uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

İstanbul'un tekin olmayan yerleri



İstanbul'un tekin olmayan yerleri

İstanbul eski ve gizemli bir şehir, her semtinin hikâyesi farklı. Rivayetlere göre bazı mekânlarda “paranormal aktiviteler” almış başını gitmiş. Aktüel; tekinsiz, “perili” olduğu söylenen, hayaletlerle dolu olduğuna inanılan mekânları dolaştı, şehir efsanelerini araştırdı.



İşte İstanbulun ve dünyanın en tekinsiz mekânlarının dökümü. Dikkat! Bu sayfada anlatılanlar uykunuzu kaçırabilir.

Tekin değildir… Uzak durulması gerekir… Geceleri evden gelen garip sesler tüm mahallenin dilindedir. Orada yaşayan herkes çok fazla zaman geçirmeden taşınmıştır veya ev uzun zaman satılamamıştır. Genellikle 100 yılı aşan tarihçeleriyle hepsi birer şehir efsanesidir, kendileriyle alakalı gizemli hâl, karizmatik mimari, insanda merak duygusu uyandıran bir cazibeye sahiptir. Tabii bu arada, söz konusu mekânların yakınından geçerken kimse elindeki fenerle size yaklaşıp “buralara uzun zamandır kimseler gelmedi” falan demez...



Elbette bu şehrin yıllar boyunca dilden dile dolaşan hikâyeleri var.

Şöyle bir İstanbul turuna çıktığınız zaman Bakırköyden Beylerbeyine uzanan “tekinsiz mekânlar”ın efsaneleri es geçilecek türden değil. İşte İstanbulun üzerine şehir efsaneleri düzülen, nesilden nesile anlatılan hikâyeleriyle insanı tedirgin eden en tekinsiz mekânları…



TEKİNSİZ SÖZLÜK

POLTERGEIST: Almanca poltern (vurmak) ve geist (ruh) olan iki kelimenin birleşiminden geliyor. Bazı poltergeist vakaları açıklanamazken, bazı vakalarda bu fenomenin, bir kişi tarafından bilinçsiz psikokinezi üretilmesi sonucunda oluştuğu sonucuna varılmış. 70li yılların sonlarında parapsikolojist Alan Gauld ve A.D. Cornellin araştırmasına göre bu olaylarda küçük objeler ve daha az olmakla birlikte büyük objeler hareket ediyor. Geceleri aktivite fazla, belirgin, hafif vuruşlar var oluyor. Bir yıldan uzun sürenleri mevcut. Poltergeist ile aracı arasında iletişim kurulabiliyor ve pencereler açılıp-kapanıyor.

PARANORMAL: “Normal dışı” anlamına gelir ve telepati, psikokinezi gibi psişik fenomenleri, bilinen fizikokimyasal yasalarla açıklanamayan olayları ve bu olaylarda söz konusu olan psişik yetenekleri belirtmek üzere parapsikolojide kullanılan bir terimdir. İngiliz psişik araştırmacı Walter Whately Carington (1884-1947) tarafından ortaya atılmıştır.

TEKİNSİZ YER: Hakkında söylentiler olan, genellikle ıssız ve kimselerin yaşamadığı, yaşıyorsa da pek fazla hakkında konuşmadığı; içinde tanımlanamayan olayların olduğuna, insanlara zarar geleceğine inanılan, uğursuz olarak tanımlanan yer.



Bakırköyün Perili Köşkü

Senede bir kayboluyor

İncirli istikametinde, cadde üzerinde ilerlerken modern binaların arasında bakımsız bir köşk dikkatinizi çekiyor. Bu köşk yaklaşık 200 yıllık. Sahibi, şu anda orada yaşamıyor ama restore ettirmeyi düşünüyormuş. Evin içinde yaşayan aile ise hâlinden oldukça memnun, söylentilerin aksine, gayet normal bir hayat sürüyorlar. Ailenin annesi, bu köşkte büyümüş, onun babası da tarihi yapının uzun yıllar emektarı olarak görev yapmış. Semt sakinlerinin inanışına göre köşk perili… Hatta çıtayı biraz daha yükseltiyoruz, televizyon kanallarının bir dönem yaptığı haberlere göre, bina senede bir kere kayboluyormuş.



ATA NİRUN

“Onlar insanlara saldırmazlar, en büyük öldürücü biziz”

“Görünen şeyler, eskiden kalan foton fotoğraflarıdır. Eski ve yaşanmışlığı çok olan yerlerde, yoğun enerjiler söz konusu olabilir. Buna örnek olarak Topkapı Sarayının koridorlarını verebiliriz mesela. Sevinç ve üzüntünün ciddi şekilde yaşandığı yerlerde, enerjiler birikir. Mesela, ben bir yere taşındım, şu anda yaşadığım yerde eskiden bir aile yaşıyormuş. Ağlama seslerine benzer sesler duydum, ki bu yeni deneyimlediğim bir durumdur. Onlar insanlara saldırmazlar, en büyük öldürücü biziz. Bu tarz birikmiş yoğun bir enerjiyi etkisiz hâle getirmek mi istiyorsunuz, birkaç cep telefonu ve plazma TV gibi teknolojik aleti yığarsanız ortama, darmaduman edersiniz orayı.”

Cemil Molla Köşkü

İşçiler korkup kaçmışlar

Kuzguncuktan, Beylerbeyine doğru giderken tam tünele girmeden önce sağ tarafınızda yükselen beyaz yapı şu anda, özel bir şirketin bünyesindeki arazinin içinde yer alıyor, restore edilmiş şekliyle çok da havalı. Eskiden de havasından geçilmezdi. Çünkü kendisinin özellikle çocukluğu Beylerbeyinde geçmiş kişiler için yeri ayrıdır… Yanından arabayla geçerken bile korkardı insan. Köşk, 1885 yılında, Mahmud Cemil Efendi tarafından yaptırılmış. Kendisi Cemil Molla ismi ile meşhurmuş. Geçmişten hafızalarda yer alan anılara bakılacak olursa, köşk uzun yıllar restore edilememişti, hatta semt çocuklarının dilinde hep, “işçiler burayı bir türlü yenileyemiyorlar, hepsi geldiği gibi kaçıyorlarmış” söylentileri dolaştı uzun zaman.



Molla Zeyrek Camisi

Geceleri çığlıklar geliyormuş

Fatihte, Zeyrekhane olarak bilinen bölgedeki Molla Zeyrek Camisi, İstanbulun fethinden sonra Pantokrator Kilisesinin camiye çevrilmesiyle ortaya çıkmış bir yapı. Caminin şu anda park hâline getirilmiş arazisine bakan sokak ise oldukça esrarengiz. Orada çocukluğu geçenlerin anlattığına göre, parkın olduğu yer eskiden bir ahırmış ve ahırın içindeki kuyu ve altındaki mahzen, korkulan bir yermiş. Geceleri, ahırdan çığlık sesleri duyulurmuş, Hayvanını bağlayanlar, akşamları buraya gitmeye korkarmış. Ahırın altından Ayvansaraya giden bir tünelin varlığı konuşulurmuş. Şimdi o ahırdan hiçbir iz yok, yerinde manzarası güzel bir park var. Geceleri çığlık sesleri duyduğunu iddia edenler ise hâlâ mevcut.



Cevahir Bedesteni

Zaman tünelinden başka boyuta geçiş

Sadece Türkiyenin değil, dünyanın da en gizemli mekânlarından biri olan Kapalıçarşı, dünyanın en eski alışveriş merkezi olma özelliğine de sahip. Zira bu mistik ve kozmopolit mekân, gün içinde binlerce turisti ağırlıyor. Kapalıçarşının bir diğer özelliği ise, ezoterik tarikat üyelerinin buraya gelmesi. Çünkü tarikat üyelerinin inancına göre, “Cevahir Bedesteni”ndeki bir nokta farklı bir zaman boyutuna açılıyor. Tekin değildir denemez, ama çok mistik olduğu kesin.



Yusuf Ziya Paşa Köşkü

Paşanın karısının hayaleti

Rumelihisarı sahilde, kafanızı kaldırdığınızda gökyüzüne uzayacakmış gibi görünen bir bina hemen gözünüze çarpar. Katları say say bitmeyen Yusuf Ziya Paşa Köşkü, “Ya, asansör de olmadan bu köşkü niye Empire State binası gibi yaptırır ki insan?” dedirtir.

Köşkün inşası 1910lu yıllarda başlamış. Değil peri, “peri residenceı” potansiyeli olan köşkün sahibi Ziya Paşa çok zengin bir adammış ve Rumelihisarında kendi “Hidiv Kasrı”nı yaptırmak istemiş. Bazı ekonomik problemlerin ortaya çıkmasıyla bina tam anlamıyla tamamlanamamış. Yıllar sonra burayı restore ettiren ve çalışanlarıyla ikâmet etmeye başlayan Borusan Holding o dönem, restore için şehir dışından 120 işçi getirtmiş. Rivayete göre işçiler çalıştıkları sırada sıklıkla paşanın karısının hayaletini gördüklerini söylemişler. Paşadan kalma piyano ve ayna yapının içinde yer aldığı için, özellikle söz konusu hayalet, işçiler aynaya baktıkları sırada ortaya çıkıyormuş. Bina şimdi Borusan Holdingin bünyesinde, restore edilmiş hâliyle çok şık.



METİN KİRAZ

“Hayaletler ölen takıntılı kişilere aittir”

“ODTÜde okuduğum yıllarda, ruh çağırma seansları düzenlerdik, eğer ortamda fizik medyum varsa masalar, sandalyeler kalkar, parmak teması ile eşyalar bir taraftan öbür tarafa hareket ederdi. Kişiler öldüklerinde fizik bedenlerinden ayrılırlar ama diğerleri duble hâlinde ayrışır. Duygusal ve ihtiraslı hisler su bedendedir ve gençken çok kuvvetlidir, yaşlandıkça bu etkisini kaybeder. Dolayısıyla, bir kişi genç yaşta ölürse onun su bedeni ölmez, güçlüdür ve etrafta uçuşmaya başlar. Örneğin bir şatoya girdiğinizde fizik medyum varsa, ektoplazma denilen bir enerji salgılanmaya başlanır. Bu enerjiyle birlikte hayaletlerin görüntüleri ortaya çıkabilir. Hayaletler genellikle, takıntılı bir durum barındırarak ölen kişilere aittir.”

Tezveren Baba Türbesi

Geceleri görünüyor

Dolapdere civarında bulunan Tezveren Baba, Osmanlı zamanında şehit düşmüş. Şu anda, türbenin bakımıyla ilgilenen Veda Pehlivanın anneannesi de zamanında türbenin bakıcısıymış. Rivayete göre Tezveren Babanın ayakları yokmuş ve takunyaları eline takıp dolaşırmış. Anlatılana göre, bu takunyaların tıkırtıları duyulurmuş. Hatta Veda Pehlivanın anneannesi hayattayken onu gördüğünü söylermiş. Bugün ziyaretçiler yanlarında takunya getiriyorlar çünkü Tezveren Babanın ibrikle abdest aldığına inanılıyor.



Alman Generalin Büyükadadaki evi

Kimse yaklaşamıyor


Birinci Dünya Savaşında, Osmanlı ordusunda görev yapmış olan bir Alman generaline ait olduğuna inanılan ev, Büyükadanın tepesinde, çok ıssız bir yere inşa edilmiş. Yokuş yukarı fayton yolculuğunun ardından koruluğun içinde uzun bir yol yürüyüp tepeye vardığınızda, harabe hâline gelmiş kalıntılar, garip bir bahçe kapısı ve ayakta kalan bir müştemilat çıkıyor karşınıza. Perili olduğuna inanıldığından yıllardır ada halkı mekândan uzak durmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder