uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Özel Bölüm 8. Ben Buna Değerdim

Mirza Amerika’dan geri döndü. İstanbul da Riva da sessiz sakin bir villaya yerleşti. Bir kaç hafta hiç bir şey yapmadan dinlenerek vaktini geçirdi. Dışarıyı kesinlikle özlemişti fakat genede sessiz sakin bir yerde tek başına kalmayı tercih etti. Villa Ormanların arasında doğa ile baş başa bir yerdi. Etrafı tamamen ağaçlarla kaplı ve denize sıfır bir villaydı. Tekneyle denize açılıyor balık tutuyor pişiriyordu. Bazende yüzüyordu. Vaktinin tamamını kendine ayırarak geçiriyordu.
5 yıllık cehennem hayatından sonra tekrardan dışarıdaydı.

Adrenalin Komutanı : Mirza nın bütün isteklerini yerine getirdiniz mi ?

Yaveri :  Hiç bir şey istemedi ki sessiz sakin bir yer istedi İstanbul da birde rahatsız edilmemek istedi. Anlamadım ki beş yıldır insan hapiste. Cehennem gibi bir yerde çıktı

Adrenalin Komutanı : Tuhafına mı gitti ?

Yaveri : Kesinlikle evet.

Adrenalin Komutanı : Neden ?

Yaveri :  İnsan beş yıl hapiste kaldıktan sonra sadece sıradan şeyler mi ister ? Kadın istemez mi mesela? yada alkol yada sigara hiç bir şey istemez mi?

Adrenalin Komutanı : Adın Mirza olursa istemezsin. Allah ona öldürme yeteneği vermiş. Büyük bir savaşçı. Büyük bir katil. İstediği her şeyi Allah ona vermiş.

Yaveri :  Nasıl ikna edeceğiz peki ?

Adrenalin Komutanı : Bilmiyorum ama alttan alacağımız kesin. Ona ihtiyacımız var. Karşımızda zaafı olmayan bir adam var. o yüzden temkinli konuşacağız.

Adrenalin Komutanı ve Yaveri villaya gelmişlerdi. Mirza ise orada odun kesiyordu.

Adrenalin Komutanı : Mirza merhaba nasılsın ?

Mirza : Oradan nasıl görünüyorsam öyleyim. Siz nasılsınız ?

Adrenalin Komutanı : Teşekkür ederim. Dinlenebildin mi ? Kafanı dinleyebildin mi ? Bir aydır buradasın.

Mirza : Bir ay mı ? bana bir hafta gibi geldi.

Yaveri :  Doğrudur.

Adrenalin Komutanı : Konuşabilir miyiz işin bittiyse Mirza ?

Mirza : Siz bahçeye geçin oturun bende çay koyup geleyim. Beni görmek için onca yoldan geldiniz size bir çay ikram edeyim.

Mirza elinde tepsi ile birlikte çayları getirdi.

Adrenalin Komutanı : Şimdi bu dosyaların içinde vatanın parasını gasp eden yedi isim var. Bu isimlerden bu paraları geri almanı istiyoruz.

Mirza : Ben tahsilatçı mıyım ? Benimle ne alakası var ?

Yaveri :  Mirza şöyle diyeyim. Bu paraları senden başka hiç bir profesyonel alamaz. Bu adamlar çok tehlikeli. Senden başka kimse baş edemez bunlarla. Daha önce de denedik fakat hepsinin sonu ölüm oldu. Bir daha haber bile alamadık.

Adrenalin Komutanı : Senden başka kimse baş edemez bunlarla. Tekrardan Alfa-Star a döneceksin hemde.

Mirza : Ne kadarlık bir paradan söz ediyoruz ?

Yaveri :  1 milyar 300 milyon dolar.

Mirza : Kaç para ediyor muş bu ?

Adrenalin Komutanı : Çok para ediyor. Vatanın parası. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu. Ve yeni yapılacak adrenalin tesislerine gidecek bu para. DxN diye de bir üstün yapımı için harcanacak ödeneklerden bu.

Mirza : DxN mi ? ne saçma isim bu. Bizim Alfa-Star bile yanında çok güzel.

Adrenalin Komutanı : Boşver sen isimlere takılma. Bu paranın tamamı ile yeni tesisler yeni karargahlar yapılacak. Bunlardan bu parayı almalıyız.

Mirza : Öncelikle bir kaç suikast yapacağım. Kamu oyunda dedikodu çıkartacaksınız. Devlet paralarını tahsil ediyor diye. Ama bunun sadece bir dedikodu olduğunu unutmayın. Kimse aslı var mı gerçek mi bilmeyecek.

Adrenalin Komutanı : Suikastları nerede yapacaksın ?

Mirza : Bilmiyorum ama suikast yapacaklarımı ben seçeceğim. Avrupa’da bile olabilir bu.

Adrenalin Komutanı : Peki ama suikast yapmadan önce bize bildir. Kellesini al yada alma diyelim.

Mirza : Sizinle telefon kulübesiyle konuşacağım. Özel bir hat kullanın. Sadece benimle konuşacağınız bir hat.

Adrenalin Komutanı : Tamamdır. Sana harcamaların için para bırakıyoruz birde.

Mirza : Para yetmiyor. Sadece.

Adrenalin Komutanı : Başka ne istiyorsun ? Suikast kullanacağın silahları mı ?

Mirza : Onları isteyeceğim zaten. Onları rahat ol. Senden Sebastian - Kodes - Tilki -

Adrenalin Komutanı : Bu istediklerin zor. Çünkü bu isteklerinin arasında Sebastian Alfa-Star çavuşu.

Mirza : Benim ona ihtiyacım olduğunu söylersen bırakıp gelecektir.

Adrenalin Komutanı : Alfa-Star daki çavuşluğu mu bırakacak ?

Mirza : Evet Bırakacak.

Adrenalin Komutanı : Bu isimlerden başka istediğin var mı ?

Mirza : Hayır yok. Yeterli bunlar.

Adrenalin Komutanı : Tamamdır. İki üç güne kadar bu isimler eğer ki Sebastian Alfa-Star Çavuşluğumu bırakırsa seninleler.

Mirza : Bırakır.

Adrenalin Komutanı : Senin dediğin gibi olsun.

iki gün sonra

Adrenalin Komutanı : Sebastian .

Sebastian : Emredin Komutanım.

Adrenalin Komutanı : Mirza ya bir görev verildi. Oda bir kaç isim saydı bize. Bunlardan bir tanesi de sensin.

Sebastian : Mirza .. Kan kardeşim. Tamamdır.

Adrenalin Komutanı : Fakat buradaki görevinden ayrılacaksın. Başarırsanız bile geri döndüğünde normal er olacaksın Alfa-Star da.

Sebastian : Ne olacağımın önemi yok. Mirza varsa . Tamamdır.

Adrenalin Komutanı : Peki Sebastian görevinden ayrıl ve verdiğim adreste Mirza seni bekliyor.

Dört gün sonra :

Mirza Sebastian Kodes ve Tilki buluşmuşlardır.

Mirza : Hepiniz hoş geldiniz eski dostlar. Kısa keseceğim saldıracağız alacağız ve teslim edeceğiz. İlk görevimiz Terör örgütünün Avrupa’da uyuşturucu paralarının tahsilatını yapan Berfo kod adlı adam ve yanında kilerdir. Saklandıkları yer İtalya. Yarın şafak ile birlikte tekne ile İtalya ya gidiyoruz. Hepinizin takma isimleri ve sahte pasaportları hazır ezberleyin. İtalya dan ise Almanya da 1970 lerde Asala adlı grubu yöneten kişi olan Daron Hayrug ve adamlarını hedef alacağız. Oradan da Fransa parlamentosunda yüksek tanıdıkları olan Türkiye de 7 yada 8 suikast düzenlemiş ve arkasında bir çok faili meçhul cinayet bırakmış Hraç Jivan ı öldürüp yurdumuza döneceğiz. Döndükten sonra da Türkiye de bir kaç eylem daha yapacağız. Her farklı ülkeye geçtiğimizde isimlerimiz pasaportlarımız değişecek dostlarım. Sorusu olan ?

Sebastian : Memlekete hoş geldin Mirza ..

Mirza : Hoş bulduk sebo ..

Sebastian : Silah yada bomba olarak ne kullanacağız ?

Mirza : Hep aynı silahları kullanacağız iz bırakmak için. Amerikan yapımı ful otomatik thamsonlarla tarayacağız mekânları.

İki Gün Sonra İtalya Venedik te bir pastane.

Berfo : Uyuşturucu paraları hazır mı ?

Dükkan Sahibi : Vallaha beyim daha hazır değil ama hazırlıyoruz. Hepsini tahsil edemedik.

Berfo : Lan it. Biz sana veresiye ver diye mi veriyoruz onca malı ?

Dükkan Sahibi : Haşa ağam . Ufak çocuklar bu ara harçlık alamadıkları için biraz ödemekte zorlanıyorlar. Ama getireceklerdir.

Berfo : Ulan köpek. Türkiye de olsak sana gösterirdim. Üç gün süren var. Hesabın hepsini kapat yoksa mekânını başına yıkarım. Tuvalet boş mu ?

Dükkan Sahibi : Boş beyim.

Berfo : Siz burada kalın. Ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum sonrada diğer yerlere uğrayalım.

Berfo nun adamları : Sen nasıl istersen başkan .

Berfo lavaboda suratını yıkıyordur. Eğilmiş ve yüzüne su çarpıyordur. Kafasını kaldırır lavabodan ve aynanın yansıması ile arkasında bir adam görür.

Berfo : Kimsin lan sen.

Mirza : Uyuşturucu parası vermeye geldim başkanım.

Berfo : Lan destursuz girilir mi abdest haneye ; hiç görmedin mi şehir hayatını hayvan.

Mirza : Kandırdım. Canını almaya geldim

der demez Berfo nun boğazını keser. Lavobanın içi ayna kan gölüne dönmüştür. Mirza lavabodan çıkar ve dükkan sahibine gülümseyerek oradan uzaklaşır. Siyah bir araba dükkânın önünden geçerken yavaşlar ve içeriden çıkan Tilki ve Kodes Mekanı Thomson larla taramaya başlar. Mirza yeter diyene kadar tarama devam eder. Mirza saatine bakmaktadır. Çünkü İtalya’da polisler üç dakikadan önce hiç bir olayı haber alamazlar. Üç dakika kadar mekân taranır. İçeride kim var kim yok delik deşik olmuştur. Mirza Sebastian'a gidelim der. Ve oradan ayrılırlar. İleride bekleyen tır'ın kasasına arabayı sokarlar ve Polis olay yeri inceleme gelene kadar Tır Almanya yoluna çoktan koyulmuştur. İtalyan polisi Arabanın plakasını cinsini ve markasını bütün kara yollarına haber verene kadar araba çoktan imha olmuştur bile.

1 gün sonra Bad Pyrmont (Niedersachsen) Almanya Bir Otel

Sebastian ağır ağır otelin merdivenlerinden yukarıya doğru çıktı. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. 729 Numaralı odanın önünde durdu. ve Kapıyı üç kere çaldı. Kapıyı 70 yaşlarında bir ihtiyar açtı. Sebastian gülerek beni içeriye buyur etmeyecek misin ihtiyar dedi. Daron Hayrug da buyrun demekle yetindi.

Daron Hayrug : Gazeteci misin ?

Sebastian : Sizin büyük bir hayranınızım. İzinizi buraya kadar sürmem 2 senemden daha fazlamı aldı.

Daron Hayrug : Doğrudur. 1970 lerden sonra Ermenistan hükümeti sık sık yerimi değiştirdi. En sonra emeklilik yıllarımı burada geçirmem için bu fare kapanına kapattı beni ölüme terk etti bir nebze.

Sebastian : Siz bir çok ermeni gencinin rüyalarında hayal bile edemeyecekleri şeyler yaptınız. Savunmasız Türk Diplomatlarını çocuklarını ailelerini hepsini katlettiniz.

Daron Hayrug : Abartılacak bir şey yok.

Sebastian : Asal'a şu an neden aktif değil ?

Daron Hayrug : Aslında aktif fakat silahlı eylemi yok. Yoksa aktif. Ermenistan hükümeti gizli kapaklı desteğini sürdürüyor. Yakın bir zamanda gene büyük ses getireceğiz. Özelliklede Türkiye de. Bu Türkçe Ermenistan berbat aksanınla seni Asala beş kilometre bile yanına yanaştırmaz evlat.

Sebastian : Abartılacak bir şey yok.

Sebastian ayağa kalktı ve camdan işaretini verdi. Ve sonra pardösüsünün altından thomson la Daron Hayrug u taradı. Ve o otelde kaç tane ermeni varsa hepsini tek tek taradı ve otellide havaya uçurup yaktılar. Alman polisi delil toplamaya çalıştığında Mirza Sebastian Kodes ve Tilki çoktan Almanya - Fransa arasındaki trene binmişlerdi bile.

Ertesi gün Fransa Paris ..  Ermeni Konseyi Toplantı Salonu.

Hraç Jivan : Aşkım bu gece çok güzelsin. Bütün herkesin gözü senin üzerinde.

Hraç Jivan Sevgilisi : Seni kaptırmamak için hep güzel olmalıyım. Çünkü bu ermeni kızları senin üstüne atlamak için fırsat kolluyorlar.

Hraç Jivan : Ben bi çalışma odama gidiyorum. Son konuşmalarımı toparlayayım.

Hraç Jivan Sevgilisi : Bende makyajımı tazeleyeyim sonra yanına gelirim aşkım.

Hraç Jivan : Tamam sevgilim.

Hraç Jivan ermeni soy kırımı için gerekli konuşmalarını toplamak için son kontrollerini yapacağı odaya doğru gitti. Odanın ışıklarını açtı. Masasına oturdu. Birden irkildi. Karşısında hiç tanımadığı bir adam vardı.

Hraç Jivan : Kimsin sen.

Mirza : Bu gece buranın hakimi benim. Hepinizi yargılamak için gönderildim.

Hraç Jivan : Senden öncede bir çok kişi gönderildi. İnatçı Türklerin artık vazgeçtiğini düşünüyordum.

Mirza : İşte vazgeçtiğimizi düşünerek kendi kefenini imzaladın. Güvenlik düğmesine basabilirsin Seni umutsuzluğa sevk etmek istemem ama bütün adamlarının boğazları kesildi ve öldüler.

Hraç Jivan : Seni kim gönderdi ? İstediğin para ise verebilirim.

Mirza : Bizim inatçı keçiler olduğumuzu kabul ediyorum. Fakat bizi kendiniz ile kıyaslamayın. Bizler mal değiliz ki bir fiyatımız olsun.

Hraç Jivan : Çok param var hepsini sana veririm yeterki canımı bağışla.

Mirza : Ne kadar çok mesela ve nerede ?

Hraç Jivan : 400 Milyon Amerikan dolarım var. Hemde nakit. Evimde gizli kasamda.

Mirza : Şöyle yapacağız. Sen kasanın şifresini vereceksin eve gireceğiz. Paraları alacağız. Adamlarım paralar tamam dediğinde seni öldürmeyeceğim.

Hraç Jivan : Herkesin bir fiyatı vardır dostum.

Mirza Tilki ve Kodes e verdiği talimat ile birlikte. Hraç Jivan 'ın evine parayı almaya gitmişlerdir.

Mirza : Kesinlikle vardır. Beni ikna etmeyi başardın. Ermeni kardeşim.

Hraç Jivan : Zengin bir adam var karşımda. Artık. Napıcaksın o kadar çok para ile

Mirza : Bilmem hiç düşünmedim çok para 400 milyon dolar. Senin canının o kadar para edeceğini bilseydim. Türkiye de seni öldürmem gerektiğini söylediklerinde daha iyi bir pazarlık yapar fiyat artırırdım.

Hraç Jivan : Birer içki içelim mi ? Hem beni neden öldürmek istiyorlar ? Kim öldürmek istiyor Onları anlatırsın

Mirza : Çalışıyorken içmem Hraç Jivan sen içebilirsin.

Hraç Jivan : Hoş geldin sevgilim. Gel yeni dostumuz ile tanış.

Hraç Jivan Sevgilisi : Kim bu adam. Hraç neler oluyor kuzum ? Etrafta hiç güvenlik görevlisi kalmamış.

Hraç Jivan : Sorun yok bu dostum artık bizimle çalışacak. Ve elimiz onunla çok daha güçlenecek.

Hraç Jivan Sevgilisi : Tamam aşkım. Konuklar gelmek üzeredir.

Hraç Jivan : Evet sen konuklarla ilgilen bir tanem. bende işim biter bitmez geliyorum.

Mirza : Sebastian parayı almışlar mı ?

Sebastian : Evet almışlar. Tam 400 milyon dolar.

Mirza : Buraya gelirmisin bir dakika yeni dostumuz ile tanışmanı istiyorum.

Sebastian : Geliyorum

Hraç Jivan : Ortağın mı ? Sebastian.

Mirza : Kardeşim.

Hraç Jivan : Siz Türklerdeki kardeşlik bağı çok büyük ve çok özel. Keşke bütün dünyada böyle olsa.

Mirza : Kesinlikle katılıyorum. Bütün dünya mesela kardeş olsa değil mi ? Ne kadar güzel olurdu.

Sebastian : Böldüğüm için kusura bakmayın.

Mirza : Lütfen bize katıl.

Sebastian : Tabikide katılırım.

Mirza : Hraç Jivan ile tanış. Bize 400 milyon dolar bağışladı.

Sebastian : O cömert beyefendi bumu ?

Mirza : Evet bu Hraç Jivan .

Sebastian : Memnun oldum sizinle tanıştığıma.

Hraç Jivan : O memnuniyet bana ait.

Mirza : Hraç Jivan bana 400 milyon dolar vermek karşılığında onu öldürmemeye söz verdim.

Sebastian : Söz verdiysen öldürme kanka.

Mirza : Öldürmeyeceğim zaten. Ama sen söz vermedin Sebastian.

Sebastian : Evet ben söz vermedim.

Hraç Jivan : Şakanın sırası değil çocuklar ve hiçte komik değil.

Mirza : Aslında komik. Bakmayın böyle somurtuğumuza içimizden kahkahalar atıyoruz. Değil mi Sebastian ?

Sebastian : Kesinlikle.

Mirza : Öldür şunu da gidelim Sebastian.

Hraç Jivan : Ama söz vermiştin. Türkler sözlerinde dururlar.

Mirza : Ben öldürmeyeceğime söz verdim. Sebastian öyle bir söz vermedi.

Sebastian Hraç Jivan 'ın boynunu kırarak yaşamına son vermişti. Mirza ve Sebastian thomsonları çıkartı ve kongre salonuna girdiler. Etraftaki bütün davetlileri ve konukları taramaya başladılar. Davetliler masaların üzerlerine yığılıyorlar ve çıkış kapısına doğru kaçmaya çalışıyorlardı. Kapı dışarıdan kitlenmişti ve silah sesleri yankılanıyordu ve konukların bağrışları. Her taraf yaralılarla cansız bedenlerle kaplıydı. Kapıları açan Tilki ve Kodes Mirza ve Sebastian ı dışarıya çıkartmışlardı.

Mirza : Kodes C4 le burayı şenlendir. Paralar tam mı ?

Tilki : Evet paralar tam. Kıyıda bize bir gemi bekliyor onunla çıkıyoruz buradan.

Mirza : Güzel. Kodes temizle her yeri.

Kodes : Tamam Mirza.

Mirza : Alfa - Star gidiyoruz. Tam Çavuş Sebastian 'ın lafını aldım dimi ? Benzedim mi ? Sebastian'a ?

Tilki : Benzedin Mirza .


Marsilya sahillerinden gemiyle Türkiye ye geri dönüyorlardı.

Sebastian : Bu paraları neden aldık?

Mirza : Ülkenin paraya ihtiyacı var. O yüzden Sebastian. Ülkeye Silah lazım. Mermi Lazım. Tesis lazım.


Türkiye'ye geri dönmüşlerdi.

Adrenalin Komutanı : Hoş geldiniz. Yaptığınız Eylemler Dünya da yankılandı.

Mirza : Sağolsunlar. İçeride üç sırt çantasında 400 Milyon Dolar Para var. Onuda alırsınız. Nakit ihtiyacınız olabilir.

Adrenalin Komutanı : O parayı nereden buldunuz.

Mirza : Hraç Jivan tan aldık.

Adrenalin Komutanı : Nasıl ?

Mirza : Boşver. Kullanın işte. Ben diğerlerinden paraları alana kadar bu idare eder sizi.

Adrenalin Komutanı : Aynen.

Mirza : Şimdiki hedefimiz nedir artık başlayalım.

Adrenalin Komutanı : Diyarbakır da Terör Örgütünün gizli kasası Şeh İsmail Lakabı ile bilinen birisi var. Ona çöküyorsunuz paraları alıp öldürüyorsunuz. Bütün bilgiler burada.

Mirza : Tamamdır. Yarın paralar bizde.

Adrenalin Komutanı : Acele etmeyin. Yavaş yavaş.

Mirza : Sorun yok.

1 Gün Sonra Diyarbakır.  Diyarbakır Kalesi

Mirza : Şeh İsmail'i görmeye geldim.

Şeh İsmail'in Adamı : Siz kimsiniz lan.

Tilki bir anda adamın gırtlağını sıktı ve gırtlağını koparttı. yere düşen adam boğazını tutarken Mirza Sebastian Kodes ve Tilki içeriye doğru girdiler. Mirza ' Tarayın ' Tek canlı Şeh İsmail Kalsın. Diğer herkesi öldürün. dedi ve bir anca çatışma başladı. Yirmi yirmi beş terör örgütü militanını öldürmüşlerdi bir anda.

Mirza : Şeh İsmail Senmisin ?

Şeh İsmail : Evet benim. de siz kimsiniz.

Mirza : Ben muhasebeciyim. Arkadaşlarımda öyle hepimiz muhasebeciyiz.

Şeh İsmail : Dalga geçmeyi bırakın. Ne istiyorsunuz.

Mirza : Terör örgütünün paralarını istiyoruz bir zahmet.

Şeh İsmail : Beni yaşatmazlar.

Sebastian : Lan köpek. Onlar yaşatmazda biz seni yaşatır mıyız? şerefsiz .

Mirza : Sık ayağına Sebastian bu Şeh İsmail'in.

Şeh İsmail : Tamam durun. Şu hayvanların ahırında bütün para alın ve gidin.

Mirza : Tilki Kodes kontrol edin. ne kadar bir para var orada ?

Şeh İsmail : Yarım milyar dolar.

Mirza : Bu kadar parayı neden bok dolu bir ağırda saklıyorsun .

Şeh İsmail : Sizinkilerin hepsi evli. Ve hanımlarından korkarlar. Kimse o bok dolu yere girmez. Çünkü girerlerse akşam evde hanımlarından fırça yerler.

Mirza : Çok akıllıca.

Tilki : Mirza para burada.

Mirza : Alın ve arabalara yükleyin. Ee Şeh İsmail başka para var mı ?

Şeh İsmail : Olanı size verdim. Başkada bende para yok. Aldınız şimdi gidin.

Mirza : Yap vazifeni Sebastian !

Mirza arkasını dönerken Sebastian Şeh İsmail 'in kafasına kurşun yağdırdı. Ve helikopter ile oradan uzaklaştılar. Mirza - Sebastian - Tilki ve Kodes Bir çok kişiden paraları toplayarak önlerine kim çıkarsa öldürüyorlardı. Devletten kaçırılan bütün paraları toplamışlar ve üstüne üstlük daha fazlasını almışlardı. Üç tane büyük baş kalmıştı sadece onlarında paralarını alıp görevi tamamlayacaklardı.

Bir ay sonra Polenez köy Villa da operasyondan sonra dağılan ekip saklandıkları yerlerden çıkıp tekrar toplanmıştı. 

Sebastian : Mirza Zeynep sözlendi biliyorsundur diye söylemedim sana ? Konuşacakta uygun bir zaman olmadı.

Mirza : Hıhım sözlendi.

Sebastian : Ne yapmayı düşünüyorsun ?

Mirza : Aradan çok yıllar geçti. beş yıl az bir zaman değil. Bir yıla yakındırda böyle geçti.

Sebastian : Kendi zevkine mi kayboldun beş yıl sanki. Onun hayatını kurtarmak içindi hepsi.

Mirza : Ne dememi bekliyorsun ? Zeynep'in karşısına çıkıp elimde çiçekler ile ; Ben senin için fareler ile birlikte yaşadım dememi mi ? Seni kurtarmak uğruna hayatım tam anlamıyla boka battım dememi mi ? Hiç sanmıyorum. Bir tek gururum var oda bende kalsın.

Sebastian : Seviyorsun.

Mirza : Sevmek bir ilişkiyi kurtarmıyor. Özelliklede bizim konumuzdaki insanlar için. Bugün olsa gene yaparım. 5 yıl değil 25 sene de içeride yatarım. Ama bunun derdini o bana geri dönsün diye çekmem. Bana geri dönmesi içinde söylemem. Kız şimdi sözlenmiş.

Sebastian : Aile baskısı ile sözlendi bunu hepimiz biliyoruz.

Mirza : Bende çok baskı yedim Sebastian. Her gün ama her gün kendimi asmak istedim. Ama direndim. Ne için direndim ? Onu bir kez daha görebilmek için. Konuyu kapatalım Sebastian.

Adrenalin Komutanı : Oo beyler sizi konuşurken görmek ne kadar hoş.

Mirza : Aha geldi.

Adrenalin Komutanı : Sizin için üç görev daha var. Birinci göreviniz. Ankara nın en büyük mafya babalarından Oflu Muzaffer. Liman ihalelerine fesat karıştırmaktan tutunda şantaj haraç beyaz kadın ticareti silah kaçakçılığına kadar her şey bu adam da var. Bu adamı yok edeceksiniz. Paralarına Devlet çökecek zaten. Anlaşılmayan bir şey ?

Sebastian : Ne kadar güzel anlatıyorsunuz. Şunu yapmış bunu yapmış dercesine. Üç yada dört adama daha ihtiyacımız var.

Adrenalin Komutanı : Sizin işiniz öldürmek benim işim anlatmak. Kimleri istiyorsunuz ?

Sebastian : Ver işte kafana göre dört beş adam lazım. Adrenalin den ver . Hep Alfa-Star dan harcıyorsun.

Adrenalin Komutanı : Tamamdır.

Ankara da bir depo 6 hafta sonra ..

Oflu Muzaffer ve adamları kaçak sigaraları ülke geneline dağıtmak için depodan sevkiyatlarını yapıyorlar Oflu Muzaffer ve ekibi ise işin düzgün gitmesi için başlarında duruyorlardı. Aniden polis baskını oldu. Oflu Muzeffer Adamlarına Silahlarını indirmesini. Polislerle anlaş aşacağını söyledi. Oflu Muzeffer ve Ekibi silahlarına davranmadan silahlarını bırakıp teslim oldular. Polis hepsini duvar'a dizdi ve donlarına kadar aradı. Sonra polisler ani bir hareketle Oflu Muzaffer ve yanında bulunan 32 silahsız kişiyi Otomatik Tüfek Thomsonlarla taradılar. Mirza ve Sebastian bu görevi de başarı ile tamamlamışlardı. İki görev kalmıştı önlerinde. Bazıları can korkusundan devletten aldıkları haksız kazançları faizleri ile iade ediyorlardı. Fakat kendine güvenen iki isim daha vardı onlar iade etmemekte kararlıydılar.

İstanbul - Şile Eski Köy Yolu 3 ay sonra :

Ömer : Son 1 yılda 30'a yakın büyük iş adamı öldürüldü.

Ahmet : Bunda devletin parmağı var.

Serhat : Sanmıyorum. İç Hesaplaşmalara da kurban gidebilirler. Devlet eğer biletini kestiyse birilerinin böyle göstere göstere öldürmez.

Faruk : Bizde en kısa zamanda şu devletten aldığımız paraları iade edelim. Baksana bütün kredi çekenler bir bir ölüyor. Kaç kişi kaldıki.

Ömer : Yok ya abartıyorlar. Baksana önümüzde dört araba arkamızda dört araba var. Ordu ile geziyoruz.

Faruk : Oda doğruya. Ama genede iade edelim derim ben yoksa bizde kim vurduya gideceğiz.

BOOMMMMMMM !!

9 araçlık konvoy un tam ortasındaki V.İ.P Minibüs havaya uçtu. İçinde bulunan ünlü iş adamları hayatını kaybederken diğer arabalardaki korumalarda patlamanın etkisi ile zarar gördüler.

Mirza : Sebastian güzel işti.

Sebastian : Evet temiz işti.

Mirza : Hadi artık gidelim.. Bizimkiler olayı incelemeye gelecekler.

3 hafta sonra Polenezköy Villa.

Adrenalin Komutanı : Sizleri tebrik ediyorum. Gerçekten de iyi iş başardınız.

Mirza : Teşekkür ederiz. Artık Alfa-Star'a dönüyor muyuz ?

Adrenalin Komutanı : Evet Alfa-Star'a geri dönüyorsunuz. Bir adam kaldı ama şu anda ona dokunamayız. O yüzden Alfa-Star'a geri dönüyorsunuz. Yarın Isparta Davraz Dağındaki Birliğinize gidersiniz. Sebastian Görevin Mirza gibi er. Hatırlatayım dedim.

Sebastian : Sorun değil. Alfa-Star ikiye ayrıldı mı ? A ve B Diye ?

Adrenalin Komutanı : Yok daha ayrılmadı. Bir kaç hafta içinde ayrılacak.

Sebastian : Peki. Ayrılırken orada olmak güzel olacaktır.

Mirza : Vedaları sever bu Sebastian.

Adrenalin Komutanı : Bana Müsaade beyler. Sonra görüşürüz. Tilki ve Kodes te sizinle kalıyor diğerlerini alıyorum ben

Sebastian : Al al..

Alfa-Star A ve B takımlarına ayrılması :

Alfa Star A ve B ye ayrıldı. Sebastian Mirza Kodes Ve Tilki Alfa-Star A takımında kaldı ve istanbul'daki karargah'a doğru yola çıktılar. 1 yıl süren bu seçimler gerçekten de hem eğitici hemde kendilerini geliştirici bir yön almıştı. 1 yıl ıssız bir adada takımlar halinde yaşam mücadelesi veriyorlardı. Gerçek mermiler kullanılmıyordu. Ama dövüşler ölümcül olabiliyordu. Fakat öldürmek kesinlikle yasaktı. Mirza adada kimseyle konuşmuyordu. 5 yıllık adadaki hapishanesinin ardından tekrardan adaya düşmesi onun için pek iyi olmamıştı. Kafes dövüşlerindeki başarı ona Alfa-Star A nın kapısını açmıştı. Fakat rütbe almak istemedi. 13. Nolu asker olmayı seçmişti. Çünkü Zeynep'in ismi ve soyadındaki harflerin toplamı 13 ediyordu. Hapishanede fişlendiği numaranın sonuda 13 tü zaten. Sebastian da isteksiz tavırları ile ilk ona girmeyi başarmıştı ve 6. sırada kendisine yer buldu. Alfa-Star A takımı ile Alfa-Star B takımları ayrılmış. Alfa-Star B takımına ise çok zorlu eğitimler ve deneyler bekliyordu. DxN üzerlerinde deneyler yapacak Güç ve enerji testlerinin yanı sıra çok zorlu eğitimler bekliyordu. Belkide Alfa-Star B takımı Alfa-Star A takımından eğitim ve deneyler bittikten sonra çok daha iyi bir takım olacaklardı.

O Sırada İstanbul  26 Şubat 2007

Zeynep üniversiteyi bitirmişti. Yüksek lisans öğrencisi olmuştu. Seneler hızla birbirini kovalıyordu. Mirza yı görmediğinin 7. Senesi bitmişti. Seneler 2007 yı gösteriyordu artık. Zeynep in annesi yükleniyordu kızına artık nişanı yapın diye. Zeynep ise yaparız acelesi yok diyordu. Zeynep Cüneyt'in babası nın verdiği söz tutmadığını düşünüyordu. Mirza dan 3 sene geçmesine rağmen hala bir haber yoktu. Zeynep Cüneyt'in babasını görmeye gitti. Çakıroğlu Holding’e.

Sadık Çakıroğlu : Hoş geldin kızım.

Zeynep : Hoş bulduk. Bana bundan üç sene evvel biz oğlunuzla sözlenmeden önce bir söz vermiştiniz hatırlıyor musunuz ?

Sadık Çakıroğlu : Evet hatırlıyorum.

Zeynep : Sözünüzde neden durmadınız ? Yada başka bir şey varda benden mi saklıyor sunuz ?

Sadık Çakıroğlu : Sözümde durdum. Yıldırım bana resimleri getir.

Yıldırım : Peki efendim.

Sadık Çakıroğlu : Geç kızım sende otur. Şimdi anlatacaklarıma şahit ol.

Yıldırım : Sadık bey resimler ve belgeler bu dosyada.

Sadık Çakıroğlu : Çıkabilirsin sen Yıldırım. Şimdi bak kızım bunlar gizli bilgi. O yüzden bu konuştuklarımız aramızda kalacak. Mirza söz verdiğim gibi sana 2004 de Serbest kaldı. Türkiye de Polenez köyde bir villada yaşamaya başladı. Fakat gene rahat durmayarak son iki yılda ne kadar fail-i meçhul suikast var. Ne kadar ölüm ve kan var hepsini Mirza - Sebastian ikilisi düzenledi.

Zeynep : Bunu neden yapsın ki ?

Sadık Çakıroğlu : Para için tabikide. Başka bir açıklaması varmı. Tahmini olarak öldürdükleri insan sayısı binleri buldu. İki yılda sadece. Bu adamlar devletin maşası. Gizli tetikçileri. Devlet ortadan kimleri temizlemek istiyor ise onların hepsini Mirza ve Sebastian ikilisi öldürdü. Geçen yıl beraber gittiğimiz Rüstem amcanın ölümünü de bunlar tezgahladı. Sonra 4 iş adamının öldüğü şile yolundaki Bombalı bir saldırı vardı hatırlarsın onuda tezgahlayan bunlar. Bunlar çok tehlikeliler. Hapse girmesinin sebebide 7 polis memuru ile kendi komutanını ve silah arkadaşlarını öldürmesidir.

Zeynep : İnanamıyorum.

Sadık Çakıroğlu : Al buda resmi. Rüstem Amca nın öldüğü akşam MOBS kameralarından çekilen görüntüsü. Çok yakışıklı çocuk.

Zeynep : Aman Allah'ım inanmıyorum.

Sadık Çakıroğlu : Yani anlayacağın Zeynep'ciğim Mirza seni çoktan unutup sünger çekmiş. Ve çok tehlikeli birisi. Artık sende onu unut kızım.

Zeynep : Bir açıklaması kesinlikle vardır.

Sadık Çakıroğlu : Neyi açıklayacak ki ? 2004 den beridir Türkiye de. Sene 2007 olmuş. Bir kere bile seni görmeye geldimi ? Seninle konuştumu ? Sanmıyorum. Ben sözümde durdum Zeynep. Sıra sende.

Zeynep : Tamam Bu yaz Nişan yaparız. Sonra Cüneyt Askere gidip geldikten sonrada evleniriz. Madem öyle. İzninizle .

Sadık Çakıroğlu : Yıldırım Zeynep Hanımı evine bırak.

 Zeynep : Gerek yok giderim ben.

Zeynep Çakıroğlu holding binasından koşar adımlarla uzaklaştı ve taksiye bindi. Taksiye adresi söyledikten sonra camdan dışarı uzun uzun baktı. Dokunsalar ağlayacak gibiydi ama hiç kimse dokunmuyordu. Kafasında bir sürü sorular ve cevap bulmayan sorular vardı. Eve gitti ve odasına kapandı hüngür hüngür ağlıyordu. Bunların hiç birini hak etmemişti.


12 Mart 2007 Zeynep in 26. Doğum günü.

Bütün hazırlıklar günler öncesinden bitmişti. Zeynep yeni yaş gününü 5 yıldızlı bir otelin havuzlu restoranın da kutlayacaktı. Zeynep in yakın arkadaşları Sinem Neslihan ve Derya da Zeynep'e yardım etmişlerdi. Davetliler akşam 20:00 gibi gelmeye başlamışlar onlara gösterilen masalara oturuyorlardı. Zeynep ve Cüneyt ise kapıda davetlileri karşılıyordu.  50 ye yakın davetli gelmişlerdi. Hareketli müzikler eşliğinde Zeynep ve arkadaşları eğleniyorlardı. Ama en çok Zeynep eğleniyordu. İçkiler su gibi içiliyordu o gece. Herşey ve herşey harika gidiyordu. Dev bir pasta geldi. Saatler 00:00 i gösteriyor ve günlerden günler 12 Mart 2007 yi gösteriyordu. Havayi Fişekler birbiri ardına patlıyor romantik bir şarkı eşliğinde Zeynep doğum günü pastasını kesiyordu. Cüneyt'in yanına elinde tepsi ile bir garson geldi. Tepsinin üzerinde pırlantalar ile süslü saf altından yapılmış kolyeyi Cüneyt Zeynep'e hediye etti. Zeynep'in tam boynuna takıyorken. Karanlıktan iki takım elbiseli adam ve bir müzik sesi geldi. Piyano solo girmiş ve bu Zeynep'in bestelerinden bir tanesiydi. Zeynep kolyeyi unutarak karanlık sahnedeki iki adama bakıyordu.. Zeynep ama bu benim bestem bunu nasıl bulmuşlar bunu sadece kendim için besteledim.

Mirza :

Bazen kendini mutsuz hissedersin.
Bazen kendini tamamen güçsüz hissedersin.
Yataktan çıkmak bile istemezsin.
Yorganını burnuna kadar çekip kimse duymadan annen baban duymadan ağlamak istersin.
Göz yaşlarının çıkardığı sesi hıçkırıklarını kimsenin duymasını istemezsin
Bu korkunç bir şey.
Karanlıkta belli eder kendini
Benden sempati beklemeyin ben bir katilim.
Benden kimse empati kurmamı beklemesin.
Polisleri öldüren manyak asker.
Olması gerektiği gibiyim, istenildiği gibiyim. istenilmediği gibiyim.
Bir (gangsta) kadar soğuk, kalbim donuk, abartıyorum kalbim atmıyor bile
Korkmam heyecanlanmam gülmem. İnsani olan duygularınız bende yok bile.
Bütün hayatım boyunca iyi bir çocuk olmaya çalıştım ama birileri kötü olmam için beni kışkırtıyordu.
Hayatım boyunca da kışkırtılar beni.
Ve o birileri kazanırken ben kaybettim yıllarımı.
Onun büyüdüğünü bile göremedim.
Okuyup mezun olduğunu göremedim.
Aslında diplomayı alırken; kep töreninde yanında olmayı çok isterdim.
Güldüğünü kahkaha attığını benden hariç sevildiğini ve sevdiğini göremedim.
Bu korkunç bir şey. Ama bunun olmasını ben istemedim.
Bu korkunç bir şey.
Bu yüzden kimse artık Mirza'yı görmek istemiyor.

Nakarat :

sensiz yaşanan günler soğuk
geceler uzun, yaşlanarak büyüyorum
seni düşündüğüm günleri bile özledim
belki seni terk edip gittim ama sen benim için hiç bitmeyeceksin ..
Bir dahaki sefer bir dahaki sefer bir dahaki sefer asla olmayacak.

Sebastian :

Evet, şimdi duramam.
Belki bu elde ettiğim son şansımdır,
Bu dünyayı bu gece terketmeyi düşünmüyorum.
Bu gece değil binbir gece daha yaşamalıyım.
Mirza ile Sebastian bir arada ise krallık kurulmuştur.
Sebastian kurşun geçirmez.
Allah'a yemin ederim ki bu savaşta en iyisi olacağım , şimdi ve daima.
Yaşlanmadan öleceğim bunu bende biliyorum. Bunu damarlarımda geçen kan gibi hissedebiliyorum.
Bizler gerçek insanlar gibi değiliz. Silah seslerini duyarken; kurşunlar üzerimize gelirken köşeye sıkışmış pusuya yatmış bir ölüyüz..
Onlara karşılık vermezsek işte oradan sağ çıksak bile biz ölürüz. Kesinlikle bizlerde onları öldürmeliyiz.
Bir katilim. Çok tehlikeli bir katilim. ve adam öldürmekte yetenekliyim.
Sadece söylemek istediğim şey teşekkürler Mirza tekrardan bizimle. Bunu bir arkadaşına söyle

Nakarat :

sensiz yaşanan günler soğuk
geceler uzun, yaşlanarak büyüyorum
seni düşündüğüm günleri bile özledim
belki seni terk edip gittim ama sen benim için hiç bitmeyeceksin ..
Bir dahaki sefer bir dahaki sefer bir dahaki sefer asla olmayacak.

Mirza :

Biliyorum sensiz hiç bir zaman aynı olmayacağım,
Ben konuştuğumda kesinlikle esrarlı bir hava var,
Çünkü biliyorsun bu kelimelerdeki kesinlikle  benim,
Çünkü biliyorsun bu kelimelerdeki kesinlikle sensin.
Bazen oldukça çok fazla kendimi yalnız hissediyorum,
Sadece bilmiyorum, Daha öncede buradaymışım gibi hissediyorum.
Seçme şansım yoktu. Seçebilseydim eğer bunu seçmezdim.
Aşk ın verdiği acıyı ilk tadan kral değilim ama Mecnundan beri gelen en kötü şeyim
Sadece kendi doğrunla kal
Her şey kafanın içinde ben anlatırım sen nasıl yorumlarsan
Ben sensiz ölüyorum derim, sen bir kız için seni terk ettiğimi sanırsın ve öyle anlarsın
ve şu an tekrar huzurluyum.

Nakarat :

sensiz yaşanan günler soğuk
geceler uzun, yaşlanarak büyüyorum
seni düşündüğüm günleri bile özledim
belki seni terk edip gittim ama sen benim için hiç bitmeyeceksin ..
Bir dahaki sefer bir dahaki sefer bir dahaki sefer asla olmayacak.


Sebastian :

Bu gece her yer yanıyor.
İçtiğim alkolün etkisiyle sanırım başım dönüyor.
Faili meçhul cinayetleri kabul etmediğim onları gerçekten yapmadığım anlamına gelmez.
öyleyse özür beklemeyin..
Çünkü dilemeyeceğim.
Küçükken suratıma tükürüyorlardı. Beni itip kakıyorlardı. Beni dövüyorlardı.
Şimdi gene aynılarını yapmaya çalışıyorlar.
Söyledikleri sözlerle yaralamaya çalışıyorlar.
Yaralanmadığımı göstermek için buradayım.
Başka bir şansım yok.
Sizin için hayat bir nintendo oyunu , bir playstation oyunu gibidir.
Benim için ise hayat nintendo oyununun gerçeği gibidir.
Siz hitman'ı oynarsınız adam ne oyun yapmış der kapatırsınız.
Onun gibi olmak ister onun gibi davranırsınız.
Ama o hayal ettiğiniz şey sanırım benim.
Oyunda siz ölünce tekrar geri gelirsiniz.
Ama ben ölünce bir daha geri gelmeyeceğimi bilmelisiniz.
O yüzden ben ölümlüyüm bu sanal dünyada bile.
Bir gün öleceğim bunuda bilmelisiniz.
Ben ölmeden beni canlı canlı bir tabuta koyun. Ve tabutu kutsal tabut çivileri ile kapatın. Filmlerde olduğu gibi.
Ve beni canlı canlı toprağa gömün.
Belki bir gün geri gelirim gibi.
Bir rüyam vardı kraldım. Uyandım hala kralım.

Nakarat :

sensiz yaşanan günler soğuk
geceler uzun, yaşlanarak büyüyorum
seni düşündüğüm günleri bile özledim
belki seni terk edip gittim ama sen benim için hiç bitmeyeceksin ..
Bir dahaki sefer bir dahaki sefer bir dahaki sefer asla olmayacak.

Mirza :

Bunlar son sözler
Tek bir atışın var onu boşa harcama.
Bu anı iyi değerlendir çünkü bir daha yok.
Hayatın boyunca tek bir an için yaşarsın.
Tek bir an için beklersin.
Ve o an geldiğinde gözünü açarsın o an gelip geçmiştir bile.
Şu an o andasın. Ve o anı kaybetmesen iyi edersin.
Çünkü bu şarkıyı bir daha bana söyletemezsin.
Benim gelmeyeceğimi sanan herkese selamlarımı sunarım izmit / Gölcük'ten ..
Aşkımızı kurtarmak için belkide çok geç.
Dünyayı kurtarmak için se çok erken.
Şu an seni gördüğüm an.
Tekrar hayattayım
Tüm hayatım boyunca olduğumdan daha canlıyım
İnsanların üzerime nefret ve kin karışımı baktığını hissediyorum.
Silah'ı bana doğrultuysan elini titretme, Çünkü o silahtan bile daha hastayım
Aşk ta rekabetin sert olduğunu söylerler
Ama aşk'ta çok ağır bir darbe aldım , şimdi yere yapıştım
Bir daha asla teslim olmayacağım..
Bir sürü kişi benim hissettiklerimi hissediyor bunu biliyorum.
Sizde birisine kızdığınız zaman ona vurmak istiyorsunuz.
Ama bunu yapmayıp içinize atıyorsunuz.
Ama ben bunu yapıyorum. Asla içimde biriktiremem.
Onun aşkından başka hiç bir şeyi içimde saklayamam.
Onun sözlendiğini duyanlar ve ben geri geldiğimde onun canını yakacağımı sananlar
benden çok daha hasta ve psikopatlar.

Nakarat :

sensiz yaşanan günler soğuk
geceler uzun, yaşlanarak büyüyorum
seni düşündüğüm günleri bile özledim
belki seni terk edip gittim ama sen benim için hiç bitmeyeceksin ..
Bir dahaki sefer bir dahaki sefer bir dahaki sefer asla olmayacak.




Şarkı bitmiştir. Zeynep piste doğru yavaş adımlarla ilerlemektedir. Davetlilerin meraklı bakışları altında. Cüneyt Zeynep'i geri çevirmeye çalışmış ve kolunu tutmuştur. Ama Zeynep Cüneytin elini silkereyek ' Bırak Beni ' Diye bağırarak piste yürümeye devam etmiştir. Zeynep herkesin meraklı bakışları altında yürümeye devam etti. Mirza nın karşısına dikildi.

Mirza : Merhaba

Zeynep : Senin ne işin var burada ? Davetliler arasında isminin olduğunu sanmıyorum. Arkadaşlarımla eğleniyorum gördüğün gibi. Ne hakkın var berbat şarkınla partimi mahvetmeye ?

Mirza : Hiç bir hakkım yok.

Zeynep : Seneler sonra geri gelip . Kollarına atılacağımı mı düşündün ? Sarılacağımı seni çok özledim diyeceğimi mi ? düşündün. Tekrar beni kandırabileceğini mi ? düşündün. O lanet olası öldürücü gülüşünle. O gözlerini bana her baktığında kalbim duracakmış gibi hissetmem mi beni sana tekrar kazandıracak. Aradan tam 7 sene geçti. Ben büyüdüm Mirza.

Mirza : Hiç bir şey düşünmedim. Bir amaç uğruna burada olsaydım o amacımı sen dahil herkes görürdü.

Zeynep : 7 Sene geçti. Şimdi mi? Aklına geldim. Berbat rap şarkınla benden çaldığın bestenin üzerine Sebastian ile yazdığın şarkı ile mi beni etkileyeceğini düşündün ? Ne istedin sana olan sevgimden. Ne istedin benden de beni karanlığa sensizliğe mahkum ettin.

Mirza : Özür dilerim. Seni asla kırmak istememiştim.

Zeynep : Tek diyebileceğin şey bu mu ? Kral Mirza. Özür Dilerim miş. Seni asla kırmak istememiştim miş. Çok kızgınım sana değil kendime kızgınım. Çünkü hala seni deli gibi sevdiğime kızgınım. Sana sarılmamak için kendimi zor tuttuğuma kızgınım. Hala seni merak ettiğim için kızgınım. Şu yüzüğü görüyor musun ?

Mirza : Evet kalbimde aynısından bir kurşun var. Aynı ebatlarda.

Zeynep : Sen pisliğe battığın için seni o bataktan çıkartmam karşılığında o yüzüğü taktırdılar bana. Senin ölmemen yaşaman için canlı canlı ölümümü bile gördüm ben. Cehennem gibi bir hayatım oldu. Ne için Mirza o pislikten kurtulsun diye. Senden başka birisi bana yüzük taktı buda senin ayıbın Mirza. 

Sebastian : Mirza bölüyorum ama. Zeynep Mirza bu söylediklerinin hiç birini hak etmedi. Mirza senin için ..

Mirza : Sebastian Kardeşim. Yasamız belli. Suskunluk yasası. Uyalım lütfen. Zeynep haklı. Beni o pislikten çıkarması karşılığında sözlendi. Ben ise karşısına 5 sene sonra çıkacağıma iki sene daha ekleyip 7 sene sonra çıkmışım. Yerden göğe kadar haklı. Yüzüme tükürse haklı. 

Zeynep : Sende sus Sebastian. Kız arkadaşlarımdan biriyle çıkıyorsun ama hiç bir şey söylemedin bana ! Sanada çok kızgınım.  Ama Mirza istememiştir zaten söylemeni.

Mirza : Evet ben söyleme dedim.

Zeynep : O yakışıklı karizmatik gülüşünle beni tekrar etkileyeceğini sanıyorsun ? Yada Allah vergisi yakışıklı suratınla.

Mirza : Sebastian gidiyoruz.

Sebastian : Ama Mirza.

Mirza : Aması maması manası yok Sebastian. Zeynep Hanım'ı duydun. Partisini mahvettik. Partinizi mahvettiğimiz için özür dileriz.

Zeynep : Sen kimsin ki ha ? Beni bu kadar üzmeye ne hakkın var. Kimin koynundaysan ona git. 2 senedir kimlerle düşüp kalkıyorsan onlara git ! hadi git Mirza. Çek ve git. En iyi yaptığın şeyi yap. Beni bu dünyada tek başıma gene bırak. Sana çok ihtiyacım olduğu tam yedi seneyi sensiz yaşadım ve atlattım. Bütün herşeye tek başıma göğüs gerdim. Hiç birinde sen yoktun. Sensiz yaşayamam dedim ya sana. Yaşadım sensizde. Bundan sonra hayatımda yaşayacağım kaç senem kaldıysa onlarıda kendi başıma yaşarım. Sen çek ve git. Öldüğünü veya yaşadığını dahi bilmeden seni merak eder beklerim ben. Çek ve git. En iyi yaptığın şey bu sonuçta. Gelmek ve sonrada gitmek. Her geldiğinde beni tekrar yaşat. Sonra tekrar giderken öldür. 7 senedir bir kez bile olsun sesini duymamışım. Seni görmemişim. Hiç düşünmedin mi ? Halimi. Nasıl sevgi bu Mirza ? 

Mirza : Seni düşünmeden bir dakikam bile geçmedi.

Zeynep : Yalan söylüyorsun !

Mirza : Benim nerede olduğumu hangi sebepten seni göremediği mi ? Nerede olduğumu biliyor musun ?

Zeynep : Hayır bilmiyorum.  Söylede bileyim o zaman.

Mirza : Bu yüzüğü sana beni kurtarmayı vaat ettikleri için mi taktın ?

Zeynep : Senin için endişelendim. 5 yıl ortaya çıkmayınca başına bir şey geldi sandım. Bir anlaşma yaptım bende. Sözlenmemin karşılığında sen neredeysen çıkartacaklardı. Ve onlar sözünde durdu. 2004 senesinde . Aradan iki sene 8 ay geçti. ve 8 günde var.  ve tabi depremden önceside var. Ama onu hatırlayamıyorum.

Mirza : Anlıyorum.

Zeynep : Olmadığın Yedi sene boyunca ; Senin her Allah 'ın günün evimin kapısından girmeni bekledim. Her kapı zili çalınca sen sandım. Hatta her derse girdiğimde derse geç gelen arkadaşın kapıyı vurmasını bile sen sandım Mirza. Seni çok sevdim ben. O kadar çok sevdim ki. Senin yaşaman karşılığında kendimi cehennemin dibinde buldum. Bu parmağımdaki yüzük; bu gördüğün arkadaşlarımın hiç biri yokluğunun acısını dindirmedi. Nefret ediyorum senden. Polis memurlarını öldürdüğün için hapse girdiğini de biliyorum ve 2004 de tahliye olmuşsun onuda öğrendim. Oda benim sayemde. sonra 2 sene 8 ay 8 gün beni görmemek için ne gibi bir bahanen vardı ?
Deprem oldu evim yıkıldı. Hastane köşelerinde yattım. Hergün gelmemen için yalvardım beni o halde görme diye. Ama bir yandan da sana öyle ihtiyacım vardı ki. İçten içede gelmeni bekledim lanet herif.

Mirza : Gelemedim Zeynep.

Zeynep : 7 sene 8 ay 8 gün boyunca mı ?

Mirza : Aslında tam 7 sene 11 ay ve 23 gün ve 22 saat oldu seni görmediğim. Gelemedim Zeynep.

Zeynep : Sen lanet bir serserisin. Sen bir katilsin ! herşeyi bırakıp birlikte mutlu olabilirdik. Ne mecburiyetin vardı ? Bütün seninle kurduğum hayalleri sen mahvettin.
 
Mirza : Benim hapishaneden mutlaka kurtulacağımı bilmen gerekirdi. Seni tekrar gelip göreceğimi bilmen gerekirdi. Seni tekrardan görmeden ölmeyeceğimi bilmen gerekirdi. Beni beklemen gerekirdi çünkü ben buna değerdim.

Zeynep : Hapishaneden çıktıktan sonra benim yanıma gelmen gerekirdi. Bana herşeyi açıklayıp sonra ne işin varsa onları halletmen gerekirdi. ÇÜNKÜ BEN BUNA DEĞERDİM !

Zeynep ve Mirza nın konuştuklarını diğer davetliler duymuyorlardı. Ama tartıştıkları belliydi. Cüneyt bir süre bekledikten sonra yanlarına doğru yürümeye başladı. Sinem Neslihan ve Derya ona engel olmak istiyorlardı ama başaramadılar. Cüneyt Neslihan ve Derya üçü birlikte Mirza Zeynep ve Sebastian ın yanına geldiler. Cüneyt Zeynep'in yüzünden bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Zeynep'e dokunsalar ağlayacak gibiydi çünkü.

Cüneyt : Zeynep kim bunlar ?

Zeynep : Eski arkadaşlarım sorun yok Cüneyt.

Cüneyt : Ne diye tartışıyordunuz o zaman !

Zeynep : Sanane Cüneyt. İster tartışırız ister tartışmayız. Sana mı soracağım ne yapacağımı.

Cüneyt : Ne oluyor lan burada. Kimsiniz lan siz. İki tane soytarı çıkmışınız berbat bir rap şarkısı söylediniz. Kimsiniz oğlum siz. Güvenliği çağırın bana.

Sebastian : Çağır ve gecemi şenlendir. İstersen polis'i ve jandarmayı da çağır.

Mirza : Sebastian sakin ol. Zeynep benim arkadaşımdır. Ona sürpriz yapmak için geldik. Sorun yok. Biz buraya sorun çıkartmak için gelmedik.  Benim adım Mirza.

Cüneyt : Adından banane lan. Sen sözlü bir kızın doğum gününe destursuz girilmeyeceğini bilmiyormusun. Ne sorun olacakmışsın sen bana. Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın. Kimsiniz lan siz. Soytarılar. İki tane soytarı çıkmış sahneye şarkı söylüyor. Kaç para istiyorsunuz lan şarkı için. Onu da vereyim ve siktir olun gidin buradan.

Sebastian : Mirza ..

Mirza : Sebastian sakin ol. Hadi gidelim biz.

Cüneyt : Ben daha konuşmamı bitirmedim. Ben sözümü bitirmeden bir yere gidemezsiniz. Babanız belli mi lan sizin ?

Zeynep : Cüneyt kabalaşma.

Cüneyt : Sen benim sevgilime senelerce çiçek gönderen çocuksun değil mi ? Her şeyden haberim var. Zeynep'in annesi herşeyi anlattı bana. Çocukça bir heves sevmiş seni zamanında şimdi beni seviyor. Anladın mı lan orospu çocuğu !

Mirza : Anladım.

Zeynep : Cüneyt kabalaşma lütfen !

Cüneyt : Sen karışma Zeynep. Bunlara anladığı dilden konuşacaksın. Bunlar gibi benim kapımda babası olmayan paraya aç düzinelerce adam var. Sen Sebastian mısın ne bakıyorsun oğlum öyle dik dik. Ne yapabilirsin. Kimsiniz lan siz bir söylesenize bana. Yok krallarmışta. Yok biz nintendo ile hitman oynarmışızda. Bunlar hitman ın kendisiymişte.

Mirza : Sebastian sakin ol. Buraya tadsızlık çıkarmaya gelmedik.

Cüneyt : Çıkarsanız ne olur lan. Çıkartın lan tadsızlık ne olacak lan. Orospu çocukları ! Lan kaç para kazanıyorsunuz siz yılda. O kazandığınız paranın 10 katını vereyim size de her gün ayakkabımı boyayın olur mu lan ? Piç kuruları.

Mirza : Yılda kaç para kazanıyoruz. Hiç hesaplamadım. Bankaya bir para yatıyor ama hiç bakmadım. Her ayın 15 inde düzenli bir şekilde maaşımız bankaya yatar.

Cüneyt : Dalgamı geçiyorsun lan benimle sen göt !

Zeynep : Yeter artık.

Mirza : İzniniz olursa Cüneyt Bey artık gitmek istiyoruz.

Cüneyt : Daha sizinle işim bitmedi. Yanımda çalışacak mısınız lan ? Boyayacak mısınız ayakkabımı ?

Mirza : Bize ne derlerse onu yaparız biz. Senin ayakkabını boyayın derlerse de boyarız. Hiç yoksa daha düzgün bir iş.

Cüneyt : Aferim. Lan sen yüzle buraya geliyorsun bana bir söylesene ? Zeynep'in evi yıkıldı ben çıkardım onu enkaz altından. Saatlerce enkazda çalıştım Neredeydin ? Sonra hastaneye götürdüm neredeydin ha ?

Zeynep : Cüneyt yeter artık kapat şu çeneni !

Cüneyt : Yetmez Zeynep. Hastanede günlerce gözünü açması için bekledim. Hep yanında oldum. Sen nerelerdeydin ? Annen kerhanede çalışıyordu sende peçete mi tutuyordun ? Bir de delikanlıyım diye geziyorsun. Sözlü bir kıza doğum gününde gelip şarkı söyleyip yavşayacak kadar mı şerefsiz birisin sen.

Zeynep : Yeter Cüneyt. Atacağım sözü şimdi.

Cüneyt : Sen karışma. Bu şerefsizler bunlardan anlar.

Zeynep : Yaptıklarını söyleyip beni küçük düşürüyorsun onları değil !

Mirza : Cüneyt ! Senin gözümde hiç hatırın yok. Ama Zeynep'i biraz daha küçük düşürürsen Gökteki yıldızlar sönsün ki şu gördüğün dolunay yer yüzüne insin ki . O ayakkabını senin kanınla boyarım ! Şerefli yaşar isen şerefli ölürsün ! Şerefsiz yaşarsanda şerefsiz ölürsün. Her ne olursan ol. Genede ölürsün. Eğer ki Zeynep'i bir daha küçük düşürürsen seni öldürmem. Senin vücudunda ne kadar eklem yeri varsa hepsini burada bütün arkadaşlarının gözü önünde kırar seni küçük düşürürüm. Bir lokma yemek yemek için bile birisine muhtaç kalırsın. Senin hatırın yok ! Sözlünün hatırı için bütün söylediklerini sineme çekiyorum ve buradan gidiyorum. Eğer tek kelime bile edersen Bu söylediklerimi yapmazsam senin yanında bir ömür ayakkabını boyarım ! Benim adım Mirza ..

Neslihan : Sakın hiç bir şey söyleme Cüneyt. Bırak gitsinler.

Sinem : Sakın Cüneyt. Adam çok ciddi.

Derya : Lütfen Cüneyt. Adam ciddi. Daha fazla uzamasın. Zeynep çok üzülüyor.

Cüneyt : Peki tamam. Sırf Zeynep üzülmesin diye bir şey demiyorum sana.

Mirza : Alasmardık Zeynep. Mutluluklar.

Zeynep : Git .. Mirza

Mirza ve Sebastian arkalarına bile bakmadan yürüyerek otelden çıktılar ve Mustang marka arabalarına binip oradan uzaklaştılar. Arabanın gidiş sesini sadece Zeynep değil tüm misafirler bile duymuştu.

Zeynep : Ama bu arabanın sesi..

Cüneyt : Bir şey mi dedin bana aşkım.

Zeynep : Bana aşkım deme. Yüzünü bile görmek istemiyorum senin. Çek git gözüm görmesin seni.

Cüneyt : Ama ben ne yaptım aşkım.

Zeynep : Derya Neslihan ben eve gidiyorum. Herkese teşekkür ettiğimi söylersiniz.

Derya : Dur lütfen Zeynep.

Neslihan : Dur lütfen. Saçmalama.

Sinem : Zeynep gidersen bütün kalabalığa küçük düşeriz.

Zeynep : Bugün burada beni küçük düşüren birisi vardı zaten. Mirza nın önünde küçük düşürüldüm. Bu bana yeter. Sözlüm dediğim adam sırf bir şarkı söylediği için o çocuğa demediğini bırakmadı. Mirza ise benim hatırıma gık demedi. Sanıyordur küçük beyimiz Cüneyt bey Mirza ondan korktu. Öyle sanıyordur. Bir tarafta bana değer verdiği için yemediği hakaret kalmamasına rağmen gıkını çıkartmayan Mirza. Tek yerde gıkını çıkartı oda Cüneyt Bey'imiz beni küçük düşürdüğünde. Öbür tarafta ise Cüneyt Bey'imiz bir şarkı söyledi diye demediğini bırakmadı adamlara. Mirza bugün benim yüzümden küçük düştü. Gururu kırıldı. Hayatı boyunca böyle lafları birisi Mirza ya söyleyecek ve Mirza arkasını dönüp gidecek adam olmadı. Ben değil saçmalayan belli. Peşimden gelmeyin iyi geceler.

O Sırada Mustang Araba :

Mirza : Al şu silah'ı

Sebastian : Ee ne olacak o silah ile.

Mirza : Daya kafama çek tetiği. Bugün benim yüzümden bir araba laf yedin. Hayatın boyunca böyle bir şey yaşamadığını yaşasan bile karşındakini öldüreceğini biliyorum. Çek tetiği kardeşim.

Sebastian : Senin için iki ton lafta yerim çekip arkamıda giderim. Senin canın sağ olsun. Ama anlayamadığım neden Zeynep'in bilmesini istemiyorsun ? Sen onun için defalarca ve defalarca katil oldun. ve bu gidişle Allah size uzun ömürler versin daha da olacaksın. Fakat onu o enkazdan sen çıkardın. Sen hastaneye götürdün. Sen o yüzden beş yıl içeride kaldın. Orada vukuatların oldu duydum. Neden bilmesini istemiyorsun ? Bunu bana söyle yeter . Başka bir şey istemiyorum.

Mirza : Neden yaptığım iyiliği söyleyeyim ? Ona iyilik yaptım. Diğerlerini babasız bıraktım. Kocasız bıraktım. Onlara ne yaptım ? Evlatsız bıraktım kaç anneyi babayı. Kaç kişiyi babasız bıraktım yetim bıraktım tıpkı bizler gibi. Kaç kişiyi Sebastian . Biz bu yolun artık yolcusuyuz Sebastian. Bunu sana ilk karşılaştığımızda da dedim. Ellerimize kan bulaştı. Kanlı ellerim ile kurtardım Zeynep'i bir de bunun havasını mı atayım ? Zeynep gururlu kızdır. Bakma çok gururludur. Ben onu hayatta tuttum diye diğerlerinin ise canını aldım diye havasını mı ? Atayım Sebastian. Biz yolun yolcusu olduk. O Cüneyt gibi yapmadığı bir şeyin havasını atıp gururla gezerken ben sevdiğim insanı hayatta tuttum diye havasını mı atayım ?

Sebastian : Haklısın. Bu bakımdan hiç düşünmedim. 5 yıl içeride kaldın. O öldürdüğün insanların ailelerinin hepsine sahip çıktın. Bu da bir erdem. Aman banane de diyebilirdin.

Mirza : Beş değil. Onun yüzü gülecek ise 125 sene de içeride yatmaya razıyım. Ben bu aşk için sonsuz'a dek cehennem de yanmaya razı olmuşum. 5 yıl nedir ki. Hiç bir şey sonsuz'a kadar sürmez Sebastian. Hiç bir şey.

Sebastian : Kanka sen hiç mutlu oldun mu ? Bu kızla ?

Mirza : Mutlu olduğumu düşündüğümde yanımda o kız oluyor hep. Her gün mutluyum ben. Ama bunu onun bilmesine gerek yok.

Sebastian : Sen hapse girmeden önce Zeynep'e göz kulak ol demiştin hatırlıyor musun ?

Mirza : Evet sana Samet ten haber yollamıştım.

Sebastian : Neslihan ile yakınlık kurdum ve onunla çıkmaya başladım. Zeynep'in en yakın arkadaşı. Senden haberi var. Zeynep in bütün her şeyinden haberim oldu. Seni hapisteyken seni kurtarmak için Zeynep Cüneyt'in babasından yardım istedi. karşılığında da Cüneyt'le sözlendi. Yoksa kızın gönlü hala sende.

Mirza : Zeynep için en doğrusu o çocukla evlenmesi. Bir bana bak. Bir de Zeynep'e bak. Her tekrar geldiğimde bir şey çıkıyor ve aylarca bir daha yokum. Zeynep biliyor mu senin Neslihan ile çıktığını ?

Sebastian : Biliyor.

Mirza : Zeynep ten haber almak için kullanmıyorsun demi kızın duygularını ?

Sebastian : Yok kanka öyle şey yapar mıyım. Başta arkadaş gibi davrandım yakınlaştık ve sevgili olduk. 4,5 senedir de sevgiliyiz.  

Mirza : Tamam moruk.  Sorun yok.

Sebastian : Hadi Alfa-Star bizi bekler.

Mirza : Kesinlikle.

O Gece Zeynep'in Odası

Zeynep odasına girdi. Annesi ve babasının meraklı bakışları altında. Kızım ne oldu diye bile soramadan fırsat bile tanımadı Anne ve Babasına Zeynep odasına girdi ve ağlamaya başladı. Zeynep ağlıyordu. Bir saat sonra Neslihan Sinem ve Derya geldiler.

Zeynep'in babası : Hoş geldiniz kızlar partide tatsız bir olay mı yaşandı ?

Sinem : Yok Mehmet Amca. Zeynep başı ağrıdı biraz erken çıktı. Bizde merak edip geldik.

Zeynep'in babası : İyi yapmışsınız. Yukarda odasında . Sabah görüşürüz. Kalırsınız artık bu gece.

Neslihan : Ayarlarız biz bişeyler. Mehmet Amca. Sağol.

Zeynep : Anne beni yalnız bırakırmısın ?

Derya : Biz geldik.

Zeynep : Hoş geldiniz kızlar.

Neslihan : Nasılsın canım ?

Zeynep : Nasıl olabilirim sizce ? Mirza nın gözünde küçük düştüm.

Derya : Saçmalama. O oldukça olgun biri. Baksana Cüneyt'in bütün laflarına bile hiç karşılık vermedi.

Sinem : Derya doğru söylüyor. Olgunca davrandı.

Zeynep : Keşke bu gece hiç olmasaydı. Sinem Sebastian sana bir şey söylemedi mi ?

Sinem : Söylemez ki o hiç. Her zaman Mirza geldimi diye sıkıştırdım. Asla bir şey söylemez. Aralarında tuhaf bir yasa var. Suskunluk yasası. Ona çok bağlılar.

Zeynep : Anlıyorum. Doğum günü için sürpriz bir şeyden de bahsetmedi ?

Sinem : Çağırdım ben bugünde. Cüneyt var orada gelmem dedi. Zaten biliyorsun. Asla Cüneyt ile tanışmadığını.

Zeynep : Biliyorum.

Derya : Sen Mirza ve Sebastian gittikten sonra arabanın sesinden bahsettin ? Öyle bir şey söyledin.

Zeynep : O arabanın sesini çok duydum ben. Adım gibi eminim. Çok duydum hemde hatırlıyorum. Nerde duyduğumu hatırlamıyorum.

Derya : Allah Allah.

Sinem : O olduğuna eminmisin ?

Zeynep : Müzik kulağım var canım. O yüzden yanılmam imkansız.

Sinem : Doğru söylüyorsun.

Neslihan : Şarkıda çok güzeldi.

Derya : Güzelde kelimemi mükemmeldi bence. Hele nakaratı bitirdi beni. Sebastian ile Mirza böyle rap yapmayı nereden öğrenmişler ki ?

Sinem : Çocukluktan beri tek dinledikleri müzik rap. Ve o konuda baya uzmanlar. Sebastian ın dediğine göre Mirza şiir gibi konuşurmuş.

Zeynep : Bilmez miyim. Çok yakışıklı olmuş. Tam erkek olmuş Aman Allah 'ım boynuna atlamamak için kendimi zor tuttum.

Neslihan : Demek ki uzun senelerdir sakladığın çocuk buymuş .

Zeynep : Mirza benim mabedim. Gizli bahçem saklandığım küçük odam. Çocukken oynadığım oyun arkadaşım.

Derya : Saklanmayacak gibide değil ki.

Neslihan : Hadi kızlar yatalım. Sonra devam ederiz.

Bir kaç hafta sonra :

Zeynep Cüneyt le görüşmüyordu. Sadece okuluna gidiyor sonrada geliyordu. Fakat Mirza da Zeynep'i görmeye hiç gelmedi. Ne okul'a ne arkadaşları ile gittikleri yere nede Zeynep'in evine. Zeynep Cüneyt le sözü atmıştı. Cüneyt yalvarıyordu Zeynep'i kararından geri çevirmek için ama genede Zeynep Cüneyt'e geri dönmüyordu. Araya aileler girecekti. Özelliklede Cüneyt'in babası oğlunun bu kadar küçük düşmesine çok sinirleniyordu. Oğlunun bu kadar acı çekmesine dayanamıyordu. Fakat oğlunu ezmemek için şu an sadece bekliyordu.
Mirza Sebastian Kodes ve Tilki ise Alfa-Star ile eğitimlere ve operasyonlara ara vermeden devam ediyorlardı. Türkiye de ve dünyada bir çok yere gidiyorlardı. Adrenalin de suç işlemiş askerleri birer ikişer yakalayıp ceza evine koyuyorlardı bazende. Hayat iki taraf içinde devam ediyordu..

 Mirza ve Sebastian ın Süikastlerinden Geriye Kalanlar ..





21 Temmuz 2012 Cumartesi

28. Bölüm Sivas Askeri Üs Laboratuvar'ı

DxN e dönen Asit ve ekibi Tufan'ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorlardı. Ölü yada diri Tufan'ı getirememiş olmaları en kötüsüydü. Çünkü herkes zombilerin saldırısını görünce kaçtıklarını düşünüyorlardı. Buda DxN üstünde Psko Soldiers'in itibarını zedeliyordu. Mental bakımından da son zombi saldırısında bozguna uğramaları Psko Soldiers in moralini daha da bozuyordu. Asit odasında tekrar tekrar saldırıyı düşünüyor acaba başka ne yapabilirdik o an diye geçmişte olan bir şey üzerinden tekrar tekrar kurtulma planları yapıyordu. Kolera ve Puma ile olan birlikteliği de DxN üstünde dedikoduların daha da çoğalmasından başka hiç bir şeye yaramıyordu.  Asit mental bakımdan yanında Ölüm Meleği olmadığı için kendisini yorgun hissediyordu. Asit ölüsünü bile getiremediği için kendisini suçlu hissediyordu. Herkesin ona bakışlarından bunu anlayabiliyordu.

İstanbul Adrenalin Üstü ;

Ateş ve Doktor un arkadaşlıkları devam ediyordu. Doktor her gün Ateş'e yeni şeyler öğretiyordu. Ateş abisine göstermediği saygıyı doktor'a gösteriyor ve onun sözünü dinliyordu. Doktor da Ölüm Meleği nin aksine Ateş'in hislerine ve kararlarına saygı gösteriyordu. Doktor; Ateş'in emrine verdiği klon askerlerin hepsini Ateş'e bağlı sağdık adamlar yapması Ateş'i güvende hissediyordu. Çünkü hepsi Ateş'e bağlıydılar. Ateş hiç bir zaman alamadığı sevgiyi alamadığı saygıyı en önemlisi aile olma kavramını Doktor Bey ve Eşinden alıyordu. Eşi Berna ve doğacak çocukları ile birlikte güvendelerdi. Ateş Tufan'ın öldüğünü öğrendiğinde hemen DxN üstüne doğru 12 adamı ve Ali Arda ile yola koyuldu. Helikopter ile DxN üstüne indi. Asit'in odasına gitti .

Ateş : Asit nasılsın ?

Asit : İyidir komutan Ateş. Sen nasılsın ?

Ateş : Keyfim yerinde. Çok iyiyim. Kurtulan sivilleri almaya geleceklerdi de bende geleyim hem sizide görmüş olurum dedim.

Asit : Toplama kamplarına alınan sivillerden mi ? bahsediyorsun ?

Ateş : Evet onlar bizim yaşamamız ve savaşmamız için gerekli siviller.

Asit : Anlıyorum.

Ateş : Tufan'ı nasıl kaybettin ?

Asit : Belgeleri aldık ve biraz dinlendik. Sonra geri çıktığımızda üzerimize koşan zombilerden bir ordu geldi. Hepimiz bir yana dağıldık sonuç bu. Tufan'ı kaybettik.

Ateş : Böyle bir şey herkesin başına gelebilir. Seninde gelebilir bizimde gelebilir. Neden bu kadar moralsizsin ki ?

Asit : Ölüm Meleği hep bana derdiki geride asker bırakmayalım. İnsanlar bizlerin kahramanca savaştığını görsün. Bende hiç bir zaman anlamazdım. Aslında anlamazdım değil anlam veremezdim. İnsanlar neden bizim kahramanca savaştığımızı bilmelerine gerek var diye. Aslında çok haklıymış. İnsanların bakışları değişti bize karşı.

Ateş : Yok o senin kafandaki paranoyadır. Birde ne duydum Adrenalin üstündeki askerlerden .

Asit : Hayırdır ?

Ateş : Siyah bir hummer . Her tarafında zombiler. Adamlar dürbünler ile bakmışlar. Dişleri sökülmüş elleri ve ayakları bileklerden kesilmiş zombileri siyah bir hummer'ın her bir tarafına yerleştirmiş bir arabanın şehir halinde gittiğini görmüşler. Bunlar kim sence ?

Asit : Çok ilginç. Cidden çok şaşırdım. Biz 20 tane hummer aldık. 10 tanesi bir depoda saklı. Nerede görmüşler ?

Ateş : O kadarını görmedim.

Asit : Hapishaneye döndüğümüzde aşağıya baktığımda hummerların sayılarında bir azalma yoktu. Hapishane dekilerin olmadığına eminim. Kenan bir tanesini aldı ve kaçtı. diğer ikiside oradaydı.

Ateş : Kenan dan hala bir iz yok ? Onu napacağız ?

Asit : Şu ortalık sakinleşmeden hiç bir şey yapamayız. Adresi belli değil. Yeri belli değil. Nerede bulacağımız hiç belli değil. Bulduğumuzda zombi olup olmadığı belli değil. Eğerki bir sığınma kampında ise intikamımızı alacağız. Ama onun dışında aramak biraz çılgınlık.

Ateş : Ben geri dönüyorum. Sende uğra bir ara ?

Asit : Öldürtme kendini ve sakın tehlikeye atma. Şu Nilay ile işimizi bitirelim. Sonra adada buluşuruz.

Ateş : Bakarız kanka. Nilay ı hallet önce sonra bakarız.

Asit : Ne yani ? Bizimle gelmeyecek misin ?

Ateş : Gelmeyeceğim demedim bakarız dedim.

Asit : Kendin bilirsin. Bu adamların pis işleri bitmez. Her zaman yeni bir düşman çıkacaktır. Ve Türkiye avrupa ile asya nın ortak tek noktası.

Ateş : Artık pis iş kalmadı. Artık bu eziyetin krallığını kurma vakti.

Asit : Zombilerin Türkiye ye girdiği daha 4 ay bile olmadı. Çok hayatta kalan var. ve çok fazla askeri üst sığınma yeri var. AVM ler var. Alışveriş Merkezleri var.

Ateş : Abartma Asit. AVM ye saklanmış üç tane insan bize ne yapabilir.

Asit : Elinde hiç bir şeyi kalmamış adam Kenan bizden Ölüm Meleğini aldı. Daha ne yapsın ?

Ateş : O bir kazaydı. Tekrarlanmayacak bir kaza.

Asit : Sen bizimle misin yoksa Adrenalinle misin ?

Ateş : Adrenalin Timi komutanıyım ben farkında mısın ?

Asit : Görüşürüz Ateş.

Ateş : Görüşürüz Asit.

Ateş adamlarını da yanına alarak Adrenalin üstüne geri döndü.

Doktor Bey : Ateş ne oldu ? Sinirli gibisin ?

Ateş  : Yok bir şey. Biraz sinirlerim gerildi hepsi bu.

Doktor Bey : Neden hadi gel ofisimde birer içki içelim ve seni üzen olayı konuşalım.

Ateş : Bu teklife hayır demem.

Doktor bey  ve Ateş ofise çıkıp içkilerini yudumluyorlardı.

Doktor Bey : Ne oldu orada Ateş ? Seni üzgün ve sinirli gördüm.

Ateş : Asit ile atıştık biraz.

Doktor Bey : O şey Abinin askeri değil miydi ?

Ateş : Evet askeriydi. Son baskınla beraber DxN ona tim komutanlığı verdi.

Doktor Bey : Asit'in seninle ne alıp veremediği var peki ?

Ateş : Hala bana Abimin küçük kardeşiymiş gibi davranmasından sıkıldım artık. Aslında yalnız oda değil. Tuncay da aynı şekilde davranıyor. ve Deniz Ablada.

Doktor Bey : Senin artık abinin gölgesinde yaşamadığını ayakta duran bir birey olduğunu anlamıyorlar mı hala ?

Ateş : Anlamıyorlar ve ben artık bundan sıkıldım. Adrenalin bana güvenip tekrar kapılarını açmış sonuçta. Ama bunlar beni asla anlamıyorlar.

Doktor Bey : Anlayacaklardır. Sen boşver üzülme.

Ateş : İyiki yanımdasınız. Sizde olmasanız.

Doktor Bey : Her zaman yanındayım Ateş. Her zaman.. İstersen kıbrıs taki üste gidin berna ile bir kaç gün kafanı dinle ?

Ateş : Siz napacaksınız burada tek başınıza ?

Doktor Bey : Ben bir kaç gün idare ederim. Siz eğlenmenize bakın.

Ateş : Teşekkür ederim sağ olun. Ben toparlanayım o zaman.

Doktor Bey : Eğlenmenize bakın. Kafanı dağıt.

Ateş : Aynen.. iyi gelecek bu ara bana.


DxN Askeri Üst Gemisi :

Doktor Deniz : Ne o sinirlisin Asit ?

Asit : Yok bir şey ? Ada ne durumda.

Doktor Deniz : Hazırlanıyor

Asit : Güzel. Sakın bana oyun oynamayın ben daha güzelini oynarım. Sizinle uzun seneler burada çalışacağımı da düşünmeyin.

Doktor Deniz : Hayır böyle bir düşüncemiz yokta neden bu kadar öfkelisin onu anlamadım ?

Asit : Yok bir sorun. Görev nedir ?

Doktor Deniz : Diğer parçaları biz alırız. Senin daha önemli bir görevin var. Hem biraz Nilay'ın Mistik hareketlerinden de uzaklaşırsın.

Asit : Nedir yeni görev

Doktor Deniz : Sivas ta DxN üstü var. Sadece bilim araştırmaları yapılıyor orada. İki gündür oradan sinyal gelmiyor ve çağrılarımıza yanıt vermiyorlar.

Asit : Saldırı mı yediler ? Zombiler üzerine deney mi yapıyorlar ?

Doktor Deniz : Evet zombiler üzerine deney yapıyorlar fakat zombi kanları ile deney yapıyorlar. Orada zombi bulmak neredeyse imkansız değil mümkün değil coğrafyası ve konumu ile ilgili.

Asit : Nilay mı saldırdı sizce ?

Doktor Deniz : Oraya gittiğinde güvenlik kameralarının kayıt yaptığı hard diski alırsan kimin saldırdığını öğreneceğiz.

Asit : Sokak kameralarına baktınız mı ? Sivas yakınlarında giriş ve çıkışlara

Doktor Deniz : Evet baktık. Bir kaç sivil araba içinde kadınlar çocukların olduğu bir kamyonet gibi virüsten kurtulmaya çalışan insanlardan başka hiç bir şey göremedik.

Asit : Anlıyorum. Ne zaman hareket etmemi istiyorlar ?

Doktor Deniz : Mümkün olduğu en kısa zamanda. Ayrıca ekibindeki azalmayı da göz önünde bulundurmamız lazım.

Doktor Deniz Telefon Etti ve içeriye birden üç asker girdi. Kafa selamı veren askerler bir bir kendilerini tanıtmak için Doktor Deniz den izin istediler. Oldukça iri yapılı kel kafalı ve suratında faça izi olan oldukça çirkin 30 lu yaşlarda biri asker selamını verdi. Bir zombi kadar çirkindi.

Hakan : Adım Hakan. Bir çok askeri operasyonda görev aldım. Kendimi bildim bileli savaşıyorum. Yakın dövüşte çok iyi olduğumu söylüyorlar. İzniniz olursa ve kabul edilirsem sizin yanınızda savaşmaktan onur duyacağım Komutanım.

Asit : Asker . Benimlesin. Git eşyalarını topla yarım saat içinde hazır ol !

Hakan : Emredersiniz komutanım.

1.70 boylarında Saçlarını yana doğru taramış sakallı asker Asit te kafa selamı verdikten sonra kendini tanıtmaya başladı.

Oktay : Adım Oktay. Adrenalin Timinden buralara kadar yükseldim. Mükemmel bir askerim.

Asit : Mükemmel bir askerim derken ?

Oktay : Çok iyiyim. Zombilerin beyinlerini o pisliklerin kafalarını uçurmaktan zevk alıyorum.

Asit : Ne kadar iyisin ? Peki bu zombiler ile savaşmakta.

Oktay : Şöyle diyeyim elimde bir makineli tüfek ve cephanem olduğu sürece savaşırım o pislik torbaları ile. Layık oldukları yer olan cehenneme göndermek istiyorum bütün hepsini.

Asit : Çok iddialısın. Buradaki görevin nedir ? tam olarak onu anlamadım.

Oktay : Buradaki görevim buranın güvenliğinden sorumlu komutanın yardımcısıyım.

Asit : Senin gibi bir askere göre biraz basit bir görev değil mi bu ? senin yerin zombilerin dünyası değil mi ?

Oktay : Kesinlikle haklısınız. Fakat hakkımın yenildiğini düşünüyorum.

Asit : Sana bir şans vereceğim. Yarım saat içinde avluda hazır ol. O şansı sana vereceğim. Kendini göstermek için güzel bir fırsat olacak.

Oktay : Teşekkür ederim komutanım.

1 79 boyunda ince güzel göğüsleri ve düzgün bacakları olan sarışın yeşil gözlü kamuflajdan yapılmış mini eteği ve dar gömleği ile çok güzel bir kız olan Tuğba kafa selamı verdi.

Tuğba : Adım Tuğba. İzmirliyim. 1993 doğumluyum. Annem ve Babam hep asker olmamı istedikleri için asker oldum. Aslında ben sinema yıldızı olmak isterdim. Filmlerde rol almak filan. Ama Zombiler dünyayı ele geçirdikten ve burası zombilerin dünyası olduktan sonra bu işten zevk almaya başladım. Annem ve Babam ve Kardeşlerim şu anda güvendeler çünkü benim asker olmam sayesinde. Liseden beri ordudayım. ve zombiler istanbul'a geldikleri zaman izmir mortem üstünde görev yapıyordum. Görevim sivil bayanların sorumluluğuydu. Zombi operasyonlarında bir kere görev aldım. Ama hiç birisini öldürmedim ne yalan söyleyeyim.

Asit : Şu Alfa-Star ın bastığı İzmir - Mortem Üstümü ?

Tuğba : Evet orası. Onlardan Allah'tan kimse kalmadı. Yoksa yemin ederim gördüğüm yerde öldüreceğim.

Asit : Mirza ve Sebastian ı tanıyor muydun ?

Tuğba : Vaktiniz var ise baştan anlatmak isterim.

Asit : Tabi lütfen. Otur istersen öyle anlat.

Tuğba anlatmaya başladı. Tuğba da anlatırken elleri titriyordu.

Tuğba : Yok komutanım rahatım. Zombi salgını avrupaya geldiğinde Ben hala Askeri Lise öğrencisiydim. Pilotluk eğitimi alıyordum. Ama saldırı sonucu izmir mortem üstüne ailem ile birlikte sığındım. Sonra aradan bir kaç hafta geçti. Bir gemi yanaştı. İçeriden tek başına oldukça yakışıklı karizmatik ve oldukça sempatik etkileyici komik birisi tek başına Mortem üstü komutanı ve diğer askerlerinin üzerine doğru geldi. ve bir anda o kadar hızlı ve cesurdu ki komutanı ele geçirdi. sonra diğer askerler çıktı. Hepsi birbirinden psikopat. 7 kişiyle bütün üstü ele geçirdiler. Birbirleri için yaşıyorlar gibi. Sonra hepimizin silahlarını aldılar. 6 yada 7 gün sonra hepimizi avluda topladılar. Hiç unutmuyorum o günü.  Kafeste komutan ve gemiciler vardı. Zombiye dönmek üzerelerdi. Kafesin bir tarafında da Aileleri vardı. Mirza ve Sebastian hepsine zombi kanı enjekte etmiş. Bin yıl düşünsem böyle bir intikam aklıma gelmezdi. Sonra O kanlı sahneyi bize izlettiler. Mirza hepimize birden baktı. Adamın gözlerinde hiç korku yoktu. ve şunları söyledi bize.

Mirza : Sevgili Bayanlar ve Baylar. Size bir iyi bir de kötü haberim var. Henüz ölmediniz. ve hala yaşıyorsunuz. Hangisi iyi hangisi kötü orasını her birey düşünsün. Sizin ırzınıza namusunuza karınıza kızınıza bakacak adamlar değiliz. Burada kalmak isteyen olur ise kapımız açık. Kalabilirsiniz. Fakat şunu bilmelisiniz ki biz Adrenalin'e yada DxN e yada Herhangi bir askeri birliğe mensup bireyler değiliz. Bize eskiden Alfa-Star derlerdi. Halada öyle derler. Gitmek isteyenlere birer araba ve silah verilecektir. Kişi başı bir silah ve bir kaç şarjör mermi. Geri dönüp de saldırmaya kalkanınız buna cüret edecek aranızda birisi olursa sonu böyle olacağını bilmenizi temenni ediyorum.

Tuğba : Aramızdan en kuvvetli ve en iyi bir dövüş hocası olan Mahmut söze atladı. Adam gerçekten de gördüğüm en iyi dövüşçüydü.

Mahmut : Sözünü kesiyorum !

Mirza ona doğru baktı. Seni dinliyorum Bay

Mahmut : Adım Mahmut.

Mirza : Bay Mahmut seni dinliyorum lütfen. Çekinme.

Mahmut : Siz ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz ? Siz kimlersiniz ? Alfa-Star ı bende duydum. Ama onlar sizler gibi bir avuç serseri değil vatanını milletini seven insanlardı.

Mirza nın sağ tarafında duran Sebastian Mahmut'a belinden çıkardığı silahı doğrultu. Mirza gülerek Sebastian'ı engelledi. Şiddet yok Sebastian. Burada ufak çocuklar var. Onlara kötü örnek olmak istemeyiz değil mi ? Birde bu Mahmut Bey'in beyninden çıkan parçalar sivillerin üstüne gelecek. Çığlıkları düşünebiliyor musun ? Korku dolu çığlıkları dedi. Sebasitan da : Sorun yok kanka.

Mahmut : İşte siz böyle barbarlarsınız. Alfa-Star mış . Aman ne büyük bir askeri birlik. Kadınları ve çocukları esir alıp onlara tecavüz edecek birlik. Savunmasız masum çocukları zombiye dönüştürdükleri babalarına afiyetle yedirtip sonra da bize dayılık taslayan birliğe bak. Birde bileğine güvenmeyip silah'a davranan birlik. Siz korkaklar sürüsünden başka bir şey olamazsınız. Alfa-Korkaklar-Sürüsü size daha çok yakışır.

Mirza : Bu adamı sevdim Sebastian.

Sebastian : Bende sevmeye başladım.

Mirza : Bay Mahmut. Peki bu konuşmanın sonu pek iyi yerlere gitmiyor. Lütfen hakaret etmeyin. Biz size saygı gösteriyor isek sizde bize saygı gösterin.

Mahmut : Ne saygısından bahsediyorsun be adam. Şu gemicileri vahşiyce öldürdün. Sizler korkak piç kurularından başka bir şey değilsiniz. Eminim ki sizin benimle dövüşecek kadar bile cesaretiniz yoktur. Anca silahlarınızla insanlara korku salarsınız. Zombiler orospu ise siz onların sıçtıkları boksunuz.

Mirza : Sebastian adam bize resmen orospu çocuğu ile orospu boku arasında değişkenlik gösteren bir şey söyledi.

Sebastian : Duyuyorum kankada neden bunu konuşturuyoruz hala biz.

Mahmut : Bak gördün mü seni korkak piç. Elin hemen silah'a gidiyor.

Mirza : Biz sana küfür etmiyoruz. Sana piç demiyoruz. Sana Orospu çişi idrarı kakası vesaireside demiyoruz. Lütfen bizimle konuşurken bizimde bir onurumuz olduğunu unutma Bay Mahmut.

Mahmut : Ne onuru sizin ben şerefinizi sikeyim. Alfa-Star ınızı sikeyim. Orospu Çocukları . Öldürün lan beni. Korkmuyorum sizden. Sizin gibi orospu çocukları ile bu ülkede yaşayacağıma kara toprakta yaşarım daha iyi.

Mirza : Seni öldürmek gibi bir isteğimiz olsa hala böyle konuşuyor olamazdın. Bizi beğenmiyor isen gidebilirsin nereye gitmek istersen ?

Mahmut : Nereye gidelim lan orospunun sıçtığı köpek.

Mirza : Bay Mahmut seviyeyi çok düşürdün. Bak bizi burada dinleyen çocuklar var. Bir gün dünya zombilerden temizlenecek ve bu çocuklardan bazıları büyüyecek ve bunu kitap olarak yazacaklar bazısıda filmini çekecek. O zaman bir Bay Mahmut vardı diyecekler. Çok küfür ediyordu. Zombi terörünü hiç görmemiş olan babalarının yediği elmada şu anda vitamin bile olmayanlar ise Bay Mahmut senin hakkında çok iyi şeyler düşünmeyecekler.

Mahmut : Sizin gibi şerefsiz adi köpek olarak tarihte yerimi alacağıma öyle ansınlar daha iyi.

Mirza : Bay Mahmut sen ve senin gibi düşünenler. İzmir-Mortem üstüne çok yakın Manisa da bir askeri üst var Adrenalinin oraya kadar sizlere eskortluk edip sizi oraya götürmeyi teklif ediyorum sana. Var mısın ?  Yok musun ?

Mahmut : Sen kimsin ki idrar beni koruyacaksın sen kendini koruyamazsın köpek ! Havlayıp durma

Mirza : Sebastian bizim çocuklara söyle . Sıradaki çocukları yemekhaneye götürsünler. Dvd de tom muydu o kedinin adı. onu izlettirsinler. O güzel. Bu çocukların Bay Mahmut Hakkında düşündükleri çok kötü. Seviyesiz biri bu Bay Mahmut.

Sebastian : Evet kanka Tom ve jerry. Sen konuşmasına razı oluyorsun. Bu yaşadıklarımızı ileride kitap olarak yazarlarsa Rtük bu Mahmut'u varya 12 sene 3 ay 45 gün kapatır.

Mirza : Onu izletsinler kanka varsa.

Mahmut : Sizin yaptığınız zombi saldırısını izletince o çocuklara iyi biz küfür edince kötü. Lan siz nasıl bir manyaksınız

Mirza : Sen en çok neyde iyisin Bay Mahmut ? Hayatında en iyi yaptığın şey ne ?

Mahmut : Sanane lan piç kurusu.

Mirza : Lütfen Bay Mahmut Lütfen Rica ediyorum ki soruma cevap ver. Seninle bir anlaşma yapacağım. Şimdi lütfen sakin olup ta söylermisin ?

Mahmut : Ben karete ustasıyım. İzmir deki askeri okula ders veriyordum.

Mirza : Burada ders verdiğin erkek öğrencilerinden yiğitlerden kimler var ?

Mahmut : 24 kişi var.

Mirza : Onlarda bir adım öne çıkabilirler mi ? Sensey Mahmut

Mahmut : Arkadaşlar çıkın. 

Tuğba : 24 kişi bir adım öne çıktılar.

Mirza : Arkadaşlar Merhaba. Kendimi tanıtayım size. Ben Mirza. İzmit Gölcük lüyüm. Boston Amerika ya gidene kadar Alfa-Star timinin basit bir er'iydim bende. Oraya giderken görevi tamamlayıp ülkeme geri döndüğümde davullu zurnalı mehter marşları ve Başbakanın göğsümüze madalyalar takacağını düşünüyordum. Ama olmadı başaramadık. ve sizinde gördüğünüz üzere 7 kişilik bir asker grubuyuz.

Mahmut : Sadete gel lan orospu çocuğu. acıtasyon yapma.

Mirza : Sen nasıl Sensey sin Bay Mahmut. Sözümü kesme.

Mahmut : Öldürdüğün insanlardan bir tanesi abin bir tanesi yengen çocuklarda yeğenlerin olsaydı sende sensey lik kimliğini bir yere bırakırdın kimliksiz köpek. Artık ne söyleyeceksen söyle.

Mirza : Bu 24 adam ve sen bir tarafta ben bir tarafta. Ölüm dövüşü yapacağız Silahsız ? Ben tek başıma siz 25 kişi. Siz beni öldürürseniz Alfa-Star dan geriye kalan 6 kişi buradan gidecek ve burası size kalacak. Yok dövüşü ben kazanırsam Aileleriniz buradan gidecek. Anlaştık mı ? Sensey Bay Mahmut.

Mahmut : Seninle teke tek bile dövüşürüm ben korkak köpek.

Mirza : Neyse .. Sizde bu sabırsız Sensey Bay Mahmut gibi düşünüyorsanız yerinizde kalın. Yok düşünmüyorsanız Ailelerinizin yanına geçin.

Tuğba : Şok olmuştum. Mirza nın bu davranışına.

Mahmut : Seni ellerimle öldüreceğim köpek.

Tuğba : Bazısının aileleri oğlum yapma diyorlardı. ve Mahmut hoca nın elemanlarından bazıları ailelerinin yanına döndüler. Çünkü kalabalık herkesi öldüreceğini düşünüyorlardı Alfa-Star için .

Mirza : Yerlerine geçenler mi daha akıllı Sensey lerini sattılar. Yoksa Kalanlar mı bunu ilerleyen dakikalarda öğreneceğiz. Ama aile gibisi yok. Sebastian !

Sebastian : Efendim kanka

Mirza : Avluyu boşaltın.

Sebastian : Seni dövüşürken izlemek zevk benim için.

Mirza : Kendi dövüşümü izlemek isterdim. Çocuklar Tv izliyorlar mı ?

Sebastian : Hıhım izliyorlar.

Tuğba : Avluyu boşaltılar. Bir köşede oturmuş hepimiz meraklı gözlerle olup biteni izleyecektik. Çok heyecanlıydım. Mahmut hoca ve yanında 10 kişiyle beraber. Toplam 11 kişi vardı. Mirza ise tek başına ve silahsızdı. Askeri üniformasının üst kısmını çıkardı Mirza. Sebastian'a verdi.

Mirza : Sene 1990 dı sanırım ben daha yedi yaşındaydım. Çocuk esirgeme kurumunda Naciye Teyze vardı. Büyük İhtimal ile ölmüştür. Allah rahmet eylesin. Uslu duran çocuklar Ayda bir kez yarım saat çizgi film izlerlerdi. O zamanlar Star TV yeni kurulmuş. Türkiye nin ilk özel televizyonu. Sonra o yarım saat televizyon izlemek için bir ay boyunca Naciye teyzenin bütün sadist isteklerini yerine getirirdik. Hatırladın mı Sebastian ?

Sebastian : Hatırladım tabi.

Mirza : Neyse .. O Star Tv de Tom ve Jerry çıkardı bizim izlediğimiz saatte. Yıllarca o Tom Jerryi yemek için uğraştı. Ayda bir kere izlerdim. Ve sonra öbür ay ise tekrar televizyonun karşısına geçer Tom un Jerry i yemediğini görür. İnşallah benim izlediğim bölümde yiyecek diye düşünürdüm. Akşamları herkes iyi bir aile onları evlatlık edinsin diye dua ederlerken ben sadece Tom'un Jerryi yemesi için dua ederdim. Tek isteğim oydu çünkü. Sonra bir gün benim için özel sizin için ise sadece bir insan olan birisi bana şunu dedi. Tom ve Jerry yalnızca çizgi film. Tom asla Jerry yi yemez. Onlar sadece bir eğlence çocuklar için dedi. Tom ve Jerry nin arasında geçen yıllardır süre gelen kavganın sırf biz gülelim eğlenelim diye uydurulmuş yapay bir gerilim; yapay bir oyun olduğunu öğrendiğim gün ikisini birden sildim defterden. Gerçek hayatta Tomların gerçekten Jerryleri yediğini fakat televizyonda ise tam tersi olduğunu anladım. Şimdi size bunu neden anlattım biliyor musunuz ?

Mahmut : Nereden bilelim. Ne tür bir manyaksın sen.

Mirza : Sizin kazanmanızı isteyen yem olmanızı istemeyen bir grup var. Sizler için şu an dua ediyorlar. Sizler bana göre jerry siniz. Her türlü Tom u aşağılayıp fakat çizgi film yazarı tarafından torpilli olanlarsınız. Yazar Tom'u aşağılamanıza izin veriyor. Sizinde kılınıza dokundurtmuyor. Ben ise Tom'un.. Sizi yemeğe öldürmeye çalışan. Fakat çizgi film yazarı bunu asla izin vermiyor. Fakat burası Star Tv stüdyoları değil. Orada sizler için dua edenler ben değilim.Ama şu var ki sizler gerçek hayatta Jerry ben ise Tom um.. Bakalım Şans kimden yana. Hazırsanız başlayalım. Sensey Bay Mahmut ve ekibi ? şansınızı deneyin.

Mahmut : Adamlarına emir ver. Sen öldükten sonra bizi öldürmeyeceklerini nereden bilelim. Ailelerimize dokunmayacaklarını onlara zarar vermeyeceklerini nereden bilelim.

Mirza : Sensey Bay Mahmut Bunu asla bilemezsin. Sebastian bu arkadaşlar beni öldürürse mezarımın üstüne madalyalarımı da koyun. Ayrıca bu arkadaşların ailelerine ve kendilerine zarar vermeden bir arabayla buradan ayrılın. Söz mü ?

Sebastian : Bunlar seni öldürürse hayatlarındaki en büyük hatayı yaparlar. Onlara yapacaklarım orhun hitabeleri gibi duvarlara yazılır.

Mirza : Sebastian Kanka beni utandırıyorsun. Lütfen.

Sebastian : Peki kanka . Sakın Ölme o zaman. Söz veriyoruz hiç bir şey yapmayacağız.

Mirza : Duydun demi Sensey ?

Mahmut : Duydum. Peki güveniyoruz. Çekip gidecekler.

Mirza : Aynen öyle içiniz rahat olsun. Sana söz veriyoruz. Herkeste şahit.

Mahmut : O zaman dövüş başlasın. Saldırın köpeğe... Allah Allah Allah ..

Tuğba anlatırken ağlıyordu. Sonra hepsi birden Mirza ya saldırmaya başladılar. İlk yumruğu genç bir çocuk savurdu Mirza ya. Mirza onun yumruğunu tuttuğu gibi bileğini çevirdi ve eklemlerinden kırdı. Çocuk Acı içinde kıvranıyordu. Sonra öbürüsü Mirza ya tam vurmak isterken Mirza tabanıyla çocuğun karnına bir tekme attı. Çocuk yere düştü koşarak Çocuğun üstün geldi ve ayağı ile kafasına çene tarafından bir tekme attı. Çocuğun sanırım boynu oracıkta kırıldı o tekmeyle. Mahmut saldırdı ve Mahmutu yakasından tuttuğu gibi ileriye doğru fırlattı. İleriye doğru fırlattı dediğim en az 7-8 metre uzağa attı kum torbası gibi. Sonra başka birisi saldırdı buna Kalbine tek yumruk atarak oracıkta onuda öldürdü. Başka birisinin iki şakağına birden vurdu. Aramızda doktor olan bir arkadaş şakaklarını patlattı adamın demekle yetindi. 3 kişi den ikisini öldürmüş ve bir tanesi yerde acı içinde bileğini tutuyordu. daha fiske bile yememişti. Çok akıllıydı en bebek suratlı adamın bileğini kırıp acı içinde kıvranması diğerlerinin cesaretini kırmış ve iki tanesi bileği kırılan çocuğun yanında kalıp onu sakinleştirmeye çalışırken ona saldıran sayı azalmıştı. Mahmut hoca tekrardan adamları bir araya topladı. Mirza onlara bakıyordu. Mahmut hoca sadece bir kişi toplu halde saldıralım komutunu verdi. Ve Mirza ya toplu halde bir anda saldırdılar. Mirza sağ ayağı geride sol ayağı önde duruyordu ve hiç bir şey yapmadan onların gelmesini bekliyordu. Mahmut hoca ve yanındakiler iyice yaklaştı. Mirza aniden iki adım geri atarak Mahmut hoca ve ekibinin planlarını bozdu. ve birden sağa doğru dönerek sağ tarafta üzerine doğru koşan çocuğun boynunu yakaladığı gibi kırdı. Geride kalanlar birbirlerine bakıyorlardı. Mirza burada bana saldırma cüreti gösterdiniz. Eğer şimdi vazgeçerseniz gene sizi öldüreceğiz. Buradan dönüş yok diyerek bileği kırılmış çocuğun boynunu bir anda kırdı. ve sonra Mahmut Hoca ve ekibinin üzerine doğru saldırdı. Sol ayağının üstüne basarak havaya doğru sıçradı ve sağ ayağı ile bir tekme vurdu. İsabet ettiği adam yere yığılıp kalmıştı. Yere indiği gibi takla atarak tekme attığı çocuğun yanına gitti. Çocuk ne olup bittiğini anlayamadan onunda boynunu kırmıştı. 5 kişi ölmüştü. geride sadece 6 kişi kalmışlardı. Mahmut Hoca yeter sadece benimle dövüş. Bunların bir günahı yok dedi. Mirza Mahmut hocaya baktı. Aslan ile ceylanlar arasında pazarlık olmaz Sensey Bay Mahmut. dedi. Bir daha üzerlerine geldi. Mahmut hoca bir tekme attı Mirza ya. Mirza yere düştü yere düşer düşmez birden tekmelemeye başladılar Mirza yı. Hepimiz aha şimdi kazanıyorlar dedik. Sevindik. Mirza yerde yatarken bir anda birisi yere düştü ve ayağını tuttu. Sabit ayağına vurduğu tekme adamın diz kapağını parçalamıştı. Mahmut hoca ve ekibi bir anda şaşırırlarken Mirza yerden ayaklarına doğru hızlıca bir tekme attı ve üç kişiyi birden düşürdü. Ve onların yanına doğru giderek boyunlarını birer birer kırdı. ayağını kırdığı adamında boynunu kırmıştı. Mahmut ve yanında bir öğrencisi kalmışlardı. Mahmut öğrencisine kaç diye işaret etti. Öğrencisi Ama hocam dedi. Ne diyorsam onu yap. diyerek bağırdı Mahmut. Çocuk hızlıca koşarken Sebastian belinden çıkardığı silah ile o kaçan çocuğu vurdu. Mahmut Seni orospu çocuğu suçu olmayan bir adamı neden vurdun dedi. Mirza : Ah Sensey Bay Mahmut ahh sana söylemiştim. Bir kere ok yaydan çıktımı geri alamazsın. Mahmut ise şunu dedi : Masum du hiç bir şey yapmamıştı sana o.  Mirza : Konuşma dövüş. Amma konuştun ha diyerek Mahmut'a doğru yürümeye başladı. Mahmut koşarak Mirza ya yumruklar atıyordu. Mirza Mahmut'un her yumruğunu engelliyordu. Mirza çok güçlüydü. Mahmut'un karşısında hiç bir gücü yoktu. Mahmut'a vurmuyordu. Sadece Mahmut'un yumruklarını engelliyordu. Mahmut ise vazgeçmeden saldırmaya devam ediyordu. Mirza Mahmut'un kollarını dirseklerinden kırdı. Mirza 'içlerinde en şanslı sensin çünkü seni öldürmeyeceğim Sensey Bay Mahmut . Seni sakat bırakacağım ki o kadar bana küfür ettiğin için ; 10 öğrencinin ölümünün vicdanını çekersin diye hayattaki en büyük pişmanlık vicdan azabıdır Bay Mahmut. Mirza bunları der demek Mahmut Hoca nın iki kolunu da belki on yerden belkide 15 yerden kırdı. İki kolunu da Mahmut un un ufak etmişti. Sonrada biz oradan ayrıldık zaten.

Asit : Bu Mahmut senin neyin di ?

Tuğba : Hiç bir şeyim değildi.

Asit : Mirza ve Sebastian bizler kaçalım diye zombilerin arasında sıkışıp öldüler. Onları bir daha senin öldürme gibi bir durumun olmayacak o yüzden. Unutmaya çalışırsan hem benim için hemde senin için iyi olacağını düşünüyorum. Ekiptesin hazırlan.

Tuğba : Emredersiniz komutanım

Doktor Deniz : Eminmisin bu fıstığı almakla ?

Asit : Hıhım eminim. Birazda güzel kızlar görmek istiyorum etrafımda. Çirkin zombilerden nefret ediyorum.

Doktor Deniz : Güzel zombilerde var ?

Asit : Bana onlar denk gelmedi .. Zaten gelmezde..  Neyse hadi görüşürüz.

Doktor Deniz : Öldürtme kendini .

Asit yeni askerleri eskilerle kaynaştırdı. ve helikopter ile Sivas'a doğru harekete geçtiler.

Tuncay : Ne varmış bu Sivas ta ?

Asit : Profesörlerin çalıştığı bir yer varmış sakal tutan geçitinin eteklerinde oradan sinyal mi ne alamıyorlarmış ateşlerini ölçmeye gidiyoruz

Tuncay : Sivas ın eski adı Sebastian a ne kadar benziyor değil mi ?

Asit : Aynen çok benziyor. Sebastea veya Sebasteia

Tuncay : Aynen Mirza olsa ne dalga geçerdi şimdi

Asit : Kesinlikle haklısın

Tuncay : Bu yeni gelenler kim ?

Asit : Çirkin  ve uzun iri olanın adı Hakan , Diğer kısa olanın adı da Oktay. Güzel olanın adıda Tuğba.

Tuncay : O kadarını bende biliyorum. Tanıştık zaten de .

Asit : He Askerler işte. Ateş Ali Arda Tufan gidince yerlerine geldiler. Güç Kaybettik dostum.

Tuncay : Bu tuğba yı güzel olduğu için mi aldın ?

Asit :  Yok Mirza ve Sebastian zedelerden bir tanesi.

Tuncay : Hadi ya nasıl olmuş o iş ? Onların karşısındaysa nasıl olmuşta hala nefes alıyor.

Asit : Tam bilmiyorum ama sanırım Sevdiği bir insanı katletmişler gözleri önünde izmir mortem üstünde.

Tuncay : Anladım. Yaparlar aga bizimde karşımıza nasıl dikilmişti Mirza tek başına.

Asit : Adam güveniyor kendine öyle bir anlattı ki Tuğba tekrardan yaşıyordu olayı. Gene öldürmüş bir kaç tanesini.

Tuncay : Öldürürler hacı. Acımaları yok bu adamların Merhametleri de yok.

Asit : Sebastian çok daha psikopat. O kadınları nasıl öldürdü tek tek.

Tuncay : He ya. Harbiden ha. Zombiler neyse de bildiğin canlı öldürmek ne bileyim. Hemde masum hiç günahı olmayan insanlar.

Asit : Aynen.. Neyse işimize bakalım biz.

Tuncay : Doğru diyorsun. Napacağız ki ?

Asit : Ya bir kaç bilgi varmış onları alıp döneceğiz. bir kaçta bilimsel çalışma işte.

Tuncay : Anladım. Alırız sorun değil.

Asit : Alırız tabikide. Ne sorunu olacak.

Tuncay : Nilay mı saldırmış oraya ?

Asit : Vallaha kameradan baktıklarına göre Nilay değil. Aslında hiç kimse değil bir sorun çıktığını düşünüyorlar.

Tuncay : Anlıyorum aga inşallah öyledir. Zombiler olmasında ne olursa olsun.

Asit : Fark etmez moruk ne olursa olsunlar. Sorun değil.

Tuncay : Üst temiz gibi gözüküyor. Helikopter bile orada duruyor.

Asit : Üstün içine in moruk birde üstün içine girmekle uğraşmayalım.

Tuncay : Tamam aga sen nasıl istersen fark etmez benim için. Her türlü inerim istediğin yere.

Psko Soldiers Askeri üste inmişti. Her yer çok sessizdi.

Asit : lanet olsun sevmiyorum şu sessizliği.

Tuncay : Gel sen bir de bana sor.

Asit : Lanet olasıca sessizlik bir yerlerden bir şeyler kıpırdasa ya. Zombiler üzerimize doğru koşsa mesela.

Tuncay : Aynen ona bile razıyım. Her şeye razıyım ama şu sesizliğe değilim.

Asit : Hakan ve Oktay ön kapıya doğru ilerleyin. Cehennem ve Kabil Oktay ile Hakan ı destekleyin. Puma Kolera  Cebrail ve Tuğba arka tarafa bir göz atın.

Tuncay : Bizde burada bekleyelim bir şey oldumu kaçarız ?

Asit : Kapa çeneni .

Psko Soldiers Asit in verdiği emirler üzerine harekete geçti. Oktay ve Hakan kapının önüne gelmişlerdi. Kapıyı eliyle ittirdi Hakan ve kapı açıktı gacır sesi ile birlikte kapı açıldı. Silah ını hemen Hakan ve Oktay koridor'a doğru doğrultular. Koridorda kimse yoktu. Karanlık up uzun bir koridordu. Bazı lambalar patlamış duvarlarda kan izleri olan bir koridordu. Hakan kulaklığı ile Asit'te ' Komutanım içeride kan izleri var ayrıca kan izlerinden ziyade ışıklar yanıyor sönüyor. Burada ufak çaplı bir savaş olmuş. Asit ' Psko Soldiers toplanın ön kapıya ' Ön kapıda toplandı herkes. Asit ' Önden Cehennem ve Kabil giriyor beyler bayanlar Sonra tek sıra halinde giriyoruz. Arkadan da Hakan ve Oktay girecekler içeriye' dedi. Psko Soldiers Asit'in verdiği komut ile birlikte içeriye girdiler. Cehennem ve Kabil Emin adımlarla ilerliyorlardı. Kapıları tek tek açıyorlar ama hiç bir şey yoktu kapılarda. Sonunda Laboratuvar a ulaştılar ve orada bulunan hard diski Cebrail sökerek Asit'e verdi. Asit Bütün belgeleri alın hiç bir şey bırakmayın. Bütün kan örneklerini de alın. Sonra ana kumanda odasında buluşalım dedi.
Asit Ana kumanda odasına doğru giderken yanında  Tuncay Tuğba ve Cebrail'i de alıp gitti. Ana kumanda odasında video kayıtlarına bakıyorlardı Tuncay ve Asit. Tuğba ve Cebrail ise kapıda her hangi bir tehlikeye karşı nöbet tutuyorlardı. Asit dikkatli bir şekilde videoları izledi. Tuncay olanlar hakkında gözlerine inanamıyordu. Tuncay ama bunlar Asit susturdu Tuncay 'ı . Asit Cebrail'e bomba düzeneği kur burayı havaya uçuracağız. Özelliklede bu odayı. Cebrail hemen işe koyuldu. Asit ve Tuncay videoları ileriye doğru sardı. İleriye doğru sararken Nilay ve ekibinin buraya geldiğini gördü. biraz daha ilerletti. Nilay bütün ölen insanlara kan şırıngalıyordu. Asit ' Lanet olsun beyler bayanlar çıkıyoruz ' Hadi. hadi diyerek ekibini topladı. Ve hızlıca koşmaya başladılar. Oktay koşarken bir zombi Oktay'ın üzerine atladı. Oktay ve zombi yere düştüler. Zombi Oktay'ı tam ısıracakken Tuğba Zombinin kafasına bir tekme attı. Zombi düştü. Ve Tuğba silah'ı ile zombi yi kafasından vurdu. Oktay'ı yerden kaldırdı. Koridordan zombilerin geldiğini gördü Oktay. Silah ı ile ateş etmeye başladı. Oktay ve Tuğba Koridorun arka tarafından gelen zombilere ateş ediyorlardı. Onların ateşine Hakan da katıldı. Üçü birden arkadan gelen zombileri vurmaya çalışıyorlardı. ve çıkış yoluna doğru geri geri kaçıyorlardı. Ön tarafta da zombiler belirdi. Ön tarafta kiler de Psko Soldiers in üzerine doğru koşmaya başladılar. Koridor pek geniş olmadığından Cehennem ve Kabil eğilerek ateş ederken; Puma ve Kolera ise ayakta ateş ediyorlardı. Cebrail ise Tuğba Oktay ve Metin'in tarafına koşmuştu. Tuncay da ön taraftan gelen zombileri engellemeye çalışıyordu. Diğerleri ile birlikte. Asit hemen bir plan yaptı. ve koridor un ortasında bulunan odaya giriyoruz beyler bayanlar. Zombiler o kadar hızlılardı ki Psko Soldiers kapıya yavaş yavaş yaklaşabiliyorlardı. Psko Soldiers kapıdan birer ikişer giriyorlardı Ön taraftan gelen zombileri Tuncay tek başına engelliyordu. Üzerine koşarak gelen zombileri tek tek avlıyordu. Arkada ise Tuğba ve Oktay kalmışlardı. Üçü de kapıya çok yakındılar. Tuğba Oktay a sen git ben bunları durdururum dedi. Oktay erkekliğe bok sürdürmemek için sen git ben hallederim demekle yetindi. Tuğba bu ısrar karşısında hemen arkasını dönerek hızlıca kapıdan içeriye girdi. Asit ise odadan dışarı çıktı. Hadi beyler hızlı biraz dedi ve üç diyince Tuncay ve Oktay koşmaya başladılar. Tuncay Hızlıca koşarak Kapıyı kapatma pozisyonunda tutarak içeriye girdi. Oktay hadi diye bağırdı Tuncay. Oktay hızlı bir şekilde arkasını döndü ve kapıya doğru koşmaya başladı. Ön taraftan gelen bir zombi Oktay'a saldırarak Oktay'ı yere düşürdü. Arka taraftan gelen başka bir zombi Oktay ın üzerine doğru geldi ve Oktay ı yanağından ısırdı. Oktay acı içinde bağırıyordu. Oktay ın hemen başına üşüştüler. Ve Tuncay lanet olsun diyerek kapıyı kapattı. Oktay ı parçalıyordu Zombiler. Oktay elindeki silah ile daha fazla acı çekmemek için kafasına dayadı ve tetiği çekti. Silah'tan çıkan kurşunun sesi ile Oktay'ın bağırması kesilmişti. Psko Soldiers'in yüzü asılmıştı. Kapının arkasına büyük bir dolap koydu Cehennem ve Cebrail.

Asit : Neyse beyler kahramanca yaşadı kahramanca öldü. Şehit Arkadaşımız. Şimdi bu bok çukurundan nasıl çıkacağız.

Tuncay : Ben biliyorum. Havalandırma boşluğundan çıkacağız.

Asit : Onu nereden biliyorsun. Havalandırma boşluğunun nereye çıkacağını.

Tuncay : Bilmiyorum ama buradan da bir yere gidemeyeceğimizi biliyorum. Çizeceğiz havalandırmanın gidişatını ve çıkışı bulacağız.

Asit : Cebrail kapıya güzel bir düzenek ayarla.

Cebrail : Emredersiniz komutanım.

Cebrail kapının hemen yanına bir bomba düzeneği kurdu. Kapıyı yumruklayan zombiler dolabı ittirmeye başlamalarına az kalmıştı. Hepsi birlikte havalandırma boşluğuna çıktılar. Dolaba da bir ip bağlamışlardı. Hakan ipi tutup çekti ve havalandırma boşluğunun kapısını kapattı. Asit ve diğerleri hızlı bir şekilde havalandırma boşluğundan yürüyorlardı. Kapının kırılması ve içeriye giren ilk zombi bombanın fünyesini aktif hale getirmişti bir patlama sesi duyuldu. Patlama sesiyle beraber havalandırmanın içini de toz kaplamıştı. Asit en önden gidiyor arkada kiler geliyordu. ve sonunda çıkışı buldular. Çıkışı bulur bulmaz da helikopter'e binerek oradan uzaklaşıyorlardı.

Tuncay'ın kafasında o videodaki görüntüler . Asit ise DxN e dönüp dinlenmenin derdindeydi. Tuğba ise Oktay'ın ölmesinden kendisini sorumlu tutuyordu.

O Sırada Nilay 'ın Karargahı :

Nilay : O Belgeler işlerine yarar mı ? Biz mi alsaydık .

Nilay'ın adamı : Onları uyandırmamızın bir anlamı yok. Zaten Efendim kopyalarını aldık. Sivas Askeri Üstünde çalışan adamlarımız çalışmaların hepsini kopyalayıp göndermişlerdi. Almamızın pek bir faydası olmazdı. Alsaydık deşifre olabilirdik.

Nilay : Haklısın.

Nilay'ın Adamı : Bu arada efendim. Adamlarımızdan teki Asit'in ekibine seçildi. Artık Asit'in ve diğerlerinin neler yaptığını görebileceğiz.

Nilay : Güzel.. Söyleyin Şaman'a hazırlıklarını yapsın. ve yerini deşifre etsin. Artık kozları kullanmamızın zamanı geldi.

Nilay'ın Adamı : Emredersiniz Komutanım.

Nilay : DxN Marmara Üst Gemisini de en kısa zamanda yok ediyoruz. En kısa zamanda İstanbul Adrenalin üstünü de yok edip bu fare çukurundan oraya taşınıyoruz. Türkiye de yalnızca tek güç ben olmalıyım. Benim krallığımın olması gerek.