uyarı

Lütfen Dikkat. Mause ile aşağı inme sorunu yaşıyorsanız ; klavyenizdeki yön tuşları ile aşağıya inerek kitabı okuyabilirsiniz. Tarayıcınız Google Chrome ise böyle bir sorun yaşayabilirsiniz.
Site Yönetimi bu aksaklıktan dolayı sizlerden özür diler.
Eser Kanunu Koruma Yasasından : Bu Eser Yazar Tarafından İzin Alınmadan Başka Bir Yerde Yayınlanamaz. İsimler Ve Kişiler Değiştirilip Kopyalanamaz. Eserin İzinsiz Yayınlandığı Takdirde Yayınlayan Kişiler Hakkında Yasal Yollara Başvurulacağını Beyan Ederim.

Romanın Son Haberlerini Almak İçin www.facebook.com/zombilerindunyasi sayfasından bizleri takip edebilirsiniz.

İLETİŞİM : zombilerin.dunyasi@gmail.com

8 Mart 2013 Cuma

44. Bölüm Kayıp Mühür


1982 in bir bahar akşamı Ölüm Adasında Doğdum. Uzun bir çocukluk geçirdim Ölüm Adasında.  Daha kundakta bir bebekken konuşabiliyor ve yürüyebiliyordum. Babam DxN'in saygın insanlarından biriydi. İngilizce Fransızca Almanca ispanyolca dersleri aldım. Fen matematik ve edebiyat derslerini de almıştım. Dört yaşıma gelmiştim artık. Dünya'daki yüz yaşındaki bir adamdan daha fazla şey biliyordum. Ölüm adasında kaldığım her gün daha fazla şey öğrenmeye devam ettim. Savunma sporları ve vücut geliştirmeye başlamamda dört - beş yaşıma denk gelmişti. Çocuk olduğum için daha çabuk öğrenebiliyordum. Etraftaki tek çocuk bendim. Herkes beni çok seviyordu. En çok anlaştığım kişide herkesin deli gözü ile baktığı Daniel X Nicolastı. Eğitimden kalan zamanımın tamamını onunla geçiriyordum. Buranın dışında başka bir hayatın olduğunu ve orasının daha güzel olduğunu anlatırdı bana Daniel. Gezdiği ülkeleri anlatırdı. Bana eski gemicilerin yaşadığı zamanlarda korkunç canavarları anlatırdı. O anlatmaktan asla bıkmazdı. Bende dinlemekten. Aslında bedenim çocuktu sadece. Ben artık yeterince olgundum. Fakat bunu kimseyle paylaşmazdım. Sadece en yakın arkadaşım Daniel ile konuşurdum uzun uzun. Çok bilgili ve çok iyi bir savaşçı olmuştum. Fakat genede vücudum daha çocuktu. Seneler 1993'ü gösteriyordu. 11 yaşındaydım fiziksel olarak. Fakat hayat tecrübesi ve bilgi olarak tam 11000 yıldır yaşıyordum. Doktorlar her sabah uyandığımda yanıma gelerek iğne vuruyorlardı. Bu iğne canımı çok yakıyordu. İğnenin damarlarımdan geçişini hissedebiliyordum.. Daniel ile birlikte balık tutuyorduk bir sabah. Daniel buradan gitmenin planlarını yapıyordu. '' Bir gün buradan gideceğim '' diyordu sadece. Tek istediği adadan gitmekti. Sabır ile birlikte kendine adadan kurtulmak için bir gemi yapıyordu. Uzun bir süre bunun üzerinde çalışmıştı. Kimseye çaktırmadan sabırla bekleyerek yapıyordu gemisini. Ben başlarda inanmamıştım bu kadar uzun süre sabırla gemi yapabileceğine. O gün mutluydu.Bir kaç gün sonra buradan gideceğim diyordu. '' Beni de götür '' dedim ona. Çünkü oradaki tek arkadaşım oydu. Daniel '' Olmaz '' diye kesin ve net bir şekilde söyledi. '' o zaman sende gitme '' dedim.  Fakat beni dinlemeyeceğini çok iyi biliyordum.

Akşamları ölüm adasına ölüm geliyordu sanki.. Akşam olunca intihar çığlıkları geliyordu. Asla akşam olmasını istemiyordum.. Babam ve Annem sık sık tartışıyorlardı. Sık sık diyorum. Aslında her akşam yemeğinde tartışıyorlardı. Annem çok mutsuzdu. Annem adadan gitmek istiyordu fakat babam buna müsaade etmiyordu. O akşam gene bir tartışma yaşandı. Ben pek önemsemedim. Her akşam olan tartışmalardan bir tanesi olarak düşünüyordum. Önemsemedim. Fakat o gece annem odama geldi. Büyük ve olgun ama bedeni küçük bir çocuk olan oğlunu öptü. Okşadı. Sonra ise odamdan ayrıldı. Bir şeyler ters gidiyordu. Annem odamdan ayrıldıktan sonra uyku tutmadı. Annemi görmek için Annem ve Babam’ın odasına girdim. Annem kendini asmıştı. O zamana kadar gördüğüm tek ölümdü bu. Kendi annemin ölümüne şahit olmuştum. Ağlamadım.. Ama içim yanmıştı. İçim acımıştı. Daniel bu olaydan sonra gidişini ertelemişti.

Bir kaç hafta sonra Daniel bu akşam gidiyorum dedi. Bu kadar çabuk mu ? diyebildim. Annem de ölmüştü artık. Ada ‘da bir babam birde Daniel kalmıştı. Daniel’in gitmesini istemiyordum.

O gece Daniel x Nicolas'ın gitmesini istemediğim için babama söyledim konuyu. Babam çok sakin karşıladı.. '' Nerede olduğunu sordu bu geminin '' Bende babama tarif ettim. Babamda benim gibi Daniel x Nicolas'ı çok severdi. Babamın engel olacağını düşünmüştüm. Annem öldüğünden beri Babam ve Daniel den başka arkadaşım kalmamıştı. Babamın da işlerinden dolayı Daniel X Nicolas tan başka hiç kimsem yoktu.

Daniel x Nicolas o gece babam ve babamın adamları tarafından tam adadan gideceği sırada yakalanmıştı. Daniel’in babası David Nicolas ; Daniel’i DxN binasının içine hapsetmişti. Benim oraya giriş iznim yoktu. Daniel’i merak ediyordum. Fakat göremiyordum. Daniel’in hapse girmesinden kendimi sorumlu tutuyordum. Bir gece Babamın kartını alarak gizlice Daniel’in tutulduğu yere doğru gitmeye karar verdim. Gece olunca herkes uyurdu. David’in planıydı bu. İntihar edilmesin diye yemeklere uyku ilacı verilirdi. Daniel söylemişti bunu bana. Daniel’e ulaşabilmek için zamanın geçmesini ve herkesin uyuya kalmasını bekliyordum. Daniel’i oradan kurtarmak zorundaydım. Daniel benim yüzümden tutuklu kalmıştı. Daniel’i oradan kurtarmalıydım. Saatler gece 02:00 yi gösterdiğinde gizlice DxN binasına girdim.

Dar koridorlardan geçiyordum. Etrafta bağıran insanları duyuyordum. Korkarak yürüyordum. Birden demir parmaklardan iki el beni yakalamıştı. Beni kendine doğru çekmeye başladı. Zor da olsa kurtulmuştum. Ona doğru baktım. Kim olduğunu bilmiyordum. Fakat yüzü yaşlanmış gözleri bembeyaz biriydi. Dişlerini açıyor ve bağırıyordu. Geri geri yürürken başka bir el beni gene yakaladı. Ondan da güç bela kurtulmuştum. Daha önce hiç görmediğim korku filmlerini aratmayan Zombi filmlerinden fırlamış gibiydiler. ‘’ Daniel ‘’ diye bağırdım güç bela. Tekrar tekrar bağırdım. Sonunda çağrıma Daniel cevap vermişti ‘’ Buradayım ‘’ diye. Çömeldim ve Daniel’in sesine doğru emekleyerek yürümeye başladım. Sonunda Daniel’i gördüm. Daniel çok yorgun gözüküyordu. Daniel ‘’ Ne işin var burada ‘’ dedi. Ben ise pişman bir ses tonu ile ‘’ Senin için geldim ‘’ Gidiyoruz ‘’ dedim. Daniel ‘’ Git buradan çocuk ‘’ bana artık hiç bir şeyin faydası olmaz ‘’ dedi. Daniel’in kapısını açmaya çalışıyordum ama başaramadım. O sırada DxN görevlilerinden bir tanesi beni yakaladı ve bana vurmaya başladı. Ne işin var burada diyerek dövüyordu beni. Daniel yapma dedi. Fakat adam dinlemeden bana vurmaya devam ediyordu.  Daniel demir parmaklıkları tuttu ve eğdi. Demir parmaklıklardan çıkarak adamı üzerimden aldı. Adamın boynunu bir anda ısırdı. Ben şaşkın bir şekilde Daniel’in ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Adamı ısırarak yiyordu. Ben ‘’ Daniel ne yapıyorsun  ‘’ dedim. Daniel durdu ve bana doğru baktı. Ağzı yüzü kan olmuştu. Gözlerinin beyazı kırmızıydı. Çok korkmuştum. Daniel ayağa kalktı. ‘’ Ne yaptılar sana ‘’ diyebildim. Ağızımdan sadece bu çıkmıştı. Ne yaptılar sana. Daniel ‘’ Bilmiyorum ufaklık bilmiyorum ‘’ dedi. Daniel koşarak ceketini aldı. Bütün canavarların kapılarını açtı. Canavarlar bana saldırmak istedi. İlkini yakaladığı gibi yere vurdu. Diğerinin göğsüne vurarak uzaklaştırdı. Diğerini boğazından yakaladı ve yere çarptı.Daniel zombilerin bana saldırmalarına izin vermiyordu. Zombileri dövüyordu Daniel Ama onlara zarar vermiyordu. Daniel bağırdı ve hepsi sanki köpekler gibi kafalarını eğerek ona itaat ettiler. Daniel gücü eline almıştı. Daniel köpek hırlaması gibi bir ses çıkartıyor ve zombiler ile anlaşıyordu. Bu sırada ısırdığı DxN görevliside ayağa kalkmıştı. Oda bana saldırmak istedi. Onuda yere çarpmıştı. Fakat DxN görevlisinin vazgeçmeye niyeti yoktu. Tekrar saldırdı bana. Daniel bu sefer DxN görevlisinin boynunu kopardı. Vücudunu parçaladı DxN görevlisinin sonra ondan akan kanları üzerime sürdü. Midem bulanmıştı. Kusmak üzereydim. Daniel bunu fark etmişti. Sonra yavaşça dışarıya doğru çıkmaya başladık. Daniel’in önüne kim gelirse gelsin ısırıyor boğazını kopartıyor ve diğer zombilerin arasına atarak çoğalıyordu. Daniel kendine taraftar topluyordu sanki. Kırmızı Alarm çalmaya başladı. DxN savunma askerleri geldi. Daniel’in yanındaki zombilerin kafalarına ateş ederek öldürmeye başladılar. Daniel buna çok sinirlenmişti. Daniel beni bir ağacın altına koydu ve sakın buradan çıkma dedi. Daniel birden yukarıya sıçradı. Devasa ağaçlardan zıplaya zıplaya DxN savunma askerlerine doğru ilerledi. DxN savunma askerleri Daniel e ateş ediyorlar fakat isabet ettiremiyorlardı. Daniel birden DxN savunma askerlerinin arasına atladı ve beş dakika içinde Elliye yakın askeri zombiye çevirmeyi başarmıştı. David Nicolas ve ekibini gördü. Onlara doğru koşmaya başladı. Fakat onlara yetişemeden helikopterler havalanmıştı. Geri kalan asker gruplarına saldırdı. Hepsini zombiye çevirmeyi başarmıştı. İkibine yakın insanı ısırarak zombiye çevirdi Daniel. Adanın dört'e üçünü ele geçirmiş ve hakimiyetini kurmuştu. Daniel gidiyoruz dedi. Bütün dünyayı ele geçirmek için gidiyoruz. Sahile 500 metre vardı. Daniel birden yere düştü ve kıvranmaya başladı. Daniel’e yakın yürüyen zombiler de kıvranıyorlardı. Bir kaç zombinin gözleri patladı. Sonra ise zombilerin beyinleri patlayarak ölmüştü. Güç bela Daniel’i geriye doğru çektim. Daniel yerde acı içinde kıvranmaya devam ediyordu. Canı çok acımıştı. Daniel lanet olsun diyebildi. Buradan çıkış yok. Ayağa kalktı ve yanında duran zombilerden tekine ileriye gemiye doğru git diye emir verdi. Emiri alan zombi koşarak gitti. Bir kaç metre sonra dizlerinin önüne düştü ve bağırmaya başladı. Ondan sonrada gözleri patladı. Beyni parçalandı. Daniel ‘’ Çıkış Yok ‘’ BABA ! ! ! diye bağırdı. Daniel bana doğru baktı. ‘’ Senin gitme vaktin ‘’ dedi. Daniel’in yanında kalmak istiyordum. Daniel ise bunu kabul etmedi. Daniel’in yaptığı tekne ile gitmemi istedi. Burada kalamazsın dedi. Burası ölüm adası. Burası Allah’ın yeryüzündeki cehennemi. Burada çürüyüp gitmene izin veremem. Gitmelisin dedi. Sende gel dedim ben ona. Buradaki manyetik alan sadece yaşayanların gitmesine izin veriyor. O yüzden Mayalar buranın adına Ölüm Adası diyorlar. Yer yüzündeki cehennem dedi. Daniel sözlerine şöyle devam etti Beni iyi dinle ‘’ Dünya üzerinde dört mühür var ‘’ Dört mührün sahibi dünyayı tekrar dizayn edebilir. Bütün her şeyi yok edebilir. Onları tamamla ‘’ dedi. Mühürlerden ikisi Daniel’deydi. Tekini bana verdi. ‘’ Bu sana bütün kapıları açacak ama sakla diyerek ‘’ sözlerini bitirdi.  Çok çirkin bir şeydi bu. Üzerinde kabartmalar vardı. Hiç bir şey anlamamıştım. Ama onu yanıma aldım. Daniel ‘’ Günlüğümü al. Günlüğümün son sayfasında bir adres var. Beyefendinin adresi. Onu bul. O sana yardımcı olacaktır. Zaten Beyefendi’yi sende yakından tanıyorsun. Sakın kimseye Beyefendi de dahil mühürden bahsetme.  ‘’ dedi. Yanıma Amerikan dolarıda vermişti. Zorda olsa Daniel’in yanından ayrılarak Dünyaya doğru yola çıktım.




3 Yıl Sonra

Zorda olsa Beyefendi’yi bulmuştum. Hızlı bir şekilde büyümeye başlamıştım. Seneler çabuk geçiyordu. Adapte olmakta zorlanıyordum Dünya hayatına. 16 yaşıma gelmiştim artık.  Beyefendi beni Türkiye de Adrenalin timlerinden birine koydu. Ölüm Adasında edindiğim tecrübeden dolayı Adrenalin de parlayan bir yıldızdım. Oradan Alfa-Star’a seçilmiştim. Her şey çok güzel gidiyordu. Ölüm Dövüşleri yaşanıyordu.
Sebastian çavuş ben ise onbaşıydım.

1999 Yılı Ocak ayı

Her şey Sebastian’a meydan okumam ile başladı. Sebastian’ın arkadaşı Mirza ya meydan okudum önce. Mirza asla arkadaşları ile dövüşmezdi. Alfa-Star ın çavuşu olabilirdi fakat o Sebastian’ın bu mevkiye gelmesini istiyordu. Mirza hiç kimse ile dövüşmezdi. Kimseye meydan okumazdı. Fakat eğitimlerde bire bir eğitim dövüşlerinde ise yenilmezdi. Asla da yenilmedi. Alfa-Star’ın korkulan askerleriydi Mirza ve Sebastian. Onlarla herkes karşı karşıya gelmeye çekinirdi.




Argo ‘’ Mirza, Sebastian ‘a meydan okuyorum ‘’

Mirza ‘’ Neden ‘’

Argo ‘’ Alfa-Star’ın çavuşu ben olmalıyım ‘’

Mirza ‘’ Niye ‘’

Argo ‘’ Ona biat etmek istemiyorum ‘’

Mirza ‘’ Sebep ‘’

Argo ‘’ Mirza dalga geçmeyi bırak ‘’

Mirza ‘’ Sebastian’ı yenemezsin Argo ‘’

Argo ‘’ Sen hepimizden güçlüsün, Neden bir mevki almak istemiyorsun ‘’

Mirza ‘’ Değilim ‘’

Argo ‘’ Sana meydan okumak zorundayım ‘’

Mirza ‘’ Seninle dövüşmeyeceğimi bilmen gerekir ‘’

Argo ‘’ Sebastian ile aramın bozulması için senle dövüşmeliyim ‘’

Mirza ‘’ O zaman git derdini Sebastian’a anlat. Bana değil. Senin canını yakmayacağım ‘’

Argo ‘’ Benden korkuyor musun ‘’

Mirza ‘’ Argo neden senden korkayım ‘’

Argo ‘’ Senden güçlü olduğumdan dolayı ‘’

Mirza ‘’ Seninle dövüşmeyeceğim. Fakat Sebastian ile dövüşürsen ve ona zarar verirsen Seni öldürürüm. ‘’

Argo ‘’ Önce Sebastian’ı sonrada seni öldüreceğim ‘’
  

Sebastian’a meydan okumam bir kaç gün sonra oldu. Ben mührü ortaya koymuştum. Sebastian ise çavuşluğu ortaya koymuştu.Kimsenin o ana kadar mühürden haberi yoktu. Fakat mayalardan kalma bir mühür dediğim an herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.. Efsaneyi herkes biliyordu çünkü. Efsanede kitaptaki sembollerin aynısı mühürde de vardı. Sebastian bunu kabul etmişti. Sebastian ile dövüşebilmek için hayatımdaki en önemli şey olan mührü ortaya koymuştum. Bütün Alfa-Star kan görmek için toplanmıştı. Ben bir tarafta diğer tarafta ise Sebastian vardı. Benim destekçim olan on kişilik arkadaş gurubumda benimle birlikteydi. Sebasitan’ın yanında ise sadece Mirza vardı.

Kalabalık çok ses çıkartıyordu.

Mirza ‘’ Matbaayı çok sonradan keşfeden Sebo bu gece ne hissediyorsun ‘’

Sebastian ‘’ Argo’yu gömdükten sonra seninle içki içmek istiyorum ‘’

Mirza ‘’ İhaneti Argo’da görüp acısını kendi çeken Sebo ‘’

Sebastian ‘’ Bana Sebo demeyi kes. Argo’dan daha sinir bozucusun ‘’


Sebastian ve Argo ringe çıktılar. Gonk çaldı. Dövüş başladı.

Sebastian ile Argo birbirleri etrafında dans ediyorlardı. Argo Sebastian’a saldırdı. Sebastian’a sağlı sollu yumruklar atıyordu. Sebastian ise kendini koruyordu. Sebastian ilk fırsatta  Argo’nun göğsüne doğru tekme atarak Argo’yu yere düşürdü. Argo yere elini vurdu ve ayağa kalktı. Koşarak Sebastian’a uçan tekme attı. Sebastian ise eğildi. Argo yere indi. Dengesiz yakalanan Argo’nun sol dizine Sebastian tekme atarak Argo’nun dengesini bozdu. Argo’ya sol kroşe vurarak yere serdi tekrardan Sebastian. Argo’yu hırpalıyordu Sebastian.

Argo tekrar ayağa kalktı.

Argo ‘’ Tek yapabildiğin şey bu mu ? ‘’

Sebastian ‘’ Daha parti başlamadı ‘’

Argo ayak oyunları ile gelerek rakibi Sebastian’a sağ taraftan hamle yaptı Sebastian sol tarafından gard alırken Argo sol taraftan Sebastian’ın tam kulağına tekme attı. Sebastian aniden aldığı tekme ile sarsıldı. Argo Sebastian’ın toparlanmasına fırsat vermeden sağlı sollu yumruklar ile ringin iplerine sıkıştırdı ve Sebastian’ın vücuduna vurmaya başladı. Sebastian’ın vucüduna yağmur gibi yumruklarını patlatıyordu. Sebastian yere düşmüştü. Mirza kenarda sakin bir şekilde karşılaşmayı izliyordu. Fakat Argo’yu destekleyenler tam ring iplerinin yanında çıldırıyorlardı.
Sebastian hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordu. Argo Sebastian’ın saçından yakaladı ve ayağa kaldırdı. Göğsüne doğru bir diz attı Sebastian’ın. Sebastian’ı ringin köşesine doğru fırlattı. Sebastian’ı tekrar sıkıştıran Argo  yumruklarını seri bir şekilde vurmaya devam etti. Sebastian gerçekten zor durumdaydı. Sebastian tekrar yere düştü. Argo’nun yandaşlarından bir tanesi yerde baygın yatan Sebastian’a tükürdü.
Mirza bunu gördü ve yerinden kalktı. Tüküren çocuğa doğru yürüdü. Mirza’nın yürüdüğünü gören bir kaç adrenalin askeri Mirza’ya engel olmak istediler. Fakat Mirza adrenalin askerlerini de yere serdi. Mirza yürüyerek tüküren çocuğun yanına geldi ve kafayı burnuna yapıştırdı. Çocuğun burnu ve yüzü eşit seviyeye gelmişti. Burnundaki bütün kemikleri kırmıştı Mirza. Mirza’nın çocuğun burnunu kırdığını gören diğer kişiler Mirza’ya saldırmaya başladılar.  Mirza ilk gelen yumruğu savuşturdu ve yumruğu yakaladığı gibi çocuğun bileğini kırdı. Diğer gelen başka bir çocuğunda yumruklarından korunan Mirza Çocuğun boynunu kırıverdi.
Argo ise baygın Sebastian’ı bırakıp Ringin dışına doğru atladı. Hedefinde Mirza vardı. Mirza’nın ensesine doğru tekmeyi yapıştırdı Argo. Mirza sendelerken ileriye doğru gitti ve dengesini sağlar sağlamaz dönerek Argo’nun suratına tekmeyi yapıştırarak Argo’yu beş metre uçurdu. Argo’nun arkadaşlarından biri Mirza’ya saldırdı. Mirza çocuğu yakaladığı gibi havaya kaldırdı ve ringe doğru fırlattı. Beli ringin demirine gelen çocuk bir daha yürüyemeyecekti. Argo koşarak Mirza’yı yakaladı ve yumruklamaya başladı. Argo’nun yumruklarından kurtulamıyordu Mirza. 
Sebastian bu arada kendine geldi.  Argo’nun Mirza’ya vurduğunu gördü. Sebastian ring ten atlayarak Argo’ya doğru koştu ve Argo’yu kaldırdı. Argo’yu kaldırdığı gibi kafa üstü yere çarptı. Argo sersemlemişti. Argo’nun yerden kalkmasına izin vermeden suratına ve kafasına tekme atmaya başladı Sebastian. Sebastian iyice sersemletmişti Argo’yu. Argo’nun kafasına tuttuğu gibi ringin demirlerine vurdu.
Tekrar ringe attı Argo’yu ve yumruklamaya başladı. Ağızı yüzü kan içinde kalmıştı Argo’nun. Argo’nun nefes alıp vermesi artık düzensizleşmişti. Kalp ritmi artık eskisi gibi değildi. Sebastian bütün gücü ile yumrukluyordu Argo’yu.
Argo’nun gözleri kapanmıştı artık. Ölmek üzereydi Argo.  Ringe Argo’nun arkadaşları çıkarak Sebastian’a saldırdılar. Sebastian ayağa kalkarak hepsine karşılık vermeye başladı. Bunu gören Mirza ringe fırlayarak Sebastian’a yardım etmeye koştu.
Sebastian ve Mirza sırt sırta vererek Argo ve yandaşlarını dövmeye devam ediyorlardı. Mirza ve Sebastian Ringde hakimiyetlerini sürdürüyorlardı. Sebastian kendine gelmeye çalışan Argo’ya tekme atmayı ihmal etmiyordu. Argo’nun kendine gelmesini engelliyordu.
Ringe koşarak gelen Argo’nun bir yandaşının, Sebastian boynunu kuş gibi kırarak ringden dışarı attı.

Kalabalık içinden bir ses geldi ‘’ Mirza ve Sebastian ‘’ Yeter !

Sebastian ve Mirza durmuştu.  Kalabalığın içinden birisi yürüyerek geliyordu.

Beyefendi ‘’ Seyfo yaralıları tedavi ettir ‘’

Sebastian ‘’ Beyefendi kuralları biliyorsunuz. Onun canı benim ‘’

Beyefendi ‘’ Bana karşı mı geliyorsun San Sebastian ‘’

Mirza ‘’ Beyefendi duymadınız galiba. Kuralları biliyorsunuz dedi. ‘’

Seyfo ‘’ Lan siz kimsiniz ‘’

Mirza ‘’ Bana bir daha ‘Lan’ diye hitap edersen Beyefendi ile bağını keserim senin. ‘’

Seyfo şaşırmıştı Mirza’nın bu çıkışına.

Beyefendi ‘’ Mirza ve Sebastian bu kadar kan yeter ‘’ Sebastian Argo için bir ceza kes.

Sebastian ‘’ Türkiye’de görmek istemiyorum bundan sonra bu şerefsizi ‘’

Beyefendi ‘’ Sebastian’ı duydun. Seyfo. Hazırlıklarını yap.

Seyfo ‘’Emredersiniz’’

Beyefendi ‘’ Mühür’ü ben alıyorum çocuklar ‘’

Sebastian ‘’ Ben onun için kanımı akıttım. Mirza’da kanını akıttı. Onu size veremeyiz.’’

Beyefendi ‘’ Sebastian ve Mirza sizin neyiniz var ‘’

Sebastian ‘’ Argo’nun canını bağışladık. Yeterli. Bunca zamandır koca Beyefendi Ankara’dan kalkıp neden bu sıradan dövüşü izlesin ve müdahale etsin. Mührü size veremeyiz. Alfa-Star’ındır mühür. Benim yada Mirza’nın değil. ‘’

Seyfo ‘’ Bu ne cüret ‘’

Mirza ‘’ Seyfo bizimki cüret senin ki ise bu ne cesaret ‘’

Seyfo ‘’ Askerler yakalayın Mirza ve Sebastian’ı ‘’

Koşarak gelen askerler Mirza ve Sebastian’a doğru hamle yaptılar. Ellerindeki elektrikli coplarla Mirza ve Sebastian’a saldırdılar. Sebastian ve Mirza ise sırt sırta vermiş bekliyorlardı.

İlk asker Sebastian’a elektrikli cop ile tam saldıracakken Sebastian adamı bileğinden yakaladı ve bileğini çevirdi. Adam yere düştü. copu adamdan alarak adamın tam kalbine elektrik vermeye başladı.

Adrenalin askerlerinin Alfa-Star’ın çavuşuna saldırdığını gören Alfa-Star askerleri Ringe atlayarak Sebastian ve Mirza’yı koruma altına aldılar.

Seyfo belinden çıkardığı silah ile yukarıya doğru ateş etti.

Beyefendi gür sesi ile bağırdı ‘’ Herkes yerine otursun ‘’ Mirza ve Sebastian kalsın.

Sebastian ‘’ Hatırlat. Şu Seyfo’yu öldürelim Mirza ‘’

Mirza ‘’ Ben doğarken ölmüşümü yanlış anlayan Sebo ‘’

Sebastian ‘’ Bir şeyi de ciddiye al. Lanet olasıca ‘’

Beyefendi ve Seyfo Ringe doğru yürüdüler.

Beyefendi ‘’ Mirza ve Sebastian derdiniz nedir ? ‘’

Mirza ‘’ Mühür Sebastian’ın hakkıdır. ‘’

Beyefendi ‘’ O mühür size ait değil. Argo da bizden çalmış. O mühür DxN’e ait. Emirlere karşı geliyorsunuz. Çizginizi bozmayın ‘’

Sebastian ‘’ Boş ver Mirza. Alt tarafı bir mühür. Ne işe yaradığını bile bilmiyoruz’’

Mirza ‘’ Dimyata giderken elindeki bulguru da kaybeden Sebo. Bu akşam neden kavga ettik o zaman biz ‘’

Sebastian ‘’ Onur huzur gurur ‘’

Mirza ‘’ Onlar için öldürmemiz lazım o zaman Sebastian ‘’

Sebastian ‘’ Ona izin yok ‘’  Dediğim gibi ‘’ önemli değil Mirza ‘’ Hadi gel sana bira ısmarlıyayım. 


Sebastian ve Mirza ringden ayrılarak oradan uzaklaştılar.

Seyfo ‘’ Mühür yok ‘’

Beyefendi ‘’ Nasıl yok ‘’

Seyfo ‘’ Birisi çalmış olmalı ‘’

Beyefendi ‘’ Kimse dışarı çıkmıyor. Seyfo herkesi didik didik arayın. Burayı da didik didik arayın ‘’

Seyfo ‘’ Emredersiniz ‘’


Her yer arandı fakat Mühür bulunamadı.  Beyefendi Argo’yu sürgüne göndermeye karar vermişti. Bu yaptığından dolayı da çok sinirlenmişti. Ölüm Adasında elinde büyüyen Argo’yu sürgün etmişti. Argo’yu avrupa’da bosna hersek de bir askeri eğitim kampına göndermişti Beyefendi. Fakat Argo gitmeden de ekibini toplaması için süre vermişti. Argo bu süreyi iyi değerlendirdi. Argo sürgüne doğru giderken yanına üç yüz tane asker adayı da almıştı. Eğitmen desteği ise Beyefendidendi. Beyefendi destek vermese Argo bir ekip toplayamazdı. Beyefendi Argo ve Sebastian Mirza ikilisinin arasında kalmıştı. Beyefendi iki tarafıda seviyor ve kaybetmek istemiyordu. Sebastian ve Mirza’nın yaptıkları affedilir gibi değildi fakat iki güçlü askeri çok seviyordu. Sebastian ve Mirza aylar sonra ayrılsalar bile Mirza’nın hapishanedeki koğuşuna Mirza’yı eğitmesi üzere hocayı gönderen gene Beyefendiydi. Beyefendi Sebastian ve Mirza’nın potansiyelinin farkındaydı.
Argo’yuda çok seviyordu Beyefendi. Argo’yuda eğitim için avrupa ya göndermişti. Mührü kaybetmesini affetmezdi fakat Ölüm Adasında Daniel x Nicolas ın tek zayıf noktasıydı. Argo nun ölüm adasında aldığı eğitim ve dışarıda aldığı eğitim ile birlikte çok daha güçlü bir asker olacağının farkındaydı.  Beyefendi’nin tahmini de doğru çıktı. Argo Sebastian’dan yediği dayaktan sonra bir anda gelişim göstererek çok iyi bir komutan olmuştu. Sebastian dan yediği dayaktan sonra çok iyi ders almıştı.

Argo avrupa’ya gitmeden önce Sebastian ve Mirza’nın yanına gelerek mührü kendisinin aldığını mühür’ün kaybolmadığını ve mührü hak edenen kişinin Sebastian olduğunu söyleyerek Mühür’ü Sebastian’a teslim etti Argo.


Şimdi Zombilerin Dünyası  Vol. III Kaos



Beyefendi '' Argo senin için bir görevim var '' Senden başka hiç kimse yapamaz. ''

Argo yatağının tam karşısındaki televizyon ekranın da Beyefendiyi gördüğü an ayağa kalkmak istedi. Fakat belindeki ağrı ona izin vermiyordu.

Beyefendi '' Rahat ol ''

Argo '' Emredin Komutanım ''

Beyefendi '' Sana bir paket verilecek , o paketi alıp adrese teslim edeceksin ''

Argo '' Emredersiniz Komutanım ''

Beyefendi '' Helikopter kullanmayı bilen senden başka kim var ''

Argo '' Şeytan Leş Kabus Kali Oksijen Pan Garez Panço Rüya Medusa Yazı ve Tura  var ''

Beyefendi '' Tamam '' Gemiyle hızlı bir şekilde gelemezsin. Ekibin Fransa kıyılarında konuşlansın. Sen yanına alacağın yedi pilotla birlikte nakliye yapacaksın.

Argo '' Merakımı bağışlayın komutanım ama . Paket nereye gidecek ''

Beyefendi '' Ölüm Adasına ''

Argo '' Ama orası Daniel x Nikolas’ın hakimiyetinde değil miydi? ''

Beyefendi '' Orası kaybedilmedi. Geçici olarak çekildik. ''

Argo '' Efendim isterseniz ben Daniel ile görüşebilirim  ''

Beyefendi '' Seni dinleyeceğini pek sanmam.Senin olmadığın süre zarfında çok güçlendi. ''

Argo '' Peki bu kargoda kimler olacak ''

Beyefendi '' Alfa Star ''



Argo şaşkın bir ses tonu ile '' Onların öldüğünü sanıyordum '' diyebildi.


Beyefendi '' Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ''

Argo '' Amerikada ölenler kimlerdi ? ''

Beyefendi '' Gerçek Alfa-Star ''

Argo '' Peki ya bunlar ''

Beyefendi '' Ruhları başka fakat fiziksel yapıları bire bir aynısı ve zeka ve güçleri daha fazla olan klon Alfa-Star ''

Argo '' Anlıyorum ama şunu anlayamıyorum. Ruhları başka olunca eskisi kadar güçlü olabilecekler mi ? ''

Beyefendi '' Güç iğnesi ile büyüyor bebekler Bir anda gelişim gösteriyorlar. Güç iğnelerini sürekli almaya devam ediyorlar. Bir noktadan sonra gerçeklerinden daha güçlü ve daha zeki olabiliyorlar'' sabretmek gerek.

Argo '' Anılarını hatırlıyorlar mı ? ''

Beyefendi '' Hiç bir fark yok. Son alınan kan örneğine göre dizayn ediliyorlar ''

Argo '' Beyefendi. Bir insan kaç kere klonlanabilir ? ''

Beyefendi ''Ne demeye getiriyorsun açık olsana asker ''

Argo '' Allah'ın belası Sebastian'a ve yarım akıllı Mirza ya uyuz oluyorum. Onları gördüğüm yerde öldüreceğimi sizde biliyorsunuz bende. Onlarında bana bayıldıkları söylenemez. Bu görev için uygun biri olmadığımı düşünüyorum ''

Beyefendi '' Sen ne zamandır görev ayırt eder oldun ASKER ! ''

Argo '' Son karşılaşmamızda siz olmasınız öldürüyorlardı beni gördüklerinde gene deneyecekler. Ama bu sefer farklı olacak ''

Beyefendi '' Yüzlerinize kar maskesi takacaksınız zaten. Götüreceğiniz askerler baygın olacak. Ayrıca her insan sadece bir kere klonlanabilir. Sana klon tarihini mi anlatayım? Televizyonda gördüğün saçma sapan bilim kurgu filmlerine benzemez. Seri üretim değil bu !”

Argo '' Anlıyorum Efendim ''

Beyefendi '' Bu sefer utandırmazsın demi beni Argo ? ''

Argo '' Dersimi aldım Efendim. ''

Beyefendi '' Helikopter seni almak için çoktan yola çıktı. Ankara'da görüşürüz ''

Argo '' Emredersiniz Komutanım ''




Argo kasaplarından '' Şeytan Leş Kabus Kali Oksijen Pan Garez Panço Rüya Medusa Yazı ve Tura   '' yı çağırdı. Şeytan Kabus Rüya Medusa ve Garez'i bırakarak diğer adamları alarak helikoptere binerek Ankara'nın yolunu tuttu. Şeytan ve Kabus'u bırakmasının sebebi takımının selametini düşünmesiydi. Leş Kali Oksijen Pan Panço Yazı ve Tura ile birlikte Ankara'ya gidiyordu.

6 Saat Sonra ..

Argo'yu taşıyan askeri helikopter Ankara Adrenalin Üssüne inmişti. Argo adamlarına siz burada kalın emrini verdi ve Seyfo'nun gösterdiği yerden yürüyerek Beyefendi'nin Ofisine doğru yürümeye başladı. Argo'ya Seyfo eşlik ediyordu.

Beyefendi'nin odasına girdiği an kafa selamı verdi Argo. Hazır ola geçti.


Beyefendi '' Nasılsın  ''

Argo '' Teşekkür Ederim. Siz nasılsınız ? ''

Beyefendi '' İyiyim Argo ''

Argo '' Küstahlık etmek istemem ama Savaşın ortasındayız ''

Beyefendi '' Argo Haddini bil. '' Ben ne diyorsam onu yapacaksın. Zombi ol diyorsam gidip zombi olacaksın '' Sana ne diyorsam onu yapacaksın Argo '' O adanın ne kadar önemli olduğunu benim kadar iyi biliyorsun. O adayı Daniel X Nicolas'ın elinden almamız gerekiyor.'' Yoksa yok olup gideceğiz Argo.

Argo '' Siz nasıl isterseniz '' Ama bunu yapacak bir çok insan var ''

Beyefendi '' Evet var. Ama çenelerini tutamayan insanlar var '' Sadece Türkiye'nin Zombi tehditti yok. İsrail , Rusya, İran, Irak, Suriye ve Amerika Kardeşliği var.

Argo '' Amerika yok olmadı mı ? Efendim ''

Beyefendi '' Evet yok oldu. Ama sadece halkı yok oldu. '' Amerikan kardeşliği kendine bir ülke arıyor Argo ''

Argo '' Planlarınıza karışmak istemem ama isterseniz ekibimle saldırabilirim istediğiniz ülkeye ''

Beyefendi '' Seni Avrupa'da neden tutuyorum sence ? Zevk için mi ? Sürgünde olduğun için mi ? ''

Argo '' Sürgünde olduğum için sanıyorum ben ''

Beyefendi  '' Sen bizim sigortamızsın '' Bir gelişme olduğunda seni geri çekeceğim ''

Argo '' Anlıyorum. Siz daha iyisini bilirsiniz ''

Beyefendi '' Dört bölge kaldı bize Adadan '' O bölgeler temiz. Onlardan şu koordinatlara bırakıyorsun Paketi. ''

Argo '' Emredersiniz Efendim ''

Beyefendi '' Çıkabilirsin ''

Argo '' Emredersiniz ''


Argo kafasındaki sorulara cevap bulamadan Beyefendi'nin yanından ayrılmıştı. Sormaya cesaret bile edememişti zaten. Dar koridorlardan ilerleyerek Helikopter pistine geçti. Leş ve Oksijen 1 numara'ya. Pan ve Panço iki numaraya. Yazı ve Tura üç numaraya. Dört numarada ise Kali ve Ben varım. Beni takip ediyorsunuz. Paketleri yukarıdan bırakacağız. Adaya inmek kesinlikle yasak. Ne görürseniz görün Adaya inmiyorsunuz. Alçalın dediğim anda yavaşça ve dikkatlice alçalacaksınız. Bırakın dediğim an paketleri bırakacaksınız. Sonrada arkanıza bile bakmadan ayrılacaksınız.  Ayrıca size bir saldırı gelir ise Adadan. helikopteriniz düşse bile suya doğru düşürmenizi istiyorum helikopteri. Anlaşıldı mı Alfa-Star B !

Alfa-Star B '' Emredersiniz Komutanım ''

Argo ve ekibi yola çıkmışlardı. Helikopterler kargo tipi güçlü helikopterlerdi. Her helikopter bir konteyner taşıyordu. Son derece düşünceli olduğu yüzünden anlaşılıyordu Argo'nun. Endişeli bir yüz ifadesi vardı. Sanki oraya gitmek istemiyordu. DxN tarafından üretilmiş yeni nesil helikopterler ile hızlı bir şekilde gitmeye devam ettiler. Sonunda adaya yaklaşmışlardı. Adaya sorunsuz bir şekilde konteynerları bırakıp hemen oradan uzaklaştılar.

Argo Görevi tamamladığını söyledikten sonra. Fransa'da bulunan adamlarının içinde bulunduğu gemiye doğru harekete geçmişti. Üç gün sonra gemiye gelmişlerdi. Argo ve adamları. Onları Şeytan karşıladı.

Argo helikopterden iner inmez

Argo '' Şeytan durum nedir ? ''

Şeytan '' Tahmin ettiğimiz gibi. Virüs tüm avrupa da görülmeye başladı. Acil önlem almalıyız ''

Argo '' Temiz bir sahil bul. Oradan ineceğiz. ''

Şeytan '' Emredersiniz. ''

Argo '' Yarın şafak ile birlikte harekete geçiyoruz Şeytan ''

Şeytan '' Emredersiniz Komutanım ''

Argo '' Kabus hazırlıklarınız ne alemde. Adamların durumları nasıl ''

Kabus '' Adamların moralleri yüksek. Hazırlıklarımız bitti. ''

Argo '' Güzel '' Yarın hazırlansınlar. Karaya inmemizin vakti geldi.

Kabus '' Emredersiniz ''



Argo ve diğerleri direk gidip uyudular. Çok yorgundular. Argo çok yorgun olmasına rağmen genede görevini ihmal etmeden Fransa topraklarına adım atmak için elinden geleni yapıyordu.



Cenker Nöbet sırası sende diyen bir ses ile uyandım. Geceden sabaha olan son nöbeti genelde ben tutuyordum.  Fransa'nın Caen limanına yakın duruyorduk. Ben Fransa neden diye düşünürken. Argo sabah kalktığında karar değiştirdi. Argo Portekiz den Avrupa topraklarına adım atmak istediğini gemi kaptanına bildirmişti. Bu kararı neden aldığını hiç anlamamıştım. Argo'nun yokluğunda bütün Avrupa'yı bir anda virüsün bulaşması imkansızdı. Yada ben kendimi öyle avutuyordum. Portekiz'de bir hafta kadar kalmıştık. Portekizi zombiler ele geçirmişti. İspanya da ise durum portekiz den farklı değildi. İspanya'da iki hafta kadar kalmıştık. Ne yaparsak yapalım virüsün yayılmasını engelleyemiyorduk. Bu arada askerlerimizi de kaybediyorduk. Birer ikişer. Ülkelerin askerleri ve polisleri ile iş birliği içindeydik ama genede kar etmiyordu. Fransa'ya doğru ilerledik. Fransa'da durum daha beterdi. Fakat sivilleri kurtarıyorduk hiç yoksa.
Fransa'da iki kola ayrıldık. Şeytan ve Kabus'un başını çektiği grup Norveç  ve İsveç'e doğru deniz yolu ile hareket ederken biz ise Belçika ve Hollanda'dan sonra Almanya'ya doğru yola koyulmuştuk. Haftalar böyle geçmişti. Hamburg ta tekrardan Şeytan ve Kabus ile buluşmuştuk.

Sayımız git gide azalmıştı. Yüz kişiye kadar düşmüştük. Hamburg ta bir askeri kampta bulmuştuk kendimizi. Haftalardır zombiler ile savaşıyorduk. Bu sırada yüzlerce insanın hayatını kurtardık. Avrupa’da zombi kaosundan sonra belirli noktalara bombalar bırakmıştık.Fakat hiçbirini patlatmadık.Birçok DxN binasına girerek DxN doktorlarını ve çalışanlarını kurtararak Türkiye’ye sevk ettik.Genellikle kurtardığımız siviller,çocuklar ve hamile kadınlar oluyordu.Neden sadece onları kurtarıyorduk hiç anlamıyordum.Aklım mantığım almıyordu.Bu arada Türkiye de de zombi kaosu görülmeye başlamıştı.Beyefendi’nin Argo’yu çağırmaması Argo’nun gün geçtikçe daha da sinirlerini bozmaya başlamıştı.Sebastian ve Mirza’nın İzmir Mortem üssünü ele geçirdiğini duyan Argo’nun siniri daha da artmış,sabrıyla tanınan Argo’nun sınırlarını zorlamıştı.Argo Alfa-Star B yi Bosna Hersek dağlarına doğru çekmişti.Buradaki gizli üstte zombilerin kaosundan kurtulmuştu.

Şeytan heyecanlı bir şekilde Argo’nun çadırına girdi.

Şeytan ”Patron Seyfo  aradı. Bizi Türkiye’ye çağırıyorlar “

Argo “ Güzel. Kabus’a söyle hazırlıklarınızı yapın “

Şeytan “ Başka bir şey daha var “

Argo “ Nedir “

Şeytan “ Nasıl söylenir bilmiyorum “

Argo “ Çatlatma insanıda söyle “

Şeytan “ Alfa-Star alfabesi ile Ölüm Yıldızından bir anons geçildi Beyefendiye. “

Argo “ Sonra ! “

Şeytan “ Sebastian ve Mirza vurulmuşlar. Durumlarıda kritik seviyeymiş “

Argo “ Kim vurmuş “

Şeytan “ Bilmiyoruz Adrenalin ve DxN araştırır artık “

Argo “ Bu kaos’ta kim vurduya gittiler desene. “  Ama öldüklerine emin olmak lazım. Dokuz canlıdır bu şerefsizler “

Şeytan “ Hazırlıklanalım mı Argo “

Argo “ Hazırlanın ! “

Şeytan “ Emredersin Patron “


Argo’nun beklediği haber sonunda gelmişti. Argo Yüz kişilik ekibi ile birlikte Türkiye’ye doğru yönelmişti. Bir yıldır Avrupa’da zombilerin arasında kalmış Alfa-Star B varlığını sürdürebildi. Alfa-Star B Avrupa’da ayakta kalabilen ender oluşumlardan bir tanesiydi. Argo sonunda beklediği ve istediği yer olan Türk topraklarına doğru yola koyulmuştu.. 







3 yorum:

  1. eline sağlık her geçen gün kendini geliştiriyorsun

    YanıtlaSil
  2. Gene güzel gene süper ve mükemmel

    YanıtlaSil
  3. yeni bölüm istiyoruzzzzzzzzzzz ;))

    YanıtlaSil