Eğer tribünden sahaya inmezseniz, korkarım biri çıkar, düdüğü çalar, ‘oyun bitti, herkes evine’ der.
Rahmetle Anıyoruz Sayın Bülent Ecevit
Bülent Ecevit Üniversitesi Zonguldak Kampüsü
Leopar ve Kurt her zamanki gibi güzellikleri ile büyülüyorlardı. Yavaşça. Yetişecek bir yerleri yokmuş gibi. Onları kim görse dönüp bakıyordu. Kızlar da erkeklerde. Sevgilisi olan kıza bakmayı bırakan bir öğrenci kafasını onlara çevirmişti. Gözlerini onlardan alamıyordu sevgilisi dürtene kadar.
Bir stant açıldı. Parfüm tanıtımı. Çapkın öğrencilerden bir kaç tanesi Leopar ve Kurt'a yazılmak için hemen standın başına toplanmıştı. Leopar ve Kurt çekicilikleri güzellikleri ve sempatiklikleri ile birlikte parfümleri öğrencilere sıkmaya başlamışlardı bile.
Ertesi gün
Bekir Akbıyık ve En yakın arkadaşı Burak Arık gene sıkıcı bir maliye dersine girmişlerdi. Canları gerçekten de sıkılıyordu. Fakat sorumlulukları canlarının sıkılmasından öndeydi. İstanbul'dan gelen haberler pek iç açıcı olmasada medya durumun ciddiyetini saklıyordu. Bunuda yapan '' Beyefendi '' den başkası değildi.
Bekir ve Burak derste uykuları gelmişti. Fakat genede kendi hallerinde takılıyorlardı. Bir den en ön tarafta oturan Sevda kusmaya başladı. Herkes sevdanın başına toplandı.
Bekir '' Sevda gene yapıyor numarasını ''
Burak '' Al benden de o kadar ''
'' Daha sınavlara da çok var halbuki ''
Sevda bir anda kusmayı bıraktı. Yere yığıldı. Öğretmen nabzını kontrol etti. Sevda'nın nabzı atmıyordu artık. Öğretmen '' Ölmüş '' diyebildi sadece. Ölmüş dediğinden itibaren herkes bir anlık şok yaşıyordu. Öğrenciler ağlıyorlardı.. Bekir ve Burak birden ayağa kalkmışlardı. Tüm sınıf Sevda'nın başındaydı. Birden Sevda gözlerini açtı ve yanı başında duran Öğretmenin boynundan ısırıverdi ve şah damarını parçaladı. Öğretmen kanlar içinde yere yığılırken kalabalık panik içinde bağırıyor ve kaçışıyordu. Sevda'nın durumu için herkes başında toplanmıştı. Fakat başka bir öğrenci daha vardı. O ise sırasında birden gözünü açarak en yakında bulunan Fuat'ı ensesinden ve sırtından çoktan ısırmaya başlamıştı. Sevda sıra arkadaşını da yakalayarak ısırdı. Öğretmen ise zombiye çoktan dönüşmüştü ve kendine bir kurban arıyordu. Sınıf bir anda kaosa sürüklenmişti.
Bekir ve Burak olan bitene şaşkınlık ile bakıyorlardı. Bekir birden sıralardan tekini alarak cama doğru attı. Cam kırılmıştı. Kapının önündeki zombi sürüsünün etrafından geçmek yerine atlamak daha mantıklıydı. Burak ve Bekir de bunu yapmışlardı. Camdan aşağıya atladılar.
Burak '' Oğlum pencere den atlamak varken neden camı yerle bir ettin ? ''
Bekir '' Hep bunu yapmak istemiştim ''
Sınıftan uzaklaşıyorlardı. Her tarafta çığlık sesleri geliyordu. Bir koşturma bir kovalamaca. Burak ve Bekir sınıftan kaçmayı başarmış olsalarda genede ne yapacaklarını nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Kendilerini savunacak bir sopa dahi yoktu ellerinde. Yapacakları tek bir şey vardı güvenli bölgeye gitmek. Fakat neresi güvenliydi bilmiyorlardı.
Birden güvenlik görevlilerini gördüler. Kullanılmayan bir binaya giriyorlardı. Bekir '' Şimdilik bizde oraya girelim , Ortalık sakinleşince başımızın çaresine bakarız '' diyerek bir öneride bulundu. Burak'ta bu öneri kafasına yatmış olacak ki hiç itiraz etmedi. İki dost hızlıca ve çaktırmadan kullanılmayan binaya doğru hareket ediyorlardı. Zombilerden teki bir kızın üstüne doğru yürüyordu. Bekir kızı kurtarmak için kıza ve zombiye doğru koştu. Kız güzel tabi. Fakat Bekir yetişemeden Zombi kızı ısırmaya başladı. Bekir bu durumda kızı kurtarmanın anlamsız olduğunu bildiği için hiç bir hamle yapmadı. Kızın ümidi Bekir'in geri dönmesinde değil ; Zombinin ısırıklarında bitiyordu.
Bekir ve Burak kendilerini kullanılmayan boş binaya attılar. Binanın kapısının önüne geldiklerinde kapı kapalıydı. Kapıya vurmaya başladılar. '' Alın bizide içeri '' diyerek. Fakat kimse oralı olmuyordu. Zombilerde arkadan Bekir ve Burak'a doğru yaklaşıyorlardı. Kapı birden açıldı ve içeriye girdiler. Kapı tekrardan kilitlendi. Kapıyı açan bir güvenlik görevlisiydi.
Odaya girdiklerinde on iki on üç tane öğrenci ve üç tane güvenlik görevlisi vardı. İki kişi ise yatıyordu. Isırılmışlardı. Burak ve Bekir etraflarına baktılar. Güvenli sandıkları yer hiçte güvenli değildi. Fakat hiç yoksa bir süre idare edebilirdi. Öğrenciler yakınlarına telefon etmeye çalışıyorlardı fakat kimse kimseye ulaşamıyordu.
Bekir en yakın arkadaşına döndü ve '' Sopa gibi bir şeyler bulmalıyız , burada çok duramayız '' dedi. Burak '' Hadi o zaman '' diyerek beraber sopa aramaya başladılar. Etrafta hiç bir şey yoktu. Bir kaç masa ve sandalyeden başka. Onlarda Bir masayı ters çevirdiler ve kendilerine birer tane sopa yaptılar.
Bir odaya geçtiler ve orada beklemeye başladılar. Sudan başka hiç bir şey yoktu. Su da önemliydi elbette ama karınları acı kaçaktı bir süre sonra.
Ertesi Gün.
Açlık baş göstermişti. Sadece su karın doyurmuyordu. Herkes patlamaya yakın bomba gibiydi. Sinirler gerilmişti.
Zehrayı İsmet üst katlardan birine götürdü. Götürdüğü yerde hiç bir şey yoktu. Sadece karanlık. Çantasından çıkardığı bisküvileri birlikte yediler. Bisküvileri Leopardan almıştı İsmet. Sonrada birden öpüşmeye başlamışlardı.
Birden ikisi birden yere yığıldılar. Can çekişiyorlardı. Çığlık dahi atamıyorlardı. Yerde kıvranıyorlardı sadece. Bekir ve Burak ve diğerleri daha fazla açlığa dayanamayacakları aşikardı. Fakat genede dışarıya çıkmayı kimsenin gözü yemiyordu.
Zehra'nın en yakın arkadaşların Sevim Zehra'yı merak ederek üst katlara doğru çıktı. Her taraf karanlıktı. Elektrik dahi çekilmemişti binaya. Sevim '' Zehra Zehra '' diye bağırıyordu. Fakat hiç bir yerden ses gelmiyordu. Zehra korkmaya başlamıştı. Fakat arkadaşının durumunuda merak ediyordu. Birden bir odaya girdi. Oda karanlıktı. Zehra ve İsmet karşısındaydı. Göremiyordu suratlarını. '' Burada mısınız bende sizi arıyordum '' dedi . Fakat Zehra ile ismet hiç konuşmuyorlardı. '' Neden bir şey demiyorsunuz '' dediği anda Zehra ve İsmet yürümeye başlamışlardı çoktan. Bir anda Sevim'i yakaladıkları gibi ısırmaya da başladılar.
Sevim acıdan bağırıyordu. Çok canı yanıyordu ve bağırıyordu..
Bunu duyan Burak ve Bekir merdivenlerden üst kata doğru hızlı adımlar ile ilerlediler. Gördükleri manzara hayatlarında unutamayacakları bir manzaraydı. İki sevgili oturmuşlar ve Sevim'i ısırarak parçalıyorlardı. Bekir müdahale etmek istedi fakat Burak engelledi. '' Onun için yapılacak hiç bir şey kalmadı , Hadi artık gidelim buradan '' dediği sırada aşağıdan çığlık sesleri gelmeye başladı.
Aşağıya indiklerinde her yer ana baba günü gibiydi. Isırılanlar zombiye çoktan dönüşmüşler ve diğerlerine saldırıyorlardı. Burak ve Bekir kapıyı açtıkları gibi oradan uzaklaşırken Beyza'yıda yanlarına aldılar. Üçü birlikte koşuyordu. Karşılarına bir zombi gurubu geldi.
Burak ve Bekir ellerindeki sopalar ile Zombilere vurmaya başladılar. Zombiler daha diri olduğu için fazlaca bir mücadele gerekiyordu. Fakat aşmayı başardılar. İleride duran park halindeki arabaya doğru gitmeye çalışıyorlardı. Sonunda arabaya geldiler. Arabanın camına vurdu Bekir ve camını kırdı. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktılar.
Bülent Ecevit üniversitesinden uzaklaşıyorlardı..
Bekir arabayı kullanıyordu. Yolda her tarafta zombiler ve zombiler ile birlikte ortaya çıkan kaos ortamı vardı. Karanlık yolda belli oluyordu bu. Beyza arabanın arka koltuğunda oturuyordu ve tir tir titriyordu kız. İlerliyorlardı. Fakat sonunda arabadan dumanlar gelmeye başladı. Arabayı zor bela durdurdu Bekir.
Ormanlık alana daldılar üç arkadaş. İlerlemeye başladılar. Sabah'a kadar yürüdüler. Açlıkla mücadele etmek zordu çünkü. Bir yandan soğuk bir yandan ise açlık ve susuzluk.
Bekir Burak ve Beyza kar yemeğe başlamışlardı. Günlerce ilerlediler. Sadece kar ile doymaya çalışıyorlardı. Çakmak yok. Kibrit yok. Soğuk bir yandan. Sonunda şehir merkezine ulaşmışlardı.
Ama hepsi bitmişti.
İçlerinden en diri olan Bekir siz burada kalın ben geleceğim dedi.
Bekir açlığında etkisi ile şehir merkezine doğru temkinli bir şekilde ilerlemeye başladı. İlerledi.. Sonunda bir market gördü. Burada yemek için gerekli erzakları bulabileceğini düşünüyordu. Markete bir hırsız gibi girdi kırık camdan. Marketin içi beyhudeydi. Taşıyabileceği kadar poşetlere bisküvi aldı. Kola da alarak yanına Burak ve Beyza'nın yanına doğru gitti.
Fakat Burak'ın her tarafında kan vardı ve etrafta yerde yatan zombiler dışında Beyza'da yatıyordu. Burak ağlıyordu bir yandan. Açlık uykusuzluk bir yandan ve duygusallık. '' Onu koruyamadım '' diyordu. Sadece onu koruyamadım diyordu.. Bekir arkadaşına sarıldı. Bekir '' Hadi ye bir şeyler '' demekten başka bir seçeneği yoktu. Karınlarını doyurdu iki arkadaş.
Ve kendileri için yeni bir yer aramaya başladılar..
İki arkadaş dayanışması ile terk edilmiş bir köy evi bularak burayı sağlamlaştırmaya ve yarıma muhtaçları buraya toplamak istiyorlardı..
Kendilerine güzel bir yer yapmışlardı..
1 Sene sonra ..
Bekir ve Burak zombilerden kurtardıkları siviller ile birlikte kendilerine ufak bir birlik yapmayı başarmışlardı.
Ufak Çocuk koşarak hızlı bir şekilde geldi. '' Bekir Abi Askeri bir jeep geliyor bu tarafa doğru ''
Bekir '' Allah Allah bir senedir bir askeri jeep görmedik. ''
'' Neyse gelmesini bekleyelim ''
Jeep geldi. Hummer 'dan inen kişi Kızıl yıldız'ın komutanından başkası değildi.
Kızıl Yıldız Komutanı '' Bize yardım çağrısı gönderen kimdi ? ''
Bekir '' Bendim fakat her gün gönderiyorum ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Kaç kişisiniz ? ''
Bekir '' 15 çocuk , 30 Erkek ve 10 kadın ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Bizlere katılmak isterseniz kapımız açık ''
Bekir '' Siz kimsiniz ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Biz Türkiye'nin gerçek sahibiyiz ''
'' Düşünmeniz için yarım saate ihtiyacınız var ''
'' Yoksa ekibim ile birlikte buradan ayrılacağım ''
Bekir '' Lütfen bekleyin ''
Bekir grubun lideriydi. Aslında lideri değildi ama son söz hep ondan çıkıyordu. Burak ile görüştüler. Kızıl Yıldız'a katılmayı kabul ettiler.
Komutanın Arabası
Bekir '' Komutan sizmisiniz ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Komuta bende. Ama komutanımız şu anda yok ''
Bekir '' Nerede ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Çok uzaklarda ''
'' Geleceği günü bekliyoruz ''