uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

29 Mart 2013 Cuma

46. Bölüm Hiç Uğruna

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır." 



 Şeytan '' Patron Nilay'ın yerini tespit ettik. ''


Argo '' Hazırlıklarınızı yapın. Kesinlikle elimizden kaçırmayacağız ''

Şeytan '' Emredersiniz ''

Argo '' Sen Kabus'a hazırlıkları tamamlamasını söyle. Sonra nerede saklanıyorsa yerin krokisi ile birlikte gel ''

Şeytan '' Nasıl istersen Patron ''

Argo '' Ölüm Meleği ve ekibi neler yapıyor ''

Şeytan '' Daha muhbirimizden bir haber yok ama radar filan kuruyorlar ''

Argo '' Kursunlar bakalım ''



Şeytan ve Argo Nilay'ın elinde kahin olduğunu biliyorlardı. Fakat Argo ve Şeytan'ın kaç türlü plan yapacaklarını bilmeden uyuyordu Nilay. Argo ve Şeytan dan başka nereye operasyon yapılacağını bilen kimse yoktu. Argo ne kadar az kişi bilir ise Kahin'in görme gücü düşer diye umut ediyordu. Kurşun kaplı kafeslerinde planlarını yapıyorlardı.  Argo'nun Nilay yada Nilay'ın yanındakiler umurunda değildi. Tek istediği şey mühürdü. Ama genede Nilay'ı ve ekibini tamamen ortadan kaldıracaktı. Çünkü Mühür'ü bilen hiç kimsenin yaşamasına göz yumamazdı. Mühür Argo için çok değerliydi. Argo temkinli olduğundan dolayı hemen saldırıya geçmedi.



Bir kaç gün sonra ...

Argo Nilay'a gündüz saldıracaktı..  '' Kız Kulesi ''  adını verdikleri operasyona sadece Argo ve Kasapları katılacak. Alfa-Star B ise onlara dışarıdan destek verecekti. Alfa-Star B nin başında ise Kabus duracaktı. Her yerden çevirecekti Nilay'ın saklandığı yeri.. Giriş ve çıkış tamamen kapatılacak. Helikopter ile kaçma riskine karşılıkta roket atarlar kullanılacaktı. Nilay iki oğlu Zehir ve Kurşun Barut ve Ares'i sıkıştıracaktı Argo.

Leş ve Şeytan gece boyu yakaladıkları zombileri getirdiler. Argo ve kasapları özel kıyafetler giymişlerdi. Tulum tarzı kıyafetler zombi saldırısından önlüyordu. Zombiler bu kıyafeti giyen insanları ısırsalar bile ; kıyafetten dolayı etkilemiyordu. Hepsi tek tek giydi. Yavaşça Nilay'ın saklandığı yere doğru geldiler. Yanlarında köpek getirmişti Argo. Köpeklere Zombi virüsünü enjekte etti. Sonrada pan zehri enjekte etti. Köpekler deliye dönmüşlerdi. Kuduz köpek gibiydiler. Argo ve Kasapları bir kan havuzu oluşturmuşlardı. Zombilerin kanları etleri ile olan bir kan havuzu. Kan havuzuna teker teker girip yıkanıp çıktılar. Şeytan'ın planıydı bu. İçeriye hem zombiler hemde köpekler ile gireceklerdi. Artık hazırdılar. Zombiler ve Köpekler deliye dönmüşlerdi. Zombilere anti virüs vermişti Şeytan.

Argo Leş'e doğru baktı. Vakit tamam dercesine. Leş kapıyı roket atar ile uçurdu. Leş kapıyı uçurduktan sonra Kafesleri açıldı Köpeklerin ve zombilerin  Kafeslerden çıkan Köpekler ve Zombiler Nilay'ın üssündeki nöbetçileri gördüler. Onları görür görmez Köpekler ve Zombiler birden Nilay'ın bulunduğu üsse saldırmaya başladı. Zombiler de koşuyordu. Silah sesleri ve Alarm duyulmaya çoktan başlamıştı bile. Saatine baktı Argo. İçeriden bağrış sesleri ve silah sesleri yükseliyordu..

Zombiler koşarak Nilay'ın askerlerine saldırmaya başlamışlardı. Hazırlıksız yakalanan Nilay ve Askerleri Zombilere yem oluyordu. Gürültüye uyanan Barut Ares ve Nilay'ın iki oğlu Kurşun ve Zehir hemen ana giriş kapısından gelen zombileri ve köpeklere karşı savunmaya geçmişlerdi. Kurşun Sebastian 'nın oğluydu. Babasının tüm özelliklerini taşıyordu. Ölüm Meleği'nin kanı ile desteklenmişti. Kurşun ellerindeki samuray kılıcı ile Zombilerin kafalarını gövdelerinden ayırıyor. Zombiler karşısında direnemiyordu. Zehir ise elindeki ful otomatik tüfek ile zombileri tarıyordu. Arada kendi askerlerinide öldürüyordu. Zehir babası Barut'a çok benziyordu. Barut kadar acımasızdı. Barut ve Ares 'te zombiler ve köpekler ile dövüşüyor evlerini sığınaklarını savunuyorlardı.Koşan Zombileri öldürmek neyse de köpekleri öldürmek gerçektende zordu. Aniden adamın bacağını kapabiliyordu. Yada koşarak gelip üzerine atlayabiliyordu köpekler. İsrail'in desteği ile gelen askerler zombilere ve zombi köpeklere karşı koymaya çalışıyorlardı. Askerlerden ve zombilerden akan kanlar zeminde göl gibi olmaya başlamıştı. Zemin yapış yapıştı.  Barut Ares Zehir ve Kurşun'un pek yapabilecek bir şeyi yoktu..

Silah sesleri artık kesilmiş. Askerlerin bağırmaları artık bitmişti. Argo yavaşça kapıya doğru yöneldi. Argo ve kasapları içeriye giriyorlardı artık.. Argo karşısında Barut Ares Zehir ve Kurşun'u gördü. 

Argo '' Nilay yok mu ? Çayını içmeye geldik. Gelirken de elimiz boş gelmek istemedik..  ''

Barut '' Çay yok ölüm var.. Ben senin Azrailinim ''

Argo '' Yanındakiler de Cebrail Mikail İsrafil mi ? ''

Barut '' Senin büyüklerin Mirza ve Sebastian '' Beni çok iyi tanır Barut demen yeterli''


Argo'nun ve hemen sağ tarafında duran Şeytan'ın alınlarının ortasında kırmızı lazerler belirdi. Nilay keskin nişancıları çatılara yerleştirmişti. Argo'nun bu şaşkınlığına Barut gülerek karşılık verdi.


Barut '' Boşuna bu kadar zahmet edip gelmişsiniz Soytarı gibide giyinmişsiniz. Getirdiğin zombiler yerde yatıyor. Biraz daha eğit bunları ''

Argo '' Mendil gibi kullanılıp kenar mahalleye atılan Barut ''

Barut '' Ne dedin.. Korkudan hayal mi ? görüyorsun ''

Argo '' Barut Adrenalin Tim'i komutanı. Aslında İsrail Mossad için çalışan bir fare. Yanındaki ise Ares. Barut'un kardeşi. Öbürleride Kurşun ve Zehir Nilay ve Senin oğulların '' Mirza diğer kardeşlerini ve babanı Mersin'e gömdü fakat akıllanmadın hala Türkiye'de bir kaltağın peşinden yürüyorsun ..

Kurşun Annesine edilen hakaret üzerine Argo'ya saldırmak istedi. Fakat Ares Kurşun'u tuttu.

Argo '' İçinizde Tek Türk Kanı olan bu çocuk.. Demek ki iki çocuğun bile yok. Güç Kan ve Gelişim İğneleri ile büyüttüğün hormonlu ürünler bunlar.. ''

Barut '' Seninle sohbet etmeyi çok isterdim ama .. Daha önemli yapacak işlerim var ''

Argo '' Hepimizi çatıya koyduğun üç beş nişancı ile mi ? halletmeyi düşünüyorsun ''

Barut '' Başlamak bitirmenin yarısıdır Argo ''

Argo '' Çok merak ediyorum ''

Barut '' Neyi ''

Argo '' Geleceğimizden haberiniz vardı dimi ? ''

Barut '' Bunu öğrenecek kadar uzun yaşamayacaksın Argo ''

Argo '' Şunu denemek isterim ''

Barut '' Neyi ''

Argo '' Mirza ve Sebastian'ın öldüremediği dünyada bir tek sen varsın birde kardeşin var ''

Barut '' Haklarını yememek gerekir. Son karşılaşmamızda öldürüyorlardı ''

Argo '' Mirza ve Sebastian'ı sen mi öldürdün ''

Barut '' Ben öldürmedim. Öldürmeyi çok isterdim. Kim öldürdüyse de onların yerinde olmak için her şeyimi verirdim. ''

Argo '' Bizler Sebastian ve Mirza ile kardeş gibi büyüdük. Kader bizi birbirimizden ayırdı. Ha onlar ha ben. ''


Nilay ise odasından olanı biteni izlerken '' Hadi ama Barut bitir işlerini '' diye mırıldanıyordu


Argo '' Onları öldüremedin. Benide keskin nişancıya mı ? kurban edeceksin ''

Barut '' Sen benim karşımda bir dakika bile dayanamazsın. Onlar her zaman bana iki yada üç kişi saldırdı ''

Argo '' Elinde fırsat var Barut. Beni çiğ çiğ ye ! ''

Barut '' Olur ''


Barut'u kardeşi kenara doğru çekti

Ares '' O ölüm adasında doğan Argo .. Efsaneye göre ölüm adasında doğan son savaşı başlatacak .. ''

Barut '' Efsaneler yalandır.. Ben gerçeğim Ares ''

Ares '' Ama Abi ''

Barut '' Ben Argo'yu öldürdüğüm gibi tarıyorsun herkesi. Dışarıdaki birliğe de haber ver ''


O sırada...

Argo '' Ben Barut'u öldürdüğüm an tarıyorsunuz etrafı Şeytan ''

Şeytan '' Komutanım siz ne olacaksınız ''

Argo '' Ben yerde kalacağım. Barut'u oyalayacağım bir süre. Sonrada Barut'u öldüreceğim. O sürede keskin nişancılara yoğun ateş edecek kişileri belirle. Ben ölürsem de geri çekilin Alfa-Star B sonsuz'a dek yaşayacak.''

Şeytan '' Siz olmasınız bir dakika dayanamaz Alfa-Star B ''

Argo '' Şeytan bu bir emirdir ! ! ! ''

Şeytan esas duruşa geçti ve gür bir ses ile  ...

Şeytan '' Emredersiniz Komutanım .. ''

Bir tarafta Barut diğer tarafta ise Argo birbirlerine doğru bakıyorlardı. Argo üzerindeki tulumu çıkartı. Argo ve Barut birbirlerinin gözlerine bakıyordu.

Argo '' Şimdi eşitiz ''

Barut koşarak geldi ve Argo'ya saldırmak istedi. Argo kendini geriye doğru çekti ve sıçradı. Argo iki ayağının tabanıyla Barut'un göğüslerine doğru vurdu. İkisi birden yere düşmüştü. Argo hemen yerden kalktı. Yerde yatan Barut'un etrafında dolanıyordu.. Barut göğüslerine aldığı ani aldığı tekme ile nefesi kesilmişti. Fakat ayağa kalkması çok sürmedi. Barut ayağa kalktı. Argo '' Canın yandımı '' diyerek dalga geçti Barut ile. Barut dengesiz olarak tekrar saldırdı Argo'ya. Argo Barut'un yumruklarını savuşturmayı başarır başarmaz Barut'un bacak arasına bir diz attı.. Barut bacak arasını tutarak yere tekrar düştü. Barut elleri ile bacak arasını tutuyor ve yerde kıvranıyordu.

Barut yerden tekrar kalktı. Argo'ya tekrar saldırdı. Sanki Argo , Barut'un hamlelerini önceden tahmin ediyordu. Argo Barut'un attığı yumruğu yakaladı ve Barut'un yumruğunu sıkmaya başladı. Barut diğer kolu ile de bir yumruk atmaya çalıştı. Fakat Argo o yumruğuda avucunun içi ile yakaladı. Barut'un iki yumruğu da Argo'nun avucunun içindeydi. Argo sıkmaya başladı avuçlarının içini. Barut'un yumruklarından çatır diye sesler gelmeye başlamıştı. Barut acıdan yere doğru eğilirken Argo gerildi ve kafayı Barut'un suratına patlattı. Barut burnunu tutarak yere düştü. Barut kanlar içinde kalmıştı. Burnu kırılmıştı. Argo'nun büyük bir üstünlüğü ile dövüş sürüyordu. Barut Argo'ya fiske dahi vuramamıştı. Barut tekrardan ayağa kalktı. Bir yumruk attı Argo'ya. Argo koluyla yumruğu kesti ve sol yumruğunu Barut'un kaşının üzerine vurdu. Sonra sağ yumruğu ile bir yumruk daha attı Barut'a. Sonra tekrar sol yumruğunu suratına indirdi Barut'un. Argo Barut'u sağlı sollu yumruklar ile sersemletmişti. Argo Barut'un kafasını tuttu ve kafa attı Barut'un suratına.

Argo '' Şeytan buna Mirza kafası deniyor ''

Yerde yatıyordu Barut hareketsizce. Kendinden geçmişti. Argo'yu çok hafife almış ve sıradan bir Alfa-Star askeri sanmıştı. Barut bu küçümsemenin cezasını yerde acı içinde kıvranarak çekiyordu. Yerde yatan Barut'un etrafında Argo köpek balığının avının etrafında dönercesine dönüyordu.

Nilay Zehir Kurşun ve Ares gözlerine bile inanamıyorlardı Barut'un bu denli pasif kalabileceğine. Nilay çatıdaki keskin nişancılara '' hazır olun '' talimatını verdi. '' İşaretimle '' diye ekledi.

Argo göz kırptı Şeytan'a..

Yerde yatan Barut Argo'nun bacaklarına bir tekme attı. Argo dengesini kaybedip yere düştü. İkisi aynı anda kalktılar. Barut Argo'yu yakaladığı gibi sırt üstü yere doğru vurdu. Argo'nun beli çok acımış ve belini tutarak kıvranıyordu. Yerde kıvranan Argo'nun kafasına bir tekme attı Barut. Argo bu tekme ile yerde yuvarlanmıştı.

Nilay Barut'un kazandığını gördüğü anda '' Keskin nişancılara bekleyin '' dedi.. Barut kazanırken Nilay'ın Şeytan ve Argo'yu öldürmesi Barut'u sinirlendireceğini Nilay çok iyi biliyordu..

Barut'un burnundan kaşından kanlar akıyordu. Fakat genede dengesini kaybetmemişti. Argo ayağa kalktı. Argo dengesiz bir şekilde yumruk attı. Barut geriye doğru iki adım atarak yumruğu geçiştirdi ve Barut Argo'nun kulağının arkasına tekme atarak Argo'yu tekrar yere serdi.

Barut Argo'nu yerden yaka paça kaldırdığı gibi yukarıya doğru halterci gibi kaldırdı sonra ise ileriye doğru fırlattı. Argo sırt üstü kötü düşmüştü. Sırtını tutarak kıvranıyordu.

Barut '' İki yumruk atınca beni yendiğini sanan zavallılar kervanına katılmak üzeresin ''

Barut Zehir Kurşun ve Ares gülüyorlardı..

Barut yavaşça Argo'nun yanına doğru temkinli bir şekilde yürüdü..


Argo hiç bir şey olmamış gibi ayağa kalktı..


Argo Şeytan'a ikinci kez göz kırptı. Nilay çatıya nişan alan Leş'i fark etti Roket atar ile çatıyı havaya uçurmak için hamle yaptığı sırada Leş

Nilay '' Ateş '' diye bağırdı..

Argo'nun alnının ortasına kurşun saplanıverdi. Yere düşmeden Şeytan'ın da alnına bir kurşun girivermişti. Argo'nun ve Şeytan'ın beyinleri arkadan parçalanmışlar ve kum çuvalı gibi yere yığılmışlardı..

Keskin nişancılar birden Argo ve Şeytan'ın alınlarından ateş ederek ikisini de yere serdiler.  Leş roket atarı çoktan göndermişti fakat roketti göndermekte geç kalmıştı. Argo ve Şeytan'ın beyinlerinin dağılmış vaziyette yerde yatmasına inanamadı. Ares elindeki silah ile Argo'nun arkasında duran Argo'nun kasaplarını taramaya başladı. Leş ise o karambolden faydalanarak Ares'i alnının ortasından vurdu. Kali ise hızlı davranarak Zehir ve Kurşun'u öldürmüştü.  Barut oğullarının ve kardeşi Ares'in öldüğünü gözleri ile görünce çıldırdı. Barut Leş'e ateş etti. Leş omuzuna aldığı kurşun ile sarsılmıştı. Fakat Leş'te diğer elinde olan silah ile Barut'a ateş etti. Barut ile Leş birbirlerine kurşunlarla karşılık veriyorlardı ki ; Bu düellonun galibi ölüm oluyordu. Leş ve Barut birbirlerine sıktıkları kurşunlar ile birbirlerinin canlarını almışlardı.

Alfa-Yıldızı '' Alfa-Star B komutanı Argo ölmüştür: Beyefendi'den onay bekleniyor. ''

Alfa-Yıldızı '' Alfa-Star B komutanı Argo ölmüştür: Beyefendi'den onay bekleniyor. ''

Alfa-Yıldızı '' Alfa-Star B komutanı Argo ölmüştür: Beyefendi'den onay bekleniyor. ''


O sırada Ankara

Beyefendi '' Argo ölmüş. Aktifleştir. ''

Seyfo '' Emredersiniz. Ya diğerleri ''

Beyefendi '' Argo öldüyse diğerlerinin ne olacağının farkındalar. Kaçmaları gerek. Aktifleştir ''

Seyfo '' Emredersiniz ''


Seyfo Beyefendi'nin odasından çıkarak koşarak DxN gizli odasına girdi. Orada duran bilgisayar'ı çalıştırdı ve DxN 1406 kodu girdi.

Alfa-Yıldızı '' Onaylanmıştır. Geri sayın için son bir beş dakika ''


Nilay Oğullarının öldüğünü görünce koşarak binadan çıktı. Dışarıda ise Alfa-Star B askerleri ile İsrail Askerleri arasında büyük bir savaş vardı. Kabus ve ekibi etrafı sarmak isterken pusuya düşmüşlerdi. Kolay hedeflerdi. Fazla dayanamayacakları belliydi.  Argo ve Kasapları , Nilay'ın iki Oğlu Kurşun ve Zehir Barut Ares ve Askerler ölmüştü.  Geriye sadece Kali ve Nilay kalmıştı. Dışarıda ise Pusuya düşmüş Kabus komutasındaki Alfa-Star B..

Nilay '' Oğullarımı sen öldürdün. Seni köpeklere yem edeceğim sürtük ''

Kali '' Denede gör ''

Nilay ve Kali birbirlerine saldırmaya başladılar. İki güzel kız birbirleri ile kıyasıya dövüşüyorlardı. Nilay Kali'nin saçlarını yakaladı ve Kali'ye var gücü ile bir kafa attı. Kali Nilay'ın sert kafası ile birlikte dengesini kaybetmişti. Nilay Kali'nin suratına doğru tekme attı. Kali aldığı tekme darbesi ile yere düştü. Nilay koşarak geldi ve Kali'nin toparlanmasına fırsat vermeden kafasına yerdeyken bir tekme daha attı. Kali kafasına aldığı tekme ile birlikte yerde yuvarlanmıştı. Kali'nin yerden kalkmasına izin vermiyordu Nilay. Nilay koşarak geldi ve bir tekme daha atacakken Kali Nilay'ın ayağını yakaladı ve cebinden çıkardığı bıçağı Nilay'ın ayağına sapladı. Nilay acı içinde  bağırıyordu. Nilay sol ayağına giren bıçak yüzünden hareket edemiyordu. Bıçağı çıkartman için eğilemiyordu bile.  Nilay acılar içinde bağırıyordu. Rambo bıçağı diye tabir edilen bıçak. Ayağına tam anlamı ile saplanmıştı. Bıçak öyle bir girmiştiki Nilay'ın ayağına .. Bıçağın sadece sapı görünüyordu..

Nilay '' Seninle anlaşabiliriz  ''

Kali güldü..


Kali Nilay'ın etrafında dolanıyordu. Nilay her şeyin bittiğinin farkındaydı. Ayağına saplanan bir bıçak onun sonu olabileceği kimin aklına gelebilirdi.. Kali bir zombinin kanını şırıngaya çekti. Nilay'a arkadan sarıldı ve boynuna enjekte etti. Köpekten aldığı kanıda Nilay'ın kalbine enjekte etmişti.

Kali '' Bu güzel suratlı hatunun çok çirkin bir şeye dönüşeceğini düşünmek ürküttü beni ''

Nilay '' Seni bulup öldürmeden ölmeyeceğim sürtük ''


Alfa Yıldızı '' Geri sayıma son 10 saniye ''

Kali '' Sen zaten artık ölü bir piliçsin ''

Füzelerin ıslık sesi'ni duyuyorlardı. Kali '' Lanet olsun '' diyerek çıkışa doğru koşmaya başladı ve Büyük bir patlama sesi duyuldu..  Nilay'ın ve Barut'un saklandıkları yer patlamıştı.. Argo'nun öldüğü yere koordinatları ile birlikte Beyefendi Bombalar göndermişti. Alevler gökyüzüne yükseliyordu.. Yer sallanmıştı. Alfa-Star B ve Nilay birlikte yok olmuşlardı.. Her yer alev alev yanıyordu..

Beyefendi ise bilgisayarından uydu bağlantısı ile yanan enkaza bakıyordu dikkatli bir şekilde.

Seyfo yanına geldi

Beyefendi '' Şeytan Kabus yada Kali '' kurtulan var mı ?

Seyfo '' Hiç birinden sinyal alınmıyor. Sanırım hepsi öldü ''

Beyefendi '' Mühür ''

Seyfo '' Ekip çıkardım efendim ''

Beyefendi '' Onu bulmadan gelmesinler ''

Seyfo '' Emredersiniz ''

Beyefendi '' Ölüm Adası Raporları Geldi mi ? ''

Seyfo '' Daha haber gelmedi efendim ''

Beyefendi '' Haber gelince hemen haber ver ''

Seyfo '' Emredersiniz '' 


Dört saat sonra :


Seyfo '' Efendim Mührü bulamamışlar ''

Beyefendi '' Nasıl olur. İyice baksınlar. Mührü bulmadan gelmesinler.. Didik didik arasınlar. Yanmaz kırılmaz yok olmaz. Her yere ama her yere baksınlar. Tuvaletlerin içine bile. ''

Seyfo '' Emredersiniz '' '' Bu arada Ölüm Adası Raporları geldi izleyebilirsiniz ''

Beyefendi '' Oda güzel En son gönderdiğimiz siviller ile adanın durumu ne şu an Seyfo ''

Seyfo '' Efendim Yüz bin kişi ''

Beyefendi '' Daniel oradan çıkmadan yok edilmeli Seyfo ''

Seyfo '' Biliyorum efendim. Timlere tembih edildi. Bunun için savaşacaklar ''

Beyefendi '' Seyfo canlı bağlantı kurulsun timlerle görüşmek istiyorum ''

Seyfo '' Emredersiniz. Efendim bir şey sorabilir miyim ?

Beyefendi '' Tabi ''

Seyfo '' Argo ve Ekibinin ölümünü çok sakin karşıladınız. Efsaneye göre son savaşı başlatmayacak mı ? Argo ''

Beyefendi '' Efsaneler.. Efsaneye göre son savaşı ölüm adasında doğup büyüyen biri başlatacak. Kesin bir adres yok Argo diye ''

Seyfo '' Argo'dan başkalarıda mı ? var ölüm adasında doğup büyüyen ''

Beyefendi '' Birisi daha var.. ''




Nilay Tufan'ın anlattıklarını gözleri fal taşı gibi açılmış dinliyordu.. Duydukları karşısında şok olmuştu. Elleri titriyordu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Korkmuştu..

Tufan '' Böyle sonlanıyor.. ''

Nilay '' Ne istiyor bu adamlar bizden ''

Tufan '' Mührü istiyorlar. Mührü verirseniz peşinizden gelmeyecekler ''

Nilay '' Mühür benim hayat sigortam Başka bir seçenek yok mu ? ''

Tufan '' Buradan helikopter ile kaçsanız bile. Radarlar ile size gene temas edecekler. ''

Nilay '' Yani bu Argo'dan kurtulmanın bir yolu yok ''

Tufan '' Yok '' '' Argo yok edilemez ''

Nilay '' Argo'yu yok edebilecek birisi var mı ? ''

Tufan '' Hüküm Yalnızca Allah'ındır. Bu gördüklerim olmayada bilir. Geleceği Allah'tan başka hiç kimse göremez bilemez. Bu bana Allah'ın bir lütfudur. Ama ne kadar doğru bilmiyorum.  ''

Nilay '' Kahin ne demeye getiriyorsun. Bırak vaaz vermeyi şimdi. ''

Tufan '' Argo'yu sadece bir kişi yok edebilir ''

Nilay '' Lanet olasıca. Kim o ''

Tufan '' Daniel x Nicolas .. ''

Nilay '' O ölüm adasında.. ''

Tufan  '' Son savaşı Argo başlatıyor .. ''

Nilay  ''Son savaş nedir ? ''

Tufan ''Bilmiyorum. Tam olarak göremiyorum. ''

Nilay ''Görsen şaşardım zaten. ''


Tufan'ın anlattıklarından sonra Nilay geri çekilmeyi düşünüyordu. Hatta mührü vermeyi bile düşünüyordu. Nilay'ın iki oğlu Kurşun ve Zehir daha önce kimse görmemişti. Nilay Kurşun ve Zehir'i çağırdı. Onlara bir yer söyledi ve gitmelerini emretti. Nilay'ın amacı Kurşun ve Zehir'i korumaktı. Canlarını korumaktı. Kurşun ve Zehir önce karşı çıksalarda Nilay'a asla karşı gelemezlerdi. Nilay ikisini de ikna etmişti. Kurşun ve Zehir birlikte gitmişlerdi. Nilay helikopterini hazırlattı.

Barut '' Bende seninle gelmek istiyorum ''

Nilay '' Tek halletmem gerek tatlım ''

Barut '' Ares'i yanına al. Kurşun ve Zehir de gitmişler bu sabah ''

Nilay '' Gitmelerini ben söyledim. Onlar etrafta olunca savaşamıyorum. Korkuyorum onlara bir şey olacak diye ''

Barut '' İkiside çok iyi savaşçılar ''

Nilay '' Hala çocuklar ''

Barut '' Sayende iki ayda aslan gibi adam oldular ''

Nilay '' O kadar pişmanım ki onları hızlıca büyüttüğüme  .. ''

Barut '' Nereye gidiyorsun ''

Nilay '' Ankara'ya Beyefendi ile görüşmeye bu savaşın son bulmasını istiyorum ''

Barut '' Seni öldürürler ''

Nilay '' Hayır sen merak etme. Sen ekibi buradan çıkar ve dikkatli bir şekilde Bursa sırtlarına doğru in. Dört saat sonra seninle Bursa'da buluşalım. Gizli mahzende ''

Barut '' Bu güvenli değil ''

Nilay '' Hayatım merak etme sen.. Beyefendi bana bir şey yapamaz ''

Barut '' Ya yaparsa .. ''

Nilay '' Gittiğim yeri biliyorsun. Beni kurtarmak için elinden geleni yaparsın ''

Barut '' Dört saat içinde dönmezsen.. Şafak ile birlikte harekete geçerim ''

Nilay '' Ne istersen yap. Akşama dönmüş olacağım ''


Nilay Tufan ve Kapan'ın olduğu helikopter havalanarak Ankara'ya doğru gittiler. Bir saat sonra Ankara Adrenalin üssüne inmişti Nilay ve Askerleri. Seyfo helikopter pistini Adrenalin askerleri ile çevirmişti. Nilay helikopterden indi.

Seyfo '' Nilay Ankara Adrenalin üssüne hoş geldin ''

Nilay '' Seyfo Beyefendi ile görüşmek istiyorum ''

Seyfo '' Kelepçeleyin ''

Seyfo emrini verdiği gibi Adrenalin askerleri bir anda Nilay Tufan Kapan'ın üzerlerine atlayarak ellerini arkadan kelepçelediler. Ayaklarına ise prangalar taktılar.

Nilay '' Seyfo yakaladın beni.. Artık Beyefendi ile görüşmek istiyorum ''

Seyfo '' Senin istemen ile olmaz.. Beyefendi meşgul.. Atın bunları hücreye ''


Seyfo'nun emri ile birlikte Nilay Tufan ve Kapan hücreye atılmışlardı. Nilay'ın planı tutmamıştı. Mirza ve Sebastian öldüğünden beri Nilay'ın hiç bir şey istediği gibi gitmiyordu..

Seyfo '' Beyefendi rahatsız ediyorum ama Nilay kendi ayağı ile geldi ''

Beyefendi '' Sorgu için hazırla geliyorum.. Argo ve ekibini de söyle saldırı iptal. Yarın buraya gelsinler ''

Seyfo '' Emredersiniz ''

Beyefendi Seyfo gittikten sonra ayağa kalktı ve odasının kapısını kapattı. Bilgisayar'ını açtı. Bilgisayar'a birkaç şifre girdi.

Beyefendi :

    Çocuklar merhaba.. Sizleri tekrardan görmek ne kadar güzel. Şu an bulunduğunuz Ada Ölüm Adasıdır. Cehennem adası diyede geçer. Günler günleri kovalar ama yaşlanmazsınız. Merak etmeyin. İşinizi ne kadar çabuk hallederseniz o kadar kısa zaman kalacaksınız orada. Bu Türk halkının ve diğer ırkların yaşayabilmesi için çok önemlidir. Zombileri dünyadan arındırmak için çok önemli bir görevdir. Göreviniz Daniel x Nicolas ve yanındakileri yok etmektir. Daniel x Nicolas'ın resmi ekranınıza geldi. Tehlikelidirler. Çok tehlikelidirler. Görebileceğiniz en tehlikeli düşmandır. Dünyada'ki ilk zombidir. Konuşabilir. Zombileri yönlendirebilir. Sakın düşmanınızı küçümsemeyin. Siz daha bir kaç aydır oradasınız. O ise Bin dokuz yüz seksen yılından bu yana o adada. Sizi her şekilde takip ediyorum. Onu öldürdükten sonra sizi oradan aldırtacağım. Bugün öldürün yarın sizi aldıracağım. Bütün ihtiyaçlarınız yanınızda. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Size sürekli cephane ve silah temini edilecektir. Allah yardımcınız olsun..


Beyefendi Bilgisayar'ını kapattı. Akşam yemeğini yedi. Sonra ise uzun uzun Ölüm Adasındaki görüntüleri izledi. Daniel x Nicolas gönderdiği timleride birer ikişer öldürüyordu. Beyefendi'nin bu hiç hoşuna gitmiyordu. Canı sıkıldı ve yattı.. Seyfo'ya emretmişti. Nilay'ı ve ekibini sabaha kadar uyutmayın diye. Seyfo'da Beyefendi'nin istediğini yaptı.. Nilay ve Ekibi sabah'a kadar uyumamıştı.

Artık Saatler Sabah 07:00 yi gösteriyordu. Beyefendi güzelce kahvaltısını yaptı. Yavaşça odasından çıkarak Nilay'ın bulunduğu yere gitti.

Seyfo '' Efendim Emrettiğiniz gibi Argo''nun ekibini çağırdık. Argo bir kaç saate yola çıkacaklarını söyledi. Ayrıca Mührü bulamadık Nilay'ın üzerinde ''

Beyefendi '' Nilay nerede ? ''

 Seyfo '' Şuradan efendim ''


Nilay ve ekibi hepsi ayrı ayrı sandalyelere bağlanmışlardı. Nilay ve Beyefendi ile göz göze geldiler.. Beyefendi acıyan gözler ile Nilay'a baktı..

Beyefendi '' Mühür nerede Nilay ''

Nilay '' Efendim Mühüre karşılık canımı bağışlamanızı istiyorum biliyorum pek iyi şeyler yaşanmadı aramızda ''

Beyefendi '' Pazarlık yapacak konumda mısın .. ''

Beyefendi duraksadı ve '' Seyfo ! '' diye bağırdı..


Seyfo belinden çıkardığı bıçak ile Nilay'ın helikopter pilotunun boğazını kurbanlık koyun gibi kesti. Pilot hafif hafif canını teslim ediyordu. Pilottan gelen hırıltılar hala devam ediyordu..


Nilay '' Durma devam et Seyfo Nasıl olsa beni öldürdüğünüz zaman hayatınızın sonuna kadar mühre ulaşamayacaksınız Devam et Seyfo ''

Beyefendi '' Mühür nerede Nilay ''

Nilay '' Mühre karşılık canım Beyefendi ''

Beyefendi '' Seyfo ! ! ! ''

Seyfo bıçak ile Kapan'ın da boğazını kesiverdi.


Beyefendi '' Sıradaki ya kahin dir.. yada sensindir ''

Nilay '' Kahin'e dokunmayacağını biliyorum. Çünkü senin işine yarayacak ''

Beyefendi '' Geleceği yalnızca Allah bilir Nilay. Ben öyle şeylere inanmam ''

Nilay '' Konuşmaya başladığımıza sevindim ''

Beyefendi '' Mühür nerede Nilay ''

Nilay '' Canımı bağışlayacağınıza söz verin önce Yoksa bir daha mührü göremeyeceksiniz. ''


Beyefendi '' Seyfo güzel yoldan anlaşamayacağız bununla ''

Seyfo '' Ne emredersiniz ''

Beyefendi '' Muhbir iğnesi ''

Seyfo '' Emredersiniz ''


Seyfo odadan çıktı ve tekrar geldi. Demir bir şırınganın içinde beyaz bir sıvı vardı. Nilay'ın boğazına iğneyi batırdığı gibi beyaz sıvıyı enjekte etti. Nilay'ın gözleri kapanmıştı.


Seyfo  '' Beş dakika içinde konuşacak ''


Seyfo'nun dediği gibi Nilay derin bir nefes alarak gözleri açmıştı.


Beyefendi '' Mühür nerede Nilay ''

Nilay '' Bilmiyorum ''

Beyefendi '' Seyfo ne diyor bu ''

Seyfo '' Efendim doğruyu söylüyor ''

Beyefendi '' Mühür'ü DxN den kim çaldı ''

Nilay '' Ben çaldım ''

Beyefendi '' Nereye sakladın ''

Nilay '' Aylardır gizlendiğim yerin bodrumundaki bir mezarlığa ''

Beyefendi '' En son ne zaman baktın ''

Nilay '' Kahin Argo ve ekibinin mühür için geldiğini duyunca ''

Beyefendi '' Yerinde yok muydu '' İyice baktın mı ''

Nilay '' Kurşun kaplı bir sandıktaydı. İçini açıp baktığımda yoktu ''

Beyefendi '' Mühür sende yoksa.. Buraya neden geldin ''

Nilay '' Zaman kazanabilmek için. Argo ve ekibi Türkiye'den çıkmamıza izin vermeyeceklerdi. Sizi kandırıp sonrada kaçmak için zaman kazanacaktım''

Beyefendi '' Mührü o mezardan kim çaldı Nilay ''

Nilay '' Bilmiyorum ''

Beyefendi '' Kimden şüpheleniyorsun Barut mu çaldı. İsrail'e mi ? gönderdi ''

Nilay '' Onun mühürden haberi yoktu. Çalmasının da imkanı yok ''

Beyefendi '' Kimden şüpheleniyorsun ''

Nilay '' DxN Patronlarından Judas yada Mirza Sebastian ikilisinden ''

Beyfendi '' Nasıl açıkla ''

Nilay '' Judas Hapishanede size yakınlığı ile bilinen Mirza ve Sebastian'ı öldürmek için plan yaptı. Size bir mesaj göndermek istiyordu. İzmir DxN Mortem üssünü ele geçirdikleri için Judas çok kızgındı. Sizinde olaya müdahale etmeniz gerekirken, seyirci kalmanız onu dahada sinirlendirdi. Sizin DxN'e ihanet ettiğinizi düşünerek elinizdeki askerlerden en kuvvetlileri olan Mirza ve Sebastian'ı öldürmek istedi. Önce izmir üssüne sabotaj bir saldırı düzenledi. Mirza ve Sebastian oradan kurtulmayı başardılar Sonra ise Adrenalin Hapishanesinde yaşadıklarını duyan Judas oraya da saldırı düzenledi. Bunu Judas'ın adamlarından duydum. Bende Mirza ve Sebastian'a durumu anlatarak ölmelerini engelledim. Amacım onlar ile ittifak yapmaktı. Fakat onlar bunu kabul etmedi.O sırada Mirza Sebastian ve Ölüm Meleği kendilerine öldü süsü vererek yanıma geldiler. Bir gün yanımda kaldılar. Onlar almıştır. ''

Beyefendi '' Bu söylediklerinde Judas konusunda ciddimisin ? ''

Nilay '' Her kelimesine kadar ''

Beyefendi '' Sen neden orada duruyorsun Seyfooo ''

Seyfo '' Efendim  sadece bir iddia bu .. Duymuş bir yerlerden ''

Beyefendi '' Her söylediği hani doğruydu bunun ''

Seyfo '' Kendisine göre doğru efendim ''

Beyefendi '' Nilay  Mirza ve Sebastian'ı Judas mı öldürdü ? ''

Nilay '' Hayır o öldürttü. '' Emiri de bana verdi ''  Doktor Deniz'i yakaladı Judas. Ölüm Meleği ve ekibinin geleceğini biliyordu. Onlarla beraber Mirza ve Sebastian'ında.. Ufak bir savaş senaryosu hazırladı. En çürük adamlarını Doktor Deniz'in başına dikti. Zafer sarhoşu eve dönerlerken  ''

Beyefendi '' Anlaşıldı Nilay ''

Beyefendi '' Seyfo doz artır ''

Seyfo '' Efendim Ölür ! ''

Beyefendi '' Ölürse ölsün .. Adrenalin'e DxN'e kafa tutmadan önce düşünecekti bazı şeyleri.. Ne diyorsam onu yap Seyfo ''

Seyfo '' Emredersiniz ''




KIRMIZI ALARM  İZİNSİZ ZİYARETÇİ !
KIRMIZI ALARM  İZİNSİZ ZİYARETÇİ !
KIRMIZI ALARM  İZİNSİZ ZİYARETÇİ !
KIRMIZI ALARM  İZİNSİZ ZİYARETÇİ !
KIRMIZI ALARM  İZİNSİZ ZİYARETÇİ !



Beyefendi '' Kim bu ''

Seyfo '' Rapor verin ''

Asker  '' Efendim.. Barut ve Ares ve arkalarında binlerce asker var. Ordu gibiler ''

Seyfo '' Savunma düzeni alın. Yerlerinizden ayrılmayın ''

Asker '' Emredersiniz ''

Seyfo '' Efendim Güvenliğiniz için buradan çıkmanız gerekli ''

Beyefendi '' Seyfo israil ordusuna acımak yok. ''

Seyfo '' Emredersiniz ''

Beyefendi '' Kahin Benimle geliyor ''

Seyfo '' Emredersiniz Efendim ''  '' Nilay ne olacak efendim ''

Beyefendi '' Bırak ölsün burada ''

Seyfo '' Emredersiniz ''


40 Kişilik Adrenalin Tim'i Beyefendi'yi ve Tufan'ı alarak Asansör ile yer altına doğru Eksi beşinci kata inmişlerdi. Beyefendi'nin her şeyden haberi olduğu gibi. Kahinden de haberi vardı. Sadece Beyefendi'nin bildiği kodu bilgisayar'a giren Beyefendi Kapıları açmıştı. Askeri zıhlı dört tane tank orada hazır duruyorlardı. DxN özel üretimi olan tanklar Saatte 50 kilometre hız yapabiliyorlardı. Adrenalin Tim'i ile beraber Beyefendi Ankara Adrenalin Üssü'nü Terk ediyordu..

Seyfo ve Askerleri Barut ve Ares'in Askerlerine karşıydılar.. Büyük bir çarpışma bekliyordu iki tarafıda.. Beyefendi güvenlik sebebi ile yeraltı tüneli ile oradan uzaklaşmıştı. Barut tanklarla kapılarına kadar gelmişti. Barut '' Ateş '' emrini verir vermez. Tanklardan çıkan mermiler ana giriş binasının duvarını yıktı.
Barut '' Saldırın '' emri ile birlikte israil askerleri Adrenalin Binasına doğru girmeye başladılar. İsrail askerleri kalabalıktı.

Seyfo askerlerine '' bekleyin emrini verdi ''

Seyfo '' Bekleyin emrimle ateş edeceksiniz ''

Seyfo '' Bekleyin gelsinler ''

Seyfo '' Acele etmeyin.. İyice yaklaşsınlar ''


Seyfo'nun savaş tecrübesi oldukça fazlaydı.. O yüzden çok tecrübeliydi.. Kalabalık israil ordusunu üzerine çekiyordu..

Seyfo sonunda '' Ateş '' diye bağırdı..

Adrenalin askerleri sayıca israil askerlerinden az olsada korkusuzca ve merhametsiz bir şekilde ateş etmeye başladılar. Ağır makineli tüfekler ile israil askerlerin üzerine kurşunlar yağmur gibi geliyordu. İsrail askerleride Adrenalin askerlerine karşılık veriyorlardı. Kurşunlar kafalara giriyor ve sonra ise dağılan beyinler.. Kopan bacaklar ve kollar arasında kan gölü oluşacak kadar yoğun bir savaş devam ediyordu. İsrail askerleri sayıca fazla olmasına karşılık Adrenalin'in savunma taktiğinden dolayı sayısal üstünlükleri pek bir anlam ifade etmiyordu.  Mermiler iki taraf arasında yağmur gibi gidip geliyordu. Açıkta kalan israil askerleri açık hedeftiler. Adrenalin askerleri israil ordusunu öldürmekte pek güçlük çekmiyorlardı.. İsrail askerleri saklanacak yer bulmakta güçlük çekiyorlar. Adrenalin binasına ulaşamadan ölüyorlardı.


Ares '' Abi orduyu geri çekmek zorundayız ''

Barut '' Nilay içeride. Onu almadan dönmek yok. ''

Ares '' Abi bir saat içinde ordun diye bir şey kalmayacak ''

Barut '' Nilay'ı almadan dönemeyiz ''

Ares '' Abi Nilay'ı alalım. Almayalım demiyorum ama. Adrenalin Askerlerini üzerimize çekmemiz lazım ''

Barut '' Haklısın, Geri çekiliyoruz ''


Barut'un bu lafı ile birlikte israil ordusu geri çekilmeye başladı. Barut geri çekilme emrini verdiği andan itibaren İsrail askerlerinin sayısı Adrenalin askerlerinin sayısının iki katı kadardı . İsrail ordusu geri çekilirken. Barut yanında getirdiği beş tank'a ateş emri verdi. Adrenalin binasına yoğun bir top ateşi başladı. Barut Adrenalin binasını kuşatmıştı..Yoğun bir şekilde top ateşine devam ediyordu..

Seyfo'nun saldırmaktan başka çaresi kalmamıştı.. Yoğun top atışı Seyfo'yu çaresiz bırakmıştı. Tanklar ve Askerler menzil dışındaydılar. İsrail üretimi Barut'un elindeki tanklar ise yüksek menzilliydiler. Seyfo tankları halletmesi için elli kişiyi görevlendirmişti. Onların görevi sadece tankları etkisiz hale getirmekti.

Seyfo ordusunu topladı..

Barut'un Yoğun top atışları devam ediyordu. Adrenalin üssünün girişine doğru atılıyordu bombalar. Duvarlar tamamen yıkılmıştı. Biraz daha içeriye atabilirdi. Fakat o zamanda Nilay ölebilirdi. Barut bunu göze alamadığından Adrenalin üssünün girişine bombaları yağdırmaktan başka seçeneği kalmıyordu.  Seyfo yıkılan duvarlara doğru baktı.. Askerlerine baktı..

Seyfo '' Beyler .. Bugün Tarihi bir gün.. Tarihi bir güne tanıklık ediyorsunuz.. Küçük israil ordusu bir yerlerden bir cesaret bularak bize saldırma cüretinde bulunmuşlardır. İlk defa kahpece ve sinsice davranmadan erkekçe karşımıza çıkmışlardır. Amerika onları artık koruyamaz. Bununda farkındalar. Mirza ve Sebastian Mersinde kurdukları Üssü başlarına yıktı. Bunlarda Türk toprakları üzerinde kalan son yahudiler. İsrail'e zombilerin daha girmemesinden dolayı bunlar bu kadar rahat davranıyorlar.. Rehin almak yok. Yaralı yok. Hepsini öldürün.. İsrail'e dönüp torunlarına ''Adrenalin Üssüne ben gençken saldırmıştık ne günlerdi o günler '' diyecek hiç kimseyi bırakmayın.. Hiç bir anı bırakmayın hayatlarında.. Canlarını alın.. Ölümden korkmayın.. Bizim ölülerimiz ölü değil Şehittir. Onların ölüsü ise cehennemde sonsuz'a kadar yanacaktır. Gazanız mübarek olsun. Herkes birbiri ile helalleşsin.

Ölün yada öldürün ''

Seyfo Askerlerine bakmaya devam etti ..

Seyfo '' Saldırın ''

Seyfo'nun saldırın emri ile birlikte Adrenalin Askerleri koşmaya başladı.. İsrail askerleri de tetikte bekliyorlardı. Karşılıklı göğüs göğse çarpışma başlamıştı..


O Sırada Nilay Kendine geldi.. Eline daha önce almış olduğu toka ile kilitlerini açtı. Kafası hala gidip geliyordu.. Sendeleyerek yürüyordu. Dışarıdaki silah seslerini duydu..  Eskiden Adrenalin için çalıştığından dolayı Beyefendi'nin odasını biliyordu. Odaya doğru yöneldi. Beyefendi'nin odasına temkinli bir şekilde girdi. Beyefendi'nin bilgisayar'ını açtı.. Bilgisayar'daki dosyaları inceliyordu dışarıda kıyamet koparken.. Gördüğü bir kaç video resim ve belgeleri incelerken

Nilay '' Aman Allah'ım inanmıyorum ''

Nilay Bilgisayar'da gördükleri karşısında çok şaşırmıştı.. Bilgisayar'a taktığı boş cd ye yüklemeler yapmaya başladı. Yüklemeyi bitirince Bilgisayarı kapattı. Oradan hemen çıkmalıydı..

Bu Sırada savaş tüm hızı ile devam ediyordu dışarıda.. Kopan kafalar.. Delik deşik olan vücutlar. Daha yirmili yaşlarında olan iki grup birbirlerini acımasızca katlediyorlardı. Parmakları kopan bir israil askeri eline bakıp bağırıyordu. Kolu kopan bir başka asker ise kolunu arıyordu. Şoka girmişti. Kurşunların acıması yoktu. Yanaklar kafalar vücutlar isabet eden mermiler yüzünden parçalanmış cesetlerle kaynıyordu etraf. Hafifi yaralı yoktu zaten. Hepsi ağır yaralıydılar. Bir kaç saat içinde onlarda öleceklerdi. Ya kan kaybından.. yada gerekli müdahalenin yapılmamasından dolayı. Birbirlerine kurşunun dışında el bombaları da atıyorlardı. 21.yy da böyle göğüs göğse savaş görmek imkansızdı. Ama iki grupta birbirinden ölesiye nefret ediyorlardı. Savaşların sonunu en iyi ölüler bilir lafı doğruydu sanki. Birbirlerini öldürüyorlardı genç yaştaki askerler. Silahlar , El bombaları , Süngüler ve bıçaklar ile devam ediyordu savaş.. Kıyasıya bir mücadeleydi.


Barut ve Seyfo'nun orduları birbirlerini acımasızca öldürüyorlardı.. İki ordudan da artık kimse kalmamıştı.. Bir tarafta Seyfo diğer tarafta ise Barut ve Ares vardı..
Barut ve Ares Ölülerin arasından geçerek Seyfo'ya doğru yürüyorlardı.. Barut yürürken yerde bir kaç askere ateş etmişti. Adrenalin'in yıkık surlarından içeriye girdiler. Seyfo tam karşılarındaydı..

Barut '' Kapı kulu Seyfo.. Ölmeye hazır mısın ? ''

Seyfo '' Ben yaşayacağım kadar yaşadım.. O kadar uzun yaşadım ki .. Ölmeye çoktan hazırım.. ''

Barut Seyfo'ya doğru koşmaya başladı. Koşarken silahı yere doğru atmıştı. Seyfo yerinde sabit bir şekilde bekliyordu.. Seyfo çok sakindi.. Barut koşarak geldi ve Seyfo'ya vurmak istedi. Seyfo yan tarafa doğru çekilir çekilmez Barut'u tuttu ve arkaya doğru fırlattı. Barut yere düştü. Bu arada Ares geldi ve Seyfo'ya vurmak istedi. Seyfo Ares'in yumruğunu keser kesmez Ares'in kaşına bir yumruk attı ve Ares'i yere sermişti. Barut tekrar ayağa kalktı ve Sol ayağı ile Seyfo'nun suratına vurmak istedi. Seyfo eli ile Barut'un tekmesini keser kesmez Barut'un göğüs kafesine yumruğunu attı. Seyfo bir yumruk daha indirdi göğüs kafesine. Barut göğüs kafesini tutarken dengesini kaybedip yere düştü. Ares ve Barut yerde yatıyorlardı. Seyfo ise tam ortalarındaydı..

Ares tekrar ayağa kalkarak Seyfo'ya saldırdı. Seyfo seri yumruklar ile Ares'in kafasına vuruyordu. Seri bir şekilde yumruklara maruz kalan Ares artık sersemlemişti. Seyfo Ares'i halterci gibi yukarıya doğru kaldırdı.. Barut'un üzerine doğru attı. Ares'in yüzü kan içinde kalmış. Suratı aldığı yumruklardan dolayı şişmişti.

Barut yerdeki kardeşine '' Ben Seyfo'ya saldırdığımda buradan kaç sakın arkana bile bakma..''

Ares ise Barut'un ne söylediğini anlamadı. Baygındı.. Sadece '' Abii '' diyebilmişti.

Barut yavaşça ayağa kalktı..

Seyfo'nun suratına kum fırlattı Barut. Seyfo gözlerine gelen kum ile birlikte hiç bir şey göremiyordu. Barut bir kaç tane yumruk vurmayı başarmıştı Seyfo'ya. Seyfo sonunda gözlerini açtı ve Barut'u boğazından eliyle yakaladı. Barut'un boğazını sıkıyordu. Seyfo tek eliyle yavaşça Barut'u yukarıya doğru kaldırdı. Barut'un ayakları kıpırdıyor ve nefes alamamaya başlamıştı. Barut can çekişiyordu Seyfo'nun tek elinde.. Seyfo Barut'u ileriye doğru fırlattı. Barut tekrar yerdeydi.

Barut nefes alamıyordu.. Boğazını tutuyor ve yerde acıdan yuvarlanıyordu.. Barut otuz saniye kadar yerde yattıktan sonra toparlandı.. Seyfo'ya doğru baktı. Seyfo yakınındaydı. Barut yavaş hareketler ile yerden kalktı. Seyfo'ya bir yumruk salladı. Seyfo Barut'un yumruğunu kolaylıkla etkisiz hale getirdi.. Seyfo Barut'un kaburgalarına üst üste yumrukları ile vurdu. Barut'un kaburgaları kırılmıştı. Göğüs kafesine göğsüne karın boşluğuna seri yumruklar indirmeye devam etti Seyfo.. Barut artık ayakta duracak gücü bile kalmamıştı.. Vücudun her tarafına yağmur gibi yumruklar inmeye devam ediyordu Barut'un. Çok bile dayanmıştı Seyfo'nun yumruklarına.. Barut aldığı yumruklardan dolayı kendinden geçmişti. Artık beyni bile vücuduna hükmedemiyordu. Sadece ayakta duruyordu. Elleri iki yana düşmüştü. Ellerini bile kaldıramıyordu. Barut'un Sol diz kapağı gergin bir şekilde yere basıyordu. Seyfo ayağının tabanı ile Barut'un diz kapağına vurdu. Diz kapanı kırıverdi..Barut acı içinde yere düşerken Dizini tutuyordu.

Seyfo Barut'u öldürmekten beter etmişti..

Barut acı içinde yerde kıvranıyordu..

Seyfo yerdeki Barut'u yumruklamaya başladı.. Seyfo'nun yumrukları Barut'un suratında patlıyordu.. Ares gibi Barut'unda suratını dağıtıyordu Seyfo.. Seyfo suratındaki bütün kemikleri kırdı belkide Barut'un. Barut kanlar içinde baygın bir haldeydi.Barut'un gözleri şişmiş Dudağı kaşları patlamış. Dişleri kırılmıştı. Seyfo acımadan yerde yumrukluyordu Barut'u.. Barut'un elmacık kemikleri ve çenesi bile kırılmıştı. Seyfo Barut'un yüzünü darma duman etti. Yüzündeki tüm kemikleri kırdı.


Ares'e doğru yürüdü Seyfo..


Ares'e doğru yürürken sırtına bir mermi saplandı Seyfo'nun.. Bir tane daha. Bir tane daha. Arkasını döndü bir kurşunda göğsüne isabet etmişti. Ateş eden Nilay'dı.. Seyfo ani ve hızlı bir şekilde yere düştü.

Seyfo yere düşmüştü..

Ares o arada yavaşça ayağa kalktı. Yerde ölü gibi yatan Abisine baktı. Abisine doğru yavaşça yürüdü. Nilay koşarak Barut'un yanına geldi. Barut'un suratına baktı. Barut tanınmayacak bir haldeydi..

Nilay '' Ares yardım et Abini helikoptere taşıyalım ''

Ares ve Nilay zar zor Barut'u helikoptere taşıdılar..

Nilay helikopteri havalandırdığı gibi oradan uzaklaşmaya başladı.. O Sırada Argo ve ekibi Adrenalin üssüne giriş yapıyorlardı..

1 Saat Sonra Nilay'ın İstanbul da saklandığı yer ..

Nilay helikopteri indirdi. Barut'a doğru koştu. Sedyeler gelsin diye bağırdı. Fakat kimse yoktu. Nilay Ares'e doğru baktı.

Nilay '' Adamlar nerede ''

Ares güçlükle '' Seni kurtarmak için herkesi feda ettik ''

Nilay koşarak gitti ve sedye buldu. Sedyeyi helikoptere yanaştırdı. Ares'in yardımı ile güç belada olsa Barut'u Sedye'ye yatırdılar.. Nilay'ın tıp bilgisi iyi olduğundan dolayı Barut'u kendi tedavi edebilirdi. Sedyeyi iterek içeriye doğru götürdüler. Barut'u ameliyat edecekti Nilay.. Fakat ona yardım edecek kimse yoktu.. Ameliyat odası yaptırmıştı kendine Nilay. Oraya götürdüler. Nilay hemen bir iğne yaptı Barut'a. Barut'un gözlerine baktı.

Barut '' Nilay ''

Nilay '' İyileşeceksin aşkım ''

Barut '' Nilay artık benim için yapılacak bir şey kalmadı ''

Nilay '' Deme böyle.. Ares Güç iğnelerini getir Çabuk ol.. ''

Barut '' Nilay çocuklar ve kardeşim sana emanet. Sonsuz'a dek huzurlu uzun bir ömür yaşayın. Sakın intikam peşinde koşmayın. ''

Nilay '' Saçmalama aşkım.. ''

Barut '' Seni seviyorum aşkım.. Sakın intikam peşinde koşma ''

Nilay '' Bunları düşünme.. İyileşeceksin sen ''

Barut '' Artık benim için tünelin sonu .. '' Cehennemi şimdiden hissedebiliyorum.. Çok sıcak..

Nilay '' Beni iki oğlunu ve kardeşini yalnız mı bırakacaksın bu kaosta.. ''


Barut artık Nilay'ı duymuyordu bile .. Barut kendi kendine mırıldanıyordu.


Barut '' Orospu çocukları Mirza ve Sebastian bana gülümsüyorlar.. Aman Tanrım.. Ölürken bile bu iki piçi görüyorum. Huzurlu ölmeme izin vermiyor ''

Nilay '' Aşkım benimle kal. Gücünü harcama ''

Barut '' Babamı görüyorum.. Kardeşlerimi görüyorum ''

Nilay '' Aşkım bana bak '' Aşkım bana bak '' Aşkım Aşkım Aşkım Aşkımmmmmmmmmmmmm ''

Barut bir anda kusmaya başladı.. ve göğsü havaya kalktı.. sonra ise aşağıya indi.. Kafası sağa doğru düşmüştü. Ağzından kusmuk ve kan karışımı bir şeyler geliyordu.. Nilay elleri yüzü Barut'un kanları bulaşmıştı.. Nilay göğsüne vuruyordu Barut'un.. '' Bana bak Barut beni bırakıp gidemezsin '' diye bağırıyordu.. Ares geldi .. Nilay'ın bağırmalarını ve Barut'un hareketsiz durduğunu görünce elindeki güç iğnelerini yere düşürdü.. Nilay sakinleşemiyordu.. Barut'un göğsüne vurmaya devam ediyordu. Ares Nilay'ı tuttu.. '' Artık çok geç ''  diye bağırdı  Nilay sırtını duvara yaslamış bir şekilde yavaşça yere eğildi ve ağlamaya başladı. Ares ise Barut'un gözlerini kapatmıştı.

Ares '' Huzur içinde yat Abi '' İntikamını alacağım. Sana yemin ediyorum.. '' Yahuda şahidim olsun ki kanını akıtanların kanını içeceğim ''




Ankara Adrenalin Üssü

Argo '' Herkes ölmüş Şeytan Çağır Adrenalin Askerlerinide burayı temizlesinler ''

Şeytan '' Emredersiniz Patron.. ''

Seyfo yerde yatarken öksürmeye başladı..

Kali '' Seyfo yaşıyor ''

Kali koşarak Seyfo'nun yanına gitti. Seyfo çelik yeleği çıkardı..

Argo '' Seyfo sen burada mıydın. burada neler oldu ''

Seyfo '' Elimden kaçırdım Nilay ve Barut'u ''

Argo '' Beyefendi nerede Seyfo ''

Seyfo '' Kızıl Kale'ye ulaşmıştır ''

Argo '' Çok şükür ''   '' Seni kim vurdu ''

Seyfo '' Nilay vurdu. Burada Barut ve kardeşini tam öldürürken ateş etti bana. Allah'tan önlemimi daha önce almıştım ''

Argo '' Allah'tan ''


Argo'nun telsizi çaldı..

Argo '' Ben Alfa-Star B Tim Komutanı Argo ''

Nilay '' Ben Nilay Beyefendi'ye ve sana bir mesajım var.. Barut öldü.. O öldü.. Sıradaki ya sizlersiniz.. yada en yakınlarınız ''

Argo '' Bende önemli biri sanmıştım '' Telsizi kapattı.


Argo Seyfo'ya baktı..

Argo '' Tebrikler Seyfo. Barut'u öldürmüşsün ''



Kızıl Kale

Beyefendi çok sinirliydi.. Telefonu çevirdi..

Beyefendi '' Efendim sizinle görüşmek istediklerim var ''

David Nicolas '' Dinliyorum ''

Beyefendi '' Judas beni ve adamlarımı öldürmeye çalışıyor. Beni gözden mi çıkardınız ? ''

David Nicolas  '' Hayır. Judas'ı geri plana çektik. Judas bizleri DxN'i hiçe sayıp hisleri ile hareket etmeye başladı. Planlarda bir değişiklik yok.  Pasifik okyanusundayım. Oraya ekibinle beraber gel. Yüz yüze konuşalım ''

Beyefendi '' Anlaşıldı. '''

Asker '' Komutanım. Sayın Başbakan kırmızı hatta ''

Beyefendi '' Emredin Başkanım ''

Başbakan '' İsrail senin üssüne mi saldırdı ? ''

Beyefendi '' Evet Başkanım ''

Başbakan '' Artık karşı atağa geçmenin vakti gelmedi mi ? Ne kadar zaman daha böyle elimiz kolumuz bağlı oturacağız ''

Beyefendi '' Gereken cevabı Alfa-Star B ile göndereceğim Başkanım ''

Başbakan '' Göndersen iyi edersin. Yoksa seni o koltuktan göndereceğiz Zombiler geldiğinden beri iyice pasif duruma düştün. Seni o göreve ben getirdim unutma. Seni oradan da göndermeyi iyi bilirim. O koltukta ve o gücün neden sende olduğunu unutma ! ''

Beyefendi ''  Alo Alo '' Kapattı ...

Başbakan Telefonu Beyefendi'nin suratına kapattıktan sonra Beyefendi kendinden emin bir ses tonu ile  '' Yumurtayı Taşa Vursan da; Taşı Yumurtaya Vursan da; Kırılacak Olan Yumurtadır  '' Bunu hiç kimse unutmasın ! diyerek telefonu yerine koydu..

O sırada 12. Ada :

Sansar '' Durun sizde kimsiniz ''

Kurşun '' Ben kurşun bu yanımdaki kardeşim Zehir. Bunlarla da yolda karşılaştığımız siviller. Adada rahat yaşarız diye geldik. ''

Gruptan bir kız '' Lütfen ateş etmeyin. Bizde türküz. ''

Sansar '' Ben bilmem. Buna komutanımız karar verir. '' Silahlarınızı yere bırakın.. ''  Askerler arayın üstlerini ''

Asker '' Emredersiniz komutanım ''

15 Mart 2013 Cuma

45. Bölüm Yeniden Başlamak

ÖLÜM YILDIZI : SAN SEBASTİAN'IN DURUMU KRİTİK SEVİYE.. Ölüm Yıldızı , Mirza'dan Onay Bekliyor..

ÖLÜM YILDIZI : SAN SEBASTİAN'IN DURUMU KRİTİK SEVİYE.. Ölüm Yıldızı , Mirza'dan Onay Bekliyor..

ÖLÜM YILDIZI : SAN SEBASTİAN'IN DURUMU KRİTİK SEVİYE.. Ölüm Yıldızı , Mirza'dan Onay Bekliyor..

ÖLÜM YILDIZI : Mirza Kral'ın DURUMU KRİTİK  SEVİYE.. Ölüm Yıldızı Beyefendi'den Onay Bekliyor..

ÖLÜM YILDIZI : Mirza Kral'ın DURUMU KRİTİK  SEVİYE.. Ölüm Yıldızı Beyefendi'den Onay Bekliyor..

ÖLÜM YILDIZI : Mirza Kral'ın DURUMU KRİTİK  SEVİYE.. Ölüm Yıldızı Beyefendi'den Onay Bekliyor..


Hemşire:Doktor bey acil durum iki tane yaralı üssümüze giriş yapmak üzere ! Alfa Star'dan Mirza ve Sebastian. Beyefendinin kesin emri var. İkiside kurtarılacak.

Doktor aniden ayağa fırladı üssün alt katına giden merdivenlere doğru yola koyuldu.Ortamda bir panik havası hakimdi. Hazırlık odasına girdi.Ellerini yıkarken hemşireye sordu:

--Durumumuz nedir hemşire hanım?

--İki yaralımız var.birincisi erkek 27 yaşında silahla yaralama.Sırt bölgesinde 7 tane kurşun giriş deliği var.2 si sağ taraf 10.kot altından girmiş.3 tanesi T8-T10 arası omurlara saplanmış. 2si ise sol 4-5 kot arasında.Diğer yaralı 29 yaşında erkek aynı şekilde  sırt bölgesinden kurşunlanmış.6 tane kurşun giriş deliği var.

--Tamam hemşire hanım.Doktor Zuhal ve Doktor İsmail neredeler?

--Ameliyathanedeler sizi bekliyorlar efendim..

Doktor endişeliydi dalgın dalgın ellerini 3 kez yıkadı.Havaya kaldırdı ve döner kapıdan içeri girdi.Hemşire kurulama bezlerini uzattı. Ellerini kurulayan doktor bezleri yere attı.Sonra hemşirenin uzattığı ameliyat önlüğüne kollarını geçirdi.Kendi etrafında dönerek önlüğü giydi ve hemşire bağladı.En son olarak da açılan eldivenlere tek tek geçirdi ellerini.Artık hazırdı.

Önünde iki masada iki hasta vardı.Birbirlerinden 2 metre uzaktaydılar.Beyefendi için ikisi de çok önemli olmalıydılar ki doktor aynı anda ikisinin de ameliyatını yönetecekti.Normalde böyle bir iş yapılmazdı ama bu sefer durum başkaydı.

--Anestezi tamam mı?

--Evet doktor bey.

--Evet Zuhal hanım siz bu hastayı İsmail bey sizde diğer hastayı boyayın. Artık başlıyoruz..

  İki hasta da hazırlandıktan sonra Mirza'nın başına gitti doktor.kurşun giriş deliklerine baktı.Gerçekten kötü yerlerden girmişti.

--Diğer hastada ne durumdayız İsmail bey?

--Hocam kurşunların 2si sol scapula altına 2 si sağ böğür yumuşak dokusuna saplanmış.2 side sağ 3-5. kotlar arasında.Sağ akciğerde hemothorax var.Göğüs tüpü takıp direne edeceğim sonrada da   kurşunları çıkaracağım.

--Tamam İsmail bey tansiyon nabız ne durumda?

--Tansiyon 90/50 nabız 125/dk hocam.

--Tamam İsmail bey başlayın.

--Zuhal hanım biz ne durumdayız?

--Hocam akciğerlerde bir zedelenme göremiyorum ancak omurlardaki kurşunlar omuriliği ciddi anlamda zedelemiş durumda.Sağ böbrekte ciddi hasar mevcut.Tansiyon 80/40 nabız 130/dk.

  Ameliyatlar eş zamanlı olarak devam ediyordu. İsmail göğüs tüpünü takmış.takmış ciğer etrafındaki kanı boşaltırken diğer hastadaki kurşunlar çıkartılmaya çalışılıyordu.Bir anda İsmail bey:

 ---Hocam tansiyon 70/40 nabız 135/dk.Hastanın solunumu düzensizleşti.

  Doktor bey hastanın başına gelmişti.hastanın göğsü çok çabuk inip kalkıyor,nokta nokta kanamalar baş gösteriyordu.Hasta tam anlamıyla boğuluyordu.

  İsmail bey masif pulmoner emboli bu.Hemen testereyi hazırlayın göğsü açacağız.Gelen testere ile göğüs keniği açılan hastada pıhtının kaynağını arıyorlardı.Bulup çıkarabilirlerse hasta yaşayabilirdi.yoksa kısa bir süre sonra kalbini de etkileyecekti.

--Doktor bey hasta VF a girdi.

--Defibrilatörü getirin.

  Defibrilatör hemen gelmişti.Şarj edildi ve ‘Taaak’. Hasta dönmedi. 300 jul.. ‘Taaak’ yine dönmedi. 360 jul..’Taaaak’ yine dönmedi.Döndürmek için uğraşırlarken diğer hastanın gözlerinden birer damla yaş aktı.

--İsmail bey Alfa-Star Komutanı Sebastian . ölüm saati 03.48.Hastayı morga alabiliriz.. Diğer hastada ne durumdayız Zuhal?

O sırada Zeynep sıçrayarak uyanmıştı. Rüyasında Mirza ve o çocuktular. Çocuk esirgeme kurumunun bahçesinde koşup oynuyorlardı. Bu kez Zeynep ebeydi. Mirza saklanmıştı.Zeynep her yere bakıyordu Mirza yı bulabilmek için ama bulamıyordu.”Nerdesin?” diye sesleniyordu ama cevap gelmiyordu. Mirza dan en ufak bir iz yoktu. Birden bulutlar bastırdı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı.O sırada uyandı Zeynep. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Hemen pencereye doğru yürüdü. Midesi bulanıyordu.Zeynep hissediyordu bir yerlerde Mirza nın başına bir şey gelmişti.Ağlamaya başladı. Çocuk gibi hüngür hüngür ağlıyordu. Hemen dışarı çıktı. Boş avluda bir oraya bir buraya doğru yürüyor, bir yandan da delicesine ağlıyordu.

Bir an kalbine bir acı saplandı. Nefes alamadı o an. Gecenin karanlığında dizlerinin üstüne çöktü. Gözlerini kapattı.. Sanki Mirza gelmiş onun yanağından okşuyordu ve “Elveda” diyordu. Zeynep ise sadece ağlayabiliyordu. Kalbi o kadar ağrıyordu ki… Ağzından “Mirza” kelimesi dökülebildi sadece.. Ve gecenin karanlığında kendinden geçip oracıkta yığılmış, bayılmıştı Zeynep…

--Doktor bey septum rüptüre oldu.Hastayı kaybediyoruz.

---Hemen kalp akciğer makinasını getirin çabuk..

O sırada o koşuşturmanın içinde hastanın gözünden son kez bir damla yaş düştü. Son kez gözlerinin önüne Zeynep’in güzel hayali gelmişti. Evet Zeynep , o güzel kız, koynunda yatıyordu.Mirza ise saçlarını okşuyordu.Zeynep mışıl mışıl uyurken onu izliyordu. Hayatındaki en mutlu andı o.Belki de insan olduğunu hatırladığı en önemli an… Ve birden tüm hayaller karardı. Geriye sadece siyah, simsiyah bir boşluk kalmıştı…

-- Alfa-Star Askeri Mirza Kral Ölüm saati 04.32. Morga alalım..


Zombilerin Dünyası Vol. III Kaos


Beyefendi Mirza ve Sebastian için çok üzülmüştü. İkisini de çok severdi. Olayın sabah'ında Cenaze töreni yapılmayacağını açıklasa da sonradan fikrini değiştiren Beyefendi onlara hak ettiği şerefi vermek için cenaze törenini üç gün sonra yapmaya karar vermişti.



Tabutlardan te ki gözüktü. Altı adrenalin askeri tabutu omuzlarda taşıyordu. Tabutun üstünde Ay Yıldızlı Türkiye Bayrağı ve Osmanlı Bayrağının yanı sıra Alfa-Star bayrağı da vardı. Tabuttaki motifler ise kabeyi simgeliyordu.

Öbür tabutunda görünmesi çok fazla sürmedi.  Oda göründü.

Ölüm Meleği ve Asit esas duruşta bekliyorlardı. Zeynep ise yanındaki Kodes ve Babası ile birlikte gelmişlerdi. Zeynep ağlamamak için kendini zar zor tutuyordu.. Devasa bir çınar ağacının altına iki kabir kazılmıştı. Tabutlar kabirlerin yanına konuldu.

Alfa-Star B Tim’ide acıyan gözler ile tabutlara bakıyorlardı.

Zeynep yavaş adımlar ile tabutların yanına doğru gitti. Tabutu aç dedi adrenalin askerine. Adrenalin askeri Beyefendi’ye ve sonra Seyfo’ya baktı. Beyefendi kafası ile ‘aç ‘ der gibi aşağıya doğru kafasını eğdi. Asker tabutu açtı. Zeynep Mirza ve Sebastian’a son kez baktı. Zeynep ağlamıyordu. Çok güçlüydü.  Zeynep ‘’ Kodes çivi ve çekiç ‘’ dedi sert bir ses tonu ile. Zeynep tabutu kendi kapattı. Tabutun üzerine Mirza’nın künyesini çaktı. Künyede ‘’Mirza Kral Alfa Star 13 numaralı asker ‘’ diye yazıyordu.  Zeynep’in yakın arkadaşı Sinem Sebastian’ın cansız bedenine sarılmış ağlıyordu. Sebastian’ın künyesini ise Sebastian’ın tabutuna Kodes kendi çakmıştı. Sebastian’ın künyesinde ise ‘’  San Sebastian Alfa-Star Çavuş ‘’ diye yazıyordu.

Bir süre sonra herkes yerine oturdu. Sonra ise ;

Askerler tabutları Beyefendi’nin emri ile birlikte kabirlerine ip ile sarkıtarak koydular.

Beyefendi Ayağa kalktı

                Aslında Mirza ve Sebastian için bir cenaze töreni gerçekleştirmeyi düşünmüyorduk. Böyle bir kaos ta  Düşmanlarımız bu kadar çokken bunu yapmamız biraz abes ve saçma olurdu. Çünkü Zombiler dünyayı ele geçirdiler.  Ölüler dünyayı ele geçirdiğinden bu yana insani duygularımızı kaybettik. Hiç kimse için cenaze evlilik törenleri yapamaz olduk. Belki bu kaos dolu dünyada insanlığımızı kaybettik. Mirza ve Sebastian’ı çocukluklarından beridir tanırım. Dünya üzerindeki dostluk arkadaşlık kavramına en uygun ikiliydi. Birbirleri için canlarını verirlerdi. Ve öylede oldu. Canlarını verdiler birbirleri için. Vatan Üzerindeki kanla vatandır. Vatan uğruna ölünecek insan var ise vatandır. Ruhunuz şad olsun çocuklar.

Mirza ve Sebastian'ın cenazesini asla kaçırmayacak biri olan Argo'da oradaydı. Yanında ise kasapları vardı sadece. Argo ve kasapları toplumdan uzak duruyorlardı. Argo'nun hemen sağ tarafında ise Şeytan vardı..

Argo ‘’ Dünya üzerindeki en korkulan ve en nefret edilen iki asker onlarda öldü onlarda yok artık ‘’

Şeytan ‘’ Nasıl pusuya düşmüşler hala aklım almıyor ‘’

Argo ‘’ Nilay’ın işi bu ‘’

Şeytan ‘’ Kadınlar şeytan gibiler ‘’

Argo ‘’ Mühürlerden te ki Sebastian’daydı. Ölüm Yıldızına girebildin mi ? ‘’

Şeytan ‘’ Oraya girmenin imkanı yok. Medusa ve Kali hala deniyorlar. Fakat Ölüm Yıldızında çok güçlü bir atom bombası ve hidrojen bombası var sanırım. Eğer ki Ölüm Yıldızı kendini tehdit altında görür ise patlatır bunu bana Kali söyledi buda demek oluyor ki Avrupa ve Asya haritası tamamen değişir. ‘’

Argo ‘’ Kali nereden biliyormuş. ‘’

Şeytan ‘’ Bilmiyorum ‘’

Argo ‘’ Bu Mirza’nın işi değil. Kesinlikle San Sebastian’ın işi. ‘’

Şeytan ‘’ Nereden anladın patron ‘’

Argo ‘’ Mirza düzdür. Kafası atom bombasına filan çalışmaz. Sebastian’ın böyle şeyler ile uğraşır. ‘’

Şeytan ‘’ Ama mühür hala kayıp ‘’

Argo ‘’ Mühür ölüm yıldızında değil  ‘’

Şeytan ‘’ Neden o zaman sıradan bir karargaha atom bombası ve hidrojen bombası yerleştirsinler ki’’

Argo ‘’ Dikkat çekmek için sadece ‘’

Şeytan ‘’ Hımmm ‘’

Argo ‘’ Nilay ve Ölüm Meleği iş birliği yaptı. Sonra Nilay’ın adamları Mirza ve Sebastian’ı taradılar Sonrada mührü aldılar ‘’

Şeytan ‘’ Mührün öneminden kaç kişinin haberi var ki ? ‘’

Argo ‘’ Kendilerinin işine yarasın yaramasın. Eğer ki Devletin işine en ufak yarayan bir şey varsa alırlar. Yanan İETT otobüslerini düşün. ‘’ 

Şeytan ‘’ Zeynep’te olabilir mi ? ‘’

Argo ‘’ Mirza nın Zeynep aşkı dillere destandır. O kadar destandır ki.. Mirza Amerika da bir ada da yattı senelerce bu aşk yüzünden. Bütün hisleri hissettiği her şey gitti. Mirza da korku hüzün sevgi aşk aklına insancıl ne gelirse söyle hiç biri yoktur ama sadece Zeynep’e olan aşkı durur o yüzden onu riske atmaz. Zeynep onun için mühür den de zaferlerden de daha önemlidir. ’’

Şeytan ‘’ Barut için ne diyeceksin. Okudun mu dosyasını ‘’

Argo ‘’ Tam bende onu diyecektim sana. Barut Zeynep’i kaçırmaya çalıştı. Sonrasında ise mersindeki israil üstünü yerle bir etti Mirza. Eğer ki Zeynep’e bir şey yaparsa biri bu it mezardan kalkıp peşine düşer. Sebastian’ın bir çok yerde adamı var. Bizim içimizde bile adamı vardır. Hatta Nilay ve ekibinin içinde hatta Ölüm Meleği ve ekibinin içinde bile. Çünkü Mirza Amerika dan Milyon Milyon dolarlar ile döndü. O zamanlar para geçiyordu. Çok kişiyi satın aldı ‘’

Şeytan ‘’ Anlıyorum ‘’

Argo ‘’ Ama bu demek değil Zeynep’in üstüne gitmeyeceğimiz. Önce Nilay ve Barutta. Sonra ise  Ölüm Meleği ve ekibini  bir çökelim sonra sonuç alamaz isek. Zeynep’e bakacağız. Zeynep’in Babası aynı zamanda DxN Baş doktorlarından bir tanesi anlayacağın dokunulmazlıkları var ‘’

Şeytan ‘’ Artık güç bizde ‘’

Argo ‘’ Güç Mirza ve Sebastian’daydı. Bize geçti. Dengeler değişiyor Şeytan. Politik olmalıyız ‘’

Şeytan ‘’ Kesinlikle ‘’




Ölüm Meleği - Asit - Sansar - Tuncay - Kabil - Cehennem - Puma ve Kolera - Tuğba - Doktor Deniz in başını çektiği 250 kişilik grup 12. ada denilen bölgeye doğru hareket etmişlerdi.

Ölüm Meleği gemiler ile giderlerken durun dedi.  Eline Mirza’dan kalan kılıcı aldı. Kılıca uzun uzun baktı. Ölüm Meleği ‘’ Sansar ‘’ dedi. Sansar hazır ola geçerek ‘’ Emredin Komutanım’’ diye gür bir ses ile cevap verdi. Ölüm Meleği Sansar’a doğru bakarak ‘’ Sansar ben tek başıma adaya çıkacağım. Sizler burada kalacaksınız. ‘’ dedi. Sansar ise endişeli bir ses ile ‘’ Komutanım özür dilerim. Ben sizinle gelmek zorundayım. Sizi korumak en büyük görevim ‘’ Ölüm Meleği yan yan Sansar’a baktı sinirli bir şekilde. Sansar ‘’ Özür dilerim komutanım ama sizi oraya tek başınıza gönderemem ‘’ Ölüm Meleği ‘’ Sansar lafımı neden ikiletiyorsun ! ‘’ diye bağırdı.  Sansar kafasını öne eğdi. Suç işlemiş bir çocuk gibi. Ölüm Meleği Sansar’ın omuzunu sıvazladı. Ölüm Meleği ‘’ Sansar burada kalın ‘’ dedi ve gemide duran bir filikaya binerek ada’ya doğru yöneldi. Adada belki binlerce zombi olabilirdi. Fakat Ölüm Meleği’nin umurunda bile değildi. Bu işi tek başına yapmak istiyordu çünkü.

Filikayı kıyığa çekti.  Sahile indiği gibi Zombilere ‘’ Ben Buradayım ‘’ diye bağırmaya başladı. ‘’ Ben buradayım ‘’ diye yankılanıyordu ada. Yanında getirdiği bir kuzunun da boğazını kesti Ölüm Meleği ..  Zombiler yavaş yavaş görünmeye başladılar.

Ölüm Meleği Zombilere doğru koşmaya başladı. Zombilerin kafalarını gövdelerinden ayırıyordu. Zombilerin kendisine yaklaşmasına bile fırsat vermeyen Ölüm Meleği zombilerin kafalarını gövdelerinden ayırıyordu. Bir kaç Zombiye bilerek ateş etti. Çünkü sesi duyan zombiler de geleceklerdi. Zombiler zaten kan kokusunu alır almaz Ölüm Meleği’nin bulunduğu bölgeye doğru çoktan gelmeye başlamışlardı. Fakat silah sesi ile hepsini davet ediyordu.

Çocuk genç yaşlı kadın ayırt etmeden hepsini tek tek öldürdü Ölüm Meleği. Zombilerin kanı her tarafına bulaşmıştı Ölüm Meleği'nin.  Ölüm Meleği kendini mi cezalandırıyor yoksa Zombileri mi akıl sır ermiyordu. Fakat zombiler için doğru bir gün değildi. Ölüm Meleği zombilerin üzerlerine kara bulut gibi çökmüştü.  Ölüm Meleği zombileri öldürmeye devam ediyordu. Bütün hırsını zombilerden alıyordu. Zombileri öldürmeye devam etti Ölüm Meleği.  Zombilerin aklı olsa Ölüm Meleğinden o gün kaçarlardı. Saatlerce Zombileri avlamaya devam etti. Son zombininde öldüğüne emin olduğu an.

Telsiz ile ‘’ Sansar  gelin ‘’ emrini vermişti. 250 kişilik grup Ölüm Meleği'nin Zombilerden adayı temizlemesinin ardından geldiler. Ada'da daha önce yerleşim olduğu için ev yapmalarına gerek yoktu Sadece temizlemeleri gerekiyordu. Toprağın verimini attırmak için DxN in özel olarak üretmiş olduğu fosfat takviyesi ile toprağı baya bir verimli yapmışlar. Ekinler ekmişlerdi. Bir haftalık yoğun bir çalışmanın ardından ada kendi kendini idare edebilecek konuma gelmişti.

Asit Tuzlada yaptırdığı eve doğru hucum bot ile gitti. Yanına ise Cehennem ve Kabil'i almıştı. Asit Tuzladaki evinden ada'ya götürmek için bir çok şey aldı. Asit için gerekli bütün malzemeler Tuzla'daki evindeydi çünkü. Asit gözünü bile kırpmadan Ada'ya yatırım yapıyordu. Çünkü Tuzla'daki evinde çok fazla miktarda malzemeleri vardı. Bir kaç malzeme alması Tuzla'daki evinde asla fark edilmezdi bile.

Asit aldığı malzemeler ile birlikte geri döndü. Asit 12. Adada asla yalnız başımıza rahat bir şekilde yaşayacaklarını düşünmüyordu. Tedbirini almalıydı. Kendi seçtiği adrenalin timleri ile birlikte önce adanın savunmasını güçlendirdi. Adanın belirli noktalarına bilgisayar ile çalışan insansız roket atarlar uçak savarlar ve tuzaklar yerleştirdi. Adanın içine kameralar koydu. Radarlar yerleştirdi. Çok yakında olan başka bir ada daha vardı. O Adayıda zombilerden temizledi Asit ve adamları. B planını çoktan oluşturmuştu. Asit asla işini şansa bırakmadan çalışmalara devam etti. O adanın da toprağını verimli hale getirdi.  Asit ve ekibi var gücü ile çalışıyorlardı. Asit Ölüm Meleği'nide merak ediyordu. Ölüm Meleği'nini odasına girdi.

Asit '' Komutanım nasılsınız ? ''

Ölüm Meleği '' İyi gibiyim. Sen nasılsın ''

Asit '' Teşekkür ederim komutanım. Size bir bilgi vereceğim. ''

Ölüm Meleği '' Nedir ? ''

Asit '' Komutanım. Yan taraftaki adayı da konuştuğumuz ve planladığımız üzere savunmasını sağlamlaştırdım ''

Ölüm Meleği '' Güzel ''

Asit '' Gizli birde geçit için çalışmalar başlandı ''

Ölüm Meleği '' Bu daha da güzel ''

Asit '' Zaten Osmanlı saldırılarına karşı böyle bir geçit mevcut. Ama senelerce kullanılmadığı için kapanmış bazı yerler. Daha çok tamirat yapılacak ''

Ölüm Meleği '' Anlıyorum ''

Asit '' Komutanım. Gaziantep bölgesine gitmek için sizden izin istiyorum ''

Ölüm Meleği '' Neden Asit ''

Asit '' Komutanım. Gaziantep te ki Adrenalin çiftliğinden küçük baş hayvan ve büyük baş hayvan almak istiyorum. Bir kaç tanede at ''

Ölüm Meleği '' İyi düşünmüşsün. Birlikte gidelim de. Oradaki tim yerinde duruyor mu ? ''

Asit '' Duruyor komutanım ''

Ölüm Meleği '' Hazırlıklarını yap. Yarın yola çıkalım. ''

Asit '' Emredersiniz Komutanım ''



Ölüm Meleği - Asit - Sansar - Tuncay - Kabil - Cehennem - Puma ve Kolera - Tuğba ile birlikte Gemi ile Gaziantep'e doğru yola çıktılar. Hatay'a kadar gemi yoluyla gidecekler. Hatay'dan da Gaziantep'e yol alacaklardı. Doktor Deniz adamları ile birlikte Adada kalmışlardı. Doktor Deniz 12. Ada'da büyük bir laboratuvar kurarak çalışmalarını burada sürdürmeye kararlıydı.

Ölüm Meleği ve Psko Soldiers Hep birlikte Hatay limanına demir atarak. Oradan hızlı bir şekilde Gaziantep'e vardılar. Yolda hiç oyalanmadan ilerlediler. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış Hatay'ın darma duman görüntüsü Ölüm Meleği'nin içini burkmuştu. Evlerin duvarlarında kan izleri. Çürümüş cesetler ortalıktaydı. Gaziantep e giriş yaptılar. Dev adrenalin kalesini önlerinde görmüşlerdi.

Adrenalin '' Arabaları durdurun ''

Ölüm Meleği '' Ben Adrenalin 41. Tim Komutanı Ölüm Meleği ''

Adrenalin '' İsim ve Tim Tanımsız Lütfen geri dönün Aksi takdirde ateş etmek zorunda kalacağız ''

Ölüm Meleği '' Kudüs oradasın biliyorum ''

Adrenalin '' Silahlarımızın menziline girmenize son 500 metre ''

Ölüm Meleği '' Lanet olsun Kudüs. Oradasın. Bana ateş mi açacaksın. İyi ateş et. Ama burayı başına yıkmadan gitmeyeceğim. Ben Adrenalin 41. Tim Komutanı Ölüm Meleği ''

Ölüm Meleği bunu söyledikten sonra arabanın gaz pedalının sonuna kadar bastı.

Kudüs '' Ölüm Meleği kendini öldürteceksin ''

Ölüm Meleği '' Ne zamandır. Arkadaşına kapıları açmıyorsun ''

Kudüs '' Emirler böyle Ölüm Meleği. Sen artık bizden biri değilsin ''

Ölüm Meleği '' Sizden biri olmasam neden buraya geleyim. İstersen ateş aç bana ''

Kudüs '' Lanet olasıca. İnatçı bir keçisin. ''


Kudüs ve Ölüm Meleği çok eski arkadaştılar. Kudüs göze alamadı Ölüm Meleği'ne ateş etmeye ve kapıları açmıştı. Ölüm Meleği ve Psko Soldiers Adrenalin üssünden içeriye girmişlerdi. Dev bir kaleydi burası. İçeriye girmekte dışarıya çıkmakta imkansız gibiydi.

Kudüs '' Hoş geldin ''

Ölüm Meleği '' Pek hoş gelmedim sanırım ''

Kudüs '' Artık Adrenalin Timi komutanı değilsin ''

Ölüm Meleği '' Tekrar bakabilirsin. Yada Beyefendi'den teyit alabilirsin. ''

Kudüs '' Teyit alacağım ama şimdi değil. Önce senin buraya hangi maksat ile geldiğini öğreneyim de ''

Ölüm Meleği '' Beyefendi'nin izni ile birlikte yanıma aldığım 250 sivil ve asker karışımı topluluk ile birlikte 12. Ada'ya yerleştim. Tarım bakımından uygun bir yer yaptım. Fakat hayvanlarım yok. Seninde burada hayvan yetiştirdiğini biliyorum. O yüzden senden hayvan almaya geldim ''

Kudüs '' Alabilirsin. Bende bir şey isteyeceksin diye ödüm koptu ''

Ölüm Meleği '' Tek isteyeceğim şey bu. Diğer gerekli bütün herşeyim var ''

Kudüs Adamlarına seslenerek  iki tır dolusu hayvanı hazırlamalarını istedi. Kudüs Ölüm Meleği'ni severdi. O sırada Kudüs'ün bir adamı geldi ve '' helikopter geliyor. Alfa-Star B iniş izni istiyor ''  dedi. Kudüs ise '' tabi verin izni hemen '' dedi.

Helikopterden Argo aşağıya doğru indi. Kudüs'ün yanına doğru yürüdü.

Argo '' Ooo Büyük komutan Ölüm Meleği'de buradaymış bunlarda kahraman askerleri değil mi ''

Ölüm Meleği '' Argo Senin problemin nedir ? bir karın ağrısı çekiyorsun da daha doğurmadın çocuğu.. Babası belli değil mi o çocuğun da içinde saklıyorsun ''

Argo '' O çocuk ölen Mirza ve Sebastian'ın değil. Korkmana gerek yok.''

Ölüm Meleği '' Sen ne demeye çalışıyorsun ''

Argo '' Mirza ve Sebastian'ı kahpece öldüren sensin ''

Ölüm Meleği '' Diyelim ki benim. Ne yapabilirsin lan sen bana ''

Kudüs '' Ölüm Meleği ve Argo Benim mekanımdasınız Misafirsiniz. Edebinizle durun. İnsan ayırt etmem bilirsiniz. ''

Argo '' Kudüs haddini bil. Senin karşında Adrenalinden devre arkadaşın yok. Komutanın var ''

Kudüs '' Argo makamına saygımız sonsuz. Ama it dalaşına saygı gösteremeyiz. Buraya gelip de benim misafirimi tahrik etmenede.. ''

Argo '' Beyefendi sizleri çok şımartmış anlaşılan ''

Kudüs '' Argo ne istiyorsun ''

Argo '' Emanetleri hazırlayıp hazırlamadığını ''

Şeytan '' Lan sen ne bakıp duruyorsun öyle ''

Asit '' İzmarit keserim seni ''

Argo '' Köpeklerine sahip çık Ölüm Meleği ''

Ölüm Meleği '' Bizde köpek yok. Köpek olacakta yok Argo. Kendi timinle benim dostlarımı kıyaslama. Yanılırsın ''

Argo '' Birgün Beyefendinin sana göstermiş olduğu imtiyaz bitecek. O gün ölmek için yalvaracaksın Ölüm Meleği '' Ama sana merhamet göstermeyeceğim ''

Ölüm Meleği '' O günü sabırsızlıkla bekliyor olacağım ''

Kudüs '' Ölüm Meleği ve Argo yeter artık. Burası er meydanı da değil. Mekanımda olay çıkarmanızı da istemiyorum. Kozlarınızı başka yerde paylaşın. Ama burası uygun bir yer değil '' Ölüm Meleği  senin malzemelerin hazır. Gidebilirsiniz ''

Ölüm Meleği '' Teşekkür ederim Kudüs ''

Argo '' Ne malzemesi bunlar ''

Kudüs '' Senin malzemelerinde hazırlanıyor. İstediklerini seçebilirsin Şu taraftan lütfen ''

Ölüm Meleği '' Teşekkür ederim Kudüs görüşürüz ''

Kudüs '' Her zaman Ölüm Meleği Her zaman .. ''



Ölüm Meleği ve Psko Soldiers Gaziantep Adrenalin üssünden ayrıldılar. Yanlarında iki tır dolusu hayvan vardı. Asit ve Ölüm Meleği aynı arabadalardı. Ölüm Meleği çok sinirlenmişti fakat ekibini tehlikeye atmak istemiyordu. Mirza ve Sebastian savaşından daha yeni çıkmış olan ekibi dağınıktı çünkü. Sayıca kalabalık olan Argo ve ekibinin yanı sıra Beyefendi'ninde Argo tarafında olması Ölüm Meleği'ni düşündürüyordu. Ölüm Meleği bir çıkış arıyordu. Çıkışı sakin bir yaşamda arıyordu. Sebastian ve Mirza'nın ölümleride Ölüm Meleği'ni çok yaralamıştı. Vicdan azabından yanıyordu.

Ölüm Meleği  '' Şuradakiler kim ? ''

Asit '' Bilmiyorum ''

Ölüm Meleği '' Durdur Arabayı ''


Psko Soldiers Hatay'a doğru giderken yolun sağ tarafında yirmiye yakın kişi gördüler. Yüzleri kirden simsiyah olmuş. Çamur ve kan lekeleri üzerlerinde olan tuhaf bir topluluktu bunlar. Asit Ölüm Meleği'nin emri ile arabayı durdurdu.  Ölüm Meleği arabadan indi.

Ölüm Meleği gruba doğru baktı.. Grubun en yaşlısı olan Ahmet bir adım öne çıktı.

Ahmet '' Komutan bize yardım et perişan durumdayız? ''

Ölüm Meleği grubu şöyle tepeden tırnağa süzdü..

Ahmet '' Komutan benim Adım Ahmet. Hataylıyım. Bu yanımdakiler ise Eşim çocuklarım gelinlerim damatlarım ve akrabalarım ''

Ölüm Meleği '' Kaç çocuğun var ''

Ahmet '' Yedi çocuğum var. Üçü kız. Dördü Erkek. Fakat ölülerden kaçarken kayıplarımız oldu. Son sığındığımız yere hastalıklı kişiler aldılar ve onlarda bize saldırdı. Bizde canımızı zor kurtardık.  ''

Ölüm Meleği '' Ne iş yaparsın sen  ''

Ahmet '' Ben çiftçiyim. Ailem çiftçi. Hepimiz topraktan doyarız ''

Ölüm Meleği '' Aranızda zombiler tarafından ısırılan birisi var mı ? ''

Ahmet '' Zombiler ne komutan ''

Ölüm Meleği '' Ölüler tarafından ısırılan birisi var mı ? ''

Ahmet '' Evet var. Şu arkada gördüğün yeğenim Vedat ''

Vedat'ı iki kişi tutuyordu. Vedat'ın kolları adamların omuzlarındaydı. Vedat'ın başı öne eğik ve son derece yorgundu.

Ölüm Meleği '' Asit ''

Asit '' Efendim ''

Ölüm Meleği '' Yanımızda hiç panzehir var mı ? ''

Asit '' Yok.

Ölüm Meleği '' Vedat hariç hepinizi götürebilirim. Fakat onu alamam. Isırıldığı an hastalığı kapmış. Elimizde de çözüm yok ''

Ahmet '' Onuda alın komutan. Isırıldı diye evlatmı bırakılır''

Ölüm Meleği '' Dayı emin ol. Onlardan biri olacak. Zaten durumuna bakılırsa fazla zamanı kalmamış Hatta onu tutan kişilere söylersen bir ağacın arkasına bıraksınlar. ''

Ahmet '' Onlardan birine dönüşmesi kesin mi ? ya dönüşmezse Yukarıda Allah var. Onun vebali ile yaşayabilecek misin ''

Ölüm Meleği '' Kimlerin veballeri ile yaşadığımı bilsen , bana bu kelimeleri kullanmazdın. Dayı Vedat'ı burada bırakıp geliyor musunuz ? yoksa gidelim mi ? ''

Ahmet '' Vedat'ı bırakamam. Abimden kalan son şey ''

Ölüm Meleği '' Sen bilirsin ''


Gençlerin içinden biri ön tarafta Ahmet'in kolundan tutarak Ölüm Meleği'ne doğru baktı.

Osman '' Komutan bir dakika  ''

Ölüm Meleği Osman'ın bu ricasına gözlerini kapatarak tamam dercesine işaret yaptı.Osman babasının kolundan çekiştirdiği gibi ailesini yanından uzaklaştırdı. Bu sırada Psko Soldiers duruyorlardı.

Osman '' Baba Komutan haklı. Vedat ısırıldı ve durumu çok kötü. Onlardan biri olacak kesin. O yüzden onu bırakalım ve komutan ile gidelim ''

Ahmet '' Sen karışma benim işime ''

Osman '' Baba sen ne yaparsan yap. Ben artık senle değilim. Ben komutanla gideceğim. Anamıda alacağım yanıma ''

Ahmet '' Senin bacaklarını kırarım terbiyesiz. Babana karşı mı geliyorsun ''

Osman '' Sana karşı gelmiyorum.. Baba hayatımı kurtarıyorum sadece ''

Osman Ölüm Meleği'ne doğru bakarak '' Komutanım ben sizinle gelebilir miyim ''

Ölüm Meleği '' Gelebilirsin. Başka gelmek isteyen var ise onlarda gelebilir ''

Vedat'ı ağaç dibine bırakan iki gençte '' Bizde gelmek istiyoruz '' dediler. Diğerleride hepsi Ahmet'ten çekinerek te olsa bizde gelmek istiyoruz diyorlardı.

Ölüm Meleği '' Dayı bak senin evlatlar gelmek istiyorlar. Sen burada mı ? Kalacaksın ? ''

Ahmet oğlu Osman'ın ailesini galeyana getirmesine çok sinirlendi '' Nankörler '' diye bağırdı ve tek kırma tüfeği ile Osman'a doğru nişan aldı ''

Ölüm Meleği '' Dayı sakin ol. O tek kırma tüfek ile kimseyi öldüremezsin işin doğrusu sadece bir kişiyi öldürebilirsin. Senin bütün ailen onbeş kişi ''

Ahmet '' Sen karışma komutan var git yoluna biz bakarız başımızın çaresine''

Ölüm Meleği '' Ailen öyle demiyor Onları kurtarmak zorundayım '' 

Osman '' Baba inat etme işte. Komutan haklı. Vedat ısırıldı ve onlardan biri olacak. Sonrada bize saldıracak. ''

Ahmet '' Nankör köpek ''

Ahmet tek kırma diye tabir edilen tüfeği Osman'ın üzerine doğrultu. Nişan aldı. Osman '' Öldür beni baba , Bu eziyet bitsin '' dedi. O sırada Zombiler ormanlık alandan çıkmaya başladılar. her zaman temkinli olan Asit bağırdı  '' Zombiler ''

Ölüm Meleği silahları ile birlikte Zombilerin kafalarına ateş etmeye başladı. Ölüm Meleği '' Asit Tuncay Sansar Grubu koruyun '' diye emrini verdikten sonra Zombilere ateş etmeyi sürdürdü. Ölüm Meleği Zombilerin kafalarını mermiler ile dağıtarak etkisiz hale getiriyordu. Fakat sayıca fazla olan zombiler dalga dalga geliyorlardı. Ölüm Meleği '' Sansar Makineli Tüfek '' diye bağırdı. Sansar omuzunda asılı olan makineli tüfeği Ölüm Meleği'ne doğru attı. Ölüm Meleği yakaladığı gibi makineli tüfek ile Zombileri taramaya başladı. Fakat zombiler sadece yavaşlıyorlardı. Sayıları çok kalabalıktı. Ahmet ve ailesini takip etmiş olmalıydılar.
Sansar Asit ve Tuncay Ölüm Meleği'nden aldıkları emir ile grubun etrafında daire yaparak grubu hafifçe geriye doğru çektiler. Grubu diğerlerinin yardımı ile birlikte arabalara bindirmişlerdi. Yerde yatan Vedat'ı gören bir zombi eğildi ve Vedat'ın kulağını ısırdı. Başka bir zombi ise eğildi ve Vedat'ın boynunu ısırmıştı. Ahmet koşarak yeğenini zombilerin elinden kurtarmaya çalışırken oda kolundan ısırıldı. Acı içinde bağırıyordu yaşlı adam. Ölüm Meleği koştu ve Ahmet'i zombilerin elinden kurtardı. Ahmet'i tutarak geriye doğru çekiliyordu Ölüm Meleği.

Ölüm Meleği '' Asit herkesi arabalara alabildin mi ''

Asit '' Evet aldık. ''

Ölüm Meleği '' O zaman gidelim Asit ''

Asit '' Bende sizden bunu duymayı bekliyordum ''


Ölüm Meleği ve Ahmet'te arabaya bindikten sonra gaza basarak oradan kaçmayı başarmışlardı. Hatay'daki limana geldiler. Onları bekleyen arabalı vapurlarına binerek Ada'nın yolunu tutmuşlardı. Fakat ısırılan Ahmet'in rengi solmuştu. Ölüm Meleği tedbir amaçlı ısırılan Ahmet'in başına Sansar'ı koymuştu. Ahmet bir kaç saat sonra zombiye dönüştü ve Sansar'ın silahından çıkan tek bir mermi ile birlikte hayata sonsuz'a dek gözlerini yummuştu. Ölüm Meleği bunu duyunca çok şaşırmıştı. Çünkü ısırılan bir insan 72 saat içinde zombiye dönüyordu. Fakat Ahmet'in ısırıldığından en fazla altı saat geçmişti.

Ölüm Meleği Ahmet'in büyük oğlu Osman'ı yanına çağırdı.

Ölüm Meleği '' Osman şu Vedat ne zaman ısırıldı..

Osman '' Bu sabah komutan ''

Ölüm Meleği '' Eminmisin bu sabah ısırıldığına ? ''

Osman '' Eminim komutan. Hatta üç - dört saat olmuştu. ''

Ölüm Meleği '' Allah Allah bu nasıl olur ''

Osman '' Ney nasıl olur ''

Ölüm Meleği '' Sağol Osman çok yardımcı oldun. Ailen ile ilgilen ''


Ölüm Meleği ve Psko Soldiers adaya gelmişlerdi. Onları Deniz karşılamıştı. Deniz Ölüm Meleği'ne doğru koştu ve sarıldı. Ölüm Meleği'nin yanağından öptü. Tuncay bu duruma bıyık altından pis pis gülüyordu. Ölüm Meleği '' dur yavaş daha yaralarım geçmedi '' dedi. Hayvanlar gelmişti. Her şey çok güzel gidiyordu. Ölüm Meleği toparlanmaya başlamıştı. Fakat her gece uyurken kabuslar görmeye devam ediyordu..


Ertesi akşam.. Asit ve Ölüm Meleği


Asit '' Komutanım.. Bu Argo rahat durmayacak ''

Ölüm Meleği '' Farkındayım Asit ''

Asit '' Ne yapmayı düşünüyorsunuz ? ''

Ölüm Meleği  '' Bize şu an saldıramaz emin ol. Beyefendi'den onay almadan bize saldıramaz. İt gibi sağdık Beyefendiye bu Argo ''

Asit '' Sebastian ve Mirza nın ölümlerinden bizi suçluyor. Haksızda sayılmaz. En ufak hatamızda üstümüze gelecek. ''

Ölüm Meleği  '' Sebastian ve Mirza'nın ölümleri sizin değil. Benim suçum. Sizin suçlanacak hiç bir şeyiniz yok. Beyefendi'nin en gözde ikilisiydi. O kadar gözdelerdi ki görüyorsun Cenaze töreni bile yaptı adamlara. Eğer ki Kameralardan bir şey çıkar ise. Yada Nilay bizi ele verirse. Beyefendi bütün adrenalin'i üstümüze salacak. Yok ederler bizi ''

Asit '' Ne yapmayı düşünüyorsunuz ''

Ölüm Meleği '' Güçlenmek zorundayız Asit ''

Asit '' Nasıl ''

Ölüm Meleği '' Argo ile ilk karşılaştığımızda ego tatmini yapıyor sandım. Fakat bugün o büyük kinini gördüm gözlerinde. Sanki saldırmamı bekliyordu. O yüzden Asit. Güçlenmemiz lazım Zaten sürekli aklımda olan fakat bu kaosta fırsatını bulamadığım bir konu var ''

Asit '' Nedir o ''

Ölüm Meleği  '' Kendimizi savunmaya çok çektik. Zombiler olsun. İnsanlar olsun. Kendi insanlarımızdan korkar olduk Asit. Hayatta kalanları bulacağız ve onlarla sayımızı artıracağız. 12. Ada sonra 11. Ada bütün adalara koloniler halinde yerleşeceğiz.  ''

Asit '' Hepsine erzak yemek nasıl yetiştireceğiz ''

Ölüm Meleği  '' Gerekiyorsa çalacağız Asit ''

Asit '' Hepsini nasıl savunacağız. ''

Ölüm Meleği  '' 12. Ada bizim adamız. Türkiye sınırına en uzak ada. Yunanistan a daha yakın. ve kalan diğer adaların tam ortasında. Diğerlerine de adamlarımızı yerleştireceğiz. Allah kerim. Savunma sırası geldiği an düşünürüz.. Sen Adrenalin ve Alfa-Star B ve Beyefendi'nin frekanslarına gir. Dinlemeye başlayalım hepsini ''

Asit '' Zor ama denerim. Dinlemek çok zor artık ''

Ölüm Meleği  '' Sen yaparsın Asit. Radarları da aktifleştireceksin. 1. Adadan 12. adaya kadar hepsini radar ile donatmanı istiyorum. Uçak savarlar ve gemi savarları da unutma ''

Asit '' Onlar kolay ''

Ölüm Meleği  '' Adrenalinden gelen yeni askerleri kim seçti ? ''

Asit '' Ben seçtim hepsinin dosyasına baktım. Zaten bizleri tanıyan askerler ''

Ölüm Meleği  '' Beyefendi'ye bağlı olduklarını unutma. Zamanla bize alışacaklar. Yanlarında temkinli ol. Herkesi de uyar ''

Asit '' Uyardım ''

Ölüm Meleği  '' Sansar eski sansar mı sence ? ''

Asit '' Ben bir fark göremedim. Size ölümüne bağlı. Kardeşiniz Sebastian ve Mirza'ya saldırırken o duruyordu kenarda. Sordum. Sizden emir almadığı için saldırmadığını söyledi ''

Ölüm Meleği  '' Sansar sadıktır. ''

Asit '' Başka bir şey mi fark ettiniz. Neden sordunuz ? ''

Ölüm Meleği  '' Sebastian Ben ve Mirza'nın klonları yapılamıyor. Son kanı bizimle kapıştıktan sonra almışlardır. Eğer ki klonlanırlarsa. Sebastian intikam için bize saldıracaktır. Mirza 'da öyle. Bu sefer organize olarak gelecekler. Argo'dan daha çok Sebastian ve Mirza düşündürüyor beni. Benim canım sizlere feda olsunda. Sadece benle kalmazlar. Hepimizi öldürürler.''

Asit '' Anlıyorum. Fakat Klonları yapılamıyorsa endişelenmemize gerek yok. Evet çok büyük güçtü ikiside. Şu an ikisi yanımızda olsaydı elimiz çok kuvvetli olurdu. Nilay ve Barut bir tarafta. Argo ve ekibi başka tarafta. Zombiler başka bir yönde. Savaşın tam ortasında kaldık. ''

Ölüm Meleği  '' Ahh Ateş. Beni arkadaş katili yaptığına mı ? yanayım. Yoksa böyle bir savaşta elimizde güç kalmadığına mı ? yanayım. Anlamadım. Çok kayıp verdik Asit. Cumali Ferit Mustafa da bunlardan cabası. ''

Asit '' Ne yapmayı planlıyorsunuz ? ''

Ölüm Meleği  '' Savunma yapacağız. Sayımızı çoğaltacağız. Bir ordumuz olduğu anda ise. Alfa-Star B'yi Nilay'ı Adrenalin'i Türkiye'nin ne kadar düşmanı var ise hepsini temizleyip. Ondan sonrada Zombileri avlayacağız. Peşine de Yeni Türkiye'nin temellerini atacağız. ''

Asit '' Bu büyük bir hedef ''

Ölüm Meleği  '' Büyük hedefler varolmak için vardır. Ülkemizi Argo ve onun gibilerin kaderlerine bırakamayız Asit ''

Asit '' Ölene kadar sizin yanınızdayım. Fakat bir ricam var sizden. ''

Ölüm Meleği  '' Nedir o ''

Asit '' Bir gün klonum yapılır ise Öldürmenizi istiyorum onu ''

Ölüm Meleği  '' Neden ''

Asit '' Bir hayat yeter bana '' Ahirette iki asit olmasın..

Ölüm Meleği  '' Anlaştık Fakat benim klonum yapıldığında sen de beni öldür. ''

Asit '' Ona söz veremem size bağlıyım ''


Mirza ve Sebastian'ın ölümünden tam olarak iki hafta geçmişti. Ankara Beyefendi'nin odasına Seyfo geldi. Beyefendi kafasını kaldırdı. Seyfo '' Paket yerine ulaşmış '' dedi. Beyefendi ise '' Aktifleştirin '' diye talimat verdi. Geceye dolunay hakimdi. Zombilerin Çığlıkları bir rüzgar gibi her tarafa ulaşıyordu. Ölü Olmanın verdiği çığlık. Ölüm Yıldız'ı kapanmıştı. Alfa-Star B İstanbul üssünde yeni görevlerini ve yeni talimatlarını bekliyorlardı. Nilay ve Barut ise elleri iyice güçlenmişti. Mirza ve Sebastian gibi azılı iki düşmandan kurtulmuşlar ve dünyayı ele geçirmenin planını yapıyorlardı.

Karanlıkta bir at koşuyordu. Simsiyahtı bu at. Yabani Mustanglara benziyordu. At Dolunay'ın yükseldiği yöne doğru koşuyordu. At tam tepeye vardığında şaha kalktı. Atın o görüntüsü görülmeye değerdi. Zeynep bir anda uykusundan uyandı. Elinde tuttuğu Mirza'nın künyesi avucunun içini kesmişti. Mirza ve Zeynep'in çocukluklarından kalan resim yere düşmüş param parça olmuştu. Zeynep ayağa kalktı. Çıplak ayakları ile kırık camlara basarak yere düşen resmi aldı. Sonra ayağa kalktı. Duvarında asılı Alfa-Star Mirza yazan asker kıyafetini öptü kokladı ve sarıldı. Ağlamaya başladı.. Ağlıyordu. Ağlaması durdu. Penceresine damla damla yağmur yağmaya başladı.. Mirza'nın sesini duyuyordu '' Senin aşkından , Yandım, Ateş oldum, Kül oldum , Buhar oldum , Bulut oldum, Sonra yağmur oldum.. Pencerene damla damla , damladım.. Sen pencereni açtın.. O yağmur damlası pencerenden kayıp gitti, Tıpkı sevdamız gibi, Tıpkı benim gibi.. Bizim aşkımız sonsuz'a dek yaşayacak çünkü Zeynep bizim aşkımız yarım kalacak '' diye Mirza'nın sesini duydu.. Pencere'ye doğru yürüdü. Pencereden dışarıya baktı. Karanlık ve Yağmur'dan başka hiç bir şey göremiyordu. Şimşek çaktı. O ışıltıda Zeynep Mirza'nın Pencerenin altında onun cam'ına doğru baktığını gördü. Pijamaları ile birlikte koşarak aşağıya doğru indi. Mirza'nın durduğu yere doğru koştu. Hiç bir şey yoktu. Sonra Mirza'yı karşısında gördü. Mirza ona bakıyordu. Mirza gülümsedi Zeynep'e. Zeynep Mirza'ya doğru koştu. Bir anda Doktor Mehmet kızını yakaladı. Zeynep ağlıyor '' Mirza buradaydı tam karşımdaydı ve bana bakıyordu Baba. Mirza burada '' diye ağlıyordu. İçi çıkarcasına ağlıyordu. Doktor Mehmet Kızını sakinleştirmeye çalışıyordu. Fakat Zeynep tatmin olmuyordu. Sonra Zeynep sakinleşti. Etrafına baktı. Hiç kimse yoktu Babasından başka. Babası üzerindeki paltoyu Zeynep'e verdi. Birlikte lojmana girdiler. Şimşek ve gök gürültüsü devam ediyordu. 

Ölüm Meleği - Asit - Sansar - Tuncay - Kabil - Cehennem - Puma ve Kolera - Tuğba - Doktor Deniz in başını çektiği 250 kişilik grup 12. ada denilen bölgeyi temizlemiş ve kendilerine yeni bir hayat kurmaya başlamışlardı. Her şey güzel gidiyordu. Doktor Deniz ve Ölüm Meleği evlenmeye karar vermişlerdi. Zombilerin Dünyası 'na bahar gelmişti. Ölüm Meleği evleniyor diye küs kardeşi Ateş ve kucaklarında çocukları ile birlikte Berna ve Doktor Bey ve Doktor Bey'in hanımıda gelmişti. Ölüm Meleği ve Doktor Deniz'in en mutlu günleriydi. İçkiler içiliyordu. Herkes çok mutluydu.

Birden helikopter sesi gelmeye başladı. Ölüm Meleği durdu. Kafasını kaldırdı. Ölüm Meleği Apachi tipli helikopteri gördü. Helikopter bir anda Herkesi taramaya başladılar. Önce Doktor Deniz karnından vuruldu. Sonra Asit , sonra Tuncay , sonra Sansar herkes'i bir bir tarıyordu helikopterler. Helikopterler çocuk yaşlı kadın kız demeden tarıyorlar herkesi öldürüyorlardı.

Ölüm Meleği'nin bütün tanıdıkları ölüyordu birer birer. Ateş vuruldu. Ateş'in vücuduna düzüneler ce kurşun girmişti. Helikopterden tarayan adam'ı gördü Ölüm Meleği çığlıklarla uyandı. Helikopterden ateş eden Sebastian'dı. Oda karanlık Doktor Deniz'de çığlığına uyanmıştı. Doktor Deniz '' Ne oldu aşkım kabus mu gördün '' diye uykulu bir sesle seslendi. Ölüm Meleği '' Evet aşkım sen yat '' dedi ve Doktor Deniz'i öptü. Sonra yatakta sağ tarafına döndü Ölüm Meleği gözlerini kapattı sonra birden gözlerini açtı. Gölgede bir adam otur bacak bacak üstüne atmış onu seyrediyordu. Yataktan fırladı. '' Üzerini giyin Asker konuşacağız '' sesini duydu. Adam'ın suratını göremiyordu. Karanlıkta oturan adam Ölüm Meleği'ne kıyafetlerini attı. Ölüm Meleği ve Adam dışarıya çıktılar. Ölüm Meleği derme çatma evinden çıktı arkasından ise Adam geliyordu. Adam bir anda Ölüm Meleği'nin dışarıya çıkartır çıkartmaz. Dizine vurdu ve Ölüm Meleği'ni diz çöktürttü.

Asit - Sansar - Tuncay - Kabil - Cehennem - Tuğba ve Ateş elleri arkadan bağlanmış gözleri kapalı ve diz çökmüş şekilde duruyorlardı. Başlarında duran Kar maskeli adam kurbanlık koyun gibi hepsinin boğazını sıra ile kesmeye başladı. Kestiği yere düşüyordu. Ölüm Meleği dizlerinin üzerinden kalkıp koşmaya çalıştı. Hayır diye bağırıyordu. Ölüm Meleği koşarken Arkasında duran adam Ölüm Meleği'ni yere düşürdü ve üzerine bastı. Ölüm Meleği'ni yüz üstü düşüren adam '' İzle '' dedi. Ölüm Meleği '' Bağırıyordu '' . Kar maskeli adam hepsini Ölüm Meleği'nin gözleri önünde kesti. Ölüm Meleği yerde ağlıyorken üzerindeki adam da kalktı ve diğer kar maskeli adam'ın yanına doğru yürüdü. Birlikte omuz omuza duruyorlardı. Kar maskelerini çıkartı. Ölüm Meleği '' Olamaz bu imkansız '' demekle yetindi ve ayağa kalktı. Kar Maskeli Adamlardan teki '' Doktor Deniz'i yalnız bıraktın '' diyerek güldü. Ölüm Meleği '' Olamaz '' diyerek içeriye doğru koştu. Doktor Deniz kanlar içinde hareketsiz bir şekilde yatıyordu.. Ölüm Meleği odadaki otomatik silah'ı alarak dışarıya çıkarken ateş etmeye başladı.  Koşarak çıktı. Evden çıkar çıkmaz sırtına bir kurşun yedi. Kurşunla birlikte yere düştü. Sonra bir kurşun daha. Sonra bir tane daha. Yere yığıldı Ölüm Meleği. İki adam Ölüm Meleği'ni sırt üstü yatırdılar. Ölüm Meleği '' Siz gerçek değilsiniz '' diyebildi. Sebastian '' Eğer biz gerçek değil isek neden canın bu kadar çok yanıyor '' dedi. Mirza ise '' Ölümü öldüremezsin melek '' dedikten sonra Mirza ve Sebastian Ölüm Meleği'ni ellerindeki silahlar ile taradılar.. Ölüm Meleği'nin cansız bedeni ada'nın ortasında yatıyordu. Gözleri açıktı. Yağmur damlaları Ölüm Meleği'nin vücudundan akan kanı temizliyordu. Ölüm Meleği'nin gözleri açık bir şekilde canını teslim etmişti. Ölüm Meleği ve omuz omuza çarpıştığı arkadaşları ve uğruna arkadaşlarını öldürdüğü kardeşinin cansız bedenleri yerde yatıyordu. Etraf kan gölüne dönmüştü.

HAYIRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR

Ölüm Meleği yatağından sıçradı. Doktor Deniz hemen uyandı ve ışığı açtı. Ölüm Meleği'nin elleri titriyordu. Masada duran içki şişesini aldı ve kapağını açtı. Masadaki çekmeceden ilaçlarını çıkardı ve içki ile birlikte yuttu. Banyoya gitti. Banyodaki aynada suratına baktı. Kendinden nefret ediyordu. Suratını görmeye tahammülü yoktu. Ne zaman suratını görse utanıyordu. Kendinden nefret ediyordu artık. Aynaya bir yumruk attı. Ayna ortadan kırıldı.


Ölüm Meleği suçluluk duygusu ile içten içe yanıyordu. İçten ölmeye başlamıştı. Her gece Sebastian ve Mirza'yı rüyasında görüyordu.. Bu vicdan azabı Ölüm Meleği'nin en büyük düşmanıydı. En büyük savaşınıda kendi vicdanı ile veriyordu.. 


Ertesi gün İstanbul Adrenalin Üssü

Şeytan '' Patron Nilay'ın yerini tespit ettik. ''

Argo '' Hazırlıklarınızı yapın. Kesinlikle elimizden kaçırmayacağız ''

Şeytan '' Emredersiniz ''

Argo '' Sen Kabus'a hazırlıkları tamamlamasını söyle. Sonra nerede saklanıyorsa yerin krokisi ile birlikte gel ''

Şeytan '' Nasıl istersen Patron ''

Argo '' Ölüm Meleği ve ekibi neler yapıyor ''

Şeytan '' Daha muhbirimizden bir haber yok ama radar filan kuruyorlar Güvenlik önlemi alıyorlar. Sanırım bizden korkuyorlar''

Argo '' Korkunun ecele faydası yok. Yüzleşecekler eninde sonunda bu gerçekle bitecek kabusları.. '' 




8 Mart 2013 Cuma

44. Bölüm Kayıp Mühür


1982 in bir bahar akşamı Ölüm Adasında Doğdum. Uzun bir çocukluk geçirdim Ölüm Adasında.  Daha kundakta bir bebekken konuşabiliyor ve yürüyebiliyordum. Babam DxN'in saygın insanlarından biriydi. İngilizce Fransızca Almanca ispanyolca dersleri aldım. Fen matematik ve edebiyat derslerini de almıştım. Dört yaşıma gelmiştim artık. Dünya'daki yüz yaşındaki bir adamdan daha fazla şey biliyordum. Ölüm adasında kaldığım her gün daha fazla şey öğrenmeye devam ettim. Savunma sporları ve vücut geliştirmeye başlamamda dört - beş yaşıma denk gelmişti. Çocuk olduğum için daha çabuk öğrenebiliyordum. Etraftaki tek çocuk bendim. Herkes beni çok seviyordu. En çok anlaştığım kişide herkesin deli gözü ile baktığı Daniel X Nicolastı. Eğitimden kalan zamanımın tamamını onunla geçiriyordum. Buranın dışında başka bir hayatın olduğunu ve orasının daha güzel olduğunu anlatırdı bana Daniel. Gezdiği ülkeleri anlatırdı. Bana eski gemicilerin yaşadığı zamanlarda korkunç canavarları anlatırdı. O anlatmaktan asla bıkmazdı. Bende dinlemekten. Aslında bedenim çocuktu sadece. Ben artık yeterince olgundum. Fakat bunu kimseyle paylaşmazdım. Sadece en yakın arkadaşım Daniel ile konuşurdum uzun uzun. Çok bilgili ve çok iyi bir savaşçı olmuştum. Fakat genede vücudum daha çocuktu. Seneler 1993'ü gösteriyordu. 11 yaşındaydım fiziksel olarak. Fakat hayat tecrübesi ve bilgi olarak tam 11000 yıldır yaşıyordum. Doktorlar her sabah uyandığımda yanıma gelerek iğne vuruyorlardı. Bu iğne canımı çok yakıyordu. İğnenin damarlarımdan geçişini hissedebiliyordum.. Daniel ile birlikte balık tutuyorduk bir sabah. Daniel buradan gitmenin planlarını yapıyordu. '' Bir gün buradan gideceğim '' diyordu sadece. Tek istediği adadan gitmekti. Sabır ile birlikte kendine adadan kurtulmak için bir gemi yapıyordu. Uzun bir süre bunun üzerinde çalışmıştı. Kimseye çaktırmadan sabırla bekleyerek yapıyordu gemisini. Ben başlarda inanmamıştım bu kadar uzun süre sabırla gemi yapabileceğine. O gün mutluydu.Bir kaç gün sonra buradan gideceğim diyordu. '' Beni de götür '' dedim ona. Çünkü oradaki tek arkadaşım oydu. Daniel '' Olmaz '' diye kesin ve net bir şekilde söyledi. '' o zaman sende gitme '' dedim.  Fakat beni dinlemeyeceğini çok iyi biliyordum.

Akşamları ölüm adasına ölüm geliyordu sanki.. Akşam olunca intihar çığlıkları geliyordu. Asla akşam olmasını istemiyordum.. Babam ve Annem sık sık tartışıyorlardı. Sık sık diyorum. Aslında her akşam yemeğinde tartışıyorlardı. Annem çok mutsuzdu. Annem adadan gitmek istiyordu fakat babam buna müsaade etmiyordu. O akşam gene bir tartışma yaşandı. Ben pek önemsemedim. Her akşam olan tartışmalardan bir tanesi olarak düşünüyordum. Önemsemedim. Fakat o gece annem odama geldi. Büyük ve olgun ama bedeni küçük bir çocuk olan oğlunu öptü. Okşadı. Sonra ise odamdan ayrıldı. Bir şeyler ters gidiyordu. Annem odamdan ayrıldıktan sonra uyku tutmadı. Annemi görmek için Annem ve Babam’ın odasına girdim. Annem kendini asmıştı. O zamana kadar gördüğüm tek ölümdü bu. Kendi annemin ölümüne şahit olmuştum. Ağlamadım.. Ama içim yanmıştı. İçim acımıştı. Daniel bu olaydan sonra gidişini ertelemişti.

Bir kaç hafta sonra Daniel bu akşam gidiyorum dedi. Bu kadar çabuk mu ? diyebildim. Annem de ölmüştü artık. Ada ‘da bir babam birde Daniel kalmıştı. Daniel’in gitmesini istemiyordum.

O gece Daniel x Nicolas'ın gitmesini istemediğim için babama söyledim konuyu. Babam çok sakin karşıladı.. '' Nerede olduğunu sordu bu geminin '' Bende babama tarif ettim. Babamda benim gibi Daniel x Nicolas'ı çok severdi. Babamın engel olacağını düşünmüştüm. Annem öldüğünden beri Babam ve Daniel den başka arkadaşım kalmamıştı. Babamın da işlerinden dolayı Daniel X Nicolas tan başka hiç kimsem yoktu.

Daniel x Nicolas o gece babam ve babamın adamları tarafından tam adadan gideceği sırada yakalanmıştı. Daniel’in babası David Nicolas ; Daniel’i DxN binasının içine hapsetmişti. Benim oraya giriş iznim yoktu. Daniel’i merak ediyordum. Fakat göremiyordum. Daniel’in hapse girmesinden kendimi sorumlu tutuyordum. Bir gece Babamın kartını alarak gizlice Daniel’in tutulduğu yere doğru gitmeye karar verdim. Gece olunca herkes uyurdu. David’in planıydı bu. İntihar edilmesin diye yemeklere uyku ilacı verilirdi. Daniel söylemişti bunu bana. Daniel’e ulaşabilmek için zamanın geçmesini ve herkesin uyuya kalmasını bekliyordum. Daniel’i oradan kurtarmak zorundaydım. Daniel benim yüzümden tutuklu kalmıştı. Daniel’i oradan kurtarmalıydım. Saatler gece 02:00 yi gösterdiğinde gizlice DxN binasına girdim.

Dar koridorlardan geçiyordum. Etrafta bağıran insanları duyuyordum. Korkarak yürüyordum. Birden demir parmaklardan iki el beni yakalamıştı. Beni kendine doğru çekmeye başladı. Zor da olsa kurtulmuştum. Ona doğru baktım. Kim olduğunu bilmiyordum. Fakat yüzü yaşlanmış gözleri bembeyaz biriydi. Dişlerini açıyor ve bağırıyordu. Geri geri yürürken başka bir el beni gene yakaladı. Ondan da güç bela kurtulmuştum. Daha önce hiç görmediğim korku filmlerini aratmayan Zombi filmlerinden fırlamış gibiydiler. ‘’ Daniel ‘’ diye bağırdım güç bela. Tekrar tekrar bağırdım. Sonunda çağrıma Daniel cevap vermişti ‘’ Buradayım ‘’ diye. Çömeldim ve Daniel’in sesine doğru emekleyerek yürümeye başladım. Sonunda Daniel’i gördüm. Daniel çok yorgun gözüküyordu. Daniel ‘’ Ne işin var burada ‘’ dedi. Ben ise pişman bir ses tonu ile ‘’ Senin için geldim ‘’ Gidiyoruz ‘’ dedim. Daniel ‘’ Git buradan çocuk ‘’ bana artık hiç bir şeyin faydası olmaz ‘’ dedi. Daniel’in kapısını açmaya çalışıyordum ama başaramadım. O sırada DxN görevlilerinden bir tanesi beni yakaladı ve bana vurmaya başladı. Ne işin var burada diyerek dövüyordu beni. Daniel yapma dedi. Fakat adam dinlemeden bana vurmaya devam ediyordu.  Daniel demir parmaklıkları tuttu ve eğdi. Demir parmaklıklardan çıkarak adamı üzerimden aldı. Adamın boynunu bir anda ısırdı. Ben şaşkın bir şekilde Daniel’in ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Adamı ısırarak yiyordu. Ben ‘’ Daniel ne yapıyorsun  ‘’ dedim. Daniel durdu ve bana doğru baktı. Ağzı yüzü kan olmuştu. Gözlerinin beyazı kırmızıydı. Çok korkmuştum. Daniel ayağa kalktı. ‘’ Ne yaptılar sana ‘’ diyebildim. Ağızımdan sadece bu çıkmıştı. Ne yaptılar sana. Daniel ‘’ Bilmiyorum ufaklık bilmiyorum ‘’ dedi. Daniel koşarak ceketini aldı. Bütün canavarların kapılarını açtı. Canavarlar bana saldırmak istedi. İlkini yakaladığı gibi yere vurdu. Diğerinin göğsüne vurarak uzaklaştırdı. Diğerini boğazından yakaladı ve yere çarptı.Daniel zombilerin bana saldırmalarına izin vermiyordu. Zombileri dövüyordu Daniel Ama onlara zarar vermiyordu. Daniel bağırdı ve hepsi sanki köpekler gibi kafalarını eğerek ona itaat ettiler. Daniel gücü eline almıştı. Daniel köpek hırlaması gibi bir ses çıkartıyor ve zombiler ile anlaşıyordu. Bu sırada ısırdığı DxN görevliside ayağa kalkmıştı. Oda bana saldırmak istedi. Onuda yere çarpmıştı. Fakat DxN görevlisinin vazgeçmeye niyeti yoktu. Tekrar saldırdı bana. Daniel bu sefer DxN görevlisinin boynunu kopardı. Vücudunu parçaladı DxN görevlisinin sonra ondan akan kanları üzerime sürdü. Midem bulanmıştı. Kusmak üzereydim. Daniel bunu fark etmişti. Sonra yavaşça dışarıya doğru çıkmaya başladık. Daniel’in önüne kim gelirse gelsin ısırıyor boğazını kopartıyor ve diğer zombilerin arasına atarak çoğalıyordu. Daniel kendine taraftar topluyordu sanki. Kırmızı Alarm çalmaya başladı. DxN savunma askerleri geldi. Daniel’in yanındaki zombilerin kafalarına ateş ederek öldürmeye başladılar. Daniel buna çok sinirlenmişti. Daniel beni bir ağacın altına koydu ve sakın buradan çıkma dedi. Daniel birden yukarıya sıçradı. Devasa ağaçlardan zıplaya zıplaya DxN savunma askerlerine doğru ilerledi. DxN savunma askerleri Daniel e ateş ediyorlar fakat isabet ettiremiyorlardı. Daniel birden DxN savunma askerlerinin arasına atladı ve beş dakika içinde Elliye yakın askeri zombiye çevirmeyi başarmıştı. David Nicolas ve ekibini gördü. Onlara doğru koşmaya başladı. Fakat onlara yetişemeden helikopterler havalanmıştı. Geri kalan asker gruplarına saldırdı. Hepsini zombiye çevirmeyi başarmıştı. İkibine yakın insanı ısırarak zombiye çevirdi Daniel. Adanın dört'e üçünü ele geçirmiş ve hakimiyetini kurmuştu. Daniel gidiyoruz dedi. Bütün dünyayı ele geçirmek için gidiyoruz. Sahile 500 metre vardı. Daniel birden yere düştü ve kıvranmaya başladı. Daniel’e yakın yürüyen zombiler de kıvranıyorlardı. Bir kaç zombinin gözleri patladı. Sonra ise zombilerin beyinleri patlayarak ölmüştü. Güç bela Daniel’i geriye doğru çektim. Daniel yerde acı içinde kıvranmaya devam ediyordu. Canı çok acımıştı. Daniel lanet olsun diyebildi. Buradan çıkış yok. Ayağa kalktı ve yanında duran zombilerden tekine ileriye gemiye doğru git diye emir verdi. Emiri alan zombi koşarak gitti. Bir kaç metre sonra dizlerinin önüne düştü ve bağırmaya başladı. Ondan sonrada gözleri patladı. Beyni parçalandı. Daniel ‘’ Çıkış Yok ‘’ BABA ! ! ! diye bağırdı. Daniel bana doğru baktı. ‘’ Senin gitme vaktin ‘’ dedi. Daniel’in yanında kalmak istiyordum. Daniel ise bunu kabul etmedi. Daniel’in yaptığı tekne ile gitmemi istedi. Burada kalamazsın dedi. Burası ölüm adası. Burası Allah’ın yeryüzündeki cehennemi. Burada çürüyüp gitmene izin veremem. Gitmelisin dedi. Sende gel dedim ben ona. Buradaki manyetik alan sadece yaşayanların gitmesine izin veriyor. O yüzden Mayalar buranın adına Ölüm Adası diyorlar. Yer yüzündeki cehennem dedi. Daniel sözlerine şöyle devam etti Beni iyi dinle ‘’ Dünya üzerinde dört mühür var ‘’ Dört mührün sahibi dünyayı tekrar dizayn edebilir. Bütün her şeyi yok edebilir. Onları tamamla ‘’ dedi. Mühürlerden ikisi Daniel’deydi. Tekini bana verdi. ‘’ Bu sana bütün kapıları açacak ama sakla diyerek ‘’ sözlerini bitirdi.  Çok çirkin bir şeydi bu. Üzerinde kabartmalar vardı. Hiç bir şey anlamamıştım. Ama onu yanıma aldım. Daniel ‘’ Günlüğümü al. Günlüğümün son sayfasında bir adres var. Beyefendinin adresi. Onu bul. O sana yardımcı olacaktır. Zaten Beyefendi’yi sende yakından tanıyorsun. Sakın kimseye Beyefendi de dahil mühürden bahsetme.  ‘’ dedi. Yanıma Amerikan dolarıda vermişti. Zorda olsa Daniel’in yanından ayrılarak Dünyaya doğru yola çıktım.




3 Yıl Sonra

Zorda olsa Beyefendi’yi bulmuştum. Hızlı bir şekilde büyümeye başlamıştım. Seneler çabuk geçiyordu. Adapte olmakta zorlanıyordum Dünya hayatına. 16 yaşıma gelmiştim artık.  Beyefendi beni Türkiye de Adrenalin timlerinden birine koydu. Ölüm Adasında edindiğim tecrübeden dolayı Adrenalin de parlayan bir yıldızdım. Oradan Alfa-Star’a seçilmiştim. Her şey çok güzel gidiyordu. Ölüm Dövüşleri yaşanıyordu.
Sebastian çavuş ben ise onbaşıydım.

1999 Yılı Ocak ayı

Her şey Sebastian’a meydan okumam ile başladı. Sebastian’ın arkadaşı Mirza ya meydan okudum önce. Mirza asla arkadaşları ile dövüşmezdi. Alfa-Star ın çavuşu olabilirdi fakat o Sebastian’ın bu mevkiye gelmesini istiyordu. Mirza hiç kimse ile dövüşmezdi. Kimseye meydan okumazdı. Fakat eğitimlerde bire bir eğitim dövüşlerinde ise yenilmezdi. Asla da yenilmedi. Alfa-Star’ın korkulan askerleriydi Mirza ve Sebastian. Onlarla herkes karşı karşıya gelmeye çekinirdi.




Argo ‘’ Mirza, Sebastian ‘a meydan okuyorum ‘’

Mirza ‘’ Neden ‘’

Argo ‘’ Alfa-Star’ın çavuşu ben olmalıyım ‘’

Mirza ‘’ Niye ‘’

Argo ‘’ Ona biat etmek istemiyorum ‘’

Mirza ‘’ Sebep ‘’

Argo ‘’ Mirza dalga geçmeyi bırak ‘’

Mirza ‘’ Sebastian’ı yenemezsin Argo ‘’

Argo ‘’ Sen hepimizden güçlüsün, Neden bir mevki almak istemiyorsun ‘’

Mirza ‘’ Değilim ‘’

Argo ‘’ Sana meydan okumak zorundayım ‘’

Mirza ‘’ Seninle dövüşmeyeceğimi bilmen gerekir ‘’

Argo ‘’ Sebastian ile aramın bozulması için senle dövüşmeliyim ‘’

Mirza ‘’ O zaman git derdini Sebastian’a anlat. Bana değil. Senin canını yakmayacağım ‘’

Argo ‘’ Benden korkuyor musun ‘’

Mirza ‘’ Argo neden senden korkayım ‘’

Argo ‘’ Senden güçlü olduğumdan dolayı ‘’

Mirza ‘’ Seninle dövüşmeyeceğim. Fakat Sebastian ile dövüşürsen ve ona zarar verirsen Seni öldürürüm. ‘’

Argo ‘’ Önce Sebastian’ı sonrada seni öldüreceğim ‘’
  

Sebastian’a meydan okumam bir kaç gün sonra oldu. Ben mührü ortaya koymuştum. Sebastian ise çavuşluğu ortaya koymuştu.Kimsenin o ana kadar mühürden haberi yoktu. Fakat mayalardan kalma bir mühür dediğim an herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.. Efsaneyi herkes biliyordu çünkü. Efsanede kitaptaki sembollerin aynısı mühürde de vardı. Sebastian bunu kabul etmişti. Sebastian ile dövüşebilmek için hayatımdaki en önemli şey olan mührü ortaya koymuştum. Bütün Alfa-Star kan görmek için toplanmıştı. Ben bir tarafta diğer tarafta ise Sebastian vardı. Benim destekçim olan on kişilik arkadaş gurubumda benimle birlikteydi. Sebasitan’ın yanında ise sadece Mirza vardı.

Kalabalık çok ses çıkartıyordu.

Mirza ‘’ Matbaayı çok sonradan keşfeden Sebo bu gece ne hissediyorsun ‘’

Sebastian ‘’ Argo’yu gömdükten sonra seninle içki içmek istiyorum ‘’

Mirza ‘’ İhaneti Argo’da görüp acısını kendi çeken Sebo ‘’

Sebastian ‘’ Bana Sebo demeyi kes. Argo’dan daha sinir bozucusun ‘’


Sebastian ve Argo ringe çıktılar. Gonk çaldı. Dövüş başladı.

Sebastian ile Argo birbirleri etrafında dans ediyorlardı. Argo Sebastian’a saldırdı. Sebastian’a sağlı sollu yumruklar atıyordu. Sebastian ise kendini koruyordu. Sebastian ilk fırsatta  Argo’nun göğsüne doğru tekme atarak Argo’yu yere düşürdü. Argo yere elini vurdu ve ayağa kalktı. Koşarak Sebastian’a uçan tekme attı. Sebastian ise eğildi. Argo yere indi. Dengesiz yakalanan Argo’nun sol dizine Sebastian tekme atarak Argo’nun dengesini bozdu. Argo’ya sol kroşe vurarak yere serdi tekrardan Sebastian. Argo’yu hırpalıyordu Sebastian.

Argo tekrar ayağa kalktı.

Argo ‘’ Tek yapabildiğin şey bu mu ? ‘’

Sebastian ‘’ Daha parti başlamadı ‘’

Argo ayak oyunları ile gelerek rakibi Sebastian’a sağ taraftan hamle yaptı Sebastian sol tarafından gard alırken Argo sol taraftan Sebastian’ın tam kulağına tekme attı. Sebastian aniden aldığı tekme ile sarsıldı. Argo Sebastian’ın toparlanmasına fırsat vermeden sağlı sollu yumruklar ile ringin iplerine sıkıştırdı ve Sebastian’ın vücuduna vurmaya başladı. Sebastian’ın vucüduna yağmur gibi yumruklarını patlatıyordu. Sebastian yere düşmüştü. Mirza kenarda sakin bir şekilde karşılaşmayı izliyordu. Fakat Argo’yu destekleyenler tam ring iplerinin yanında çıldırıyorlardı.
Sebastian hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordu. Argo Sebastian’ın saçından yakaladı ve ayağa kaldırdı. Göğsüne doğru bir diz attı Sebastian’ın. Sebastian’ı ringin köşesine doğru fırlattı. Sebastian’ı tekrar sıkıştıran Argo  yumruklarını seri bir şekilde vurmaya devam etti. Sebastian gerçekten zor durumdaydı. Sebastian tekrar yere düştü. Argo’nun yandaşlarından bir tanesi yerde baygın yatan Sebastian’a tükürdü.
Mirza bunu gördü ve yerinden kalktı. Tüküren çocuğa doğru yürüdü. Mirza’nın yürüdüğünü gören bir kaç adrenalin askeri Mirza’ya engel olmak istediler. Fakat Mirza adrenalin askerlerini de yere serdi. Mirza yürüyerek tüküren çocuğun yanına geldi ve kafayı burnuna yapıştırdı. Çocuğun burnu ve yüzü eşit seviyeye gelmişti. Burnundaki bütün kemikleri kırmıştı Mirza. Mirza’nın çocuğun burnunu kırdığını gören diğer kişiler Mirza’ya saldırmaya başladılar.  Mirza ilk gelen yumruğu savuşturdu ve yumruğu yakaladığı gibi çocuğun bileğini kırdı. Diğer gelen başka bir çocuğunda yumruklarından korunan Mirza Çocuğun boynunu kırıverdi.
Argo ise baygın Sebastian’ı bırakıp Ringin dışına doğru atladı. Hedefinde Mirza vardı. Mirza’nın ensesine doğru tekmeyi yapıştırdı Argo. Mirza sendelerken ileriye doğru gitti ve dengesini sağlar sağlamaz dönerek Argo’nun suratına tekmeyi yapıştırarak Argo’yu beş metre uçurdu. Argo’nun arkadaşlarından biri Mirza’ya saldırdı. Mirza çocuğu yakaladığı gibi havaya kaldırdı ve ringe doğru fırlattı. Beli ringin demirine gelen çocuk bir daha yürüyemeyecekti. Argo koşarak Mirza’yı yakaladı ve yumruklamaya başladı. Argo’nun yumruklarından kurtulamıyordu Mirza. 
Sebastian bu arada kendine geldi.  Argo’nun Mirza’ya vurduğunu gördü. Sebastian ring ten atlayarak Argo’ya doğru koştu ve Argo’yu kaldırdı. Argo’yu kaldırdığı gibi kafa üstü yere çarptı. Argo sersemlemişti. Argo’nun yerden kalkmasına izin vermeden suratına ve kafasına tekme atmaya başladı Sebastian. Sebastian iyice sersemletmişti Argo’yu. Argo’nun kafasına tuttuğu gibi ringin demirlerine vurdu.
Tekrar ringe attı Argo’yu ve yumruklamaya başladı. Ağızı yüzü kan içinde kalmıştı Argo’nun. Argo’nun nefes alıp vermesi artık düzensizleşmişti. Kalp ritmi artık eskisi gibi değildi. Sebastian bütün gücü ile yumrukluyordu Argo’yu.
Argo’nun gözleri kapanmıştı artık. Ölmek üzereydi Argo.  Ringe Argo’nun arkadaşları çıkarak Sebastian’a saldırdılar. Sebastian ayağa kalkarak hepsine karşılık vermeye başladı. Bunu gören Mirza ringe fırlayarak Sebastian’a yardım etmeye koştu.
Sebastian ve Mirza sırt sırta vererek Argo ve yandaşlarını dövmeye devam ediyorlardı. Mirza ve Sebastian Ringde hakimiyetlerini sürdürüyorlardı. Sebastian kendine gelmeye çalışan Argo’ya tekme atmayı ihmal etmiyordu. Argo’nun kendine gelmesini engelliyordu.
Ringe koşarak gelen Argo’nun bir yandaşının, Sebastian boynunu kuş gibi kırarak ringden dışarı attı.

Kalabalık içinden bir ses geldi ‘’ Mirza ve Sebastian ‘’ Yeter !

Sebastian ve Mirza durmuştu.  Kalabalığın içinden birisi yürüyerek geliyordu.

Beyefendi ‘’ Seyfo yaralıları tedavi ettir ‘’

Sebastian ‘’ Beyefendi kuralları biliyorsunuz. Onun canı benim ‘’

Beyefendi ‘’ Bana karşı mı geliyorsun San Sebastian ‘’

Mirza ‘’ Beyefendi duymadınız galiba. Kuralları biliyorsunuz dedi. ‘’

Seyfo ‘’ Lan siz kimsiniz ‘’

Mirza ‘’ Bana bir daha ‘Lan’ diye hitap edersen Beyefendi ile bağını keserim senin. ‘’

Seyfo şaşırmıştı Mirza’nın bu çıkışına.

Beyefendi ‘’ Mirza ve Sebastian bu kadar kan yeter ‘’ Sebastian Argo için bir ceza kes.

Sebastian ‘’ Türkiye’de görmek istemiyorum bundan sonra bu şerefsizi ‘’

Beyefendi ‘’ Sebastian’ı duydun. Seyfo. Hazırlıklarını yap.

Seyfo ‘’Emredersiniz’’

Beyefendi ‘’ Mühür’ü ben alıyorum çocuklar ‘’

Sebastian ‘’ Ben onun için kanımı akıttım. Mirza’da kanını akıttı. Onu size veremeyiz.’’

Beyefendi ‘’ Sebastian ve Mirza sizin neyiniz var ‘’

Sebastian ‘’ Argo’nun canını bağışladık. Yeterli. Bunca zamandır koca Beyefendi Ankara’dan kalkıp neden bu sıradan dövüşü izlesin ve müdahale etsin. Mührü size veremeyiz. Alfa-Star’ındır mühür. Benim yada Mirza’nın değil. ‘’

Seyfo ‘’ Bu ne cüret ‘’

Mirza ‘’ Seyfo bizimki cüret senin ki ise bu ne cesaret ‘’

Seyfo ‘’ Askerler yakalayın Mirza ve Sebastian’ı ‘’

Koşarak gelen askerler Mirza ve Sebastian’a doğru hamle yaptılar. Ellerindeki elektrikli coplarla Mirza ve Sebastian’a saldırdılar. Sebastian ve Mirza ise sırt sırta vermiş bekliyorlardı.

İlk asker Sebastian’a elektrikli cop ile tam saldıracakken Sebastian adamı bileğinden yakaladı ve bileğini çevirdi. Adam yere düştü. copu adamdan alarak adamın tam kalbine elektrik vermeye başladı.

Adrenalin askerlerinin Alfa-Star’ın çavuşuna saldırdığını gören Alfa-Star askerleri Ringe atlayarak Sebastian ve Mirza’yı koruma altına aldılar.

Seyfo belinden çıkardığı silah ile yukarıya doğru ateş etti.

Beyefendi gür sesi ile bağırdı ‘’ Herkes yerine otursun ‘’ Mirza ve Sebastian kalsın.

Sebastian ‘’ Hatırlat. Şu Seyfo’yu öldürelim Mirza ‘’

Mirza ‘’ Ben doğarken ölmüşümü yanlış anlayan Sebo ‘’

Sebastian ‘’ Bir şeyi de ciddiye al. Lanet olasıca ‘’

Beyefendi ve Seyfo Ringe doğru yürüdüler.

Beyefendi ‘’ Mirza ve Sebastian derdiniz nedir ? ‘’

Mirza ‘’ Mühür Sebastian’ın hakkıdır. ‘’

Beyefendi ‘’ O mühür size ait değil. Argo da bizden çalmış. O mühür DxN’e ait. Emirlere karşı geliyorsunuz. Çizginizi bozmayın ‘’

Sebastian ‘’ Boş ver Mirza. Alt tarafı bir mühür. Ne işe yaradığını bile bilmiyoruz’’

Mirza ‘’ Dimyata giderken elindeki bulguru da kaybeden Sebo. Bu akşam neden kavga ettik o zaman biz ‘’

Sebastian ‘’ Onur huzur gurur ‘’

Mirza ‘’ Onlar için öldürmemiz lazım o zaman Sebastian ‘’

Sebastian ‘’ Ona izin yok ‘’  Dediğim gibi ‘’ önemli değil Mirza ‘’ Hadi gel sana bira ısmarlıyayım. 


Sebastian ve Mirza ringden ayrılarak oradan uzaklaştılar.

Seyfo ‘’ Mühür yok ‘’

Beyefendi ‘’ Nasıl yok ‘’

Seyfo ‘’ Birisi çalmış olmalı ‘’

Beyefendi ‘’ Kimse dışarı çıkmıyor. Seyfo herkesi didik didik arayın. Burayı da didik didik arayın ‘’

Seyfo ‘’ Emredersiniz ‘’


Her yer arandı fakat Mühür bulunamadı.  Beyefendi Argo’yu sürgüne göndermeye karar vermişti. Bu yaptığından dolayı da çok sinirlenmişti. Ölüm Adasında elinde büyüyen Argo’yu sürgün etmişti. Argo’yu avrupa’da bosna hersek de bir askeri eğitim kampına göndermişti Beyefendi. Fakat Argo gitmeden de ekibini toplaması için süre vermişti. Argo bu süreyi iyi değerlendirdi. Argo sürgüne doğru giderken yanına üç yüz tane asker adayı da almıştı. Eğitmen desteği ise Beyefendidendi. Beyefendi destek vermese Argo bir ekip toplayamazdı. Beyefendi Argo ve Sebastian Mirza ikilisinin arasında kalmıştı. Beyefendi iki tarafıda seviyor ve kaybetmek istemiyordu. Sebastian ve Mirza’nın yaptıkları affedilir gibi değildi fakat iki güçlü askeri çok seviyordu. Sebastian ve Mirza aylar sonra ayrılsalar bile Mirza’nın hapishanedeki koğuşuna Mirza’yı eğitmesi üzere hocayı gönderen gene Beyefendiydi. Beyefendi Sebastian ve Mirza’nın potansiyelinin farkındaydı.
Argo’yuda çok seviyordu Beyefendi. Argo’yuda eğitim için avrupa ya göndermişti. Mührü kaybetmesini affetmezdi fakat Ölüm Adasında Daniel x Nicolas ın tek zayıf noktasıydı. Argo nun ölüm adasında aldığı eğitim ve dışarıda aldığı eğitim ile birlikte çok daha güçlü bir asker olacağının farkındaydı.  Beyefendi’nin tahmini de doğru çıktı. Argo Sebastian’dan yediği dayaktan sonra bir anda gelişim göstererek çok iyi bir komutan olmuştu. Sebastian dan yediği dayaktan sonra çok iyi ders almıştı.

Argo avrupa’ya gitmeden önce Sebastian ve Mirza’nın yanına gelerek mührü kendisinin aldığını mühür’ün kaybolmadığını ve mührü hak edenen kişinin Sebastian olduğunu söyleyerek Mühür’ü Sebastian’a teslim etti Argo.


Şimdi Zombilerin Dünyası  Vol. III Kaos



Beyefendi '' Argo senin için bir görevim var '' Senden başka hiç kimse yapamaz. ''

Argo yatağının tam karşısındaki televizyon ekranın da Beyefendiyi gördüğü an ayağa kalkmak istedi. Fakat belindeki ağrı ona izin vermiyordu.

Beyefendi '' Rahat ol ''

Argo '' Emredin Komutanım ''

Beyefendi '' Sana bir paket verilecek , o paketi alıp adrese teslim edeceksin ''

Argo '' Emredersiniz Komutanım ''

Beyefendi '' Helikopter kullanmayı bilen senden başka kim var ''

Argo '' Şeytan Leş Kabus Kali Oksijen Pan Garez Panço Rüya Medusa Yazı ve Tura  var ''

Beyefendi '' Tamam '' Gemiyle hızlı bir şekilde gelemezsin. Ekibin Fransa kıyılarında konuşlansın. Sen yanına alacağın yedi pilotla birlikte nakliye yapacaksın.

Argo '' Merakımı bağışlayın komutanım ama . Paket nereye gidecek ''

Beyefendi '' Ölüm Adasına ''

Argo '' Ama orası Daniel x Nikolas’ın hakimiyetinde değil miydi? ''

Beyefendi '' Orası kaybedilmedi. Geçici olarak çekildik. ''

Argo '' Efendim isterseniz ben Daniel ile görüşebilirim  ''

Beyefendi '' Seni dinleyeceğini pek sanmam.Senin olmadığın süre zarfında çok güçlendi. ''

Argo '' Peki bu kargoda kimler olacak ''

Beyefendi '' Alfa Star ''



Argo şaşkın bir ses tonu ile '' Onların öldüğünü sanıyordum '' diyebildi.


Beyefendi '' Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ''

Argo '' Amerikada ölenler kimlerdi ? ''

Beyefendi '' Gerçek Alfa-Star ''

Argo '' Peki ya bunlar ''

Beyefendi '' Ruhları başka fakat fiziksel yapıları bire bir aynısı ve zeka ve güçleri daha fazla olan klon Alfa-Star ''

Argo '' Anlıyorum ama şunu anlayamıyorum. Ruhları başka olunca eskisi kadar güçlü olabilecekler mi ? ''

Beyefendi '' Güç iğnesi ile büyüyor bebekler Bir anda gelişim gösteriyorlar. Güç iğnelerini sürekli almaya devam ediyorlar. Bir noktadan sonra gerçeklerinden daha güçlü ve daha zeki olabiliyorlar'' sabretmek gerek.

Argo '' Anılarını hatırlıyorlar mı ? ''

Beyefendi '' Hiç bir fark yok. Son alınan kan örneğine göre dizayn ediliyorlar ''

Argo '' Beyefendi. Bir insan kaç kere klonlanabilir ? ''

Beyefendi ''Ne demeye getiriyorsun açık olsana asker ''

Argo '' Allah'ın belası Sebastian'a ve yarım akıllı Mirza ya uyuz oluyorum. Onları gördüğüm yerde öldüreceğimi sizde biliyorsunuz bende. Onlarında bana bayıldıkları söylenemez. Bu görev için uygun biri olmadığımı düşünüyorum ''

Beyefendi '' Sen ne zamandır görev ayırt eder oldun ASKER ! ''

Argo '' Son karşılaşmamızda siz olmasınız öldürüyorlardı beni gördüklerinde gene deneyecekler. Ama bu sefer farklı olacak ''

Beyefendi '' Yüzlerinize kar maskesi takacaksınız zaten. Götüreceğiniz askerler baygın olacak. Ayrıca her insan sadece bir kere klonlanabilir. Sana klon tarihini mi anlatayım? Televizyonda gördüğün saçma sapan bilim kurgu filmlerine benzemez. Seri üretim değil bu !”

Argo '' Anlıyorum Efendim ''

Beyefendi '' Bu sefer utandırmazsın demi beni Argo ? ''

Argo '' Dersimi aldım Efendim. ''

Beyefendi '' Helikopter seni almak için çoktan yola çıktı. Ankara'da görüşürüz ''

Argo '' Emredersiniz Komutanım ''




Argo kasaplarından '' Şeytan Leş Kabus Kali Oksijen Pan Garez Panço Rüya Medusa Yazı ve Tura   '' yı çağırdı. Şeytan Kabus Rüya Medusa ve Garez'i bırakarak diğer adamları alarak helikoptere binerek Ankara'nın yolunu tuttu. Şeytan ve Kabus'u bırakmasının sebebi takımının selametini düşünmesiydi. Leş Kali Oksijen Pan Panço Yazı ve Tura ile birlikte Ankara'ya gidiyordu.

6 Saat Sonra ..

Argo'yu taşıyan askeri helikopter Ankara Adrenalin Üssüne inmişti. Argo adamlarına siz burada kalın emrini verdi ve Seyfo'nun gösterdiği yerden yürüyerek Beyefendi'nin Ofisine doğru yürümeye başladı. Argo'ya Seyfo eşlik ediyordu.

Beyefendi'nin odasına girdiği an kafa selamı verdi Argo. Hazır ola geçti.


Beyefendi '' Nasılsın  ''

Argo '' Teşekkür Ederim. Siz nasılsınız ? ''

Beyefendi '' İyiyim Argo ''

Argo '' Küstahlık etmek istemem ama Savaşın ortasındayız ''

Beyefendi '' Argo Haddini bil. '' Ben ne diyorsam onu yapacaksın. Zombi ol diyorsam gidip zombi olacaksın '' Sana ne diyorsam onu yapacaksın Argo '' O adanın ne kadar önemli olduğunu benim kadar iyi biliyorsun. O adayı Daniel X Nicolas'ın elinden almamız gerekiyor.'' Yoksa yok olup gideceğiz Argo.

Argo '' Siz nasıl isterseniz '' Ama bunu yapacak bir çok insan var ''

Beyefendi '' Evet var. Ama çenelerini tutamayan insanlar var '' Sadece Türkiye'nin Zombi tehditti yok. İsrail , Rusya, İran, Irak, Suriye ve Amerika Kardeşliği var.

Argo '' Amerika yok olmadı mı ? Efendim ''

Beyefendi '' Evet yok oldu. Ama sadece halkı yok oldu. '' Amerikan kardeşliği kendine bir ülke arıyor Argo ''

Argo '' Planlarınıza karışmak istemem ama isterseniz ekibimle saldırabilirim istediğiniz ülkeye ''

Beyefendi '' Seni Avrupa'da neden tutuyorum sence ? Zevk için mi ? Sürgünde olduğun için mi ? ''

Argo '' Sürgünde olduğum için sanıyorum ben ''

Beyefendi  '' Sen bizim sigortamızsın '' Bir gelişme olduğunda seni geri çekeceğim ''

Argo '' Anlıyorum. Siz daha iyisini bilirsiniz ''

Beyefendi '' Dört bölge kaldı bize Adadan '' O bölgeler temiz. Onlardan şu koordinatlara bırakıyorsun Paketi. ''

Argo '' Emredersiniz Efendim ''

Beyefendi '' Çıkabilirsin ''

Argo '' Emredersiniz ''


Argo kafasındaki sorulara cevap bulamadan Beyefendi'nin yanından ayrılmıştı. Sormaya cesaret bile edememişti zaten. Dar koridorlardan ilerleyerek Helikopter pistine geçti. Leş ve Oksijen 1 numara'ya. Pan ve Panço iki numaraya. Yazı ve Tura üç numaraya. Dört numarada ise Kali ve Ben varım. Beni takip ediyorsunuz. Paketleri yukarıdan bırakacağız. Adaya inmek kesinlikle yasak. Ne görürseniz görün Adaya inmiyorsunuz. Alçalın dediğim anda yavaşça ve dikkatlice alçalacaksınız. Bırakın dediğim an paketleri bırakacaksınız. Sonrada arkanıza bile bakmadan ayrılacaksınız.  Ayrıca size bir saldırı gelir ise Adadan. helikopteriniz düşse bile suya doğru düşürmenizi istiyorum helikopteri. Anlaşıldı mı Alfa-Star B !

Alfa-Star B '' Emredersiniz Komutanım ''

Argo ve ekibi yola çıkmışlardı. Helikopterler kargo tipi güçlü helikopterlerdi. Her helikopter bir konteyner taşıyordu. Son derece düşünceli olduğu yüzünden anlaşılıyordu Argo'nun. Endişeli bir yüz ifadesi vardı. Sanki oraya gitmek istemiyordu. DxN tarafından üretilmiş yeni nesil helikopterler ile hızlı bir şekilde gitmeye devam ettiler. Sonunda adaya yaklaşmışlardı. Adaya sorunsuz bir şekilde konteynerları bırakıp hemen oradan uzaklaştılar.

Argo Görevi tamamladığını söyledikten sonra. Fransa'da bulunan adamlarının içinde bulunduğu gemiye doğru harekete geçmişti. Üç gün sonra gemiye gelmişlerdi. Argo ve adamları. Onları Şeytan karşıladı.

Argo helikopterden iner inmez

Argo '' Şeytan durum nedir ? ''

Şeytan '' Tahmin ettiğimiz gibi. Virüs tüm avrupa da görülmeye başladı. Acil önlem almalıyız ''

Argo '' Temiz bir sahil bul. Oradan ineceğiz. ''

Şeytan '' Emredersiniz. ''

Argo '' Yarın şafak ile birlikte harekete geçiyoruz Şeytan ''

Şeytan '' Emredersiniz Komutanım ''

Argo '' Kabus hazırlıklarınız ne alemde. Adamların durumları nasıl ''

Kabus '' Adamların moralleri yüksek. Hazırlıklarımız bitti. ''

Argo '' Güzel '' Yarın hazırlansınlar. Karaya inmemizin vakti geldi.

Kabus '' Emredersiniz ''



Argo ve diğerleri direk gidip uyudular. Çok yorgundular. Argo çok yorgun olmasına rağmen genede görevini ihmal etmeden Fransa topraklarına adım atmak için elinden geleni yapıyordu.



Cenker Nöbet sırası sende diyen bir ses ile uyandım. Geceden sabaha olan son nöbeti genelde ben tutuyordum.  Fransa'nın Caen limanına yakın duruyorduk. Ben Fransa neden diye düşünürken. Argo sabah kalktığında karar değiştirdi. Argo Portekiz den Avrupa topraklarına adım atmak istediğini gemi kaptanına bildirmişti. Bu kararı neden aldığını hiç anlamamıştım. Argo'nun yokluğunda bütün Avrupa'yı bir anda virüsün bulaşması imkansızdı. Yada ben kendimi öyle avutuyordum. Portekiz'de bir hafta kadar kalmıştık. Portekizi zombiler ele geçirmişti. İspanya da ise durum portekiz den farklı değildi. İspanya'da iki hafta kadar kalmıştık. Ne yaparsak yapalım virüsün yayılmasını engelleyemiyorduk. Bu arada askerlerimizi de kaybediyorduk. Birer ikişer. Ülkelerin askerleri ve polisleri ile iş birliği içindeydik ama genede kar etmiyordu. Fransa'ya doğru ilerledik. Fransa'da durum daha beterdi. Fakat sivilleri kurtarıyorduk hiç yoksa.
Fransa'da iki kola ayrıldık. Şeytan ve Kabus'un başını çektiği grup Norveç  ve İsveç'e doğru deniz yolu ile hareket ederken biz ise Belçika ve Hollanda'dan sonra Almanya'ya doğru yola koyulmuştuk. Haftalar böyle geçmişti. Hamburg ta tekrardan Şeytan ve Kabus ile buluşmuştuk.

Sayımız git gide azalmıştı. Yüz kişiye kadar düşmüştük. Hamburg ta bir askeri kampta bulmuştuk kendimizi. Haftalardır zombiler ile savaşıyorduk. Bu sırada yüzlerce insanın hayatını kurtardık. Avrupa’da zombi kaosundan sonra belirli noktalara bombalar bırakmıştık.Fakat hiçbirini patlatmadık.Birçok DxN binasına girerek DxN doktorlarını ve çalışanlarını kurtararak Türkiye’ye sevk ettik.Genellikle kurtardığımız siviller,çocuklar ve hamile kadınlar oluyordu.Neden sadece onları kurtarıyorduk hiç anlamıyordum.Aklım mantığım almıyordu.Bu arada Türkiye de de zombi kaosu görülmeye başlamıştı.Beyefendi’nin Argo’yu çağırmaması Argo’nun gün geçtikçe daha da sinirlerini bozmaya başlamıştı.Sebastian ve Mirza’nın İzmir Mortem üssünü ele geçirdiğini duyan Argo’nun siniri daha da artmış,sabrıyla tanınan Argo’nun sınırlarını zorlamıştı.Argo Alfa-Star B yi Bosna Hersek dağlarına doğru çekmişti.Buradaki gizli üstte zombilerin kaosundan kurtulmuştu.

Şeytan heyecanlı bir şekilde Argo’nun çadırına girdi.

Şeytan ”Patron Seyfo  aradı. Bizi Türkiye’ye çağırıyorlar “

Argo “ Güzel. Kabus’a söyle hazırlıklarınızı yapın “

Şeytan “ Başka bir şey daha var “

Argo “ Nedir “

Şeytan “ Nasıl söylenir bilmiyorum “

Argo “ Çatlatma insanıda söyle “

Şeytan “ Alfa-Star alfabesi ile Ölüm Yıldızından bir anons geçildi Beyefendiye. “

Argo “ Sonra ! “

Şeytan “ Sebastian ve Mirza vurulmuşlar. Durumlarıda kritik seviyeymiş “

Argo “ Kim vurmuş “

Şeytan “ Bilmiyoruz Adrenalin ve DxN araştırır artık “

Argo “ Bu kaos’ta kim vurduya gittiler desene. “  Ama öldüklerine emin olmak lazım. Dokuz canlıdır bu şerefsizler “

Şeytan “ Hazırlıklanalım mı Argo “

Argo “ Hazırlanın ! “

Şeytan “ Emredersin Patron “


Argo’nun beklediği haber sonunda gelmişti. Argo Yüz kişilik ekibi ile birlikte Türkiye’ye doğru yönelmişti. Bir yıldır Avrupa’da zombilerin arasında kalmış Alfa-Star B varlığını sürdürebildi. Alfa-Star B Avrupa’da ayakta kalabilen ender oluşumlardan bir tanesiydi. Argo sonunda beklediği ve istediği yer olan Türk topraklarına doğru yola koyulmuştu..