmuştu. Merdivenlerden siyah ayakkabıları olan iki kişi ofisine doğru yürümeye başlamışlardı. Susturucuyu takıyordu bir tanesi. Hamdi Dinç'in ofisinin kapısını açtı diğeri. Susturucuyu takan ise silah'ını Hamdi Dinç 'e doğru doğrultu ve kalbine doğru tek el ateş etti. Ne olduğunu bile anlamadı Hamdi Dinç koltuğunda kalmıştı. Bir el daha susturucudan çıkan ses Hamdi Dinç 'in göğsüne isabet etmişti. Silah'ı tutan el bir kaç adım daha atarak bir el daha ateş etti Hamdi Dinç 'e. Hamdi Dinç saatlerdir oturduğu masada vücuduna isabet eden üç mermi ile hayata veda etmişti. Hamdi Dinç 'in cansız bedenini iki saat sonra oraya gelen temizlik görevlileri bulmuştu.

30 Kasım 2007 Cuma Kızılhaç balosu İtalya Sardunya Adası

Bir çok cemiyet hayatının siması o gün Sardunya Adasındaydı. Katılımcılar içinde koyu hristiyan olan KızılHaç için canını verecek olan ve Kızılhaç başkanı Napolyon da oradaydı. Napolyon gene coşku dolu konuşmasını yapmış kalabalık Napolyon'un bu konuşması ile gaza gelmiş ve  cüzdanlarından yüklü miktarda bağış yapıyorlardı. Napolyon davetlilerden izin isteyerek otel'deki süitine çıktı. Süitindeki paketten çıkardığı kokain'i çekti. Kokain'i çekerken kafasını kaldırdı ve karşısında bir adam olduğunu gördü.

Napolyon : Who are you ? ( Kimsin Sen )

Mirza : I am Died Angel. I am coming for you. ( Ben azrailim. Senin için geldim ) 

Napolyon : Please. Dont kill me. ( Lütfen beni öldürme )

Mirza : I am sorry. I have to kill you. ( Üzgünüm. Seni öldürmek zorundayım )

Napolyon : Please. Dont shoot. You want take everything. Please Dont Kill Me. ( Lütfen Ateş Etme. İstediğin Her şeyi Al. Lütfen Beni Öldürme )

Mirza : Sorry Man. I don't believe in fairy tales ( Üzgünüm Adamım. Ben Peri Masallarına İnanmam )

Mirza yürüyerek Napolyon'un üzerine yürürken Sebastian ise Naponyon'u çoktan tutmuştu. Mirza cebinden çıkardığı şırıngayı Napolyon'un koluna enjekte etti. Napolyon yüksek dozdaki eroin yüzünden can çekişirken Mirza ise çoktan otel'den ayrılmıştı. Gazetelerde Kızıl Haç başkanı Napolyon Altın Vuruş ile intihar etti sür manşetleri çıkarken Mirza ve Sebastian çoktan Türkiye sınırlarına girmişlerdi.

16 Aralık 2007 Kilise Ayin'i istanbul

Papaz; ayindeki herkese cehennem de müslümanların ve günahkarların nasıl yanacağını anlatmıştı. Cennet'in krallığında . Babaları isa nın onlara nasıl hükmedeceğini anlatarak pazar günkü vaazını bitirmişti. Papaz'ın çok sevdiği kızı o gün ayinde yoktu. Lora tipik bir hristiyandı. Ama her hristiyan kızı gibi babasına oda çok düşkündü. Fakat babası o gün onu kilisedeki diğer hristiyanlar arasında görememişti. Vaazını anlatırken konsantrasyon'u bozulmuştu kızı orada olmadığı için. Ayin bitmiş bütün hristiyanlar kiliseye yüklü miktarda bağışlar bırakarak gitmişlerdi. Kilisede sadece Papaz ve zangoç kalmıştı. Papaz Zangoç'a dönerek '' kızımı gördün mü bugün'' dedi. Zangoç ise ''hayır efendim bugün burada yoktu'' dedi. Papaz düşünceli bir şekilde '' Tamam sen git kutsal suyun içine yağ koy. İyice parlamasını sağla kutsal suyun ki mümin kardeşlerimiz huzura ersinler'' dedi. Zangoç ''daha bugün tazeledim kutsal suyu efendim ayinden önce '' Papaz ise ''aferim'' dedi. O sırada Papaz'ın evi Lora'nın Yatak odası. Lora bağırıyordu. Lora bağırmaya devam ediyordu. '' Devam et Devam et Devam et '' diye odasında yankılanıyordu lora'nın sesi. Lora çıplak göğüslerini okşuyor dudaklarını ısırıyor ve zıplıyordu yatakta. Lora'yı kucağına alan kişi ise Sebastian dı.
Sebastian zevkten dört köşeydi. O sırada kilisenin içine siyah takım elbisesi ile şıklığı ile göz kamaştıran Mirza Kiliseden içeriye girdi. Zangoç ve Papaz ise Mirza ya doğru bakıyorlardı. Zangoç Mirza ya bakarak '' Bağış yapmak mı istiyorsunuz kilisemize ? '' Mirza dan ses gelmedi. Papaz ise '' Cennetin krallığında yaşamak için günah mı ? çıkartmaya geldin '' dedi. Mirza ise ağır ağır yürümeye devam etti. Papaz '' İsa seni kutsasın oğlum diyerek Mirza ya haç işareti yaparak kutsadı Papaz. Papaz '' Cennetin anahtarı senin olsun evladım'' dedi. Mirza ise çok yaklaştı. Ve zangoç'un yanına gerek bir anda zangoç'un boynunu kırdı. Mirza Papaz'a dönerek '' Peder Cennet'in anahtarı kimsenin elinde değildir. '' Papaz '' Evladım sen ne yaptın. Lütfen günahlarını bağışlaması için tanrı dan ve onun oğlu isa dan af dile'' dedi telaşlı bir şekilde. Mirza '' Tanrı değil Allah. Meryem'in karnına yoktan var etmiş ve Hz. İsa'nın ruh'unu koymuştur. Cebrail bakire Meryem'e insan kılığında gelmiş ama dokunma ben bakireyim diyen Meryem'e dokunmamıştır. Ama şu bir gerçek ki Üzgünüm Allah'ın bir oğlu yok. Üzgünüm peder. Cennet'in krallığında Hz. İsa Kral değil. Cennet'te ve cehennemde herkes eşittir. '' Dedi. Papaz bu sözler karşısında şok olmuştu. Papaz '' İsa seni kutsasın evladım '' Diyebildi. Sonra ise şunu ekledi '' Kalbini Hz. İsa nın ışığına aç ve o ışık seni doğru yola sevk edecektir. Öldürmeyeceksin '' diye ekledi. Mirza ise papaz'ın gözlerinin içine bakarak '' Öldürmeyeceksin Tevratta yazar. İncil'de değil. Babanız Hz. İsa Allah'ın oğlu değildir. Allah'ın bir kuludur.Senin gibi ve benim gibi herkes gibi. Öldürmeyeceksin lafına gelince. Evet öldürmeyeceksin. Bir insan'ı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir. Yaradan beni araf'ta kabrimde hesap verdiğimde hiç birini günahsız yere öldürmediğimi bilecektir. Ben günah'ı olmayan hiç kimseyi öldürmem. '' dedi. Papaz ise kendinden emin bir ifade ile '' Günah'ının olduğunu yada olmadığına sen karar veremezsin '' dedi. Mirza ise '' Beni yalnızca Allah sorgular. Onlarıda yalnızca Allah sorgular. Ben ve benim gibi olanlar İslamiyetin gururu osmanlı soyundanız. Osmanlının varlığı için cehennemde yüz binlerce yıl kalmaya da yan mayada razıyız. Ne yapıyorsak bu ülkedeki müslümanların rahat yaşaması için yapıyoruz. 70 milyon'un 45 milyon'u müslüman ve bu 45 milyon rahat yaşayacak ise özgürce ibadetlerini yapacak ise biz cehennemde 45 milyon yıl yanmaya razıyız. '' dedi ve papaz'ın da boynunu kırdı. Papaz'ın cansız bedenine bakarken '' Cennet'in krallığı mı yoksa cehennem'in çukur'umu sen şimdi gör. Ahirette görüşürüz Peder.'' diyerek oradan ayrıldı.

2 Saat Sonra Polenezköy Yolu :

Sebastian : Bir Peder'in kızını becereceğimi düşünmezdim. Sayende oda oldu.

Mirza : Sebastian. Sebastian Sebastian. Kızının hiç bir günah'ı yoktu. Ve Bakireydi. Görgü tanığı bırakmamak için onu o gün kiliseden uzak tutmamız gerekiyordu.

Sebastian : Çok güzeldi kanka. Peder'in kızı dişi bir panter gibiydi.

Mirza : Benzetmelere bak aşk çocuğu..  Anlatmayacaksın demi . Şöyle yaptım böyle yaptım diye ?

Sebastian : Neden anlatayım kanka. Sapık mıyım ben ?

Mirza : Herkes yüzde 25 sapıktır. Sendeki sapıklık derecesi yüzde 85 ..

Sebastian : Berbat bir espri .

Mirza : Farkettim kanka.


Bir Kaç Gün Sonra İstanbul .. Sadık Çakıroğlu Holding Binası :

Sadık Çakıroğlu : Ne zaman nişan ve düğün düşünüyorsunuz ?

Zeynep : Hiç bir zaman. Haberiniz yok sanırım. Ben sözü attım. Ve oğlunuzla da görüşmek istemiyorum. Beni bir daha da buraya çağırmayın.

Sadık Çakıroğlu : Senin karşında oğlum yok. Seninle bir anlaşma yaptık.

Zeynep : Yaptıysak yaptık. Zorlamı istemiyorum oğlunuzu.

Sadık Çakıroğlu : Ya o anlaşmaya sadık kalırsın. ya da..

Zeynep : Yada ne ? Beni tehdit mi ediyorsun ?

Sadık Çakıroğlu : Sana bir tavsiye sadece. Eğer ki Oğlumla nişanlanmaz ve evlenmez ve bana bir torun vermezsen Aileni ve Mirza yı gözümü kırpmam öldürürüm.

Zeynep : Eğer Mirza ya ve Aileme bir şey yapacak olursan senin sülaleni öldürürüm.

Sadık Çakıroğlu : Boyundan büyük laflar etme. Sana bir hafta süre düşün taşın ve kararını ver.

Zeynep : Mirza yı ve ailemi karıştırma. Ne yapıyorsan bana yap.

Sadık Çakıroğlu : Anlaşmamızın ben üzerime düşen tarafını yaptım. Şimdi sıra sende Zeynep .

Zeynep : Emredersin.

Sadık Çakıroğlu : Emretmiyorum sadece rica.

Zeynep : Eğer Mirza beni tehdit ettiğini duyar ise ne olacağını biliyor musun ?

Sadık Çakıroğlu : Ne olurmuş ?

Zeynep : Bu imparatorluğu oğlunla birlikte başına yıkar.

Sadık Çakıroğlu : Mirza'nın tekrardan hapse girmesini istiyorsun sanırım.

Zeynep : Ne hapsi ?

Sadık Çakıroğlu : Şu son zamanlarda işlenen dört cinayet ile de ilgisi var Mirza'nın.

Zeynep : İnanmıyorum .

Sadık Çakıroğlu : İnansan iyi edersin tek bir kalemime bakar. Kalemini kırarım. Seçim Senin Sana bir ay müddet. Oğluma döndün döndün. Dönmedin Mirza ya paşa kapısında sigara götürürsün daima.

Zeynep Sadık Çakıroğlu nun bu tehdit inden sonra isteme yede olsa Cüneyt'e bir şans daha verdi. Cüneyt bu şansı iyi kullanıyordu kendince.


Şubat 2008 dead of alive bar..

Mirza ve Sebastian istanbul'da beyoğlunun arka sokaklarındaki ' dead of alive' adlı bar'a gidiyorlardı. İstanbul'un en saygın mekanlarından birisi olan burası bir çok ünlününde uğrak mekanıydı. Sinem de o gece onlara katılmış üçü birlikte içiyorlardı. Mirza bira içerken Sebastian ve sevgilisi ise vokta portakal ve redbul karıştırıp içiyorlardı. Bir süre sonra Zeynep'in de arkadaşı olan Derya Sinem'i arayarak kendisini zoraki oraya davet ettirdi. Derya geldi ve Yuvarlak masada Mirza nın yanına oturdu. Mirza nın diğer yanında Sebastian. Sebastian'ın yanında da Sinem oturuyordu. Derya da kendisine vokta söylemişti.

Derya : Sizinle tanışmadık sanırım. Ben Derya.

Mirza : Bende Mirza.

Derya : Ne işle meşgulsünüz ?

Mirza : İkinci el mobilya satıcısıyım.

Derya : Öyle bir sektörün olduğunu duymamıştım. Geçenlerde partide Sebastian ile birlikte söylediğiniz şarkı çok güzeldi. Hala kulaklarımdan gitmiyor. Ama pek hatırlamıyorum. Rica etsem tekrar söyler misin.

Mirza : Hayır söylemem.

Derya : Neden ? Hatırım için.  Lütfen lütfen lütfen

Mirza : Israr etmezsen sevinirim.

Derya : Zeynep ile çocukluktan beri tanışıyor muşsunuz ?

Mirza : Evet doğru.

Derya : Yakında nişanlanacak sanırım.

Mirza : Doğrudur. Allah mesut etsin.

Derya : Çok seviyor musun sen ? Zeynep'i

Derya : Tamam sormadım say. Ben bu şarkıyı çok seviyorum dans etmek istermisin benimle ?

Mirza : Hayır.

Derya : Neden dans etmeyi bilmiyor musun ?

Mirza : Evet dans etmeyi bilmiyorum.

Derya : Çok basit ben sana gösteririm.

Mirza : Lütfen ısrar etme. Dans etmek bize göre bir şey değil. Bundan sonra bir şeye hayır dersem lütfen ısrar etme. Sizi kırmak istemem.

Derya : Tamam ben şey .. iyi olur diye düşünmüştüm.

Sinem : Gelenlere bakın.

Sebastian : Hadi buyurun cenaze namazına. Zeynep Neslihan Cüneyt burada kanka.. Diğer kız kim ?

Sinem : Oda Dilek. Amerika da okuyor Cüneyt'in kız kardeşi .

Mirza : Herkes istediği yere gelir. Abartılacak bir şey yok. Türkiye özgür bir ülke.

Cüneyt Mirza ve Sebastian ın masasının önünden geçerken ;

Cüneyt : Derya Sinem dikkat edin çok içmeyin. Sonra yanınızda kiler bulaşık yıkamak zorunda kalabilir.

Zeynep : İyi Akşamlar. Siz onun kusuruna bakmayın. İyi Eğlenceler. Sonra görüşürüz kızlar. Sebastian görüşürüz.

Neslihan : İyi akşamlar canlarım. Öpüyorum sizleri .

Dilek : Görüşürüz güzellerim benim.

Derya : Görüşürüz Zeynep. Sizede iyi eğlenceler.

Sinem : Görüşürüz canım.

Sebastian : İyi Akşamlar Zeynep Görüşürüz .

Sebastian : Gidelim mi ? Kanka rahatsız olduysan.

Mirza : Yok kanka oturalım. Fark etmez. Eğlenmeye geldiniz. Siz bana aldırmayın. Eğlenin. Herkese açık bir mekan sonuçta.

Sebastian : Sen bilirsin kanka. Ama ben bu Cüneyti vururum.

Mirza : Saçmalama. Sakın. O mutlu olacak ise beni vur .

Zeynep : Ne gerek vardı şimdi Cüneyt. Adamlar sana bir şey dedikleri yok. Üzerlerine üzerlerine gidiyorsun.

Cüneyt : Ne dedim ki aşkım ben. Sadece şaka yaptım. Neyse bi lavobaya gideyim ben.

Zeynep : Cüneyt sakın bulaşma onlara.

Cüneyt : Tamam aşkım.

Dilek : Zeynep Sinem in sevgilisinin yanında oturan adam beni bodrumda deli eden hanzo biliyor musun.

Zeynep : Joker Disko damı ?

Dilek : Evet.

Zeynep : Yanlış görmemişim demek ki.

Dilek : Ne dedin.

Zeynep : Yok bir şey canım.


Mirza'nın bulunduğu masanın çaprazında ise Zeynep Dilek Neslihan ve Cüneyt oturuyordu. Ara ara Zeynep Mirza ya bak sada kaçamak bakışlar atsada Mirza Zeynep'e hiç bakmıyordu. Mirza kafasını eğmiş ağır ağır sigarasını içiyor bir yandan da birasını yudumluyordu. Sebastian ve Sinem dans ediyorlar çok eğleniyorlardı. Zeynep ise Derya nın Mirza'nın yanında olmasına çok sinirlenmiş ve kıskanmış olmasına rağmen genede Derya ya tepki vermiyordu. Derya ise Sebastian ve Sinem'in dans'a kalkmalarını fırsat bilip Mirza'nın yanına yanaşmış ve Mirza'ya bir şeyler söylüyordu. Mirza ise sadece dinliyordu. Cüneyt ve Amerika'dan gelen kardeşi dans etmeye çıkmışlardı. Zeynep ve Neslihan yalnızdı. Neslihan Zeynep'in kulağına ' Derya'yı görüyor musun ? ' Zeynep ' Evet görüyorum ' diyerek Mirza ya baktı. Neslihan sinirli bir ses ile ' Sinir olmamak elde değil ' diyerek cevap verdi. Zeynep ise çok sakin bir ses tonu ile ' Mirza bekar birisi ve özgür. Derya'nında sanırım erkek arkadaşı yok olabilir böyle şeyler normal' diyerek cevap verdi. Neslihan ' Nesi normal bunun ? Allah aşkına. En yakın arkadaşının eski sevgilisini bariz bir şekilde ayartmaya çalışması mı ? Normal ' Zeynep sakin bir şekilde '' Napayım olay mı ? çıkartıyım '' dedi. Neslihan ise daha da sinirlenerek '' Gerekirse çıkartacaksın sonuçta birisi eski sevgilin öbürü ise en yakın arkadaşlarından biri gözünün içine baka baka adama kur yapıyor''

Saatler ilerliyordu. Herkes sarhoş olmuştu. Cüneyt'in kız kardeşi Mirza ya aylar öncesinden sinirlenmesinden beri Mirza yı unutamamıştı. Ona karşı bir hırsı ve kin'i vardı. Bir anda masasından kalkıp Mirza ve Sebastian ın yanına doğru gelmişti. Mirza ile Sebastian'ın yanına bir anda oturdu.
Mirza ya baktı güzel gözleri ile. Mirza ise Dilek orada mı değil mi umursamıyordu bile. Mirza'nın bu tavrı Dilek'i daha da çıldırtıyordu. Dilek Mirza nın masadaki elini tutmaya çalıştı. '' Beni duyuyor musun diye'' Dilek'in eli Mirza nın eline değdiğinde Mirza elini çekti. Dilek iyice sinirlendi. Dilek'in hayatında ilk kez biri hayır diyordu. Dilek çok çekici bir kızdı. Ama Mirza'nın gözü Dilek'i görmüyordu. Dilek Mirza'nın bu tavrına çok sinirleniyordu. Güzel bir dans müziği çıktı. Mirza nın elini tutup dans pistine götürmeye çalıştı Dilek. Ama Mirza gene oralı olmadı. Dilek çok sinirlenerek Zeynep Cüneyt ve Neslihan'ın yanına dönmüştü. Zeynep ise Dilek in davranışlarını gözlemlemişti. İyice sinirlenmişti Dilek. Zeynep ise bu duruma içten içe sevinmişti. Zeynep'in düşüncesi Benden başkasını gözü görmüyordu. Mirza'nın gözü Zeynep'ten başkasını görmüyordu zaten.

Sabah'ın ilk ışıklarına kadar eğlence devam etti. Zeynep Neslihan Dilek ve Cüneyt mekandan çıkarken Mirza Sebastian Sinem ve Derya da mekandan çıkıyorlardı. Cüneyt Mirza'ya omuz attı. Ve sonra Mirza ya . 'Önüne baksana lan' dedi Cüneyt. Mirza ise efendiliğini koruyarak ' Özür dilerim Cüneyt Kusura bakma Önüme bakarım''  diyerek karşılık verdi. Sebastian ise Cüneyt'e müdahale etmek istedi. Fakat Mirza izin vermedi. Zeynep ise Mirza'ya bakarak 'Özür Dilerim Cüneyt'in terbiyesizliği için '' dedi. Mirza ise 'sorun değil' diyerek oradan uzaklaşmayı seçti. Dışarıdaki Siyah Mustang Spor arabayı gören Cüneyt heyecanlı bir şekilde arabayı incelemeye başladı. Sadece sıradan '' Mustang bir araba değil '' Cüneyt'in kız kardeşi de arabaya bakıyordu. Dilek tede araba merakı vardı. Dilek ' Abi bu dünya da 13 tane üretilmiş olan '' Mustang değil mi'' diye sordu. Cüneyt '' Çakması değil ise evet o '' diyerek cevap verdi. Dilek heyecanlı bir biçimde '' yeryüzünde bu arabadan daha hızlısı yok o zaman sahibi kim ki bunun '' bir anda arabanın kapıları açıldı. Dilek Cüneyt Zeynep ve Neslihan dönüp baktılar ve Mirza yı gördüler. Cüneyt ise ' İnanamıyorum ' diyerek şaşkınlığını saklayamadı. Cüneyt ' Ne o kiralık mı ? ' dedi alaycı bir ifadeyle. Mirza ' Benim arabam neden kiralık olsun ki ? ' diyerek Cüneyt'e cevap verdi. Cüneyt ise '' Bu araba için ne kadar istiyorsan vermeye razıyım hemen havalesini çıkartırım '' diyerek arabayı almak istediğini Mirza ya söyledi. Mirza ise '' Satılık değil üzgünüm Yer yüzündeki hiç bir para onu benden alamaz. Onu benden alman için beni öldürmen gerekir '' dedi. Cüneyt ise '' Yapma her şeyin bir bedeli vardır söyle ne kadar istiyorsun '' diyerek kararlılığını gösterdi. Sebastian gülerek '' Senin paran onu almaya gücü yetmez '' diyerek karşılık verdi. Mirza Sebastian Sinem ve Derya Arabaya binecekleri sırada. Zeynep Sebastian'a doğru gelerek '' Sebastian bıçak var mı yanında ? '' Sebastian Mirza ya baktı ve Mirza ise kafasını aşağıya doğru indirdi var de dercesine. Sebastian '' Evet arabada bir bıçak var Zeynep'' dedi. Zeynep ise '' Bıçağı verirmisin bir şey yapmak istiyorum '' dedi. Sebastian arabanın kapısını açtı ve torpidodan sustalıya benzer bir bıçak çıkardı. Sebastian '' Dikkat et bu bıçağın madeni Gtin Özel bir çelik. Savaş gemilerinde kullanılan maden. '' dedi ve Zeynep e verdi bıçağı. Zeynep ' Merak etme birisine saplamayacağım'' dedi ve Siyah Mustangı çizmeye başladı. Metal'in metal'i kestiği gibi bir ses çıkmaya başladı. Sebastian '' Napıyorsun '' Dedi. Mirza ise '' Sebastian'a bırak ne yaparsa yapsın'' dercesine işaret yaptı. Zeynep ise Mustang'ın her tarafını çiziyordu. Mat siyah olan arabanın her tarafını çizilmişti. Antenini kopardı arabanın.  Kalın ve büyük tekerleklerinin hepsine bıçağı soktu çıkardı Zeynep. Arabanın tekerleklerinin hepsi bir anda patlamıştı. Ve araba yere yapıştı. Sonra ise Mirza ya doğru geldi Zeynep. Zeynep Mirza'nın gözlerinin içine baktı. Sonra El bileğinden Tuttu Mirza'nın. Zeynep '' Aç avucunu '' diye bağırdı. Mirza hareketsiz ve sadece Zeynep'in gözlerinin içine bakarken avucunu açtı. Zeynep Bıçağı Mirza'nın avucuna koydu. Mirza Bıçağı aldı ve bıçak avucunun içindeydi. Bıçak olan kolu hazır ol vaziyetindeki bir asker gibi vücuduyla paralel şekilde duruyordu. Zeynep Mirza'nın gözlerinin içine baktı '' Senin için şu araba bile olamadım ya yazık. hemde çok yazık. Şu arabaya verdiğin değerin yüzde bir'ini bana verseydin keşke'' diyerek arkasını döndü ve gitti. Mirza ise hareketsiz bir şekilde duruyordu. Zeynep taksiye binerek oradan uzaklaştı. Herkes çok şaşırmış ve baka kalmışlardı bu duruma. Mirza Zeynep'in gittiğine bile bakmadı. Ve sonra bıçağı aldığı gibi arabanın kaputuna vurdu. O kadar hızlı vurdu ki Bıçak arabanın kaputundan içeriye girmişti. Sebastian '' Yarın arabanın icabına bakarız Hadi gidelim '' Taksiyle evin yolunu tuttular. Sinem ile Derya bir şeyler hazırlıyorlarken Sebastian ve Mirza ise odada konuşuyorlardı.

Sebastian : Neydi bu şimdi.

Mirza : Zeynep'in arabayı parçalaması mı ? Haklı. Araba için Cüneyt'e söylediklerimiz gücüne gitti ve arabayı parçaladı.

Sebastian : O arabayı ne kadar çok sevdiğini biliyorum Mirza. O araba hayattında sahip olduğun tek şey senin.

Mirza : Arabayı Zeynep'in evinin önüne çektirt. Kodes ve Tilki'ye söyle Zeynep'in evinin önüne çeksinler.

Sebastian : Ne yapmayı düşünüyorsun ?

Mirza : Sen dediğimi yap.

Sebastian : Düşündüğümü düşünüyorsan saçmalıyorsun.

Mirza : Dediğimi yap Sebastian. Sadece dediğimi.

Sebastian : Tamam sen bilirsin de kanka.

Mirza : Benim olan her şey senin . Araba da seninde hakkın çok. Ben amerikadayken sen baktın arabaya. Özür dilerim.

Sebastian : Bize araba mı ? Yok kanka. Ne istersen onu yap. İstediğini yap senden kıymetlimi.

Ertesi gece Zeynep yatağında oturmuş '' Zombilerin Dünyası '' Adlı romanı okuyordu. Bir den dışarıda bir çığlık feryat figan gördü. Dün tekerleklerini kestiği ve çizdiği Mustang alevler içindeydi. Cayır cayır yanıyordu. Ve benzinle yazılmış bir yazı da Mustangın hemen yanında alev alev yanıyordu. '' NE GEMİLER YAKTIK '' Zeynep gördüğü bu görüntü karşısında şok olmuştu. Apar topar eşortmanları ile aşağıya indi. Mustang yanmaya devam ediyordu. Cevrede kiler bizim arabalarımızda yanar düşüncesi ile arabalarını teker teker telaşla çekmeye çalışıyorlardı. Başka birisi ise '' Bu kesinlikle Terör Örgütünün işi. Yazık günah şerefsizler bıkmadılar araba yakmaya'' demişti. El yapımı dünyada 13 tane olan 1976 yapımı Mustang cayır cayır yanıyordu.  Zeynep'in bir anda başı ağrımaya başladı. Bayılacak derecede başı ağrıdı. Kafasını tutuyordu Zeynep. Yere doğru eğildi. Mustang arabanın sesi kulaklarında yankılanıyordu. Bazı görüntüler gördü. Zeynep'in babası direk Zeynep'i kolundan tuttu. Ve '' İyimisin '' Kızım dedi. Zeynep ise '' İyiyim başım döndü '' diyerek cevap verdi. Babası ve Zeynep evlerine döndüler. Zeynep kendine gelmişti. Ama gördüğü görüntüleri ve sesi hayal mayal gördüğü için anlayamıyordu. Zeynep odasının ışığını yakmadan yatağına yattı. '' Merhaba '' Diye bir ses geldi karanlıktan. Zeynep bir anda yatağından sıçradı. Çok korkmuştu. Zeynep ' Mirza '' diyebildi sadece. Mirza ise '' Seni korkuttuysam özür dilerim '' dedi. Zeynep ise '' Mirza neden arabanı yaktın '' diyebildi. Mirza '' Sana bazı şeyleri ispat etmek için arabanın yanması gerekiyordu yandı. Benim yanmam gerekiyorsa bende yanarım  '' dedi. Zeynep '' Sensiz günlerim çok zordu '' dedi Ağlamaklı bir ses tonuyla. Mirza '' biliyorum. Özür dilesem gene bir faydası yok. İnsan geçmişi geri çeviremiyor. Ve bunları ben seçmedim Zeynep '' durdu ve devam etti '' Kendimi mutlu hissettiğim her anda yanımda sen oluyorsun '' gene durdu ve devam etti '' Benim ellerime kan bulaştı. Her tarafıma kan sıçradı. Seçme şansım asla yok. O kadar suç işledim ki Ömür boyu beni mahkum edecek kadar belgeleri var ellerinde bir de senin can güvenliğin var '' Daha da devam edecekken konuşmasına Zeynep şaşkın biri ifade ile '' Seni beni öldürmekle mi ? tehdit ediyorlar ? '' dedi. Mirza '' Senin üzerinden birisi benimle pazarlık yapmasını bırak adını ağzına alırsa onun dilini keseceğimi biliyorlar'' durdu '' Zeynep nasıl olduğunu bilmiyorum ama çok hızlıyım. Çok güçlüyüm. Bazen bana yumruk atıyorlar hissetmiyorum aslında hiç bir şey hissetmiyorum. Acı hissetmiyorum Zeynep ben. Korku hissetmiyorum. Sevinç hissetmiyorum. İnsan'i olan aklına ne gelirse gelsin ben hiç birini hissetmiyorum '' durdu ve başını öne eğdi. Zeynep korku dolu gözlerle Mirza'ya bakıyordu. Mirza konuşmasına devam etti '' Sadece geçmişte sevdiğim kaç kişi varsa onları sevmeye devam ediyorum. Çok yoğun bir şekilde hissediyorum. Senden uzak durmaya çalışıyorum Zeynep. Her gelişimde mutlusun. Sonra beni bir yerlere gönderiyorlar seçme şansım olmuyor ve gidiyorum. Sonra sen tekrar mutsuzsun '' durdu ve sigarasını yaktı Mirza. Bir duman aldı sigarasından ve devam etti. '' Seni sevmekten asla vazgeçmedim. Bunu bil. Mustang da aşağıda cayır cayır yanıyor. Bir şeyler hissederken sevdiğim bir kaç şeyden birisiydi Mustang araba. '' dedi. Zeynep ise Mirza nın söylediklerini şaşkınlıkla dinliyordu. Zeynep '' Tedavisi olabilir bunun '' dedi. Mirza ise '' Bir tedavisi var sa yada  bu bir hastalıksa tedavisi var mı ? bilmiyorum.'' dedi ve sigarasından bir nefes daha aldı. ve sözlerine devam etti Mirza '' Sizler görmüyorsunuz ama Dünya da kıyamet kopuyor. Büyük bir savaş var. Bizler ise piyonlarız. Sen rahat yaşa Mutlu ol diye bu savaşı ölene kadar devam edeceğim ölene kadar '' dedi. Zeynep '' Mirza beni seviyor musun ? '' diyerek karşılık verdi. Mirza ise '' Evet '' Diyebildi sadece. Zeynep '' Cevabın evet ise bir tekne ile yunanistan adalarından birisine kaçalım. Orada küçük bir ev satın alırız. Sen balıkçılık yaparsın ben ise kitap yazarım geçinir gideriz. Ne dersin '' dedi. Mirza bu teklif karşısında hiç bir şey hissetmeyen Mirza sevinmişti. Çok sevinmişti. '' Senin çalışmana yada benim çalışmama gerek yok. Çok param var Zeynep. '' Dedi. Zeynep ise '' Boş boş bütün gün evde mi oturacaksın. Ben istemem öyle adam. Çalışacaksın Alnının teriyle çalışacaksın. '' Dedi. Mirza ise ' Tamam anlaştık Yarın gece seni buradan alırım hazırlıklarını yap '' dedi. Mirza ayağa kalktı ve Zeynep i yanağından öptü. Zeynep'in penceresinden dışarıya çıkacakken. Zeynep '' Bu gece benimle kalır mısın ? Korkuyorum her gece sen yokken korkuyorum '' dedi. Mirza ise '' Kalırım '' diyerek tekli koltuğa tekrar oturdu. Zeynep '' Koynunda uyuturmusun ? Beni '' dedi. Mirza ise Elbiseleri ile birlikte Zeynep'in yatağına yattı. Zeynep kafasını Mirza'nın omuzuna koydu. Sarıldı Zeynep Mirza'ya. Mirza'da Zeynep'in saçlarını okşuyordu. Zeynep bir dakika sonra uyumuştu. Mirza Zeynep'in uyuduğundan emin olduktan sonra. '' Sen aslında bilmiyorsun İstanbul'da olduğum her zaman şu pencerenden buraya gelip şu koltuğa oturup sen korkma diye sabah'a kadar nöbet tutuyorum  Seni seviyorum güzel kız'' diyerek oda gözlerini kapatmıştı. Sabah olduğunda Zeynep uyanmıştı ama Mirza yoktu. Mirza Zeynep'in Annesi ve Babası odasına girerler diye sabah olmadan oradan ayrılmıştı. Zeynep çok mutluydu. Her şeyiyle çok mutluydu. Bütün hazırlıklarını tamamlamış arkadaşlarına hiç bir şey dememiş ama onlara çaktırmadan veda etmişti. Mirza ise Sebastian 'a bir süreliğine ortalardan kaybolacağını ve uzaklaşacağını söylemişti. Sebastian başta karşı çıktı. Bende geleyim dedi. Ama sonra dan Zeynep ile baş başa kalmaları gerektiğini düşünüp pek ısrar etmemişti.


1999 Yılı

Doktor Mehmet : Mirza'nın Aşıları her ay düzenli bir şekilde vurulacak. Bunu söylediniz değil mi ?

Adrenalin Komutanı : Evet söylendi. Özel olarak vurulacak hepsi. Hastalık riskine karşı koruma olarak söylenecek Mirza ya.

Doktor Mehmet : Kesin olarak söylendi mi ?  Amerika orası nasıl kontrol edeceğiz.

Adrenalin Komutanı : Siz merak etmeyin. Bunun için özel iki tane doktor Hapishaneye gidecek her ay.

Doktor Mehmet : Tamamdır. Bu iğneler çok önemli. Vücut diğer deneklerde bu iğneleri kabul etmiyor yada ters reaksiyonlar gösterebiliyor. Zeka gelişiminin gerilemesi gibi. Ama bunda paralel gidiyor. Bu harika. Ama aşılarını devamlı vurmamız gerekiyor.

Adrenalin Komutanı : Siz merak etmeyin. Sürekli takip halinde olacağız onunla. Sürekli takip edeceğiz. Size rapor vereceğim bu konuda.

Doktor Mehmet : Çok sevinirim.



14 Şubat 2008 Gece Yarısı İstinye Liman'ı İstanbul

Zeynep ve Mirza - Sebastian'ın kullandığı araba ile Marina ya gelmişlerdi. Mirza güzel ve konforlu bir yat satın almıştı. Zeynep Sebastian ile kaçaklaştı. Sonra Mirza ile Sebastian Kucaklaştı. Ellerindeki valizlerle birlikte Yat'a doğru gidiyorlardı Mirza ve Zeynep. Mirza bir çatırtı duydu. Mirza etrafına baktı. ve ellerinde otomatik tüfekli silahlı adamları farketti. Zeynep'in kafasını bir anda yere eğdirdi Mirza ve Sebastian Pusu dedi. Adamlar ise Mirza ve Zeynep in ve Sebastian'ın üzerine kurşun yağdırmaya başlamışlardı. Mirza kolundan vuruldu. Zeynep i arabanın içine götürmeyi başarmıştı ama. Mirza '' Zeynep sakın kafanı kaldırma'' dedi. Zeynep ise '' ne olur gitme beni bırakma '' diyerek cevap verdi. Mirza '' Geri döneceğim söz veriyorum dedi '' ve arabanın kapısını kapattı. Mirza '' Sebastian kaç kişiler '' dedi. Sebastian ise '' 100 e yakın saydım '' diyerek cevap verdi. Mirza '' kim olduklarını görebildin mi ? '' Sebastian '' Adrenalin Tim'i kostümleri var üzerlerinde'' ama onların olacağını sanmıyorum '' diyerek cevap verdi. Mirza ise '' Bunlar bize saldırmaya cesaret bile edemezler '' dedi. Sebastian '' Planımız ne kanka '' diyerek cevap verdi. Mirza ise '' Ölme ve Arabadan uzak dur '' Dedi ve hızlıca arabanın yanından ikisi birden ayrıldı. Siyah kar maskeli adamlar Mirza ve Sebastian'a ateş etmeye devam ediyorlardı. Mirza ve Sebastian ise karşılık veriyorlardı adamlara. Adamlardan bir kaç tanesini vurmuşlardı bile. Anons geldi. '' Mirza Silah'ını bırak teslim ol etrafın sarıldı '' . Sebastian '' Gene ünlüsün kanka. Bizi adam yerine koyan yok '' dedi gülerek. Mirza ise '' Ben bu ailenin ve bu dünya nın tek arananıyım. '' dedi ve bir kaç askeri daha silah'ıyla yere serdi. Bir tekneden diğerine atlayarak devam ettiler. Kar maskeli bir adam dikkatli bir şekilde yürüyordu. Mirza arkasından yaklaştı ve boynunu kırdı. Sebastian ise ateş etmeye devam ediyordu. Kuru yük gemisine doğru kaçtı Mirza ve Sebastian. Amaçları Zeynep'in olduğu yerden uzaklaşmaktı sadece. Kuru yük gemisinin güvertesinde Mirza elinde iki silah ile beklerken Sebastian ise Pusuya yatmıştı. Helikopterden adamlar iniyordu. Sebastian ise dışarıdan gelmeye çalışan adamları öldürdüğü bir askerden aldığı otomatik tüfek ile vuruyordu. Gemiye kimseyi yaklaştırmıyordu Sebastian. Mirza nın etrafını ise 20 ye yakın helikopterden inen asker sarmıştı.

Mirza baktı.. ''Şerefle dövüşelim.'' dedi ve silahlarını yere bıraktı. Mirza nın silah bırakmasını gören askerler de silahlarını bıraktılar. Helikopterden aşağıya spot bir ışık tutuluyordu. Mirza helikopter'e doğru baktı. Ve askerler saldırmaya başladılar Mirza ya. İlk asker Mirza ya yumruk atmaya çalıştı. Mirza kenara çekildi ve Gergin olan askerin kolunu dirseğinden kırdı. Öbürüne dönerek sol ayağı ile suratına bir tekme vurdu ve dirseğini kırdığı adamı tuttuğu gibi diğerlerinin üzerine fırlattı. Başka bir asker saldırırken Mirza asker'e kafa attı. Burnu kırılan askerin boynunu kırmıştı. Başka bir asker ise yumruk attı Mirza askerin yumruğunu avucu ile yakaladı ve sıkmaya başladı. Adam acıyla birlikte yere doğru eğildi ve Mirza adamın bileğini ters çevirerek kırmıştı. Başka helikopterden adamlar gelmeye devam ettiler. Bunu gören Sebastian da Mirza nın yanına gelmişti. Sebastian '' Kimin Köpeğisiniz '' Tasmasız itler bu ne cüret ? Bu ne cesaret. Siz bize nasıl saldırabilirsiniz ? '' dedi. Karşı taraftan hiç bir ses gelmedi. Ve saldırmaya devam ettiler. Sebastian Tuttuğu adamı kaldırdığı gibi yere çarpıyordu. Yada fırlatıp bir un çuvalı gibi atıyordu. Sebastian sanki karpuz fırlatıyordu. Fırlattığı askerlerin çoğu bir tarafları kırılıyordu. Sebastian kaldırdığı bir askeri ucu sivri flama direğini yatırdı. Adamın midesini delmişti. Ağzından burnundan bir anda kan geldi adamın. Başka bir tanesine yumruk atmaya başladı Sebastian. İki tane yumruktan sonra sersemleyen adamı tuttuğu gibi suya fırlattı. Mirza ve Sebastian koca tim-i ortadan kaldırmışlardı. Bazılarının da el bilekleri dirsekleri kırılmış şekilde kalmışlardı. Helikopter pilotu o gece yaşananları şöyle anlatmıştı. Helikopter tam dengede duramadığı için ışığı pek Mirza nın üstünde tutamadım. O kadar hızlıydı ki dövüşmesi bittiğinde bütün bir tim katledilmiş şekilde gördüm manzara dehşet vericiydi. Her yerde kan ve acı içinde kıvranan insanlar var diyecekti..

Mirza iki elindeki otomatik tüfeklerle dışarıya geminin merdivenlerinden limana doğru yürüyordu. Liman'a indiğinde Zeynep'e doğru yürüdü. Zeynep 'in başında takım elbiseli bir adam duruyordu. Ve Takıl elbiseli adam Zeynep'in kafasına silah dayamıştı. Mirza elindeki silah ile adama doğru nişan adlı. Fakat adam ' Bir adım daha atarsan güzel sevgilinin yüzünü dağıtırım '' Şimdi silah'ını indir ve teslim ol. Söz veriyorum ona zarar vermeyeceğim ve serbest bırakacağım.'' Dedi. Mirza onun kafasına silah dayayarak ölüm fermanını zaten imzaladın. Silahlarımı bırakıyorum. Silahları yere bıraktı Mirza ve dizlerinin üstüne çöktü Ellerini de başının üstüne koydu. Bir anda askerler Mirza yı yakaladılar. Ellerini kelepçelediler. Bunu gören Sebastian ise Lanet olsun dedi içinden. Ve Ölen askerlerden birisinin üniformasını giyip onların arasına karıştı. Mirza yı ise yakalamışlardı. Ellerine kelepçe ayaklarına ise pranga takmışlardı. Mirza '' Zeynep'i bırakın. Size yemin ederim güneş'i geceyi hiç bir tabiat olayını göremezsiniz. İstanbul'u değil bütün dünyayı yakarım '' Ben Mirza'yım.'' Size yemin ederim ki bu ana tanık olan herkesi öldüreceğim. ''

Takım Elbiseli Adam : Mirza Kral . 1996 da sat komandosunu öldürmekten. 1999 yılında Komutanını ve üç asker arkadaşını öldürmekten. Sonra Gölcükte Deprem Zamanında 7 Polis Memur'unu öldürmekten. Avrupadaki dört suikast. Türkiye deki ünlü yahudi iş adamını öldürmekten. İstanbul Kilisesi Papaz'ını ve Zangoç'u öldürmekten. Gazeteci Hamdi Dinç i öldürmekten Tutuklusun.           

Mirza : Daha da öldürdüklerim var onlarıda say. Bugünde 48 askerini öldürdüm. Geçen yıl bodrumda da katliam yaptım. Ve yaşarken de istanbul da suçlarım devam etti.

Takım Elbiseli Adam : Tek başına ordusun ama bir hiçsin. Bizim karşımızda bir böceksin. Zeynep'e bir şey yapacak değiliz. Ailesine haber verdik gelmek üzeredirler.

Mirza : Siz kimsiniz ?

Takım Elbiseli Adam : Dünya üzerinde bir çok ismimiz var. Herkes bize bir isim verir. Ama sen bizi şu isimle bilirsin Birim'im biz.
   
Mirza : Kız gibi savaşıp kahpe gibi kızlara silah tutmanızdan anlamalıydım. Ben Alfa-Star askeriyim.

Takım Elbiseli Adam : Burada Alfa-Star'ı görebiliyor musun ?

Mirza : Anlarsın As kim papaz kim ?

Takım Elbiseli Adam : Götürün. Savcı bey emniyet müdürlüğünde bekliyor.

Mirza ve yanındaki Birim Timleri Siyah VIP Zıhlı minibüs'ün içine bindiler. Sebastian ise Birim timlerinin üniforması ile kim olduklarını anladı. Mirza nın götürüldüğü yeri öğrenmişti. Sebastian Mirza nın yakalanmasına çok sinirlenmişti. Ankara ya hızlıca gitti. Adrenalin Komutanının Ofisini bastı. Adrenalin Komutan'ı hızlı bir şekilde ofisine gelmek zorunda kaldı.

Sebastian :  Birim kim ? Lan ..

Adrenalin Komutanı : Sebastian sakin ol.

Sebastian : Neyine sakin olayım ? Komutan ? Lan istanbul'un göbeğinde saldırı yedik.

Adrenalin Komutanı : Biz ne yapabiliriz. Saldırıyı atlatacak kadar iyi eğitimlisiniz.

Sebastian : Bizim iyi eğitimli olmamızda şüphe yok. Mirza'nın kız arkadaşı yanında saldırdılar.

Adrenalin Komutanı : Bütün gazetelerde çarşaf çarşaf resimleri çıkacak Mirza'nın onu engellemek için uğraşıyoruz.

Sebastian : Komutan Mirza'nın nerede ne çıkacağını bilmem. Ama o çıkacak. Şimdi biz düşünüyoruz. İlerde siz düşüneceksiniz. Son sözümde budur.

Adrenalin Komutanı : Sakin ol ve sabret. Çıkartmak için uğraşacağız.

Sebastian : Mirza yanarsa hepiniz yanarsınız. Zevk için mi öldürdük bunları. Siz istediğiniz için öldürdük. Bunu unutma !

Adrenalin Komutanı : Unutmuyoruz. Biliyoruz. Sabredin. Senden tek istediğim şey metanetli olmanız.

Sebastian : Ne metaneti.

Adrenalin Komutanı : Kendine gel Sebastian. Alfa-Star Askeri olduğunu unutma.

Sebastian : Ne olduğu unutmuyorum. Ama Alfa-Star Askerleri hükümete mi ? yoksa bize mi ? Bağlı olduğunu anlarsın.

Adrenalin Komutanı : Bizi tehdit mi ? Ediyorsun.

Sebastian : Evet ediyorum.

Adrenalin Komutanı : Sebastian yorgun ve sinirlisin. İstanbul'a dön. Benden haber beklemeden hiç bir şey yapma. Adamımızı çiğ çiğ yemelerini bizde istemiyoruz.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü - Nezarethanesine Mirza konmuştu. Mirza karanlık güneş görmeyen hücresine geri dönmüştü. Tek kişilik yataktan daha ufak yatağa oturdu. Savcının onu çağıracağı zamanı bekliyordu. Bu bir psikolojik savaştı. Mirza nın konuşmayacağını bilen Savcı. Mirza yı yorarak konuşturmak istiyordu. Her saat başı tepesindeki spot lamba bir anda yanıyor ve Mirza nın hücresi ışıl ışıl yanıyordu. Sonra Sol şarkıları çalınıyordu. Komünist şarkıları dinletiyorlardı sürekli Mirza'ya. Her yarım saatte bir hücresine su atılıyordu. İşkenceler tekrar başlamıştı Mirza için. Mirza ise sadece kendi duyabileceği bir ses ile '' Bana Zarlar Hileli '' Diyordu her defasında. ve bağırıyordu : '' Hangi Çılgın Bana Zincir Vuracak Şaşarım '' Diye bağırıyordu !!


14 Saat Önce :

Derya : Cüneyt .

Cüneyt : Efendim Derya.

Derya : Cüneyt ben seni şunun için aradım. Bu akşam Zeynep ve Mirza ülkeyi terk edecek. Bir şeyler yapsan iyi edersin.

Cüneyt : Nereden terk edecekler.

Derya : Mirza ve Sebastian konuşurlarken gizlice dinledim. İstinye limanından.

Cüneyt : Tamam teşekkür ederim.

Cüneyt telefonu ile babasına durumu anlattı. Babasıda elindeki belgeleri Birim adlı Özel harekat tim'inde yakın olduklarına verdi. Mirza içeride. Sebastian dışarıda. Zeynep Ailesi ile birlikte güvende Cüneyt ise zafer sarhoşuydu..