uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

22 Haziran 2015 Pazartesi

72. Bölüm Survival Sonu.

Ölüm Meleği karargahta otururken birden yanına sansar geldi. Sansar ağzında lafları eveleyip geveliyordu. Ölüm Meleği '' Ne oldu Sansar lafı dolandırma '' diyerek bağırdı. Sansar başını önüne eğdi ve '' Efendim , Ağabey sizi bekliyor '' dedi. Ölüm Meleği ayağa kalktı. '' Nerede beni bekliyor '' diyerek kapıdan dışarı çıkarak toplantı odasına yöneldi.

Ağabey '' Hoş geldin ''
Ölüm '' Sizde hoş geldiniz ''
Ağabey '' Senin bir sözün vardı ? Kardeşini yakalamak ile ilgili. O sözüne ne oldu ? ''
Ölüm '' Hala geçerli. Fakat şu anda bizlere karşı bir eylemi ve zararı olmadığından sivilleri kurtarıyoruz biliyorsun ''
Ağabey '' O Sessiz sakin kimseye zararı olmayan çocuk. Yahudiler ve Nilay ile iş birliğine girdi. Şu anda Antalya'da Yanar taş mevkindeki kaledeler. Ya sen durdur sözünü tut. Yada biz durduralım. Tercih senindir. ''
Ölüm '' Argo'nun peşine Rusya'ya gitmeye hazırlanıyordum. Rusya ile ittifak halindeler. Bu bizim için çok daha ciddi bir sorun. ''
Ağabey '' Konsey kararını verdi. Rusya ile savaşmak şu anda akıl karı değil. Asıl iş iç meseleyi halletmek. Zaten tüm hazırlıklarımız son savaş üstüne kurulu. Sende biliyorsun. ''
Ölüm '' Peki Ağabey. Sözümü tutacağım. Şafak ile birlikte yanımdaki korumalarımla gider kafalarını kopartır gelirim ''
Ağabey '' İyi haberlerini bekliyorum Ölüm. Allah yar ve yardımcın olsun ''

Ölüm Meleği ağır adımlar ile çıktı dışarıya. Sansar hemen kapıda onu bekliyordu. '' Adamları topla. Şafakta gidiyoruz. '' Sansar meraklı bir şekilde '' Nereye komutanım '' diye sordu. Ölüm'e diye cevap verdi. Ölüme..  Bir kaç gün önce bilgisi gelmişti aslında Asit tarafından. Fakat dinlendiklerini düşünerek operasyonu ertelemişti. Operasyonu sadece kendi ve güvendiği askerleri bilirse Ateş'e zarar verme olasılığı düşer diye düşünüyordu. Fakat herkes öğrenmişti. Asit muhbir miydi ? Ölüm Meleği bunu düşünmek dahi istemiyordu.

Ölüm Meleği odasına doğru giderken karşısında Kali'yi gördü. Ufak kız kardeşi. Kocaman sarıldı ona. Sıcacık. Belkide kardeşini son kez göreceğini düşündü.  Kendi gibi Kardeşi'de bir titandı. Onu nasıl ele geçireceğini bilmiyordu. Fakat söz sözdü. Ateş ölürdü fakat teslim olmazdı. Kali'nin elini omuzuna attı Kali'de abisinin beline elini dolamıştı. Neşeli bir şekilde yürüyordu Kali. Olacaklardan habersiz. Sonra ise Deniz'i gördüler. Deniz ile sarıldı Ölüm Meleği. Deniz'in gözleri parlıyordu. Bir anlam veremedi başta.
Kali ile Deniz sanki ondan bir şeyler saklıyorlardı. Fakat aldırış etmedi Ölüm Meleği. Kardeşi ile tekrardan karşı karşıya gelecek olmanın stresi ile yaşıyordu. Tüm aile o akşam yemeğinde buluştular.

Ölüm Meleği , Annesi, Babası, Deniz ve Kali. Deniz'in ailesi de yoldaydı. Ölüm Meleği onlarıda aldırtacaktı yanlarına. Daha güvenli olacağını düşünüyordu onlarında yanlarında olması. Ölüm Meleği düşünceli olmasına rağmen pek çaktırmıyordu olan biteni. Ortama ayak uydurmaya çalışıyordu.

Deniz söze girdi. '' Lafı çok uzatmayacağım. Zombi Meleği ve Benim çocuklarımız oluyor. Hemde iki tane. Biri kız biri erkek. İkiz ''

Bu sözler karşısında herkes bir anda gülmeye başladı. Bir kişi hariç. Oda Ölüm Meleğinden başkası değildi. Doğmamış çocuklarının amcaları ile yarın savaşmaya gidecekti. Güldü. Tebessüm etti. Sevinmişti oda. Deniz'e sarıldı. '' Neden daha önce söylemedin '' diye Deniz'e birazda olsa takıldı. Kali atladı hemen '' Ee abi söylese bu toplanmamız boşuna olacaktı '' dedi. Ölüm Meleği güldü ve '' sende biliyordun değil mi ? hınzır diyerek kız kardeşine de sarıldı. Tüm akşam güzel bir yemek ve mutlu bir aile tablosu içinde kaldılar..

Gece olmuştu. Deniz Ölüm Meleği'nin göğsünde yatıyordu. Uyumuştu. Fakat Ölüm Meleği'nin gözüne hiç bir şekilde uyku girmiyordu. Gözleri açık bir şekilde tavana bakıyordu. Mirza ve Sebastian'ın ölümlerine sebep olduğu için Ateş'i hiç bir zaman affetmeyecek olsa da genede seviyordu kardeşini.

Birazda olsa uykuya dalmıştı. Sonra ise saatin 05.00 olması ile birlikte alarmın ötmesine gözlerini açtı. Saati kapattı. Deniz'e sarıldı. Deniz'in karnını okşadı. Sonrasında ise askeri üniformasını sırtına geçirdi. Titanyum kurşunları olan iki tabancasını kontrol etti. Titanyum ile kaplattığı kılıcını yanına aldı ne olur ne olmaz diye. Son kez bakar gibi Deniz'e baktı. Deniz huzur ve güvenle uyuyordu.

Ölüm Meleği ağır adımlar ile odasından çıktı. Helikoptere doğru yürüyordu. Sansar onu kapıda karşıladı ve selamını verdi.
Ölüm '' Adamları topladın mı ? ''
Sansar '' Evet efendim.  Kali, Asit , Tuncay, Kurşun ve Zehir ''
Ölüm '' Kali nereden çıktı ? ''
Sansar '' Efendim bilmiyorum. Helikopterde oturuyor ''
Ölüm '' Anlaşıldı Sansar. Ekibe yeni katılan Sedat ve Yasin nerede ? ''
Sansar '' Efendim onlarda burada. Fakat onlara görev verdim. Eşyaları taşıyorlar. ''
Ölüm '' İyi. Söyle onlarda geliyor. Umarım eğitimleri tamdır Sansar ''
Sansar '' Eğitimleri tam komutanım. Eğer hazır değillerse de ölürler komutanım. ''
Ölüm '' Ölmesinler. ''
Sansar '' Emredersiniz Komutanım ''

Sansar Sedat'a doğru baktı. Er Şahinöz işini bitir ve helikopterdeki yerini al ''
Sedat Şahinöz '' Emredersiniz Komutanım ''
Sansar Yasin'e doğru baktı. Yasin'de oflanarak eşyaları taşıyordu.
'' Er Erol işini bitir ve helikopterdeki yerini al ''
Yasin '' Emredersiniz komutanım ''

Ölüm Meleği bu esnada Helikoptere doğru yürüdü. Kali manikür yapıyordu tırnaklarına. Abisini görüncede '' Hoş geldin Abi , bizde seni bekliyorduk '' dedi gülerek. Fakat Ölüm Meleği gülmüyordu.

Ölüm '' Tuncay bunu kim aldı helikoptere ''
Tuncay '' Ben ne bileyim Ölüm. Geldiğimde buradaydı. Onun gelmesi fark etmeyeceğini düşündüm. ''
Ölüm '' Fark ediyormuş demek ki ''
Tuncay '' Bazı durumlarda fark edermiş ''

Ölüm Meleği Kali'yi tuttuğu gibi helikopterden dışarıya çıkardı. Kardeşine ilk kez sert davranıyordu.

Ölüm '' Kali biz burada çocuk oyuncağı oynamıyoruz. Burada gördüğün her adam benim için ve ay yıldız için ölmeye hazır. Seni ekibimde istemiyorum ve sen burada kalacaksın. Eğer tartışmak istiyorsan da seni bağlayıp öyle hareket etmek zorunda kalacağım ''
Kali '' Ama Abi. ''
Ölüm '' Aması maması yok. Ben israil ile savaşırken birde Kali'nin başına bir şey geldimi diye düşünürsem savaşamam. Sen burada Babamızı Annemizi, Denizi ve çocuklarımızı koruyacaksın ''
Kali '' Ben Alfa-Star B askeriyim. Unuttun mu ? ''
Ölüm '' Kimin askeri olman umurumda bile değil. Alfa-Star A nerede hepsi toprağın altında. En iyileri Sebastian'dı hani ? Ha yenilmez kral Mirza'ya ne demeli ? Hepsi şimdi toprak altında. Yada Amerikada et et diye geziyorlar. Onlar yeterince iyi olsalardı ölüp gitmezlerdi. Şimdi lafımı dinle Asker bu bir emirdir. ''
Kali '' Emredersin. Zombi Meleği ! ''

Kali arkasını döndü ve yürümeye başladı. Kurşun ve Zehir geliyorlardı. Kurşun ve Zehir'in tam ortasından geçerken ikisine birden omuz attı Kali.

Ölüm '' Siz nerdesiniz ? '' diye bağırdı Kurşun ve Zehir'e. İki askerde anlam veremedi Ölüm Meleği'nin bu ani tepkisine.
Kurşun '' Buradayız komutanım herşeyi aldık mı ? diye kontrol etmek istedik ''
Ölüm '' Binin helikoptere acele edin. Fazla vaktimiz yok. Akşama burada olmak ve ailemle yemek yemek istiyorum ''
Zehir '' Emredersiniz komutanım ''
Ölüm '' Asit nerede ? ''
Kurşun '' Görmedik komutanım ''

Ölüm Meleği '' Tuncay Asit Nerede ? ''
Asit '' Buradayım Komutanım. '' Helikopterin yan koltuğunda bilgisayar ile bir şeylere bakıyordu. Ölüm Meleği sinirden onu görememişti.
Ölüm '' Sansar hazır mısınız ? ''

Sansar '' Bir dakika içinde hazırız komutanım ''
Sansar '' Komutanımızın emri Sedat Şahinöz ve Yasin Erol kesinlikle ölmeyeceksiniz. Ve Ucuz kahramanlık peşinde koşmayacaksınız. Bu görevi tek başınıza bitirseniz bile sizin göğsünüze takılacak tek şey kurşun çekirdeği olacaktır. Anlaşıldı mı ? ''
Yasin ve Sedat '' Emredersiniz Komutanım ''
Sansar '' İkinci bir emre kadar Ölmenizi yasaklıyorum ''
Sedat ve Yasin '' Emredersiniz Komutanım ''
Sansar '' Hadi helikoptere ''

Ölüm '' Asit sende helikopterin arka tarafına gel. Anlatacaklarım var sizlere ''
Asit '' Emredersiniz komutanım ''
Tuncay '' Ben kaldım burada ''
Ölüm '' Çalıştır kara kuşuda gidelim Tuncay Dün söylediğim yere doğru ''
Tuncay '' Eyvallah Adamım ''

Tuncay helikopteri kaldırmıştı. Savaş helikopteri hızlı bir şekilde Antalya'ya doğru yola çıkmıştı. Daha güneş bile doğmamıştı.

Ölüm '' Arkadaşlar kardeşim Ateş'i tanıyorsunuz. İsyan çıkardı. Onu ve adamlarını ölü yada diri ele geçirmemiz isteniyor. Ateş'in yanındaki destekçilerini öldürmenizde hiç bir sakınca göremiyorum. Öldürün. Fakat Ateş'i öldürmek zorunda değilseniz bana bırakın. Anlaşıldı mı ? ''
Hep bir ağızdan '' Emredersiniz komutanım '' dedi askerler. İki Saat dinlenebilirsiniz şimdi. diyerek Ölüm Meleği Tuncay'ın yanına geçti.

Tuncay '' Neden bu kadar gerginsin Adamım ''
Ölüm '' Bilmiyorum Tuncay. kardeşim ile karşı karşıya gelmek canımı sıkıyor hepsi bu ''
Tuncay '' Bunu kardeş veya ağabey hesaplaşması olarak görmesen daha kolay atlatırsın ''
Ölüm '' Sana göre hava hoş. Her şeye fark etmez diyen bir yapın var ''
Tuncay '' Fark etsem ne olacak ki ? Antalya 'ya gidiyoruz. Fark etmez diyeceğim tabi. Nasıl diyorlar görev görevdir Ölüm ''
Ölüm '' Keşke senin gibi düşünebilsem.. ''


2 saat sonra. Antalya Kemer

Tuncay '' Herkes kemerlerini bağlasın. İniyoruz. ''
Tuncay boş bir arsaya iniş yaptı. Güneşin ilk ışıkları vuruyordu helikopterin camına. Sansar bir anda '' Kıpırdayın kıpırdayın diye bağırarak Kurşun Zehir Yasin ve Sedat'ı dışarıya çıkardıktan sonra kendisi de dışarıya çıktı. '' Tam siper yere '' diye bağırarak ikinci emrini verdi. Sansar'ın amacı olası bir zombi saldırısına karşı komutanını korumaktı. Fakat bilmiyordu ki Ölüm Meleği Zombiler ile konuşabiliyor hatta onlara hükmettiğini.

Ölüm Meleği helikopterden indi. Etrafına baktı. Asit diye seslendi. Asit hemen yanına doğru koştu.

Ölüm '' Asit kale ne tarafta ? ''
Asit '' Komutanım kale 3 kilometre güneyimizde ''
Ölüm '' Uydu görüntülerinde bir şey görebiliyor musun ? ''
Asit '' Hayır komutanım göremiyorum.  Uydumuz düştü''
Ölüm '' Uydu düştümü ? Sansar uydunun düştüğünden benim neden haberim yok ''
Sansar '' Komutanım biliyorsunuz diye düşündüm ''
Ölüm '' Neyi bilip neyi bilmeyeceğime bundan sonra sen değil ben karar veririm. Anlaşıldı mı ? ''
Sansar '' Emredersiniz komutanım ''

Hızlıca tek sıra halinde yürümeye başladılar. Önden Sansar gidiyordu. Arkasından ise Sedat ve Yasin geliyorlardı. Onların hemen arkalarında Kurşun ve Zehir vardı. Nilay'ın iki oğlu. Annelerine karşı savaşacaklarından habersizlerdi. Onların arkalarından ise Ölüm Meleği yürüyordu. En sonda ise Asit ve Tuncay gelmekteydi.

Sonunda ağaçların arasında Sansar dur işareti yaptı. Çok yüksek olmayan iki iki bucuk metrelik duvarların arasında bir yerdi burası. Kaleden daha çok otele benziyordu. Etrafta vurulmuş ve yatan zombiler vardı. Ölüm Meleği en arkadan öne doğru geldi.

Ölüm '' Beyler şimdi ben içeriye dalacağım. Silah sesini duyduktan sonra ön kapıyı kırarak içeriye gireceksiniz. Sedat keskin nişancıları hallet hemen. ''
Sedat '' Emredersiniz ''

Sedat snierin ucuna susturucuyu taktı ve ön tarafta duran iki keskin nişancıyı öldürdü. Ölüm Meleği birden yerinden kalktı ve koşmaya başladı. Ön kapıya tırmandı ve kendisini içeriye attı.

Ayaklarının üstüne yere düştü Ölüm Meleği. Avluda duran askerler şaşkındı. Birden omuzuna astığı akrep silahları ile ateş etmeye başladı. Silahlarını bile almaya fırsat veremeden bir çok askeri öldürmüştü. Silah seslerini duyan Ölüm Meleği'nin ekibide kapıya yanaştı. Tam kapıyı kıracaklarken Ölüm Meleği onlara kapıyı açtı. Hepsi bu sahne karşısında şaşkındı. '' Herkes siper alsın '' diye emrini verdi Ölüm Meleği..

Herkes siperlerini aldılar..

Ölüm Meleği öz güven ile avlunun tam ortasına doğru yürüdü. Lojmanın kapılarından askerler çıkmaya başladılar. Hepsinin namluları Ölüm Meleği'ne çevriliydi.

Ölüm '' Ben Türkiye Cumhuriyeti Ordular Komutanı Ölüm. Silahlarınızı bırakın ve teslim olun. Sizlere doğru çevrilmiş iki keskin nişancım. ve çok sayıda silahlı askerim var. Etrafınız tamamen kuşatıldı. Teslim olun ''

Askerler birbirlerine baktılar. Silahlarını bırakmasalar bile silahlarını indirdiler. Bu sırada garajdan bir araba sesi duyuldu. Arabanın içindekiler Ateş Berna ve çocukları ile Nilay ve Ares den başkası değildi. Arabayı Ares kullanıyordu. Ateş arabanın camını açtı ve elindeki silah ile '' Sizi hain orospu çocukları '' diyerek kendi askerlerine ateş etmeye başladı. Ares ise arabayı son sürat Ölüm Meleği'nin üstüne doğru sürüyordu. Ölüm Meleği önce ateş etmek istedi. Sonra arabada Ateş'in oğlu ve Berna'nın da olacağını düşünerek son anda kenara çekildi. Yerde yuvarlandı ve belinden çıkardığı tabancası ile birlikte arabanın iki arka lastiğine ateş etti. İki kurşunda iki lastiğe isabet etmişti. Araba beş yüz altı yüz metre ileride güç bela durdu. Arabadan indiler ve ormanlık alana kaçmaya başladılar.

Kurşun ve Zehir şaşkındılar. Çünkü arabadakiler Annesi ve Amcasıydı.  Ölüm Meleği hızlıca peşlerinden koşmaya başladı. Telsizi ilede Sansar sen diğer askerleri topla. Asit ve Tuncay benimle gelin diye emrini verdi.

Koşmaya başladı Ölüm Meleği. Arkalarından ormanlığa girdi..

Ateş '' Lanet herif. Gene herkesin beynini yıkadı. Orduyla gelmiştir. Uzaklaşmak en mantıklısı. ''
Nilay '' Tekneyle uzaklaşalım ''
Ares '' Tekne en mantıklısı. Sonrada bizimkilere haber veririm. Bizi alırlar ''

Ölüm '' Sizi almaya ben geldim ''
Berna '' Lütfen abi ''
Ölüm '' Berna kenara çekil ''
Ölüm '' Ateş, Nilay ve Ares. Bir taş ile üç kuş. Teslim oluyor musunuz ? ''
Ateş '' Hayır. Bunu eski usul halledelim derken silahlarını üstünden çıkardı ve kenara doğru fırlattı. ''
Ares ise cebinden çıkardığı güç iğnelerini vücuduna saplıyordu..
Ölüm ''harika. Çok harika.. '' Ölüm Meleği de silahlarını yere attı. '' Temiz bir dayağı hak ettin Ateş. Ama Ares aynısını senin için söylemem yanlış olur. '' diyerek Ares ve Ateş'in üstüne doğru koştu. Ölüm Meleği sağ bacağı ile havaya sıçradı ve Sol ayağı ile Ateş'in tam kafasına bir tekme attı. Ateş bir den yere yığılırken Ölüm Meleği iki ayağının üstüne düştü. Ares Ölüm Meleği'ne tam vuracağı sırada Ölüm Meleği Ares'in kolunu tuttuğu gibi dirseğinden kırıverdi. Ares yerde kıvranıyordu. Sağ kolu ise dirseğinden ikiye kırılmıştı.
Ölüm Meleği '' Güç iğneleri seni kurtarmayacak '' dediği anda Ares'in yanına yaklaştığı gibi boynundan yakaladı ve havaya kaldırdı. Havaya kaldırır kaldırmazda sırt üstü yere vurdu. Ares'in işi bitmiş gibiydi. Bunu gören Nilay oradan sıvışmak istediği sırada arkasında Asit belirdi. '' Nereye gidiyorsun Nilay hanım'' diyerek ellerini ve ayaklarını kelepçeledi.

Ateş birden Ölüm Meleği'ne doğru koştu ve yumruğunu attı. Ölüm Meleği'nin tam suratına geldi yumruk. Sonra bir sağ yumruk daha attı Ateş. Sonra bir tane daha sol yumruk. Sonra tekrar sağ yumruk. Ateş'in yumrukları Ölüm Meleği'nin suratında patlıyordu. Sonra ise Asit, Ölüm Meleği'nin kaburgalarına doğru vurmaya başladı. Tüm gücü ile saldırıyordu Abisine.

Ölüm Meleği kendini bir adım geriye çekti ve Ateş'in suratına bir yumruk attı. Ateş aldığı güçlü ve öldürücü yumruk karşısında neye uğradığının şaşkınlığı gitmeden Ölüm Meleği ikinci yumruğuda Ateş'in suratında patladı. Ateş kendini yerde buldu. Ölüm Meleği koştu ve Ateş'in kafasına doğru tekmesini burada patlattı. Ateş yerdeydi. Ateş'in üstüne oturdu Ölüm Meleği ve yumruklamaya başladı. Tüm gücü ile yumrukluyordu Ateş'i. Ateş kendinden geçmiş. Gözleri şişmiş. Dişleri dökülmüş ve burnu kırılmış bir haldeydi.Ölüm Meleği vurdukça vuruyordu. Ateş'in mecali kalmamıştı artık. Direnecek gücüde. Elini bile kaldıracak mecali kalmamıştı Ateş'in.

Ölüm '' Büyük Türkiye Cumhuriyeti Ordusuna isyan etmek ve vatan hainliği suçlarından dolayı seni tutukluyorum ''

Ateş'in elleri ve ayakları kelepçelendi. Helikoptere doğru götürün bunları diye emrini verdiği sırada. Kurşun ve Zehir geldiler. '' Anne '' diyerek tepkilerini gösterdiler.

Ölüm '' Anne'mi ? ''
Kurşun '' Komutanım Nilay bizim Annemiz ''
Ölüm '' Nasıl anneniz oğlum sizin. Kızın yaşı en fazla otuz. Sizi dokuz on yaşındamı çıkardı. Saçmalamayın.''
Zehir '' Komutanım Annemizi bırak ''
Ölüm '' Zaten bende diyordum önce Ateş'i bırakayım. Berna söyledi zaten. Sonrada Nilay ve oğullarını serbest bırakayım da aile sadeti olsun ''
'' Saçmalamayın. Nilay vatan hainidir ve o şekilde yargılanacaktır ''
Zehir '' Bizden günah gitti komutanım ''

Ölüm Meleği'ne doğru iki kardeş birden hamle yaptı. Fakat Ölüm Meleği ikisinin de hamlesini savuşturdu. Sonrasında gelen Sansar ise hem Kurşun'a hemde Zehir'e ateş etti. İkisinide yaralayan Sansar Yasin ve Sedat'a yakalayın diyerek emrini verdi. Kurşun ve Zehir 'de yakalanmıştı.

Ölüm'' Onları helikoptere götürmeye gerek yok. Burada sıkın kafalarına. ''
Nilay '' Sakın oğullarımı öldürme ''
Ölüm '' Oğullarından sonra Sansar bununda kafasına sıkın''
Sansar '' Emredersiniz ''
Nilay '' Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim ve öldürmeyeceksin Senin hayatını kurtaracağım ''
Ölüm '' Sana neden inanayım ''
Nilay '' Sen bilirsin. Söyleyeceğim bilginin ne kadar değerli olduğuna sen karar ver ve bana inanırsan oğullarımın canını bağışlayacaksın ''
Ölüm '' Anlaştık ''
Nilay '' Sebastian büyük bir ordu ile Türkiye'ye geliyor. Gelenler diye bahsedilen Sebastian'dan başkası değil. Senin sahip olduğun güçten daha güçlü bir şekilde geliyor. Mühürleri yerine takacak ve senin kanını akıtacaklar ''
'' Sadece sen değil. Seni tanıyan seven herkesi öldürecekler ''
Ölüm '' Mirza ? ''
Nilay '' Büyük ordusu zaten Mirza ''
'' İtalya'dan da Adrenalin'in komutasını alacak. Hala Beyefendi'ye bağlılar ve Türkiye'yi haritadan silecekler ''
Ölüm '' Saçma. Sansar sıkın kafalarına ''
Nilay '' Dur ispat edebilirim. Bekle ! Bu bellek, beyefendinin bilgisayarından çalındı. Barut'un öldüğü gün.  İstersen bak. ''
Ölüm '' Ver.

Belleği ceketinin cebine attı Ölüm Meleği. Sansar'a ve Asit'e doğru baktı.

Asit '' Komutanım zaman kazanıyor sıkalım kafalarına gitsinler ''
Ölüm '' Haklısın Asit. Bu deli saçmasını dinleyecek durumda değilim ama bırak kazansın. Eğer bu bellek'in içi boş ise yemin ederim burada ölseydim diye yalvaracak. Sana yemin ederim. ''
'' Götürün bunları ''
Sansar '' Emredersiniz ''


Ölüm Meleği tekrardan kalesine geri gelmişti. Yanında Asit ve Tuncay vardı. Ateş'i Nilay'ı yakalaması pek umurunda değil gibi gözüküyordu. Ateş'in karısı Berna'yı tutuklamayarak Ateş'e jest yapan Ölüm Meleği aynı şeyi Kurşun ve Zehir için söylemek mümkün değildi.

Asit bilgisayar'a USB belleği taktı. Aman Allah'ım inanmıyorum.

Ölüm '' Asit hemen kızıl yıldızı ara. Hemen ''
Asit '' Emredersiniz ''

Ölüm Meleği hızlıca telefon ile Beyefendi'yi aradı. '' Bir sorunumuz var. Tüm konsey toplansın '' dedi ve telefonu kapattı.
Asit '' Komutanım Kızıl Yıldız'a ulaşamıyorum. ''
Ölüm '' Ne demek ulaşamıyorum Asit ? Hazırlanın gidiyoruz edirneye ''
Asit '' Emredersiniz ''
Ölüm '' Tuncay helikopteri hazırla hemen ''


Survival Son.

19 Mart 2015 Perşembe

70. Bölüm Yarından Sonra

Bekir Akbıyık ve En yakın arkadaşı Burak Arık'a Zombilerin Dünyası Romanına katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

Eğer tribünden sahaya inmezseniz, korkarım biri çıkar, düdüğü çalar, ‘oyun bitti, herkes evine’ der.

Rahmetle Anıyoruz Sayın Bülent Ecevit


Bülent Ecevit Üniversitesi Zonguldak Kampüsü

Leopar ve Kurt her zamanki gibi güzellikleri ile büyülüyorlardı. Yavaşça. Yetişecek bir yerleri yokmuş gibi. Onları kim görse dönüp bakıyordu. Kızlar da erkeklerde. Sevgilisi olan kıza bakmayı bırakan bir öğrenci kafasını onlara çevirmişti. Gözlerini onlardan alamıyordu sevgilisi dürtene kadar.
Bir stant açıldı. Parfüm tanıtımı. Çapkın öğrencilerden bir kaç tanesi Leopar ve Kurt'a yazılmak için hemen standın başına toplanmıştı. Leopar ve Kurt çekicilikleri güzellikleri ve sempatiklikleri ile birlikte parfümleri öğrencilere sıkmaya başlamışlardı bile.

Ertesi gün

Bekir Akbıyık ve En yakın arkadaşı Burak Arık gene sıkıcı bir maliye dersine girmişlerdi. Canları gerçekten de sıkılıyordu. Fakat sorumlulukları canlarının sıkılmasından öndeydi. İstanbul'dan gelen haberler pek iç açıcı olmasada medya durumun ciddiyetini saklıyordu. Bunuda yapan '' Beyefendi '' den başkası değildi.

Bekir ve Burak derste uykuları gelmişti. Fakat genede kendi hallerinde takılıyorlardı. Bir den en ön tarafta oturan Sevda kusmaya başladı. Herkes sevdanın başına toplandı.

Bekir '' Sevda gene yapıyor numarasını ''
Burak '' Al benden de o kadar ''
'' Daha sınavlara da çok var halbuki ''

Sevda bir anda kusmayı bıraktı. Yere yığıldı. Öğretmen nabzını kontrol etti. Sevda'nın nabzı atmıyordu artık. Öğretmen '' Ölmüş '' diyebildi sadece. Ölmüş dediğinden itibaren herkes bir anlık şok yaşıyordu.  Öğrenciler ağlıyorlardı.. Bekir ve Burak birden ayağa kalkmışlardı. Tüm sınıf Sevda'nın başındaydı. Birden Sevda gözlerini açtı ve yanı başında duran Öğretmenin boynundan ısırıverdi ve şah damarını parçaladı. Öğretmen kanlar içinde yere yığılırken kalabalık panik içinde bağırıyor ve kaçışıyordu. Sevda'nın durumu için herkes başında toplanmıştı. Fakat başka bir öğrenci daha vardı. O ise sırasında birden gözünü açarak en yakında bulunan Fuat'ı ensesinden ve sırtından çoktan ısırmaya başlamıştı. Sevda sıra arkadaşını da yakalayarak ısırdı. Öğretmen ise zombiye çoktan dönüşmüştü ve kendine bir kurban arıyordu. Sınıf bir anda kaosa sürüklenmişti.

Bekir ve Burak olan bitene şaşkınlık ile bakıyorlardı. Bekir birden sıralardan tekini alarak cama doğru attı. Cam kırılmıştı. Kapının önündeki zombi sürüsünün etrafından geçmek yerine atlamak daha mantıklıydı. Burak ve Bekir de bunu yapmışlardı. Camdan aşağıya atladılar.

Burak '' Oğlum pencere den atlamak varken neden camı yerle bir ettin ? ''
Bekir '' Hep bunu yapmak istemiştim ''

Sınıftan uzaklaşıyorlardı. Her tarafta çığlık sesleri geliyordu. Bir koşturma bir kovalamaca. Burak ve Bekir sınıftan kaçmayı başarmış olsalarda genede ne yapacaklarını nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Kendilerini savunacak bir sopa dahi yoktu ellerinde.  Yapacakları tek bir şey vardı güvenli bölgeye gitmek. Fakat neresi güvenliydi bilmiyorlardı.

Birden güvenlik görevlilerini gördüler. Kullanılmayan bir binaya giriyorlardı. Bekir '' Şimdilik bizde oraya girelim , Ortalık sakinleşince başımızın çaresine bakarız '' diyerek bir öneride bulundu. Burak'ta bu öneri kafasına yatmış olacak ki hiç itiraz etmedi. İki dost hızlıca ve çaktırmadan kullanılmayan binaya doğru hareket ediyorlardı. Zombilerden teki bir kızın üstüne doğru yürüyordu. Bekir kızı kurtarmak için kıza ve zombiye doğru koştu. Kız güzel tabi. Fakat Bekir yetişemeden Zombi kızı ısırmaya başladı. Bekir bu durumda kızı kurtarmanın anlamsız olduğunu bildiği için hiç bir hamle yapmadı. Kızın ümidi Bekir'in geri dönmesinde değil ; Zombinin ısırıklarında bitiyordu.

Bekir ve Burak kendilerini kullanılmayan boş binaya attılar. Binanın kapısının önüne geldiklerinde kapı kapalıydı. Kapıya vurmaya başladılar. '' Alın bizide içeri '' diyerek. Fakat kimse oralı olmuyordu. Zombilerde arkadan Bekir ve Burak'a doğru yaklaşıyorlardı. Kapı birden açıldı ve içeriye girdiler. Kapı tekrardan kilitlendi. Kapıyı açan bir güvenlik görevlisiydi.

Odaya girdiklerinde on iki on üç tane öğrenci ve üç tane güvenlik görevlisi vardı. İki kişi ise yatıyordu. Isırılmışlardı. Burak ve Bekir etraflarına baktılar. Güvenli sandıkları yer hiçte güvenli değildi. Fakat hiç yoksa bir süre idare edebilirdi. Öğrenciler yakınlarına telefon etmeye çalışıyorlardı fakat kimse kimseye ulaşamıyordu.

Bekir en yakın arkadaşına döndü ve '' Sopa gibi bir şeyler bulmalıyız , burada çok duramayız '' dedi. Burak '' Hadi o zaman '' diyerek beraber sopa aramaya başladılar. Etrafta hiç bir şey yoktu. Bir kaç masa ve sandalyeden başka. Onlarda Bir masayı ters çevirdiler ve kendilerine birer tane sopa yaptılar.

Bir odaya geçtiler ve orada beklemeye başladılar. Sudan başka hiç bir şey yoktu. Su da önemliydi elbette ama karınları acı kaçaktı bir süre sonra.

Ertesi Gün.

Açlık baş göstermişti. Sadece su karın doyurmuyordu. Herkes patlamaya yakın bomba gibiydi. Sinirler gerilmişti.

Zehrayı İsmet üst katlardan birine götürdü. Götürdüğü yerde hiç bir şey yoktu. Sadece karanlık. Çantasından çıkardığı bisküvileri birlikte yediler. Bisküvileri Leopardan almıştı İsmet.  Sonrada birden öpüşmeye başlamışlardı.

Birden ikisi birden yere yığıldılar. Can çekişiyorlardı. Çığlık dahi atamıyorlardı. Yerde kıvranıyorlardı sadece.  Bekir ve Burak ve diğerleri daha fazla açlığa dayanamayacakları aşikardı. Fakat genede dışarıya çıkmayı kimsenin gözü yemiyordu.

Zehra'nın en yakın arkadaşların Sevim Zehra'yı merak ederek üst katlara doğru çıktı. Her taraf karanlıktı. Elektrik dahi çekilmemişti binaya. Sevim '' Zehra Zehra '' diye bağırıyordu. Fakat hiç bir yerden ses gelmiyordu. Zehra korkmaya başlamıştı. Fakat arkadaşının durumunuda merak ediyordu. Birden bir odaya girdi. Oda karanlıktı. Zehra ve İsmet karşısındaydı. Göremiyordu suratlarını. '' Burada mısınız bende sizi arıyordum '' dedi . Fakat Zehra  ile ismet hiç konuşmuyorlardı. '' Neden bir şey demiyorsunuz '' dediği anda Zehra ve İsmet yürümeye başlamışlardı çoktan. Bir anda Sevim'i yakaladıkları gibi ısırmaya da başladılar.
Sevim acıdan bağırıyordu. Çok canı yanıyordu ve bağırıyordu..

Bunu duyan Burak ve Bekir merdivenlerden üst kata doğru hızlı adımlar ile ilerlediler. Gördükleri manzara hayatlarında unutamayacakları bir manzaraydı. İki sevgili oturmuşlar ve Sevim'i ısırarak parçalıyorlardı. Bekir müdahale etmek istedi fakat Burak engelledi. '' Onun için yapılacak hiç bir şey kalmadı , Hadi artık gidelim buradan '' dediği sırada aşağıdan çığlık sesleri gelmeye başladı.

Aşağıya indiklerinde her yer ana baba günü gibiydi. Isırılanlar zombiye çoktan dönüşmüşler ve diğerlerine saldırıyorlardı. Burak ve Bekir kapıyı açtıkları gibi oradan uzaklaşırken Beyza'yıda yanlarına aldılar. Üçü birlikte koşuyordu. Karşılarına bir zombi gurubu geldi.

Burak ve Bekir ellerindeki sopalar ile Zombilere vurmaya başladılar. Zombiler daha diri olduğu için fazlaca bir mücadele gerekiyordu. Fakat aşmayı başardılar. İleride duran park halindeki arabaya doğru gitmeye çalışıyorlardı. Sonunda arabaya geldiler. Arabanın camına vurdu Bekir ve camını kırdı. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktılar.

Bülent Ecevit üniversitesinden uzaklaşıyorlardı..

Bekir arabayı kullanıyordu. Yolda her tarafta zombiler ve zombiler ile birlikte ortaya çıkan kaos ortamı vardı. Karanlık yolda belli oluyordu bu. Beyza arabanın arka koltuğunda oturuyordu ve tir tir titriyordu kız. İlerliyorlardı. Fakat sonunda arabadan dumanlar gelmeye başladı. Arabayı zor bela durdurdu Bekir.

Ormanlık alana daldılar üç arkadaş. İlerlemeye başladılar. Sabah'a kadar yürüdüler. Açlıkla mücadele etmek zordu çünkü. Bir yandan soğuk bir yandan ise açlık ve susuzluk.
Bekir Burak ve Beyza kar yemeğe başlamışlardı. Günlerce ilerlediler. Sadece kar ile doymaya çalışıyorlardı. Çakmak yok. Kibrit yok. Soğuk bir yandan. Sonunda şehir merkezine ulaşmışlardı.
Ama hepsi bitmişti.
İçlerinden en diri olan Bekir siz burada kalın ben geleceğim dedi.

Bekir açlığında etkisi ile şehir merkezine doğru temkinli bir şekilde ilerlemeye başladı. İlerledi.. Sonunda bir market gördü. Burada yemek için gerekli erzakları bulabileceğini düşünüyordu. Markete bir hırsız gibi girdi kırık camdan. Marketin içi beyhudeydi. Taşıyabileceği kadar poşetlere bisküvi aldı. Kola da alarak yanına Burak ve Beyza'nın yanına doğru gitti.

Fakat Burak'ın her tarafında kan vardı ve etrafta yerde yatan zombiler dışında Beyza'da yatıyordu. Burak ağlıyordu bir yandan. Açlık uykusuzluk bir yandan ve duygusallık. '' Onu koruyamadım '' diyordu. Sadece onu koruyamadım diyordu.. Bekir arkadaşına sarıldı. Bekir '' Hadi ye bir şeyler '' demekten başka bir seçeneği yoktu. Karınlarını doyurdu iki arkadaş.

Ve kendileri için yeni bir yer aramaya başladılar..
İki arkadaş dayanışması ile terk edilmiş bir köy evi bularak burayı sağlamlaştırmaya ve yarıma muhtaçları buraya toplamak istiyorlardı..
Kendilerine güzel bir yer yapmışlardı..

1 Sene sonra ..

Bekir ve Burak zombilerden kurtardıkları siviller ile birlikte kendilerine ufak bir birlik yapmayı başarmışlardı.

Ufak Çocuk koşarak hızlı bir şekilde geldi. '' Bekir Abi Askeri bir jeep geliyor bu tarafa doğru ''
Bekir '' Allah Allah bir senedir bir askeri jeep görmedik. ''
'' Neyse gelmesini bekleyelim ''

Jeep geldi. Hummer 'dan inen kişi Kızıl yıldız'ın komutanından başkası değildi.

Kızıl Yıldız Komutanı '' Bize yardım çağrısı gönderen kimdi ? ''
Bekir '' Bendim fakat her gün gönderiyorum ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Kaç kişisiniz ? ''
Bekir '' 15 çocuk , 30 Erkek ve 10 kadın ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Bizlere katılmak isterseniz kapımız açık ''
Bekir '' Siz kimsiniz ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Biz Türkiye'nin gerçek sahibiyiz ''
'' Düşünmeniz için yarım saate ihtiyacınız var ''
'' Yoksa ekibim ile birlikte buradan ayrılacağım ''
Bekir '' Lütfen bekleyin ''


Bekir grubun lideriydi. Aslında lideri değildi ama son söz hep ondan çıkıyordu. Burak ile görüştüler. Kızıl Yıldız'a katılmayı kabul ettiler.

Komutanın Arabası

Bekir '' Komutan sizmisiniz ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Komuta bende. Ama komutanımız şu anda yok ''
Bekir '' Nerede ? ''
Kızıl Yıldız Komutanı '' Çok uzaklarda ''
'' Geleceği günü bekliyoruz ''

18 Mart 2015 Çarşamba

71. Bölüm Gönülsüz Köpek

Ceyhun Çağıl bir sitede oturuyordu. Duvarları yeterince kalın ve yüksekti. Kaosa evde yakalanmışlardı. 3 Metreye ulaşan sitenin güvenlik duvarı zombileri onlardan uzak tutmaya yetiyordu. Ceyhun'un babası Site yönetimindeydi. Zombilerin geleceğini ön gören site yönetimi tedbir amaçlı erzak stoğu yapmış kapıları güçlendirmişti. Kalabalık bir site olduğu için erzaktan yana sıkıntıları yoktu. Para toplayarak silah ve cephane bile almışlardı kendilerine.
Mağaza ve Eczaneler ile doluydu. Sitenin içi zaten.

Beklendiği gibi zombiler istanbula girdiği haberleri yayılmaya başlandı. O sırada Site yönetimide kendi önlemlerini aldılar. Dış dünyada neler olup bittiğinden habersiz tabiri caiz ise kaplumbağa gibi kabuklarına çekildiler.
Gerekmedikçe sokağa bile çıkmıyorlardı..
Sadece telefon ve apartman içi toplantılar oluyordu.
Geçen helikopterlerin onları fark etmesini bile istemiyorlardı.
Duvarların üstüne jilet tellerden bile çekmişlerdi. Yaklaşık boyu iki metreydi. istemedikleri zaman dışarıdan hiç kimse içeriye giremezdi. ve kimsede çıkamazdı.

Aylar bu şekilde geldi ve geçti. Ceyhun antrenmanlarını eksiksiz yapıyordu. Ceyhun'un arkadaşları Ertuğrul Osman ve Damla sitedeki en iyi arkadaşlarıydı.

Ertuğrul '' Burada sıkışıp kaldık. Canım sıkılıyor ''
Ceyhun '' Sende benim gibi eğitim yap ''
Ertuğrul '' Benim eğitimim tam ''
Osman '' Kesin tamdır , Bütün gün bilgisayar oyunundan başka hiç bir şey yapmıyorsun ''
Damla '' Babam söyledi. Yakında bir keşif ekibi oluşacakmış , Erzaklar bitmiş ''
Ceyhun '' Siz benim neden çalıştığımı sanıyorsunuz. İşte bugün için. Macera için. Savaşmak için ''
Ertuğrul '' Zombiler ile savaşmak için antrenman yapmaya gerek yok ''
Ceyhun '' Sende haklısın ''

Bir Hafta sonra Site yönetimi toplantısı .

Başkan '' Erzaklarımız hızla tükeniyor, Buna bir çözüm bulmalıyız benim tavsiyem bundan sonra iyi yemek yapanlar ile toplu bir yemek tüketimidir ''
Apartman Sakini 1 '' Doğru diyorsunuz ama bu seferde israf çok olacak , Toplu yemeklerde biliyorsunuz ki israf çok olacak ''
Apartman Sakini 2 '' Öyle yapacağımıza herkese eşit miktarda aile bireyine göre erzak verelim. Bir ay boyunca başka hiç bir şey vermeyelim. Herkes idare etsin ''
Apartman Sakini 3 '' Bencede ; En güzeli bu. Ve depoyu da belirleyecek bir ekip kontrol etsin ''
Başkan '' Mantıklı .. Kabul edenler ? ''
'' Kabul edilmiştir. ''
Başkan '' İkinci konumuza geçiyorum. ''
'' Arkadaşlar hepimizde bildiği gibi bir keşif grubu kurmalıyız ''
'' Erzağımız bitiyor. Erzak aramaya çıkacak kabiliyetli gençlere ihtiyacımız var ''
'' Etrafı iyice taramalı ''
'' Ayrıca askeri birlik ve polis istasyonundan belki silahlar bulabiliriz ''
'' Askeri araçlarda olabilir ''
'' Sizler ne dersiniz ? ''
Apartman Sakini 5 '' Bu keşif grubunu kimlerden ve nasıl seçeceğiz ? ''
Apartman Sakini 6 '' Dışarıya çıkmak istemeyen bir insanı bu keşif gurubuna dahil etmemiz mantıklı mı ? ''
Apartman sakinleri '' Kesinlikle. Aramızda dışarıya çıkmayanlarda olabilir ''

Apartman sakinleri kendi aralarında tartışmaya başlamışlardı. Toplantı amacından çıkmış ve kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Büyük bir uğultu kopuyordu.

Başkan '' Lütfen sakin olun arkadaşlar ''
'' Lütfen ''
'' Herkes bir sussun ve beni dinlesin ''

Başkan'ın bu lafından sonra salonda büyük bir sessizlik hakim oldu.

Başkan '' Hepinizin korktuğunu biliyorum. Ailenizi riske atmak istemeyeceğinizi de anlıyorum ''
'' Bu iş için kendi oğlum ''
'' Ceyhun'u çağırıyorum ''
'' Ekibi yönlendirecek kişi Ceyhun'dur.. Yanına katılmak isteyen katılır. Katılmaz ise kendi gider ve her türlü bize bakacaktır ''

Kalabalığın meraklı gözleri ile Ceyhun birden Babasının yanına doğru yürüdü.

Ceyhun '' Merhaba. Hepiniz beni tanırsınız. Beni bilirsiniz. ''
'' Gelmek isteyen gönüllü olan kişiler ile çalışacağım. Gönlü olmayan zaten gelmesin ''
'' Gönülsüz köpek sürüye kurt salarmış ''
'' Bu işte gönüllü olanlar beni nerede bulacağını biliyorlar ''
'' Hadi iyi akşamlar ''

Ceyhun'un bu çıkışı ile birlikte bütün salon suskunluğa hakim olmuştu. Başkan tekrardan mikrofonu eline aldı ve..

Başkan '' Görüyorsunuz. Oğlumu ortaya koyuyorum ''
'' Benden daha ne gibi fedakarlık bekliyorsunuz ''


Başkan bu sözlerden sonra salondan ayrılmıştı.

Yarım saat sonra :

Ceyhun ve Babası evde ..

Ceyhun'un Babası : '' Eminmisin oğlum böyle bir görevi kabul etmeye. sırf benim oğlumsun diye böyle bir görevi kabul etmeni kabul edemem ''


Ceyhun '' Olsun baba. Birisinin bu görevi kabul etmesi gerekli. Ben kendimi hazır hissediyorum ''
'' Hiç bir şey olmaz bana ''
'' Beraber seninle poligonlarda çok ateş ettik , kendimi korurum ve riske atmam ''
'' Önce şu polis karakoluna gidip bakayım. İşimize yarayacak silah ve mühimmat var mı ''
'' Sonrada askeri birliğe gideceğim ''
'' Haritada sana güzergahımı da söyleyeyim. Eğer 12 saat içinde gelmezsem bir ekip yollarsın ''

Ceyhun'un Babası '' Yalnız mı gideceksin ? ''

Ceyhun '' Evet yalnız gideceğim. Hem kimseyi riske atmamış olurum. Hemde başkalarını korumak ile kendimi tehlikeye atmamış olurum ''
'' Hızlı çevik ve güçlüyüm ''
'' Son üç aydır hızımı iyice arttırdım ''

Ceyhun'un Babası '' Tamam iyice düşün. Güzel de bir plan yapalım. Sonra git o zaman. Fikrin değişmeyecek ''

Ceyhun '' Değişmeyecek ''


2 Gün sonra.. Kimse başvurmak için gelmemişti.

Ertuğrul '' Yalnız başına gitmene gönlüm razı değil seninle bende geliyorum ''
Ceyhun '' Ben tek bir gideyim. Bir dahaki sefere beraber gideriz ''
Osman '' Olmaz öyle şey , anca beraber kanca beraber ''
Damla '' Bizde geliyoruz ''
Ceyhun '' Dışarıda ne var bilmiyoruz. Bİzi ne bekliyor onuda bilmiyoruz Lütfen arkadaşlar ben gideyim sonra söz veriyorum beraber gideriz ''
Osman '' Bizde geliyoruz ''
Damla '' Aynen ''
Ertuğrul '' Bizde seninleyiz ''
Ceyhun '' Sizi tehlikeye atamam ''
Damla '' O zaman sende gitme ''
Ceyhun '' Buradaki insanlara yiyecek ve içecek lazım kim temin edecek bunları ''
Damla '' Tek başına sen nasıl yapacaksın bunu ? ''
Ceyhun '' Ben keşif için gidiyorum arkadaşlar sadece bakıp geleceğim. Tehlikeli bir iş yok ''
Ertuğrul '' O zaman bizde senleyiz ''
Ceyhun '' Tamam Yarın sabah 9 da burada buluşalım. Saat 10 da hareket edeceğiz ''
'' Gidin ve hazırlanın ''

Ertesi gün sabah 05.00 saat çaldı ve Ceyhun yatağından kalktı. Bütün gece zaten doğru düzgün uyuyamamıştı. Saat onu uyandırmadı. Sadece bir uyarı verdi. Vakit geldi diye. Bir şeyler atıştırdı. Sonra ise Babasını uyandırdı. Babası Ceyhun'un gözlerine baktığında Ceyhun'un gözleri Babasına sadece tek bir şeyi anlatıyordu '' vakit tamam  '' Ceyhun son kez belkide uyuyan kardeşlerine sarıldı.

Ceyhun ve Babası arabaya indiler. Babası '' Benzini doldurdum. Depoda da yedek benzin var. İki tanede silah. Bir tanede otomatik tüfek. Belki ihtiyacın olur '' dedi.

Ceyhun ve Babası birbirlerine sarıldılar.  Babası kapıdaki görevlilere kapıyı açmalarını söyledi ve Ceyhun siteden çıkarak Onlara 30 kilometre uzaklıktaki karakola dolu gidiyordu..

Ceyhun arkadaşlarına yanlış saati söylemişti. Onlar bu olayı fark ettiklerinde Ceyhun çoktan polis karakoluna varmış olacaktı. Ertuğrul Osman ve Damla yı tehlikeye atamazdı. Ona belki çok kızacaklardı döndüğünde fakat belkide hiç dönemeyecekti Ceyhun..

Ceyhun yolda ilerlemeye devam ediyordu. Çok gergindi. Yollarda birbirine çarpmış arabaları , yanmış arabaları görüyordu. Zombileri görmeye başladı. Onlara tiksinerek baktı. Sabahın erken saati. Hafiften yağmur çiseliyor. Bir yandan ise hava soğuk. Arabanın kliması çalışmıyor. Camlar buğu yapmaya başladı çoktan. Camları hafif araladı Ceyhun. Bu seferde soğuk hava arabadan içeri giriyor. Rahat hareket etmek istediği içinde ince giyinmiş Ceyhun. Üşüyor..

Çok üşüyordu..

Polis karakolunun kapısı ağzına kadar açıktı.. Yerde kanlı iki tane silah vardı. Ceyhun arabanın içinde duruyordu. Hiç de düşündüğü gibi kolay değildi. Filmlerdekine benzemiyordu. Üşüyor ve korkuyordu. Bir cesaretle çıktı arabadan. Yerdeki silahları kontrol etti. İkiside doluydu. Temizlenmesi  gerekiyordu sadece.
Arabaya attı.
Elindeki tabancasının emniyetini açtı ve polis karakolundan içeri girdi. '' Ne yapıyorum ben '' diyordu kendi kendine. '' İçeride ne bulacağımı sanıyorum ki '' diye geçiriyordu. Ağır ağır yürüyordu karakolun içinde. Karakolun içi savaş alanı gibiydi. Her yer dağılmıştı. Duvarlarda yerlerde her yerde kan lekeleri ve insan artıkları vardı.
Ceyhun ne bir silah görebiliyordu nede yaşam formu. Ceyhun elektrikleri açmak istedi. Fakat elektriklerde kapalıydı. Cebinden çıkardığı feneri yaktı. Daha ileriye gitmek istiyordu. Zombilerin olmayışı ona cesaret getirmişti.
Bir kaç adım attığı zaman uğultuları duymaya başladı. Zombilerin yakarışlarıydı bunlar.. Ceyhun bir adım daha attı temkinli bir şekilde. Bir iki tane ise halledebileceğini düşünüyordu.
Bekliyordu. Silahını boş koridora uzatmıştı. Bekliyordu. Elleri titriyordu heyecandan.
Zombiler karanlıktan gelmeye başladılar.
Ceyhun hiç düşünmeden ateş etmeye başladı.
İlk defa canlı bir hedefe ateş ediyordu.
Ateş etti Ceyhun. Fakat isabet ettiremedi.
İkinci kez tetiğe dokundu. Fakat bu seferde öndeki zombinin omuzuna geldi.
Üçüncü kez tetiğe dokundu bu sefer gene karavana..
Dört
Beş
Yavaşça arkasına doğru adım atmaya başlamıştı. Zombiler yaklaşıyordu çünkü. Bir kaç adım attı gerisin geriye. Bir el daha ateş etti. Fakat gene vuramamıştı. Arkasını döndü oradan çıkmak için fakat silah seslerine ve arabanın sesini duyan zombiler karakolun kapısından çoktan girmeye başlamışlardı. Ceyhun köşeye sıkışmıştı. İki taraftan da zombiler geliyordu. Zombiler kalabalıktı.
Tam sağ tarafında duran kapıdan içeriye girdi ve kapıyı kapattı Ceyhun. Yeşil bir kapıydı.Ceyhun hemen orada duran dosya dolabını kapının arkasına çekti. Boncuk boncuk terlemişti.
Zombiler ise kapıya çoktan ulaşmışlar ve kapıya elleri ile vuruyorlardı. içlerinde kalan belkide son insani İç güdüyle.
Soğuk soğuk terliyordu Ceyhun. Ayağa kalktı ve camdan atlayabileceğini düşündü.  Yavaşça cama doğru yürüdü Pencereyi açtı. Oradan atladı. Koşarak arabanın içine girdi. Derin bir nefes aldı. Terini sildi. Zor bir yarım saat geçirdi. Arabayı direk sürdü..

Sakinleşmeye çalışıyordu fakat sakinleşemiyordu. Elleri titriyordu. Sakinleşemiyordu.. Hiç düşündüğü gibi gitmiyordu. Korkuyordu.
Sonunda bir AVM ye geldi. AVM de kimsecikler yoktu ve kolaylıkla içeriye girilebilirdi. Fakat genede temkinli olabilmek için girmedi. Tek başına bu işleri yapamayacağını anlamıştı.
Eve dönmeye karar verdi iyice AVM yi gözlemledikten sonra.
Buradaki kıyafetler ve yemekler uzun bir süre yetebilirdi.
İyice araştırdıktan sonra geriye döndü.

Ceyhun Önce durumu babası ile paylaştı. Sonra ise herkese söyledi. Bir ekip oluşturuldu. Üç araba ile AVM 'ye giderek AVM de işe yarayan herşeyi oraya gelmiş sevkiyat tırlarına koyarak evlerine götürdüler. Oradan ise başka bir depoyu daha soydular.

Soymaya alışmışlardı. Zombilere karşı verdikleri savaşta bazen kayıplar yaşasalar da genede devam ediyorlardı..

Bir akşam üstü Osman'ın odası..

Osman '' Ceyhun ; Bir sinyal aldım. Şifreli bir sinyaldi. Onu çözmek zaman aldı. Fakat sonunda çözdüm. Askeri telsizi dinlemeye başladık. Bir kaç bir şey bulduk ''
Ceyhun '' Ne gibi ''
Osman '' Elektrik ve güç kesintileri olacakmış, Uydu düşmüş ''
'' Ölüm adası gibi bir yerden gelenlerden bahsediyorlardı orada dinleniyoruz dediler ve görüşme kesildi ''
'' Çok önemli birileri geliyormuş ''
'' Kızıl Yıldız diye askeri birlik bunları bekliyormuş ''
Ceyhun '' sizde duydunuz mu ? ''
Damla '' Duyduk tabi ''
Ertuğrul '' Duymazmıyız ''
'' Kaydetmedin mi ? Osman sen bunu ? ''
Osman '' Dur bekle sende dinle ''
Ceyhun '' Bekliyorum ''

Osman bilgisayarından bir kaç işlem yaptı ve bilgisayarının sesini açtı.

Asker 1 '' Uydumuz düştü. Tekrar ediyorum uydumuz düştü ''
Sansar '' Düştü mü düşürüldü mü ? ''
Asker 1 '' Düştü efendim. Güç kesintisi oldu ''
Sansar '' Elektrikler kesileceği söylendi, Dünya eskiye dönüyor ''

Konuşma 2

Asit '' Komutanım. Ölüm Adasından geliyorlar ''
Ölüm Meleği  '' Kim bunlar öğrenebildin mi ? ''
Asit  '' Muhbirimizden aldığımız bilgiye göre öğrenememiş. Fakat kara yolu ile edirneye doğru geliyorlarmış ''
'' Komutanım Kızıl Yıldız Askeri birliği bunları Edirnede bekliyor ''
'' Pusuya yattılar ''
Ölüm Meleği '' Anladım ''
Asit '' Komutanım. Nilay'ın yerini bulduk. Antalya olimposta ''
Ölüm Meleği '' Asit birlik hazırlansın yarın yola çıkıyoruz ''
Asit '' Komutanım dinlenme tespiti ettik , Kırmızı hat ''

Yoğun bir cızırtı sesi duyuldu..

Ceyhun '' Oğlum bunlar ne  ? Ne bunlar ?  Ne diyor bunlar ? ''
Osman '' Bilmiyorum . Ama bir tuhaflık söz konusu ''
Damla '' Bu nedir helikopter sesi mi ? ''
Ertuğrul '' Bu sesler de ne ''
Ceyhun '' Osman seni tespit mi ettiler bunlar ? ''
Osman '' Kahretsin ''

Ceyhun ve arkadaşları dışarıya çıktılar.. Dışarıda İRA komutanı vardı.

İRA komutanı..

'' Kapıları açın ve teslim olun '' diye bağırdı.

Ceyhun ile babası göz göze geldi.

İra Komutanı

'' Kapıları açın . Zorla bir şey yapmak istemiyoruz , Kimseye zarar gelmesine gerek yok ''

'' Türkiye Devleti Ordusuna Karşı gelmeyin ''

'' TESLİM OLUN ''

Babası kapıyı açın talimatı verdiği anda . Kapıdan içeriye kar maskeli askerler çoktan girmişlerdi. Herkesi yerlere yatırdılar.

İRA Komutanı '' Bizi dinleyen kim ''
'' Kim dinliyor bizi ''

Ceyhun ile Osman birbirlerine baktılar.

Ceyhun '' Ben dinledim '' diyerek bağırdı..

İRA komutanı askerlerine Alın bunu dedi. Osman bende dinledim diyerek atıldı. Bunuda alın dedi. Ertuğrul ve Damla '' bizde dinledik '' dediler.. Onlarıda aldılar..

İRA Komutanı '' Önemli güvenlik bilgilere ulaşmış sizin evlatlarınız ''
'' İstihbarat için onları almak zorundayız ya zorla ya güzellikle ''
'' Basit bir dinleme olayı ise güvenliğimizi nasıl kırdıklarını öğrenmek zorundayız ''
'' Bize telefondan 112 'yi aradıktan sonra 258 yıldız 951 kare ye basarak ulaşabilirsiniz ''
'' Bir şey çıkmazsa evlatlarınızı geri getirir bırakırız ''
'' Burada yaşamakta zorlanıyorsanız ileride bize ait bir askeri kamp var. oraya intikalinizi sağlayabiliriz ''
'' Profesyonel bir koruma isterseniz kapımız açık ''
'' Şimdi gidiyoruz ''

Ceyhun'un babası '' Evlatlarımızın başına bir şey gelmeyecek değil mi ? ''
İRA '' Dediğim gibi gelmeyecek ''


Ceyhun Ertuğrul Osman ve Damla yıda yanlarına alarak IRA komutanı oradan uzaklaşırken. Diğerleri ise Askeri birliğe sığınıp sığınmamanın planlarını yapıyorlardı. Bir hafta sonra Ceyhun ve arkadaşları geri dönerken. İRA komutanı onları koruması için bir Adrenalin birliğini oraya göndermişti.


Zombilerin Dünyası adına Ceyhun Çağıl ve arkadaşları Ertuğrul Osman ve Damla  'ya teşekkür ederiz..

23 Şubat 2015 Pazartesi

69. Bölüm Savaşı Piyade Kazanır

Zombilerin Dünyası Okuyucularından Burak Çoşkun'a romana katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

Sular yükselince, balıklar karıncaları yer..
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... 
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir...
Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. 
'Suyun akışı' karar verir...

Uyarı : Bu romanda geçen kişi kurum ve kuruluşlar tamamen hayal ürünüdür. Kahraman Türk Ordusu ile Alakası yoktur. 

Toplumda ordunun yeri her zaman ayrıdır. Her toplum resmi geçitlerde kendi ordusunu, topunu tüfeğini gurur duyarak seyreder ve tarihte kazanılan zaferlerini yad eder..  Ordularınız ve teknolojiniz ne kadar gelişmiş olursa olsun. Savaşı daima piyadeler kazanır ve piyadeler kaybeder. 


Sıradan bir gün sanıyordu bütün askerler.. Zombilerin Edirne kapı sınırına dayandığından haberleri yoktu. Haberi olanlarda artık yaşamıyordu. Üst düzey komutanlar biliyordu sadece acı gerçeği. Piyadeler taksim ve çevresini ablukaya almışlardı. Taksim ve etrafında halk tarafından istenmeyen piyadeleri gördüklerinde suratlarını ekşiten halkı korumak için oraya mevzilenmesi emredilen bir piyade birliği. Neyden koruyacaklarını dahi bilmiyorlardı.   

Piyade birliği taksim meydanına gelmişti. Askeri araçları trafiği yoğunlaştırıyordu. Trafikteki siviller isyan ediyorlardı. Herkes isyandaydı o gün. Tek isyan etmeyen piyadelerdi sanırım. Onlar için halkın arasına karışmak güzel olsa gerekti. Piyadeler halkın isyanına aldırış etmeden çadırlarını ve kamplarını çoktan kurmuşlardı.. 

O sırada .. Tatlı Tavşan Bar  

Uzaktan bakıldığında dört katlı bir bina gibi görülüyordu. Kapının önünde insan kalabalığı olan bir binaydı. İçerisi ise tıklım tıklım doluydu. İçeride güzel kızlar ve yakışıklı erkekler eğleniyorlar. Alkolikler ise içkileri su gibi içiyorlar. Giriş kapısının üstünde ise Tatlı Tavşan yazıyordu..  

Televizyondaki haberlere kimse aldırış etmiyordu.. Televizyonda SON DAKİKA diyerek verilen haberler ile kimse ilgilenmiyordu.. Fakat televizyon denilen aptal kutusu zombilerin geldiğinin habercisiydi. Zombiler GELİYORDU !  

Piyadeler istiklal caddesinin her yerine mevzilenmişlerdi. Fakat piyadelerde bilgisizdi. Ne olduğunu bilmiyorlardı. Sadece istiklal caddesine giren ve çıkan vatandaşları kontrol ediyorlardı. 

Nazlı '' Çok geç kaldık '' 
'' Buda ne ? '' 
Burcu '' Askerlerin ne işi var burada ? '' 
'' Gene bir şeyler olmuştur '' 
'' Abaza abazada bakarlar şimdi bunlar '' 
Nazlı '' Önüne bak. Öyle yürü '' 
'' Abaza askerlerle muhatap olacak değiliz '' 
Çavuş '' Durun. Kimlikler '' 
Nazlı '' Ne demek kimlikler ? '' 
Çavuş '' Kontrol var hanım efendi. '' 
'' Gördüğünüz üzere istiklal caddesine kimliksiz sokmuyoruz '' 
'' Nereye gidiyorsunuz ? '' 
Nazlı '' Ara sokaklarda da var mı kontrol '' 
Çavuş '' Her yerde var '' 
Nazlı '' Sen kimsin ki ? sana gideceğim yeri söyleyeyim '' 
'' Sen benim babamı tanıyor musun ? '' 
Çavuş '' Tanımıyorum. Lütfen kimlikleriniz '' 
Burcu '' Uzatma Nazlı, al kimliğim '' 
'' Sende ver hadi Nazlı '' 
'' Tatlı tavşan bar'a gidiyoruz. Arkadaşımızın doğum günü var ''  
Nazlı '' İyi be tamam ''  

Çavuş kimlikleri aldı. Kimlikleri bakar bakmaz. Yüzünde kötü bir şey olacağı ifadesi belirmişti. Asker diye bağırdı.. İlerde bekleyen Burak hızlı adımlarla Çavuş'a doğru koştu. Selam vererek '' Emredin Komutanım '' diye bağırdı. 

Çavuş '' Burak iki bayanın yanından ayrılma '' 
'' Hiç bir yere gitmelerine de izin verme ''  
'' Ben hemen geliyorum '' 
Burak '' Emredersiniz komutanım '' 

Burcu '' Acaba ne oldu. Çavuş'un suratını gördün mü ? '' 
Nazlı '' Biliyorum ben ne olduğunu sen merak etme '' 
Burcu '' Ne oldu ki ? ''
Nazlı '' Birazdan anlarsın sende '' 

Çavuş haberci arabasına doğru yürüyordu. Telefonu eline aldı ve konuşmaya başladı. Bir yandan da Nazlı ve Burcu'ya doğru bakıyordu. Sonra ise telefonu kapattığı gibi Nazlı ve Burcu'nun yanına doğru yürüyordu.. O sırada Nazlı'nın telefonu çalmaya başladı.. Telefonunu arıyordu çantasında. Sonunda bulmuştu. Babam diye yazıyordu telefon ekranında.. 

Nazlı '' Efendim Baba '' 
General '' Neden hala oradasın ? '' 
'' Sana acil eve dön demiştim '' 
Nazlı '' Arabam bozuldu baba '' 
General '' Neden haber vermiyorsun o zaman ? '' 
Nazlı '' ... '' 
General '' Zorluk çıkarma ! Askeri birlik seni eve getirecek '' 
'' Durum çok ciddi '' 
Nazlı '' Ama Baba arkadaşlarımla görüşecektim. Doğum günü var '' 
General '' Başlatma doğum gününden. Ne diyorsam o '' 
'' Gel diyorsam gel '' 
Nazlı '' Peki baba '' 

Telefonu kapatıyordu Nazlı üzgün bir ifade ile. 

Çavuş '' Gidelim mi ? Nazlı hanım '' 
Nazlı '' Gidelim Çavuş '' 
Burcu '' Nereye gidiyorsun ? '' 
Nazlı '' Babam hemen eve dönmemi istiyor '' 
'' Üzgünüm Burcu '' 
Burcu '' Bu kadar acil olan ne ki '' 

O sırada kontrol noktasında bir erkek yere yığıldı. Ve kusmaya başladı. Bir başka erkek de kusuyordu. Öncelikle bir anlam veremediler bu olaya. Sanki insanlar zehirlenmiş gibiydiler. Erkekler birden onlara yardım etmeye çalışan arkadaşlarını ısırmaya başlaması da saniyeler içinde oluverdi. Çavuş bu durum karşısında göz bebekleri büyüdü. Çavuş bağırıyordu '' Herkes yerlerine geçsin Hareket eden her şeye ateş etmek serbesttir ! '' Nazlı'nın kolunu tuttu ve Nazlı'ya bakarak  '' Nazlı hanım gidiyoruz '' diye emretti. Nazlı bu durumdan çok huzursuz olsa da genede yapabileceği hiç bir şey yoktu. 
Nazlı hanım'ı kolundan tutuyordu Çavuş. Sağ elindeki tabancasını ise sıkıca tutuyordu. Çavuş'un emri ile  Piyade Er Burak ise Çavuş'u takip ediyordu. Burcu ise hiç bir şeyden habersizdi. İç güdüsüne uyarak Nazlı'yı takip ediyordu. Yerde hareketsizce yatıyordu. Otuzlu yaşlarında bir erkek. Sadece ve sadece ölü gibi yatıyordu. Çavuş aldırış etmeden onun yanından yürümeye devam ediyordu. Zombiye dönüşeceğinden habersizdi çavuş. Belkide haberi vardı fakat aldırmıyordu. Yerde yatan zombi yavaşça ayağa doğru kalktı. ve Nazlı'ya saldırdı. Çavuş Nazlı'ya saldırmasını engellemeye çalıştığı sırada Zombi Çavuş'un kolundan bir parça et almayı başarmıştı bile Zombi Çavuş'un kolunu bırakmadan ısırmaya parçalamaya devam ediyordu. Nazlı ve Burcu ise sadece filmlerde gördükleri zombilerin yanı başlarına kadar geldiğini görünce birden çığlık atmaya baslamışlardı. Burak elindeki otomatik tüfeğin kabzası ile Çavuş'un kolundan ısıran ve ısırmaya devam eden Zombinin kafasına vurdu. Zombi iki eliyle tuttuğu Çavuş'un kolunu bıraktı ve kum çuvalı gibi yere düştü. Ağır bir biçimde. 

Burcu ve Nazlı bağırıyorlardı. Burcu ve Nazlı'nın arkalarından aniden çıkan Adem birden kızlara dokundu. Kızlar arkalarını dönerek bağırmaya başladılar.. Adem Sus'un der demez. Kızların elinden tuttuğu gibi koşmaya başladı. Amacı Tatlı Tavşan Bar'a kaçmaktı. 

Kolu kanayan Çavuş'un oldukça Canı yanmıştı.. Nazlı'nın gittiğini gören Çavuş Nazlı'ya doğru bağırdı. Gitme ! Geri dön ! .. Kolundan akan kanlara aldırış etmeden Fakat Nazlı Adem ve Burcu son sürat kaçıyorlardı. Çavuş sinirli bir şekilde bağırdı '' Burak bir kaç asker al ve beni takip et '' dedi. Burak '' Emredersiniz komutanım demekle yetindi '' 

Zombiler tarafından ısırılmış olan Çavuş yarasına aldırmadan Nazlı'nın peşine düşmüştü. Burak ve yanına aldığı dört er ise Çavuş'u takip ediyordu. Bu sırada kontrol noktasındaki piyadelere zombiler saldırmaya başladılar.. 

Siviller Zombiye dönüşüyorlardı.. Ve her dönüşen zombi bir başkasını kendi safına geçirmek için ısırıyor sonra ise ısırılmamış bir sivilin peşine düşüyordu. Aslında Zombi savaşının en saçma en anlam verilemeyen olayı buydu. Zombi birini ısırdıktan sonra neden bırakıyordu ? Bu soruya kimse cevap veremiyordu. Sayısal üstünlük zombilere geçmeden zombiler asla kimseyi paramparça edene kadar ısırmıyordu. Mantıksal bir yanlış olabilirdi bu. Yada DNA larından gelen bir sorun. Yada ölü eti canlı et kadar tatlı değildi. Belkide buydu tek sorun.   

Zombiler sivilleri ve askerleri ısırmaya devam ediyordu. İstiklal caddesinde ise tam bir panik havası hakimdi. Kaçmaya çalışan siviller ve onları yakalamakla görevli zombiler. Çavuş ve arkasındaki beş asker Tatlı tavşan bar'ı arıyorlardı. Etrafta koşan kaçan kaçışan insanlara aldırmadan. Çavuş için bu bir gurur meselesi olmuştu. 

Galatasaray lisesi tarafındaki piyade birliğide kontrolü kaybetmişti. Tarla başından gelen zombi sürüsü Galatasaray lisesinde oluşturulan barikatı aşmıştı. Zombiler her yeri yakarak yıkarak en önemliside ısırarak aşıyorlardı. Ambulans ve Polis arabaların sirenleri zombilerin et et diye yakarışlarını ve sivillerin çığlıklarını örtüyordu bir örtü gibi. 

Çavuş '' İlerleyin '' 
Burak '' Komutanım çok fazla kan kaybediyorsunuz '' 
'' Yaranıza baktırmamız lazım '' 
Çavuş '' Emirleri artık sen mi veriyorsun lan '' 
Burak '' Hayır komutanım. Siz veriyorsunuz '' 
Çavuş '' Ben ölsemde yaşasamda Generalin kızını geri götüreceksiniz '' 
'' Anlaşıldı mı Asker ! '' 
Burak '' Emredersiniz komutanım '' 

Tatlı Tavşan Bar'ın tam önünde zombiler bir genç kıza saldırıyorlardı. Burak elindeki makineli tüfek ile ateş etmeye başladı. Kurşunlar zombilerin vücutlarını delik deşik ediyordu. Zombiler birer ikişer yere düşüyorlardı. Fakat zombiler tekrardan ayağa kalkıyordu.. 

Selim '' Lanet olası zombiler ölmüyor '' 
Burak '' Görüyoruz '' 
Çavuş '' İçeriye girin hadi '' 

Tatlı Tavşan Bar'ın kapısı kapalıydı. Zombiler üzerlerine gelmeye devam ediyorlardı. Burak ve diğer erler zombilere ateş ediyorlardı. Fakat zombilerin kolları bacakları kopmasına rağmen tekrardan toparlanıyor ve üstlerine doğru gelmeye devam ediyorlardı.  

Çavuş '' Açın Kapıyı '' 

Diye bağırmasına rağmen kapı açılmıyordu.. Çavun ve ekibi köşeye sıkışmışlardı.  Zombiler üstlerine doğru geliyorlardı.. Zombiler üstlerine gelmeye devam ediyordu Burak ve diğer piyade erler zombilere karşı koymaya çalışıyorlardı. Burak tam önündeki zombi'ye otomatik tüfeği ile ateş etti. Zombi'nin beyninden çıkan parçalar diğer zombilerin suratına gelmişti. Fakat diğer zombiler aldırmadan üstlerine gelmeye devam ediyorlardı. Zombiler kurşunlardan korkmuyorlardı. 

Burak bir kez daha tetiğe dokundu. Fakat mermisi bitmişti. Biten mermisine aldırmadan elindeki tüfeğin dipçiği ile zombinin kafasına vurdu. Burak 'ın yanındaki Suat'ı aniden bir zombi yakaladı. Zombi Suat'ın boynunu ısırmak için hamle yaptı. Suat Zombiyi durdurmak için sağ eli ile zombinin suratına doğru kapatmak istedi. Fakat Suat'ın parmakları Zombi'nin ağzına gelmişti. Zombi birden dişlerini kapattı. Suat'ın sağ işaret parmağı orta parmağı yüzük parmağı ve serçe parmağı birden kopmuştu.. Suat birden acı içinde yere düştü. sol eliyle sağ elini tutuyor ve acı içinde bağırıyordu.. Burak birden Zombiye Tüfeğinin dipçiği ile vurdu. Zombi yere düşmüştü. Zombi Burak'ın vurmasından etkilenmemiş ve Suat'ın parmaklarını çiğnemeye devam ediyordu.. Suat bağırıyordu '' Parmaklarım Parmaklarım Parmaklarım Koptu '' diye.. Onun bağırmasına bir baska zombi sürünerek geliyordu.. Zombi Suat'ın üstüne doğru tırmanmaya başlamıştı.. Çavuş o anda '' Arka Sokağa '' diye bağırdı.. Yerde kalan Suat'ın üstündeki Zombi bir anda elbisesinin üstünden Suat'ı ısırmaya başlamıştı bile. Burak Zombi'yi Suat'ın üstünden aldığı gibi yere doğru fırlattı. Suat'ın ensesinden iki asker tutarak çekmeye başladılar Arasokağa doğru.. 

Ara sokağa girdiğini gören zombiler oraya doğru hareketlendiler.. Ara dar bir sokakta geriye çekiliyorlardı. Çavuş yaralanmış . Suat'ın ise parmakları kopmuştu.. Arka sokaktan Tatlı Tavşan Bar'a girmek için bir yol arıyorlardı. Sonunda bulmuşlardı bu yolu. Zombiler tarafından ısırılmış çavuş bir omuz atarak eski püskü kapıyı kırıvermişti. Bütün Askerlerini içeriye aldıktan sonra ilerlemeye başladı.. Zombiler arka kapıdan girmeye çoktan başlamışlardı bile. Çavuş Tatlı Tavşan Bar'ın içindekilerine bağırdı.. '' Kapıyı açın yoksa kapıyı kıracağız.. '' Kapıyı açmışlardı.. İlk giriş kapısından sonraki arka kapı açılmıştı.. 

Çavuş ve arkasındaki dört asker hemen kapıyı kapattı. Sonra Suat ve Çavuş'a pansuman yapılmaya başlanmıştı. Çavuş ayakları açık bir şekilde yerde oturuyordu. Tedavisi yapılmıştı.. 

Çavuş '' Bu mekanın sahibi kim ? '' 
Orta yaşlarda bir adam '' Benim dedi '' Saçları ağırmış bir adam.. 
Çavuş '' Burak ve Selim bunu camdan dışarıya atın. Zombiler yesin '' Onun yüzünden ölecektik.. '' 
Mekanın Sahibi '' Sen ne dediğinin farkında mısın ? '' 
Çavuş '' O kapıyı açacaktın ulan '' 
'' Dediğimi yapın demedim mi size '' 
'' Burak Selim '' 
Burak '' Emredersiniz komutanım '' 

Burak ve Selim Elindeki silahları mekanın sahibine doğrulttular. Müdahale etmek isteyen gençleride uzaklaştırdılar..  Burcu Nazlı ve Adem birden ortaya çıktı. Nazlı '' Çavuş bu ne demek oluyor '' dedi ve ekledi '' Siz eşkıya mısınız ? '' diye bağırdı.. Çavuş '' Kapıyı açmadan ve buradan kaçmadan önce düşünecektin.. '' Nazlı '' Babama hepinizi şikayet edeceğim.. tehditkar bir ses tonu ile '' Aklın var ise yapmazsın '' 
Çavuş '' Burak ve Selim sizi dilim dilim kesmeden yapın bunu '' 
Burak ve Selim tek bir ağızdan '' Emredersiniz komutanım '' Adem Askerlere saldırmak istedi. Fakat Burak elindeki tüfeği bir sopa gibi kullanarak savurdu Adem'e doğru. Adem'in kafasına denk gelen tüfeğin dipçiği ile Adem bir anda yere düştü. Nazlı '' Adem '' Diye koştu bir anda.. Bar'ın sahibi Selim'e doğru yumruğunu salladı ama daha atik olan Selim bir adım ayağını geri attı ve yumruğunu bar'ın sahibinde patlattı. Bar'ın sahibi bir anda dalgınlığından faydalanarak iki kolundan tutan Selim ve Burak Bar'ın sahibini aşağıya doğru attı. Bir anda zombiler bar'ın sahibine doğru yaklaştılar.. Zombiler bar'ın sahibini iştahlı bir pasta gibi yiyorlardı.. Çavuş''un bir anda elinde duran Telsizi çalıştı.. '' Çavuş ben Teğmen hayattamısın ? '' Çavuş '' Emredin komutanım '' Teğmen '' Çavuş bir dükkanda sıkışıp kaldık. Bu baş belası zombiler de etrafımızda. Destek gönderebilir misin ? '' Çavuş '' komutanım. Ben ve Suat yaralandı. Sadece Selim Burak ve Hakan var Siz nerede olduğunuzu söyleyin ben üç adamımı göndereceğim '' Teğmen '' Atıf Tekel Bayi'nin içindeyiz '' Çavuş '' Anlaşıldı komutanım '' 

Çavuş telsizini yere koydu.. '' Atıf Tekel Bayi Nerede '' diye sordu. Kimseden ses çıkmadı. Silah'ını çıkardı ve sivillerin üstüne doğrulttu. '' Size bir soru sordum ! '' diye bağırdı Çavuş. Sivillerin arasından bir erkek çıktı.  İkiyüz metre ileride sağ tarafta kalıyor. ZD bankın yanında. Çavuş '' Selim ve Burak buraya gelin '' Şuradan dört tane sivili arkadan bağlayın. Burak '' Ama çavuş '' Çavuş '' Aması maması yok lan ''  Ne diyorsam onu yap ! '' Burak '' Emredersiniz komutanım '' Burak ve Selim Çavuş'un dediği yaparak dört erkeğin ellerini arkadan bağladılar.. Bunları önünüze alıp dışarı çıkıyorsunuz. Ve Zombilere karşı siper ederek Teğmen'i kurtarıyorsunuz. 
Burak '' Komutanım. Biz iki kişi gider hallederiz. Buna gerek yok ! '' 
Çavuş '' Emrime karşı mı geliyorsun Asker '' 
Burak '' Komutanım buna gerek olmadığını söylüyorum '' 
Çavuş silahını çıkardı ve elleri arkadan bağlı dört sivile ateş etmeye başladı.. Hepsini karaciğerine yakın vurmuştu.. Bar'ın müşterileri panik içinde bağırıyordu.. '' KESİN LAN SESİNİZİ '' dedi çavuş. Şimdi tekrar bak Asker '' Karaciğerleri delindi '' Siyah kan akıyor.. Hastaneye yetiştirebilecek misin bunları ? '' Hayır !! '' O zaman dediğimi yap ! yoksa senin akıbetinde aynısı olur.. 
Burak '' Emredersiniz komutanım.. '' 

Burak ve Selim 

Selim ve Burak önlerine aldıkları dört siville birlikte yangın merdivenlerinden indiler ve ara sokakta yürümeye başladılar.. Sivillerin elleri arkadan bağlıydı. Ve Sırtlarında silahların namluları çevriliydi. Zombilerin bu altı kişiyi fark etmeleri çok sürmedi. Burak ve Selim canlı insan siperlerinden yararlanarak zombilere rahat bir şekilde ateş ediyorlardı. Zombiler üstlerine doğru geliyordu Burak Selim ve diğerlerinin. Sivillerden elleri bağlı yürümeye zorluyordu Burak ve Selim. Birden sivillerden en uzun boylu olan 24 yaşındaki Semih'i boynundan yakaladı bir zombi. İnsan eti artıklarının olduğu pis dişlerini birden Semih'in boynuna geçiriverdi. Semih'in boynundan aldığı bir parça eti ısırıp yerken Semih'in boynundan akan kanlar tüm caddeyi ve diğerlerini yıkıyordu sanki. Semih kurbanlık koyun gibi dizlerinin üstüne çöktü. Dizlerinin üstünde ölümü bekleyen ve kabullenen bir koyun gibi sağ tarafına doğru yattı yavaşça. Üstüne gelen zombiler birden ısırmaya başladılar Semih'i. Semih'in kanı sokağın kaldırım taşlarından süzülüyordu. Semih son nefesini verirken Zombiler Semih'in iç organlarını dahi aralarında paylaşmaya çalışıyorlardı. 

Bu kanlı kaçış pek iyi olmuştu Burak ve Selim için. Zombilerin tane kan ve et kokusu yüzünden Semih'e doğru hareket etmelerini fırsat bilerek Burak ve Selim hedeflerine doğru hızlı adımlarla yürüyorlardı. Bir dükkanın camından fırlayan başka bir zombi ise Murat'ın üstüne atladı. Burak birden silahını Zombiye ateşledi. Zombinin beynini dağıtmıştı. Zombinin dağılan beynindeki kan ve beyin parçaları Murat'ın gözlerine gelmişti. Ama daha önemlisi Zombinin beynini parçalayan kurşun Murat'ın da gözünden içeriye girmiş ve Murat'ın gözüne saplanmıştı. Murat'ın beynine kadar ulaşamayan kurşun sadece gözünü kör etmişti. Acı içinde yerde kıvranıyor ve küfürler ediyordu. Küfürlerine cevap olarak Burak değil zombiler vermek için Murat'a doğru gelmeye başladılar. Zombilerin sayıları çok fazla değildi. Beş taneydiler. Burak nişan aldı ve Zombilerden bir tanesini kafasından vurarak yere serdi. Murat'ın küfürlerine karşılık olarak Burak zombileri temizlemeye çalışıyordu.. Fakat birden Selim Burak'ın omuzundan tutarak sertçe kendine doğru çekti. '' Buraya neden geldiğimizi unutma ! '' ilerlemeliyiz '' dedi. Burak ise '' Hala canlı '' Kurtarabiliriz '' desede Selim '' Kurtarabiliriz elbette ama kurşunlarımız biterse Komutana sen hesap verirsin '' diyebildi. O sırada zaten Murat'ı ısırmaya çoktan başlamıştı Zombiler.. Burak Murat'a doğru hamle yaparken kolundan tuttu Selim '' Hadi , Onun için artık herşey bitti. '' Ana caddeye çıkana kadar iki kişiyi kaybederek yollarına devam ediyorlardı. Hızlanmıştılar.. Zombilerden kaçarcasına koşuyorlardı. Zombiler ise peşlerinden gelerek onları takip ediyorlardı.   

İki sivil önde ve Burak ve Selim arkalarında ilerlemeye devam ediyorlardı. Sonunda Komutanın bulunduğu yere gelmişlerdi. 

Teğmen '' Askerler '' 
'' Bunlar kim ? '' 
Selim '' Komutanım bunlar siperlerimiz. Size ulaşmamız için '' 
Teğmen '' Çavuş iyi düşünmüş '' 
'' Hazırlanın gidiyoruz '' 

Burak hiç konuşmamıştı. Bulunduğu duruma bir anlam veremiyordu. İnsanların bu kadar bencil ve acımasız olmasına bir anlam veremiyordu sadece. Ona söylenen görevleri yapmaya çalışıyor fakat ona verilen görevlerin ahlak ve kanun dışı olduğunu hissettiği için vicdanı ile askerliğin arasında kalıyordu. 

Teğmen '' İlerleyin '' demesi ile Burak'ın tüm düşünceleri birden kayboldu. Umudu Teğmenin kontrolü ele geçirmesiydi. Burak adaletin yerine geleceğini düşünüyordu. Teğmen bir manyak gibi ordusunu yönetiyordu. Teğmen o kadar manyaktıki ; Üniformalı bir zombi görse ona bile emir verecek kadar manyaktı.  

İki sivili zombilere yem edecek kadar manyak bir teğmendi. Burağın yapabileceği hiç bir şey yoktu .. Sonunda Tatlı Tavşan Bar'a gelmişlerdi.. 

Teğmen '' Çavuş durum nedir ? '' 
Çavuş '' Komutanım. Nazlı Generalin kızı onu teslim etmemiz isteniyor ''
Teğmen '' Aradın mı karargahı '' 
Çavuş '' Karargah .. '' 
Teğmen '' Ne olmuş karargaha ''
Çavuş '' Düşmüş efendim '' 
Teğmen '' Bu generalin kızını nereye götüreceğiz ? '' 
Çavuş '' Bağlantı yok komutanım '' 
Teğmen '' Bağlantı gelene kadar burada kalsın bizimle '' 
'' Senin kolun kötü Çavuş '' 
Çavuş '' Sadece bir ısırık komutanım '' 

Nazlı birden araya girdi. '' Teğmen bu çavuş barın sahibini ve dört arkadaşımızı öldürdü.. Askerlerine emir verdi ve onları yem etti '' 
Teğmen '' Çavuş mu ? yaptı '' 
Nazlı '' Evet '' 
Teğmen '' İnanmam '' 
Adem '' Cidden komutanım o yaptı '' 
Teğmen '' Çabuk izat ver '' 
'' Ne diyor bunlar '' 
Çavuş '' Komutanım bu Nazlı'yı kontrollerde yakaladık. Generalin kızı. Sonra ise bunun yüzünden zombiler beni ısırdı. Oda yetmemiş gibi Arkadaşları ile birlikte kaçtı. Bizde izlerini takip ettik. Sonunda burayı bulduk ama bar'ın sahibi kapıyı açmadı. ''
'' Bizde arka kapıdan girdik. Sonra bize karşı direndiler . Ve size ulaşmak için yem yaptık ''
Nazlı '' Yalan söylüyorsun ! ''
'' Kimse size direnmedi '' 
Teğmen '' Bu kadar yeter ! '' 
'' Nazlı hanım bu konuyu sonra konuşursak çok daha iyi olacak ''
'' Şimdilik yerinize geçin ve size söz hakkı tanınmadan konuşmayın ''
Nazlı '' Ama Teğmen ! ''
Teğmen '' Aması maması yok Nazlı Hanım lütfen '' 
Teğmen '' Haberci telsizi getir ''
Haberci '' Emredersiniz komutanım '' 

Teğmen '' Burası Piyade bölüğü. Taksim '' 
'' Sesimi duyan var mı ? '' 
Hiç bir sinyal gelmiyordu. Hiç bir ses. Sonra televizyonda yayınlanan görüntülere baktı Teğmen. Televizyonda ısırılan insanlarla temas etmeyin diyordu.. Sonrasında zombiye dönüşeceklerini söylemeye devam ediyordu haber bültenleri. 
Teğmen çavuş'a doğru baktı. '' Herkesi Anadan doğma soyun ve kontrol edin Çavuş '' diye emrini verdi. Çavuş '' Emredersiniz komutanım '' diyerek tüm sivilleri tek bir noktada topladı. 

Çavuş '' Soyunun '' 
Nazlı '' Ne demek oluyor bu ? '' 
Çavuş '' Bu bir emirdir. Herkesin soyunmasını istiyoruz '' 
'' Isırılıp ısırılmadığınıza bakacağız '' 
'' Burak Selim '' 
'' Ahmet ve Tarık '' 
'' Nişan AL ! ! '' 
'' Soyunmaya red eden olursa ateş serbest '' 
Burak '' Ama komutanım '' 
Çavuş '' Sürekli bir karşı geliyorsun asker. Bir daha sesini çıkartacak olursan onlarla aynı akıbeti yaşarsın !! '' 
'' Senin işin bizim emirlerimize itaat etmek ''
'' Sorgulamak değil '' 
Burak '' Emredersiniz Komutanım '' 

Herkes teker teker çaresizce soyundular. Askerlerin pis bakışlarından rahatsız oluyorlardı. Nazlı '' Ben soyunmam '' diye bağırdı ! Çavuş '' Sizde soyunacaksınız. Babanızın general olması burada imtiyaz sağlayacağınız anlamına gelmez '' 
'' Siviller eşittir '' 
'' Siz önden soyunacaksınız '' 

Çavuş silah zoru ile herkesi soydu. Teğmende soyunanları izliyordu. Erkekleri bir tarafa dizdirdi teğmen. Sonrada Çavuş'a emrini verdi. '' Yarası olanlara iyice bakın.''  Çavuş '' Emredersiniz komutanım '' diyerek yarası olanlara tek tek baktı.  Bir kaç tanesinde yara vardı. Onları başka bir tarafa ayırdı.. 

Çavuş '' Komutanım bunlar yaralı arkadaşlar ''
'' Ne yapalım ? '' 
Teğmen '' Hepsini bir odaya alın. Ve kapıyı da sıkıca kitleyin '' 
Nazlı '' Bu insan haklarına aykırı ! Bunun hesabını vereceksin teğmen ! ! ! '' 
Teğmen '' Sağlam kadınlarıda bir yere kapatın '' 
'' Sağlam erkekleride bir tarafa kapatın '' 
Çavuş '' Emredersiniz komutanım '' 


Çavuş ve askerleri teğmen'in her söylediğini yerine getirdiler. Teğmen '' Askerlerden kaç kişi ısırıldı '' diye sordu. Çavuş ben ve Ahmet diyebildi. Teğmen tereddüt bile etmeden Çavuş ve Ahmet'i vurdu. Sonra ise erlere dönerek bunları camdan aşağıya atın. Diğer yaralı olanlarıda tek tek alın  ve camdan aşağıya atın. Ama çaktırmayın. Panik olmalarını istemiyorum '' diye ekledi. 
Erler çaresizce Teğmen'in dediğini yaptılar.. 
Bar'ın içinde sadece dokuz kadın ve üç erkek sivil kalmış. Askerler ise teğmen ile birlikte sayları onbeş ti. Hem sayısal üstünlük askerlerdeydi hemde ellerinde ağır silahlar ile donanmışlardı. 
Askerler barda olan yemekleri tüketmeye başlamışlardı bile.. Günler günleri kovaladı.. 
İki aydan fazla süre bu şekilde geçti. Teğmen ve askerleri zombi kabusunun ilk kaosunu tatlı tavşan bar'da sığınarak geçirmişlerdi. 

Erzaklar tükenmeye başlamıştı. Belki bir kaç günlük erzakları kalmıştı. Teğmen bir ekip oluşturdu. ve sıra ile askerleri erzak yollamaya gönderdi. Askerler erzak bulmakta zorlanmıyorlardı. Zombiler ise biraz daha insanların bol olduğu yerlere doğru hareket ettiklerinden dolayı fazla zorlanmıyordu Teğmen'in askerleri. 

Teğmen ve askerleri içki içiyor .. ve sonra ise kızlara tecavüz ediyorlardı. Burak ise şaşkın bir şekilde olanı ve biteni izliyordu. Her gece aynı çığlıklar ve aynı pis kahkahalar..

İlaç almak için bir eczane deposuna girdi askerler. Burak'ta bunların içindeydi. Burak çaktırmadan bir kaç iğne aldı yanına. Önlerine çıkan bir zombiden kan aldı iğneler ile. Sonrasında tecavüze uğrayan kızların hepsine bir bir bunu enjekte etti. 
Burak'ın planı kusursuzdu. Fakat bunu yapması şarttı. Çünkü oradan başka türlü kaçması imkansızdı. Teğmen sadece operasyon zamanı silahlarını veriyor. Ve operasyondan döndükleri anda silahları topluyordu. Teğmen'in yakın iki adamı dışında silahlı kimse kalmıyordu etrafta. 

Gene toplu tecavüzler başladı.. O gece.. Çığlıklar ve iğrençlikler aynı anda sürüyordu. 

Ertesi gün.. Askerler hastalığa yakalanmışlardı.. Bunun farkında değillerdi fakat hepsi halsiz ve yorgundu. Kimse ne olduğunu bile anlamamıştı. Burak ta aynı şekilde davranıyordu. Kimse uyanmasın diye.  

2. Gün.. Askerler iyiden iyiye halsiz düşmüşlerdi. Artık kıpırdayacak halleri kalmamıştı. Burak bunu fırsat bilerek silahlarını aldı. Bir çanta dolusu daha silah topladı. Kadın esirlerin kaldığı odaya girdi. Elindeki silah ile herkesin kafasına ateş etti. Bir tek General'in kızı hariç. Diğer tüm kadın mahkumlara ateş etti. General'in kızına iğne yapmamıştı General'in kızına bir kişi tecavüz ediyordu oda Teğmen. Oda haftada bir gün oluyordu. Diğer kadınlara ise bu zulm hergün uygulanıyordu. Burak. Aynı zamanda diğer üç erkek sivilide dışarıya çıkardı burak. Teğmen ve diğerleri kıvranırlarken Sonra ise herkesin şaşkın bakışları eşliğinde Tatlı Tavşan Bar'ı ateşe verdi ve ara sokaktan siviller ile birlikte daha önce ayarladığı araba ile kaçmaya başladılar.. 

Nazlı '' Neden arkadaşlarımın kafasına ateş ettin ? '' 
Burak '' Çünkü onlarda hastalığa yakalanmışlardı '' 
Nazlı '' Bir nevi onları yem ettin buradan kurtulabilmek için '' 
Burak '' Benim kurtulmaya ihtiyacım yoktu. Kurtulması gereken kişi sizdiniz ''
'' Bende bir karar vermek zorundaydım. Ve kararımı bu yönde verdim ''
Nazlı '' Askerlere ateş edipte öldürsen olmuyor muydu ? ''
Burak '' Ondört tane askerden bahsediyorsun. Hepsini nasıl öldüreyim ? '' 
Nazlı '' Asker değil misin bir plan yapsaydın '' 
Burak '' Ben bir plan yaptım ve aklıma yatan tek plan bu oldu '' 
Nazlı '' Sende onlardan bir farkın yok ! '' 

Burak arabayı kullanıyordu. Birden kafasının arkasında bir silah belirdi. Silah'ı tutan Adem'den başkası değildi. '' Sağ çek lan '' diye bağırdı Adem .. Burak ise kafasını sallayarak arabayı sağ tarafa çekti. '' Yavaşça in arabadan '' diye bağırdı Adem.. Burak yavaş hareketlerle arabadan indi. Adem ve arkadaşları üstünü aradı Burağın. Üstündeki tüm silahları aldılar. Sonrada bir güzel dövdüler Burağı. Burağı tek başına orada bırakarak yollarına devam ettiler. 

Burak kendini yol kenarına doğru attı.. Gece karanlığı olduğu için saklanmak için bir ağacı seçti. Ağaca tırmandı ve tüm geceyi orada geçirdi. Sabah olduğunda ise yürümeye başladı. İlerde bir araba gördü. Onun camını kırdı ve arabayı düz kontak yaparak çalıştırdı. İlerlemeye başladı. 

Bir saat iki saat üç saat. Sonra karşısında bir benzin istasyonu görmüştü.. Benzin istasyonunda Nazlı ve arkadaşlarının ondan kaçırdıkları araba duruyordu. Temkinli bir şekilde onlara doğru ilerledi. Arabanın kapıları açık ve içeride insan yoktu. Arabanın içinde bulunan silahları aldı. Benzin istasyonuna doğru girdi. Benzin istasyonunun içi harabeye dönmüştü. Her taraf kandı. Burak bir kaç parça yemek aldığı gibi benzin istasyonundan dışarıya çıktı. 

Sürünerek gelen '' Nazlı '' yı gördü Burak.. Ateş etmedi ona. Zombi'ye dönmüştü Nazlı Adem ve diğerleri.. Burak güldü Nazlı'ya karşı '' Savaşı Piyade Kazanır '' dedi ve ondan çaldıkları arabaya atladı ve arkasına bakmadan ilerledi.. 

Düşündü kendi kendine.. Askerlerin kadınlara yaptıklarını.. Her ne olursa olsun kadınlar eziliyordu. Cumhuriyetin olduğu dünyada da zombilerin dünyasında da. Erkek her zaman kendine göre haklıydı.  Kendisi bile yem olarak kadınları kullanmıştı. Tek başına kaçabileceğini biliyordu. Fakat Generalin kızı onun için biz koz olabilirdi. 

Burak aylar boyu saklanarak ve göçebe hayatı yaşayarak hayatına devam etti. Askeri birliklere tek tek gidiyordu fakat hep hüsran.. 

Aylar sonra ilk kez bir birlik ile karşılaştı. 
Kızıl Yıldız .. 
Kızıl Yıldız ile yoluna devam edecekti artık.. 
Burak için yeni bir sayfa başlamış oluyordu.. 
'' Savaşı Piyade Kazanır '' 

Not : Aslında daha detaylı anlatılmıştı iki ay önce. Fakat şu anda ortalıkta tecavüz vakaları varken hırsıza bizde yol göstermeyelim. Burak kardeşimizde kusura bakmasın.. Desteği için teşekkür ederim.. Saygılarımla.. 

21 Haziran 2014 Cumartesi

68. Bölüm '' Bazen Kötü Şeyler Olur ''



Oğuzhan Akkurt ve arkadaşlarına teşekkür ederiz..

İyi yada kötü bir oyun yoktur.. İyi yada kötü bir film veya dizide yoktur. Algınız hangi oyunu seçer ise onu oynarsınız. Algınız hangi diziyi veya filmi seçerse onu izlersiniz. Bizlere istedikleri oyunu oynatıyorlar bizlere istedikleri diziyi izlettiriyorlar bizlere istedikleri filmleri seyrettiriyorlar geyiğine girmeyeceğim. Çünkü biz istedikten sonra bize kimse hiç bir şey yapamaz. Fakat istedikleri diziyi ve filmi çekiyorlar. istedikleri oyunu yapıyorlar.

Tıpkı şu anda benim istediğim yazıyı okuduğun gibi..

Kaçımız izlediğimiz dizide olmayı hayal etmedi. Kaçımız izlediğimiz bir filmin gerçek olmasını dilemedi ? kaçımız oynadığımız bir oyunun bir parçası olmak istemedi ?

Aslında onları istememizin bir tek nedeni var. Kusursuz bir kurgu ile oluşması. Oyunlarda save ve load olmadığını düşünsenize bir kez. Aynı bölümü tekrar tekrar oynadığınızı ? Ne kadar da itici değil mi ? Oyunun ne kadar güzel olduğu değil , Save ve Load oynatır bize bu oyunu.

İleride hata yaparsak diye save yapar garanti altına alırız. Sonra ise load yaparak oyunu tekrar başa alırız..

Ama Zombilerin Dünyası'nda Save ve Load yoktur.. Hata yapan ölür..  

Bazen kötü şeyler olur..

Kapıkule sınırı günlerdir çok hareketli günler geçiriyordu.. Zombilerin avrupada aniden yayılmasından sonra hükümet alarma geçmişti. Sınırda nöbet tutan askerlerin sayısında büyük bir artış olmuştu.  Çevrede ne kadar askeri birlik var ise sınıra intikal etmişti.

Türkiye Devleti Bulgaristandan ve Yunanistandan artık haber alamıyordu..

Edirne Kapı sınırından on kilometre ileride bulgaristan topraklarında kamp yapıyordu kırmızı takım.  Yol üstüne yerleşmişti.

Kırmızı takım ilk tehlikeye karşı gardını almıştı. Santrancın ilk piyonu kırmızı takım olmuştu.

Yoldan konvoylar halinde arabaların geldiğini görmüştü kırmızı takım.

Askeri konvoyu durdurdular..

Oğuzhan '' Bunlar Alfa-Star B ''
'' Avrupadan geliyorlar ''
'' Karargaha haber verin ''
Asker '' Emredersiniz Çavuş ''

Oğuzhan '' Emredin Komutanım '' diye bağırdı..
Argo '' Nasılsın Asker ''
Oğuzhan '' Sağol ''
Argo '' Avrupadan aldığımız sağlıklı insanları buraya getiriyoruz ''
'' Geçmemize izin ver Asker ''
Oğuzhan '' Üzgünüm Komutanım. Geçiş izniniz olmadan sizi buradan geçiremem ''
Argo '' Lanet olası bir savaştayız. Anlıyor musun ? ''
'' Herkes birbirini ısırarak yemeğe çalışıyor Anlıyor musun ? ''
'' Ben Türk Askeriyim Bunuda anlıyor musun ? ''
'' Ben Alfa-Star Askeriyim bunuda anlıyor musun ? ''
'' Geçmeme izin ver asker ! ''
'' Bu bir emirdir. Uzun yoldan geldim. Yorgunum ''
Oğuzhan '' Karargahtan haber bekliyorum ''
'' Eğer ki geçsinler diye bir emir gelirse geçersiniz ''
'' Gelmez isede geçemezsiniz. Üzgünüm ''
Argo '' Beyefendi ve lanet inatçı askerleri ''
'' Tamam bekliyorum ''
'' Burada kaç sivil ve asker olduğu yazıyor ''
'' Onlarıda söylersin ''

Argo yavaş adımlar ile arabasına doğru yürüyordu.. Şeytan koşarak yanına geldi.

Şeytan '' Komutanım emredin tarayalım hepsini ''
Argo '' Taramak çözüm değil ''
'' Beyefendi zaten geçmemizi onaylayacak ''
'' Biraz bekleyeceğiz ''
'' Ne kadar fazla insan o kadar zombi demek Şeytan ''
Şeytan '' Emredersiniz ''


Oğuzhan '' Tam bir göt ''
Harun '' Kim ki o ? ''
Oğuzhan '' Alfa-Star Argo ''
'' Çok havalı ve şerefsiz biri ''
'' Türkiye de barınamayacak kadar şerefsiz ''
'' Sebastian anasını sikti bunun. Öldürecekti de Beyefendi korudu iti ''
Harun '' Boşver kanka biz verilen emri uygulayalım ''
Oğuzhan '' Verilen emir umurumda olmasa beynini asfalta yapıştırmıştım şimdi. ''

Alfa-Star B arabalarına oturmuş sakin ve sabırlı bir şekilde bekliyorlardı. İçleri tamamen virüslü sivil halk ise zombilerden kurtulduğunu sanıyordu..

Yarım saat sonra

Oğuzhan Argo'nun yanına doğru geldi.. '' Geçebilirsiniz '' diyerek Argo ve ekibine yolu açtı.. Argo ise gülümseyerek '' Görüşürüz Asker '' demekle yetindi..

Oğuzhan arkalarından bakarken '' Orospu Çocupu '' diyordu sesli bir şekilde..


Ertesi Gece yarısı ..

Oğuzhan çadırında yatıyordu.. Tavşan uykusundaydı.. Siren seslerine birden uyandı.. Sirenler o kadar kuvvetli çalıyorduki askerlerin tüylerini diken diken ediyordu..

Oğuzhan yataktan kalktı ve hemen silahlarını donandı.. Çadırdan içeriye Can girdi.. Oğuzhan '' Ne oluyor '' dedi şaşkın bir yüz ifadesi ile.. Can ise '' Kapı Kule yanıyor '' diye cevap verdi..
Oğuzhan '' Nasıl olur '' dedikten sonra çadırdan koşarak dışarıya çıktı. Bütün askerler arabalara binmeye ve Edirne Kapıya doğru hareket etmeye hazırlanıyorlardı. Askeri jeeplerden bir tanesinede Oğuzhan İlhami Harun ve Can binmişlerdi..

Oğuzhan'ında mensubu olduğu kırmızı takım Kapı Kule'ye doğru hareket ediyordu. Kapı Kule alev alev yanıyordu..

Hızlı bir şekilde arabayı kullanıyordu Harun. O kadar hızlı kullanıyordu ki gözü hiç bir şey görmüyordu.. Kapıkuleye tam geldikleri sırada bir araba çıktı önlerine. Zombilerden kaçan bir askerdi bu.. Kolundan ısırılmış ve kan kaybeden bir askerdi. Harun refleks olarak arabayı sağ tarafa doğru çekti fakat diğer arabanın sol farı ile çarpıştılar. İçinde Oğuzhan'ın da bulunduğu araba yoldan çıkarak Yedi takla attı.

Askeri Jeep ters dönmüş şekilde durmuştu.. Arabanın tekerlekleri hala dönüyordu.. Arabanın farları hala yanıyordu.. İçerideki dört asker ise ölmüştü..



O sırada Kapı Kule ..

Zombiler her taraftan çıkmaya başlamışlardı..  Isırılmayan askerler bile zombiye dönüşmüş ve etrafındaki canlı etleri ısırmaya başlamışlardı..

Asker '' Lanet olsun her yerdeler ''
'' El Bombası '' diye bağırdıktan sonra pimi çekti tam atacakken elini bir zombi kaptı ve ısırmaya başladı. El bombası yere düştü.. Asker '' Hayır '' derken bir anda el bombası patladı.. Asker ve Zombi birlikte paramparça olmuşlardı..

Teğmen çil yavrusu gibi dağılan askerleri bir araya toplamaya çalışıyordu.. Teğmen bağırıyordu '' Benimle kalın '' Yerlerinizi kaybetmeyin '' Bu bağırmalar dahi yetmiyordu askerleri bir arada toplamaya.. Birden bir zombi yaklaştı. Teğmen Zombi'ye ateş etmeye başladı. Göğsüne kalbine isabet eden mermiler sadece zombiyi yavaşlatmıştı. Birden ısırmaya başladı Teğmen kanlar içinde yere düşüyordu..

'' Albayım Güvenlik nedeni ile gitmeliyiz ''
Albay '' Askerlerimi burada bırakamam ''
'' Siz yaşamazsanız kimse kalmayacak ''

Albayı ve yanındakileri alarak araştırma merkezinden dışarıya çıktı.. Dışarıda tam bir kaos hakimdi. Albay dışarıya çıktığında gözlerine inanamamıştı. Albaya eşlik eden gruba bir anda zombiler saldırdı. Günlerdir yemek yememiş aslan sürüsü gibi askerlere zombiler saldırıyordu. Albayın yaveri ''komutanım siz burada kalın ben yolu açıyorum'' dedi. Yanına askerlerini alarak zombilerin üzerine doğru yürüdü. Bilgisizlikten kaynaklı zombilerin kafasına ateş etmek yerine rastgele vücutlarına ateş ediyordu , bu sadece zombileri yavaşlatıyordu. Zombiler daha fazla hırslanarak Albayın askerlerini de öldürdüler. Albay kapının önünde tek başına kalmıştı. Albayın önüne kendi yaveri zombiye dönüşmüş olarak çıktı. Hayatı boyunca tek görevi Albayı korumak olan yaver artık Albayı taze bir et parçası olarak görüyordu. Albay belindeki silahı çıkartarak yavere ateş etti. Fakat yaver Albayın üzerine gelmeye devam ediyordu. Karargahtan çıkan bir el Albayı içeriye doğru çekerek kapıyı kapattı. Zombiye dönüşmüş yaver camı yumrukluyordu. Birden kepenkler kapandı.

Doktor Sinem ''Komutanım yardımın gelmesini beklemeliyiz ''
Albay '' Tamam'' dedi üzgün bir ses tonuyla.

Arabanın farları yavaş yavaş sönmeye başlamıştı artık..

Telsizin sesiyle uyandı Oğuzhan.. Albay telsizden yardım çağrısı yapıyordu. Arabanın yaptığı kazayla Oğuzhan'ın canı çok acıyordu. Oğuzhan güç bela telsizi aldı.

Oğuzhan '' Komutanım ben kırmızı takımdan Oğuzhan muhtemelen beni hatırlamazsınız''
''Kapıkuleye gelirken kaza yaptık''
'' Takımımın nerede olduğunu bilmiyorum ''
'' Arabada dört kişiyiz ''
'' Diğerlerinin sağlık durumunu şu anda bilmiyorum ''
Albay '' Kaza yapmana sevindim.. ''
'' Burada kontrolü kaybettik ''
'' Herkes öldü yada zombiye dönüştü ''
'' Kırmızı takım da buna dahil ''
'' Burada iki doktor ben ve dört tane çocukla mahsur kaldık ''
'' Bizi buradan kurtarabilecek misin ? ''
'' Sağlığın ne durumda ? ''
Oğuzhan '' Komutanım denerim. Şu anda neredesiniz ? ''
Albay '' Karargah hastanesindeyiz ''
Oğuzhan '' Anlaşıldı komutanım ''
'' Telsizim açık. sizinde açık olsun. Size ulaşmaya çalışacağım ''
Albay '' Ben telsizden sana ulaşmam ses olmasın diye. Bu zombiler sese duyarlı. Ses yapmamaya çalış ''
'' Bir bilgi daha zombileri öldürmek zorunda kalırsan kafalarına ateş et. ''
'' Doktor Sinem öyle söyledi. Yoksa ölmüyorlar ''
Oğuzhan '' Emredersiniz komutanım ''

Oğuzhan telsizi kapattı. Yanında bulunan üç arkadaşıda ağrılı bir şekilde kendilerine gelmişlerdi. Güç bela ters dönmüş jeep'in içinden çıktılar. Gördükleri manzara karşısında gözlerine inanamıyorlardı. Kapıkule yerle bir olmuş gibiydi sanki.

Harun '' Albayı ve yanındakileri kurtarmayı düşünmüyorsun değil mi? ''
Oğuzhan '' Onları kurtarmak zorundayım''
Harun '' Saçmalama onlar çoktan öldü. Bu cehennemden kaçıp kurtulalım ''
Oğuzhan '' Gelseniz de gelmeseniz de emri yerine getirmek zorundayım ''
''Siz bilirsiniz''

Oğuzhan silahlarını alarak Kapıkule'ye doğru yürümeye başladı. Can ve İlhan'da Oğuzhanı takip ediyordu. Harun arkalarından bakıyordu.  Harun'' Lanet olsun '' diyerek onlara katıldı.

Sessiz bir şekilde Oğuzhan ve arkadaşları hastaneye doğru ilerlediler. Hastanenin arkasındaki pencereden içeriye girdiler. Hastaneye gelirken o kadar sessizlerdi ki kuşlar dahi Ohuzhan ve arkadaşlarını duymamıştı. İçeri girdikten sonra Oğuzhan ve arkadaşları Albayı buldu.

Albay '' Hoşgeldiniz beyler''
''Doktorlar ve hastalarla birlikte buradan çıkmalıyız''
''yeterince yemek ve su yok''
''En fazla bir hafta yeter''
Oğuzhan '' Nereye gideceğiz komutanım''
Albay '' Doktor Sinemin dediğine göre bu hastalardan bir tanesinin kanı zombi virüsüne karşı dirençli''
''Bu hastayı Ankaraya ne pahasına olursa olsun götürmeliyiz''
Oğuzhan '' Emredersiniz komutanım''

iki Gün Sonra...

Oğuzhan ve arkadaşları kazanın neden olduğu yara ve acıyı atlatmışlar ve toparlanmışlardı. Bir araç bulacaklar ve en kısa zamanda Ankaraya doğru yola çıkacaklardı. Oğuzhan geldikleri pencereden atladı ve onları götürebilecek bir araba bulmak için hızla harekete geçti. Oğuzhan sonunda on kişilik bir askeri araç bulmuştu.
Telsizden ''Arabayı buldum. Ön kapıya doğru gelin '' dedi.
Aracı ön kapıya getirmişti.
Albay Hastanenin kepenklerini açtı. Kepenklerin açılmasından çıkan sesleri zombiler farketti.
Zombiler sese doğru gelirken hastane içindeki insanlar ise araca doğru hareket ettiler. Zombilerin yaklaştığını gören Oğuzhan arabadan inerek zombilere ateş etmeye başladı. Zombilerin kafalarına ateş etmeye çalışıyordu. Bunda da başarılı oluyordu. Fakat zombilerin sayısı çok fazlaydı. Herkez güvenli bir şekilde arabaya bindikten sonra Albay karargahtan çıktı. Bu sırada hastanenin arka tarafına gelen bir zombi Albayı yakaladı ve ısırmaya başladı. Albaydan fışkıran kanlar Oğuzhan'a ve arabaya kadar gelmişti. Oğuzhan önce Albayi ısıran zombiyi vurdu sonra ise Albayın yanına koşarak Albayı yerden kaldırdı. Zombi Albayın boynundan büyük bir parçayı koparmıştı. Albay boynunu tutuyordu. Güç bela arabaya doğru yürüdüler. Tam arabaya binecekken Albay yere düştü. Albay yerde titriyordu. Albay orda son nefesini verirken Doktor Sinem ''Albay için yapılacak tek şey dua etmek gidelim asker''  dedi.
Oğuzhan çaresiz bir şekilde Albaya bakarken arabanın kaportasına vurarak arabaya bindi ve gaza basarak oradan uzaklaştılar.

Araba ile ilerliyorlardı.. Arabadakilerin hiç birinin ağızını bıçak açmıyordu.. Etrafta zombiler kan ve göz yaşından hiç bir şey yoktu.. Yavaş ve temkinli bir şekilde arabayı kullanıyordu Oğuzhan.. Radyoyu açtı Oğuzhan.. Radyoda cızırtı-dan başka hiç bir şey yoktu..

Oğuzhan ana yoldan ilerlemeye devam ederken benzin ışığının yandığını gördü.. İçindeki endişe bir kat daha artmıştı fakat kimseye belli etmemeye çalışıyordu..

Doktor Sinem '' Durmalıyız '' dedi..
Oğuzhan '' Neden '' diye cevap verdi..
Doktor Sinem '' Biraz mola vermeliyiz ''
Oğuzhan '' Şu anda duramayız. Burada duracak bir yer yok ''
Doktor Sinem '' Sana durmalıyız diyorsam durmalısın Asker ''
Oğuzhan '' Ağır ol bakalım Doktor Hanım ''
'' Burada emirleri ben veriyorum sen değil ''
'' Ben durulmayacak demiyorsan durulmayacak ''
Doktor Sinem '' Nasıl durulmayacak. Sana emrediyorum Asker ''
Oğuzhan '' Burada emirleri ben veriyorum Doktor Hanım. Benim canımı sıkma. Senin kanın değil şuradaki sivilin kanı önemli ''
Doktor Sinem '' Lanet olası askerler ve onların silahları ''
Oğuzhan '' Önümüzdeki ilk benzin istasyonunda duracağız ''
'' Benzin bitmek üzere zaten ''
'' Ama daha fazla komutan vari konuşmalara devam edersen bu istasyon senin için son durak olur ''

On kilometre ileride benzin istasyonunda durdular. Oğuzhan arkasına dönerek '' Ben demeden kimse arabadan inmiyor '' dedi ve arabadan indi.. Oğuzhan arabadan indiğinde Harun Can ve İlhami'de arabadan inmişlerdi..

Oğuzhan '' Bu doktor'dan hiç hoşlanmadım ''
'' Gözünüz üstünüzde olsun ''
Can '' Tamam ''
Oğuzhan '' Ben içeriyi kontrol edeyim ''
'' Sizde benzini doldurun ''
Can '' Bende seninle geliyorum ''
Oğuzhan '' Gel ''

Harun ve İlhami arabanın başında kalırlarken Can ve Oğuzhan ise benzin istasyonunun marketine doğru yürüyorlardı.. Benzin istasyonundan içeriye girdiler..

Can '' Kimse var mı ? '' diye bağırdı bir kaç kere.. Oğuzhan '' Ne yapıyorsun , Zombileri mi ayaklandırmaya çalışıyorsun ? '' dedi.. Can ise '' Kanka zombileri değil insan var mı yok mu ? diye kontrol etmeye çalışyorum.. '' diye cevap verdi. Oğuzhan '' Burada insan olsa kapıları açık bırakır mı ? '' diyerek güldü..

Can ve Oğuzhan etrafı kontrol ettiler.. Etraf temizdi.. Can ve Oğuzhan arabaya doğru dönerek Doktor ve hastalarına etrafın temiz olduğunu söylediler..
Doktor Sinem ve hastalar dışarıya çıkarak lavobayo doğru gittiler.. Birden Lavobodan bir çığlık geldi.. Oğuzhan lavoboyada doğru koştu.. Lavobaya daldığında ölmüş bir kadınla karşı karşıya gelmişdi. Polis memuru Kadın kafasına sıkmıştı.. Etrafta ise zombi leşleri yatıyordu..

Doktor Sinem '' Aferin komutan.. Benzinliği çok güzel kontrol ediyorsunuz '' diyerek benzinlikten dışarıya çıktı. Oğuzhan ise '' Lanet olsun '' diyerek dışarıya çıktı.. Arabaya bindikleri gibi ilerlemeye devam ettiler. İstanbul'un bir ucundan bir ucuna Zombilerin Dünyasında geçmek tahmininden daha zordu. Bıkmadan usanmadan ilerlemeye devam ediyorlardı. Emniyet şeridinden ilerliyorlardı.  Pedik'e kadar gelmişlerdi. Pendik'te yol tıkalıydı. Arabayla geçmelerinin imkanı yoktu. Oğuzhan arabayı durdurdu.

Doktor Sinem '' Arabadan inip yürümeyi düşünmüyorsun değil mi Oğuzhan?''
Oğuzhan'' Başka bir çaremiz mi var?''
'' Bunca yol geldikGeriye doğru döndüğümüzde bir çıkıştan çıkınca oranın kapanmadığını nereden bileceğiz?''
'' Sen burada istersen kalabilirsin''
'' Ben , adamlarım ve bağışıklığı olan arkadaş gidiyoruz ''
'' Sen istersen gel istersen gelme ''

Oğuzhan bu laftan sonra arabadan indi.. Arabadan Can İlhami Harun ve Bağışıklığı olan Pınar'da arabadan inmişti. Pınar zombilerden o kadar çok korkuyordu-ki onu en iyi askerlerin koruyabileceğine inanıyordu..

Doktor Sinem 'e bakıyordu diğer hastalar.. Bizde inelim dercesine Doktor Sinem '' lanet olsun '' dedikten sonra arabadan indi.. O ve diğerleride Askerleri takip ediyorlardı..

Yürümeye başladılar. Bariyerlerin arkasından yürüyorlardı. Yağmur damlaları yeryüzünü temizlemek için yağmaya başlamıştı.. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlaması çok fazla sürmedi..

Doktor Sinem '' Siz alışkın olabilirsiniz fakat biz alışkın değiliz ''
'' Yağmurda yürümeye ''
'' Lütfen rica ediyorum yağmur dinince yürümeye devam edelim ''
Oğuzhan '' Zombiler kokumuza gelmez işte daha ne istiyorsunuz ''
'' Bir yer bulunca sığınırız ''

Dört saate yakın sağnak yağan yağmurun altında yürüdüler.. Sonunda Otobandaki Mehmetcik tesislerine gelmişlerdi.. Mehmetçik tesisleri zombiler ile kaynıyordu.. Güneş batmak üzereydi.. Güneş zaten bulutlardan dolayı etkisini gösteremiyordu..

Oğuzhan '' Siz burada bekleyin '' dedikten sonra  Harun İlhami ve Can  ile birlikte Mehmetçik tesislerine doğru yürümeye başladılar.. Ellerindeki silahlar ile ateş ediyorlardı zombilere. Zombiler birer ikişer yere düşüyordu.. Mehmetçik tesislerini tamamen zombilerden temizlemişlerdi..  Mehmetçik tesislerinde bir hafta kaldılar. Artık yola çıkma vaktiydi.
Oradan Sabiha gökçen hava alanına geçip Ankara'ya gitmenin en kestirme yolu hava yolunu kullanarak kaçmanın planlarını yapıyorlardı.

Yürüyerek Sabiha Gökçen'e doğru ilerlemeye başladılar. Çok fazla ev olmaması geniş yollar onlar için bir avantajdı veya onlar avantaj olduğunu düşünüyorlardı. Sabiha gökçen hava alanı uzaktan görünüyordu. Tek geçmeleri gereken bir mahalleydi.
En öndem Harun ve Oğuzhan gidiyorlardı.. İkiside çok temkinliydi.. Büyük bir caddeden geçeceklerdi..  Zombiler birden belirmeye başladı.. Her taraftan zombiler geliyordu. Oğuzhan Can İlhami ve Harun ateş ediyorlardı. Fakat zombiler çok kalabalıktı.. Evlerin aralarından zombiler çıkmaya devam ediyorlardı.. Yaklaşan zombilerden teki Harunun boynunu ısırıyordu. Harun canı okadar çok yanmıştı ki silahıyla ateş etmeye devam etti. Silahından çıkan mermilerden biri İlhami'nin sağ omzunu parçalayarak çıktı ve bir zombinin karnına saplandı. İlhami merminin etkisiyle yere düştü. Yere düşen İlhami'nin üzerine zombiler üşüştü. İlhamiyi ısırarak parçalamaya başladılar. İlhaminin bağırışları gökyüzünde yankılanıyordu. Hastalardan biri gruptan ayrılarak koşarak kaçmaya başladı. Çıkmaz bir sokağa girdi. Zombiler ise peşinden geliyordu. Sokağın çıkmaz olduğunu anladığı an onun için çok geçti. Zombiler birden yakaladı  Zombilerden teki kolunu ısırırken birden yere düştü. Başka bir zombi ayağını parçalıyor bir zombi ise yanağını ısırmıştı. iki zombi ise karnını parçalamaya başlamıştı bile. Ağzından kanlar yere doğru akıyordu. bağırsaklarına kadar zombiler parçalıyordu.

Zombiler her tarafı kuşatmıştı. Oğuzhan çaresizdi. Zombiler birer ikişer herkesi yemeye başlamışlardı. Bu planın iyi bir plan olmadığını anladığında artık herşey çok geçti. Pınar'ı koruyarak ilerlemeye devam etti. Can da yanındaydı. Diğerleri ise peşlerinden geliyordu. Sabiha Gökçen havaalanının artık dikenli telleri görünüyordu.Onları özgürlüğe kavuşturacak yer karşılarındaydı. Artık mermileri de kalmamıştı. Ellerindeki otomatik tüfekleri bir sopa gibi kullanıyorlardı. Önlerine çıkan zombilere vuruyorlardı. Ağır ve meşakkatli bir yolculuktu bu. Ama can tatlıydı. Yaşamak için mücadele etmek gerekiyordu.  Oğuzhan bırakıp kaçabilirdi. Fakat çocukluğundan beri vatan millet Sakarya diye yetişmişti. Aldığı bu görevin sorumluluğu çok ağırdı. Bırakıp gidemezdi. Savaşmak zorundaydı. En arkadan bunları takip eden hastalardan Mahmut zombilere yakalandı. Zombiler Mahmutu parçalıyordu. Mahmut'un kanları oluk oluk akıyordu. Koşarak kaçmaya devam ediyorlardı. Tel örgülerin önüne kadar geldiler. Zombiler ise peşlerinden geliyordu. Tel örgülerle zombilerin arasına sıkışmışlardı. Can ve Oğuzhan ellerindeki otomatik silahları bir sopa gibi kullanarak zombileri geri püskürtmeye çalışıyorlardı. Doktor Sinem ve hastaları ise tel örgülerden tırmanmaya çalışıyorlardı. Bir kaç tanesi tırmanarak karşıya geçtiler. Pınar ve Doktor Sinem tırmanamamıştı. Oğuzhan onlara yardım edebilmek için zombileri bırakarak yardım etti. İkisinide kaldırılarak ve destek vererek Tel örgülerden atllatırdı..

Can zombilere o an yakalanmıştı. Zombiler Canı ısırıyorlardı. Can bütün gücüyle Oğuzhan sen kaç diye bağırdı sesi önce net sonraları boğuk bir iniltiye dönüştü Oğuzhan geri dönüp baktığında Can'ın başındaki zombileri ve zombilerin arkadaşı canı nasıl parçalayarak yediğini gördü. Oğuzhan için tek yapılacak bir şey vardı o da tel örgülerden atlayarak kaçmaktı. o da onu seçti başka bir seçeneği yoktu ve o da bunu çok iyi biliyordu ne kadar çok canı yansada silah arkadaşını zombilere yem olarak bıraktığını görmesinden bunu yapmak zorundaydı. Vatan millet sakarya herşey vatanı içindi ve hastalardan birinin kanı zombi virüsüne dayanıklıydı. Tel örgülerden atlarken son kez Cana baktı ve Candan geriye birşey kalmamıştı..

Doktor Sinem , Doktor Tarık, Pınar ve Osman kalmıştı geriye sadece.. Birde Oğuzhan vardı.. Diğerleri canını kurtardığına sevinirken Oğuzhan'ın arkadaşlarını kaybetmenin verdiği üzüntü vardı..

Hava alanında bir helikopter buldular.. Doktor Tarık Amatör bir helikopter pilotuydu. Amatör olarak helikopter kullanabiliyordu. Helikopter ile Ankara'ya güç bela gittiklerinde Oğuzhan ikinci kez şok yaşıyordu.. Oğuzhan Ankara Esenboğa indiklerinde etrafın alev alev yandığını gördü.. Ankara bile düşmüştü. Oğuzhan şoku atlatmıştı.. Helikopterden indiler.. Hava alanından dışarıya çıktılar.. Hava alanında bir çok zombi vardı Oğuzhan ve yanındakiler sessiz bir şekilde dışarıya çıkmanın planını yapıyorlardı.. Oğuzhan siz burada durun ben buraya araba getireceğim dedi ve yanlarından ayrıldı.. Ama o da farkındaydı araba bulmanın bu kadar kolay olmadığının. Bir hırsız kadar sessiz ve sakin bir şekilde bir araba buldu. Arabanın içine girdi ve arabayı çalıştırdı.. Araba ile barikatları geçerek hava alanına girdi. Doktor Sinem ve yanındakileri alarak ilerlemeye başladı.. Esenboğa-dan Adrenalin karargahına gitmeye çalışacaklardı..
Adrenalin karargahı uzaktaydı.. Fakat şanslarını denemek zorun-dalardı..
Araba ile giderken birden arabanın sağ ön tekerleği patladı.. Yoldan çıkan araba güç bela durdu.. Hep birlikte bir eve sığındılar.. Evden sabahın ilk ışıklarında çıkarak yürümeye başladılar.. Yürüyorlardı..

Zombilere bulaşmadan yürüyorlardı..

Karargaha çok az kalmıştı artık.. Karargaha gidecek her yol kapalıydı..

Oğuzhan '' Ben zombileri üstüme çekeceğim ''
'' Siz karargaha gireceksiniz ''
Doktor Sinem '' Sensiz başaramayız ''
Oğuzhan '' Başarırsınız ''
Pınar '' Lütfen bizi bırakma ''
Oğuzhan '' Ağlama .. Bazen kötü şeyler olur ''

Oğuzhan saklandıkları yerden çıktı ve bağırmaya başladı.. Sizi orospu çocukları buradayım.. Yerden aldığı taşı zombilere doğru fırlattı. Zombiler Oğuzhan'a doğru yürümeye başladılar. Oğuzhan ise '' Sizi orospu çocukları gelin buradayım '' diye bağırıyordu..

Zombiler Oğuzhan'a doğru yürürken Oğuzhan kaçıyordu.. Silahı olmadan bütün zombilere meydan okuyordu.. Türk halkı yaşasın diye kendini feda ediyordu.. Zombilere karşı tek başına karşı koyuyordu.. Zombiler karargahın önünden ayrılıp Oğuzhan'a doğru yönelmişti. Onu fırsat bilen Doktor Sinem ve diğerleri ise karargaha doğru gidiyorlardı.. Oğuzhan ise kaçıyordu..

Aylar Sonra ...

Anadolu Yakası Adrenalin üssü ..  

Komutanım bir gelen var ..

Ölüm Meleği '' kapıları açın ''

Gelen Oğuzhan'dan başkası değildi.. Ölüm Meleği'ni karşısında görünce gülümsemişti..