Arabayı Asit kullanıyordu. İnceden bir yağmur yağıyordu arabanın üstüne. Asit'in yanında Tuncay yayılmış bir vaziyette oturuyordu. Tuncay gözlerini kapatmış CD de çalan müziği dinliyordu. Arabada çalan şarkı
Death ( Ölüm )
Death ( Ölüm )
o death
Ah Ölüm
o death
Ah Ölüm
o death, won’t you spare me over another year
Ah Ölüm , bağışlayamaz mısın beni bir yıl daha ?
well, what is this that i can’t see with ice cold hands taking hold of me
Ama görünmeyen soğuk eller ile beni çeken şey de ne ?
when god is gone and the devil takes hold
tanrı gittiğinde ve şeytan hakimiyeti ele geçirdiğinde,
who will have mercy on your soul
kim merhamet edecek ruhuna?
no wealth, no ruin, no silver, no gold
ne dünya malı, ne yok oluş, ne gümüş ne altın,
nothing satisfies me but your soul
hiçbir şey tatmin etmez beni senin ruhundan başka!
well, i am death, none can excel
evet ben ölüm, kimse geçemez beni,
i'll open the door to heaven or hell
kapıyı ben açarım cennete de cehenneme de!
my name is death and the end is here
benim adım ölüm ve son geldi.
Arkada oturan Ölüm Meleği sigarasını içerken camdan dışarı bakıyor yağmuru izliyor ve şarkıyı dinliyordu şarkı onu sanırım biraz olsun rahatlatmıştı. Mustafa ise ağzında sigara silahını siliyordu. Sokaklar bomboştu sanki terk-edilmiş gibiydi. Yol kenarlarında yanmış yada kaza yapmış arabalar vardı. Bazı evlerin kapıları açıktı arkalarına bakmadan ilerliyorlardı. Yağmur şiddetini attırmaya başladı. Arabanın üstüne yağmur taneleri bir şarkı gibi iniyordu. Silecekler yetişmiyordu yağan yağmurdan. Mecburen yavaşlamışlardı. Ama ilerlemeye devam ettiler. Ortalıkta ne zombi nede yaşam belirtisi vardı. Navigasyonun da yardımıyla yollarına devam ediyorlardı. 2 Saat kadar yoğun yağmurda yol gittiler. Navigasyon cihazı hedefe son 250 metre dediğinde hepsi irkilmişti silahlarını doldurdular. Silahların emniyetlerini açtılar. Polis istasyonunun etrafını bir tur dönmüşlerdi. Tel örgülerle çevrili polis istasyonunda yaşam belirtisi yoktu. Ölüm Meleği : Beyler dikkatli olalım. Nereden ne çıkacağı belli olmaz dedi. Arabayı polis istasyonunun otopark kısmının giriş kapısına getirdiler. Kilit kırılmıştı içeriden zincirlenmişti. Kapıları zorladıklarında kapılar dışarı doğru bir kaç cm açılıyordu. Arabanın arkasından demir kesme aletini getirdiler. Silah yada bomba kullanırlarsa çok ses yapacağını biliyorlardı. Kapı girişinin sağ tarafını Ölüm Meleği Sol tarafını Mustafa kendine doğru çekti. Demir kesme aletinin gireceği kadar bir boşluk açmışlardı ve zinciri kestiler. Hızlı bir şekilde kapıları açarken Ölüm Meleği ve Mustafa. Asit ve Tuncay da nişan alır vaziyette içeriden çıkacak her hangi bir şeye ateş etmek için hazırlardı. Kapılar açıldı ve hızlıca arabanın içine atlayan Asit Arabayı otoparkın içine doğru sürdü. Mustafa ile Ölüm Meleği kapıyı tekrar kapattı. zincirle sarmışlardı sadece. Otoparka girdiklerinde etraf karanlıktı arabanın lambası yanıyordu. Fenerlerini silahlarının namluların üst kısmına bantla yapıştırdılar. Otopark -2 kattan Ölüm Meleği : Ben ve Asit merdivenleri alıyoruz. Mustafa Tuncay siz asansörle çıkın. Yukarıda buluşuruz. Mustafa asansörü çağırdı ve kapı açıldı. Asansörde -2 -1 0 1 düğmeleri vardı. 0 a gitti eli ve 0 a bastı.
Asansör yukarı doğru çıkmaya başladı. Tuncay ın gözü asansör ün sayılarındaydı.
-2
-1
0
Ve asansörün kapı açılma sesi geldi. Mustafa ve Tuncay Silahlarını kapıya doğru doğrultmuşlardı. Kapı açıldı ve bir kız çığlığı geldi. Mustafa ve Tuncay zombi beklerken karşılarında iyi organize olmuş polisleri onların eşlerini ve çocuklarını görmüşlerdi. Merdivenlerden sesi duyan Asit ve Ölüm Meleği hızlıca merdivenleri çıkmışlardı. Kapıyı kırıp silahlarını insanlara doğrultular. Karşılarında polisleri gören Psko Soldiers. den Ölüm Meleği :
Ölüm Meleği : Herkes sakin olsun. Herkes yavaşça silahlarını indirsin beyler. Dışarıda yeterince bela var zaten. Birde birbirimizi öldürmeyelim ! Herkes yavaşça silahlarını indirsinler. Lütfen diye bağırdı.
Polis Memuru : Tamam önce adamlarına söyle indirsinler silahları.
Ölüm Meleği : Tuncay Mustafa indirin silahlarınızı devletin polisine mi sıkacağız.
Ölüm Meleğinin bu emrinden sonra Tuncay ve Mustafa silahlarını indirdiler. Polis memurları da indirdiler silahları.
İçlerinden bir polis memuru Burada ne işiniz var diye sordu ? Ordunun buradan gittiği çok uzun zaman oldu diye ekledi.
Asit : Buradaki uydu resimlerine bakmaya gerdik ve dışarıdaki helikopter için buradayız bunları alıp gideceğiz dedi.
Polis Memuru birden celallendi. Biz burada ne bok yiyeceğiz dışarıdaki helikopter bizim buradan kaçmamız için tek yol.
Ölüm Meleği : İçinizde o kanatlı kuşu kullanacak biri var mı ?
Polis Memuru : Vardı.. Fakat hastalandı ve öldü.
Ölüm Meleği : Peki o kanatlı kuşu nasıl uçuracaksınız ? Uç bebeğim diye okşayacak mısınız ? yada helikoptere oral sex mi yapacaksınız uçması için ?
Polis Memuru : Doğru konuş ! burada aileler var. Kaçmak için tek şansımızı sizi vermeyeceğiz.
Ölüm Meleği : Peki vermeyin bakalım.
Polis Memuru : Uydu resimlerini yada her neyse onları alın ve defolun gidin buradan.
Ölüm Meleği : Bu kadar asabi olma. Asabiyet seni erken yaşta öldürtür. Kaç gündür buradasınız ?
Polis Memuru : Bir kaç gündür.
Bu arada Mustafa ve Asit uydu bağlantısını kendi bilgisayar bağlantısına aktarmaya çalışıyordu. Uydu kodelerini bir cd ye kaydediyorlardı. Ölüm Meleği : İşiniz ne zaman bitiyor ? Mustafa yarım saate kadar diye cevap verdi.
Ölüm Meleği : Cebinden sigarasını çıkarttı. Bir dalını kendi ağzına koyarken öbür dalını da Tuncay a doğru fırlattı.
Polis Memuru : Siz peki asker misiniz diye sordu ?
Ölüm Meleği : Evet askeriz. Ama bu lanet şeyler geldiğinde unutulduk. Eskiden Devlet Millet için çalışırdık şimdi ise sadece Hayatta kalmaya çalışıyoruz kendi başımıza. Artık Hükümet devlet millet için değil yalnızca hayatta kalmak için savaşıyor ve onun için uğraşıyoruz.
Polis Memuru : Nerede kalıyorsunuz ? Saklandığınız bir yeriniz olmalı ..
Ölüm Meleği Sigarasından bir duman aldı. Polis Memurunun gözlerinin içine bakıp sırıttı. Ve
Ölüm Meleği : Biz fare değiliz saklanalım. Saklandığımız bir yer yok. Asla da olmadı. Savaşıyoruz çarpışıyoruz.
Polis Memurlarının bir tanesinin çocuğu anne onlara söylemeliyiz dedi.
Annesi çocuğa sus bebeğim dedi. Ölüm Meleği bu konuşulanları duymuştu.
Ölüm Meleği ona doğru baktı. Neyi söylemelisin ? Aslında babanın ve buradaki herkesin polis olmadığını ve buraya da yeni geldiğiniz ve günlerdir aç olduğunuzu mu söyleyecektin bana ? burada sıkışıp kaldığınızı. Korkak baban ve arkadaşlarının zombiler bizi ısırırlar diye göt korkusundan kafalarını pencereden dışarıya bile çıkaramadığını mı ? Tuncay bu olanlara gülerken Ölüm Meleği tekrardan bağırdı ? Bitti mi işiniz beyler.. Kahveden adam mı çağırayım !
Asit : Bitmek üzere efendim.
Polis Memurları ve aileleri şaşkındı Ölüm Meleğinin laflarının üstüne. Polis Memuru birden hışımla Ölüm Meleğinin üstüne yürüyerek yumruk atmaya çalıştı. Ölüm Meleği Polis Memurunun Elini Kaptı arkaya doğru çevirdi ve duvara yapıştırdı. Diğerleri Ölüm Meleğinin üstüne gelmeye çalıştılar Tuncay hiç tavsiye etmem beyler diyerek onları tehdit etti. Diğer erkekler oturdukları yerden ayağa kalkmış bir vaziyette kıpırdatmadan kaldılar. Birbirlerine bakıyorlardı.
Ölüm Meleği : Burada askerde polis te devlette biziz ! O yüzden ihtiyacımız olan her şeyi alıp gideceğiz. Sizden de izin istemiyorum hiç bir şekilde. Burada kalmanıza izin veriyorum! Bu yeterli !
Bir tane kadın : Lütfen bizi de yanınızda götürün .
Ölüm Meleği duvara yapıştırdığı adamı duvardan aldı ve diğerlerinin olduğu yere doğru hızlıca fırlattı. Kimseyi alamayız yanımızda götüremeyiz ! Siz dışarıdaki zombiler için konuşan ve kaçan hamburgerler bizim içinde bizi yavaşlatmaktan başka bir şey değilsiniz.
Bir avuç hırsız, kadınlar ve çocuklar sizi yanımda götürüp de çocuk bakıcılığımı yapacağım diyerek sözlerini tamamladı.
Beyler hazır mısınız diye Mustafa ve Asitte tekrar seslendi.
Asit tamamdır son kontroller diye cevap verdi.
Ölüm Meleği : Asit Mustafa siz hummera . Helikopter pistine çıkartın Jeepi. Hadi Tuncay gidiyoruz .
Ve tam o sırada Polis Memuru belindeki silahı çıkartı. Helikopteri almanıza izin veremem diyerek Tuncay ve Ölüm Meleğinin Üzerine doğrultu silahı. Diğer üç dört adam da silahlarına davranmışlar Tuncay ve Ölüm Meleği nin üzerlerine silahlarını cevirmişlerdi. Ya bizi de götürürsünüz yada helikopter burada kalır diye cevabını yeniledi.
Ölüm Meleği : Adın nedir diye sordu ?
Polis Memuru : Ne önemi var ki ?
Ölüm Meleği tekrarladı adın nedir ?
Polis Memurunun arkasında duran kadın onun adı Nedim dedi.
Ölüm Meleği : Çocuğun var mı nedim ?
Polis Memuru : Evet var.
Ölüm Meleği : Sana neden ismini sordum biliyor musun nedim ?
Polis Memuru : Neden dedi ?
Ölüm Meleği : Öldüreceğim insanların genelde isimlerini bilmeden vururum derken silahını çıkardı ve Nedimi diz kapağından vurdu.
Nedim acı içinde yerde kıvranmaya bacağım bacağım demeye başladı. O arada .
Mustafa 9 yaşında olan bir erkek çocuğunun kafasına silahı dayadı. Ve etraftakilere seslendi.
Mustafa : Beyler bayanlar bu çocuk kimin bilmiyorum ama üçe kadar sayacağım eğer silahlarınızı yere bırakıp arkanızı dönmezseniz bu çocuğun beynini duvardan temizlemeniz için epey bir vaktiniz olur .
O arada bir kadın oğlum diyerek hamle yapmak isterken yanında duran adam onu tutarak sakinleştirmeye çalışıyordu.
İçlerinden en yaşlı erkek ise alın istediklerinizi ve gidin diye çıkıştı. Hepsi silahlarını yere koymuşlardı.
Ölüm Meleği : Mustafa çocuğu arabaya götür. Helikopter pistine geldiğinde çocuğu teslim edersin. Beyler Bayanlar eğer ki arkamdan ateş etmeye kalkarsanız buradaki herkesi ayağından bacağından vururum topal olarak ömrünü geçirir. Burayı da cayır cayır yakarım.
Mustafa tamam dercesine kafasını salladı.
Mustafa çocuğun kolundan çekerek asansöre doğru ilerledi.
Tuncay ile Ölüm Meleği ise helikopter pistine doğru gidiyorlardı.
Helikoptere yakıt koymaya başladı Tuncay. Helikopter çalışıyordu. O sırada Mustafa Asit ve çocuk arabayla geldiler.
Ölüm Meleği Asitte sen helikoptere geç ben uçarken ölmek istemiyorum bu manyağın sağı solu belli olmaz biz mustafa ile arabayla gelelim dedi.
Tuncay Neden lan korkma diye güldü.
Ölüm Meleği Bunu da zombilere satma da la diye karşılık verdi.
Helikopter Tuncay ve Asitle birlikte havalandı. Arama kurtarma istasyonunun kapısında çocuğun annesi ve babası bekliyorlardı. Mustafa çocuğa koşmaya başla dedi. Çocuk koşarak ailesinin yanına gidiyordu. Annesi çocuğa sarıldı.
Ölüm Meleği : Yaptığımız sence doğru mu Mustafa ?
Mustafa : Yaptığımız şeyin doğru olup olmadığını bilmiyorum. Ama yapmamız gereken buydu. İçeride 17 kişi var. Hepsini götüremeyiz.
O sırada yaşı 17-18 olan bir genç kapıdan elinde silahla fırladı. Bunu size ödeteceğim piç kuruları orospu çocukları diyerek ateş etmeye başladı.
İlk kurşun arabanın kaputuna gelmişti. İkinci kurşun ise sekmiş mustafanın sol kolunu sıyırıp geçmişti. Hemen eğildiler. Mustafanın kolundan kan akıyordu.
Lanet olsun seni öldüreceğim diye bağırdı mustafa. Çocuk küfürler etmeye devam ediyordu. Bizi de alsanız ne olurdu şerefsizler ! Helikopter tek kaçış yolumuzdu.
Ölüm Meleği : Artık önemi yok çocuk ! bir ölüyü yanımızda taşıyamayız.
Üçüncü kurşunu dördüncü kurşunu beş altı yedi sekiz dokuz on on bir el silah sesi duyuldu. Çocuk peş peşe ateş ediyordu.
Ölüm Meleği sayıyordu. 12 dedi 13 dedi ve 14.
Çocuk son kez daha silahın tetiğine dokundu fakat boştu. Tekrar tekrar bastı fakat gene de boştu.
Ölüm Meleği : Neredeyse öldürüyordu Mustafa seni bu amın oğlu .
Mustafa : Evet neredeyse diyerek güldü.
Mustafa hızlıca eğildiği yerden kalktı Tek kurşunla çocuğu yere yıktı. Kurşun girdikten sonra çocuk ellerini aşağıya doğru saldı ve ağır ağır yere doğru düştü. Hafiften yağan yağmur çocuğun kanını sulandırıyordu. Çocuk gözleri kapalı yağmur damlaları suratında damlacıklar oluşturuyordu. Sakalları bile çıkmamıştı daha. Çocuğa giren kurşun çocuğun kalbinin dört parmak altından isabet etmişti. Bu arada silah seslerini duyan zombiler kan kokusunu da alır almaz Polis istasyonuna doğru yönelmişlerdi. Bundan kimsenin haberi bile yoktu. Yerde hareketsizce yatan çocuğun başına bir kadın koştu. Oğlum diye feryat ediyordu. Yerde yatan çocuğa sarılıyor kokluyordu.
Ölüm Meleği : Mustafa biraz önce bir çocuk öldürdün.
Mustafa : Öldüreceğimi söylemiştim kanka.. Hadi gidelim artık. Arabanın şöför koltuğuna binerken Ölüm Meleği yerde yatan çocuğu ve annesinin başında ağlamalarını gördü. Dona kalmıştı. Mustafa Hadi kanka artık gidelim! Ölüm Meleği hiç bir şey diyemeden kapıyı açtı ve arabanın içine oturdu ki ;
Allah belanızı versin diye içeriden bir yaylım ateşi başlamıştı Mustafa ve Ölüm Meleğine doğru. Ölüm Meleği direk arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı. Belinden çıkardığı 14 lüyü hazırladı. ve arabanın önünü bir anda ateş edenlerden tarafa çevirdi ve ateş etmeye başladı. Bu sırada içeriden çığlıklar gelmeye başlamıştı. Zombiler otoparkın kapısından istasyona doğru girmişlerdi. Kadınlar kızlar ve çocuklar kapıdan kaçmaya çalışıyordu. Kapıda Ölüm Meleğine ve Mustafa ya doğru ateş eden polis memurunun tekini zombi boynundan ısırmaya başlamıştı. Zombi polis memurunun boynundan bir parça almıştı. Polis memurundan fışkıran kanlar etrafa saçılıyordu. Arama kurtarma istasyonunun helikopter pistine bakan kapısından yüzlerce zombi çıkıyordu. Mustafa nın vurduğu çocuğun annesini zombiler ısırmaya başladı. Mustafa nın öldürdüğü çocuğu da zombiler yiyorlardı. 9 yaşındaki çocuğun tekini zombiler parçaladılar. İnsanlar çığlık atarken zombiler den de zevk sesleri yükseliyordu. Zombiler önlerine geleni yiyorlar parçalıyorlardı. Ortam tam bir kan gölüydü.
Ölüm Meleği : Lanet olsun bunlar nereden girdiler
Mustafa : Biz çıkacağız diye otoparkın kapısını açtık oradan sanırım diyebildi.
Ölüm Meleği : Aferim Mustafa Aferim. Hepsi öldü ! Aferim.
Mustafa : Napıcaktık kanka nereden çıkacaktık ?
Ölüm Meleği : Buradan çıkacaktık ! buradan ! hepsi öldü şimdi.
Arabayı otoparka doğru sürmeye başladı Ölüm Meleği. Otoparkın içinden geçerlerken önlerine bir kız atladı. Ne olur beni de alın. Ne olur ben onlardan değilim tanımam etmem bile onları dedi. Mustafa ısırıldın mı diye sordu ? Kız hayır ısırılmadım. O şeyler gelirken merdivenden gördüm ve asansörle aşağı kata indim ve saklanıyordum taki sizin arabanızı gördüm dedi. Ölüm Meleği kapıların kilidini açtı hadi atla dedi. Arkaya oturdu kız. Ve kapıların kilidini tekrar kapattı. Mustafa belindeki silahı kıza doğru doğrultu. Peki şimdi anlat kimsin sen dedi kıza.
ismim Pelin. Trakya üniversitesinde okuyorum. Ailem izmir de. Aslen izmirliyim. Bu insanlarla da yolda tesadüfen karşılaştık bir kaçıyla ve arabayla buraya geldik.
Mustafa : Kaç yaşındasın Pelin ?
Pelin : 21 yaşındayım.
Ölüm Meleği : Bir ailen var mı Pelin Annen Baban Kardeşin ?
Pelin Evet varlar. Annem Babam ve bir abim birde kız kardeşim var.
Ölüm Meleği : Artık yoklar. Büyük ihtimalle öldüler. Eğer yaşamak istiyorsan diğerleri gibi aptalca cesaret örneği göstermeye çalışma Pelin. Anlaşıldı mı?
Pelin : Anlaşıldı.
Ölüm Meleği Arabanın gazına yüklendi ve otoparktan içeri girmeye çalışan bir kaç tane zombiye çarparak yoluna devam etti.
Telsizden Anons geliyordu o ara.
Tuncay : Ölüm Meleği ben Tuncay cevap ver tamam.
Ölüm Meleği : Ne var Tilki Tuncay .
Tuncay : Biz yoldayız hiç bir sorun yok fakat şöyle bir şey var. Arabayla geldiğiniz yok biraz tıkalı. Dikkatli olun tamam.
Mustafa : Kahretsin keşke bizde helikoptere binseydik !
Ölüm Meleği : Arabayı napacaktık ? Bize her zaman lazım biliyorsun. Merak etme hiç bir şey olmadan gideceğiz. Sana bir şey olmasına izin vermem. Kocaeli de ölmemize izin vermez .
Mustafa o sıra sırıtıyordu.
Ölüm Meleği Mustafa ya dönerek : Bir sigara ver de dostluğumuz pekişsin moruk dedi.
Mustafa Kamuflajın ön cebinden çıkardığı sigarayı Ölüm Meleği ne uzattı. Bir tane kendi aldı. ve sonra Pelin ister misin dedi.
Pelin : Çok isterim günlerdir sigarasızlıktan bayılıcam artık diyebildi. Mustafa sırıtmıştı.
Mustafa Arabanın ön torpidosundan bir şişe viski çıkartı. Arabanın Cd çalarını açtı. Ayaklarını arabanın ön kısmına doğru uzattı. Bir yudum aldı viskiden.
Ve Ölüm Meleğine verdi. Ölüm Meleği de içti. Mustafa ya geri verdi. Sonra Mustafa bir yudum daha aldı viskiden ondan sonra ise kurşunun sıyırdığı yere viskinin birazını döktü.
Ölüm Meleği : Napıyorsun ? Amerikan filmimi çeviriyorsun ibne ?
Mustafa : Aynen kanka aynen dedi ve viskiyi kıza uzattı.
Pelin günlerdir aç olduğunu ve içemeyeceğini söyledi. Mustafa Pelin'e arabanın arka tarafındaki gözü kaldırmasını ve orada konserveler olduğunu söyledi. Kız konserveleri aldı.
Iyk Ton balığı mı dedi Pelin. Hiç sevmem. Asla ağzıma bile koymam.
Sen bilirsin dedi Mustafa. Bize iki tane verir misin bari biz yiyelim demi kuzen ?
Evet Adam öldürmek beni acıktırdı dedi Ölüm Meleği.
Mustafa Pelinden aldığı konserveleri açtı. Ve yağlarını arabadan dışarıya doğru güzelce akıttı. Ön torpidodan çıkarttığı kaşığı sağladı balığa ve Ölüm Meleğine verdi. Ölüm Meleği Mustafa ya sağol moruk iyi akıl ettin dedi.
Pelin başka yiyecek bir şey yok mu diye seslendi ?
Ölüm Meleği : Pelin yiyeceksen ye yemeyeceksen kapa çeneni . Yol boyu senin bu şımarık ve kaprisli hallerini çekemem. Bilseydim böyle kaprisli ve şımarık olduğunu seni orada bırakırdım arabaya bile almadım.
Mustafa : Aynen Pelin. Kesinlikle almazdı.
Pelin baktı ki çaresi yok ve çok aç. Mustafa ya bana da bir tane ton balığı açar mısın dedi. Ölüm Meleği balığı çoktan bitirmişti. Ve bir tane daha istedi Mustafa dan Çok iyi geldi kanka bir balık daha aç. Açayım kuzen ayıp ettin dedi Mustafa ve bir balık daha açtı. Açmasıyla Ölüm Meleğinin yemesi bir oldu.
Yaklaşık 30 dakika kadar yol gittiler. Ve birden önlerine 700-800 kişilik bir zombi grubu kesmişti.
Zombi grubuyla aralarındaki mesafe yaklaşık 250 metreydi.
Ölüm Meleği : Lanet olsun ! Aralarından geçmemiz imkansız. Bu orospu çocuklarını ezerken Arabanın tekerleklerine girerse bir tanesi araba patinaj yapar ve canlı yem oluruz bunlara.
Mustafa : Kanka keşke helikoptere binseydik !
Telsizle Ateşe seslendi.
Ateş cevap ver ben Ölüm Meleği.
Karşıdan hiç bir ses gelmiyordu.
Lanet olsun Ateş bir kerede zamanında bak !
Arabayı gerisin geriye cevirdi Ölüm Meleği Ve ilerlemeye başladı.
Ve bu sırada Mustafa Telsizle Cezaevine seslenmeye devam ediyordu.
Sonunda cevap geldi.
Mustafa : Neredesiniz ! Kaç saattir size sesleniyoruz !
Ateş : Bir tuvalete gitmiştim. Geldim.
Ölüm Meleği : Siktirtme bana şimdi tuvaletini !
Mustafa : Yolumuzun üstünde biz zombi grubu var. Bizde arabayı geldiğimiz istikamete doğru cevirdik.Silivri ye varabileceğimiz köy yolu vs. var mı ? Ateş.
Ateş : Hemen bakıyorum Mustafa Hatta kal.
Bir köy yolu var Mustafa. Oradan gidebilirsiniz. Ama dere geçiyor bu yağmur da dere iyice taşmıştır. Fakat geçebilirsiniz .
Mustafa : Başka çaremiz yok. Nereden gireceğiz. Geriye dönün.
Ateş : Çeşmeli tabelasından çeşmeliye doğru girin. İlerleyin ondan sonra Türkgücü nü göreceksiniz. Türkgücü ne doğru devam edin hiç bir yere sapmadan.
Oradan da dağ yolundan çayırdere oradan da ise fenerköye gireceksiniz. ondan sonrası kolay. ben sizi takip ediyorum merak etmeyin.
Yağmur şiddetini artırmıştı. Yollar dardı. ve yollar çukurlarla doluydu. Bir saat kadar köy yolundan gittiler. Türkgücüne doğru saptılar. Artık hava kararmaya başlamıştı. Yağmurunda şiddetiyle ve bulutlarla birlikte hava daha karanlıktı. Navigasyonun gösterdiğine göre yaklaşık 14 km sonra Türkgücü köyüne varmaları gerektiğiydi.
Türkgücü Köyüne giriş tabelasını gördüler. 3147 Nüfuslu bir köydü. Köyün ortasından geçip dağ yoluna sapacaklar oradan da Silivri ye varacaklardı. Köyün girişinde bir barikat olduğunu fark etti Ölüm Meleği. ve aniden frene bastı. Yorgun olan Mustafa o ara uyuyordu. ve ani frenin etkisiyle arabanın ön tarafına doğru sıçradı. Allah kahretsin dedi Ölüm Meleği. Bu orospu çocukları buraya barikat kuracak zamanı nereden bulmuşlar. Mustafa İse arabayla üstünden geçemez miyiz kuzen diye ekledi. Geçmesine geçer miyiz bilmiyorum eğer geçemezsek yaklaşık 50 km yürümek zorunda kalacağız. Buda günlerimizi alır Mustafa diye ekledi Ölüm Meleği.
Ölüm Meleği Pelin'e dönerek sen arabada kal dedi. Ve silahını arka taraftan alıp kapıyı açtı. Dışarıya ilk adımı attığında ayakkabısı yağmur suyunun olduğu çamur birikintisine girmişti. Aldırış etmedi. Barikata doğru yürümeye devam etti. Barikatı dikkatlice inceledi. Bir kaç eski kapı bir kaç ağaç parçası tuğlalardan oluşan basit bir barikattı. Arabayla üstünden geçebilirlerdi. Arabaya tekrar geri döndü. Sorun yok üzerinden geçebiliriz dedi barikatın. arabaya bindi. Dışarısı da soğumuş diyebildi.
Mustafa : Zombiler üşüyor mu kuzen diye sordu. Ölüm Meleği : Dalgamı geçiyorsun ne bileyim moruk ben. Lavuklarla kanka mıyım? Evlere bak sana kanka bacalardan dumanlar geliyor. Ölüm Meleği bacalara doğru baktı ve Way amına koyduğumun çocukları dedi. Arabadan tekrar indi. Mustafa sen kıza göz kulak ol. Ben bir gidip bakayım köyde durum vaziyet ne. adamların barikatını da çiğnemeyelim yok yere dedi. Barikatın sağında ve solunda bulunan ağaç aralarından geçti. Ve köye doğru ilerledi. Birden bir patırtı duydu. Elindeki silahın emniyetini çoktan açmıştı. Tam ensesine soğuk bir demir parçası değdiğini hissetti.
Köy Delikanlısı : Kıpırdama. At silahını.
Ölüm Meleği : Bana en son silah çeken insana ne olduğunu biliyor musun ?
Köy Delikanlısı : Konuşma. At o silahı. 3 e kadar sayacağım eğer atmazsan seni vuracağım.
Köy Delikanlısı daha bir diyemeden. Ölüm Meleği arkasını döndü Silahın namlusunu sağ eliyle yakalayıp yukarı doğru cevirdi ve karşısındaki 19-20 yaşlarındaki köylü gence bir kafa attı. Köy Delikanlısı aldığı darbe sonucu yere düştü. Ölüm Meleği tek kırma tüfeği yere doğru attı. Çocuğa doğru baktı ve beni Muhtarınıza götür dedi.
Kahvededir beni takip et dedi Köy Delikanlısı. Hala aldığı kafa darbesi yüzünden sersemdi. Kahveden içeri girdi. Muhtar dayı seni bir asker soruyor dedi.
Muhtar ise kimmiş o beni soran derken Ölüm Meleği kahveden içeri girdi. Herkes kafasını kaldırıp ona doğru baktı. 30-35 kişi vardı kahvede. Sen yerine geç dedi Köyün Delikanlısına Muhtar. Bütün gözlerin kendisini izlediğini fark eden Ölüm Meleği huzursuz oldu.
Selamın Aleyküm Ağalar. dedi.
Muhtar dışında kimse selamını almadı. Tip tip bakıyorlardı.
Muhtar : Hoş geldiniz komutanım. Buyrun şöyle oturun buraya nasıl geldiniz ?
Ölüm Meleği : Hoş bulduk Muhtar . Köy yoluna saptık ve bizi buraya kadar getirdi. Eski istanbul yolu sizin köyün içinden geçiyormuş. Yolu da kapatmışsınız onu açabilir misiniz diye soracaktım. Eğer açmıyacaksanız başka bir yol deneyeceğim.
Muhtar : Çay getir komutana evladım. Kaç kişisiniz.
Ölüm Meleği : Ben Bir tane üst teğmen birde sivil var. Üç kişiyiz.
Muhtar : Bende sanmıştım ki ..
Ölüm Meleği : Sizi kurtarmaya geleceğimizi mi ?
Muhtar : Sanırım.
Ölüm Meleği : Devlet Polis Asker sizi terk etti. Herkes kendi başının cağ-resine bakıyor artık. Yardım gelmeyecek asla beklemeyin dedi.
O sırada kapıdan giren 9-10 yaşında bir çocuk Muhtar Dayı. İstanbul dan gelen misafirler fenalaştı napalım dedi.
Muhtar Ölüm Meleğine doğru döndü ve geliyorum hemen bir saniye dedi. Ölüm Meleği Bende sizinle geliyorum muhtar dedi.
Tek katlı bir evin önüne geldiler. Evde sıva çatlakları boyaları dökülmüştü. Eski virane bir evdi. Camlar eski pencereler dökük haldeydi. İçeri girdiler.
Ölüm Meleği bir odada yatan üç kişi gördü. Muhtara sordu kaç gün önce geldi bunlar.
Muhtar : Dün sabah geldiler
Ölüm Meleği : Böyle başka hasta var mı ? yada İstanbul dan gelen başka insanlar var mı ?
Muhtar : Hayır yok. Neden sordunuz ki. Bir tek .. Küçük Kızları daha var bunlar dışında ama o hasta değil.
Ölüm Meleği : Muhtar dışarıda konuşalım biraz !
Dışarıya çıktılar.
Ölüm Meleği : Neyin oluyor bunlar senin ?
Muhtar : Babamın amcasının torunları.
Ölüm Meleği : Üzgünüm Muhtar bunlar enfeksiyon kapmışlar. Tedavisi yok. Ya televizyonda gördüğün insan yiyen canavarlara dönüşecekler yada dönüşmeden öldüreceğiz. Dönüşmeden öldürmek çok daha kolay inan bana. Sonra baş edemezsiniz. Bütün köy yok olur.
Muhtar başındaki şapkayı çıkarttı ve sağ eliyle kafasını kaşımaya başladı.
Muhtar : Bunu ben yapamam.
Ölüm Meleği : Ben yaparım sorun değil. Fakat başka insan var mı muhtar ? bu şekilde hasta olan ?
Muhtar kendinden gayet emin bir şekilde hayır yok dedi.
Ölüm Meleği belinden çıkarttığı 14 lü tabancasının şarjörünü çıkarttı. Mermilere baktı ve tekrar yerleştirdi yerine. Silahının emniyetini açtı. Ve namluyu kendine doğru çekti. Silah hazırdı. Mermi namludaydı. Odaya tekrar girdi. 4 Yaşındaki kız Ölüm Meleğine sarıldı. Amca Annemi Babamı Ablamı iyileştirecekmişsin çok teşekkür ederim diye sarıldı. Ölüm Meleği Muhtara çocuğu dışarı çıkart dedi!
Önce kızın babasına doğru geldi ve silahı ağzına dayadı. Yüzüne yastık bastırdı ve aniden ateşledi. Sonra kadına da aynı şeyi yaptı. 6 yaşındaki kız çocuğuna gelmişti sıra. Amca ben ölünce nereye gideceğim diye son enerjisiyle konuştu. Ölüm Meleği Cennete gideceksin. Ailenle birlikte dedi. Kız elimi tutar mısın? amca korkuyorum dedi. sol eliyle kızın elini tuttu. Sağ eliyle de silahı kızın kafasına doğru yöneltip tetiği çekti. Son kurşun sesiydi.
Dışarıya doğru çıktı. O sırada beklemeye daha fazla dayanamayan Mustafa ve kız da gelmişlerdi. Mustafa ve kız dışarıdaydı meraklı gözlerle Ölüm Meleğine bakıyorlardı. Ne oldu diye sordu Mustafa . Olan oldu dedi Ölüm Meleği. Olan oldu.
Saat artık 8 e geliyordu. Barikatı açtılar. Ve Mustafa arabayı Kahvenin önüne çekti telsizle Silivriye haber veriyordu. Şu anda Türkgücü köyündeyiz sorun yok diye bulundukları yeri ve konumu rapor etti.
Ölüm Meleği : Muhtara üzgünüm diyebildi. biz yolumuza devam etmek zorundayız.
Muhtar : İsterseniz geceyi burada geçirin sabah gidersiniz gündüz vakti dedi.
Ölüm Meleği : Sağol Muhtar ama biz gidelim vakit geç olmadan.
Mustafa : Kanka kalalım. Hem boğazımızdan sıcak bir çorba geçer fenada olmaz dedi.
Pelin : Evet kalalım lütfen.
Ölüm Meleği : iyi bari kalmak istiyorsanız kalın dedi.
Muhtar ın evinde sofra kuruldu yemek yeniyordu. Yemek yenirken Muhtarın Hanımı Ölüm Meleğine sen evli misin diye sordu ?
Ölüm Meleği : Hayır ablacım değilim.
Muhtarın Hanımı : Yüzük parmağında yüzüğün varda o yüzden sordum dedi.
Muhtar Hanımına çıkıştı.
Muhtar : Sıkıştırma çocukları. Bırak da rahat rahat yemeklerini yesinler.
Muhtarın Hanımı : Bey ben ne dedim şimdi.
Ölüm Meleği : Muhtar Dayı sorun yok.
Yemekler yenmişti.
Muhtar : Siz hanımlar oturun sohbet ede durun bizde gidip kahvede bir çay içelim dedi.
Muhtarın Hanımı : İyi gide durun bi kahveniz eksikti bu kaosta diye dırdırlandı.
Mustafa Ölüm Meleği ve Muhtar Köy kahvesinin yolunu tuttular. Evde ise Pelin ve Köylü kızlar ve kadınlar oturmuş sohbet ediyorlardı.
Pelin'e yaşlı bir teyze sen bekar mısın diye sordu. Evet teyzeciğim dedi Pelin.
Yaşlı Teyze : Maşallah pekte güzelmişsin Allah sevdiğine bağışlasın.
Pelin : Yok ki teyzecim sevdiğimiz de bağışlasın.
Yaşlı Teyze : Kaç yaşındasın ki sen yavrum.
Pelin : 21 Yaşındayım.
Yaşlı Teyze : Ben senin yaşındayken 3 tane çocuğum vardı.
Muhtarın Hanımı : Vardı da ne oldu sanki o çocuklar çeşme yaptırdı sana.
Gülüşmeler.
Muhtarın Hanımı : Şu askerlerden bir tanesini ayarlasana kendine
Pelin : Yok abla ben istemem asker filan. Hadi kahve yapında ben size fal bakayım .
Pelin herkesin falına bakıyordu.
Mustafa Ölüm Meleği ve Muhtar köyün kahvesindeydi. Ölüm Meleği herkesin sorularını sıkılmadan cevapladı.
Ve
Ölüm Meleği : Kaç aylık erzağımız kaldı ?
Muhtar : Senede bir kez şehre gider erzağımızı alır geliriz. Oda zaten geçen aya denk gelmişti. Bir çok ihtiyacımızı da topraktan karşıladığımız için yemek içecek sıkıntımız yoktur.
Mustafa : Bütün köy çalışarak çitlerinizi sağlamlaştırın. Dışarıdan kimseyi içeri almayacak kadar sağlam yapın. Kahvede oturup gençleri dışarıda nöbete dikeceğinize el birliğiyle bir iki günde köyünüzü kale gibi yapabilirsiniz.
Ölüm Meleği : Mustafa haklı ağalar. Bizden söylemesi. Bu zombiler eğer ki şehirde yemek bulamadıkları zaman bu tarafa doğru da yönelecekler.
Bir Köylü : Allah alır Allah verir. Kaderimizde varsa Nasip kısmet her şey.
Mustafa : Siz bilirsiniz.
Kahveden ayrıldılar . Saatte gece 01 e geliyordu.
Muhtarın evinde misafir olacaklardı. Döşekler açıldı. Kanepeyle döşek için taş kağıt makas yaptılar. Mustafa kazandı ve kanepeyi seçti. Döşekte ise Ölüm Meleği yatacaktı.
Ölüm Meleği 14 lü silahını yastığının altına koyarak uyumaya başladı. Mustafa ise kanepede yatıyordu.
Tıkırtılar geliyordu. Yattıkları kapı yavaşça açıldı. Ve Ölüm Meleği Silahını çıkarttığı gibi kapıya doğru nişan aldı. Pelin ise dur yapma benim dedi.
Ölüm Meleği : Kendini öldürtecek misin kızım ?
Pelin : Komutanlarımızın sabah şerifleri hayırlı olsun. Artık kalksanız da kahvaltıya gelseniz.
Ölüm Meleği : Mustafa yı dürttü. Kalk moruk sabah olmuş.
Mustafa : Tamam kalkıyorum kanka.
Ölüm Meleği yataktan kalktı. Belden yukarısı çıplak altında ise kamuflaj pantolonu vardı. Pelin dur dedi napıyorsun daha odadan çıkmadım. Ölüm Meleği aldırış etmeden arkasında asılı Asker ceketini aldı. ve Peline sırtı dönük bir şekilde Daha sen burada mısın? . Kaybol sana kızım. dedi. Kahvaltıya indiler.
Kahvaltıda her şey vardı. Güzelce karınlarını doyurdular.
Mustafa : Muhtar Dayı . Yenge Hanım Bizi evinizde ağırladığınız için çok teşekkür ederiz. Allah razı olsun.
Ölüm Meleği : Gerçekten her şey çok güzeldi teşekkür ederiz. Bizden istediğiniz bir şey var mı ?
Muhtar : Yok sağolun.
Pelin : Çok teşekkürler her şey için.
Pelin arabanın arkasına oturmuştu. Arabaya binmemişti Ölüm Meleği ile Mustafa. Ölüm Meleği Arabanın arka tarafını açtı. Arabanın arkasında bir kaç tane silah onun dışında Erzak Sigara Kaynıyordu. Sigarlardan İki paket kendine aldı Ölüm Meleği. İki Pakette Mustafa ya verdi.
Ondan sonra muhtara dönerek :
Ölüm Meleği : Muhtar dayı bunlar sizi idare etmez ama gene de siz bunları alın.
Muhtar : Olur mu öyle şey siz ne yapacaksınız ?
Mustafa : Olur Olur. Buradaki sigaralar bize zaten fazla. Konservelerde. Gittiğimiz yerde çok var sigarada konservede. Lütfen alın.
Yaklaşık 40 Karton sigara ve 500 tane ton balığını Muhtara bıraktılar.
Muhtarın ve hanımının elini öperek oradan ayrılıyorlardı.
Ölüm Meleği : Ne saf ne temiz insanlar. Hayatımda hiç böyle bir yer görmedim.
Mustafa : Bende kanka. Bağırlarına bastı insanlar bizi. Ekmeklerini bölüştüler.
Ölüm Meleği : Şu zombi kıyameti bitsin ortalık temizlensin. Şuradan alalım birer dönüm arazi tavuk besleyelim moruk ?
Mustafa : Aynen kanka iyi fikir.
Yola devam ediyorlardı. Gece boyunca yağmur aralıksız yağmaya devam etmişti. Yoğun yağmurda yavaş gidiyorlardı. Ve sigara üstüne sigara içiyorlardı.
Pelin : Ya siz hiç müzik filan dinlemez misiniz ? Dinleriz dedi Mustafa. Açsanıza birşeyler de dinleyelim o zaman . Mustafa radyoyu açtı. Fakat hiç bir yayın yoktu.
Allah Allah çok garip dedi Mustafa. Trt nin Yayını da gitmiş! Ölüm Meleği : Her şey iyice boka sarıyor. Her şey gün geçtikçe daha da kötü bir hale geliyor.
Bu arada telsizden bir cızırtı geldi. Mustafa telsize baktı.
Asit : Çok az kalmış gelmenize. Var mı bir problem ?
Mustafa : Şu anda yok Asit. Orada bir sorun sıkıntı var mı ?
Asit : Şu anda yok. Sizi bekliyoruz.
Mustafa : Görüyorsunuz nerede olduğumuzu zaten. Gelince görüşürüz.
Asit : Görüşürüz.
Sonunda Silivriye varmışlardı. Ölüm Meleği Tampon bölgeden geçtikten sonra durdurdu. Ve Mustafa ya :
Ölüm Meleği : Kızı da al kantine gidin. Bende arabayı garaja sokayım.
Mustafa : Tamam Kanka.
Ölüm Meleği Arabayı yanaştırıyordu. Mustafa ve Pelin ise yürüyerek kantine doğru gittiler. Pelin'i ve Mustafa yı görenler şaşkındılar. Yanlarında yabancı biri daha vardı. Kantine girdiklerinde ne oldu dedi Ateş. Buda kim. Pelin söze atılarak ben Pelin diye elini uzattı. Ateş Elini sıktı. Memnun oldum hanım efendi. Mustafa bu kim diye fısıldadı Ateş tekrardan. Sonra anlatırım dedi Mustafa. Bu sırada Ölüm Meleği de kantine gelmişti. Hepsine tek tek sarıldı Ölüm Meleği.
Sizi tekrar görmek çok güzel.
Dolaptan bira aldı kendine. Bir tane de Mustafa ya uzattı. Ve birasını içerken Psko Soldiers ile derin bir muhabbete daldılar. Ölüm Meleği ve Mustafa başlarından geçen olayları anlatıyorlardı. Ateş abisinin bu kadar bencil ve kendini düşünen birine dönüşmesine şaşırıyordu. Eskiden olsa oradaki hiçbir insanı bırakmaz yanında getirirdi. Fakat umursamıyordu şimdi. Hapishane insanı değiştirirler derlerdi sanırım bu Ölüm Meleği için tam anlamıyla geçerliydi. Bencil kendinden başka hiç bir insanı düşünmeyen birine dönmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder