uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

17 Ağustos 2013 Cumartesi

55. Bölüm Pes Ediyorum

Zombilerin Dünyası Survival Vol. IV  55.Bölüm Şüheda , Bilal, Neşe, Esra, Emrullah, Serhat, Kübra Nur, Zehra, Ayşegül ve Yağmur'a Teşekkür eder. Acısu Gençliğine Salam olsun..

Avrupadan gelen Tır şoförü dorsesiz tırı ile evine doğru gitmek
istiyordu. Sadece evine .. Günlerdir tavşan uykusunda gizli yerlerde
en pis kenar diplerine tırını çekip bir kaç saat uyuyabilmişti.
Gözlerine yavaşça perde iniyordu. Birden önüne çıkan bir taksiye
ortadan vurdu. Taksiyi önüne alarak ilerledi. Bir durağa çarpıp
durabilmişti. Gürültüyü duyan Yağmur camdan dışarıya baktı.
Tır ve Araba hurdaya dönmüştü. İnsanlar ne olup bittiğini anlamadan
olan bu olayda ; bütün meraklılar olay yerine toplanmıştı. Tırın
içindeki şoförü çıkarmak için çalışıyordu birisi.
'' Acılın ben doktorum '' dedi genç bir kız. Tır şoförünün yanına
geldi. Nefes almıyordu Tır şoförü. Gelen ambulansa üzgün bir ses tonu
ile '' öldü '' diyebildi.
Tır şoförü ayağa kalkarak Doktor'un boynunu ısırmış ve her taraf kan
gölü olmuştu çoktan. Kimse bir anlam verememişti. Birden kalabalık
halk bağırarak kaçmaya başladı.
Yağmur ise Dayısına misafirliğe geldiği bu evden dışarıda olup
bitenleri izliyordu. Dayısı da olaya bakmak için gitmişti.


Doktorun cansız bedeni bir un çuvalı gibi yere düştü. Zombiye dönüşen
tır şoförü birden olayın şokunu atlatamayan ambulanstaki acil yardım
personeline saldırdı. ikisi birlikte yere
düştüler. Zombi ilk yardım personelinin ısırarak boynunu koparttı.
Kadınlar çığlık çığlığa kaçışıyorlardı. Yağmur'un dayısı Mustafa eline
geçirdiği bir sopa ile zombiye vurmaya başladı.
Fakat zombi hareketsizce yere düştü. O sırada Yağmur evden dışarı
çıktı. Dayısına çok yakın duruyordu. Bunu gören Mustafa ''Yağmur eve
git hemen'' diye bağırdı. Dikkati dağılan Mustafa'nın
ayağını zombiye dönüşen ambulans şoförü ısırdı ve bir parça et
kopararak yemeye başladı.Mustafa ayağını kurtardığı gibi zombiye tekme
attı ve ayağını tutarak eve doğru yürümeye başladı. Bu sırada zombiye
dönüşen doktor bir erkeği yakalamış kolundan ısırıyordu. 2 Polis arabası hemen olay yerine intikal etti. Polis memuru zombiye silahını doğrultarak ''sakın kıpırdama yokta ateş ederim'' dedi. Zombi onu anlamamışçasına polis
memuruna doğru yürümeye başlamıştı. Polis memuru uyarısını tekrar ediyordu ki zombi bir hamleyle polisin silah tutan elini ısırdı. Polis ısırılmanın
acısıyla tetiğe bastı.Doktor olan zombi ise diğer polis memurunu ısırıyordu. Diğer iki polis memuru ise zombiye doğru ateş ediyorlardı. Fakat tecrübesiz zombilere karsı eğitimsiz olan bu polis memurları zombileri kafaları yerine
vücutlarından vuruyorlardı. Beklenen sondu ve iki polis memurunun sonuda diğer iki meslektaşları gibi olacaktı.

Mustafa ''Yağmur toparlan hemen burayı terkediyoruz''

Yağmur '' Dayı onlar zombiydi. Haberlerde çıkanlar doğruydu.''

Mustafa ''Hemen İzmite eve gitmemiz lazım''

Mustafa banyoda ayağını sarmaya çalışıyordu ayağının lifleri görünüyordu.

Yağmur '' dayı ısırılmışsın'' dedi korku dolu bir ses tonu ile.

Mustafa '' şuanda iyiyim Yağmur, eğer kendimi kötü hissedersem yola
bensiz devam etmek zorunda kalacaksın ve beni öldürmezsen hakkımı
helal etmem''

Mustafa'nın arabasına atladıkları gibi otobandan izmite doğru hareket
ettiler. Yollar tamamen ana baba günüydü. Trafik ilerlemiyordu.
insanlar birbirleriyle kavga ediyor ve tam anlamıyla bir kaos
yaşanıyordu.
Edirneden yola çıkmalarının üzerinden tam 6 saat geçmişti. Yağmur'un
dayısı Mustafa soğuk soğuk terliyordu. Kanamayı durdurmuş fakat
enfeksiyonun ilerlemesini kontrol edemiyordu. Artık güneş batmak
üzereydi.
Radyoda hiçbir şekilde açıklama yapılmıyordu, sürekli helikopterler
geçiyordu. Gece yarısına doğru Fatih Sultan Mehmet Köprüsüne çok
yaklaşmışlardı.

TRT1 spikeri '' evet sayın seyirciler şuanda FSM köprüsü yolu üzerindeyiz.
Gördüğünüz üzere anadolu yakasından avrupa yakasına hiçbir araba
gitmezken, avrupadan anadoluya bir göç var.
Polis bütün şeritleri açmış durumda. İstanbullu İstanbulu terk ediyor
sayın seyirciler.''

spikerin bu sözleriyle birlikte çığlık sesleri gelmeye başladı.
Arabaların içinde ısırılmış kişiler kan kaybı ve benzeri etkenlerden
ölerek 3 günlük zombi dönüşüm süresini beklemeden zombiye dönüşerek
etrafındakilere
saldırmaya başlamıştı.

Spiker heyecanlı bir şekilde kameramana dönerek '' Bütün olayları
çek'' diye bağırdı.

Kameraman ise koşarak hızlı bir şekilde olay yerine doğru koşmaya
başladı.insanlar birbirini yiyorlardı. Kameraman ise olayı çekiyordu.
Kameraman korktu kamerayı attığı gibi hızla koşmaya başladı.

Spiker '' seni aptal orospu çocuğu nereye kaçıyorsun '' diye bağırdı.

Kameraman '' istifa ettim kaltak'' dedi ve hızlıca uzaklaştı.

Spiker '' Geri dön dedim sana''

Bir zombi spikeri yakalayıp ensesinden ısırmaya başladı. Yağmur ve
dayısı Mustafa arabadan indiler ve hızlıca yürümeye başladılar.
Mustafa ayağındaki yara yüzünden koşamıyordu. Bütün herkes arabalarını
terkedip
kaçmaya başladı. Otoyol tam anlamıyla kargaşaya döndü. zombiler
arkadan geliyor, insanlar önden kaçıyorlardı. Zombiler çoğalmaya devam
ediyordu. Otoyol tam anlamıyla kan gölü olmuştu. Fatih Sultan Mehmet
Han'ın
kan ile kazandığı istanbul'u 560 sene sonra kan ile zombilere
bırakıyordu Türkiye. Yağmur ve dayısı bu kaostan uzaklaşmaya
çalışıyorlardı. Köprüyü zorda olsa geçmeyi başarmışlardı. Köprüyü
geçtiklerinde büyük bir
sürpriz onları bekliyordu. Adrenalin timi barikat kurmuş ve kimseyi
barikattan içeri almıyordu. Isırılıp ısırılmaması bile önemli değildi
insanların. Ellerindeki makineli tüfek ve yüzlerindeki kar maskeleri
sanki
bir gerçeği haykırıyordu. Arkadan gelen zombiler ön taraftaki gözü
kara Adrenalin timi ortada ise masum sivil halk kalmıştı. Bir adam
telaşlı bir şekilde barikatı geçmeye çalışırken kurşunlanarak
öldürüldü. Askerler
kararlıydı. Hiç kimseyi ölü yada diri oradan geçirmeye niyetleri yoktu.
zombiler görünmeye başlamıştı, zombileri gören sivil halk ise
Adrenalin timine saldırmaya başladı. Sayıları yeterince fazla olmayan
Adrenalin timi
kalabalığa hükmedemedi ve barikat aşıldı. Bu sırada arkada kalan
sivillere ise zombiler saldırarak kendi saflarına katıyorlardı. O
kargaşada Mustafa uyanıklık yaparak bir Adrenalin askeri aracını çaldı
ve hızlıca
ilerlemeye başladı. Adrenalin askerleri Mustafa ve Yağmur'un
arkasından ateş ediyorlardı, o sırada zombiler Adrenalin askerlerini
çoktan ısırmaya başlamışlardı. Arabanın tekerleklerine isabet eden
kurşunlar yüzünden
araba kontrolden çıktı ve duran bir arabaya çarptı. Çarpmanın etkisiyle
araba kullanılmaz hale gelmişti. kısa süreli şok yaşayan Mustafa ve
Yağmur hemen arabadan indiler. Mustafa arabanın bagajını açtı ve orada
duran
iki makineli tüfek ile birkaç şarjör mermiyi almayı ihmal etmemişti.

Gecenin karanlığında umutsuzca yürümeye devam ettiler.

Köprüden önceki son çıkıştalardı.. Beykoz ve Beylerbeyinin tam ortasında.

Beykoz ve Beylerbeyinden de kaçmaya çalışanlar vardı. Polis kalabalığı
kontrol etmekte zorlanıyordu. Zombiler bir gün bile sürmeden avrupa
yakasından anadolu yakasına sızmaya başlamıştı bile. Hükümetin
Evlerinizde kalın
uyarısını dinlememişti insanlar. Dışarıda tam anlamıyla kargaşa
hakimdi. Bu bir savaştı.. Olmak yada olmamak ..

Otoban tamamen kapanmıştı. Mustafa ve Yağmur Beykoz'un köy yollarını
kullanarak izmite gitmeyi düşünmüşlerdi. Mustafa'nın düşüncesi ne
kadar az insan o kadar az kargaşaydı. Çalabilecek bir araba arıyordu
Mustafa ve Yağmur..
Bir arabanın dörtlüleri yakmış durumda bekliyordu.. Mustafa Yağmur'a
kenarda dur demişti. Yağmur kenarda bekliyordu. Mustafa arabaya doğru
yanaştı. Gecenin karanlığı Beykoz ve Beylerbeyini dövüyordu..
Fatih Sultan Mehmet köprüsünden geliyordu bir araba dümdüz şekilde..
Hiç durmadan.. Önündeki arabaya çarparak durmuştu. Bir anda araba
patladı.. Patlayan araba cayır cayır yanıyordu..

Çığlık Sesleri gelmeye başlamıştı çoktan.. Zombiler Beykoz ve
Beylerbeyine de ulaşmışlardı. Mustafa ve Yağmur hızlı hareket etmesi
lazımdı. Mustafa arabanın kapılarına baktı. Kapılar kapalıydı.

Mustafa '' Lanet olsun ''

'' Ne geri zekalı adamsın. ''

'' Sanki Walking Dead dizisi çeviriyoruz ''

'' Her araba açık olsun ''

Silah'ın dipçiği ile camı kırdı. Camı kırar kırmaz arabanın alarmı
çalmaya başladı. Düz kontak yapacaktı Mustafa.. Pek bir bilgisi yoktu.
Filmlerden öğrendiği kadar yapacaktı. Fakat başaramıyordu..
Arabayı çalıştıramıyordu.

Yağmur '' Ben deneyeyim ''

Mustafa '' Sen ne anlayacaksın ''

Yağmur botundan çıkardığı şişe benzer bıçağı kontağa soktu. Arabayı
çalıştırdı. Mustafa şaşırmış bir şekilde Yağmur'a baktı.

Yavaşça arabayı ilerletti. Arabanın arkasından sahibi koşmaya başladı.
Bırakın o araba benim diye.. Ama artık çok geçti. Mustafa Beykoz
köprüsüne sapmış ve Beykoz a doğru  yola koyulmuştu.. Bir saate yakın
gittiler. Köy yollarında..
Artık ikiside yorgunluktan ölmek üzereydi.. Boş ve tenha bir yerde
arabayı park etti Mustafa..

Mustafa '' Biraz dinlenelim dedi ''

Yağmur '' Ayağın nasıl ''

Mustafa '' Beni daha zorlamıyor. Dayına kolay kolay bir şey olmaz. ''

Çantasından koli bandı çıkardı Mustafa.

Mustafa '' Ellerimi arkadan bağla ''

'' Ne olur ne olmaz ''

Yağmur '' Sen Arananın arka koltuğunda yat ''

'' Buna gerek yok ''

'' Ben ise yukarıda yatacağım ''

Yağmur çantasını ve silahı aldığı gibi ormanda kayboldu. Mustafa ise
gene şaşırmıştı..

Sabah olmuştu.. Kuş seslerine uyandı Yağmur. Sırt çantasından
çıkardığı suyu içti. Çantasını sırtına aldı ve Adrenalin Timlerinden
çaldıkları silahlardan bir tanesi ondaydı. Onu aldı. Arabaya doğru
yürümeye başladı.
Mustafa'ya '' Dayı '' diye seslenmişti. Fakat Mustafa'dan hiç bir ses
çıkmamıştı. Yağmur'un kafasından '' Acaba '' diye geçti. Kapıyı
yavaşça açtı.. Silah'ı Mustafanın kafasına doğrultu. Elleri
titriyordu..
Mustafa silahın ucundan yakaladı ve yukarıya kaldırdı.

Mustafa '' Ben daha ölmedim ''

'' Benden bu kadar mı bıktın ''

Yağmur '' Allah'a şükür ''

Yağmur derin bir nefes almıştı.

Arabayı çalıştırıp Köy yollarından gitmeye devam ediyorlardı.
Benzinleri çeyrek depoydu. Oda izmite götürürdü.
ilerlemeye devam ettiler.. Dar köy yollarından gidiyorlardı.. Radyoda
hiç bir şey yoktu. ilerlemeye devam ettiler. Ümraniyenin köy
yollarından devam ettiler..
Mustafa artık virüsün etkisi ile zorlanmaya başlamıştı arabayı
kullanmakta.. Bir köy gördüler. Bin nüfuslu vardı yoktu.Arabayı
devirli kullanmadığı için benzin erken bitmişti.
Benzinde almaları gerekiyordu. Yoksa kritik bir noktada benzin
bitebilirdi. Şile yolundan giderek Gebzenin Denizli köyüne gelmişlerdi
artık.

Köylüler haberleri çok önceden aldıklarından silahlanmışlardı..
Denizli köyünün girişi ve çıkışı eski izmit yolu üzerindeydi. O yüzden
Mustafa ve Yağmuru kurdukları setle durdurmuşlardı.

Köylü Genç '' Durun ''

'' İnin Arabadan ''

Mustafa '' Bizde İzmitin Yerlisiyiz Genç ''

Köylü Genç '' Buradan Geçemezsiniz ''

Mustafa '' Nereden Geçeceğiz ''

Köylü '' Arka yoldan buradan beş kilometre ileriden gidebilirsiniz ''

Mustafa '' Zorlamayın. Yakıtımız yok ''

Köylüler silahlarını doğrultu.. Ciddiydiler..

Mustafa tekrardan arabaya bindi.  Yağmura döndü. Sıkı Tutun dedi.

Arabayı hızlıca köyün barikatına doğru sürdü. Tahtadan olan barikat
bir anda kırıldı. Köyün gençleri kendilerini sağa sola zor attılar.
Fakat arabanın arkasından ateş etmeye başlamışlardı.
Bir kör kurşun Mustafanın sağ omuzunun altına saplanmıştı bile.
Öbür barikattan da geçmişlerdi.
biraz daha ilerlediler..

On beş dakika sonra Mustafa'nın kafası düştü ve araba kontrolden
çıkarak bir ağaca vurdu.. Mustafa emniyet kemeri takmadığı için
kafasını direksiyona vurdu. Mustafa bayılmıştı.
Emniyet kemeri takan Yağmur ise kazayı darbe almadan atlatmıştı.

Yağmur hemen arabadan aşağıya indi. Hemen Dayısına bakmaya koyuldu.
Dayısı bayılmıştı. Arabadan indirdi Dayısını. Yağmurun babası avcı
olduğu için yağmuru bir asker gibi eğitmişti. Her şeyi biliyordu.
Kurşun kemiğe saplanmıştı. Yağmur pansuman yapıyordu.. Yağmur
pansumanı yapmış dayısının uyanmasını bekliyordu.

Artık Akşam olmuştu. Yağmur avladığı bir tavşanı pişirip yemiş
yarısını da dayısına bırakmıştı. Yağmur sabırla Dayısının uyanmasını
bekliyordu.
Dayısı kendine gelmeye başlamıştı. Tek söylediği söz '' Su '' olmuştu..
Yağmur hemen suyu verdi ve içirdi dayısına. Dayısı çok kan kaybetmişti.
Mustafa'nın suratı kireç rengindeydi.. Hava sıcak olmamasına rağmen
terliyordu soğuk soğuk..
Yüzü bembeyazdı Mustafa'nın..
Zor konuşuyordu..

Mustafa '' Artık yolun sonuna geliyorum Evlat ''

'' Baban sana her şeyi öğretti. ''

'' Bende sana bir şeyler öğrettim ''

'' Artık yoluna gitmelisin ''

'' Annene onu sevdiğimi söyle ''

Yağmur '' Dayı hayır ''

Mustafa '' Laf dinle evlat ''

'' Gebze Yolun sonu.. ''

'' Şu silah bende kalsın ''

'' Sen gittikten sonra kafama sıkacağım ''

Yağmur'un gözleri dolmuştu.. Zordu..

Yağmur '' Hayır ''

'' Bir çözümünü bulmalıyız ''

Mustafa '' Artık eski gücüm yok. Ve değişimi hissediyorum ''

'' Ne kadar dayanırım bilmiyorum ''

'' Ne kadar daha insan olarak kalırım ''

'' Tek bildiğim şey ''

'' Zombilere dönüşmek istemiyorum ''

'' Hadi artık git ''


Yağmur silahını ve çantasını alarak dayısına son kez sarıldı.. Son kez dayısına doğru baktı. Yürümeye başladı. Gözlerinden akan yaşlar toprağa akıyordu. Kirli suratına göz yaşları iz yaparak süzülüyordu.
Suratını göz yaşları yıkıyordu..

Silah sesini duydu yağmur..

Yürümeye devam etti. Önünde daha 70 kilometre yol vardı.  Yorgun ve uykusuzdu.. Fakat ailesini bulması gerekiyordu. Arkadaşlarını Köpeklerini.
Yürümeye devam etti. Aldırmadan yürüyordu. Dayısını bırakmak hiç istememişti. Fakat dayısı çok zorlamıştı. Dayısını iyi tanıyordu. Dayısı bir şeye yok derse kesinliklikle aksini yapamazdı.
Soğuk havaya rağmen yürüyordu. Üzerine yağmur yağmaya başladı. Ama o devam etti. Bir yetmiş beş boyunda 49 kilo bir kıza göre çok dayanıklıydı.
İki günlük yürümenin ardından Acı suya en yakın yerleşim yeri olan Çavuşluya gelmişti. Çavuşlu halkı yerlerinde yoktu. Yavaşça köyün içine girdi. Evler bomboş görünüyordu. Etrafa iyice baktı fakat genede hiç bir iz yoktu.
Ailesine doğru Acı suya yürümeye devam etti.

Acı suya geldiğinde artık güneş batmak üzereydi.. Futbol sahasındaki kalabalığı gördü..
Başta hepsini zombi zannetmişti. Fakat zombi değildiler. Futbol sahasının dışarıda yüze yakın zombi vardı. Zombiler tel örgüleri zorluyor fakat aşamıyorlardı. Futbol sahasındakilerin hiç biri sağlıklı görünüyordu.
Ailesininde orada olacağını düşündü. Oraya nasıl girebilirdi. Düşünüyordu. Futbol sahasında küçüklüğünden beri kaçak girebiliyordu. Fakat zombilere fark ettirmeden oraya nasıl ulaşacaktı.. Sırt çantasını iki kolundan geçirdi. Silahınıda çantasının içine koydu.
Koşmaya başladı. Ve zombilerin olmadığı bir yerden tellerden tırmanarak futbol sahasının içine girerken tellerin üstündeyken dengesini kaybetti ve sırt üstü futbol sahasının içine düştü. Canı çok yanmıştı. Yerde kıvranıyordu.
Bir kaç yetişkin ellerinde sopalarla Yağmur'a doğru koştular.

Adam '' Kimsin sen ''

'' Burada ne işin var ''

Yağmur '' Bende acı suda oturuyorum. Dayımla birlikte Edirnedeydik. Sonra salgın başladı. Dört gündür buraya gelmeye uğraşıyorum.

Şüheda '' Ona dokunmayın ''

'' O bizden biri ''

'' Ayrıca bu mahallenin kızı ''

Adam ''Tamam ''

'' Kusura bakma ''

Yağmur '' Sorun değil ''

Şüheda elini uzattı ve Yağmuru yerden kaldırdı. Birbirlerine sarıldılar. Yağmuru gören diğer arkadaşlarıda koşarak yanına gelmişlerdi.
Bilal, Neşe, Esra, Emrullah, Serhat, Kübra nur, Zehra, Ayşegül..

Bilal '' Neredesin bunca zamandır ''

'' Senin öldüğünü sandık ''

Yağmur '' Anca gelebildim ''

'' Annem babam nerede ? ''

Esra '' Zombiler acı suya geldikleri iki gün oldu. ''

'' Eli silah tutan avcılar barikat yaptılar ''

'' Bunların içinde ailelerimiz de var ''

'' Fakat dünden beri haber alınamadı ''

'' Bakmaya bir kaç adam gitti ''

'' Fakat onlarda geri dönmedi ''


Yağmur '' Kesinlikle babama hiç bir şey olmamıştır ''

'' Eve gitmem lazım ''

Şüheda '' Dinlenmelisin ''

'' Yarın sabah gidersin ''

'' Şu uyku tulumuna gir ve uyu ''

Yağmur pek ikna olmamıştı fakat başka bir çözümü yoktu. Karanlıkta yol almak onu büyük bir tehlikeye atabilirdi.

Ertesi Sabah ..

Yağmur hazırlandı. Silahını yanına aldı.


Ulvi '' Yağmurun yanında silah var '' diye bağırdı ve yaygara kopardı. Futbol sahasının içindekiler hemen Yağmur'un başına üşüştüler.

Adam '' Ver o silahı bana ''

Şüheda '' Yok ya neden verecekmiş ? ''

Yağmur '' Annemi ve babamı bulmaya gidiyorum ''

'' Kimse bana engel olmasın ''

'' Sizlerle bir sorunum yok ''

'' Sizede zarar verecek bir durumum yok ''

'' Ama silah benim ''

'' Kimseye de vermeye niyetim yok ''


Yağmur tellerden atladığı gibi evine doğru koşmaya başladı. Arkadaşlarıda Yağmuru yalnız bırakmamışlardı. Bilal, Neşe, Esra, Emrullah, Serhat, Kübra nur, Zehra, Ayşegül.. Hep birlikte Yağmurun evine geldiler.
Evin etrafında zombi yoktu. Evin kapısını açtı Yağmur arkadaşları ile birlikte eve girdiler. Yağmur ailesini evde arıyordu fakat evde kimse yoktu. Arabalarıda yoktu. Evin silahlığına indi yağmur.
Arkadaşlarına ve kendisine yeterince silah almıştı. Yağmur ve arkadaşları ihtiyaçları olan her şeyi alıyorlardı. Yağmur ise üstünü değiştirdi.
Kamuflaj pantolonu. Üzerine askılı bir body ve üzerine de bir parka almıştı. Hava gerçekten de soğuktu çünkü. Hiç giymediği asker botlarını yatağının altından çıkardı ve onlarıda giydi.

Zehra '' oo Yağmur hanım ''

'' Zombilerin Dünyası Survival Modunda kıyafetler görüyorum ''

'' Bu yılın modası kesinlikle bu ''

'' Asker ve savaşçı kızlar ''

Yağmur '' Sende çok güzelsin canım ''

Zehra '' Her zaman hayatım ''

'' Bizim işimiz bu ''

Yağmur '' Arka bahçede köpeklerime bakmalıyım ''

'' Evet köpeklerim burada ''

Köpekler Yağmuru gördüklerinde havlamaya başlamışlardı.

Yağmur '' Sessiz olun ''

'' Zombiler havlamalarınızı duyabilirler. ''

Yağmur hemen yemek verdi köpeklere.. Sularını doldurdu.

Hep birlikte Yağmur'un evinin oturma odasında bir şeyler yerlerken bir yandan da plan yapıyorlardı.

Yağmur '' Ailelerimiz nerede sizce ''

Şüheda '' Bizi korumak için savaştıklarını düşünüyorum ''

'' Zombiye dönselerdi çoktan gelip bizide ısırmaya çalışırlardı ''

Bilal '' Şüheda haklı ''

Şüheda '' Ortalık durulana kadar bir yerde saklanmalıyız ''

'' Göl kenarı uygun bunun için ''

'' Balık tutarız ''

'' Küçük bir kulübe yaparız ''

'' Zombi Kıyameti geçene kadar saklanabiliriz. ''

Esra '' Kesinlikle katılıyorum ''

Şüheda '' Başka fikri olan yoksa ''

Emrullah '' Saklanalım. Ailelerimizin bizleri bulmasını bekleyelim ''

Yağmur '' Futbol sahasında beş dakika bile dayanamayız zaten ''

'' Telsizlerimiz tamam ''

'' Çadırlarımızı aldık ''

Esra '' Hasan Amcanın sıfır aldığı dört tane ATV Motosikleti vardı ''

'' Onlarıda yanımıza alalım. Eğer evindeyse ''

'' Kendimize ufak bir koruma alanı yapabiliriz. Testere çivi çekiç gerekli ''

'' Tahtalar dikenli teller ''

'' Bunlarıda en kolay ATV motosikletleri ile götürürüz ''


Esra'nın bu düşüncesi herkesin kafasına yatmıştı. Tek sorun Hasan Amcaların evine girip. ATV Motosikletlerini çalmaktı. ATV motosikletleri hala duruyorsa tabi.

Yağmur '' Fazla kalabalık gitmeyelim. ''

'' Bir kaç kişi ''

Serhat '' Kimler gidecek ''

'' Ben gitmem ''

Ayşegül '' Bende gitmem ''

'' Hırsızlık yapamam ''

Şüheda '' Nasıl insanlarsınız ya ''

'' Ben gidiyorum ''

Yağmur '' Bende varım ''

Bilal '' Bende varım ''

Emrullah '' Bende geliyorum ''


Yağmur Şüheda Bilal ve Emrullah Temkinli bir şekilde yürümeye başladılar. Kapı kilitliydi içeriden. ATV
motosikletleri duruyordu. Yağmur pencereyi kırdı. Pencereden içeriye atladılar.
Aslında Yağmur düz kontak yapabilirdi. Fakat genede anahtarlara ihtiyaçları vardı. Hasan Amca'nın deposunda silah benzin gibi şeyler bulabilirlerdi ayrıca..
anahtarları buldular. Benzin buldular. Testere çivi çekiç her şeyi bulmuşlardı. Yağmur ve Şüheda garajın içine girdiler. Garajın içinden de bir dorse bulmuşlardı. Dorseleri ATV motosikletlerin arkalarına taktılar. Daha çok eşya alabileceklerdi.

Bütün hazırlıklarını tamamlamışlardı.. O Gece yağmurlarda uyuyacaklar. Ertesi gün ise harekete geçeceklerdi. Planları Acısuya altı kilometre uzaklıkta olan Geredeli gölüne konuşlanmaktı. Gerede gölünde tatlı su balıklarının çok fazla olduğu ve suyu içilebilen bir göl olma özelliği taşıyordu.
Yaşamak için konuşlanacak en güzel yerlerden bir tanesiydi burası.

Ertesi gün : 

Şüheda Yağmur Bilal, Neşe, Esra, Emrullah, Serhat, Kübra nur, Zehra, Ayşegül ATVlerle yola çıkmışlardı. Yağmur köpeklerini bir dorseye koymuştu.

Ayşegül '' Ne işi varsa köpeklerin ''

'' Onlarıda peşimize taktık ''

'' Millet can derdinde Yağmur köpek derdinde ''

Bilal '' Boşver ''

'' Takma kafana ''

'' Köpekler ayak bağı gibi görünse de. Her zaman sağdık dostlardır ''

'' İleride değerlerini anlarsın ''


ATV Motosikletlerle gidiyorlardı. Futbol sahasında bir arbede bir karışıklık yaşanıyordu. İçeride insanlar birbirlerini ısırıyorlardı. Nasıl olduysa olmuş kapılar açılmıştı. Zombiler insanlara saldırıyor. İnsanlar kaçmaya çalışıyorlardı. ATVnin arkasında duran köpekler bir anda futbol sahasına doğru koşmaya başladılar.

Yağmur '' Geri gerin '' diye bağırdı. Jolie dışındakilerin hepsi Futbol sahasına koşmaya devam ediyorlardı.

Yağmur '' Akıllı oğlum dedi sevdi onu ''

'' Sonra onu bağladı ''

Diğer köpeklerini kurtarmak için futbol sahasına doğru elindeki silah ile koşmaya başladı. Bunu gören Bilal, Emrullah ve Şüheda da Yağmur'a destek olmak için koştular..
Zombiler herkese saldırıyordu. Zombilerin saldırısı devam ediyor ve insanlar kaçmaya çalışıyorlardı.

Bilal Emrullah Şüheda ve Yağmur ise kendi insanlarını kurtarmak için zombilere saldırıyorlardı. İlk kez zombilere karşı koyacaklar ve insanları kurtarmaya çalışacaklardı.

Zombilerden bir tanesini yere indirdi Emrullah elindeki döner bıçağı ile. Döner bıçağını ustalıkla kullanıyor zombilerin boyunlarını kopartıyordu.
Bilal de elindeki beyzbol sopası ile zombilere vuruyor ve onları etkisiz hale getiriyordu. Şüheda'nın elindeki silah ise bir tabancaydı. Poligondaki tecrübesini zombilere karşıda gösteriyordu. Atışlarda ustalığı vardı.
Yağmur ise Bir Adrenalin Silahı ile full otomatik taramalı tüfek ile saldırıyordu zombilere..

Ayşegül '' Biz gidelim ''

'' Onlar gelir ''

Esra '' Saçmalama Ayşegül ''

Neşe '' Arkadaşlarımızı beklemeliyiz ''

Kübra nur '' Kesinlikle ''

Ayşegül '' Biz gidelim onlar gelirler sonra ''

Serhat '' Ayşegül haklı. Gidelim ''

'' Burada savaşmıyorsak beklememizin bir faydası yok ''

'' Burada açık hedefiz ''

Kübra nur '' Kalıyoruz ''

'' Kimse bir yere gitmiyor ''

Ayşegül '' Burada ölelim ''

'' Yağmurun iki aptal köpeği içi ''

Esra '' Onlar köpek için gitmediler ''

'' Bakın zombileri öldürüyorlar ''



Yağmur'da Silah var diyen Ulvi de zombilerden kurtulmaya çalışıyordu. Bütün gücüyle koşuyordu. Ulvi koşmaya devam etti. Yardım et diye bağıran insanları takmıyordu.. Bir zombi Ulvi'yi kolundan ısırmıştı. Ulvi bağırıyordu. Elindeki sopa ile Zombiye vurdu. Fakat zombinin Ulvinin kolunu bırakmaya niyeti yoktu.
Bu sırada Ulvi'nin yardımına Emrullah geldi. Zombiye elindeki döner bıçağı ile vurmaya başladı. Döner bıçağı Zombiyi parçalara ayırmıştı. Ulvi nin kolu kanıyordu. Emrullah'ın elindeki döner bıçağına baktı. Onu almalıydı. Sopadan daha etkiliydi. ulvi elindeki sopa ile Emrullah'ın kafasına vurdu. Emrullah aldığı darbe ile yere düşerken döner bıçağınıda yere düşürdü.
Yere düşen Emrullah'a doğru sürünmekte olan zombi Emrullah'ın boynunu ısırmaya başlamıştı bile. Ulvi yerden döner bıçağını alarak kaçmaya başladı.. Emrullah ise acı içinde bağırıyordu.. Başka zombilerde Emrullah'ın üzerine gelerek Emrullah tan bir parça et almak için yarışıyorlardı. Emrullah artık ölmüştü.

Yağmur '' Emrullah'ı görebiliyor musunuz ''

Bilal '' Daha demin yanımdaydı ''

Şüheda '' Bilmiyorum ''

Yağmur '' Emrullahhh ''

Bilal '' EMRULLAHHHHH ''

Emrullah artık onları duyamıyordu. Kan gölü devam ediyordu.

Savaş devam ediyordu. Yağmur'un köpekleri de çoktan enfeksiyon kapıp ölmüşlerdi. Zombileri ısırmaya çalışmışlardı. Fakat zombilerin kanından etkilendiklerinden dolayı ölmüşler fakat beklenildiği gibi zombiye dönüşmemişlerdi.

Yağmur köpeklerinin de öldüğünü görünce daha da çok üzülmüştü..

Zombiler insanları ısırmaya devam ediyorlardı.

Ayşegül '' Ben gidiyorum Ne haliniz varsa görün ''

Ayşegül'e destek olan Serhatta aynı fikirdeydi. Birlikte bir ATV ile göle doğru gitmeye başlamışlardı.

Kübranur '' Gitmeyin ''

'' Bizi yalnız bırakmayın ''

Serhat '' Eğer yaşarsanız gölün orada buluşuruz ''

Serhat ve Ayşegül arkalarına bile bakmadan göle doğru gidiyorlardı..

Bilal Şüheda ve Yağmur zombilerle savaşmaya devam ediyorlardı. Serhat ve Ayşegül'ün gittiklerinden haberleri bile yoktu.

Savaş devam ediyordu.. Zombiler hızlıca daha fazla oluyorlardı.

Yağmur yerde yatan Emrullah'ın zombiler tarafından parçalandığını gördü. '' HAYIRRRRR '' Diye bağırdı..

'' HAYIRRRR ''

Zombilere bilinçsizce ateş ediyordu.. Zombiler kurşunlara aldırmadan ısırmaya devam ediyorlardı. Şuheda Emrullah'ı yemeğe devam eden beş zombinin de kafalarına birer el ateş ederek öldürdü. Son kurşunuda Zombiye dönüşmesin diye Emrullah'a saklamıştı. 

Şuheda '' Artık yapılacak pek fazla bir şey yok ''

'' Elimizden geleni yaptık ''

'' Artık gidelim ''

'' Ben vicdanen rahatım ''

Şuheda'nın bu laflarından sonra yavaşça çıktılar.. ATV lerin olduğu yere doğru gittiler. ATVlerin oraya geldiklerinde Ayşegül ve Serhat yoktu.. Şaşırmışlardı.

Esra '' Emrullah nerede ''

Yağmur '' Başaramadı ''

'' Aslına bakarsan hiç bir şey başaramadık ''

Esra '' Başımız sağ olsun ''

'' Erkek gibi savaştı hiç yoksa ''

'' Ayşegül ve Serhat gibi kaçmadı ''

Bilal '' Onlar nerede ''

Esra '' Gittiler ''

Şüheda '' Şerefsizler ''


Şuheda Yağmur Bilal, Neşe, Esra, Kübra nur, Zehra da ATVler ile göle doğru harekette geçmişlerdi. Göle gelmişlerdi sonunda. Gölün kenarında eski bir kulübe vardı. Kulübenin hemen yanına ATV motosiklet paketmişti. Diğerleride pakettiler..
Kulübenin içinden Ayşegül ve Serhat çıktı..

Serhat '' Allah'a şükür geldiniz ''

Bilal koştu ve Serhat'a saldırdı. Serhat'a bir yumruk attı Bilal. Seni şerefsiz dedi. Araya giren Şüheda ve Yağmur kavgayı ayırmışlardı. Kulübeyi tam anlamıyla korumak için günlerce çalıştılar. Sonunda kulübe ve etrafı güvendeydi. Ayşegül ve Serhat'ın yaptığı bile unutulmuş buzlar erimişti. İş dağılımı yapılmıştı çoktan.

Şüheda Yağmur Bilal ve Esra : Balık veya hayvan avlıyorlardı.
Neşe Serhat Zehra Ayşegül ve Kübra nur ise Ev işlerini hallediyorlardı.

Güvenli evlerinde yaşamaya başlamışlardı. O gün Esra büyük üç tane balık yakalamıştı. Evin dışında bir ateş yaktılar.. Çitlerden dolayı kimsenin ateşi görmesine imkan yoktu. Çitlerin önünede büyük hendeklerle siperler kazmışlardı zaten. Herkes bir şeyler anlatıyordu. Her gece olduğu gibi.. Birazda olsa zombilerin saldırısından başka şeyler konuşmak istemişlerdi. Esra lafa başladı.
Herkes okuduğu romanlardan güzel kesitler anlatmaya başladı..

Esra '' Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada
çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi :
‘Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir ?’
Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri silerken, hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50′lerinde falan
olmalıydı. Ama adını nereden bilecektim ki ! Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına
dahil olup olmadığını sordu.
‘Tabii, dahil’ dedi, Hocamız…
‘İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve ‘Merhaba’ demeniz gerekse bile…’
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da…''

Bilal '' Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen,
bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. geçen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60′lı yıllarda bir beyazın bir
zenciye, hem de Alabama’da, yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken
ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda…
‘Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi
yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini
verdi.
Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın…
En İyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.’'

Şüheda '' Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın…
Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu… Çocuk sordu:
‘Çikolatalı pasta kaç para ?’
’50 Cent.’
Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
‘Peki, Dondurma Ne Kadar ?’
’35 Cent.’ dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki…
Çocuk parasını bir daha saydı ve
‘Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?’ dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson
kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden. Masayı sanki akan gözyaşıları temizleyecekti.
Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı
15 Cent’lik bahşiş duruyordu.. ''

Neşe '' Yolumuzdaki Engeller…
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye
gözlüyor… Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye
başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına çekti.Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir
kesenin durduğunu gördü.
Açtı… Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde…
‘Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.’ diyordu kral.Köylü, bü gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
‘Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.’'

Yağmur '' Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın
mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an
duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve ‘Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı’ dedi.
Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu.Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de
giderek soluyordu…
Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
‘Hemen mi öleceğim ?’
Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu. ''


Bilal '' Dünyada ne garip şeyler oluyor. Gölcük depremi. Biz iki üç yaşındayken oldu. Enkazdan 4 gün donra çıkan bir çocuğa su ikram etmişler.Çocuk;
-Su ve yemek ihtiyacım yok.Yaşlı bir amca bana suda yemekte verdi demiş ''

'' Babam anlatır O gece yıldızlar bir başkaymış.Sanki elimi uzatsam yıldızları tutacak gibiymiş ''

'' Denizden çok büyük bir ateş topu yükselmiş. ''

'' Ama başka bir hikaye daha var ''

'' 7 Polis memurunun öldürülmesi ''

'' Bir askerin sevgilisine ambulansa ihtiyacı oluyor. ''

'' Polis istasyonundan ambulans istiyor ''

'' Fakat askere yok diyorlar ''

'' Askerde 7 polis memurunu oracıkta öldürüyor ''

Neşe '' Vay be aşka bak ''

'' Bizi böyle seven olmadı ki ''

Esra '' Hadi artık yatalım ''

'' Nöbet sırası kimde ''

Serhat '' Bende ''

Günler bu şekilde sürdü gitti..

Şüheda ile Yağmur Esra konuşuyorlardı..

Şüheda '' Üç haftaya yakındır buradayız. ''

'' Şehre inip neler olduğunu öğrenmeliyiz ''

'' Radyo veya televizyon çalmalıyız ''

'' ufak bir jeneratör ''

Esra '' Haklısın ama çok tehlikeli ''

'' Futbol sahasında çok zombi yoktu ama neler olduğunu gördün ''

'' Eğer gideceksek te temkinli olmalıyız ''

Yağmur '' Silahlarımızda az. Silahta bulmalıyız ''

Esra '' Nereden bulabiliriz ki ? ''

Yağmur '' Bakmamız lazım ''

'' Ama burada oturak vaktimizi geçiremeyiz ''

'' Sadece günü kurtarırız

'' Neler olup bittiğini anlamamız lazım ''

'' Belki ordu el koydu işlere ''

'' Zombileri temizlemeye başladı ''

Şüheda '' Oda olabilir ''

'' Türk ordusunun baş edemediği ne var bu dünyada ''

'' O zaman Yağmur Ben Esra , Diğerlerine de sorarız gelmek isteyen olursa onlarda gelirler ''

Yağmur '' Anlaştık ''


Ertesi Gün Akşam Yemeği

Şuheda Yağmur Bilal, Neşe, Esra, , Serhat, Kübranur, Zehra, Ayşegül Toplanmışlardı.

Şuheda '' Arkadaşlar '' Kendinden emin bir ses tonu ile ..

'' Şehirde neler olup bittiğini anlamamız lazım ''

'' Radyo televizyon gibi bir şey almamız lazım ''

'' Kısacası şehre inmemiz gerekiyor ''

Ayşegül '' Ben gelemem.. ''

'' Neler olup bittiğini bilmiyoruz. ''

'' Şehire inersek tüm Türkiye'nin zombi olup olmadığını da bilmiyoruz ''

'' Ölmek istemiyorum ''

'' O pis şeylerin beni ısırmasını hiç istemiyorum ''

Serhat '' Ekip kaç kişi olunacak ''

'' Belki bırakıp gittim sizi evet ama ''

'' O anda açık alanda hedeftik. Zombiler bizi farketse gene kaçacaktık ''

'' Ben varım ''

Zehra '' Bende varım ''

'' Artık sıkıldım hep aynı kıyafeti giymekten. Bir aydır anı kıyafeti giyiyorum ''

'' Ne olacaksa olacak alışverişe çıkmam lazım ''

Neşe '' Zehra alışveriş ve moda tutkusu yüzünden ölecek kızlar erkekler ''

'' Demedi demeyin ''

'' Sonra filmlerdekiler gibi bir bayan giyimi mağazasında ıhh ıhhh diye bir oyana bir buyana gezip duracak ''

Zehra '' Ben her şeyden önce bir bayanım ''

'' Alışverişe çıkmak ve modayı takip etmek en doğal hakkım ''

Şüheda '' Bu iş ciddi bayanlar ''

'' Gidip de gelememek .. Gelip de Bulamamak ''

'' Zombiye dönmek ''

'' Isırılılıpta ölmek var ''

'' İş çok ciddi ''

Bilal '' Hepimiz gidelim ve dönelim o zaman ''

'' Birbirimizi kollayalım ''

Yağmur '' Bilal haklı ''

Ayşegül '' Ben yokum arkadaşlar ''

'' Kusura bakmayın ''

Şüheda '' Tamam sen kal o zaman ''

'' Korkak şey ''

Esra '' Kimseyi kararları için suçlayamazsınız ''

'' Herkesin kararına saygı duymalıyız ''

Yağmur '' Jolie 'de seninle kalsın o zaman Ayşegül ''

'' Başka kalmak isteyen var mı ? ''

Kimseden ses seda çıkmamıştı.. Ayşegül kalacaktı sadece..

Ertesi Sabah erken saatlerde yola çıktılar  Şuheda Yağmur Bilal, Neşe, Esra, , Serhat, Kübranur ve Zehra

ATV Motosikletlerle şehir merkezine doğru gidiyorlardı. Şehirler ıssızdı. Bazı evlerin lambaları yanıyordu. Sabah olmasına rağmen.. Apartmanların içlerinde, Sokaklarda, Arabaların içlerinde , Her tarafta kurumuş kan lekeleri, kurumuş et parçaları vardı.. Et parçaları öyle kötü kokuyordu ki. Zehra Neşe ve Kübra kusmamak için kendilerini zor tutuyorlardı.. Şüheda şunu düşünüyordu '' Zombiler Nerede '' Zombilerden de hiç bir iz yoktu..
İlerlemeye devam ettiler.

İzmit terk edilmiş gibiydi.. Gazeteler havalarda uçuşuyor. Zombilerden veya insanlardan bir iz yoktu..

Şüheda '' Şuradaki Markete gidelim ''

'' Fakat arka kapısından girelim ''

Yağmur '' Gidelim ''


Şüheda Yağmur Bilal, Neşe, Esra, Serhat, Kübra nur ve Zehra ilerlemeye devam ettiler.  Marketin arka kapısındaki kilidi kırmaya çalışıyorlardı. Serhat elindeki silahı ateşleyerek marketin camlarını indirdi. İçeriye girdiler.

Zehra '' Aman Allah'ım İnanmıyorum '' 

Neşe '' Ne oldu alışverişte indirim mi var ''

Zehra '' Her şeyi al ama hiç bir para ödeme ''

'' Serhat şu mağazanın da kapısını açar mısın ''

'' Yada camlarını döker misin ''

Serhat '' Emredersiniz Hanım Efendi ''

Serhat silahı tekrar ateşledi.. Bir cam daha kırıldı.. Zehra koşarak bayan kıyafetleri satan dükkana girmişti.

Zehra çocuklar kadar şendi. Eline aldığı bir alışveriş çantası ile kıyafetleri üzerinde deniyor ve sonrada çantanın içine alıyordu.

Şüheda '' Serhat ve Bilal sizler şu av dükkanına bakar mısınız ''

'' Neşe, Esra, Kübranur sizde alışveriş işini halledin ''

'' Yağmur ve Bende eczaneden ilaç ve başka şeyler alalım ''

Yağmur '' Kübra lütfen Jolie köpek maması alır mısın ? ''

Kübra '' Aklımda adamım ''


Herkes kendi işinde devam ediyordu.. Zehra alışverişe devam ediyordu..Zehra kıyafetlerini almaya devam
ediyordu. Arkasında duran zombiyi fark etmiyordu.
İri yarı Güvenlik görevlisi zombi Zehra'nın tam arkasındaydı. Zehra arkasında birisinin olduğunu hissetti. Arkasını döndü. Zombiyi görünce elindekileri yere attı. Bağırmaya bile vakti kalmadan Zombi Zehrayı yakaladı ve Boynundan ısırmaya başlamıştı.

Tekerlekli market arabaları ile alışverişe devam ediyordu. Neşe Esra Kübra. Alışverişe devam ediyorlardı. Kuru gıdalara yönelmişler. Konserve alıyorlardı. Artık alışverişleri bitmişti. Kübra köpek mamasını unutmuştu. Kübra '' ben köpek mamasını unuttum almaya gidiyorum'' '' Almazsam Yağmur beni parçalar ''  dedi.  Esra '' Seninle gelmemi ister misin ''

Kübra '' Gerek yok ''

Kübra köpek mamasını almaya gitmişti. Büyük bir market olduğu için köpek mamasının nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonunda bulmuştu reyonu.. Reyonu araştırıyordu.. Köpek resmine benzeyen bir mama buldu.. Bir kaç tane daha mama aldı.. Bir el sırtına dokundu. Elindekileri yere düşürdü ve bir kaç adım ileriye attı kendini Kübra. Birden gülme sesi geldi..

Serhat '' Bu kadar korkacağını bilmiyordum '' 

Serhat gülmeye devam ediyordu.. Birden arkasından bir zombi yaklaştı ve Serhatın omuzunu ısırdı. Serhat acı içinde bağırıyordu. Kübra'nın bacaklarına kadar kan gelmişti. Kübra ayağa kalktı ve köpek konservelerinden bir tanesini zombinin kafasına vurdu. Kafasına darbe alan Zombi Serhat'ın omuzundan kopartığı parça ile birlikte yere düştü. Kübra Serhat'ın elinden tutarak Marketten dışarıya çıkardı.

Serhat'ın bağırma seslerine herkes o tarafa gelmişti. Serhat'ın kanayan omuzunu gören Yağmur yüzünü buruşturdu.

Şuheda '' Artık gidelim buradan ''

Neşe '' Zehra'yı unuttuk ''

Hep birlikte Zehra'nın alışveriş yaptığı mağazanın kapısına geldiler. Zehra arkasını dönmüş bir şekilde duruyordu.

Neşe '' Hadi Zehra gidiyoruz ''

Zehra'dan ses gelmemişti. Zehra'nın kulağında kulaklık vardı. Zehra alışveriş yaparken müzik dinlemeyi severdi.

Neşe '' Of bu süslü pakize ''

Neşe Zehra'nın omuzuna dokundu. Zehra arkasını döndü. Zehra'nın dudaklarından boynundan kan akıyor. Gözlerinin rengi beyaza dönmüştü. Zehra bir anda Neşe'nin bu şokunu fırsat bilerek boynundan ısırmaya başladı. Neşe acılar içinde kıvranıyordu. Bağırıyordu.. Şuheda elindeki silah ile Zehra'nın beynini uçurdu. Neşe boynunu tutarak yere düştü ..Çok kan kaybediyordu. Üstündeki kan olmuştu.

Şüheda Neşe'nin boynunu baktı. Çok derin bir ısırıktı. Diğer zombide gözükmüştü. Şüheda onu farkeder farketmez beynini dağıttı.

Şüheda '' Sargı bezini getirin ''  diye bağırıyordu ..

Neşe '' Sargı bezlik bir şey kalmadı ''  dedi ve gözlerini kapattı.

Neşe ölmüştü..

Şüheda bekledi başında.. Neşe zombiye dönüştüğü an tetiği çekti..

Geriye Şüheda, Yağmur , Bilal, Esra, Kübranur ve ısırılan Serhat kalmıştı.. Hep birlikte yürüyerek çıkışa ilerlediler.. Silah seslerini duyan Zombilerde kapıda toplanmaya başlamışlardı.. Kapıdan çıktıklarında yüze yakın zombi onları bekliyordu. Serhat elindeki döner bıçağı ile zombilere saldırmaya başladı..

Serhat '' Hadi toparlanın artık ''

Esra '' Ya sen ne olacaksın ''

Serhat '' Beni düşünmeyin ''

Serhat zombilere karşı koyuyordu. Zombi sürüsüne karşı tek başına direniyordu.. Diğerleri ise aldıkları eşyaları ATV nin arkasına bağlanmış dorseye koydular..

Serhat ise zombilerin arasında kalmıştı.. 

Bilal '' Hadi gel artık '' diye bağırdı..

Bilal'in Bağırdığı sırada Zombiler Etrafını çevirmişti Serhatın.. Serhatı birden ısırmaya başladılar..

Şüheda '' Hayır '' dedi ve ATV motosikletten inmeye çalıştı fakat arkasına oturan Esra engelledi. Artık bir faydası yok.  ATV motorlarına atladıkları gibi Serhatı orada Zombiler ile baş başa bırakarak ilerlediler.. Serhat'tan geriye hiç bir şey kalmamıştı. Zombiler bütün vücudunu parçalara ayırmıştı. Zombiler Serhattan bir parça alabilmek için birbirleri ile yarışıyorlardı. Serhat'ın arkadaşlarını yalnız bıraktığı o suçluluk duygusu içinde bir yara olmuş ve sonunda kendini affettirmeyi başarmıştı kendi canını vererek.. Zaten kendi canını vermesede ısırılmıştı. Sonunda zombiye dönecekti..

Artık Geriye .. Şuheda Yağmur Bilal, Esra,  Kübranur, Ayşegül kalmıştı.. İlerlediler.. ATV motorsikletleri ile peş peşe.. Ara sokaklardan zombiler görünmeye başlamıştı Motor seslerini duyunca. Oturup et kemiren bir zombi sesi duyunca elindeki kemiği bıraktı ve ayağa kalkarak harekete geçmişlerdi.. Zombiler ATV motorların nereye gittiklerine bakıyorlardı. Şüheda Yağmur Bilal, Esra,  Kübranur bunu fark etmeden yollarına devam ettiler..

Yarım saat sonra yerlerine gelmişlerdi..

Etraf darma dumandı.. Her yerde kan vardı.. Barikatın kapısı açıktı..

Şüheda '' Ayşegül '' diye bağırdı..fakat hiç bir yerden ses gelmiyordu..

Yağmur '' Jolie '' diye bağırdı.. Ondanda ses yoktu..

Şüheda Yağmur Bilal, Esra,  Kübranur'nın aklından sadece tek bir şey geçiyordu '' Acaba ''

Sonra yerde yatan Zombiye dönmüş Ulvi'yi gördüler. Ulvi yerde sürünerek geliyor. Tek eliyle Yağmur'a uzanmaya çalışıyordu. Fakat uzanamıyordu. Yağmur silahını çekti ..

'' Şerefsizlik burada bitti ''

ATV den aldığı ipi ayaklarına geçirdi Ulvi'nin. Ve sürükleyerek götürdü.. Ağacın tekine astı Ulvi'yi ayaklarından.. Bilal'in yardımıyla.. Ayaklarından asılı halde duruyordu ulvi..

Bilal '' Böylemi bırakacaksın ? ''

Yağmur '' Evet ''

O sırada Şuheda'nın sesi geldi.. Buraya koşun diye.. Herkes Şuheda'nın sesine doğru koştular.. Odanın içinde yerde Ayşegül boynundan ısırılmış şekilde yatıyordu. Eliyle boğazını tutuyordu. Ayşegül çok kan
kaybediyordu..

Şüheda '' Ne oldu ''

Ayşegül '' Fark etmedim.. Bir anda arkamdan saldırdı ''

'' Savaştım onla ''

'' Buraya kadarda kaçtım ''

Yağmur '' Jolie ''

Ayşegül '' İyi durumda yan odada ''

'' Arkadaşlar.. Sanırım veda vakti gelmek üzere ''

'' Sizin yanınızda olamadım diye beni kötü biri olarak görmeyin ''

'' Zombilerden korktum sadece ''

'' Fakat korkunun ecele faydası yok ''

'' Hepiniz hakkınızı helal edin ''

'' Zombi olarak ölmek istemiyorum ''

Yağmur '' Hayır bekleyeceğiz. Seni öldürmeyeceğiz ''

Ayşegül '' Lütfen.. Zombiye dönüşeceğimi hepimiz biliyoruz ''

'' İnsan olarak ölmek istiyorum ''

'' Güzel bir yere gömün beni ''

'' Artık bitirin işimi ''

Şüheda '' Haklısın .. ''

Şuheda elindeki silahı Ayşegül'ün kafasına dayadı.. ve gözlerini kapatıp tetiği çekti.. Etraf kan olmuştu... Artık geride Şüheda Yağmur Bilal, Esra,  Kübranur kalmıştı.. Biraz oturdular.. İlk şoku üzerlerinden atmışlardı.. Oturuyorlardı.. Artık çok fazla bir kişi kalmamıştı geride. 

Yağmur '' Hepsi benim suçum '' diye kendini suçluyordu..

'' İzmit Merkeze gitmesek bunların hiç biri olmayacaktı ''

'' Geri zekalıyım ben ''

'' Aptalım ''

'' Bütün arkadaşlarımın katili benim ''

'' Kendini suçluyordu ''

Şüheda Esra Bilal ve Kübra 'da Yağmurdan farksız değillerdi. Yağmur köpeği Jolie'yi seviyordu..Köpek huysuzlanmaya başlamış ve havlıyordu. Yağmur onu sakinleştirmeye çalışıyordu..

Kübra '' Sustur şu aptal köpeği ! '' diye bağırdı.. Kübra'nında sinirleri artık çok bozulmuştu.. Normalde böyle bir tepki vermesi mümkün değildi fakat artık sinirleri bozulmuş. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu.. Kapıya doğru yöneldi..

Esra '' Nereye gidiyorsun ''

'' Birlikte kalmalıyız ''

Kübra '' Bu aptal köpeğin havlamalarını dinlemekten ise dışarıda zombiler tarafından parçalanmayı tercih ederim ''

'' Bu aptal köpek yüzünden Serhat şu anda yok '' 

'' Bu aptal köpek yüzünden Emrullah şu anda yok  ''

'' Hayatta insanlıktan daha önemli hiç bir şey yok. Birisinin bu geri zekalıya bunları anlatması lazım ''

Bilal '' Sakin ol. Oda bunun olmasını istemezdi ''

Kübra '' Ben dışarı çıkıyorum ''

'' Ne hali varsa görsün ''

Kübra oturma odasından dışarıya tam çıkarken birden karşısına çıkan iki zombi Kübra'nın boynunu ısırmaya
başladılar.. Kübra acı içinde bağırırken Yağmur hemen Kübra'yı kurtarmaya koştu fakat zombiler Yağmur'unda kolunu ısırmışlardı. Yağmur'un zombiler ile savaştığını gören Jolie'de zombilere saldırdı. Ne olduğunu bilmediği Zombiler ile savaşıyordu. Jolie Zombilerin kanından alacağı bir damla bile onu öldürecekti. Kan Jolie'ye gelir gelmez. Jolie yere düştü.. Arkadan gelen zombiler Jolie'yi parçalamaya başlamışlardı bile. Jolie ile Kübra'nın kaderi aynı olmuştu.. Zombiler büyük bir açlıkla ikisinin birden etlerini kopartıyorlardı. Kübra acı içinde bağırıyordu.. Jolie kadar şanslı değildi. Jolie hemen ölürken. Kübra zombilerin ısırmalarını .. Vücudundaki etlerin parçalanmasını hissede hissede can veriyordu. Bilal Yağmur'u zombilerin arasından kurtardı. Camı kırdı ve  Yağmur Şuheda Esra 'yı dışarıya çıkartı. Bilal tam camdan dışarı çıkarken ayağında bir acı hissetti. Zombilerden teki ayak bileğinin biraz altından aşil tendomundan kapmıştı Bilal'i. Bilal Zombiye ayağının tabanı ile bir tekme attı ve ondan kurtulmayı başarmıştı. Yere düştü. Neyse ki düştüğü yer o kadar yüksek değildi. Yağmur ve Şuheda koşarak Bilal'i yerden kaldırdılar. Birlikte zombilerden kaçmaya başladılar. Zombiler ise Kübra Jolie ve bir kaç saat önce ölmüş Ayşegülü yiyorlardı. Diğerleri ise Bilal'in ayağından akan kanın kokusuna doğru hareket etmeye başlamışlardı. Eve giremeyen zombilerde kaçtıklarını görmüştü Şüheda Esra Yağmur ve Bilal'in. Bilal çok zor yürüyordu. İki kıza birden tutunuyordu.

Bilal '' Ben devam edemeyeceğim ''

'' Siz kendinizi kurtarın ''

'' Adım dahi atamıyorum artık ''

Yağmur '' Bugün başka hiç kimse ölmeyecek ''

'' Dayan biraz ''

Zombiler çok kalabalıktılar..


Telsiz Konuşması '' Denekler için dört sivil Yaşları 17-18 arasında değişen bir grup ''

Argo '' Bunlar daha çocuk ''

Şeytan '' Avrupaya döneceğiz bu akşam ''

Argo '' Beyefendi ve emirleri ''

'' Zombilerin Türkiye'ye girdiği iki hafta olmadı daha ''

'' Ama bizi avrupa ya gönderiyor ''

'' Neyse denek denektir. Başlatın ''



Bilal arkasına dönüp dönüp bakıyordu..

Bilal '' işte şimdi altımıza sıçtık  ''

'' Zombiler Koşuyor ''

Yağmur arkasını döndü ve zombilerin koştuğunu gördü. Belinden çıkardığı silah ile zombilere ateş etmeye başladı. Şuheda Bilal ve Esra'da ona destek veriyordu. Zombiler hızlı hareket ettikleri için onları vurmakta zorluk çekiyorlardı. Zombiler Bilal'in üstüne atlayarak onu parçalamaya başlamışlardı. Esra Şuheda ve Yağmur Bilal'i ısıran zombilere karşı koymaya çalışıyorlardı. Fakat o panikle kafalarına ateş edemiyorlardı.. Bilal'in karnını parçalarlarken Bilal'in ağzından ve burnundan kanlar geliyordu. Bilal artık ölmüştü. O panik ile Yağmur Şüheda ve Esra koşmaya başladılar..

Şeytan '' Kim kalır sizce ''

Argo '' Esra sürpriz.. Yağmur Favori.. Şüheda plase ''

Şeytan '' Yağmur ısırıldı ama ''

Argo '' Görürsün ''

Şeytan '' Şüheda kurtulur ''

 Bir anda üçüde farklı yönlere doğru koştular.. Şüheda sağ taraftan giderken, Esra sol tarafa yönelmişti.
Yağmur ise ortadan gidiyordu.. Üç zombi Esra'nın arkasına takıldı. Bir insan kadar hızlı hareket ediyordu Zombiler. Esra arkasına bakıyor ve koşmaya devam ediyordu. Soluk soluğa kalmıştı. Artık koşmak istemiyordu.. Elinde taşıdığı silah artık ağır geliyordu.. Zombiler iyice yaklaşmaya başlamışlardı. Esra arkasını döndü ve zombilere ateş etmeye başladı. Zombininin tekinin omuzundan vurdu. Zombi yere düştü. Diğerini de kalbinden vurmayı başarmıştı Esra. Fakat zombiler koşarak üzerine gelmeye devam ediyorlardı. Üçüncü zombi o sırada Esra'nın üzerine atladı.  Esra silahı ile Zombiyi vurmayı başarmıştı. Fakat zombi üzerine düştü. Hareketsizce yatıyordu. Esra Zombiyi güç bela üzerinden sağ tarafa doğru bıraktı.. Arkadan gelen zombi çok yaklaşmıştı. Esra birden emekleyerek kaçmaya çalıştı. Zombi Esra'nın ayak bileğinden yakaladı. İkisi yerde mücadele ediyorlardı. Esra ayaklarını sürekli hareket ettiriyor ve zombiden kurturmaya çalışıyordu. Esra'nın sürekli ayaklarını hareket ettirmesinden dolayı zombi ısıramıyordu. Sonunda zombinin kafasına ayağının tabanı geldi. Zombi Esra'nın ayağını bırakmıştı. Esra toparlandı ve koşmaya başladı. Silah ise yere düşmüş ve alamamıştı. Can tatlıydı.. Esra koşmaya devam ediyor. Arkasından ise hızlıca iki zombi geliyordu..
Ormanlık alanda zombilere yem olmama mücadelesi devam ediyordu..Esra artık gücünün sonlarındaydı. Soğuk havaya rağmen terlemişti. Koşmaya devam etti. Zombiler ise tam arkasındaydı. Zombinin sıktığı ayak bileği çok acıyordu. Fakat direnmek zorundaydı.. Biraz daha koştu.. Artık koşmayı bırakmak istiyordu..
Zombiler artık çok yaklaşmışlardı..

Tempolu koşusu artık son bulmak üzereydi.. Zombilerden teki üzerine atladı ve sırtından ısırarak etini kopardı. Esra'nın bağırması kulaklarda yankılanıyordu.. Şuheda ve Yağmur'da bu bağırmayı duymuşlardı.. Esra zombiler ile o kadar iyi mücadele etmişti fakat Esra sadece kendi sonunu görecek kadar enerjisi kalmıştı.. Esra'nın acıdan bağırma seslerini duyuyordu bütün orman..

Artık Esra'nın bağırma sesleri tamamen bitmişti.. Esra'nın bağırma seslerinin yerini tekrardan kuş ve böcek sesleri almıştı ormanda..

Yağmur koşuyordu. Arkasından zombilerde onu takip ediyordu o sıra.. Zombilerden teki diğer zombilere göre daha hızlı koşuyordu. Yağmur bunu fark etti. Yere eğildi ve silahını belinden çıkartarak nişan aldı.. Babasının ava gittiklerinde öğrettiği gibi soğuk kanlı halini koruyarak Zombiye ateş etti. Fakat ıskalamıştı. Silahtan çıkan kurşun ağaca girmişti. Fakat zombi hiç aldırmadan koşmaya devam ediyordu. Yağmur kendi kendine '' Sakin ol '' diye telkinde bulunuyordu.. İkinci kez gene nişan aldı. Zombi çok yaklaşmıştı.. Zombiye tekrar ateş etti. Yağmur'un silahından çıkan kurşun Zombinin beynini dağıtmıştı..
Arkadan gelen zombiye nişanladı bu sefer .. Onuda tek atışta indirmeyi başarmıştı. Koşarak ve hareketli hedefleri vurmayı ona babası öğretmişti.
Uçan kuşlara ateş ederek büyümüştü Yağmur..  Üçüncü zombiye ateş etti. Fakat mermisi bitmişti. Arkasına döndü ve koşmaya başladı..Cebinden çıkardığı son şarjörü çıkardı.. Biten şarjörü yere bıraktı.. Onu taktı ve arkasını döndü. Gelen zombiye ateş etmeye başladı. Beşinci atışının sonunda zombiyi yere indirmeyi başarmıştı.. Hemen yanından gelen zombi ise Yağmur'un üzerine atladı. Silah elinden düştü. Zombi Yağmur'un üzerindeydi. Zombi ısırmaya çalışıyor fakat Yağmur zombinin boynundan tutmuş ona engel oluyordu. Zombi ağzını açmış Yağmuru ısırmaya çalışıyordu.. Yağmur ise bütün gücü ile direniyordu Zombiye.. Zombi ile mücadele etmeye devam ediyordu. Sağ tarafta bir taş gördü Yağmur. Yağmur eliyle taşa uzanmaya çalışıyordu. Fakat uzanamıyordu. Tek eliyle de zombinin boğazından tutuyor ve onu ısırmasını engelliyordu. Zombi Yağmur'u ısırmaya çok az kalmıştı. Her keçen saniyede zombi biraz daha yaklaşıyordu Zombiyi ısırmaya.. Yağmurun artık kolunda derman kalmamıştı. Parmak uçları ile taşı almaya çalışıyordu. Uzanıyordu fakat başarılı olamıyordu. Yağmur bütün gücü ile zombinin kafasını yukarıya doğru kaldırdı. sonra ani hareket ile birlikte taşa doğru yan döndü. Bilinçsizce saldıran zombi yere düşmüştü. Yağmur taşı aldığı gibi zombinin kafasına bütün gücüyle vurmaya başladı.

Zombinin kafasına vurdu vurdu vurdu .. Zombi çoktan ölmüştü. Fakat Yağmur zombinin kafasını ezmeye devam ediyordu.. Sonunda Zombiye vurmayı bıraktı. Zombinin kafası paramparça olmuştu.. Silahı yerden aldı..  Bir ağaca yaslandı.. Koluna baktı. Kolu çok derin bir şekilde ısırılmıştı.. Kan kaybetmeye devam ediyordu..  Kafasını ağaca yasladı.. Gözlerini kapattı.. Elindeki derin ısırığa baktı.. Kendi kendine yükses bir ses ile '' Buraya kadarmış '' diye bağırdı. Çünkü Yağmur çok iyi biliyorduki Eninde sonunda Zombiye dönecekti.. Ölen arkadaşlarını düşündü.. Ailesini köpekleri.. Sonra hızlı bir yürümeyle üzerine doğru gelen zombileri farketti. Yağmurun kolundan akan kanın kokusunu takip ediyordu zombiler.. Oturduğu yerden kalktı ve koşmaya başladı bütün gücüyle. Yağmur koşuyordu. Fakat hızlı koşan zombiler ile mücadelesi onu çok fazla yormuştu.. Yağmur direnmeye çalışıyordu.. Direniyordu.. 
Zombi tarafından kolundan ısırılmıştı. Kan kaybediyordu.. Umudunu yitirmeye başlamıştı.. Arkasından gelen zombilere aldırmıyordu artık. Arkasına bile bakmıyordu.. Koşmayı bırakmış. Hizlı yürüyordu.. Artık bacakları onu taşıyacak güçte değildi.. Bir ağaca sırtinı dayadı ve oturdu.. Elindeki çantadan çıkardığı suyu aldı.. Çantada başka hiç bir şey kalmamıştı.. Suyu aldı ve içmeye başladı.. Yarasına baktı sonra. Çok iğrenç gözüküyordu. Suyun geri kalanini koluna doktu.. Cani yanmıştı fakat aldırmıyordu.. Zombilerin yaklaştığını görüyordu..Fazla kalabalık değildi zombiler. Kacabilirdi..  Ama artık yorulmuştu.. Silahını zombilere doğrultu.. Yaralı kolu ona düzgün hedef alamıyordu artık.. Zombiler yaklaşıyordu.. On metre vardı aralarında belkide dokuz.. Elleri titriyordu.. Günlerdir doğru düzgün uyku uyumamıştı.. Uykusuzluktan midesi bulanıyordu..Çok yorgundu uyumak istiyordu.. Zombiler yaklaşıyordu.. Silahı yere indirdi.. Sonra tekrar zombilere doğrultu.. Bu koşturmacanın sonu yoktu.. Durdu düşündü.. Ailesi geldi aklına.. Sevdikleri.. Hepsi birer zombi olmuştu.. Yasamak için bir sebebi yoktu.. Zombi olup baskalarinida zombi yapmak istemiyordu.. Silahı kafasına dayadı.. Tetiğe parmağını götürdü.. Sonra tekrardan zombilere doğrultu silahı.. Tekrar kafasına dayadı.. Kendi canini almaya cesaret edemiyordu.. Zombiler yaklaşıyorlardı..

Artık aralarındaki mesafe beş metreydi.. Silahı tekrar zombilere doğrultu.. Sonra tekrar kafasına..

Son dört metre..

Zombiler gözünde çok daha büyümüştü.. Daha bir korkunçtular.. Ellerini açmışlar ve uzerine doğru geliyorlardı.. Ellerini açarak aradaki mesafeyi daha da azaltmıştılar..

Yağmur kendi kendine '' Ya rabbim biz senin kulunuz.. İntihar eden her kim se .. Sen bizi kapından geri çevirme .. dedi içinden..

Gözlerini kapattı..

Silah sesi patladı..

Kuşlar uçtular silah sesini duyunca..

Yağmur gözlerini açtı.. Silahı bir el yakalamış ve silahın namlusunu havaya doğru kaldırmıştı.. Adamın yanındakiler ise zombilere ateş etmeye çoktan başlamışlardı..

Argo '' Ben Alfa-Star B Komutanı Argo ''

'' Seni kurtarmaya geldik ''

Yağmur '' Isırıldım '' dedi umutsuz bir ses tonuyla..

Argo '' Onunda çaresi var ''

Şeytan '' Efendim gitmeliyiz ''

Argo '' Toparlanın gidiyoruz ''

Yağmur '' Nereye ''

Argo '' Avrupaya karargahımıza ''

Yağmur '' Burada kalıp insanlara yardım etseniz daha iyi değil mi ? ''

Argo '' Üzgünüm hanımefendi.. Emirler böyle ''

Argo Yağmuru aldığı gibi helikopterine atladı ve görev yeri olan Avrupaya geri döndü. Argo misyonunu tamamlamıştı ..

Yağmur'a panzehir uyguladılar. Zombiye dönmemesi için. Yağmur helikoptere bindiğinde yanında oturan Şuheda'yı görünce sevinmişti. Şuheda'da ona sevinmişti. İkiside birbirlerinin öldüğünü sanıyorlardı.. Alfa-Star B yetiştirmek üzere iki bayanı yanına alarak Avrupaya doğru yola koyulmuştu. Helikopter ormanlık alandan geçerken .. Zombiye dönmüş Esra helikoptere bakıyor.. Ve Helikoptere doğru bağırıyordu..


Şimdi.. 12. Ada


Ağa Bey '' Senden bir isteğim var ''

Ölüm Meleği '' Nedir ''

Ağa Bey '' Girit Adasına saldırmanı istiyorum.. ''

'' Orada bir çok esir var. ''

'' Onların hepsini kurtarmanı ''

'' Leopar ve ikizi Kurt'un elinde ''

'' Yani S.O.S. Timine Bağlı bir yer. S.O.S. DxN'e bağlı bir timdir ''

'' Alfa-Star gibi ''

'' Adanın bütün bilgileri burada var ''

'' Adanın sahil kısımlarının hepsi zombilerle çevrili. ''

'' Karargah adanın ortalarında ''

'' Asit ile bir plan yaparsınız ''

Ölüm Meleği '' Emredersiniz .. ''

Ağa Bey '' İçeride çok fazla Türk Sivil var ''

'' Hepsini Kurtarabilirseniz harika olur ''

'' Onlar bizim için değerli ''

Ölüm Meleği '' Denerim ''

Ağa Bey gidiyordu.. Ölüm Meleği ise kollarına bakıyordu. Kollarındaki simgeler gün geçtikçe değişiyordu..

Sansar '' Komutanım gittiler ''

Ölüm Meleği '' Asit'i al yanıma gelin ''

Sansar '' Emredersiniz ''

Ölüm Meleği bilgisayarı açtı ve Ağa Bey'den Aldığı flash diski bilgisayara takarak incelemeye başladı.

Girit (Yunanca Κρήτη - Kriti; Osmanlıca گريد), Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz 'in beşinci büyük adasıdır. Ege denizi'nin güneyinde yer alır.
Girit dünyaca tanınmış bir turizm merkezidir. En ilgi çeken turistik ziyaret yerleri arasında Knossos , Faistos ve Gortis 'deki arkeolojik sitler, Retimnon (Resmo)'daki Venedik kalesi ve Samarya, Aya İrini ve Aradena geçitlerinin doğal güzellikleri sayılabilir.
Girit Avrupa'nın ilk uygarlıklarından biri olan Minos krallığına (yaklaşık M.Ö. 3000-1400 arası) beşiklik etmiştir.

Asit '' Girit adasına mı saldıracağız ''

Ölüm Meleği '' Ağa Bey'in emri ''

Asit '' Ne zamandır Ağa Bey'den emir alıyoruz ''

Ölüm Meleği '' Kurt ve Leopar S.O.S. Timi ? ''

'' Bu Tim ile ilgili neler biliyorsun ''

Asit '' İki Kız Kardeşin İki İkiz psikopat kardeşin idaresinde bir bölük asker olarak biliyorum ''

Ölüm Meleği '' Dikkatlice incelememiz gerekiyor ''

'' Türkiyeyi yakında tehdit edebilirler ''

Asit '' Tekrardan savaşamı giriyoruz ''

Ölüm Meleği '' Savaş her zaman var ''

'' Ya biz onları yok ederiz.. ''

'' Yada onlar bizi ''

'' Kimden artık ne giderse ''

'' Türkleri esir almak neymiş görsünler ''

'' Bütün dünyayı başlarına yıkalım ''

Asit '' Ölüm Meleği geri döndü ''

'' Artık biz değil.. Onlar düşünsün ''

Ölüm Meleği '' Hazırlıklarını tamamla.. ''

'' Yarın şafakla birlikte harekete geçiyoruz ''

'' Yetişmez ise ertesi gün. ''

'' Acele etmeyeceğiz ''

'' Artık bir adamımın bile ölmesine tahammülüm yok ''

Asit '' Emredersiniz Komutanım ''

Ölüm Meleği '' Sansar sende Asit'e yardım et. ''

Sansar '' Emredersiniz Komutanım ''

Ölüm Meleği '' Tuncay'a da söyleyin helikopterin bakımların yapsın ''

Asit '' Bir planım var .. ''

Ölüm Meleği '' Senin her zaman planın var ''

'' Çatışma başlasın ''

Sürecek..

4 Ağustos 2013 Pazar

54. Bölüm Savaş Benim İçin Yeni Başlıyor



Zombilerin Dünyası Survival Vol. IV 54. Bölüm Recep Zengin'e Teşekkürler...


Kuruçeşme ..


Recep en yakın arkadaşları Erdi, Esra, Seçil, Ömer ve Kübra ile birlikte konuşuyorlardı. Recep arkadaşlarını çok seviyordu. Ailesi kadar arkadaşlarına değer veriyordu Recep. Belki ailesinden bile önde geliyordu arkadaşları. Hepsi lise birde okuyordu. Aynı sınıftaydılar. Zombilerin Avrupa ya geldiği söylentisini onlarda duymuşlardı. Recep içlerinde zombiler ile ilgilenen kişiydi. Zombiler hakkında her şeyi biliyordu. Arkadaşlarına da zorla da plsa Zombi filmleri seyrettiriyordu. Yaşları on beş olan bu gençler her şeyin farkındaydılar.. Zombi saldırısına karşı bile hazırlıklıydılar. Ders aralarında öğle tatillerinde ve okul çıkışlarında hep bu konuda çalışıyorlardı. Planlarını ve programlarını yapmışlardı bile çoktan. Fakat ailelerine bir türlü ikna edemiyordu gençler. Fakat kendilerini ailelerini zombilerin dünyasından korumak için hazır hissediyorlardı.

Recep '' Baba zombiler Geliyormuş ''

Muharrem '' Hepsi birer söylenti. Yemeğini ye Recep. ''

Fatma '' Biraz daha pilav ye Recep.. ''

Recep '' Off anne yeter bu kadar ''


Recep bir hışımla odasına doğru koşarken.. Babası arkasından bağırıyordu..

'' Masaya geri dön ''

Recep oralı bile olmadan odasına çoktan girmişti.

Fatma '' Fazla üstüne gitmeyelim ''

Muharrem '' Hala hayal dünyasında yaşıyor bu çocuk ''

'' Zombi diye bir şey yoktur. Sadece bir hastalık var o kadar ''

'' Walking Dead izlemeyi yasaklıyorum sana ! ''

'' Eğer zombi diye bir şey olsaydı. Bu korku filmleri görüntüleri dışında başka görüntülerde gelirdi ekrana ''



Recep odasındaydı.  Telefonu ile Erdi'yi aradı.

Recep '' Erdi nasılsın ? ''

Erdi '' İyi senden naber ? ''

Recep '' Ne olsun.. Gene bizimkilerle atıştım ''

Erdi '' Zombi meselesi mi ? gene ''

Recep '' Evet ''

Erdi '' Sana bahsetme demiştim ''

Recep ''  Onları uyarmak istiyorum ''

'' Ama beni dinlemiyorlar ''

Erdi '' Zombiler geldiklerinde görürler ''

'' En çokta   Mert, Mustafa, Ulaş, Batuhan , Ahmet , Emre Bu orospu çocukları görecek ''

Recep '' Kesinlikle ''


Recep'in arkadaş grubuna düşman gruptu  Mert, Mustafa, Ulaş, Batuhan , Ahmet , Emre  .. Aynı okulda okuyan ve aynı mahallede yaşayan bu karşıt grup gerçekten de birbirlerinden nefret ediyorlardı..

Recep ve arkadaşlarının hazırlandığı gün gelmişti. Zombiler Edirne kapı daydı. Ve istanbul'un her tarafında zombiler ulaşmamış olsalar bile Zombilerin olduğu söyleniyordu...

Recep Babası ve Annesi evdeydiler.. Dikkatlice televizyonu izliyorlar ve dehşete düşüyorlardı. Edirne kapıdaki helikopter görüntüleri her şeyi anlatır cinsteydi.
Recep'in babası '' Gitmemiz lazım '' diyebildi sadece.. Recep'in annesi biriktirdikleri paraları ve bir kaç parça yemek ve su topluyordu aceleyle. Recep ise daha önce hazırlıklı olduğu için çantasını çoktan çıkarmıştı. Annesi şok olmuştu.. Bu kadar hızlıca hazırlanmasına.

Recep arkadaşlarına da mesaj atmak istedi. Fakat o kargaşa ve kaosta yoğunluktan dolayı telefonlar çekmiyordu. Evlerinin önü sakindi fakat ana caddeye çıkmak zorundaydılar. Ana caddeye çıktılarında üçü birden şok olmuşlardı. Kuruçeşme sokaklarında tam bir kaos hakimdi. Ellerinde taşıyabilecekleri birer çantaları vardı. Fazla ağır değildi. Koşabiliyorlardı. Recep'in elindeki sopayı babası almıştı. Recep ise sırt çantasından bir sopa daha çıkardı. Babası şaşkına dönmüştü.

Bir zombi babasının üzerine doğru geliyordu. Recep'in Babası Muharrem zombiye '' Gelme '' diye bağırıyordu.. Gelme şakam yok.. Zombi birden kafasından bir kurşunla yere serilmişti. Recep ilk kez Adrenalin timlerini orada görmüştü. Receplerin evinin ön tarafındaki havuzlu ve güzel villada kim oturuyorsa devlet onu koruması için Adrenalin timi göndermişti. Recep her sabah okula gitmek için o villanın önünden geçerdi. Ve içerdeki hangi şarkıcı diye içinden geçirirdi. Adrenalin Timi askerlerinin silahlarından çıkan sesler zombileri daha da çok kendilerine doğru çekiyordu. Fakat Adrenalin Timi Askerlerinin hedefinde Havuzlu güzel villada oturanlar vardı sadece..

Villayı düşman askerlerinin kuşattığı gibi kuşatmıştı askerler. Ölesiye koruyorlardı. Zombiler ise Recep ve ailesi ile ilgilenmeyi bırakmış. Adrenalin askerlerinin üzerlerine doğru geliyorlar. Fakat çok fazla yaklaşamadan beyinleri dağılan zombiler yere düşüyordu. Villanın kapısı açılmış ve siyah renkli camları bile siyah olan bir mercedes çıkmıştı. Adrenalin komutanı ise gidiyoruz diye emir verdi.

Recep'in Babası Muharrem '' Bizide kurtarın '' diye arkalarından bağırıp koş sada .. Adrenalin askerleri oralı bile olmamışlardı.

Recep'in Annesi de büyük bir şok yaşıyordu. Ama oğluna güç verebilmek için direniyordu.

Etrafta insan bağırışları sürüyordu..

Muharrem '' Recep , Fatma bu taraftan ''

Muharrem Fatma'nın ve elinden tutarak Kuruçeşme den Sarıyer'e doğru sahil şeridinden  koşmaya başlamıştı. Recepte onların hemen yanında koşuyordu. Recep yolun karşı tarafında en yakın arkadaşlarından biri olan Seçil'i gördü. Seçil bir zombiden kaçıyordu. Recep hiç bir şeye aldırış etmeden Seçil'e doğru koşmaya başladı. Zombi Seçil'i artık köşeye sıkıştırmış ellerini Seçil'in omuzlarına koymuş. Ağzını açmış ve Seçil'i ısırmak üzereydi. Recep Zombiye sopasını salladı. Sopa zombinin başına gelmişti. Zombi kafasına aldığı darbe ile Seçil'i tutmayı bıraktı. Seçil ağlıyordu.. Recep Seçil'in elinden tutarak Babası ve Annesine doğru koşmaya başladı. Seçil ise ne yaptığını bilmeden Recep'in koştuğu yöne doğru koşuyordu sadece. Arkasına bile bakmadan.
Recep'in babası Muharrem oğlunun bu kahramanlığına çok kızmıştı. Oğluna bir şey olabilirdi ama genede ses etmedi. Arkalarına bakmadan koşmaya devam ediyorlardı. Önlerine zombiler çıkıyor. Fakat Muharrem veya Recep zombileri sopaları ile yavaşlatmayı başarabiliyorlardı. Bu sırada bir korna sesi duydular. Büyük bir yolcu otobüsüydü bu. Koca farlarını açıp kapatıyor. Kornaya sürekli basıp duruyordu. Recep ve diğerleri arkalarına baktılar. Bu Recep'in arkadaşlarından Ömer'in babasından başkası değildi. Hemen otobüse atladı Recep Seçil Muharrem ve Fatma..

Recep hemen otobüse baktı. Otobüste Erdi Esra Kübra ve aileleride vardı. Recep onları kaybettiğini düşünürken bir anda sevinmişti. Fakat hepsinin suratı ağlamaklıydı. Bekledikleri zombi saldırısı böyle olmamalıydı. Filmlerdeki gibi heyecanlı geçeceğini sanan bu ekip aslında tam bir gerilim içine düşmüşler. Canlarının ne kadar kıymetli olduğunu anlamışlardı..

Ömer'in Amcası '' Ölmüştü.. Yerde yatıyordu. Sonra birden kalktı ve bana saldırdı ''

Ömer'in Amcası '' Ölmüştü.. Yerde yatıyordu. Sonra birden kalktı ve bana saldırdı ''

Ömer'in Amcası '' Ölmüştü.. Yerde yatıyordu. Sonra birden kalktı ve bana saldırdı ''

Ömer'in Amcası '' Nefesini kontrol ettim. Nefes almıyordu. ''

Ömer'in Amcası '' Kalbi atmıyordu ''

Ömer'in Amcası '' Her tarafı kan içindeydi ''

Ömer'in Amcası '' Ölmüştü.. Yerde yatıyordu. Sonra birden kalktı ve bana saldırdı ''

Recep dikkatli bir şekilde Ömer'in Amcasına bakıyordu. Ömer'in Amcası otobüsün koltuğuna oturmuş. Zikir çeken radikal islamcılar gibi kafasını bir öne eğiyor bir geriye atıyor ve sözleri tekrar ediyordu ..

Otobüsün içinde herkes birbirlerine başlarından geçen olayları anlatırken Ömer'in Babası Radyonun sesini açtı ve '' Susun bir dakika '' Açıklama Var '' dedi..


Trt FM

Spiker '' Hattımızda Türkiye Güvenlik Kurulu Başkanı Beyefendi var ''

Beyefendi '' Halkımız metanetli olsun. ''

'' Evlerinizden dışarıya çıkmayın ''

'' Özel olarak yetiştirdiğimiz birlikler İstanbul ve çevre illere dağılmış durumda ''

'' Sokaklarda bu et yiyen canavarlara karşı mücadelemiz devam etmekte ''

Spiker '' Efendim İstanbulun kontrolünü tamamen bu hastalıklı insanlara geçtiği söyleniyor ''

Beyefendi '' Dediğim gibi . Halkımız şu an sakin olmalı. Evlerinden asla dışarıya çıkmamalı ''

'' İlerleyen saatlerde Sayın Başbakan ile yapacağımız olağan üstü toplantıdan sonra gerekli açıklama yapılacaktır ''

Bip bip bip ...


Spiker '' Hattımızda şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı var .. Komutanım buyrun ''

Komutan '' Sivilleri güvenli bölgelere almaya başladık. Güvenli bölgeleri arkadaşlarınıza fax olarak gönderdim. Kendi imkanı ile gelebilecek bütün sivillere kapımız açık. Fakat Beyefendi'nin söylediği gibi. Eğer gelecek durumunuz yok ise lütfen evlerinizde kalın ''

'' İlerleyen saatlerde Sayın Başbakan ile yapacağımız olağan üstü toplantıdan sonra gerekli açıklama yapılacaktır ''



Spiker '' Güvenli bölgeleri sizlere söylemek istiyoruz ve yayınımızı burada kapatıyoruz ''

'' İstanbul Avrupa Yakası Sarıyer - Rumeli Kavağını geçtikten sonra Garipçe'de.. ''

'' İstanbul Avrupa Yakası .. ''


Muharrem '' Fazla uzak değiliz ''

Ömer'in Babası '' Evet oraya gidebiliriz ''


Ömer'in Babası bir umutla Sarıyer e doğru yola koyulmuştu. Aslında amacı köprüye ulaşmaktı. Fakat köprünün kötü olduğunu duyduduğu an bir anda karar değiştirmişti. Gecenin karanlığında ilerliyorlardı.. Radyoda tanımadıkları bir sesin dediği yöne doğru.

Birden etrafta bir çok araç gördüler.. Hepsi sıraya girmişti araçların. Askerler genel güvenlik önlemi almışlardı. Önlerinde yirmi araçtan fazla vardı.

Ömer'in Babası ve Recep'in Babası Muharrem araçtan inmişlerdi. Muharrem araçtan inerken oğluna doğru bakarak '' siz burada kalın ''  demişti..



Asker '' Benim yapabileceğim bir şey yok. Lütfen Aracınıza binin ve burayı terk edin ''

Adam '' Oğlum Ölüyor ''

'' Sen beni içeriye almıyorsun ''

Asker '' Oğlunuzu bu kapıdan içeriye alamam ''

Adam '' Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ''

Leopar '' Sizin ne vatandaşı olduğunuzu zaten biliyoruz. Buraya sizleri kabul etmek için Amerikalı Türk Yunan gibi işlemlere tabi tutmuyoruz. Ama bizimde bir kuralımız var. O kurala sadık kalmak zorundayız. ''

Adam '' Sende kimsin be kadın ''

'' Ben Askerle konuşuyorum ''

'' Seninle değil ''

Leopar '' Bir asker olmak kimseyi erkek yapmaz ''

'' Bir Adam , Bir Baba olmakta seni erkek yapmaz .. ''

'' Asker ! ''

Asker '' Emredin Komutanım .''

Leopar '' Üçe kadar say. Eğer gitmezse çocuğun beynini dağıt. ''

'' Çocuğun cansız bedenini alıp gitmezse ''

'' Üçe kadar gene say ''

'' Onuda Öldür ''

Asker '' Emredersiniz ''

Adam '' Ciddi olamazsın ''

Leopar '' Bir ''

'' İki ''

Adam '' Lanet olsun. Gidiyorum ''

Leopar '' Bu adam gidene kadar gözünü ondan ayırma ''

'' Eğer ters veya şüpheli bir hareketinde de onu vur ''

Asker '' Emredersiniz ''


Asker önündeki kalabalığa baktı. '' Lütfen Tek sıra olalım '' Lütfen '' Diye bağırıyordu.

Muharrem '' Komutanım bakarmısınız ? ''

1.75 Boyunda Zayıf. Kumral teni gecenin karanlığını aydınlatan, Uzun ve dalgalı saçlı, Kahverengi gözlü. Leopar ..

'' Buyrun Beyefendi ''

Muharrem '' Komutanım. Ailelerimizle geldik. Bize yanınızda yer var mı ? ''

Leopar '' Var '' Isırılmadıysanız. Yanımızda kalabilirsiniz ''

Muharrem '' Isırılınca ne oluyor ''

Leopar '' Bilgim yok. Emir sorgulamıyoruz ''

Leopar cebindeki sigarayı çıkardı. Zippo çakmağı ile sigarasını yakıp Muharrem ve Ömer'in Babasının bakışları ardında arkasını dönüp gitti.


Muharrem '' Ne tuhaf kadın ''

Ömer'in Babası '' Kendini beğenmiş orospu ''

Leopar '' Son dediğini duydum yaşlı adam ''

Ömer'in Babası '' Lanet olsun ''


S.O.S Tim'inin ikizlerinden birisi Leopardı.. Diğeri ise Kurt'tu. İki dişi ve ikiz.. Zombilerden bile daha acımasızlardı..


Muharrem ve Ömer'in Babası çaresiz bir şekilde otobüslerinin yolunu tuttular. Onca eziyetten geçerek geldikleri bu yerde Sorumlu kişinin de umarsızca davranması üzerine hayal kırıklığı yaşıyorlardı.. Ne bekliyorlardı ki ? Leopar'ın S.O.S Dinlenme tesislerine hoş geldiniz demesini mi ?

Birden arkadaki araçlardan çığlık sesleri gelmeye başladı.  Çığlığı duyan Leopar '' Kapıları Kapatın '' Emrini vermişti.

Leopar'ın emri ile birlikte kapılar kapanırken dışarıda kalan siviller ise kapılara yükleniyorlardı..

Leopar ve Kurt Tel örgülerden atlayarak zombi saldırısına doğru koşmaya başladılar. Leopar ve Kurt'un Tel Örgülerden atladığını gören diğer S.O.S timinin askerleri de Tel örgülerden atlamaya başlamışlardı..

Recep otobüsün hemen arkasında patlak veren olayları çok net ve açık bir şekilde görebiliyordu.

Zombiler S.O.S. Karargahına girmek için sıra bekleyen insanlara saldırıyorlardı.. Bir zombi sarışın kıvırcık saçlı biraz tombul bir kadının kolundan bir parça aldı. Kadın çığlık içinde bağırırken kocası kadının yardımına koştu. Kadının kolundaki zombiyi çekmeye çalışırken başka bir zombi adamın üzerine geldi ve onu ısırmaya başladı.. Ne olduğunu anlayamayan insanlar zombilerin ısırıklarına yem olmaya çoktan başlamışlardı. S.O.S. Tim'i imdada yetişti. Yoğun bir ateş başladı. Zombilerin sayıları çok kalabalıktı.

Leopar ve Kurt iki ayrı kola ayrıldı.

Leoparın arkasındaki askerler sağ tarafta..

Kurt'un arkasındaki askerler ise sol tarafta yerlerini almışlardı.

Çift taraflı ateş başladı.. Zombiler yere düşüyorlar fakat tekrar kalkıyorlardı.. Kurt ve Leopar'ın askerleri ateş etmeye devam ediyorlar ve adım adım üzerlerine gelen zombilerden geriye doğru çekiliyorlardı.

O sırada Muharrem ve Ömer'in Babası herkesi dışarıya çıkartarak S.O.S Tim'i Karargahına doğru hareket etmeye başlamışlardı bile.

Tam o sırada Zombiler askerlerinde üzerlerine atlayarak onları ısırmaya başladılar.. Bir asker ısırılmış ve yerde yatıyordu. Diğer asker ise yavaşça geri çekiliyordu. Yerde ısırılmış asker birden gözlerini açtı. Kırmızı gözleri ile askerin bacağından ısırmaya başladı. Canı yanan asker kontrolünü kaybetti. Kontrolünü kaybettiği andada o askerden bir kaç parça et almak isteyen zombiler üzerine atlamışlardı çoktan..

Leopar zombilere ateş etmeye devam ediyordu.. Silahından çıkan mermiler zombilerin beyinlerini dağıtıyor.. Ölü insanları ikinci kez öldürüyordu.. Kimseye merhamet göstermeden karargahının onunu temizlemeye çalışıyordu..

Kurt ise daha çok püskürtmeye çalışır bir hali vardı fakat zombileri silah seslerini duyunca dahada kalabalıklaşacaklarını bilmiyordu.. Hem boşuna mermi harcıyor hemde etrafına daha çok zombi topluyordu..

Kurt'un ayağı takıldı ve sırt üstü yere düştü. Üstüne gelen ilk zombi Kurt'a doğru hamle yaptı. Kurt postalı ile tekmeleyerek onu savuşturmayı bildi. Belindeki Silahını çıkartır çıkartmaz ateş etmeye başladı. Üzerine gelen zombileri bir bir yere seriyordu Kurt. Kurşunları bitmişti .. Gelen zombiler eksilmiyordu. Sürünerek geriye doğru çekiliyordu.. Birinin diz kapağına vurdu ve zombinin dizini kırmıştı. Ama bu zombiyi vazgeçirememişti.. Kurt'un bacaklarından yukarıya doğru gelmeye başladı Zombi. Kurt engellemeye çalışıyordu. Kurt engellerken bir anda bir kurşunla zombi Kurt'un üstüne düşmüştü. Leopar elini uzattı. Kurt'u ayağa kaldırdı.

Leopar '' Küçük Kardeş gene mermilerini saymayı unuttun ''

Kurt '' Dikkat et ''

Kurt Leopar'ı çeker çekmez zombinin suratına tekmeyi vurarak zombiyi yere yapıştırdı. Kurt bu hamleyi yapmasa Zombi Leopar'ın boynunu ısırabilirdi.

Leopar ve Kurt askerlerinin kontrolünü çoktan kaybetmişlerdi.. Her taraftan zombiler geliyordu.. Leopar Kurt ve Zombilerden kurtulan üç beş asker S.O.S. Karargahına doğru çekilmeye başlamışlardı..

Kurt '' Kapıları Açın ''

Kurt'un bu emri ile birlikte kapılar açıldı ve herkes Recep Ailesi ve Arkadaşları da dahil olmak üzere kapılardan içeriye girmişlerdi. Kapılar Leopar ve Kurt ile birlikte kapanmıştı..

Bütün sivillerde içeri alınmıştı.. Isırılan ısırılmayan herkes oradaydı.. Kurt yüzündeki kanı bir havluya sildi.

Kurt '' Rapor ver çavuş ''

Çavuş '' Komutanım 21 askerimiz şehit düştü. ''

Kurt '' Devletimizin başı sağ olsun ''

'' Sivillerin hepsini kontrol et. ''

'' Gerekirse çırıl çıplak soy ''

'' Soyunmayı reddeden olursa hücrelere kapat ''

Çavuş '' Emredersiniz ''


Çavuş bütün sivilleri tek sıra yapmıştı. Bütün hepsi kontrolden geçti. Kontrolden geçmek istemeyenleri hayvanlar gibi hücrelere kapattılar.. Recep Ailesi ve Arkadaşları güvendeydiler..

Artık sabah olmuştu. Recep ve Arkadaşları etrafı geziyorlardı. Leopar ise sigarasını içiyordu. Leopar'ın yanındaki silah'a gözünü çevirdi Recep. Leopar bunu fark etmişti. Leoparın güzelliği Recep Ömer ve Erdi'yide etkilemişti.

Recep '' Komutanım Merhaba ''

Leopar '' Merhaba ''

Recep '' Komutanım silahınıza bakabilir miyim ? ''

Leopar '' Anlarmısın silahlardan ''

Recep '' Evet elinizdeki bir M4 Karabina ''

'' Kullanıldığı savaşlar    II. Körfez Savaşı, Irak Savaşı, Afganistan Savaşı ''

'' Ağırlık    2.7 kg, Uzunluk    838 mm, Namlu uzunluğu 368 mm, Genişlik 5,56 mm , Mühimmat    5.56x45 mm NATO, Kalibre 5.56 mm

'' Atış hızı    700–800 mermi/dakika, Etkili menzil 350 m, Azami menzil 800 m ''

Leopar '' Etkilendim.. Yaşıtım olsaydın sana çıkma teklifi ederdim ''

Recep '' Ciddimisin ? ''

Leopar '' Hayır ''

Çavuş '' Komutanım Üst Teğmen Kurt sizi çağırıyor ''

Leopar '' Geliyorum ''

'' Görüşürüz .. Senin ismin ne ? ''

Recep '' Recep ''

Leopar '' Belki bir gün sana nasıl atış edildiğini gösteririm bu silahın ''

Recep '' Sevinirim ''

Leopar arkasına bakmadan yürüdü ve gitti..

Recep ise Leopar'ın arkasından '' Ne kadın ama '' diyebildi..

Leopar '' Bunu duydum Recep ''

'' Sakın bana aşık olma ''

Recep ve arkadaşları bir anda gülmeye başladılar..

Recep '' Gülmeyi kesinde. Bir plan yapmalıyız ''

Esra '' Ne planı şu anda güvendeyiz ''

Erdi '' Recep komutandan etkilendi ve plan istiyor ''

Recep '' Alakası yok ''

'' Elimizde silah tabanca kendimizi savunacağımız hiç bir şey yok ''

'' Kendimizi savunmak için bir şeyler bulmalıyız ''

'' Askerler bizi koruyamayabilir ''

'' Babamında dediği gibi can tatlı ''

Seçil '' Ne yapacağız o zaman ''

Recep '' S.O.S. in silahlarını çalacağız. Kendimize yetecek kadar. ''

'' Eğer buraya zombiler gelir ise ; Kendi başımızın çaresine bakacağız ''

'' Benimle misiniz ? Değil misiniz ? ''

Kübra '' Seninleyim ''

Ömer '' Seninleyim ''

Esra '' Seninleyim ''

Seçil '' Seninleyim ''

Erdi '' Seninleyim ''


Erdi, Esra, Seçil, Ömer, Kübra ve Recep birlikte bir plan yaparak kendilerini savunmak için silah çalmaya karar vermişlerdi. Gece herkes uyuduğunda ve sadece S.O.S de nöbetçilerin ayakta kaldığı o anlarda Silah deposunun penceresinden girdiler. Askeri çantanın içine silahları ve taşıyabilecekleri kadar kurşun alıp çıkmışlardı.. Kimse fark etmemişti onları..

Ertesi gün sayım için herkesi asker gibi dikmişti S.O.S. Tim Askerleri..

En önde güneş gözlükleri ile güzel gözlerini kapatan Leopar ve Kurt vardı.. İkisi de birbirinden güzel ikizler.. Sivil halka bakıyorlardı.. Sivil halk tedirgindi..

Çavuş koşarak geldi. Selamını verdi. Kurt ve Leoparda selamlarını verdiler..

Çavuş '' Herkes tamam Komutanım ''

Leopar bir kaç adım atarak sivillere doğru yürüdü.. Rahata geçti.

Leopar  '' Beyler ve Bayanlar ''

'' Burada iyi geçinebilmemiz için bazı kurallar vardır ''

'' Bunlarda hala Türkiye hukuk kurallarıdır ''

'' Kurallar geneldir. Ben dahil buna herkes uymalıdır ''

'' Kimseyi öldürmenize izin vermeyiz ''

'' Kimseye tecavüz etmenize izin vermeyiz ''

'' Hiç bir şey çalmanıza da izin vermeyiz ''


Erdi '' İşte gördün anladılar ''

Recep '' Sessiz ol ''

Leopar '' Getirin ''

Adam '' Yapmayın ''

'' Lütfen ''

'' Yapmayın ''

Leopar '' Neden yiyecek çaldın ''

Adam '' Hamile karım için çaldım ''

Leopar '' Bu adamın karısını getirin ''

Adam '' Çocuğuma ve Karıma dokunmayın ''

Kadın '' Bırakın beni ''

Leopar '' Sen hamilemisin ? ''

Kadın '' Evet ''

Leopar '' Kurt sen ne diyorsun ''

Kurt '' Çok hamile gördüm ama bu kadın hamile değil ''

Leopar '' Hamile karın için çaldın demek ''

Adam '' Evet ''

Leopar '' Bir Anne asla çocuğundan vazgeçmez ''

'' Doktor Aynısını demiyor ''

'' Çavuş ikisini de öldür ''

Çavuş çıkardığı silah ile ikisininde kafasına birer kurşun sıkarak öldürdü.

Leopar '' Bu şerefsizler yemeğimizi çalıp buradan kaçmanın planını yapıyorlardı ''

'' Planları başka bahara kaldı artık ''

'' Çalmayın ''

'' Derdinizi bize söyleyin biz gereğini yaparız ''

'' Dağılabilirsiniz ''


Recep ve arkadaşlarıda çok korkmuştu.. Toplandılar hemen..

Recep '' Arkadaşlar silahları vermeyi unutun ''

'' Onlar bizim sigortamız ''

Esra '' Eğer anlarlarsa bizide öldürürler ''

Ömer '' Çocuğuz biz. Çocuk öldürmekte ne oluyor ''

Erdi '' Görmedin mi ? Recep'inki hamile kadını öldürdü ''

Kübra '' Gözümüzün yaşına bakmazlar. Recep'e neden uyduysak ''

Seçil '' Recep inat etme .. Silahları geri vermeliyiz ''

'' Bizide ailemizide öldürürler ''

Recep '' Anlamadılar. Saçmalamayın ''

'' Eğer silahları verirsek bizim çaldığımızı anlarlar. ''

'' Bizi öldürmeyeceklerinin garantisi var mı ? ''

'' Yok.. Konu kapandı ''

'' İleride teşekkür edeceksiniz bana ''


Bir Kaç Gün Sonra..


Çavuş koşarak geldi.

Kurt '' Ne var çavuş. zombiler içeri mi girdi ''

Çavuş '' Alfa-Star B buraya geliyor ''

Kurt '' Ne dedin sen ''

Çavuş '' Argo'nun Sağ kolu Şeytan bildirdi. Yarım saate burada olacaklarmış ''

Kurt '' Leopar'a haber ver ''


Bir helikopter indi S.O.S. Karargahının tam ortasına..

Kurt Leopar ve Çavuşları karışladı. Helikopterden Argo Şeytan ve Kabus indi.

Kurt '' Hoş geldiniz ''

Argo '' Hoş bulduk. Fazla vaktim yok. Biliyorsunuz Türkiye'ye gelmemem lazım ''

'' Buraya geldiğimi de kimse duymasın ''

'' Beyefendi'nin emri .. Burayı tasfiye ediyoruz ''

Kurt '' Tasfiye derken ''

Argo '' Buradan yaşları en fazla 10 olan bütün çocukları ve doğurgan dişileri almak için emir aldım ''

'' Beyefendinin emri ''

'' Sonrada siz giderken zombilere kapıları açın ''

'' Bu bir emirdir ''

Kurt '' Emredersiniz de ''

Argo '' Söyle Asker ''

Kurt '' Özür dilerim. Beyefendi bunları ne yapacak ''

Argo '' Emir sorgulamıyoruz asker ''

'' Kurtarabileceğimiz kadar sivil kurtarmak için buradayım ''

'' Herkesi kurtaramazsın ''

Kurt '' Emredersiniz ''

'' Çavuş gerekeni yap ''

Çavuş '' Emredersiniz ''



Çavuş koşarak yanına aldığı askerlerle. Çadırları bir bir dolaşmaya başladı.. Argo'nun emrettiği üzere bütün herkesi topladı. Argo tek tek sivillere bakıyordu.

Argo '' Arkadaşlar bir emir aldım ''

'' Aranızdan bazı kişileri kurtarmak için buraya geldim. ''

'' Kurtaracağımız kişiler arasında belirli kriterlere uygun olması gerekiyor ''

'' Ve üzgünüm ki belirli bir sayı var. ''

'' Ne ondan bir eksik nede ondan bir fazla ''

'' Bayanlar ve çocuklar bir adım öne çıksınlar ''

Argo içlerinden elli kişiyi seçerek yanında götürdü. Leopar ve Kurt ise en güvendiği adamları alarak S.O.S: Karargahını terk etmişti.  İki yüze yakın sivil ve yirmi beş tane asker kalmıştı sadece karargahta.. Aylar bu şekilde geçip gitti.


Beş ay böyle geçti. Recep ve arkadaşları hallerinden memnundu..

Bir gece sirenler ötmeye başladı.. Recep ve ailesi ve arkadaşları siren seslerine uyandılar..

Recep'in Babası Muharrem '' Ne oluyor '' diye dışarı çıktı. Dışarıda zombiler insanlara saldırdığını gördü.. Kapılar kapalı olmasına rağmen zombiler nereden geldiği meçhuldü.. Saldıranların büyük çoğunluğu S.O.S Timi askerleriydi.  Muharrem eşini ve oğlunu aldığı gibi çadırdan çıktı. Recep çadırda sakladığı silahları çoktan çıkarmıştı. Muharrem şaşkındı. Fakat nereden bulduğunu bile sormaya vakti yoktu. Silahları kaptıkları gibi dışarıya çıktılar. Recep'in elinde bir M4 Karabina vardı. Recep üzerine gelen zombilere ateş ediyordu. Fakat fazla silah ile deneyimi olmadığı için genellikle mermilerini boşa harcamakla yetiniyordu.
Recep'in arkadaşları ve onların aileleride toplanmışlardı. Ömer'in babası arabaya gitmemiz lazım diyordu..
S.O.S. karargahının önünde duran yolcu otobüsü onların kurtuluşu olabilirdi. Her yer zombi kaynıyordu.
S.O.S. Karargahının kapıları açılmıştı. Askeri araçlar birbiri arkasına çıkış yapıyorlardı.
Recep ve sevdikleri de zombilerden kaçarken bir yandan da karargahtan kaçmaya çalışıyorlardı..
Aniden çıkan bir zombi Ömer'in Amcasını ısırmaya başladı. Ömer'in amcası acı içinde bağırıyordu. Acı içinde bağırıyordu .. Canı çok yanıyordu. Ömer'in babası müdahale etmek istedi zombiye. Zombinin kafasına silah ile vurdu. Zombi yere düştü. Ayağa kalkıp tekrardan geliyordu. Recep'in Babası Muharrem ateş ederek zombi'nin beynini dağıttı. Boynundan ısırılmış Ömer'in Amcası yere düşmüştü. Ömer'in Babası ona doğru koştu. Nefesini kontrol etti. Nefes almıyordu. Recep'in Babası Muharrem '' Hadi artık gidelim '' diye bağırdı. Fakat Ömer'in babası şoka girmişti. Ömer babasını kolundan tuttuğu gibi çekti ve aldı oradan. Koşmaya devam ettiler. Ömer'in babası kardeşinin ölümüne üzülmüştü.

Otobüse binmeye başlamışlardı. Otobüsün içine iki tane zombi girmişti. Zombileri gören Recep elindeki silah ile ateş etmeye başladı. O heyecanla Otobüsün arka camlarını bile indirmişti Recep. Silahın sesi ile birlikte kulağında geçici bir duyma sorunu bile yaşayacaktı..

Herkes otobüse bindikten sonra Ömer'in babası tam otobüse binerken. Ömer'in Zombiye dönüşen amcası tarafından kolundan ısırılmıştı. Ömer'in babası acı içinde bağırıyordu. Ömer'in Amcası kolundan kopardığı et parçasını mideye indirmeye çalışırken Ömer'in Babası bir yumruk atarak onu yere serdi ve hemen otobüsün içine girdiği gibi kapıyı kapattı.

Ömer'in Babası kolundan akan kana aldırmadan otobüsü çalıştırdığı gibi ilerlemeye başladı.. Nereye gideceklerini bilmiyordu. Sadece ilerliyorlardı. Karanlıkta ilerlemeye devam ediyorlardı. Önlerine çıkan zombileri ezerek geçiyorlardı.
Ömer'in Babası kan kaybetmeye devam ediyordu. Fakat aldırmıyordu. Karadenize doğru ilerlerliyorlardı. Sadece oradan kaçmak istiyorlardı. Kaçmayı başarırlarsa kurtulacaklarını sanıyorlardı. Hızlı giden otobüsün kontorülü kaybetti Ömer'in babası ve bir ağaca vurdu.. Herkes sarsılmıştı.. Otobüs artık kullanılmayacak kadar kötüydü. Otobüsün içinden güç bela indiler..

Ömer'in Babasının kolu gerçekten kötüydü. Yoldaki zombiler fark etmişlerdi. Otobüse doğru gelmeye başlamışlardı. Recep'in Babası Muharrem ise bu taraftan diyebildi sadece.. Ormanlık alanın içinde koşmaya başladılar.. Ömer'in babası kazanında etkisi ile fazla koşamıyordu. Ömer hemen yanındaydı. Hadi baba diyor ve onu çekmeye çalışıyordu. Kalabalık zombi grubu arkalarından geliyordu..

Durup savaşmak yerine onlar kaçmayı seçmişlerdi..  Zombiler asla pes etmeyeceklerini bilmiyorlardı. Zombilerin hedefleri görüş mesafesinden çıkmadan peşini bırakmazlardı. Ömer'in Babası ve Ömer'in Annesi ve Ömer grubun en arkasındaydı.. Kaçmaya çalışıyorlardı.

Recep birden durdu ve ateş etmeye başladı zombilere.. Zombilere pek isabet ettiremese de ateş ediyordu.. Zombiler birazda olsa yavaşlamışlardı. Hep birlikte zombilere ateş etmeye başladılar. Fakat zombiler kalabalıktı. Zombiler her taraftan çıkmaya başlamışlardı. Silah seslerini duyan başka zombilerde oraya doğru geliyorlardı..  Recep Ömer'i ve ailesini kurtarmak istiyordu. Silahlı olanlar ateş ederken diğerleri ise ormanın içlerine doğru koşmaya devam ediyorlardı.

Recep Babası Muharrem ve diğer erkekler zombilere ateş ediyorlardı.. Fakat zombiler her yerden gelmeye başlamışlardı bile. Ömer'in Babasını bir zombi yakaladı. Isırmaya başladı. Zombi ısırıyordu Ömer'in Babasını. Ömer Babasını kurtarmak için hamle yaptı. Ömer'in Babası yerde üstünde ise zombi vardı. Zombi'nin omuzundan tutarak babasının üzerinden almak istediği sırada Zombi Ömer'inde elinden ısırmıştı. Recep geldi ve zombi'nin kafasına bir el ateş etti. Zombiden çıkan kanlar Ömer'in suratına gelmişti. Recep Ömer'in Babasına baktı. Ömer'in babası çoktan ölmüştü. Ömer'in Anneside Zombiler tarafından ısırılmış ve paramparça ediliyordu. Recep Ömer'in Annesini kurtarmak için zombilere ateş ediyordu. Fakat Ömer'in Annesi içinde artık çok geçti. Recep silahını Ömer'in babasına doğrultu. Kafasına ateş etmekle etmemek arasında tereddüt yaşıyordu. Bu arada Muharrem geldi ve iki çocuğu da alarak zombilerden kaçırmaya çalışıyordu. Önde giden grubun sesi ile bir anda durdular. Bir kadın çığlık atıyordu. Var güçleriyle çığlık sesine doğru koşmaya başladılar.

Gördükleri manzara karşısında dilleri tutulmuştu. Zombiler kaçan herkesi ileride kıstırmış ve ısırarak yok etmişti. Her taraf kan gölüydü. Zombiler insanları parçalarayak yiyorlar. Recep ve diğerlerinin gelişini bile duymamışlardı.

Geriye Recep , Muharrem , Recep'in Annesi, Erdi, Esra, Seçil, Ömer ve Kübra kalmıştı.  Kısa süreli bir şokun ardından ormanın  içlerine doğru koşmaya başladılar. Beş kilometre kadar koştular. Ellerindeki ağır silahlar onları çok zorluyordu fakat vazgeçmemişlerdi. Ömerin eli kanıyordu. Sonunda bir çiftlik evi görmüşlerdi. Ona doğru koşmaya devam ettiler.. Sonunda çiftlik evine çok az kalmıştı.

Önden koşan Muharrem'in ayaklarına bir kurşun sıkıldı.. Çiftlik evinden çıkan saçları ağırmış uzun boylu atletik yapılı bir adam vardı. Eski asker olduğu belliydi. Muharrem ve diğerleri ellerini kaldırdı..

Çiftliğin Sahibi '' İçinizde ısırılan biri var mı ? ''

Muharrem '' Bir kişi var. oda çocuk ''

Çiftliğin Sahibi '' Elleriniz yukarıda yavaşça yaklaşın ''

'' Silahlarınızı atın ''

Muharrem '' Çocuklar silahlarımızı atıyoruz ''

Herkes ellerindeki silahları atarak yavaşça yürümeye başladılar..

Yavaşça yürümeye devam ettiler.

Çiftliğin Sahibi '' Isırılan kim ''

Ömer '' Benim '' ( Korku dolu bir sesle )

Çiftliğin Sahibi  '' Nerenden ısırıldın ''

Ömer '' Elini gösterdi ''

Ömer'in Elinde sadece diş izleri ve biraz kan vardı ..

Çiftliğin Sahibi Muharrem'e bakarak '' Çocuğu tut '' dedi. Tedavi etmemiz lazım..

Muharrem Çocuğu tuttu. Çiftliğin Sahibi belinden çıkardığı pala ile Ömer'in elini bileğinden kesti.. Sonra ise naylonla sarıp orayı yaktı. Ömer acıdan bayılmıştı..

Muharrem '' İyileşecek mi ? ''

Çiftliğin Sahibi  '' Bilmiyorum ''

'' Belki ''

Muharrem '' Bekleyip göreceğiz ''

Çiftliğin Sahibi '' Yatağa bağlamakta fayda var ''


Üç gün geçti.. Ömer sonunda zombiye dönüşmüştü. Yatakta bağlı halde duruyor ve insanları gördüğünde onlara saldırmak istiyordu. Recep arkadaşının zombiye dönüşmesine çok üzülmüştü.. Başını öne eğdi. Kapıyı yavaşça açtı.. Zombiye dönmüş Ömer onu görünce ısırmak onu yakalamak için hamleler yapıyordu. Sanki Ömer bağlanmış bir kuduz köpekti. Recep silahını Ömer'in başına dayadı. Gözlerini kapattı ve tetiği çekti. Ömer'in cansız bedeni yatakta yatıyordu..

Recep arkadaşı için bir mezar kazdı ve Ömer'i gömüşlerdi..

Aradan bir kaç ay daha geçmişti. Recep ve diğerleri sürekli spor yapıyorlar. Kendilerini savunmak için eğitim yapıyorlardı. Eğitimi yaptıran ise Çiftliğin Sahibiydi. Çiftliğin Sahibi eski bir askerdi. Cephanesi ve silahları görülmeye değerdi. Çiftlikte bulunan tavuk koyun gibi hayvanlarla protein alıyorlar. Ve ekili sebze ve meyvelerle ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Çiftliğin Sahibi gerçekten de bu işler için hazırlanmıştı sanki..
Sonunda Televizyonda beklenen şey oldu..


TRT - 1

Lütfen Dikkat ! Dinlediğiniz mesaj bir bant kaydıdır. Türkiye Cumhuriyeti adına sizlere saklanabileceğiniz ve sınırsız yemek bulacağınız Zombilerin Dünyası Survival Kamplarını söylüyoruz.

12 Adalar Adrenalin 41. Tim Komutanı Üst Teğmen Ölüm Meleği ve Teğmen Asit  Kızıl Kod : 418561425

Muharrem '' Sonunda kurtulduk ''

Çiftliğin Sahibi '' Bu adamları ben mahkum etmiştim ''

Muharrem '' Nasıl yani ''

Çiftliğin Sahibi '' Bunlar Bosna Hersek te büyük bir hata yaptılar ''

'' Ben yargıladım bunları ''

'' Bunlar benim için kıllarını kıpırdatmazlar ''

Muharrem '' Denemeden bilemeyiz ''

Çiftliğin Sahibi '' Bunlar beni görse öldürürler ''

Muharrem '' Aradan çok uzun zaman geçti. Bunuda bilemeyiz ''

Muharrem '' Sensizde bir yere gitmiyoruz ''

'' Buradakilere savaşmayı sen öğrettin ''

'' Ara ve konuş ''

Çiftliğin Sahibi '' Öylemi dersin ? ''


Çiftliğin Sahibi ve Muharrem birlikte bodrum kattaki telsize indiler. Kodu çevirdi Çiftliğin Sahibi..

Kurşun '' Ben Er Kurşun ''

Çiftliğin Sahibi '' Ölüm Meleği Asit Sansar bunlardan birine bağlayabilir misin beni evladım ''

Kurşun '' Kimsiniz ''

Çiftliğin Sahibi '' Ben Albay Suat Yüksek ''

Kurşun '' Bir saniye bekleteceğim komutanım ''

Sansar '' Suat Yüksek .. ''

Çiftliğin Sahibi '' Uzun zaman oldu Sansar ''

Sansar '' Kesinlikle çok uzun zaman oldu ''

Çiftliğin Sahibi '' Beni almanızı istiyorum.. Bir Çiftlikteyim. Yanımda otuza yakın sivil var ''

'' Ayrıca Çiftlikte binlerce silah ve kurşun var ''

Sansar '' Koordinatlarınızı verin ''

'' Sadece siz kalsanız bile sizi gelir alırdık ''

'' Bu kadar reklama gerek yoktu ''

Çiftliğin Sahibi '' Bir albayla konuştuğuna dikkat etsen iyi olur çavuş Sansar ''

Sansar '' Emredersiniz Albayım ''

'' Dememi bekliyorsan babayı alırsın ''

'' Yerinizde sabit kalın Suat bey. Sizi gelip alacağız ''

'' Muhtemelen yarın şafakla hazırlıklarını yapınız ''

'' Nasıl geleceğimizi gün içinde size buradan bildireceğiz. ''

'' Silahları da hazırlayın. Vakit kaybetmeden yola çıkmamız lazım ''

'' Telsizin başına bir nöbetçi koyunuz ''

Çiftliğin Sahibi  '' Tamamdır ''


Kargo helikopteri ile birlikte Tuncay, Sansar, Kurşun, Zehir, Ölüm Meleği, Asit, Kali gelmişlerdi.. Büyük kargo helikopteri 100 kişi kapasiteliydi. Silahlar helikoptere taşınıyordu..

Çiftliğin Sahibi '' Teşekkür ederim Ölüm Meleği ''

Ölüm Meleği '' Ne için Albay ''

Çiftliğin Sahibi '' Çağrıma kulak astığınız için ''

Ölüm Meleği '' Biz askeriz Albay. Kin tutmayız ''

Çiftliğin Sahibi '' Teşekkürler ''

'' Belki faydası olmaz ama.. Sizi mahkum ettiğim için özür dilerim ''

Ölüm Meleği '' Belki faydası olmaz diyorsun ya .. ''

'' Dilediğin özre bile inanmıyorsun ''

'' Bizden sonra korkuna emekli oldun ''

Çiftliğin Sahibi '' Ben sadece emirleri yerine getirdim ''

Ölüm Meleği '' Kimin emirlerini ''

Çiftliğin Sahibi '' DxN'in Emirlerini ..

Ölüm Meleği '' Neden böyle bir emir verdiler ''

'' Bosna Hersek işi kumpasmıydı ? ''

Çiftliğin Sahibi '' Bilmiyorum. Tek bildiğim. Ondan sonra ben emekli oldum ''

Ölüm Meleği '' Maşa olmak nasıl bir duygu Albay ''

'' Sen eskiden eğitim subayıydın.. ''

'' Sivilleri eğitmeni istiyorum ''

'' DxN ile bir bağın kalmamıştır umarım ''

'' Türkiyeden tasfiye edildiler ''

'' Eğer onlarla tek bir bağın varsa ''

'' Seni öldürürüm ''

Çiftliğin Sahibi  '' Onlarla bir bağlantım artık yok ''

Ölüm Meleği '' Göreceğiz ''


Kargo helikopterine bindikleri gibi havalandılar..

Recep oturduğu yerde dışarıyı seyrediyordu..

Ben Recep.. Zombilerin Dünyasında şimdilik  hayatta kalmayı başaran kişilerden biriyim.. Şimdilik diyorum çünkü savaş benim için daha yeni başlıyor.. Aslın da ben zombilerin dünyasında herseyin farklı olacağını hayal etmiştim.. Fakat hiçte öyle olmadı.. Sevdiklerimle birlikte kurtuluruz diye düşünüyordum.. Kimseye bir şey olmaz.. Saçma zombi filmlerinde insanlar nasıl ayakta kalamıyor diye yönetmene kızardım oysaki.. Isırılan birini filmlerde öldürmeyenlere kızıyordum.. Hatta onlardan nefret ediyordum.. İnsan başına gelmeden anlayamıyormuş.. Sevdiği biri kişi ufak bir ısırık yüzünden gözlerinin içine bakarak tetiği çekmek zormuş.. Hiç bilmezdim.. Dışarıdan  yorum yapmak çok kolaymış.. İnsan içinde olduğunda anlıyor..

Zombiler ve insanlık arasındaki var olma savaşın da büyük yaralar aldım.. Vücuduma bir zombi ısırığı gelmese de yüreğimi paramparça ettiler.. Paramparça artık dünyada her sey.. İnsanlar paramparça.. Amerika paramparça.. Avrupa paramparça..  Türkiye paramparça..


 adalara geri dönmüşlerdi..

Bir Kaç gün sonra ..

12. Ada ..

Bir hücum bot göründü.. İçinden dört takım elbiseli adam ve Asit ve Ölüm Meleği ile Arı burnunda konuşan adam da inmişti.


Sansar '' Kimsiniz ''

Ağa Bey '' Ağa Bey geldiğini söylersin. Ölüm Meleği ve Asit'te ''

Sansar '' Kimsiniz dedim ''

Ağa Bey '' Sansar  İyi bir askersin. Senide seviyorum. Arı burnuna gelmiştin hatırladın mı ? işte Asit ve Ölüm Meleği ile görüşen kişi benim ''

Sansar '' Peki bu taraftan ''

'' Yalnızca siz ''

'' Korumalarınız burada kalacak ''

Ağa Bey '' Peki Sansar Bey ''


Ağa Bey ve Sansar yürüyerek Ölüm Meleği'ne doğru yürüdüler. Ölüm Meleği Ağa Bey'i gördüğünde Kali ve Doktor Deniz'i yanından gönderdi.

Ölüm Meleği '' Hoş Geldiniz ''

Ağa Bey '' Hoş bulduk ''

'' Seni daha iyi gördüm ''

Ölüm Meleği '' Zamanla alışıyor insan ''

Ağa Bey '' Dün Cüneyt ile Zeynep evlendiler ''

'' Zeynep Mirza'nın eski sevgilisi. Buraya saldıran kız ''

Ölüm Meleği '' Nasıl olur ''

Ağa Bey '' Doktor Mehmet DxN adına çalışıyordu. ''

'' Beyefendi onu yanında götürmedi. ''

'' Tasfiye edildi ''

'' Oda kızını Cüneyt ile evlendirerek kendini ve ailesini koruma altına girdi ''

'' Eğer ki Mirza yaşıyor olsaydı , Beyefendi kesinlikle adamlarını gönderirdi ''

'' Doktor Mehmet'i ve Kızını da tasfiye etmezdi. ''

'' Çünkü Mirza bunu öğrendiğinde DxN'e saldıracağını hepimiz biliyoruz ''

'' Mirza'nın kontrolündeki bir ordu dünyayı alır ''

'' Beyefendi veya Argo bunu göze alamaz ''

'' Ne kadar da güçlüde olsalar. Mirza ile savaşmaktan hepsi çekinir ''

'' Bunu sana söylemek istedim. Belki bir nebze olsun içini ferahlatır diye ''

'' Endişelerini engeller diye ''

Ölüm Meleği '' Değişen bir şey olmadı ''

'' Sadece Zeynep'e üzüldüm ''

'' Mirza gibi birine aşık olmak .. ''

'' Size bir şey sormak isterim ''

'' Titan diyorlar bana. Ama ben pek inanmıyorum  Gerçekten neyiz biz ? ''

'' Zombilerin insan halimi ? ''

Ağa Bey '' Efsaneye göre Tanrılardan önce yer ve gök vardı. Titanlar onların çocukları, tanrılar
da torunlarıydı. ''

'' Yaşlı Tanrılar diye anılan Titanlar, çağlar boyunca evreni elinde tutmuşlardı. Son
derece güçlü ve iriydiler. Sayıları fazla değildi ''

'' Fakat ; Bunlara tanrı denmiş ama tanrı değildiler ''

'' Bunlar sadece kanlarında bulunan bir hücreden kaynaklı diğer insanlardan farklıydılar ''

'' Yaşları belli bir seviyeye gelir. O seviyede kalırdı. ''

'' Asla bir daha yaşlanmazlardı ''

'' Yer ve Gök ''

'' Dünyanın en büyük kralıydı ''

'' Son savaşta Yer ve Gök Ölüm Adasına Kaçmış ''

'' Savaşta aldığı yaralardan dolayı çok güçsüzmüş.  Maya Büyücüleri ise uykusunda onu halletmişler ''

'' Ona saygılarından dolayı bir anıt mezar dikmişler ''

'' Yer ve Gök Dört Mühürlerin yerini söylemeden ölmüş ''

'' DxN şirketi Ölüm Adasında Titanların babası Yer ve Gök'ün kemiklerini buldu ''

'' O kemiklerle de Zombileri ve Sizleri Yarattılar ''

Ölüm Meleği '' Yarattılar ''

Ağa Bey '' Evet hepiniz taşıyıcı anne ve babadan meydana geldiniz. ''

'' Anneniz hamileyken Anne karnına her gün düzenli DNA verildi ''

'' DNA'larınızla oynandı ''

'' İki veya üç ay önce de ölseydin gene aynı şey olur muydu ? ''

'' Evet üç ay öncede ölseydin gene dirilecektin ''

'' Seni ve diğerlerinin tek zayıf yönleri kafalarınızın kopmasıdır ''

Ölüm Meleği '' Daha kaç tane var bu titan dediklerimizden ''

Ağa Bey '' Bilinen bir sayı yok ''

'' Mühürler yerine takılır ''

'' Dünya eskiye döner ''

'' Son Savaş başlar ''

'' Titanlar ile insanlık arasında ''

'' Senden bir isteğim var ''

Ölüm Meleği '' Nedir ''

Ağa Bey '' Girit Adasına saldırmanı istiyorum.. ''

'' Orada bir çok esir var. ''

'' Onların hepsini kurtarmanı ''

'' Leopar ve ikizi Kurt'un elinde ''

'' Yani S.O.S. Timine Bağlı bir yer. S.O.S. DxN'e bağlı bir timdir ''

'' Alfa-Star gibi ''

'' Adanın bütün bilgileri burada var ''

'' Adanın sahil kısımlarının hepsi zombilerle çevrili. ''

'' Karargah adanın ortalarında ''

'' Asit ile bir plan yaparsınız ''

Ölüm Meleği '' Emredersiniz .. ''